Yaşadığımız dünyayı bir düşünün ve arkanıza dönüp sadece bakın. Şimdiye kadar baktığınız gibi değil ama! Her şeyi ve herkesi bir kenara bırakarak… Kaybettiklerinize ve bugününüze bir bakın. Geleceği kurgulayın, ne görüyorsunuz? İçinde yaşadığımız bu gezegen her geçen gün kendini yok ediyor, içindeki bütün canlıları da. Sorunun kapitalizm olduğunu biliyorsunuz, bu sonun hazırlanmasında devletlerin ve iktidarların büyük rolü olduğunu kabul edebiliyorsunuz. Umutla hala bekliyorsunuz. Umutla her sabah uyanıp günlük rutini sürdürüyor ve tüm bunların bitmesini bekliyorsunuz. Emekli olma zamanı gelene kadar, biraz daha sabır…
Peki neden?
Neden bekliyorsunuz belki de hiç gelmeyecek o günleri? Nereden biliyorsunuz bu sabrın sonunda mutluluğa ulaşılacağını? İşte gerçekle yüzleşeceğimiz yer burası: O gün gelmeyecek!
Üzülme, ne bugüne kadar yaptıkların için, ne de şimdiye dek yapmadıkların için… Çünkü biz üzülerek çaresizlik içinde sabretmeyi sürdürmüyoruz.
Bizler hayatta üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğliyoruz. Beklemektense harekete geçiyor, örgütleniyoruz. Yüreğimizde yeni bir dünya taşıyoruz, şimdi şu anda büyümekte olan bir dünya bu. Tıpkı Paris sokaklarında, Arjantin varoşlarında olduğu gibi. İsyanımızı örgütlenerek büyütüyoruz. Her birimizin hayatını tek tek yok eden iktidar, “ben”lerden “biz” olduğumuzda karşımızda duramaz. Biz olmaya ihtiyacımız var.
Sadece isyan değil büyüyen. İktidarların olmadığı, devletlerin yönetmediği, uygarlığın yeryüzünü talan etmediği; kadınların, çocukların vurulmadığı; ırk, dil, din, aile, kimlik vb. otoritelerin vücutlarımızda bir virüs gibi gezinmediği; geçmişte özgür insanların yarınlarda özgürce yaşayacakları bir kültürü, bir geleneği büyütmek gayemiz. Gayemiz örgütlenerek bugüne kadar bizi yok etmeye çalışan bu sistemi beraberce yok etmek.
Anarşizm bu yüzden sadece bir politika olamaz. Anarşizm sadece bir düşünce felsefesi olamaz. Anarşizm sadece yaşamlarda süremez. Anarşizm sadece yazılamaz, çizilemez. Anarşizm sadece kıramaz, yıkamaz. Anarşizm sadece konuşulamaz, tartışılamaz. Anarşizm hepsidir. Anarşist mücadele hayatın her alanında, her şekilde, her koşulda, her yaşta, her hayatta bir diriliştir; bir direniştir. Anarşizm bu yüzden örgütlenmektir. Bizler örgütlenmenin, örgütlü olmanın gücünün farkındayız. Amacımız çoğalarak parçalanmak, parçalandıkça yayılmak, yayıldıkça değiştirmek, değiştikçe özgürleşmek. Amacımız bir anarşist gelenek yaratmak. Yaratmaya bugünden başladığımız geleneğin yüzyıllar sonra her bir özgürlük eyleminde yer edinmesini sağlamak.
Bizler anarşist olmanın ve bir anarşist gibi yaşamanın inanılmaz gücünü hissedebiliyoruz. Mülkiyetlerimizden, egolarımızdan sıyrıldık; bize ait olanın bizde kurduğu egemenlikten vazgeçtik. Rekabetin ve bencilliğin yaşamlarımızı kirletmesine izin vermedik.
Her şeyden mi vazgeçtik? Evet, yıllarca dişimizi sıkarak sabretmenin sonunda cüzdanımıza girecek ikramiyeden, emekli maaşından vazgeçtik. Kendimiz olamadığımız bu sistemde ismimizin önüne eklenecek statülerden, olmayan arabamızdan ve evimizden, sahibi haline geldiğimiz arkadaşlarımızdan vazgeçtik. Vazgeçmediğimiz tek şey özgürlüğümüz olsun diye; ondan vazgeçemediğimiz için.
Söylediklerimiz komün yaşamlarımızda bugünden gerçekleşiyor. Bizler bedenlerimizde, mekanlarımızda ve ne yaşıyorsak işte o anda değişimle, paylaşma ve dayanışmanın üretimiyle yeniden hayat bulan bir fikrin bütünüyüz. Fikirlerimize dokunabiliyoruz ve bu bizi anarşizme daha çok bağlıyor.
Bizler yoldaşız; aynı yolun derdini dert edinmiş insanlarız. Liseliyiz, genciz, yaşlıyız, kadınız, erkeğiz, çocuğuz, eşcinseliz, beyazız, siyahız, kürdüz, lazız, ermeniyiz, körüz, dilsiziz… Bizler herkesiz. İçinde yaşadığımız adaletsizlikte ezilenlerin tarafındayız. Bu yüzden birimiz bile özgür değilsek hepimiz tutsağız. Bu yüzden yolumuz sadece anarşizme varıyor.
Bizler yola çıktık içimizde taşıdığımız özgürlük tutkusuyla… Yüzyıllar önce İspanya’nın köylerinde, eşek üstünde köy köy gezinen ve itaatle boyun eğmişlere gözlerindeki kıvılcımla, yüreğindeki tutkuyla anarşizmden bahseden Durruti’yi hatırlıyoruz. Yüzyıllar önce Paris sokaklarında otoritenin iradesine başkaldırmış komünün isyanını hatırlıyoruz. Yüzyıllar önce Ukrayna köylülerinin öz örgütlenmesi olan Mahnovşçina’yı, her türlü iktidara karşı ettikleri korkusuz mücadeleyi hatırlıyoruz. Anarşizmi görüyoruz. Geçmişten günümüze bir gelenek yaratıyoruz…