#okul – İnadına Dergisi https://inadina.org Anarşist Liselilerin Dergisi Tue, 10 Sep 2019 21:11:46 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.7.4 Sabotaj https://inadina.org/sabotaj/ Tue, 10 Sep 2019 21:10:10 +0000 http://inadina.org/?p=473

Sabotaj Eylemi Nedir? Doğrudan hedefe müdahale ederek, müdürün-öğretmenin-bekçinin-iktidarın otoritesini sarsan eylem biçimidir. Birçok farklı yöntemi olabilir, eylemin büyüklüğü ölçüsünde işleyişi kilitleme ve durdurma etkisi de yükselir. Tabelaya atılan bir ampul boyası, okul girişine dökülen bir kova yağlı boya, koridorlara atılan osuruk gazı, okulun giriş kapısına vurulan bir kilit, müdürün odasının kapısına yapıştırılan bir sticker.. Bazen […]]]>
Sabotaj Eylemi Nedir?

Doğrudan hedefe müdahale ederek, müdürün-öğretmenin-bekçinin-iktidarın otoritesini sarsan eylem biçimidir. Birçok farklı yöntemi olabilir, eylemin büyüklüğü ölçüsünde işleyişi kilitleme ve durdurma etkisi de yükselir. Tabelaya atılan bir ampul boyası, okul girişine dökülen bir kova yağlı boya, koridorlara atılan osuruk gazı, okulun giriş kapısına vurulan bir kilit, müdürün odasının kapısına yapıştırılan bir sticker.. Bazen otoriter bir öğretmene ders vermek için, bazen de dediğim dedik bir müdürü bozguna uğratmak için yapılabilir. Ne olursa olsun her sabotaj eylemi bizler için umut vericidir, onlar içinse kabustur! Her sabotaj onların itaatkar düzenine atılan bir taştır.

Örneğin müdür son dersler boş olsa da okul saatlerinde çıkışlara izin vermez. Öğrencilerin okuldan kaçmasını engellemek için okulun arka bahçesini demir kapı ve dikenli tellerle çevirir. Ardından LAF’ın bir gece yarısı ansızın gerçekleşen sabotaj eylemi ile kapının kırılması, okul tabelası ve giriş kapısının siyah boya fırlatılarak boyanması, duvara yazılan “o duvarınız vız gelir bize vız, özgürlüğümüzü kilitleyenlerin okulunu yıkarız” mesajıyla okul müdürünün, idarecilerin ve güvenlik görevlilerinin sabah karşılaştığı manzara sonrasında yüzlerinin aldığı ifadeyi hepimiz tahmin edebiliriz. Sonrasında kızgınlıktan kızarmış bir suratla törende konuşma yapan müdürü izlerken bizlerin tebessümlü yüzleri sabotaj eyleminin ne derece etkili olduğunu bir kez daha bizlere kanıtlar.

Sabotaj Eylemi Neden Gereklidir?

Aslında “sabotaj eylemi” bir gerilla taktiğidir. Doğrudan hedefe yönelik olduğundan başarı oranı çok yüksektir. Otorite sahipleri, hiyerarşi piramitlerini sımsıkı kurup baskı ve zorla saçmalıklar sistemini devam ettirirken sabotaj eylemleriyle neyin nereden geldiğini anlamadan şaşkına döneceklerdir. Ve “sabotaj eylemleri” büyük bir gizlilik gözetilerek yapıldığından bizi bulmaları çok zor olacaktır. Sabotaj eylemini önemli kılan noktalardan biri de budur. Kimin, hangi ara, nasıl yaptığını bulamazlar. Ama neden yaptığımızı çok iyi bilirler bu yüzden eylem sonrası davranışlarını, bizlere uyguladıkları baskıları da değiştirirler. Bilirler baskıyı arttırdıkça LAF’ın durmayacağını. Otoritenin olduğu her yerde buna karşı koyan bir liselinin olacağını. Bilirler, bilmeyenler de öğrenirler.

Sabotaj Eylemi Kavgadır!

Sabotaj, disiplin anlayışınızla etek boyumuzu ya da saçımızın sakalımızın tarzını beğenmediniz diye ellerimizde kırdığınız cetvellerin; not tehditleriyle, aileyle, disiplin cezalarıyla üzerimizde kurduğunuz baskıların; ygs, lys, ösym yarıştırmacalarınızla benliğimizi kaybettiğimiz saatlerin; streslere sokarak intihar eşiğine getirdiğiniz, ölümlerine sebep olduğunuz kardeşlerimizin hesaplarını sorabileceğimiz en etkili eylem biçimlerinden biridir. Müdürler, öğretmenler, siz otorite sahipleri! Saldırılarınıza karşı bizlerin sabotajı bir cevaptır, direniştir, kavgadır!

“Vur ve otorite sahibi godomanlar neyin ne olduğunu nereden geldiğini anlamadan şaşkınca ortada kalsın. Yarattıkları saçmalıklar sisteminin en işlek noktalarında otoriteleri yerle bir olsun. Vur liseli vur!”

LAF’ın Sabotaj Eylemi Geleneği

Faaliyete başladığımızdan itibaren her yıl 24 Kasım günü sabotaj eylemlerimizin en yoğunlaştığı zaman olmuştur. Bizleri saçmalıklar sistemine beyaz ve mavi yakalı köleler olarak yetiştirmek isteyen eğiticilere armağanımız ne bir çiçek ne bir çikolata olmuştur. Onların otoritelerine saygı duyulması için başta 12 Eylül darbecisi Kenan Evren tarafından ilan edilen her 24 Kasım’da bizlerin eğiticilere en büyük armağanı isyan olmuştur.

Öyle ki bazı okullara defalarca 24 Kasım’da sabotaj eylemi yaptığımız için otoritesi sarsıla sarsıla yerle bir olan müdür, bizlerden intikam almak için polisle işbirliği yapmış, 23 kasım gecesinde okul kapısında polisler bekletmiştir. Amma velakin ne polisler, ne okul bahçesinde volta atan müdür ne de bekçisi LAF’ın sabotaj eylemini engelleyememiştir. Gerçi gece yarısı 03:00 civarında okul bahçesinde okul müdürüyle karşılaşmak bizleri şaşırtsa da yaratıcılık ve kararlılığımızla eylemimizi başarı ile sonuçlandırmışızdır. Düşmanımız bize karşı aldığı önlemlerde eylemimizin ne kadar doğru ve başarılı olduğunu da bizlere tekrar tekrar kanıtlamıştır. LAF olarak yaptığımız tüm sabotaj eylemlerini yazılamalarla, kuşlamalarla imzamızı atarak sahiplendik ve yapacaklarımızı da sahiplenmeye devam edeceğiz. Şimdi yaptığımız yüzlerce sabotaj eyleminden birkaç örnek verelim;

“Özgürlüğümüze Kilit Vuranların Mabetlerini Kilitleriz” – Öğretmenlere Armağan – Kasım 2010

Kilit vurma sabotajı, 24 Kasım eylemlerinin en ses getirenlerdendi. 5 farklı ilde yaptık, 20’ye yakın okulu kilitledik. Özellikle Antalya Bileydi Anadolu Lisesi’nde zincirlerle kilitlediğimiz okul kapısının açılması 2 saatten uzun sürmüş, tüm gün boyunca okulun kilitlenmesiyle liseliler heyecan, idareciler ve öğretmenler ise korku içinde kapıda kalmıştı. Ayrıca tüm gün dersler işlenemez hale gelmişti. Eylem sonrasındaki günlerde okul idaresi tipik bir hareketle okulda bildiği, tanıdığı, fişlediği tüm devrimci öğrencileri sorgulamaya girişerek ‘laf’ çıkarmaya çalışmış ama tüm çabalar boşa çıkmıştı. İstanbul’da Maltepe ve Bostancı bölgesinde kilitlediğimiz okullar sabahın erken saatlerinde anlaşılmaya başlanınca polisler büyük makaslı ekipler oluşturarak tüm okullara devriye göndermişti. Kilitlediğimiz birçok okulda ilk dersler öğretmenlerin ve öğrencilerin okula girememesiyle iptal edilmişti. Kilitlenen her okulla beraber 24 Kasım öğretmenlere değil öğrencilere armağan olmuştu.

“Okul Tabelalarını İsyanın Rengine Boyadık” – İnat, Amaca Götürür – Kasım 2012

Tabela boyama sabotajı 24 kasım geleneğini sürdürdü. İstanbul Kadıköy Kemal Atatürk Lisesi ve Sarıyer Behçet Kemal Çağlar lisesi başta olmak üzere birçok liseye eylemler düzenledik. Uyguladığı baskı politikalarının yanı sıra okulda örgütlenmemize karşı çabalar içerisinde olan Behçet Kemal Çağlar Lisesi idaresi ve faşist öğretmenleri yine bir LAF eylemiyle karşılaşınca afallamıştı. Bu okul Laf’ı iyi tanıyordu, vazgeçmezdik biliyordu.  Boyama eyleminin sabahında tüm okulu tiner kokusu içerisinde bırakarak tabelayı temizlemeye çalışmışlar, oda olmayınca ilk ders içerisinde başında müdürün olduğu ‘‘otorite imajını kurtarma operasyonu’’ ile tabela çabucak indirilmişti. Tüm okulun ders sırasında pencerelerden izlediği bu komedi filmi aslında bir fragman niteliğindeydi bizim için. Asıl film şimdi başlıyordu. Müdür ve faşist öğretmenler birliği okulda LAF’ın varlığından, yürüttüğü politikadan rahatsızdı. Defalarca “Sabotaj Eylemleriyle” karşılaşmışlardı ve bu seferkini 1 ders saatinde atlattıkları için rahat bir nefes aldıklarını düşünüyorlardı. Tabelasız kalan Behçet Kemal Çağlar Lisesi müdürü, odasında koltuğuna oturduğunda rahat bir nefes alırken internete girdiğinde lisenin resmi sitesinin LAF tarafından hacklenerek ampul boyası ile boyadığımız tabelanın fotoğrafının anasayfada LAF’ın yaptığı açıklama ile beraber görünce aldığı yüz ifadesini tahmin edebilmiştik. Ayrıca müdür katında nöbetçi öğrenci yapılan arkadaşımızdan aldığımız bilgilere göre odasında ettiği küfürleri de kendisine iade ederek, böyle ataerkil cümleler kurmamasını aksi halde tekrar karşısına çıkacağımızı site üzerinden beyan etmiştik.

“Taksim Direnişçilerinin İsimlerini Okullara Verdik” – Unutulmadılar, Unutulmayacaklar – Eylül 2013

Geçmişte ilk tabela değiştirme eylemimizi Kenan Evren Anadolu Lisesi’ne yapmıştır. Birçok sendikanın önüne eylem yapıp imza toplayarak yapılan “darbecilerin isimleri okullardan kaldırılsın” kampanyası çok ses getirmemişti. Biraz istek, biraz inanç, biraz da eylem gerekiyordu. Bir gece ansızın okula giderek Kenan Evren Anadolu Lisesi’nin tabelasını indirip yerine Erdal Eren Anadolu Lisesi tabelası asmıştık. Erdal Eren 17 yaşında, yaşı 18 gibi gösterilerek Kenan Evren ve diğer darbecilerin idama yolladığı bir devrimci gençti, onun adını darbecilerin adının verildiği okula vermenin iyi olacağını düşünmüştük. Bir sene sonraysa rüzgar tersten esiyordu, darbecilerin isimleri okullardan kaldırılıyordu. Kenan Evren Anadolu Lisesi resmi olarak da İstanbul Anadolu Lisesi olarak değiştirildi. Sanırız ki eylemimizin de biraz etkisi olmuştur…

Çoklu tabela değiştirme eylemimiziyse Taksim Gezi Direnişi sırasında katledilen 6 direnişçi için 6 liseye aynı anda gerçekleştirdik. Tabela değiştirme eylemimizin amacı katil devletin tetikçilerinin isimlerini okullardan silmek, özgürlük için mücadele ederken katledilen kardeşlerimizin isimlerini onların yerine yazmak, unutturmamaktı.

Açılışını darbeci Kenan Evren’in yaptığı, bir generalin adının verildiği General Ali Rıza Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nin tabelasını 19 yaşında Lice’deki karakol yapımına karşı eylem yaparken asker tarafından vurularak öldürülen Medeni Yıldırım’ın adıyla değiştirdik. Yine 19 yaşında Eskişehir’de sivil polisler ve faşistlerce dövülen ve doktorun bilinçli ihmali ile beyin kanaması sonucu katledilen kardeşimiz Ali İsmail Korkmaz’ın adını Kadıköy Muhsin Adil Binal Ticaret Meslek Lisesi’nin tabelasına yazdık. 22 yaşında Antakya’da polis tarafından kafasından vurularak öldürülen Abdullah Cömert’in adını Suadiye Hacı Mustafa Tarman Lisesi’nin tabelasına yazdık. 19 yaşında Taksim’deki polis saldırısına karşı, 1 Mayıs Mahallesi’nden otobana inerek Taksim’e yürümek isteyen kalabalığa karışan ama faşist bir sürücünün arabasıyla hızla kalabalığın içine girmesi sonucu öldürülen Mehmet Ayvalıtaş’ın adını Ahmet Sani Gezici Kız Teknik ve Meslek Lisesi’nin tabelasına yazdık. 27 yaşında Ankara’da çevik kuvvet polisinin 5 metre yakın mesafeden direk hedef alıp ateş ederek öldürdüğü Ethem Sarısülük’ün adını Kartal, Atalar Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nin tabelasına yazdık. 23 yaşında Antakya’da polis saldırısı sırasında çatışmada öldürülen Ahmet Atakan’ın adını Kadıköy Anadolu Lisesi’nin tabelasına yazdık.

“MEB’in, Tacizcilerin Kabusu Olduk” – Takdire Şayan Hareketler – Kasım 2013

MEB sabotajında 24 Kasım eyleminin, bir seneye mahsus hedef değiştirmesi gerekmişti. Taksim Gezi isyanı ile başlayan süreçte insanları sokak ortasında katleden polis, 23 Kasım günü Ankara’da basın açıklaması yapmak isteyen öğretmenlere TOMA’larla gaz bombalarıyla saldırmış, birçok öğretmeni yaralamıştı. Katillerin saldırısına uğrayan öğretmenlerin bugün de karşılarında durmak bize yakışmazdı. Bizde TOMA’ların önünde direnen, tazyikli sular altında sırılsıklam olmasına rağmen İNADINA diyerek barikata yüklenen öğretmenleri takdir ederek bu 24 Kasım’da, onların bizlere o eğitim yılı içerisinde çektirdiklerini görmezden geldik. Ertesi gün yapacağımız eylemlerin hedefini değiştirerek isyanımızı İlçe Milli Eğitim Bakanlıkları’na yönelttik. Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gece yarısı düzenlediğimiz sabotaj eylemi ile her iki yerin tabelalarını siyaha boyadık. Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nü seçmemizin nedeni ise ilçe milli eğitim müdürü olan Şeref Çalışır’ın şubede çalışan kadınları taciz edip sadece para cezası ödeyerek işine geri dönmesi ve tacize uğrayan kadınların işine son verilmesiydi. Bu yüzden Şerefsiz ilçe milli eğitim müdürünü deşifre ederek şubenin duvarlarına “Tacize İsyan”, “ŞEREFsizleri ÇALIŞtırmayacağız” yazılamaları yaptık.

“Soma Eylemine Saldıran Müdüre Cevabımız!” – Liselilere Kalkan Elleri Kırarız – Mayıs 2014

Soma’da maden ocaklarında devlet ve kapitalizm, kendi açıkladıkları rakamlara göre 301, madencilerin verdiği bilgilere göre 600’den fazla işçiyi katletmişti. Yaşanan bu işçi katliamına karşı dört bir yanda eylemler sürüyorken liseliler de bulundukları okullarda eylemler yapıp bildiriler dağıtarak devletin ve patron medyasının saklamaya çalıştığı gerçekleri anlatmaya çalışıyorlardı. Sarıyer İstinye Lisesi’nde de Soma’da katledilen işçiler için okul bahçesinde toplanıp slogan atan liselilere okul müdürü “Gel lan buraya, gerizekalı”, “Provoke etme, burası okul” diyerek saldırmış ve eylemi dağıtmış, odasına çağırdığı liselileri dövmüştü. Eylemi yapan arkadaşlar LAF’lı olmamasına rağmen, haberi duyunca hemen bu okul müdürüne cevap verilmesi gerektiğini kararlaştırdık. İlk önce eylem içerisinde bulunan örgütlenmelerin bir cevap vereceğini düşünüyorduk. Ama bu örgütlenmeler müdüre haddini bildirmek yerine yazdıkları haber metinlerinde mağdur edebiyatı yapmışlardı. Olayda bizzat özne olan siyasi örgütlenmeden cevap gelmeyince biz de liselilere kalkan bir ele cevap vermeyi kendimize görev bildik ve hemen eylem planı yaptık. Gece yarısı okul tabelasına ve giriş kapısına kilolarca kırmızı boya fırlattık. Duvarlara “Otoriteye inat LAF’a örgütlen”, “Soma’yı unutma”, “Liselilere Kalkan Elleri Kırarız” yazılamaları yapmıştık. Kuşlamalar ve yazılamalarla süslediğimiz eylemimiz sabahleyin tüm liselilere ‘oh olsun şerefsiz müdüre’ dedirtmişti. Çünkü bu saldırıya karşı böyle bir cevap verilmeliydi, verilmemesi eksiklikti. En azından biz böyle düşündüğümüz için böyle hareket ettik.

Soma’da katledilen işçiler için yapılan eyleme saldıran müdür de katil patronların suçuna ortak olmuş ve okulu yüzlerce işçinin isyanı ile boyanmıştı. Sabah okula gelen müdür tipik bir korkaklık belirtisi göstererek hemen polisleri çağırmış ve okul girişi cinayet işlenmişçesine polis kordonu ile çevrilip öğrenciler bahçede bekletilmişti. Sabahleyin polise yakaran müdür ‘ben hiçbir şey yapmadım ki, kimseye el kaldırmadım, benim niye elimi kıracaklarmış’ diye yakınsa da biz yaşananları çok net biliyorduk. Gündüz müdür katil polislere yakarmaya devam ederken müdürle görüşmek için okulu telefonla aradık. Müdüre ulaşabildiğimizde okulun duvarlarına yazdığımızı bir kez de duyması için söyledik “Bir daha bir liseliye el kaldırırsan o elini kırarız!” Sonrası da okul içerisindeki mafyavari hareketlerini değiştirerek liselilere bir şey söylerken bile tedirgin olan müdürü gördüğümüzde tekrar anlamıştık. Sabotaj eylemi ve LAF’lıların kararlılığı bir müdüre haddini bildirmişti.

“Berkin için Sokağa, Okulları Boykota!” – Gündüz Boykota, Gece Sabotaja – Mart 2015

Berkin Elvan’ın 15 Haziran’da Taksim Gezi Parkı direnişi sırasında Okmeydanı’nda polislerin attığı gaz fişeği ile kafasından vurularak katledilişinin yıldönümünü olan 11 Mart’ta tüm liselileri okulları boykot etmeye çağırmıştık. Bir gece öncesinden ise onlarca okulun tabelalarını kırmızı boya ile boyadık. Okulların giriş kapılarına boya ve kuşlama atarak kolay kolay temizlenemeyecek hale getirdik. Böylece Berkin Elvan için yaptığımız boykot çağrısı fiili anlamda da okula girişleri engelleyerek gerçekleştirmiş olduk. Boykot çağrısını bilen arkadaşlar zaten okullara gitmezken boykottan haberdar olmayan liseliler sabotaj eylemleri sayesinde okula girememiş, kuşlamalarımız ve yazılamalarımızla Berkin Elvan için okulları boykot ettiğimizden haberdar olmuşlardı.

]]>
Bir Öğrencinin Stockholm Sendromu https://inadina.org/bir-ogrencinin-stockholm-sendromu/ Tue, 10 Sep 2019 20:12:12 +0000 http://inadina.org/?p=433

Stockholm Sendromu, rehinenin kendisini rehin alan kişiyle olası diyalog sürecinde oluşan, duygusal anlamda sempati ve empati olarak özetlenebilecek psikolojik durumu anlatan bir terimdir. Psikiyatrist Nils Bejerot tarafından 1973’te Isveç’in başkenti Stockholm’de yaşanan bir rehine olayının ardından isimlendirilmiştir. Emir 7 yaşına geldiğinde tüm yaşıtları gibi okula başladı. Ailesinin anlattığına göre çok güzel bir yerdi okul, haksız […]]]>
Stockholm Sendromu, rehinenin kendisini rehin alan kişiyle olası diyalog sürecinde oluşan, duygusal anlamda sempati ve empati olarak özetlenebilecek psikolojik durumu anlatan bir terimdir. Psikiyatrist Nils Bejerot tarafından 1973’te Isveç’in başkenti Stockholm’de yaşanan bir rehine olayının ardından isimlendirilmiştir.

Emir 7 yaşına geldiğinde tüm yaşıtları gibi okula başladı. Ailesinin anlattığına göre çok güzel bir yerdi okul, haksız sayılmazlardı aslında. Kaynaştırma haftasına katılmıştı Emir ve okul ilgisini çekmişti açıkçası; öğretmenleriyle beraber oyunlar oynuyor, eğlenceli vakit geçiriyordu. Gerçi “gerçek okul” başladıktan sonra işler biraz sarpa sardı. O ilk hafta gördüğü öğretmenler bunlar olamazdı, olmamalıydı. Her geçen gün yeni bir kural öğretiliyordu Emir’e. İlk öğretilen kurala göre öğretmen sınıfa girdiğinde herkes ayağa kalkacaktı. Keşke sadece bununla sınırlı kalsaydı. İlk günlerde diledikleri zaman öğretmenlerine söyleyip tuvalete gidebilen öğrenciler de yoktu artık. Yine böyle bir zamanda Emir tuvalete gitmek için izin istemişti de öğretmeni kızmıştı Emir’e. Ders boyunca tuvaletini tutmaya alışması gerekiyordu, çünkü okuldu burası ve okulun kuralları bunu gerektiriyordu. Ardı arkası kesilmiyordu kuralların. Sonraları Emir ders sırasında sıra arkadaşı Ali’yle de konuşamamaya başladı, eğer konuşursa öğretmeni bağırıyordu ona, öğretmen konuşurken susmalıydı çünkü sınıf kuralları bunu gerektiriyordu. Bir gün okuldayken çok uykusu gelmişti de kafasını sıraya koyup dinlenmeye çalışmıştı, öğretmenin kitapla kafasına vurmasıyla uyanmıştı. Bu yaptığı büyük saygısızlıktı, öğretmen orada bir şeyler anlatıyorsa Emir de bunu dinlemek zorundaydı, saygılı bir öğrenci olmak için yapmak zorundaydı en azından, kurallar bunu gerektiriyordu. Kuralları neyi gerektiriyordu?

Emir liseye başladığında okuldan birçok beklentisi vardı. Başarılı bir kariyer Emir’i bekliyordu ve bunun hayali bile Emir’i mutlu etmeye yetiyordu. Öğretmenlerin gözünde bir numaralı öğrenciydi artık, derslere katılımı harikaydı çünkü. Bu da yetmezmiş gibi her zaman öğretmenlere hoşlarına gidecek sözler, iltifatlar söyleyip onların hoşnutluğunu kazanıyordu. Bir keresinde sınavda yanındaki arkadaşı kendisinden kopya çekmeye kalkmıştı da Emir sınav kağıdının üstüne yatıp kapadı hemen, emek hırsızlığıydı resmen arkadaşının yaptığı! Aynı arkadaşını ikinci kez kopya çekerken gördüğünde de gözetmen öğretmene söyledi, gereken yapıldı, arkadaşı disiplin cezası aldı. Mutlu hissediyordu kendini, hem kendi emeğini, hem de onun gibi sınava çalışan ve giren yüzlerce arkadaşının emeğini kurtarmıştı! Yine bir gün, kantinde sıradayken alt sınıflardan birinin önüne geçmişti de alt sınıflardan biri tepki göstermişti, hem “abi” falan da dememişti Emir’e. Emir bunun üzerine sinirlenmiş, çocuğa önce hakaret etmiş sonra da onu tehdit etmişti. Çocuk da hatasını anlamış olacak ki hem sırayı Emir’e vermiş hem de abi demediği için özür dilemişti. Bir seferinde de beden eğitimi dersi sırasında sınıftan bazı arkadaşları eşofmanlarını getirmeyi unutmuştu, öğretmen de tüm ders boyunca çeşitli cezalar vermişti onlara ve aşağılamıştı onları, en son aralarından biri karşı çıkıp hocayla tartışmıştı. Tartışmadan sonra Emir gitti tartışan arkadaşıyla konuştu, “neydi bu asi olma çabaları böyle? Öğretmen bu, sever de döver de. Karşı çıkacak cesareti nerden buluyordu?” Arkadaşı ne saçmalıyorsun sen diye çıkışınca Emir durumun farkına vardı, salağın tekiydi bu çocuk, vaktini harcamaya değmezdi. Ergenliğin getirdiği duygularla hareket eden, ne yaptığının farkında olmayan, kendini farklı ve isyankar hisseden ergenin tekiydi belli ki.  Günler böyle geçiyordu okulda ve Emir için de her şey yolundaydı.

4 yılın sonunda nihayet lise bitti. Emir üniversiteye hazırdı. Sınavda çok fazla rakiple karşılaşmıştı. Binlerce rakibin ardından iyi bir üniversiteye girmişti. Hâlâ yarışması gereken çok insan vardı. Ders notlarını vermemesi gereken, üstüne basması gereken çok insan vardı. Akademisyenlerle çok yakın bir ilişki kurmalıydı, bu kesinlikle onun çıkarına olurdu. 4 yıl geçip de üniversite de bittiğinde Emir artık sistemin sürdürücüsü olmak için hazırdı…

 

]]>
Otorite Nedir? https://inadina.org/otorite-nedir/ Tue, 10 Sep 2019 20:09:09 +0000 http://inadina.org/?p=430

Otorite, bir birey ya da topluluğun emir alma-emir verme ve yönetme-yönetilme ilişkileri oluşturmak ve başka birey ya da toplulukların iradelerini şekillendirmek amacıyla bir yetkiye sahip olması durumudur. Otorite meşrulaştırılmış ve kurumsallaşmış iktidardır. Sahip olunan bu yetki, topluluğun inancına, bu yetkiyi elinde bulundurmak isteyenin kişiliğine, bilgisine veya oluşturulan yasalara dayandırılır. Otoriteler bilgi, inanç ya da yasalar […]]]>
Otorite, bir birey ya da topluluğun emir alma-emir verme ve yönetme-yönetilme ilişkileri oluşturmak ve başka birey ya da toplulukların iradelerini şekillendirmek amacıyla bir yetkiye sahip olması durumudur. Otorite meşrulaştırılmış ve kurumsallaşmış iktidardır.

Sahip olunan bu yetki, topluluğun inancına, bu yetkiyi elinde bulundurmak isteyenin kişiliğine, bilgisine veya oluşturulan yasalara dayandırılır. Otoriteler bilgi, inanç ya da yasalar aracılığıyla kendisini ve uygulamalarını kabul ettirir.

Otorite, itaat etmenin kabulüne dayanmaktadır ve onu tanıyıp kabul eden bireyler ya da topluluklar var oldukça vardır. Yani otorite sadece zor uygulamakla değil aynı zamanda itaatin kabulüyle ilişkilidir.

Otoriteler, nerede ve nasıl yaşayacağımızdan nasıl düşüneceğimize kadar tüm irademizi yok sayar, istek ve çıkarları doğrultusunda bizim adımıza kararlar alır ve uygular. Yaşamlarımızı belirleyen bu kararlar, otorite uygulayıcıları, yani otoriterler tarafından toplumun her alanında kendini gösterir.

Yaşamlarımızı Kontrol Eden Otoriteler

Sömürü, baskı ve katliamlarla dolu günümüz kapitalist ve devletli sisteminde yaşamımızı kontrol etmek isteyen çok sayıda otorite bulunmaktadır.

Aile, eğitim kurumları, din, ordu gibi tüm bu mekanizmalar ve hepsinin toplamı olarak devletin kendisi kararlarımızı belirleyen, bizi itaatkarlaştıran, yaşamın her alanında bizi kontrol etmeye ve yok etmeye çalışan birer otoritedir.

Bireyin nasıl düşüneceğine ve eyleyeceğine karar verme iradesini elinde bulundurarak itaat ilişkisinin başlangıcı olan ilk otorite “ailenin otoritesi” olsa da bu itaat ilişkisi, eğitim kurumlarıyla sürdürülür.

İktidarlar eğitim kurumları aracılığıyla ideolojilerini toplumdaki bireylere empoze eder ve dayatır. Böylece bilgi yaşamın içinden kopartılır, bilgi olmaktan çıkar, devletin eğitim kurumlarında birer manipülasyon aracına dönüşür. Bireyin neyi öğrenip öğrenmeyeceği, öğrendiği bilginin gerçek olup olmadığı bireyin kontrolünde değildir. Sistematik, hiyerarşik ve tahakküme dayalı bir ilişkiyle bireye dayatılan ve bir otoritenin dayağı yapılan bilgi, eğitim kurumlarıyla bireyin sisteme entegre olmasını ister.

Otoriteye Karşı Koy!

Devrimci anarşist Mikhail Bakunin’in de dediği gibi: “Otoritenin olduğu yerde özgürlük yoktur”. Otorite, bireylerin ve toplumların kendilerini gerçekleştirmesinin, özgürlüğünün tam karşısındadır. Tüm bireylerin özgür olabileceği bir dünya ancak aile, eğitim, din, devlet gibi bütün otoritelerin yıkılmasıyla gerçekleşeceği için anarşizm tüm otoritelerin reddine dayanır.

Biz anarşistler, şimdi şu anda otoriter tüm mekanizmalara karşı mücadele etmeliyiz. Bizi itaarkarlaştıran otoritelere karşı ilk ve en büyük mücadelemiz de iktidarsız ve hiyerarşisiz olarak kuracağımız özgür ilişkiler ve örgütlenmeler olacaktır.

Bilgiyi hapseden eğitim kurumlarına karşı özgür bilgi paylaşımını savunmalıyız. Manipülasyona uğramamış, tek tip olmayan, asimilasyon ve entegrasyona yol açmayan bir biçimde bilgiyi paylaşmalıyız.

Tüm otoritelere karşı koymak; yaşamın bilgisine sahip olmak, ekonomik ihtiyaçları gidermek gibi yaşamsal bütün ihtiyaçları karşılamak ancak benlerden biz olarak, yani bütün otoritelere ve onların uygulamalarına karşı örgütlenerek mümkündür.

İktidarsız, hiyerarşisiz, bireylerin kendini gerçekleştirebilecekleri örgütlenmelerle birlikte; otoriteler ve onların dayanakları ortadan kalkacaktır. Evde babanın, annenin; okulda öğretmenin, müdürün; toplumsal yaşamda din görevlilerinin, devlet yöneticilerinin otoritesine karşı koydukça özgürleşeceğiz. Özgürlük ancak örgütlülükle, otoritelere karşı koymakla kazanılacaktır. Otoriteye karşı koymak ve özgürleşmek için örgütlenmeye!

 

]]>
Başkanlık Seçimleri https://inadina.org/baskanlik-secimleri/ Tue, 10 Sep 2019 20:01:37 +0000 http://inadina.org/?p=424

BAŞKANLIK SEÇİMLERİ: İRADEYİ İDARELEŞTİRMEK Her okul döneminin başında yaşıyoruz bunu: okul başkanı seçimleri. Biz liseliler tarafından fazla rağbet edilmeyen, ciddiye alınmayan okul başkanlık seçimlerinin her sene içerdiği anlam farklılaşıyor.Önceleri adı dahi bilinmezken okul başkanlarının ve konusu bile geçmezken seçimlerin, şimdilerde okulda herkesin konuştuğu isimler başkan adayları ve herkesin konuştuğu şey seçimler. Birden gelişen bir durum […]]]>
BAŞKANLIK SEÇİMLERİ: İRADEYİ İDARELEŞTİRMEK

Her okul döneminin başında yaşıyoruz bunu: okul başkanı seçimleri. Biz liseliler tarafından fazla rağbet edilmeyen, ciddiye alınmayan okul başkanlık seçimlerinin her sene içerdiği anlam farklılaşıyor.Önceleri adı dahi bilinmezken okul başkanlarının ve konusu bile geçmezken seçimlerin, şimdilerde okulda herkesin konuştuğu isimler başkan adayları ve herkesin konuştuğu şey seçimler.

Birden gelişen bir durum değil bu elbette. Okul idarecilerinin bu değişen anlamda etkisi açık. Liselilerin ilgisi bilinçli bir şekilde bu tarafa kaydırılmaya çalışılıyor. “Bu seçim farklı, okulda her şey farklı olacak. Artık öğrenciler de okulun yönetiminde söz sahibi olacak.” safsatalarıyla başkanlık seçimlerine bir ilgi toplanmaya çalışılıyor.

Dört bir tarafımızdan bizi sıkıştırmayı kural edinmiş sistemin silahlarından biri de okul başkanlık seçimleri, hem de en gizli silahlarından biri. Dışarıdan oldukça masum görünen bu oyunun derinine indiğimizde gördüğümüzden çok daha fazlası var. Oy kullananından aday olanına kadar okuldaki herkesi bir şekilde etkileyen bu seçimler neden bu kadar tehlikeli?

BAŞKAN ADAYLARI ve SINIRSIZ VAATLERİ

Okulda hepimizin bildiği, tanıdığı insanlar onlar. Kimisi okuldaki popülerliğine popülerlik katmak için, kimisi kendi siyasi görüşlerine göre okulu şekillendirmek için, kimisi tanınmak için, kimisi idarenin gözüne girmek için başkan adayı olur. Tanıdığın, bildiğin insanlar kendilerini bu başkanlık oyununa o kadar kaptırır ki tamamen başka insanlar olup çıkar. İktidar hırsıyla ardı arkası kesilmeksizin verilen ve hiçbir gerçekliği olmayan vaatler, farklı tavırlar, değişen ses tonları…

Dersin ortasında bir bakmışsın, okul başkanı adayı sınıfa girmiş, vaatler silsilesine başlamış. Her seçimin kuralı bu; en büyük yalanı söyleyen seçimleri kazanır. Kimisi okula havuz yaptıracağını söyler, kimisi spor salonu; konserler, harika geziler, düşen kantin fiyatları… Liselilerin isteklerine daha fazla önem verileceği, okulu liselilerin yöneteceği… Hepsi birbirinden büyük, hiçbir gerçeklik arz etmeyen, tek amaçları kendi egolarını tatmin etmek olan, tek istedikleri “okul başkanı” statüsünü kazanmak olanların bizlere söyledikleri yalanlar.

KABİNE SİSTEMİ

Yeni başkanlık seçimleriyle sadece başkan da seçilmiyor artık. Kabine sistemi dedikleri bir şey var. Mevcut iktidar ve devletin sisteminden bahsetmiyoruz. Kabine sistemi diye isimlendirdikleri şeyi okula getirmiş durumdalar. Başkanın altında sınıf başkanları, bölüm başkanları da belirleniyor. Tüm başkanlar, okul başkanına bağlanıyor. Böylelikle öğrenciler arasında hiyerarşik bir yapı oluşturuluyor. Zaten müdürün etrafındaki idarecilerle hiyerarşik bir yapı olan okul, bu sistemle birlikte öğrencileri de belirli bir hiyerarşinin içine sokuyor. Okul başkanlarından sınıf başkanlarına, devletsi yapı öğrencilerin arasına sokuluyor. Bunun anlamı şu, idareden yani iktidardan payını alanlar, diğer öğrencilerin üstünde konumlanacak ve okul idaresi bu yeni yapıyla bizi daha sıkı kontrol edebilecek.

NEDEN OY KULLANMAMIZI İSTİYORLAR?

Her gün okula gitmemizi, hayatlarımızın büyük bir kısmını okulda geçirmemizi, okuldaki emir-komuta zincirine girmemizi istedikleri için sık sık okulun evimiz olduğunu bize söylerler. Yaptıkları ve söyledikleri her şeyle bizi okula ait hissettirmeye çalışmalarına rağmen başaramadıkları, bir şeylerin yolunda gitmediği ortada. Hatta vaziyet oldukça kötü olsa gerek ki “okul başkanı seçimleri” denen kurnazlığa başvurmak zorunda kalıyorlar.

Bizleri okula ait hissettirmek için başvurdukları son çare oy kullanmak. Bizi okul seçimlerinin bir parçası haline getiriyorlar. En azından bizi temsil eden kişinin seçilmesinde rol oynadığımızı düşünmemizi sağlayarak okul ile kendimiz arasında bağ kurmamıza sebep oluyorlar. Bizler de kendi yöneticilerimizi seçtiğimiz yerin bize ait olduğu yanılgısına kapılarak okulu benimsiyoruz. Sanki başkan seçtiğimizde okulu biz yönetiyor havasına kapılıyoruz.

BÜYÜK SEÇİMLERE HAZIRLAMAK

18 yaşına giren her vatandaş ömrü boyunca referandumlarda, genel seçimlerde, yerel seçimlerde vb. seçimlerde oy kullanmak zorunda. Durum böyle olunca, devletin vatandaşlarını bir şekilde sistemine adapte etmesi gerekiyor. Bu adaptasyon için okuldan daha iyi bir yer var mı?

İlkokuldan itibaren oy kullanmaya alıştırılarak, on sekiz yaşına geldiğinde bireyin seçimleri eleştirmesinin önüne geçiliyor. Seçimler böyle normalleştiriliyor. Bu yüzdendir ki devlet, kendi seçimlerinin propagandasını yine kendi kurumları olan okullarda yaparak biz gençleri kendi yöntemi olan oy kullanma ve seçimlere alıştırmakta. Yalnızca oylarımızla bir şeyleri değiştirebileceğimiz sürekli beynimize kazınıyor. Bir ömür boyu yapabileceğimiz tek siyasi eylemin bir kağıt parçasını kutuya atmak ve bize sunulan yöneticilerden bizi güzel yönetmelerini talep etmek olduğu telkin ediliyor.

İDAREYİ PAYLAŞMA YALANIYLA İRADEYİ YOK ETMEK

Tüm otoriter yapılar bireyin iradesini hiçe sayar ve bireye itaati aşılar. Bu sebepledir ki otoriter bir yapı olan devlet, yine otoriter bir kurum olan okullarında; kendi sistemi olan zorunlu temsili “demokrasi”yi öğrencilere dayatır.

Bizlere dayattıkları bu “temsili demokrasi” ile idareyi paylaşıyormuşuz yanılsamasına itiliriz. Okul idaresi, öğrencilerin kendi aralarından “seçtikleri” kişiye kendi makamlarında yer verip “demokratik” oldukları yalanını söyler.

Bu durum idarenin, seçilen yeni başkanla, öğrencilerin kontrolüne girdiği anlamına gelmez. Ya da öğrencilerin sıkıntı hissettiklerinin hızlı bir şekilde ortadan kaldırılacağının.

Öğrencilerle beraber yönetiyoruz yalanı, idarenin diğer zorbalıklarını gizlemek için bir örtüdür. Tüm adaletsizlikler, tüm emirler bu örtü altında yok edilir.

Bizi kandırmaya çalışıyorlar. Bizi iradelerimizi yok ettikleri sisteme hazırlamaya çalışıyorlar. Bizi zorbalıklarına kılıf yapmaya çalışıyorlar.

İradeni kontrol etmelerine izin verme! Sahte başkanların sahte vaatlerine de, idarecilerin beraber yönetme yalanına da kanma! Bizim derdimiz ne idareyi paylaşmak ne de idareyi kontrol etmek. Biz yönetmeyi ya da yönetilmeyi reddedenleriz!

 

]]>