Merhaba Cesaret

Tuvalete Gitmem lazım

On bir ekim, dünya kız çocuk­ları günü yapılmış. Ben de bir kız çocuğu olarak, dünya kız ço­cukları gününü kız arkadaşlarımla kutlamak istedim. Babamdan izin istedim, “HAYIR” dedi. Abim güldü geçti. Müdür, okul kapısında gü­nün anlam ve önemine uygun şe­kilde azarladı. Öğretmen “Böyle boş şeylerle uğraşmayın, sınava çalışın, sınav yaklaşıyor” dedi. Er­kek arkadaşlar alay etti. Biz de kız kıza konuştuk ve düşledik. Babama hiç sormasam, “Bugün biraz ge­cikeceğim görüşürüz” deyip evden çıksam; o an babamın suratının alacağı şekli düşledik. Müdür, okul kapısında çevirip, “Saçlar olmamış Ece” dediğinde; “Sanane kel kafalı kıskanma” desem. Kıpkırmızı olur­du kafası. Öğretmene, “Sensin boş, sınavsız hayat ne hoş” desek. Erkek arkadaşlara ise, onların ağ­zını burnunu şimdi de patlatıyo­rum. Küçük kızlar gününü zaten kutlamayız. Yok biz öylesine düş­ledik. Üzerimizdeki erkek egemen baskıya, karşı koyduk düşlerimizde. Yoksa, her gün bizim günümüz.

Ben bir kız çocuğuyum. Çün­kü dünyaya geldiğim günden beri böyle hissettirdiler. Kırılgan, narin, edepli, söz dinleyen, sadık, tertipli, hamarat ve bilmem unut­tuğum hangi sıfatlar var daha. Ben hepsiyim işte. Çünkü dedim ya ben bir kız çocuğuyum.

Elbiselerim, tokalarım, takıla­rım, oyalı yazmalarım, sadece bir gün giydiğimde yükseleceğim to­puklu ayakkabılarım var. Ama her seferinde giydiğimde öylesine uta­nıyorum ki, çünkü bütün gözler be­nim üzerimde gibi geliyor. Cesaret benim yüreğimde gizlenmiş desem kimseleri inandıramam. Evde, an­nemin yanı başında uslu uslu bü­yürken, bazen yüreğim güm güm atar, babamın iki sert sözünün korkusuyla, ya da sokağa çıktığım­da, göz ucuyla süzen mahalle deli­kanlıların bakışlarında.

Benim gibi kız çocukları ne yap­sınlar yüreğindekileri gizlemekten başka. Gizlerim çünkü; sadece evimde değil, mahallemde, oku­lumda, izlediğim dizide, okuduğum kitapta, her yerde ben bir kız ço­cuğum. Korkak ve ürkek olmalıyım; çünkü bir kız çocuğuyum.Hatta bu satırları yazarken telaşım da on­dan.

On yedime bastığımda sırtımda­ki çantanın içindeydi sorumluluklar, üniversiteyi kazanmam gerekti­ği. Yan komşumuz Ayşe içinse bir işe girip kazandığı parayı babası­na vermekti evlenene kadar. Neyle karşılaşacağımı bilmediğim tarifsiz bir korku bu. Ya sınavı kazanamaz­sam, üniversiteye gidemezsem çalışıp çalışıp sevmediğim biriyle evlendirilirsem. Anlatmayı bilmedi­ğim bir telaş bu.

On sekizimde erteledim, yarı­nı. İyi bir okulu kazanmış diploma garantili eğitimli bir kadın olma yolundayım, belki kurtulurum kız çocukluğundan böylece; böyle ka­çarak kadın olunca da her şeyden kaçmayı öğrenirim zaten. Babam baskı, annem ima edince de ev­lenirim biriyle. Sevip sevmemem önemli değil. Sevdiğimi sanarım bu da kendimi kandırmama yeter. Ken­dim gibi bir kız çocuğu doğururum. Bitmeyen ev işinin arasında anne olurum. Akşam yıkanan son tabak çanaktan sonra küçük kız çocuğu heyecanlarımı anımsar. Düşlerin içinde kaybolamadan yorgunluktan uyurum.

Başta yazdığım satırlarda bir kız çocuğunun kaderine razı olmayı nasıl öğrendiğini yazmayı unutmu­şum. Kaderi anlattılar bana. An­nem kaderi, hiç değişmez bir şey olarak anlattı ve “kaderimiz neyse onu yaşarız” dedi. İşte ben en çok da bundan korktum. Sadece ben­de değil bütün arkadaşlarım da ka­derlerinden korkmuşlar. Ama kade­rininden korkmayan, değişmez bir şey olduğuna inanmayan birisiyle tanıştım. O bizim gibi değildi çün­kü. Cesaretini yüreğinde saklama­mış, çünkü kaderiyle kalkıştığı sa­vaşta cesaretine ihtiyacı varmış.

Evde babası annesini dövdüğün­de kalkan olmuş annesinin önünde, abisi ayakkabısına karıştığında sırt çantasına koyup, ilk basamakta geçirivermiş ayağına okulda öğ­retmen “susun” dediğinde daha çok konuşmuş susmamış “yapma­yın dediğinde” daha çok yapmış , azarlanınca tüm cesaretiyle o da bağırmış. Otobüste adamın biri kız arkadaşını taciz ettiğinde öf­kesiyle yumruğunu vurmuş adamın yüzüne, geceleri gizlice evden ka­çıp mahallenin duvarlarına “inadı­na” yazıyormuş. O bizim gibi değil, ama biz onun gibi inatçı olsak keş­ke. Düşlerimizin peşine korkusuz­ca düşşek. Bana fısıldayarak “ce­saret korktuğunu eyleyebilmektir” diyor. Düşlerini ertelemeden, ka­derin olan korkak bir kız çocuğu ol­manı isteyenlere inat düş peşime diyor.

Bu gece yatağıma yattığımda söylediklerini düşüneceğim, özgür­lüğün düşünü kurmak için kapa­yacağım göz kapaklarımı, uyumak için değil. Ve yüreğime sığmayan cesaretimle uğurlayacağım korkak küçük kız çocuğunu. Ve cesarete merhaba diyeceğim.

 Yazan : Ece Uzun

 

    Benzer yazılar: