Stockholm Sendromu, rehinenin kendisini rehin alan kişiyle olası diyalog sürecinde oluşan, duygusal anlamda sempati ve empati olarak özetlenebilecek psikolojik durumu anlatan bir terimdir. Psikiyatrist Nils Bejerot tarafından 1973’te Isveç’in başkenti Stockholm’de yaşanan bir rehine olayının ardından isimlendirilmiştir.
Emir 7 yaşına geldiğinde tüm yaşıtları gibi okula başladı. Ailesinin anlattığına göre çok güzel bir yerdi okul, haksız sayılmazlardı aslında. Kaynaştırma haftasına katılmıştı Emir ve okul ilgisini çekmişti açıkçası; öğretmenleriyle beraber oyunlar oynuyor, eğlenceli vakit geçiriyordu. Gerçi “gerçek okul” başladıktan sonra işler biraz sarpa sardı. O ilk hafta gördüğü öğretmenler bunlar olamazdı, olmamalıydı. Her geçen gün yeni bir kural öğretiliyordu Emir’e. İlk öğretilen kurala göre öğretmen sınıfa girdiğinde herkes ayağa kalkacaktı. Keşke sadece bununla sınırlı kalsaydı. İlk günlerde diledikleri zaman öğretmenlerine söyleyip tuvalete gidebilen öğrenciler de yoktu artık. Yine böyle bir zamanda Emir tuvalete gitmek için izin istemişti de öğretmeni kızmıştı Emir’e. Ders boyunca tuvaletini tutmaya alışması gerekiyordu, çünkü okuldu burası ve okulun kuralları bunu gerektiriyordu. Ardı arkası kesilmiyordu kuralların. Sonraları Emir ders sırasında sıra arkadaşı Ali’yle de konuşamamaya başladı, eğer konuşursa öğretmeni bağırıyordu ona, öğretmen konuşurken susmalıydı çünkü sınıf kuralları bunu gerektiriyordu. Bir gün okuldayken çok uykusu gelmişti de kafasını sıraya koyup dinlenmeye çalışmıştı, öğretmenin kitapla kafasına vurmasıyla uyanmıştı. Bu yaptığı büyük saygısızlıktı, öğretmen orada bir şeyler anlatıyorsa Emir de bunu dinlemek zorundaydı, saygılı bir öğrenci olmak için yapmak zorundaydı en azından, kurallar bunu gerektiriyordu. Kuralları neyi gerektiriyordu?
Emir liseye başladığında okuldan birçok beklentisi vardı. Başarılı bir kariyer Emir’i bekliyordu ve bunun hayali bile Emir’i mutlu etmeye yetiyordu. Öğretmenlerin gözünde bir numaralı öğrenciydi artık, derslere katılımı harikaydı çünkü. Bu da yetmezmiş gibi her zaman öğretmenlere hoşlarına gidecek sözler, iltifatlar söyleyip onların hoşnutluğunu kazanıyordu. Bir keresinde sınavda yanındaki arkadaşı kendisinden kopya çekmeye kalkmıştı da Emir sınav kağıdının üstüne yatıp kapadı hemen, emek hırsızlığıydı resmen arkadaşının yaptığı! Aynı arkadaşını ikinci kez kopya çekerken gördüğünde de gözetmen öğretmene söyledi, gereken yapıldı, arkadaşı disiplin cezası aldı. Mutlu hissediyordu kendini, hem kendi emeğini, hem de onun gibi sınava çalışan ve giren yüzlerce arkadaşının emeğini kurtarmıştı! Yine bir gün, kantinde sıradayken alt sınıflardan birinin önüne geçmişti de alt sınıflardan biri tepki göstermişti, hem “abi” falan da dememişti Emir’e. Emir bunun üzerine sinirlenmiş, çocuğa önce hakaret etmiş sonra da onu tehdit etmişti. Çocuk da hatasını anlamış olacak ki hem sırayı Emir’e vermiş hem de abi demediği için özür dilemişti. Bir seferinde de beden eğitimi dersi sırasında sınıftan bazı arkadaşları eşofmanlarını getirmeyi unutmuştu, öğretmen de tüm ders boyunca çeşitli cezalar vermişti onlara ve aşağılamıştı onları, en son aralarından biri karşı çıkıp hocayla tartışmıştı. Tartışmadan sonra Emir gitti tartışan arkadaşıyla konuştu, “neydi bu asi olma çabaları böyle? Öğretmen bu, sever de döver de. Karşı çıkacak cesareti nerden buluyordu?” Arkadaşı ne saçmalıyorsun sen diye çıkışınca Emir durumun farkına vardı, salağın tekiydi bu çocuk, vaktini harcamaya değmezdi. Ergenliğin getirdiği duygularla hareket eden, ne yaptığının farkında olmayan, kendini farklı ve isyankar hisseden ergenin tekiydi belli ki. Günler böyle geçiyordu okulda ve Emir için de her şey yolundaydı.
4 yılın sonunda nihayet lise bitti. Emir üniversiteye hazırdı. Sınavda çok fazla rakiple karşılaşmıştı. Binlerce rakibin ardından iyi bir üniversiteye girmişti. Hâlâ yarışması gereken çok insan vardı. Ders notlarını vermemesi gereken, üstüne basması gereken çok insan vardı. Akademisyenlerle çok yakın bir ilişki kurmalıydı, bu kesinlikle onun çıkarına olurdu. 4 yıl geçip de üniversite de bittiğinde Emir artık sistemin sürdürücüsü olmak için hazırdı…