Genç İşçi | Genç İşçi Derneği https://gencisci.org Genç İşçiler Örgütleniyor, Dayanışmayla Büyüyor. Fri, 19 Feb 2021 11:46:21 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.7.7 https://gencisci.org/wp-content/uploads/2017/12/cropped-cb4e69f7c798867be35e81b6e3af33ca.ico-32x32.png Genç İşçi | Genç İşçi Derneği https://gencisci.org 32 32 Ezilenin Her Anı Kriz! – Atakan Polat https://gencisci.org/ezilenin-her-ani-kriz-atakan-polat/ Wed, 09 Dec 2020 17:54:10 +0000 http://gencisci.org/?p=1149 Ezilen bir insanın her anı krizdir. Yüzyıllardır süregelen bir krizin içine doğarız, emeğimizi satmaya başladığımız yaşlarda yükselir bu kriz; saatler, günler derken yaşamımızı satmakla sürer. Yaşamın kendisi bile krize dönüşür, dönüştürülür. Hep duyarız ya “krizin yükü” laflarını; yaşamak bir yüke dönüşür biz ezilenler için. Ödenemeyen fatura, çıkamayan cep harçlığı, alınamayan kitap, yürüdükçe batan nasır, çalışmakla […]

The post Ezilenin Her Anı Kriz! – Atakan Polat first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>

Ezilen bir insanın her anı krizdir. Yüzyıllardır süregelen bir krizin içine doğarız, emeğimizi satmaya başladığımız yaşlarda yükselir bu kriz; saatler, günler derken yaşamımızı satmakla sürer. Yaşamın kendisi bile krize dönüşür, dönüştürülür. Hep duyarız ya “krizin yükü” laflarını; yaşamak bir yüke dönüşür biz ezilenler için. Ödenemeyen fatura, çıkamayan cep harçlığı, alınamayan kitap, yürüdükçe batan nasır, çalışmakla bükülen bel… Ezilenlerin üniversite diploması bile işsizlikle krize dönüşür çoğu zaman. Hepsi krizdir ve hiç azalmaz krizler.

Ezilen bir insanın her anı krizdir. İktidarların ekonomik krizleri de eklenir üstüne ama bu krizler istemsizce gelişmez. İktidarlar büyümek, daha çok kazanmak ve sömürmek için kullanır krizi; zenginler zenginleşir, fakirler fakirleşir.

Bugün yine bir krizdeyiz, bu kez korona krizinde. Belki birçoğumuz bir sağlık krizinin içinde olduğumuzu düşünmüş olsak da çalıştığımız mekanlar kapatılınca hepimiz meselenin iktidarlar için ekonomik olduğu gerçeğiyle yüzleştik. Bir gecede açıklanan yeni yasaklarla kafelerin, restoranların, barların kapandığını ve işsiz kaldığımızı öğrendik. Öğrendik ama her yer açıkken on binlercemizin çalıştığı mekanların neden kapandığını öğrenemedik.

Korona krizinde birçok yasak getirilmişti. Ve bu yasaklarla yaşamları en çok alt üst edilen kesimlerdendik kafelerde, restoranlarda, barlarda çalışan işçiler olarak. Sadece işsiz kalmak da değildi sorun. Kısa çalışma ödeneği adı altında paralar dağıtılacak denildi ama şartları uygun olanlarımıza. Şartlarımız uygunsa yani biraz şanslılardansak da aldığımız kısa çalışma ödeneğiyle hangi ihtiyacımızı nasıl karşılayacağımızı bilemez haldeydik. Ama lütufmuş gibi gösterilen kısa çalışma ödeneğinin aslında çalıştığımız her gün için devletin maaşlarımızdan çalarak oluşturduğu işsizlik sigortası fonundan karşılandığını biliyorduk. Yani devlet bizden çaldığını bize istemeye istemeye geri vermek zorunda kalırken bile yaşamlarımızı ona borçluymuşuz gibi göstermeye çalışıyordu.

Bir de bu krizde işçileri işten çıkarmanın yasak olduğu söylenmişti. İyi de zaten çoğumuz sigortasız olarak çalıştırılıyorduk… Patronlar istedikleri zaman istedikleri gibi bizi işten çıkarıyordu. Korona krizinde de sigortasız çalıştırılan biz kafe, restoran ve bar işçileri ilk gözden çıkarılanlar olduk. “Resmi olarak” çalıştırılmadığımız için işten çıkartılmamız da yasak değildi. Sigortalı olanlarımızın yaşadıkları da pek farklı olmadı. Çünkü işten çıkartmak yasaktı ama “maaşını ödemem” tehdidiyle istifa mektubu imzalatmak yasak değildi. İşinden istifa eden, etmek zorunda bırakılan işçilere ilişkin herhangi bir sayı bulabilir misiniz? Devletin herhangi bir kurumu buna ilişkin bir veri açıklayabilir mi? Açıklamaz çünkü bu bizi, emeğimizi, geleceğimizi sömürenlerin işine gelmez.

Şu an bir krizdeyiz ve kenarda köşede birikmiş beş kuruşumuz yok. Çünkü günlük kazanılan para günlük harcanır ve bir günde kazandığımız para birikmeye yetmez. Yola gider, yemeğe gider, telefon faturasına gider… Birikmiş beş kuruşumuz yoksa da işsiz kaldıktan birkaç gün sonra Türkiye standartlarında sağlıklı ve dengeli beslenmek için ayrılması gereken bütçenin ortalama 2 bin 447 lira 72 kuruş, zorunlu ihtiyaçlar için ayrılması gereken bütçenin ortalama 7 bin 973 lira olduğunu öğrendik. Sigortasız çalışan binlerce kafe, restoran ve bar işçisi olarak zaten her güne günü kotarmak için uyanıyoruz ancak devletin sigortalı olanlarımıza bu yasaklarla “lütfettiği” 1.500 liralık kısa çalışma ödeneği de bu standartların yakınından geçmeye bile yetmiyor.

Elimizdekiler yaşamak için yeterli olmayınca, olmayan parayı harcıyor; bankalara borçlanıyoruz. Borçlarımızı ödeyemedikçe daha da çok borçlanacağız. Biz borçlandıkça bankaların sahipleri ve onlarla el sıkışan devlet kazanacak. Milyarder bilmem kimin bu dönemde servetini şu kadara katlaması, TÜİK verilerine göre ekonominin yüzde 6.7 büyümesi de bu kazanmanın bir sonucu. Sadece yaşadığımız topraklarda değil bütün coğrafyalarda böyle bu durum. Temmuz 2020’nin sonunda dünyanın en zengin yaklaşık 2 bin 189 kişisinin serveti 10.2 trilyon dolara ulaşarak rekor kırdı. Sadece milyarderlerin milyarları artmakla kalmadı, milyarderlere yeni yeni milyarderler eklendi. Sömürenlerin daha rahat sömürmesi için işsizlere işsiz, fakirlere de fakir eklendi.

Ezilen bir insanın her anı krizdir. Peki kim ister krizle yaşamayı? Kimse istemez. Krizleri yok etmek için iktidarların adaletsiz olduğunu bilmek ve adil olan dünyayı yaratmak için bizim gibi ezilenlerle birlikte sokağa çıkmak gerekir. Emma Goldman yıllar önce şunları söylemişti: “İş isteyin. İş vermezlerse ekmek isteyin. Ekmek de vermezlerse ekmeğinizi alın.” Onların; elimizden işimizi, ekmeğimizi, geleceğimizi alanların istediklerimizi vermeyeceği apaçık ortada. Bir araya gelmedikçe, omuz omuza vermedikçe ihtiyaçlarımızı karşılayamayacağımızı biliyoruz. Hal böyleyken, tarih boyunca olduğu gibi bugün de: Vermeyecekler, Alacağız!

Atakan Polat – Genç İşçi Derneği

 

The post Ezilenin Her Anı Kriz! – Atakan Polat first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>
İzahı Olmayan Şeylerin İsyanı Olur! – Doğuş Özdemir https://gencisci.org/izahi-olmayan-seylerin-isyani-olur-dogus-ozdemir/ Sun, 06 Dec 2020 08:49:12 +0000 http://gencisci.org/?p=1145 Zaten kötü durumda olan biz öğrencilerin ve işçilerin yaşamı Covid19 ve tedbir olarak gösterilen yasaklarla beraber iyice çöküş noktasına geldi. Gerek maddi gerekse manevi sıkıntıların tavan yaptığı bu dönemde devlet “tedbir almış” gibi görünmenin ötesine geçemiyor. Sözümona bilimi, tekniği, teknolojiyi olabilecek en uç noktaya taşıdığı iddiasıyla, bizlerin düşüncelerini ütopik, gerçek dışı, ilkel diye yaftalayan kapitalizmin […]

The post İzahı Olmayan Şeylerin İsyanı Olur! – Doğuş Özdemir first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>

Zaten kötü durumda olan biz öğrencilerin ve işçilerin yaşamı Covid19 ve tedbir olarak gösterilen yasaklarla beraber iyice çöküş noktasına geldi. Gerek maddi gerekse manevi sıkıntıların tavan yaptığı bu dönemde devlet “tedbir almış” gibi görünmenin ötesine geçemiyor. Sözümona bilimi, tekniği, teknolojiyi olabilecek en uç noktaya taşıdığı iddiasıyla, bizlerin düşüncelerini ütopik, gerçek dışı, ilkel diye yaftalayan kapitalizmin biliminin; biz ezilenlerin hiçbir işine yaramadığını bir kez daha gördük.

Bakanlar, devlet personelleri ve patronlar lüks yaşamları sayesinde fiziksel mesafeli steril ortamlarda, keyfi olarak günde 1-2 defa Covid19 testi yaptırabilirken sokağa çıkma yasakları biz işçilerin vardiya saatlerine göre ayarlanıyor. Biz bu süreçte dip dibe çalıştırılırken ağır belirti göstermeden test yaptıramıyor ve ölümle burun buruna gelmeden hastanelerde tedavi olamıyoruz. Bu süreçte vaka sayıları bizden gizlenmiş, apaçık bir şekilde ölüme terk edilmişiz.

Bu saçmalıkların içinde yaşamaya çalışırken karantina, sokağa çıkma yasakları gibi “tedbir”lerin başka sonuçları da olmuş. Zaten fazla olan sosyal medya kullanımımız daha da artmış ve “bilgiye” daha hızlı şekilde ulaşmışız. Bazı adaletsizlikler, cinayetler, taciz ve tecavüzler teşhir edilmiş ve toplumsal tepki oluştuğu için bunların üstünün örtülmesi bir nebze daha zor hale gelmiş. Peki devlet durur mu? Durmamış ve yapıştırmış cevabı: “Sosyal Medya Sansür Yasası”!

Tıpkı televizyon gibi bu mecrayı da kontrol altına almak isteyen devletin aslında bir ölçüde başarıya ulaştığı söylenebilir. Çünkü görünen köyün ardında Servet Turgut’u helikopterden attılar, Şerali Dereli’yi evinin önünde katlettiler, Özcan Erbaş’ı vurup “havaya ateş ettik” dediler, “Kemal Kurkut’un katili serbest kaldı” haberini yapanı ise 20 yılla yargıladılar. Evin Kanlı’nın isminin duyulmuş olma ihtimali bile oldukça düşük. Hele daha geçmişe dönüp anlatmaya başlasak ne kimsenin gözü keser okumaya ne ömür yeter olan biteni yazmaya…

Gelelim asıl soruya, biz ne yapacağız? Gözümüzle gördüğümüz, kulağımızla duyduğumuz birçok haksızlığa sessiz kalıp vicdan muhakemesinin ardından bir kılıf mı uyduracağız?

Neymiş efendim, “izahı olmayan şeylerin mizahı olur”muş… Gizlenen vaka sayılarıyla, içinde bulunduğumuz ekonomik krizle, saçma sapan tedbirlerle, katliamlarla dalga mı geçelim? Başımıza gelen tüm felaketlerde suçu 2020’ye mi yıkalım? Yıkmamız gereken o kadar kurum varken…

Asıl suçluların kim olduğunu hepimiz çok iyi bilirken etrafımızda dört duvar yok diye kendimizi özgür mü sanalım? Hiç olmayan ve olmayacak olan konfor alanlarımızı terk edemiyor gibi mi yapalım? Hepimiz borç batağında değilmişiz gibi bireysel çıkarlarımızı mı gözetmeye çalışalım? Bu çıkarları kaybetme korkusuyla tükenelim mi, tükenmişliğin içerisinde hapsolmak bizi biçareliğe itmiş gibi? Gibi diyorum çünkü direnenler hala var ve umut hepimizin ekmeği. Peki tek başına umut etmek yeterli mi? Cevabı hepimiz biliyoruz, o halde neyi bekliyoruz?

Özgürlüğümüzü kimlerin kısıtlayacağını, kanımızı hangi zümrenin emeceğini kendi ellerimizle seçeceğimiz o günü mü bekliyoruz, “dümenden demokrasi” gününü? Oy vermek 3-5 senede bir dolup taşan öfkenin başka yöne kanalize edildiği, sonuçları merakla takip edilen lakin bize hiçbir zaman faydası olmayıp çözümmüş gibi gösterilen basit bir aldatmacayken… Tabi çözümden anladığımız doğalgaza zam yapılmaması, asgari ücretin bilmem kaç lira olması değilse.

Gençliğimizin en güzel zamanlarını birilerini daha fazla zengin etmek için harcamaya mecbur bırakıldığımız bu düzende daha ne kadar ezilebiliriz ya da buna nasıl sessiz kalabiliriz ki? Bu düzeni sürdürmeyecek, kılıflar uydurmayacak, sessiz kalmayacağız; şimdiden söyleyelim.

Çünkü “İzahı Olmayan Şeyin İsyanı Olur!”

Doğuş Özdemir

The post İzahı Olmayan Şeylerin İsyanı Olur! – Doğuş Özdemir first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>
Kapitalizmin Kendisi Virüstür! Yaşam İçin Mücadeleye! https://gencisci.org/kapitalizmin-kendisi-virustur-yasam-icin-mucadeleye/ Fri, 13 Mar 2020 17:32:54 +0000 http://gencisci.org/?p=1027 Yaşadığımız coğrafya dâhil olmak üzere tüm dünyada bugünlerde en çok konuşulan gündem Koronavirüs haline geldi. Tüm dünyayı etkileyen bir pandemi olarak da kabul edilen bu hastalık bugüne kadar 120’dan fazla devlette, yaklaşık 130 bini bulan vaka sayısı ve yaşamını yitiren binlerce kişi ile tüm insanlığı tehdit ediyor. İnsanlar bu yeni nesil virüsü birbirine kolayca geçirebiliyor […]

The post Kapitalizmin Kendisi Virüstür! Yaşam İçin Mücadeleye! first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>

Yaşadığımız coğrafya dâhil olmak üzere tüm dünyada bugünlerde en çok konuşulan gündem Koronavirüs haline geldi. Tüm dünyayı etkileyen bir pandemi olarak da kabul edilen bu hastalık bugüne kadar 120’dan fazla devlette, yaklaşık 130 bini bulan vaka sayısı ve yaşamını yitiren binlerce kişi ile tüm insanlığı tehdit ediyor.

İnsanlar bu yeni nesil virüsü birbirine kolayca geçirebiliyor ve üstelik enfekte olan kişilerin hastalığı ağır geçirmese de kuluçkada olduğu süreç içerisinde başkasına farkettirmeden bulaştırma riski bulunuyor.

Karantinaya alınan bölgeler, kapatılan ticaret sahaları, uçuş yasakları, iptal edilen kapalı alan etkinlikleri ve kalabalık açık alan etkinlikleri, iptal edilen ya da seyircisiz oynanan spor etkinlikleri, tatil edilen okullar idari organlar dâhil olmak üzere çeşitli yapıların en çok uyguladığı tedbir önlemlerinden.

Toplum yaşamı önemli ölçüde etkileyen önlemlerin alınmaya çalışıldığı yaşadığımız coğrafyada, alınan önlemlerin işçilere yönelik olmadığını, hizmet sektörü başta olmak üzere işçilerin hem hastalığı kapma hem de hastalığı bulaştırma riskinin göz önüne alınmadığını belirtmek gerekiyor.

Kapitalizm En Tehlikeli Virüstür

Kolonya gibi temizlik malzemelerinin, maskenin ve temel gıda maddelerinin hızlıca satın alınması ve pek çok ürünün karaborsaya düşerek fiyatlarının artması “fırsatçılar ortaya çıktı” şeklinde lanse ediliyor. Fakat kâr odaklı işleyen, her krizi kendi lehine çevirmeye çalışan kapitalist sistemin kendisinin fırsatçılığa doğrudan zemin yarattığını görmek ve meseleyi sadece kişilere indirgememek gerekiyor.

Aynı bakış açısıyla binlerce insanla doğrudan iletişim kuran kafe, restoran, bar, mağaza işçilerinin, temizlik işçilerinin, kargo işçilerinin ve kuryelerin birbirlerine ve diğer insanlara bulaştırma riski düşünülmüyor.

Yukarıda sayılan önlemlerle toplumsal çapta teyakkuza geçtiğini ilan eden devlet yetkililerinin, kapitalist sistemin işlemesiyle ilişki olan bir başka toplumsal alana dair herhangi bir önlem almadığı görülüyor. AVM’lere giden insan sayısının azaltılması gerektiğine dair öneriler ortaya atılırken işçilerin koşulları hakkında düzenlemeye gidilmiyor. Fabrikalarda ve pek çok üretim alanlarında ve iş yerlerinde işçiler için dezenfekten hijyen malzemeleri bulunmuyor.

Ortaya çıkan ücret izin talebi göz ardı ediliyor. Ayrıca patronların ücretli izin vermek zorunda kaldığı alanlarda kullanılan izinlerin ya da yurtdışından gelen çalışanların kullandığı izinlerin yıllık izinlerden kesildiği anlaşılıyor. Üst üste 2 gün işe gelmediğinde kıdem tazminatı dâhil olmak üzere hiçbir tazminatı verilmeyen işçiler neredeyse virüs kapmaya zorlanıyor. Toplu taşıma ücretlerine özellikle ekonomik kriz bahanesiyle yapılan zamlarla işçilere nefes alabilecekleri hiçbir alan bırakılmazken televizyonların karşısına geçen devlet yetkilileri dalga geçer gibi toplu taşıma kullanmamamız gerektiğini tavsiye ediyorlar.

Ekonomik krizi de düşündüğümüzde kendi kârlarından hiçbir koşulda ödün vermek istemeyen patronların, işçilerin yaşamlarını önemsemeyerek onları tehlikeye atmaya devam edeceği görülüyor. Patronlar iyiden iyiye korunaklı dünyalarına sığınırken işçilerin iş yükünü arttırıyorlar. Ne de olsa biliyorlar ki işsiz bırakılan milyonlarca insan iş arıyor.

Virüsün bu nedenli yayılmasının ve pek çok coğrafyada halkın sağlığına dair gerekli önlemlerin çok geç alınmasının nedeninin kapitalist sistemle ve devletlerle ilişkili olduğunu görmek, bu sistemin şimdi de gerçek bir biyolojik virüsle yaşamı tehlikeye attığını anlamak gerekiyor.

Mücadelenin gerekliliği her alandan yükseliyor. Bu hastalığa dair farkındalığı büyütmek, bu farkındalığın içerisinde patronların ve devlet yetkililerinin görmezden geldiği işçilerin de yaşamını düşünmeyi gerektiriyor. Biliyoruz ki tehlike virüsün de ötesinde, yeni virüslere kapısı her daim açık olan, yaşamlarımızı çalmaktan hiçbir zaman geri durmayan mevcut sistemin kendisidir. Zaman, hakkımız olanı geri alma zamanı. Zaman, işçilerin yaşamını bulduğu her fırsatta çalan, kendileri birer virüs olan devletlere ve patronlara karşı dayanışmanın ve yaşamımızı savunmanın zamanı.

The post Kapitalizmin Kendisi Virüstür! Yaşam İçin Mücadeleye! first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>
PTT Restorasyon İnşaatında Genç İşçi Yaşamını Yitirdi https://gencisci.org/ptt-restorasyon-insaatinda-genc-isci-yasamini-yitirdi/ Tue, 31 Jul 2018 13:31:16 +0000 http://gencisci.org/?p=470 İstanbul Sirkeci PTT binasının restorasyon inşaatında çalışan 23 yaşındaki genç işçi Dilek Dayar inşaat iskelesinden düşerek yaşamını yitirdi. İş cinayeti Adım Restorasyon tarafından ve iskele kurulumu Karacan İnşaat tarafından yapılan kurulan iskelede yağmurlu havada 20 metre yükseklikten düşerek gerçekleşti. Bir genç arkadaşımızda iş cinayeti sonucu yaşamını yitirdi. Denetim yapmayan ana iş veren PTT, daha fazla kar  […]

The post PTT Restorasyon İnşaatında Genç İşçi Yaşamını Yitirdi first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>

İstanbul Sirkeci PTT binasının restorasyon inşaatında çalışan 23 yaşındaki genç işçi Dilek Dayar inşaat iskelesinden düşerek yaşamını yitirdi.

İş cinayeti Adım Restorasyon tarafından ve iskele kurulumu Karacan İnşaat tarafından yapılan kurulan iskelede yağmurlu havada 20 metre yükseklikten düşerek gerçekleşti.

Bir genç arkadaşımızda iş cinayeti sonucu yaşamını yitirdi. Denetim yapmayan ana iş veren PTT, daha fazla kar  peşinde olan restorasyon şirketi, güvenliksiz iskele kuran taşeron şirket ve sessiz medya. Sorun sizin sisteminiz hesap verecek olan da sizlersiniz.

#dileginsesiolalim

The post PTT Restorasyon İnşaatında Genç İşçi Yaşamını Yitirdi first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>
Genç İşçi ve İş Hukuku Panelimizi Gerçekleştirdik https://gencisci.org/genc-isci-ve-is-hukuku-panelimizi-gerceklestirdik/ Tue, 29 May 2018 22:02:47 +0000 http://gencisci.org/?p=413 28 Mayıs Pazartesi günü Av. Cem Gök ve Av. Gükhan Soysal’ın anlatımıyla gerçekleştirdiğimiz Genç İşçi ve İş Hukuku Paneli’mizde genç işçilerin; sorunlarına, yaşadıkları adaletsizliklere, gasp edilen haklarına dair konuştuk. Birçok genç işçinin karşı karşıya kaldığı verilmeyen mesai ücretleri, haksız yere işten çıkarılma, patron veya şeflerin baskıları ve buna benzer birçok sorunu çözüme ulaştırmak için verilen […]

The post Genç İşçi ve İş Hukuku Panelimizi Gerçekleştirdik first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>

28 Mayıs Pazartesi günü Av. Cem Gök ve Av. Gükhan Soysal’ın anlatımıyla gerçekleştirdiğimiz Genç İşçi ve İş Hukuku Paneli’mizde genç işçilerin; sorunlarına, yaşadıkları adaletsizliklere, gasp edilen haklarına dair konuştuk. Birçok genç işçinin karşı karşıya kaldığı verilmeyen mesai ücretleri, haksız yere işten çıkarılma, patron veya şeflerin baskıları ve buna benzer birçok sorunu çözüme ulaştırmak için verilen hukuk mücadelesinin ve bundan daha da öte işçilerin dayanışma içinde örgütlü mücadelesinin öneminden bahsettik.

Elbette hukuk mücadelesi verilmeli ama yapabileceklerimiz sadece bununla sınırlı değil. Bize bunu somut örnek olarak Genç İşçi Derneği’nden Onur; Kadıköy Alkım/ Kafe Kafka işçisi olarak çalışırken verilmeyen maaşlara karşı direnişini ve bu direniş ile kazandığı haklarını anlattı.

Hepimiz iş yerlerinde birçok adaletsizliğe maruz kalıyoruz. Ama yaşanılan bu adaletsizlikleri patronlar kılıfına uydurarak yani kendileri için tasarlanmış yasalarla örtbas ederek işçileri sömürüyor. Her ne kadar hukuki bir mücadele verilse de yapabileceğimiz şeylerin sadece hukuki yollar olmadığını biliyoruz. Bizler bir araya gelerek, dayanışmamızı büyüterek, kararlılığımızla örgütlenerek; emek hırsızlıklarının, sömürünün, baskıların karşısında özgüvenle mücadele edeceğiz. Çünkü bizler köle değil işçiyiz, örgütlüysek güçlüyüz!

The post Genç İşçi ve İş Hukuku Panelimizi Gerçekleştirdik first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>
GİDER’le Örgütlenmeye, 1 Mayıs’a https://gencisci.org/giderle-orgutlenmeye-1-mayisa/ Mon, 30 Apr 2018 09:25:44 +0000 http://gencisci.org/?p=310 Komiyken tabak toplardım ve garson olmak isterdim, garsonken şef garson. Reyoncuyken reyon şefi, yaya kuryeyken moto kurye olmak isterdim. Defacto’da çalışırken Diesel’de çalışmak isterdim. Kafedense barda çalışmak daha karizmatikti. Ucuz değil pahalı ankete çıkmak isterdim. Ben; Hep koşturarak çalışırım. Günde 12 saatten haftada 72 saat çalışırım. Boş dakikam yoktur çünkü “boştaysan topla-temizle” ilkesi vardır. Molalarda […]

The post GİDER’le Örgütlenmeye, 1 Mayıs’a first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>

Komiyken tabak toplardım ve garson olmak isterdim, garsonken şef garson. Reyoncuyken reyon şefi, yaya kuryeyken moto kurye olmak isterdim. Defacto’da çalışırken Diesel’de çalışmak isterdim. Kafedense barda çalışmak daha karizmatikti. Ucuz değil pahalı ankete çıkmak isterdim.

Ben;
Hep koşturarak çalışırım. Günde 12 saatten haftada 72 saat çalışırım. Boş dakikam yoktur çünkü “boştaysan topla-temizle” ilkesi vardır. Molalarda saniyelerim hesaplanırken açılışta ya da kapanışta saatlerim hesaplanmaz. Off günüm tam gün değildir, yarım gündür ve asla hafta sonu olmaz, hep hafta arasıdır.
Hep gülümseyerek çalışırım. Kirayı faturayı ödeyemediğimde, haftalığımın iki üç katı hesap ödeyenlere gülümserim ben. Bir ayakkabıya bir monta aylığımı harcayanlara gülümserim. Evde, işte, trafikte gerilenin terslenmesine bile gülümserim. Dişim, karnım, başım ağrır; gülümserim.

Hep işçiyim. Lisedeyken üniversiteye hazırlık için çalışmam lazımdı. Üniversiteyi kazanınca çalışmayacaktım. Hiç kazanamadım üniversiteyi ve çalışmam lazım. Ya da kazandım üniversiteyi ama yine de çalışmam lazım. (Ya bitince?). Çünkü bir GİDER işçisiysen yani vasıftan sayılmayan vasıfların varsa, anadan babadan binlerin milyonların yoksa, çalışmak zorundasındır.

Hep işsizim. En hızlı işe alınan ve işten atılan hep bizizdir. Hep kurallarla çalışırız. Tüm kurallar biz karşı bizde kurallara karşıyızdır. İşten atılacağımız zaman mutlaka okumadan -okutulmadan- imzaladığımız iş anlaşmalarındaki sınırları aşmışızdır. İşten atılınca da alacağımız yok hatta borcumuz vardır.

Biz;
Türkiye’deki işçilerin %50’siyiz. 15 milyon hizmet sektörü çalışanı var. Vasıftan sayılmayan vasıfları olan 15 milyon. Her sektörün yan sektör işçisiyiz. Atölyelerde, fabrikalarda fasoncuyuz. Yollarda kuryeyiz. Okulda, hastanede hademeyiz. Bankada, şirkette çaycıyız. Caddelerde parıltılı ışıklarla parlayan mağazalardaki reyoncuyuz. Alışveriş Merkezlerinde yaz da olsa kış da olsa hava hep 22 derecedir. Biz AVM’lere tüketmek için değil tükenmek için sabah giren akşam çıkanlarız.

Biz, biz olmalıyız; birleşmeliyiz. Her yerdeyiz ama ayrı ayrı her yerdeyiz ve ayrık da olsak birleşmeliyiz. Atölyede, fabrikada onlarca, yüzlerce işçinin emek vererek ürettiği herhangi bir ürünü müşterisi alıp nasıl tüketiyorsa, bizim de ürettiğimiz hizmeti bir ürün gibi alıp tüketiyorlar. Bir insan bir başka insana niçin hizmet etsin, niye hizmetçisi olsun ki? Bu saçma sapan sistemi kim kurmuş, kim zenginin zengin, fakirin fakir kalmasını istiyorsa o. Patronlar, aynı fabrikadaki işçilerin emeğini sömürdükleri gibi, biz hizmet işçilerinin de emeğini sömürerek zenginleşiyorlar. Daha ne kadar istemeden koşturmayı, gülümsemeyi sürdüreceğiz? Daha ne kadar patronun bolluğuna bolluk, yaşamlarımıza yokluk katacağız? Daha ne kadar bu sisteme katlanacağız? Bu sistemi kimin kurduğu belli, peki bu sistemi kim değiştirecek? Biz olan bizler.

Genç İşçi Derneği

(Hizmet sektöründe yaklaşık 15 milyon işçi çalışıyor. Ve bu işçilerin toplumsal statüsü hep aynı. Biz hep genç kalmak zorunda olanların derneğiyiz.)

1 Mayıs Maltepe Mitingi Buluşma Noktamız;
Bağdat Caddesiyle Feyzullah Caddesi Kesişimi Saat:10.30
İletişim: 0553 721 11 00

The post GİDER’le Örgütlenmeye, 1 Mayıs’a first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>
Peru’da Öğrenciler “Genç Kölelik” Yasasına Karşı Eylemde https://gencisci.org/peruda-ogrenciler-genc-kolelik-yasasina-karsi-eylemde/ Sat, 24 Feb 2018 11:24:13 +0000 http://gencisci.org/?p=1265 Peru Meclisi’nde tartışılan ve öğrencilerin “staj” adı altında 3 yıl boyunca köle gibi, ücret verilmeden çalıştırılmasının önünü açacak olan yeni yasaya karşı öğrenciler sokakta. Tartışılmakta olan yeni yasaya göre, şirketler, teknik üniversitelerde eğitim gören öğrencileri 3 yıl boyunca çalıştırabilecekler. Özünde modern kölelik olan bu çalışmalar, “staj” adında gerçekleştiği için şirketler öğrencilere maaş vermemeyi seçebilecekler. Bizlerin […]

The post Peru’da Öğrenciler “Genç Kölelik” Yasasına Karşı Eylemde first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>
Peru Meclisi’nde tartışılan ve öğrencilerin “staj” adı altında 3 yıl boyunca köle gibi, ücret verilmeden çalıştırılmasının önünü açacak olan yeni yasaya karşı öğrenciler sokakta.
Tartışılmakta olan yeni yasaya göre, şirketler, teknik üniversitelerde eğitim gören öğrencileri 3 yıl boyunca çalıştırabilecekler. Özünde modern kölelik olan bu çalışmalar, “staj” adında gerçekleştiği için şirketler öğrencilere maaş vermemeyi seçebilecekler. Bizlerin hayatından daha fazla çalarak ceplerini doldurmanın peşinde olan patronların ise maaş verme opsiyonunu kullanmayacağı apaçık ortada.
3 yıl boyunca günde aralıksız 4 saat ve tatil günlerinin olmadığı bir kölelik statüsünde “staj” yapmak istemediklerini söyleyen öğrenciler Peru’nun Lima şehrinde, yasaya karşı dün sokaklarda eyleme başladı.
DAYANIŞMAYLA BÜYÜYEN EYLEME POLİS SALDIRDI
Teknik üniversite öğrencileriyle dayanışma gösteren, Peru Roma-Katolik Üniversitesi, Ulusal Mühendislik Üniversitesi’nin yanı sıra San Marcos ve San Martin Üniversiteleri’nden öğrencilerde Lima’daki eylemdeydi.
Polis, öğrencilerin eylemine biber gazı ve tazyikli suyla saldırdı, pek çok öğrenci yaralandı.
“FUJİMORİST” YASA
Yasa,1990 ve 2000 yılları arasında iktidar olan, devrimcileri katleden Alberto Fujimori‘nin meclisteki yandaşları tarafından destekleniyor. Fujimori, iktidarda olduğu yıllarda, sayısız devrimcinin katliamından sorumlu olan Fujimori, 2000 genel seçimlerinde kaybedince ülke dışına kaçar. Şili tarafından 2007 yılında Peru’ya iade edilir ve aynı yıl çeşitli yolsuzluk davalarından ve gerçekleştirdiği katliamlar sebebiyle hapse atılır. 2017’de mahkeme tarafından affedilen Fujimori’nin serbest kalması dolayısıyla, Peru’da çeşitli eylemler yapılmıştı.
Toplumsal muhalefet bu yasayı “Yeni Posa Yasası” olarak tanımlıyor. Buna benzer Fujimorist bir yasa daha önce meclisten geçmiş ancak bir yıl sonra iptal edilmişti. “Posa” denilmesinin sebebi ise, meyveleri sıkarak suyunu çıkartmak deyiminden geliyor, çünkü bu yasalar adeta gençliğin suyunu sıkıyor.

The post Peru’da Öğrenciler “Genç Kölelik” Yasasına Karşı Eylemde first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>