İstanbul’un Üsküdar ilçesinde bulunan Validebağ Korusu’na sabah saatlerinde AKP’li Üsküdar Belediyesi ekipleri polis eşliğinde iş makineleriyle baskın yaptı. Kamyon ve kepçelerle giren ekipler koroya moloz ve kum döktü. Engelleme çalışan mahalle halkı darp edildi.

Baskını duyuran Validebağ Gönüllüleri, herkesi koruya sahip çıkmak için bölgeye çağırdı.

The post Üsküdar Belediyesi, Polis Eşliğinde Validebağ Korusu’na Baskın Düzenleyip Moloz Döktü! appeared first on Meydan Gazetesi.

The post DEDEF’ten Dersim’deki Orman Yangınları İçin Eylem Çağrısı appeared first on Meydan Gazetesi.

Siirt’in Eruh ilçesine bağlı Kuşdalı/Şavura köyünden geçen Zorava Çayı’nda 2015 yılında köylülerin tepkilerine rağmen HES projesi yapılmıştı. Hes projesinin beş yılın ardından tamamlandığı ve şimdi de 7-8 kilometre yakınında yeni bir HES projesi yapılmak istendiği belirtildi.

Geçtiğimiz günlere HDP Siirt vekili Meral Danış Beştaş konuya dair açıklamalarda bulunmuştu. Yapılan açıklamada:

• Devlet Su İşleri (DSİ) ile Tigris Enerji Üretim A.Ş. tarafından ortak inşa edilecek proje, 21 Mart 2019’da “Mergi Regülatörü ve Hidroelektrik Enerji Üretim Tesisi için Su Kullanım Hakkı Anlaşması” kapsamında imzalandı.
• Şavura halkı, ÇED raporunın usule uygun olmaması nedeniyle yargıya başvurdu. İdare Mahkemesi, HES’in ekolojik dengeyi bozabilecek ve telafisi imkansız zararlara yol açabileceğini belirtip iki kez yürütmeyi durdurma kararı verdi. 

Meral Danış Beştaş “Bakın, üstelik Hasankeyf ortada! Koskoca tarihsel bir miras yerle bir edildi. Botan Çayı’na yapılan Ilısu Barajı nedeniyle verimli topraklar, canlı yaşamı yok edildi. Üstelik o yöre halkının evi barkı su içinde kaldı, köylerinden göç etmek zorunda kaldılar. İnsana, yaşama, doğaya saygı her şeyin üstündedir. Yok ettikçe yok olmaya mahkumsunuz, lütfen bu da bu yıkımı gerçekleştiren tüm paydaşların aklında olsun! İktidara sesleniyor ve tüm HES projelerin sonlandırılmasını talep ediyoruz.” açıklamasında bulundu.

Gazeteci Zana Aksu #ZoravayaDokunma etiketi ile paylaştığı video:

Diğer videoda ise :”Ölülerimiz bile su altında kaldı” dememek için barajlara, HES’lere hayır diyelim” ifadelerini kullandı.

The post #ZoravayaDokunma: Devletin Siirt’te Yeni HES Saldırısı appeared first on Meydan Gazetesi.

Taliban’ın Kabil’e girdiği günün ertesinde, 16 Haziran’da havalimanında ortaya çıkan görüntüler uzun süre hafızalardan silinmeyecek. ABD kargo uçaklarına hınca hınç doluşanlar, uçakların iniş takımlarına ve kanatlarına tutunmaya çalışırken düşerek yaşamını yitirenler “Taliban cehenneminden” can havliyle kaçmaya çalışırken ölüm dahil birçok tehlikeyi göze alanlardı. Ancak bazıları onlar kadar şanssız değildi. Rusya’nın Kabil Büyükelçiliği’nin Sözcüsü Nikita İşçenko açıklamasında, ilgili diğer devletlerle birlikte bu cehennemin mimarlarından olan Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin kaçarken yanında götürdüğü paraların bindiği helikoptere sığmadığını, bu nedenle bir kısım parayı pistte “bırakmak zorunda kaldığını” belirtiyordu. ABD ise New York Times ve Washington Post’ta yer alan haberlere göre diplomatik misyonunu ve üst düzey askerlerini Kabil’den tahliyesi sırasında Taliban ile bir “saldırmazlık anlaşması” yapmıştı. Böylelikle ABD açısından Kabil’de, Nisan 1975’te Vietnam/Saygon’da yaşananlara benzer “kaçış” görüntüleri ortaya çıkmadı.

Saygon’da ABD elçiliğinin çatısından havalanan son helikopterin yarattığı hazin tablonun aksine Kabil’deki sakin tahliye görüntüleri, bir yılını doldurmayan Biden hükümetinin hanesine artı mı yoksa eksi mi olarak yazılacak, bu konuda ABD kulislerinde yorumlar birbirinden farklı. ABD eski başkanı Barack Obama’nın yardımcılığını yaptığı dönemde Afganistan’dan çekilme stratejisini savunan Joe Biden, önceki başkan Donald Trump’ın Taliban ile Şubat 2020’de vardığı anlaşmayı nihayete erdirmiş oldu. Trump döneminde alınan kararları geçersiz kılma vaadiyle iş başına gelen Biden için çelişki gibi görünen bu durumun yaratacağı siyasi etki önümüzdeki yıl yapılacak Kongre ara seçimlerinde görülebilir.

Pazar gününden bu yana sosyal medyada yayılan görüntüler ise “Afganistan İslam Emirliği” adını kullanmaya başlayan Taliban’ın, “ülkesini işgalden kurtaran direnişçiler” olarak vitrine çıkarılmak istediği bir PR çalışmasını akıllara getiriyor. Kadınların sosyal alanlarda -kısmen- daha görünür olacağı vaadini “bahşeden”, Şiilerin Muharrem törenlerinde “korunması” görüntüsü veren Taliban’ın, bölgede ABD çıkarlarının dışında politikalara sahip devletlerle uzlaşı içinde olduğu, hem bu devletler hem de Kabil’in yeni iktidar sahibi tarafından gizlenmiyor. Taliban heyetlerini Moskova’da “ağırlayan” Rusya bu diplomasi trafiğiyle Tacikistan, Özbekistan ve Kazakistan üzerinden sınırlarına yönelmesinden endişe ettiği cihatçı akınının önünü kesmeyi Taliban’a havale ediyor. Muhtemelen Rusya ile Taliban arasındaki bir diğer “anlaşma” ise Afganistan’ın en önemli “ihraç ürünlerinden” biri olan eroin ile ilgili. Geçtiğimiz yılın verilerine göre 6 milyon eroin bağımlısının olduğu Rusya’da bu durum “ulusal güvenlik tehdidi” olarak adlandırılan bir soruna dönüşmüş durumda. Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’nde Rusya ile benzer bir cihatçı terörizm tehdidi algılayan Çin de Rusya gibi Taliban ile benzer bir anlaşmaya varmış durumda. Çin ile Taliban arasında varılan anlaşmalar kuşkusuz, Pekin yönetiminin ABD ile en önemli ticari rekabet projesi olan “Kuşak-Yol” için de Afganistan’a ciddi bir rol biçiyor. Rusya ve Çin gibi, bölgede ABD’nin politik ajandasının tersine bir hatta sahip olan İran’ın ise Taliban’ı, bölgedeki ABD varlığına kıyasla “kötünün iyisi” olarak görmesinin yanı sıra, bölgesel güvenliği için “taktik bir ortak” zeminine çekmesi mümkün. Filistin’de İsrail karşıtı duruşunu, Sünni Hamas ile işbirliği yaparak temellendiren İran, benzer bir taktiği Afganistan’da Taliban’la, anti-ABD politikalarının bir tezahürü olarak hayata geçirebilir. Taliban’dan da Şii Hazaralara yönelik İran’ı “rahatlatacak” barışçıl görüntüler sosyal medyada çokça paylaşıldı.

Taliban’dan El Kaide bağlantılı Türkistan İslam Partisi ile IŞİD’in Afganistan ve Pakistan’daki kolu İslam Devleti Horasan Vilayeti konusunda güvence alan Rusya, Çin ve İran’ın Kabil’deki iktidar değişimine dair yaklaşımı “olumlu sinyaller” içeriyor. Bu devletlerin “Taliban Barışı”nda işler şimdilik iyi gidiyor gibi görünse de “cihatçı gömleğini” çıkarmış görünen Taliban’ın tekrar fabrika ayarlarına dönmesi şaşırtıcı olmaz.

Taliban, yirmi yıldır kendisiyle “savaşan” ancak terör örgütü olarak görmeyen ABD ile açık ya da örtük bir diplomasi ilişkisi geliştirdi. Irak, Suriye ve Libya gibi coğrafyalarda cihatçılara verdiği destekle bilinen Washington yönetiminin bölgesel ve küresel rekabet halinde olduğu bu üç devletle yaşayacağı gerilimin tonu, Taliban’a bu “gömleği” tekrar giydirebilir. Bu, şu anda “Taliban Barışı” sarhoşluğu yaşayan devletlerin tersine, bölge halklarına kalıcı savaş şeklinde dönecektir.

“Taliban Barışı”nın gönüllü askeri olan Ankara cenahında ise -Kabil’in Taliban’ın eline geçtiği pazar gününe kadar- Afganistan’dan çekileceğini aylar önceden duyuran ABD ile yapılan havaalanı güvenliği pazarlığı şu anda rafa kalkmış görünüyor. Reuters haber ajansının TC kaynaklarına dayandırdığı habere göre, havalimanına dair söz konusu teklifin “Taliban isterse” teknik ve güvenlik destek şeklinde gerçekleşeceği belirtiliyordu. Bu haberde geçen, Afganistan’ın “tam kaos altında” olduğu vurgusu, Ankara tarafında sahada aktif konum alma konusunda itidalli bir bekleyiş olabileceği izlenimi yaratıyor. Buna karşın, bölgedeki iki müttefik üzerinden Taliban ile -zaten ardına kadar açık tutulan- diyalog kanallarının geliştirileceği düşünülebilir. İstihbarat servisi ISI kanalıyla Taliban’ın 1994’te ortaya çıkmasında önemli bir rol oynayan Pakistan ve Doha’da açtığı siyasi büro ile diplomatik yüzünün “keşfedilmesini” sağlayan Katar bu anlamda Ankara için kapı olma işlevindeler. Bu kapı, İhvan kuşağı projesi Tunus’taki son gelişmelerle suya düşmüş görünen AKP için, “ılımlılaşan, uzlaşmaya açık ve izolasyonist olmayan” bir Taliban ile yeni bir ittifak deneyimi anlamına geliyor. Eğer hesaplar tutarsa bu müstakbel ittifak aynı zamanda “muhayyel” nüfuz alanlarını, 200 milyonluk Müslüman nüfusu nedeniyle Hindistan’a genişleten AKP’nin için siyasal yatırım demek.

Ancak gerek ABD gerekse AB tarafından Afganistan konusunda AKP’ye biçilen rolün “göçmenlere bekçilik” olduğu açık. Bu anlamda, Brüksel’de 14 Haziran’da gerçekleşen Biden-Erdoğan görüşmesinin açıklanmayan, göçmenlerle ilgili detaylarının bir süredir devrede olduğuna dair güçlü izlenimler mevcut. İşgal sırasında ABD ile iş birliği yapmış Afganistanlıların da aralarında olduğu göçmenlerin, İran topraklarını aşarak Van’a, oradan da İstanbul gibi metropollere geldikleri biliniyor. Söz konusu göçmen hareketliliği, Suriyelilerden sonra Afganistanlılara da kapılarını açarak Batı’ya şirin görünmek isteyen AKP’ye hiç ummadığı bir fırsat sunabilir. Parlamenter muhalefetin iktidara geldiklerinde göçmenlere kapıyı gösteren vaatlerinin, yoksul göçmen evlerinde olduğu kadar ABD ve AB’de de derin bir endişe yarattığı kesin. Bu anlamda AKP’nin açık kapı politikasının Batı’da yaratacağı “sempati” AKP’ye, iktidara tutunmak için yeni bir ikbal kapısı açabilir.

Devletler -şimdilik- iktidarlarını korumak ya da yeni iktidar alanları açmak için “Taliban Barışı” politikalarının bir müddet sürdürücüsü olacaktır. Kabil Havalimanı’ndan kalkan uçaklara tutunan, o uçaklardan yere çakılanların ortaya çıkardığı görüntüyse aslında, devletlerin on yıllardır sürdürdüğü işgal, talan, katliam politikalarının yere çakıldığının ispatı. “Barış” görünümünde ya da savaş kostümlerini yeniden kuşanmış halde; ister yeni sultanlık heveslisi, ister devlet olma isteklisi, imparatorluklar mezarlığı Afganistan yeni “sakinlerini” beklerken bu cehennemden kaçmaya çalışan bir Afgan’ın söylediklerini hatırlayalım:

“Önce İngiliz geldi, sonra Rusya geldi, sonra Amerika geldi. Şimdi Taliban var, Amerika var, IŞİD var, NATO var. Kime bakarsan bizi öldürüyor.”

The post Cehennemden Kaçış ve Devletlerin “Taliban Barışı” appeared first on Meydan Gazetesi.

Gece yarısı direniş alanına gelen yaklaşık 250 jandarma, ağaç katliamına karşı nöbet tutan yaşam savunucularına saldırarak direniş alanından çıkarttı.

The post Devlet Akbelen’de Ağaç Katliamına Karşı Nöbet Tutan Halka Saldırdı appeared first on Meydan Gazetesi.

Ekoloji mücadelesinin “Truva Atı” oluşumlarından TEMA Vakfı, orman yangınlarının etkisini artırması ile birlikte “fidan bağışı kampanyası” başlatmıştı. Birçok ekolojik talan projesinin perde arkasında yer alan vakıf, 5’li çete olarak adlandırılan şirketlerden biri olan Cengiz Holding’in 500 bin liralık bağışını, ” çevreye zarar verdiği gerekçesiyle” reddetti. Konu ile ilgili TEMA Vakfı’ndan yapılan açıklamada, söz konusu kapmpanyaya bağış kabul edilirken şirketlerin doğaya yaptığı etkinin de dikkate alındığı iddia edildi.

TEMA Vakfı Kurucuları arasında Cem Boyner, Aydın Doğan, Faruk Eczacıbaşı, Rahmi Koç, Halis Komili, Osman Kavala, Mustafa Balbay, Sabri Ülker, Fikret Evyap, Hüseyin Özdilek, Asım Kocabıyık, Nihat Gökyiğit, Orhan Yavuz gibi birçok büyük holding ve HES projesinin sahibi bulunuyor. “HES’lere değil, yanlış yapılan HES’lere karşı olduğunu” açıkça belirten ve söz konusu projeleri enerji projeleri olarak ele alan TEMA Vakfı 2009 Eylül’ünde yaptığı açıklamada; kalkınma, dışa bağımlılık ve enerji ihtiyacı gibi gerekçelerle meşrulaştırmaya çalıştığı hidroelektrik santrallerin yapımıyla ilgili önerdiği kural ve kısıtlamalarla adeta “işi bilen büyük müteahhitleri” işaret ediyordu.

TEMA mütevelli heyeti ve yönetim kurulunda çeşitli dönemlerde, birçok şirketin ve sayısız proje ve yatırımlarının sahibi patronlar yer almıştı. Örneğin Asım Kocabıyık’ın Borusan Holding’i halkın tüm tepkilerine rağmen Aksu Vadisi’nde ve Orhan Yavuz’un sahibi olduğu Orya Enerji de Loç Vadisi’ndeki Cide HES projesini yürüten “çevreci” patronlar arasındaydı. TEMA Vakfı temsilcileri, çeşitli beyanatlarında Karadeniz Sahil Yolu, Nükleer Enerji projeleri ve HES’leri destekleyici açıklamalarda bulunmuşlardı.

The post TEMA Vakfı’dan 500 Bin Liralık Aldatmaca appeared first on Meydan Gazetesi.

Halen Akdeniz Bölgesi başta olmak üzere birçok yerde devam eden orman yangınları, The Guardian’da yayımlanan bir analizle yorumlandı. Gazetenin Türkiye Muhabiri Bethan McKernan’ın imzasıyla yayımlanan yazıda, AKP’nin yangınlara müdahalede yetersiz kaldığı gerekçesiyle eleştirildiği belirtildi ve “Hükümete öfke büyüyor” denildi.

Yazıda AKP’nin afet yönetimi konusunda zaaf gösterdiği ve hazırlıksız olduğuna, hiç yangın söndürme uçağı olmadığı konusundaki suçlamaların da altı çizildi.

Önümüzdeki hafta devam etmesi beklenen aşırı sıcakların da yangınların devam edeceği kaygısını körüklediği belirtilirken, “10 binden fazla insan hasar gören evlerine dönmeye hazırlanıyor, bazı oteller ve tatil beldeleri turizm sezonunun ortasında tahliye edildi.” ifadeleri dikkat çekti.

“Krizin boyutları netleştikçe ve halk arasındaki öfke büyüdükçe, hükümet yetkilileri yangınların çocuklar ya da PKK tarafından çıkarıldığını iddia etti” denilen yazıda, Ormancılık Politikası Uzmanı Erdoğan Atmış’ın “20 yıldır AKP yönetimi altında sürdürülen politikaların bu yıl yaşanan yangınların yayılmasına zemin oluşturduğuna ilişkin kanıtlar olduğu” yönündeki yorumuna yer verildi. Guardian’a konuşan Atmış, “Türkiye’deki ormanlar ekosistemler olarak korunmuyor ve onun yerine gelir yaratan araziler olarak görülüyor. 2020’den bu yana ormanlık alanların yüzde 6’sı artık orman [kategorisinde] değil ve turizm, maden ve enerji gibi diğer amaçlar için tahsis edildi” dedi.

The post The Guardian: “Yangınlar Nedeniyle AKP’ye Öfke Büyüyor” appeared first on Meydan Gazetesi.

Yangının yoğun olarak etkilediği Gebece ve Ahmetler mahallesi tahliye edildi. Gebece mahallesinde yangın söndürme çalışması yürüten 4 itfaiyecinin bulunduğu yangın söndürme aracı (arazöz) alevlerin arasında kaldı.

Niyazi Iskarça ve Ali Hüseyin Karakaya alevlerin arasından yaralı olarak çıkmayı başardı. Erdal Tokla ve Yaşar Cinbaş’tan ise haber alınamadı. Gece boyu yapılan arama kurtarma çalışmalarında 2 itfaiyecinin cansız bedenine ulaşıldı.

The post Manavgat’ta İki İtfaiyeci Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.

Manavgat – Antalya

Manavgat ilçesindeki Kalemler, Kavaklı, Sarılar ve Yeniköy mahallelerinde çıkan yangın, kısa sürede rüzgarın da etkisiyle yayıldı. Yangın sebebiyle bölgedeki 18 köy ve mahallede yaşayanlar tahliye edildi. En az 3 kişinin ise yaşamını yitirdiği öğrenildi.

Devletin “sabotaj” diyerek hedef göstermesinin ardından, faşistler Antalya plakalı olmayan bir aracı durdurdu ve içinde bulunanlara saldırdı. Devletin medyası faşist saldırıyı “öfkeli kalabalığın linç girişimi” olarak yorumladı.#ManavgatYanıyor https://t.co/RrOIzEb3La pic.twitter.com/MFUoGmZHmG

— Meydan Gazetesi (@meydangazetesi) July 30, 2021

Devletin “sabotaj” diyerek hedef göstermesinin ardından, mahallede yaşayan faşistler Antalya plakalı olmayan bir aracı durdurarak içinde bulunanlara saldırarak linç girişiminde bulundu. Devletin medyası faşist saldırıyı “öfkeli kalabalığın linç girişimi” olarak yorumladı.

Adana

Adana’da Aladağ, Kozan ve İmamoğlu ilçelerinde çıkan yangınlarda binlerce dönümlük orman kül oldu.

Muğla

Muğla’da Bodrum ve Marmaris ilçelerinde çıkan yangınların otel ve yerleşim bölgelerine yaklaşması sebebiyle, binlerce kişi deniz yoluyla tahliye edildi. Yangın sırasında itfaiye ekiplerine yardım etmek için su götüren 25 yaşındaki Şahin Akdemir yaşamını yitirdi.

THK Kayyumu Cenap Aşçı: “TANIDIĞIMIN DÜĞÜNÜ VARDI DÜĞÜNE GİTMEK ZORUNDA KALDIM!”

Muğla Büyükşehir Belediyesi Başkanı Osman Gürün, Halk TV’ye yaptığı açıklamada yangına yeteri kadar müdahale etmeyen Türk Hava Kurumu’ndan bir yetkiliyle konuşmak için kurumu aradığını ve santralden cevap olarak “Yarın sabah görüşebilirsiniz. 15.30’dan sonra burada kimse kalmıyor” yanıtını aldığını söyledi.

#Muğla B. Başkanı Osman Gürün, Halk TV’ye yaptığı açıklamada Türk Hava Kurumu’ndan bir yetkiliyle konuşmak için kurumu aradığını ve santralden cevap olarak “Yarın sabah görüşebilirsiniz. 15.30’dan sonra burada kimse kalmıyor” yanıtını aldığını söyledi.https://t.co/RrOIzEb3La pic.twitter.com/P7DSKvV4x1

— Meydan Gazetesi (@meydangazetesi) July 30, 2021

THK’nin kayyum heyeti başkanı Cenap Aşçı ise CNN Türk’te yayınlanan bir programa bağlanarak, THK’ye neden ulaşılamadığını açıkladı.

THK Kayyumu Cenap Aşçı, yangınlar sürdüğü sırada özel (!) bir işi olduğu için, “çocukluktan beri büyüttüğü bir kızının düğününe katıldığını” kendisine ve kuruma o yüzden ulaşılamadığını söyledi. Ulaşamayan herkesten ise “haklarını helal etmelerini” isteyerek şarlatanlık yaptı. pic.twitter.com/0CbHjJiexa

— Meydan Gazetesi (@meydangazetesi) July 30, 2021

Aşçı, o gün yangınlar sürdüğü sırada özel (!) bir işi olduğu için “çocukluktan beri büyüttüğü bir kızının düğününe katıldığını” kendisine ve kuruma o yüzden ulaşılamadığını söyledi. Ulaşamayan herkesten ise “haklarını helal etmelerini” isteyerek şarlatanlık yaptı.

The post Manavgat, Muğla, Kayseri… Dört Bir Taraf Alevler İçinde appeared first on Meydan Gazetesi.

The post HES’lere Yol Vererek Doğayı Talan Eden Bakanlığın Bakanı Rize’deki Sele Karşı Allah’a Başvurdu appeared first on Meydan Gazetesi.

Devlet iktidarının ranta dayalı yapılaşma politikaları sonucu yaşanan sel ve heyelan “felaketlerine” bir yenisi daha eklendi.

Rize’nin Muradiye beldesi ve Güneysu ilçesi Tepebaşı köyünde dün akşam toplam 5 kişi yaşamını yitirdi, 3 kişi ise kayıp.

The post Rize’de Gerçekleşen Selde 5 Kişi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.

2018 yılında şekillenen bir ekoloji örgütü olan Yokoluş İsyanı, bu yıl İngiltere’de düzenlenen G7 Zirvesi’ne karşı eylem gerçekleştirdi.

ABD, Japonya, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve Kanada’nın toplandığı 3 gün süren G7 Zirvesi, 11 Haziran’da İngiltere’nin Carbis Bay bölgesinde başladı. Bölgede eylem gerçekleştiren Yokoluş İsyanı’nın kurucularından olan Gail Bradbrook, diğer protestocularla birlikte katıldığı eylemde “Alarm veriyoruz, bugün G7 liderlerinin ‘yeşile boyanması’ için çağrı yapıyoruz. Bizi vaatlere boğdular ve verdikleri sözü tutmadılar. Bu nedenle onlara eylem vaktinin geldiğini söylemek için buradayız.” şeklinde açıklamada bulundu.

The post Yokoluş İsyancıları G7 Zirvesi’ni Protesto Etti appeared first on Meydan Gazetesi.