Biz bu yazının kadın tarafında olduğumuzu öncelikle belirtelim. Son günlerde, özellikle yaş grubumuz tarafından çokça tartışılan bir konu var: “flört şiddeti”. Hepimiz bu şiddetin farklı biçimlerini yaşıyoruz. Bu yazıda bu şiddetin farklı biçimlerini deşifre etmek, “Neler yapabiliriz?”i anlatmak ve tartıştırmak istiyoruz. Peki nedir bu flört şiddeti?
Sevgilinin sana karşı fiziksel, cinsel, psikolojik, sosyal ve dijital şiddet içeren davranışlarda bulunmasıdır. Sevgilin sana şiddet uygulayarak senin üzerinde egemenlik kurmayı, seni kontrol etmeyi, iktidarını göstermeyi hedefler. Bu hedef doğrultusunda her yöntemi denemekten de kaçınmaz.
Mesela sevgilin sana vurdu, üzerine bir şey fırlattı ya da zarar verecek bir aletle saldırdı. Bu fiziksel davranışın şiddet olmadığını kimse iddia edemez. Ancak üzerinde baskı kurdu, özgüvenini zedeledi. Giydiklerine, yediklerine, yaptıklarına karıştı; ne yapsan eleştirdi. Sır verdin, sırrını uluorta her yerde söyledi. Küfür etti. Sen tüm bunlara şiddet dedin, inkar etti. İşte bu da görünmez kılınan flört şiddeti.
Daha bitmedi. Seni “Benimle cinsel birliktelik kur!” diye zorladı. İstemediğin halde, istemediğin yerde öptü. Cinsel birliktelik öncesi ve sonrası seni küçümsedi. Cinsel korunma istedin, gülerek “Sen benim kadınımsın, çocuğumun annesi olacaksın.” dedi, reddetti.
Bitti mi? Daha bitmedi. Tüm sosyal ilişkilerine müdahale etti. Yaptıklarına karıştı; seni kısıtladı ve kontrol etti. Arkadaşlarınla görüşmeni engellemeye çalıştı. Hatta “Benden izin almalısın.” diyerek kimlerle olup olamayacağına karar verdi. Kendisi dışında arkadaşlarınla vakit geçirdiğinde “Boş vakitler!” dedi, suçladı, kendini kötü hissetmeni sağladı. Tüm bu davranışları sergilerken “Seni sevdiğim için söylüyorum.” bahanesini defalarca kullandı, kıskançlığına kılıf uydurdu.
Bitti mi? Hiç biter mi! Seni gizlice takip etti. Telefonunu karıştırdı, mesajlarını okudu. Sürekli yanında olmasa bile tepende hissettin onu, baskısını sürdürdü. Sürekli istemediğin yerlere istemediğin zamanlarda hediyeler gönderdi. Evinin kapısına geldi, hatta kapıda yattı. Seni utandırdı. Okulunun çıkışında bekledi. İşyerine geldi, bekledi. “Gelmene gerek yok.” dedin, “Benden bir şey mi saklıyorsun?” diyerek seni utandırmayı sürdürdü.
Biter mi? Devam, devam… Sosyal medya hesaplarını kontrolü altına aldı. İlişki durumunu “ilişkisi var”a ayarladı. Bütün şifrelerini ezberledi. Arkadaş listeni yeniden düzenledi, beğendiğini bıraktı, beğenmediğini listeden çıkardı. Eski fotoğraflarını sildi, yanak yanağa birlikte çektiğiniz fotoğrafları paylaşmanı istedi. Her defasında bilgisayarını karıştırdı, arama geçmişini kontrol etti. Sana mesaj attığında anında geri dönmeni istedi, dönmediğinde çıldırdı, arka arkaya defalarca mesaj atıp ısrarında diretti. Nereye gittiğinden emin olmak için görüntülü aradı, hiç “Müsait misin?” diye sormadı.
Bitmedi, çünkü bitmez. Tüm bunlara dayanamadın, “Artık yeter!” dedin; ayrılmak istedin. “Ya benimsin ya kara toprağın!” diyecek kadar demode değildi belki ama tribe girdi. “Niye, neden, nasıl olur, son bir şans, tekrar, yeniden lütfen yeniden…” diyerek ısrar etti, “Hayır!”dan anlamadı. Çünkü ona göre, yukarıda sayılanlar ayrılma nedeni olamazdı.
Sahip olduğun her şeyi değiştirmek zorunda kaldın. Tüm yaşantında seni bir gölge gibi takip etmeyi sürdürdü. Ne yaptıysan bir ilişkinin kadın tarafından bitirilmesini hazmedemedi, çünkü o bir erkekti. Bir ilişkiyi ancak bir erkek bitirebilirdi. Bu hazımsızlığı zor da olsa atlattı, artık eski sevgiliydi ve arkandan konuşması, seni kötülemesi ve seninle dalga geçmesi için bir sonraki ilişkisine kadar vakti vardı. Düne kadar akıllı olan bugün salak oldu, düne kadar güzel olan bugün çirkin oldu. Oldu da oldu…
Ama sonunda bitti! Böyle süren ve biten ilişkilerde bunları yaşayanlar olmamak için yöntemler geliştirmeli ve bu şiddetin bir tarafı olmamalıyız.
Özellikle fiziksel şiddete karşı en etkili yöntem savunma sporlarıdır. Yumruklar ve “low kick”ler, atmayı bildiğin hesaplanmadığında çok işe yarar. “Pak sao” sana savrulan yumruktan darbe almadan kurtulmanı sağlar. Yere serdiğin her erkek, ataerkiye vurduğun darbedir. Bu kavganın en güzel tarafı da budur.
Kimsenin kölesi, mülkü, namusu değilsin ve korunmaya muhtaç değilsin, kendi kendine yetersin. Beden senin, karar senin unutma! Ne “Kadın çiçektir!” diyeni, ne de “Kadın erkeğindir!” diyeni seç. Her ilişkide “biz”de bir “ben” olduğunu hisset, bunu hissettireni seç.
O erkek senin birey olduğunu unutmamak, ilk günden itibaren sana ve senin yaşantına saygı duymak zorunda. Seni değiştirmeden, olduğun gibi kabul etmek zorunda. Neden mi zorunda? Kolay olan “erkek” olmak, zor olan “erkekliği” terk etmek de ondan. Böyle düşünüp söylersen feminist derler, erkek düşmanı derler, yaftalanırsın. Belki zorlanırsın ama ataerki kaybeder; unutma!