işsizlik | Genç İşçi Derneği https://gencisci.org Genç İşçiler Örgütleniyor, Dayanışmayla Büyüyor. Wed, 09 Dec 2020 18:19:45 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.7.7 https://gencisci.org/wp-content/uploads/2017/12/cropped-cb4e69f7c798867be35e81b6e3af33ca.ico-32x32.png işsizlik | Genç İşçi Derneği https://gencisci.org 32 32 Ezilenin Her Anı Kriz! – Atakan Polat https://gencisci.org/ezilenin-her-ani-kriz-atakan-polat/ Wed, 09 Dec 2020 17:54:10 +0000 http://gencisci.org/?p=1149 Ezilen bir insanın her anı krizdir. Yüzyıllardır süregelen bir krizin içine doğarız, emeğimizi satmaya başladığımız yaşlarda yükselir bu kriz; saatler, günler derken yaşamımızı satmakla sürer. Yaşamın kendisi bile krize dönüşür, dönüştürülür. Hep duyarız ya “krizin yükü” laflarını; yaşamak bir yüke dönüşür biz ezilenler için. Ödenemeyen fatura, çıkamayan cep harçlığı, alınamayan kitap, yürüdükçe batan nasır, çalışmakla […]

The post Ezilenin Her Anı Kriz! – Atakan Polat first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>

Ezilen bir insanın her anı krizdir. Yüzyıllardır süregelen bir krizin içine doğarız, emeğimizi satmaya başladığımız yaşlarda yükselir bu kriz; saatler, günler derken yaşamımızı satmakla sürer. Yaşamın kendisi bile krize dönüşür, dönüştürülür. Hep duyarız ya “krizin yükü” laflarını; yaşamak bir yüke dönüşür biz ezilenler için. Ödenemeyen fatura, çıkamayan cep harçlığı, alınamayan kitap, yürüdükçe batan nasır, çalışmakla bükülen bel… Ezilenlerin üniversite diploması bile işsizlikle krize dönüşür çoğu zaman. Hepsi krizdir ve hiç azalmaz krizler.

Ezilen bir insanın her anı krizdir. İktidarların ekonomik krizleri de eklenir üstüne ama bu krizler istemsizce gelişmez. İktidarlar büyümek, daha çok kazanmak ve sömürmek için kullanır krizi; zenginler zenginleşir, fakirler fakirleşir.

Bugün yine bir krizdeyiz, bu kez korona krizinde. Belki birçoğumuz bir sağlık krizinin içinde olduğumuzu düşünmüş olsak da çalıştığımız mekanlar kapatılınca hepimiz meselenin iktidarlar için ekonomik olduğu gerçeğiyle yüzleştik. Bir gecede açıklanan yeni yasaklarla kafelerin, restoranların, barların kapandığını ve işsiz kaldığımızı öğrendik. Öğrendik ama her yer açıkken on binlercemizin çalıştığı mekanların neden kapandığını öğrenemedik.

Korona krizinde birçok yasak getirilmişti. Ve bu yasaklarla yaşamları en çok alt üst edilen kesimlerdendik kafelerde, restoranlarda, barlarda çalışan işçiler olarak. Sadece işsiz kalmak da değildi sorun. Kısa çalışma ödeneği adı altında paralar dağıtılacak denildi ama şartları uygun olanlarımıza. Şartlarımız uygunsa yani biraz şanslılardansak da aldığımız kısa çalışma ödeneğiyle hangi ihtiyacımızı nasıl karşılayacağımızı bilemez haldeydik. Ama lütufmuş gibi gösterilen kısa çalışma ödeneğinin aslında çalıştığımız her gün için devletin maaşlarımızdan çalarak oluşturduğu işsizlik sigortası fonundan karşılandığını biliyorduk. Yani devlet bizden çaldığını bize istemeye istemeye geri vermek zorunda kalırken bile yaşamlarımızı ona borçluymuşuz gibi göstermeye çalışıyordu.

Bir de bu krizde işçileri işten çıkarmanın yasak olduğu söylenmişti. İyi de zaten çoğumuz sigortasız olarak çalıştırılıyorduk… Patronlar istedikleri zaman istedikleri gibi bizi işten çıkarıyordu. Korona krizinde de sigortasız çalıştırılan biz kafe, restoran ve bar işçileri ilk gözden çıkarılanlar olduk. “Resmi olarak” çalıştırılmadığımız için işten çıkartılmamız da yasak değildi. Sigortalı olanlarımızın yaşadıkları da pek farklı olmadı. Çünkü işten çıkartmak yasaktı ama “maaşını ödemem” tehdidiyle istifa mektubu imzalatmak yasak değildi. İşinden istifa eden, etmek zorunda bırakılan işçilere ilişkin herhangi bir sayı bulabilir misiniz? Devletin herhangi bir kurumu buna ilişkin bir veri açıklayabilir mi? Açıklamaz çünkü bu bizi, emeğimizi, geleceğimizi sömürenlerin işine gelmez.

Şu an bir krizdeyiz ve kenarda köşede birikmiş beş kuruşumuz yok. Çünkü günlük kazanılan para günlük harcanır ve bir günde kazandığımız para birikmeye yetmez. Yola gider, yemeğe gider, telefon faturasına gider… Birikmiş beş kuruşumuz yoksa da işsiz kaldıktan birkaç gün sonra Türkiye standartlarında sağlıklı ve dengeli beslenmek için ayrılması gereken bütçenin ortalama 2 bin 447 lira 72 kuruş, zorunlu ihtiyaçlar için ayrılması gereken bütçenin ortalama 7 bin 973 lira olduğunu öğrendik. Sigortasız çalışan binlerce kafe, restoran ve bar işçisi olarak zaten her güne günü kotarmak için uyanıyoruz ancak devletin sigortalı olanlarımıza bu yasaklarla “lütfettiği” 1.500 liralık kısa çalışma ödeneği de bu standartların yakınından geçmeye bile yetmiyor.

Elimizdekiler yaşamak için yeterli olmayınca, olmayan parayı harcıyor; bankalara borçlanıyoruz. Borçlarımızı ödeyemedikçe daha da çok borçlanacağız. Biz borçlandıkça bankaların sahipleri ve onlarla el sıkışan devlet kazanacak. Milyarder bilmem kimin bu dönemde servetini şu kadara katlaması, TÜİK verilerine göre ekonominin yüzde 6.7 büyümesi de bu kazanmanın bir sonucu. Sadece yaşadığımız topraklarda değil bütün coğrafyalarda böyle bu durum. Temmuz 2020’nin sonunda dünyanın en zengin yaklaşık 2 bin 189 kişisinin serveti 10.2 trilyon dolara ulaşarak rekor kırdı. Sadece milyarderlerin milyarları artmakla kalmadı, milyarderlere yeni yeni milyarderler eklendi. Sömürenlerin daha rahat sömürmesi için işsizlere işsiz, fakirlere de fakir eklendi.

Ezilen bir insanın her anı krizdir. Peki kim ister krizle yaşamayı? Kimse istemez. Krizleri yok etmek için iktidarların adaletsiz olduğunu bilmek ve adil olan dünyayı yaratmak için bizim gibi ezilenlerle birlikte sokağa çıkmak gerekir. Emma Goldman yıllar önce şunları söylemişti: “İş isteyin. İş vermezlerse ekmek isteyin. Ekmek de vermezlerse ekmeğinizi alın.” Onların; elimizden işimizi, ekmeğimizi, geleceğimizi alanların istediklerimizi vermeyeceği apaçık ortada. Bir araya gelmedikçe, omuz omuza vermedikçe ihtiyaçlarımızı karşılayamayacağımızı biliyoruz. Hal böyleyken, tarih boyunca olduğu gibi bugün de: Vermeyecekler, Alacağız!

Atakan Polat – Genç İşçi Derneği

 

The post Ezilenin Her Anı Kriz! – Atakan Polat first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>
Yaşam Kaç Pantolon Eder? https://gencisci.org/yasam-kac-pantolon-eder/ Sat, 22 Sep 2018 17:40:20 +0000 http://gencisci.org/?p=611 Yürüyen ayaklarımızı ezdiler, tutan ellerimizi, gövdemizi, başımızı. Ulu orta, her gün, her bir adımımızda liğme liğme ettiler. İşçiyken ezdiler, işsizken de; bir lokma ekmeğimiz yokken, yoksulken ezdiler. Bazı evlerde ay başı gelmek bilmez de ay sonu hemen geliverir. Maaşlar yatmaz ama faturalar hiç sekmez, düzenli gelir o evlerde. Kirasıyla, elektriğiyle, suyuyla, doğalgazıyla… Her şeyin sahibi […]

The post Yaşam Kaç Pantolon Eder? first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>

Yürüyen ayaklarımızı ezdiler, tutan ellerimizi, gövdemizi, başımızı. Ulu orta, her gün, her bir adımımızda liğme liğme ettiler. İşçiyken ezdiler, işsizken de; bir lokma ekmeğimiz yokken, yoksulken ezdiler.

Bazı evlerde ay başı gelmek bilmez de ay sonu hemen geliverir. Maaşlar yatmaz ama faturalar hiç sekmez, düzenli gelir o evlerde. Kirasıyla, elektriğiyle, suyuyla, doğalgazıyla… Her şeyin sahibi olan efendiler… Geriye hiç bir şey bırakmazlar bizden, bir kuru canımızdan başka.

O evlerden biriydi delik botlarıyla tanıdığımız Gizem’in evi. “Havvanur’un babası ona yeni bot alabiliyor ama benim babam alamıyor. Çünkü benim babam inşaat işçisi. Daha önce 5. kattan düştü ama ölmedi. Kaç kere parmağını kesti.” demişti.

Çocuklarını ısıtamayan Emine Akçay Adana’daki evinde yaşamına son vermişti. İzmir’de ataması yapılmayan İbrahim Yeşilbağ cebindeki altı lirayla kendini asmıştı. Seyyar meyve sebze satan Hacı Örüç iftarda ailesinin karnını doyuracak yemek bulamayınca ailesinin gözü önünde intihar etmişti.

O evlerden biriydi meclis önünde “Geçinemiyorum” diye bağırarak kendini yakan Sıtkı Aydoğmuş’un evi. Hani geçirdiği “iş kazası” sonucunda kaburgası kırılıp çalışamayacak hale geldiğinde patronlara “Ben ailemin direğiyim. Beni mağdur etmeyin hastane sürecinde, ayağa kalkana kadar yevmiyemi verin.” demişti. Patronlar da “Sıtkı, sen bunları dert etme. Biz seni mağdur etmeyiz. Sana ev de alırız, araba da alırız.” deyip hesabına 300 lira yatırmıştı dalga geçer gibi, utanmadan…

Dalga geçer gibi, utanmadan televizyon ekranlarına çıkıp “kaderdir” diyeni mi; “ekonomik kriz yok” diyeni mi… Hepsi de sıcacık evlerinde, milyonluk paltolarıyla ahkam keserken bizim iki yakamız bir araya gelmez; peynire, ekmeğe gelen zammın altında eziliriz. İçtiğimiz su bile boğazımıza takılır da “Şükretsinler!” sesi ekmeğimize katık olur.

Bir kuru canımız kaldı dedik ya… Candan da ettiler, her şeye sahip olan ve doymak, utanmak bilmeyenler.

O evlerden biri de Kocaeli’deydi. O evin banyosunda İsmail Devrim’in cansız bedeni bulundu iki gün önce. Oğlu, yeni başladığı lisede okul pantolonu olmadığı için derse alınmamış, müdür tarafından eve gönderilmişti. İsmail ise “Çocuğuma okul pantolonu bile alamıyorsam yaşamamın ne anlamı var?” sorusunun altında ezilince Perşembe günü sabah 6.00’da kendini asarak yaşamına son verdi. Tornacıyken geçirdiği motosiklet kazası sonucunda işe gidemez, para kazanamaz olmuştu. Evin borçları, oğlunun okul harcamaları derken ezilmiş, bir kuru canından da olmuştu. Yaşam kaç pantolon eder ki? Yaşam paha biçilebilir mi?

Şimdi geriye kalanlarız, onlarca, yüzlerce, binlercemiz… Bir kuru canımız var çırpınıp duran, bir kuru canımız ezildikçe ezilen. Ne doymak bilmeyenlerin bollukları, ne utanmak bilmeyenlerin pişkinlikleri var bizde. Ancak unutmayalım; onlarda olmayan bazı şeyler bizde var, ezilmişliğimizde. Ezilmişliğimizle harlanan öfkemizin ateşi var. Ve bu ateş, patronları yakacak!

Genç İşçi Derneği

The post Yaşam Kaç Pantolon Eder? first appeared on Genç İşçi Derneği.

]]>