Günlük hayatta her şeyin ve herkesin isimlendirilmesinde -yani adresleme sisteminde- nasıl otoriteye ve kapitalizmin mülkiyet ilişkilerine maruz kalıyorsak aynısına en önemli iletişim aracı olan internet ortamında da rastlıyoruz.
En basitinden düşünelim; internete ilk adımını atıyorsun ve bir web sitesinde bildiklerini paylaşmak istiyorsun. Bunu yapabilmen için sistem içerisinde bir alan adına sahip olman gerekecek. Alan adları merkezi bir otorite tarafından kiralanıyor. Eğer bir alan adı boştaysa, bu alan adını en fazla 10 yıl kiralayabilirsin. Sonra tekrar yenileyebilirsin ama asla tam anlamıyla sende olmaz. Sürekli kiralayıp ücret ödemek zorundasın, adeta ev kiralar gibi! İletişim bilgilerini tam ve eksiksiz vermelisin, yoksa her an bu alan elinden alınabilir. Kirayı biraz geciktirirsen 10 kat ceza ödersin, çok geciktirirsen bir kumar sitesi ya da bir reklam sitesi bu alanı hemen alır ve onu bir daha geri alamazsın.
Copyright
Kapitalizmin kitaplarda, filmlerde, yayınlarda, ürünlerde yani tüm “içeriklerde” günlük yaşamda dayattığı telif hakları ve yasaklayıcı kurallar bütünü internette de geçerli. Oynadığımız oyunlardan kullandığımız programlara, okuduğumuz kitaplardan izlediğimiz videolara kadar her şey telif haklarına sahip ve kısıtlanıyor.
Kopyalayamazsın, paylaşamazsın ve yayamazsın! Birbirimizle paylaşmamızı engelleyip yasaklayıcı kurallar koyuyorlar. Kapitalizmin karşı çıktığı paylaşma kültürü internette de engelleniyor, yasaklanıyor.
Copyleft
Alternatif gibi gözüken copyleft ve özgür yazılım hareketi 1970’lerde telif haklarına karşı ortaya çıktı ve belli ölçüde mülkiyeti olmayan bir birikim sağladı. Copyleft telif haklarını kendi silahı olan yasalarla ya da hukuk düzleminde vurdu. Bu tip lisanslarla paylaşılan yazılımları kullananlar kendi katkılarını da aynı şekilde lisanslamak zorunda. Böylece özgür yazılım birikimi gittikçe çoğalıyor. Bu birikimi çalarak kullanan ticari yazılımlar da hukuk yoluyla özgürleştirilebiliyor. Ancak zamanla şirketler bu özgür yazılımları kendi bünyelerine katarak bundan kar elde etmeye başladılar. Artık şirketlerin çoğu bu yöntemi kullanarak ürünlerin daha çok kişiye ulaşabilmesine, böylelikle reklamını yapabilmesine, ayrıca yaptığı ürünün geliştirilmesine katkı sağlamış oluyor; karına kar katıyor.
Deneme Sürümü mü Denetleme Sürümü mü?
İnternetin bir diğer kabusu ise reklamlı içerikler, uygulamalar… Bizlere ücretsiz olarak pazarlanan uygulamaları kullanırken her defasında karşımıza çıkan yüzlerce gereksiz şey… Kapitalizm bu alanı iyi görmüş ki kendine bu alanda yer edinmiş ve tabelalarda, televizyonlarda gördüğümüz reklamları internete monte etmiş durumda. Biz bu uygulamaları içerikleri her kullandığımızda karşımıza reklamlarını çıkararak reklam sahipleri-sağlayıcıları, içerik üreticileri; hepsi paralarına para katıyorlar.
Denetçi tüketicileri bilirsiniz; kendisini gizli tutar, bir mağazaya girer, orayı denetler. Hazırladığı raporu bir üstüne verir ve bunun karşılığında ücret alır. Kullandığımız uygulamalar da adeta bizi denetçi tüketici yerine koyuyorlar. Uygulamaların deneme sürümlerini kullanırken bizden aldığı raporlarla kendi ürünlerini geliştirip pazarlıyor, böylece kendilerini geliştiriyorlar. Bu kısımları es geçsek bile uygulamaları deneme sürümünden daha çok kullanmak veya başka özellikleri kullanmak istediğimizde bizden belirli ücretler istiyor ve sınırlandırıyorlar. Unutmayın, bu raporlama olayı uygulamaların sadece deneme sürümlerinde yok; neredeyse her uygulamada var. Ve biz istemeden kendilerine raporlar alıyorlar.
Copy(A)
Neyse ki korsanlar var! Bilgisayar korsanları internetin Robin Hood’u, isimsiz kahramanları.
Ücretli veya deneme sürümlerindeki ürünleri alıp crackliyorlar, kırıyorlar ve internete yayıyorlar; böylece herkesin kullanımına açmış oluyorlar. Çok iyi ama bu korsanların ürünleri paylaştıktan sonra verdiği reklamlarla elde ettiği gelirlerin ne olduğunu veya reklam koymasa da gelirlerini hangi yollardan sağladıklarını bilemiyoruz; yani şeffaf değiller. Tanışmak istesek tanışamıyoruz, şüphe var.
Ama bizimle tanışabilirsin. Yaptığımız her şey açık. Kapitalizmi sürdüren ürünleri paylaşmayız. Bilginin paylaştıkça çoğaldığına ve tutsak edilmiş her bilginin özgür kaldığı zaman gerçekten bilgi olarak kaldığına inanırız. Biz bunu devletin hukuk sistemi içinde tanımlamıyoruz. Bilginin özgürce paylaşılması ya da COPY(A)!