“Buraya bakın, burada merminin altında
Bir tenefüs daha yaşasaydı
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür.
Devlet dersinde öldürmüştür…”
Ece Ayhan
Başlar devlet dersine. Okul sıralarında tarihinden başlar, din kültüründen başlar ve mermileriyle, tazyikli suyuyla, copuyla verir dersini. Uslanmadın mı, dersini almadın mı daha, o zaman seni de meçhulleştirir.
Sene 1968. Devletin dersinde öldürdüğü bir devrimci var. Üniversite öğrencisi Battal Mehetoğlu. 150 faşist tarafından devletin desteğiyle katledildi. Devlet mermisiyle verdi dersini.
Sene 1980. Daha 17 yaşında verdiler infazını. Kanıtı olmadan, yaşı dolmadan. “Beni ibret olsun diye asacaklar” dedi Erdal Eren. Ve öyle oldu! 3 Aralık 1980’de idam edildi. Devle tin verdiği bu ders, herkesin vicdanı oldu. Devlet ders vermeye devam ettikçe, tahtaya kalkan herkesi vurdu.
Sene 2013. Sokak arasında acımasızca katlettiler Ali İsmail’i. Taksim Direnişi sırasında, 2 Haziran günü, devlet yine o ara sokaktaydı. Materyali ise bu sefer tekmeleriydi. Polisler tekmeleyerek öldürdü Ali’yi. Kimi zaman kurşun oldu, kimi zaman attığı gaz fişeğiyle vurdu Ethem’i, Medeni’yi, Abdullah’ı, Ahmet’i, Hasan Ferit’i, Berkin’i.
Kimleri öldürmedi ki devlet. Herkesin yaşamlarını çaldı. Katliamlarını bir zafer anlatır gibi derslerinde anlattı. Hep dayattı ideolojisini. Tarih kitaplarında anlatacağı kahramanlık hikâyelerinde özgürlük isterken katlettikleriyiz. Şimdi okul bahçelerinde sıralanmış meçhul öğrenci anıtlarıyız. Devletin dersinde asimile ettiği, entegre ettiği, öldürdüğü…
Direnişimizde fişeğiyle, mermisiyle öldürerek verdiği ders ile okullarında verdiği ders aynı mantıktır devletin. Eğer istediğini yapmazsan, itaat etmezsen meçhulleştirecektir seni de. Disiplin cezasıyla, tecridiyle. Bakıyorum da okul bahçesinde her geçen gün artmış anıtlarımız. Her bir anıt mücadelemize özgürleşmek için dikilirken bizler de adım adım tahtaya kalkacağız Tahtaya kalkacak ve oturtulduğumuz sıraları terk edeceğiz. Ve isyan edeceğiz, direneceğiz tüm “meçhul” öğrenciler gibi.