Biyografiler – Anarşist Kadınlar https://kadinlarsokakta.org KADINLAR SOKAKTA Fri, 03 Jul 2020 08:27:24 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.7.2 https://kadinlarsokakta.org/wp-content/uploads/2019/03/cropped-ethel-32x32.jpg Biyografiler – Anarşist Kadınlar https://kadinlarsokakta.org 32 32 Başkaldıran Bir Yaşam: Tatiana Bakunin https://kadinlarsokakta.org/2019/08/07/baskaldiran-bir-yasam-tatiana-bakunin/ https://kadinlarsokakta.org/2019/08/07/baskaldiran-bir-yasam-tatiana-bakunin/#respond Wed, 07 Aug 2019 14:35:52 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2441 Anarşist bir kadın,Tatiana Bakunin’in yaşamını Crimethinc Kolektifi tarafından yayınlanan yazının çevirisiyle paylaşıyoruz.

Tatiana Bakunin’i Hatırlıyoruz

Erişebildiğimiz bilgilere dayanarak, Tatiana ve kız kardeşlerinin isimleri o kadar duyulmasa da Mikhail Bakunin gibi cesur ve yaratıcı olduklarını biliyoruz. Tatiana kardeşinin hayatında ve diğer önemli düşünürlerin gelişiminde defalarca perde arkasındaki asıl rolü oynadı. Gerçek şu ki adının ve fikirlerinin günümüzde bilinmemesi karşılığı zorlukları ve tarihteki ” yüce adam” figürünün yetersizliğini göstermektedir.

Tatiana hakkında bildiklerimizin neredeyse hepsi erkekler hakkında yazılmış hikayelerin satır aralarından alıntılanıyor. Kadınların hem mücadelelere kattıklarını yok sayan hem de örgütlenmelerde ve toplantılarda varoluşlarını yok sayan ataerkil hafızanın bakış açısında görünmez olmasaydı eğer başarıya ulaşacak olan sayısız insandan biriydi Tatiana. Mektupları ve yazıları henüz İngilizce’de bulunmuyor.

Tatiana ve kızkardeşleri Rusya kırsallarında edebiyat, müzik ve tarih çalışarak büyüdüler. Babalarının Batı Avrupa’dan getirdi öğretmenler ile bir kaç dili birden öğrenerek yetiştiler. Baba Bakunin’in İtalya’da diplomat olarak çalıştığı gençlik yıllarında edindiği özgürlükçü fikirler yaşlandıkça muhafazakar tarafa kaydı. Böyle bir ortamda Tatiana Bakunin okumaya ve yazmaya aşık, düşünce dünyasını geliştirmeye fırsat bulduğu bir ortamda yaşadı.

Varvara ve Lyubov

1835 yılında Mikhail Rusya’nın Polonya’yı işgali sırasında topçu subayı olarak görev yapıyordu. Kardeşlerinden etkilenerek toplumun onun için belirlediği rolleri reddetti ve AWOL’a giderek askeriyeyi terk etti. Eve döndüğünde, Tatiana ve Lyubov onunla beraber Moskova’ya doğru felsefe bölümüne kaydını yapmak ve bağımsız bir okuma grubunun düzenleyicisi Nikolai Stankevich’in de aralarında olduğu arkadaşlarıyla tanıştırmak için yola çıktılar. Nikolai, Mikhail, Tatiana ve diğer Bakunin kardeşler birlikte Kant, Fichte ve Hegel çalıştılar ve daha sonraları Bakunin’in ünleneceği fikirleri beraberce geliştirdiler.

Tatiana ayrıca, Rus edebiyatı tarihinin en etkili eleştirmenlerinden biri olan Vissarion Belinski ile nihilizm kavramını, romanları “Babalar ve Oğullar” sayesinde popülerleştiren yazar Ivan Turgenev ile olan ilişkilerini sürdürüyordu.

Tatiana Bakunin 1850’de Mikhail ile olan mektuplaşmasında Turgenyev ile olan ilişkisini anlatıyor.

“Hayatım hiçbir kategoriye sığmıyor. Çılgınca de ya da ne istersen. Ben sadece aşıktım; ve farkına varmadan önce, hatırlamaktan mutluluk duyduğum günler geçirdim… Tüm kalbim ve ruhumla yaşadım, içimdeki her damar yaşamla dolup taşıyor, etrafımdaki her şey başkaldırıyor. Neden şimdi bütün bunlardan vazgeçmeliyim ?”

1848’deki devrimin baskısından sonra Mikhail Bakunin yakalandı ve üç ayrı ülkede idam cezasına çarptırıldı sonra Rusya’da ömür boyu hapis cezasına mahkum edildi. Rusya devletine meydan okuyan Tatiana, defalarca Mikhail’i ziyaret etti ve kendisi için büyük risk alarak cezaevinden gizli mesajları dışarıya çıkardı. Yetkililere dilekçe veren Tatiana ve annesi sonunda Mikhail’in sonunda kaçıp devrimci faliyetlerini sürdürmeye devam edeceği Sibirya’ya geçişini sağladı. Eğer Tatiana olmasaydı, Mikhail Bakunin de ismi bilinmiyor olacaktı.

Türünün İki Örneği Tatiana ve Mikhail Bakunin

Çağdaş anarşizmin gelişmesine yaptığı katkılarda Mikhail, her zaman kadınların kurtuluşunun önemini vurguladı. Bu kendilerini savunan ve Mikhail’in özgürlük hakkında bildiklerinin çoğunu borçlu olduğu Tatiana ve kız kardeşlerinin etkisiydi. Tatiana’yı onurlandırmamızın en iyi yolu, tarihteki isimlerini bilmediğimiz herkesin özgürlük mücadelesinde oynadığı önemli etkileri öne çıkarmaktır.

“Hemen hemen her yerde kadınlar köle, biz kendimiz de onların esaretinin kölesiyiz; kurtuluşları olmadan, sınırsız özgürlükleri olmadan özgürlüğümüz imkansızdır. Özgürlük olmadan, güzelliğe, onurlu bir yaşama ve gerçek aşka ulaşamayız. Sadece bize verilen çizilen sınırlar kadar sevebiliyoruz ve diğerleri için özgürlük ve bağımsızlık talep ediyoruz. Bütün ilişkilerde, özellikle de kendi aramızda kurduğumuz ilişkilerde bağımsızlık istiyoruz. Aşk, özgür varlıkların birliğidir ve sadece bu aşk bizi canlandırır ve yükseltir. Diğer tüm “aşklar” ezenleri de ezilenleri de küçültür, ve bir ahlaksızlık kaynağıdır.”

-Mikhail Bakunin’in kardeşlerine mektubu, 1 Mayıs 1845

(Çeviri: Anarşist Gençlik Çeviri İnisiyatifi)

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/08/07/baskaldiran-bir-yasam-tatiana-bakunin/feed/ 0
Luce Fabbri https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/luce-fabbri/ https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/luce-fabbri/#respond Mon, 04 Mar 2019 18:35:02 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2264 2000 yılında, 92 yaşında yaşamını yitirdiğinde 20. yüzyıl anarşizmine büyük harflerle kazımıştı ismini. Hem militanlığı hem de ahlaki ve siyasi düşünce ve kavrayış tekniğiyle La Protesta’ya yazdığı yazılarla, Rivoluziona Libertoria dergisindeki makaleleriyle anarşist külliyata büyük bir miras bıraktı.

Yaşamı çoğunlukla 20li yaşlarında terk ettiği İtalya’nın dışında geçti. Ailesiyle birlikte faşizmden kaçtığı bir sürgündü bu. Uruguay kendi toprakları gibi olmuştu. Ve bunu yazdıklarında ve yürüttüğü siyasi faaliyetlerde hissettirdi çoğunlukla.

Ünlü anarşist militan ve teorisyen Luigi Fabbri ve Bianca Sbriccoli’nin ilk çocuğu olarak 1908’de dünyaya geldi. Ailesinden dolayı kültürel ve sosyal anlamda oldukça özgürlükçü bir ortamda yetişti. Öyleki evlerinde düzenlenen toplantılara Errico Malatesta da geliyordu ve onu büyükbabası gibi görüyordu- anılarında bu şekilde anlatıyor-. Büyüdükçe fikirleri gelişmeye başladı. Dayanışma, insancıllık, özgür aşk ve toplumsal ilişkilerde adalet üzerinden şekillendirdiği fikirleriyle doğal bir şekilde, kendiliğinde anarşist oldu. Böylelikle annesinin, babasının ve büyükbabasının -Errico Malatesta- izinden gitmiş oldu.

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/luce-fabbri/feed/ 0
Virgilia D’Andrea https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/virgilia-dandrea/ https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/virgilia-dandrea/#respond Mon, 04 Mar 2019 18:31:07 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2255 Malatesta’nın İtalya’da yarattığı geleneğin sürdürücülerinden olan Virgilia D’Andrea Güney İtalya’da, Sulmona’da dünyaya geldi. Genç yaşta ailesini kaybetti ve Katolik bir kurumda öğretmen olmak için eğitim almaya başladı. Ancak kariyerine öğretmen olarak devam etmek istemiyordu. Ve kendine yepyeni bir kariyer yarattı. Toplumsal mücadelede kendini güçlü bir şair, kararlı bir öğretmen ve pes etmez bir savaşçı olarak buldu.

Kapitalizmin köleliğinden sıyrılmak isteyen insanların mücadelesini yazdı şiirlerinde. Devlete, dine, eğitime karşı söyledi sözlerini; alanlarda, meydanlarda.

1910’lu yıllarda, Dünya Savaşının sürdüğü esnada toplumsal muhalefette meydana gelen yükselmeyle birlikte pek çok arazi, tarla işçiler ve köylüler tarafından ele geçirildi. Fabrika ve atölyelerin tamamına halk el koymuştu bile. Herkes toplumsal devrime yürüdüklerini düşünürken İtalya’da faşizm yükselmeye başladı. Virgilia için sonuç ise tecrit, hapis ve sürgün oldu. İtalya ve Almanya devletinin yakınlaştığı dönemde Paris’e gitti ve orada Veglia adlı bir dergi çıkarmaya başladı. Sacco ve Vanzetti için büyük kampanyalar örgütledi. Ancak Mussolini, burada da Virgilia’dan rahatsızdı. Böylelikle Fransız Hükumetini kışkırttı ve sınırdışı edilmesine yol açtı. Tam da o esnada yoldaşları onu Birleşik Devletlere davet etti. Kalemini kılıç gibi kullanan Virgilia D’Andrea, şiirlerini “Torento” adlı koleksiyonunda topladı. İktidarlara meydan okuyan ve tüm hayatını anarşist mücadeleye adayan D’Andrea yaşamını yitirdiğinde, hem kendi yapıtları hem de ardından yayımlanan onlarca metinle anıldı.

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/virgilia-dandrea/feed/ 0
Faşizme Karşı Anarşist Bir Kadın: Pepita Carpena https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/fasizme-karsi-anarsist-bir-kadin-pepita-carpena/ https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/fasizme-karsi-anarsist-bir-kadin-pepita-carpena/#respond Mon, 04 Mar 2019 18:29:14 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2252 Gerçek ismi Josefa Carpena-Amat olan 1919 Barcelona doğumlu Carpena, anarşist tarih içerisinde “Pepita” olarak bilinir. Babası CNT üyesi olan Carpena, 14 yaşındayken CNT’nin Metal İşçileri Sendikası’na örgütlenmiş; sonrasında ise FIJL’ye (Özgürlükçü Gençlik Federasyonu) dahil olmuştur. Burada Anselmo Lorenzo ve Mikhail Bakunin okumaya başlayan Carpena, İberya Devrimi sürecinde kurulan Mujeres Libres’in üyesi olmuştur.

Pilar Grangel, Carpena’yı Nisan 1936’da kurulan Mujeres Libres’e davet ettikten sonra Carpena kadın mücadelesi içinde daha etkin olmaya başlamıştır. Aynı zamanda, cephede kullanılmak üzere el bombası imal eden bir fabrikada çalışmaya da başlayan Carpena, Mujeres Libres’in bölgesel komitesinde ve propaganda sekreterliğinde çalışmıştır.

1939’la beraber başlayan faşist baskıyla birlikte Carpena da on binlerce göçmenle beraber Marsilya’ya göç etmiştir. Burada Rus anarşist Voline ile tanışan Carpena, Marsilya’da CNT ve FIJL’nin yeniden yapılanma sürecine katılmış; CNT içerisindeki reformistlere muhalefetiyle bilinmiştir. Bu dönemde Carpena’nın yakın yoldaşlarından olan Raul Carballeira İspanya’ya dönmüş ancak 1945’te Franco’nun polisleri tarafından Barcelona’da katledilmiştir.

“De Toda la vida in Castilian” başlığı altında, Nisan 1992’den Haziran 1993’e kadar olan hatıralarını yazan Carpena’nın kaleme aldıkları, 2000’lerde Fransızca basımıyla yayınlanmıştır. Daha sonra, “Mujeres Libres” ve “Luchadoras Libertarias” isimli iki çalışması daha yayınlanan Pepita Carpena, 1979’dan itibaren Uluslararası Anarşizm Çalışmaları Merkezi’nin (CIRA) Marsilya şubesindeki çalışmalara katılmış; 1988’den 1999’a kadar CIRA-Marsilya’nın koordinatörlüğünü yapmıştır.

Cenit, CNT, Le Combat Syndicaliste, Ideas-Orto ve Solidaridad Obrera isimli gazetelere birçok makale yazan Carpena’nın, feminizm/post-feminizm tartışmalarını yazdığı bir çalışması da vardır.

“Toda de Vida ve Un Autre Futur” gibi, anarşistler üzerine yapılmış birçok belgeselde yer alan Pepita Carpena, 8 Haziran 2005’te Marsilya’da yaşamını yitirmiştir.

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/fasizme-karsi-anarsist-bir-kadin-pepita-carpena/feed/ 0
Patronların Korkulu Rüyası: Marie Ganz https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/patronlarin-korkulu-ruyasi-marie-ganz/ https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/patronlarin-korkulu-ruyasi-marie-ganz/#respond Mon, 04 Mar 2019 18:27:14 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2249 1891 yılında Ukrayna’da doğan Marie Ganz’ın işçiliği, henüz sekiz yaşında başlamıştır. 13 yaşına geldiğinde tam zamanlı kuryelik işine başlayan Ganz, akabinde okulu bırakmıştır.

Çocukluğundan itibaren bir işçi olarak yaşadığı baskıya ve sömürüye karşı mücadele etmeyi seçen Ganz, dönemin en zengin patronu olan John D. Rockefeller’a yönelik bir suikast girişimiyle, anarşist tarihe ismini kazımıştır. 1863’te kurulan ve Amerika’nın ilk petrol rafinerisi olan Standard Oil’in patronu John D. Rockefeller’ın, Ludlow’da katledilen kadın ve çocukların katili olduğunu söyleyen Marie Ganz, bu katliamın hesabını sormayı kafasına koymuş ve Rockefeller’ı sahibi olduğu fabrikanın Manhattan’daki binası önünde vurmaya çalışmıştır.

Marie Ganz, bu girişimin ardından tutuklansa da, yaptığı eylemi tüm inancıyla sahiplenmiştir. Suikast girişiminin ardından yaşanan yargılama sürecinde mahkemenin “Suçlamaları reddedecek misin” sorusu karşısında Ganz’ın verdiği “O’nu öldürmek suç değil, bu cesaretin ve adaletin başarısı olurdu” cevabı, tarihe adını kazıyan bu anarşist kadının, sömürüye karşı verdiği mücadelesindeki inancının timsali olmuştur.

Ganz, çeşitli toplantılarda ve eylemlerde gerçekleştirdiği konuşmalar, içinde bulunduğu toplumu mücadele etmeye çağıran beyanları sebebiyle, 1917’de yaşanan Kıtlık İsyanları esnasında tutuklanmıştır.

International Workers of the World(Wobblies)’den etkilenen ve 1905’te başlayıp 1. Dünya Savaşı boyunca yükselen anarko sendikalist dalgadan esinlenen Yahudi anarşistlerden birisi olan Marie Ganz, 1968 yılında New York’ta yaşamını yitirmiştir.

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/patronlarin-korkulu-ruyasi-marie-ganz/feed/ 0
Erkek Şiddetine Karşı Koyan Bir Kadın: He Zhen https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/erkek-siddetine-karsi-koyan-bir-kadin-he-zhen/ https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/erkek-siddetine-karsi-koyan-bir-kadin-he-zhen/#respond Mon, 04 Mar 2019 18:25:03 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2246 1884 yılında doğan ve 20. Yüzyıl Çin anarşizminin önemli isimlerinden olan anarşist kadın He Zhen; özellikle anarşist yayınlarda yayınlanan, erkek iktidarını eleştirdiği yazılarıyla bilinir. Zhen, toplumsal bir devrimin, kadın özgürleşmesinden yoksun bir şekilde olamayacağını vurgulamıştır.

1904’te Tokyo’ya taşındıktan sonra, anarşist bir örgüt içerisinde hareket etmeye başlayan He Zhen, 1907-1908 yılları arasında yayınlanan anarşist gazete Tianyee’nin (Doğal Adalet) çalışmaları içerisinde yer almış; ardından, Paris’te de yayınlanan Xin Shiji (Yeni Yüzyıl) isimli anarşist gazete de yazmaya başlamıştır. He Zhen, aynı zamanda, erkek şiddetine karşı, kapitalistlere karşı ve kadını baskılayan geleneklere karşı şiddet kullanımının bir direniş yöntemi olduğunu savunan Nuzi Fquan Hui (Kadın Hakları Derneği)’nin kurucusu olmuştur.

Tianyee gazetesinde yayınlanan “Kadının Özgürlüğü Üzerine”, “Kadının Emeği Üzerine”, “Ekonomik Devrim ve Kadın Devrimi”, “Feminist Antimilitarizm” ve “Feminist Manifesto” yazılarıyla erkek iktidarının farklı boyutlarını eleştiren ve kadın özgürlüğünün tüm bu başlıklarla olan ilişkisini ısrarlı bir şekilde vurgulayan He Zhen, 1920 yılında yaşamını yitirmiştir.

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/erkek-siddetine-karsi-koyan-bir-kadin-he-zhen/feed/ 0
İmparatorun Karşısında Direnişçi Bir Kadın: Kanno Sugako https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/imparatorun-karsisinda-direnisci-bir-kadin-kanno-sugako/ https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/imparatorun-karsisinda-direnisci-bir-kadin-kanno-sugako/#respond Mon, 04 Mar 2019 18:23:02 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2243 1881 yılında dünyaya gelen Kanno Sugako, kadına yönelik baskıları ve kadının özgürlüğünü vurguladığı makaleleriyle, anarşist kadın hareketi içerisindeki önemli isimlerden biridir.

1910 yılında, Japonya İmparatoru Meiji’ye suikast olarak bilinen Kotoku Olayı’na dahil olduğundan dolayı, devlet tarafından “vatan hainliği” ile suçlanan Sugako, modern Japonya’da politik bir tutuklu statüsü ile idam edilen ilk kadındır.

Kanno Sugako, 15 yaşında maruz kaldığı tecavüzün ardından, kadının bedenine ve varoluşuna yönelik düşünsel sürecini daha da yoğunlaştırmıştır. Kazandığı politik kimliğin temel kaynaklarından biri, Sugako’nun maruz kaldığı bu tecavüz olmuştur. Kadının maruz kaldığı şiddete ama özellikle de yasal genelevler sistemine karşı oluşturulan Hristiyan Kadın Hareketi’ne katılan Sugako, 1906’da Wakayama’da çıkan özgürlükçü bir gazetenin editörü olmuştur.

1908 Haziran’ında Tokyo’ya dönen ve İmparator Meiji’ye karşı gerçekleştirilen anarşist bir eyleme katılan Kanno Sugako, eylemde tutuklanan yoldaşlarını ziyarete gittiği sırada tutuklanmıştır. Sugako, serbest bırakıldıktan iki ay sonra, Shusui Kotoku ile tanışmış ve ikili, devlet tarafından yasaklanmış anarşist bir gazete çıkarmaya başlamıştır. Söz konusu gazetenin ardından, Sugako tekrar tutuklanmıştır.

Hapishanede kaldığı süre içerisinde, 1908 Haziranındaki barışçıl eylemlerle herhangi bir değişimin yaşanmayacağını düşünmeye başlayan Kanno Sugako, dört anarşist yoldaşıyla beraber, İmparator Meiji’ye Suikast planını hazırlamıştır. Planla birlikte, Miyashita Takichi, imparatoru öldürmek için patlayıcı kullanmaya karar vermiştir. Ancak plan hayata geçirilmeden 23 kişi tutuklanmış; Kanno Sugako ise henüz 30 yaşındayken, 24 Ocak 1911’de asılarak idam edilmiştir.

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/imparatorun-karsisinda-direnisci-bir-kadin-kanno-sugako/feed/ 0
Bolşeviklere Direnen Anarşist Bir Kadın : Mollie Steimer https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/bolseviklere-direnen-anarsist-bir-kadin-mollie-steimer/ https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/bolseviklere-direnen-anarsist-bir-kadin-mollie-steimer/#respond Mon, 04 Mar 2019 18:20:36 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2240 1897’de Çarlık Rusyasında dünyaya gelen Mollie Steimer, 15 yaşındayken ailesiyle birlikte göç ettiği Amerika’da, sendika ve serbest konuşma özgürlüğü çalışmalarına aktif olarak katılmış, savaş karşıtı hareket içerisinde yer almıştır. 1918 yılında, Amerikan ordusunun Bolşevik Devrimi’ne karşı yürüttüğü askeri operasyonlara karşı bildiri yayımlamak ve dağıtmaktan yargılanan Steimer; 1921’de sınır dışı edilerek Rusya’ya gönderilmiştir. Steimer, sınırdışı edilerek geldiği bu coğrafyada ise anarşistlere yönelik baskıya karşı mücadele etmeye başlamıştır.

Rusya’da, Bolşevik hükümeti eleştirdiği için hapse atılan anarşist Senya Fleshin ile tanışan yaşamı boyunca onunla birlikte olan Steimer, Fleshin ile birlikte, anarşistlere yönelik bu baskıya karşı örgütlenme çalışmaları yürütmüştür. Bolşevik hükümetin ve Troçki’nin anarşist örgütlere yönelik yürüttüğü operasyonlara ve işkencelere karşı, Bolşevik hapishanelerinde tutsak olan anarşistlerle dayanışmak için Society to Help Anarchist Prisoners ağını kuran ikili, “suç örgütlerine yardım” iddiasıyla tutuklanmıştır. Hapishanede açlık grevine giren Steimer ve Fleshin, Emma Goldman ve başka anarşistlerin de hükümet üzerinde oluşturduğu baskıyla sınırdışı edilmiş ve Almanya’ya gitmişlerdir. Bolşevik hükümetin ihaneti ve büyük bir devrimi gasp etmesinin ardından Steimer 1923’te yazdığı bir mektupta öfkesini şöyle ifade etmiştir: “Rusya dışında olmaktan mutlu değilim. Orada olup işçilerin bu ikiyüzlü tiranlıkla mücadele etmesine yardımcı olmak isterdim.”

Almanya’da Goldman ve Alexander Berkman ile hareket eden Steimer ve Fleshin, Hitler’in iktidara gelmesiyle birlikte faşizmin bir devlet pratiği olarak kendini göstermesinin ardından Fransa’ya göç etmişlerdir. İkilinin burada polis gözetimine alınmasından sonra Steimer, 18 Mayıs 1940’te tutuklanmış, Camp Gurs’a gönderilmiş ve 7 hafta boyunca hücre hapsinde kalmıştır. Sonrasında, May Picqueray yardımıyla, Meksika’ya giden Steimer’ın yoldaşlarının bir kısmı Joseph Stalin’in emriyle bir kısmı da Nazi toplama kamplarında katledilmiştir.

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/bolseviklere-direnen-anarsist-bir-kadin-mollie-steimer/feed/ 0
Sendikal Mücadelede Anarşist Bir Kadın Milly Witkop https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/sendikal-mucadelede-anarsist-bir-kadin-milly-witkop/ https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/sendikal-mucadelede-anarsist-bir-kadin-milly-witkop/#respond Mon, 04 Mar 2019 18:19:09 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2237 Ukrayna doğumlu olan anarko sendikalist yazar ve sendikacı Milly Witkop, 1881’de Çar 2. Alexander’ın öldürülmesinden sonraki on yıl içinde, imparatorlukta başlayan Yahudi karşıtı politika ve katliamlardan kaçmak için ailesiyle beraber Londra’ya göç etmiştir.

Londra’da, özellikle göçmen işçilerin düşük ücretlerle çalıştırıldığı bir terzide işe giren Witkop, çalıştığı koşulları sorgulamaya başlamasının ardından katıldığı bir eylemde, anarşist gazete Arbayter Fraynd etrafından bir grupla tanışmış; Pyotr Kropotkin’in düşüncelerinden etkilenmiştir.

1898’de Rocker’ın teklifi üzerine, ikilinin beraber iş bulabilmek için New York’a gitme çabaları, Witkop ve Rocker’ın evlilik kurumuna karşı geliştirdikleri politik tutumlarının yansıması olarak yasal şekliyle “evli” olmamalarından kaynaklı olarak reddedilmiştir.

1898 Ekimi’nde Rocker’la beraber Arbayter Fraynd’a editörlük yapan Milly Witkop, 1900’de yine Rocker’la beraber, daha yoğunluklu kültürel temalara odaklanan, Germinal gazetesini çıkartmaya başlamıştır. 1. Dünya Savaşı’yla birlikte Rocker, İngiltere’deki diğer Avusturya ve Almanya doğumlular gibi, düşman muamelesi görmeye başladığında, Hollanda’ya göç etmiş; 1916’da savaş karşıtı eylemleri sebebiyle tutuklanan Milly Witkop da cezaevinden çıkışının ardından, 1918’de Rocker ve oğlunun yanına Hollanda’ya göç etmiştir.

1919’da kurulan anarko-sendikalist FAUD’da, kadınların rolüne ilişkin başlayan tartışmaların ardından FAUD içerisinden kadınlar, kendi sendikalarını kurmaya karar vermiştir. Milly Witkop, 1920’de Berlin’de, FAUD’a bağlı olarak kurulan Kadın Sendikası’nın kurucularından biri olmuştur. Witkop, 1921’de Düsseldorf’ta kadın sendikalarının ulusal kongresinin organize edilmesinde de, 1921’de FAUD’un yayını olan Der Syndikalist’e bağlı olarak, kadınlar kendi yayınları olan Frauenbund’u çıkartmasında da oldukça etkilidir. Witkop, söz konusu yayının ilk yazarlarından biri olmuştur.

Witkop, işçi kadının sadece kapitalizm tarafından değil, aynı zamanda erkekler tarafından sömürüldüğüne de dikkat çekmiş; bu sebeple ev içi emek konusunda da çalışmalar yürütmüştür. Milly Witkop, aynı zamanda, sadece sendikal mücadele ya da kadın hareketi içerisinde değil, ırkçılığa ve anti-semitizme karşı mücadele içerisinde de yer almıştır.

1936 İberya Devrimi sürecinde ABD’de bulunan Witkop, yaptığı kampanyalarla devrim sürecine yönelik ilgiyi arttırmaya çalışmış; 23 Kasım 1955’te solunum problemi nedeniyle yaşamını yitirmiştir.

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/sendikal-mucadelede-anarsist-bir-kadin-milly-witkop/feed/ 0
Victorine Brocher/Rouchy https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/victorine-brocherrouchy/ https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/victorine-brocherrouchy/#respond Mon, 04 Mar 2019 18:17:25 +0000 http://kadinlarsokakta.org/?p=2234 Victorine Broucher, 1838’te Paris’te devrimci gelenekten bir ailenin içinde dünyaya geldi. Babası cumhuriyetçi bir ayakkabıcıydı. 1850’lerde sosyalist ve cumhuriyetçi düşünceler içinde yetişmeye başladı. 1862’de ayakkabıcı bir esnaf olan Jean Rouchy ile evlendi ve beraber Orleans ve Paris’teki çeşitli sosyalist gruplara ve Birinci Enternasyonal’e katıldılar.

1867’de kolektif bir fırının kuruluşunda yer aldı. Fransa-Prusya Savaşı sırasında, kocası savaşta görev aldı, kendisi ise ambulans şoförü olarak işe başladı. O yıllarda iki çocuğunu büyütmesine yardımcı olan ve sahip çıktığı komşu çocuğuna bakan annesiyle beraber yaşadı. Fakat bu üç çocuk da birkaç yıl içinde yaşamını yitirdi.

Eşiyle birlikte, 20 Mart 1872’de Cumhuriyetin Savunması Savaşı’na katılarak Paris Komünü’nde aktif rol oynadı. “Kanlı Hafta” boyunca barikatlarda savaştı.

Arkadaşları sayesinde önce İsviçre’ye, sonra Londra’ya kaçmayı başardı. Fakat Jean Rouchy o hapisteyken yaşamını yitirdi. 1878’de önce Lyon’a, sonra Paris’e döndü ve anarşist harekette daha da aktifleşti. Anarşist gazete La Revolution Sociale’de yazmaya başladı. 1881’de Londra Anarşist Konferansı’nda Parisli bir delege olan Gustave Brocher ile tanıştı. Sonrasında evlendiler ve Komün’ün beş yetimini evlat edindiler.

1909’da “Souvenirs d’une morte vivante” adlı eserinde 1871’den beri olan anılarını anlattı. 4 Kasım 1921’de Lozan’da yaşamını yitirdi.

“Komünü yaratırken hissettiklerimizi tarif etmek çok zor. Güç artık bizim elimizdeydi. Fakat bu güç egemenlerin elindeki güç gibi değildi. Bu her şeyin bizim kontrolümüzde olduğunun duygusuydu. Bu birlikte yarattıklarımızın verdiği güçtü.”

]]>
https://kadinlarsokakta.org/2019/03/04/victorine-brocherrouchy/feed/ 0