Tarih – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sun, 04 Apr 2021 07:03:43 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Mısır’da Firavunların Altın Geçidi https://meydan1.org/2021/04/04/misirda-firavunlarin-altin-gecidi/ https://meydan1.org/2021/04/04/misirda-firavunlarin-altin-gecidi/#respond Sun, 04 Apr 2021 07:03:41 +0000 https://meydan1.org/?p=71245 Mısır’da, 18 kral ve 4 kraliçe mumyası, Cumartesi günü ‘Firavunların Altın Geçidi’ olarak adlandırılan kortejle Kahire’deki müzeden Giza’daki yeni müzeye taşındı. Mumyalar Kahire’deki neo-klasik Mısır Müzesi’nde tutuluyordu. Kalabalık bir kortejle mumyalar, Kahire’den 5 km uzaktaki yeni Mısır Medeniyeti Ulusal Müzesi’ne götürüldü. Kortej, kral ve kraliçelerin iktidarda oldukları döneme göre kronolojik olarak dizildi. Mumyaların götürüldüğü müzenin […]

The post Mısır’da Firavunların Altın Geçidi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Mısır’da, 18 kral ve 4 kraliçe mumyası, Cumartesi günü ‘Firavunların Altın Geçidi’ olarak adlandırılan kortejle Kahire’deki müzeden Giza’daki yeni müzeye taşındı.

Mumyalar Kahire’deki neo-klasik Mısır Müzesi’nde tutuluyordu. Kalabalık bir kortejle mumyalar, Kahire’den 5 km uzaktaki yeni Mısır Medeniyeti Ulusal Müzesi’ne götürüldü.

Kortej, kral ve kraliçelerin iktidarda oldukları döneme göre kronolojik olarak dizildi.

Mumyaların götürüldüğü müzenin önümüzdeki 18Nisan’da bekleniyor.

Taşınan mumyalar arasında, Antik Mısır Firavunu II. Sekenenre Taa, I. Seti, II. Ramses, V. Ramses IX. Ramses, VI. Ramses, Sekenenre, III. Tutmes, Hatşepsut, Meritamun ve Ahmose Nefertari de var.

Kral II. Ramses, Mısır’ı MÖ 1279’dan itibaren 67 yıl boyunca yönetmiş, tarihte bilinen ilk barış anlaşmasını imzalayan hükümdar olmuştu.

Mumyası taşınan kadın Kraliçe Hatşepsut, dönemin gelenekleri kadınların Firavun olmasına izin vermese de III. Thutmose’nin kral olmak için yaşının çok genç olması nedeniyle Firavun naibliği görevini almış ve ülkeyi 30 yıl tek başına yönetmişti.

Mumyaların yolculuğu 40 dakika sürdü ve her bir mumya sarsıntıya karşı emici özelliklere sahip altın renkli, nitrojen doldurulan koruyucularla taşındı.

Mumyaların geçtiği yollar da sarsıntı olmaması için yeniden düzenlendi.

Mumyalar, 1881 ve 1898 yıllarında Antik Mısır şehri Teb’de bulunmuştu.

Firavunlar tarih boyunca batıl inançların da kaynağı oldu. 1922’de genç bir firavunun bulunduğu kazı çalışmalarını finanse eden İngiliz Lord Carnarvon, mezarın açılmasından aylar sonra kan zehirlenmesi nedeniyle öldü. Mezara ilk giren araştırmacılardan biri de ertesi yıl öldü. Bu olaylar da ‘Firavunların Laneti’ söylentisini ortaya çıkardı.

Mumyaların taşınmasıyla bu söylenti de yeniden gündeme geldi. Son dönemde Mısır’da bir dizi felaket yaşandı. Geçen hafta Sohag’daki tren kazasında onlarca kişi yaşamını yitirirken, Kahire’de de bir binanın çökmesi sonucu en az 18 kişi yaşamını yitirdi

Taşınma için hazırlıklar sürerken Mısır’da Süveyş Kanalı da Ever Given yük gemisinin karaya oturması sonucu tıkandı. Bu olayların üst üste gelmesi sosyal medya da “Firavunların Laneti döndü” esprileriyle paylaşıldı.

The post Mısır’da Firavunların Altın Geçidi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2021/04/04/misirda-firavunlarin-altin-gecidi/feed/ 0
Romulus’un Lahiti Bulundu mu Bulunmadı mı? https://meydan1.org/2020/02/22/romulusun-lahiti-bulundu-mu-bulunmadi-mi/ https://meydan1.org/2020/02/22/romulusun-lahiti-bulundu-mu-bulunmadi-mi/#respond Sat, 22 Feb 2020 17:31:39 +0000 https://meydan.org/?p=55043 İtalya’nın başkenti Roma’daki Forum alanında yapılan kazı sonrası Romulus’a ait olduğu düşünülen bir lahit bulundu. Forum’un altında yanında daire biçiminde bir sunak ile birlikte keşfedilen lahitte herhangi bir kalıntıya rastlanmadığından, arkeologlar MÖ 6. yy’a ait bu lahitin şehrin efsanevi kurucusu Romulus’a ait olup olmadığı konusunda emin olamıyor. Lahitin içinde herhangi bir kalıntı olmaması sebebiyle arkeologlar mezarın […]

The post Romulus’un Lahiti Bulundu mu Bulunmadı mı? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

İtalya’nın başkenti Roma’daki Forum alanında yapılan kazı sonrası Romulus’a ait olduğu düşünülen bir lahit bulundu. Forum’un altında yanında daire biçiminde bir sunak ile birlikte keşfedilen lahitte herhangi bir kalıntıya rastlanmadığından, arkeologlar MÖ 6. yy’a ait bu lahitin şehrin efsanevi kurucusu Romulus’a ait olup olmadığı konusunda emin olamıyor. Lahitin içinde herhangi bir kalıntı olmaması sebebiyle arkeologlar mezarın kime ait olduğunun bilimsel olarak bilinemeyeceği fikrinde olsa da; Forum’daki kazıları yöneten Kolezyum Arkeoloji Parkı, lahitin Romulus’a ait olduğuna dair birçok delil olduğunu söylüyor.

The post Romulus’un Lahiti Bulundu mu Bulunmadı mı? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/02/22/romulusun-lahiti-bulundu-mu-bulunmadi-mi/feed/ 0
Ne Varsa Alplerde Var https://meydan1.org/2018/04/11/ne-varsa-alplerde-var/ https://meydan1.org/2018/04/11/ne-varsa-alplerde-var/#respond Wed, 11 Apr 2018 19:45:33 +0000 https://seninmedyan.org/?p=35156 İsviçre Lötschberg Dağı’nda 3.500 yıllık, ahşaptan yapılmış donmuş bir yiyecek kabı bulundu. Yiyecek kabı MÖ 1500’lerde içinde bulunan tahıllardan izler taşıyor.   Bronz Çağ’dan kalma kap 2.650 m yükseklikte bulundu. Bu gibi keşiflerde bu kabın benzeri sadece bir eser bulunabilmişti. Bu eser de yine Lötschen geçidinin 25 km batısındaki Alp geçidi Schnidejoch’da bulunmuştu.   Kaba […]

The post Ne Varsa Alplerde Var appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
İsviçre Lötschberg Dağı’nda 3.500 yıllık, ahşaptan yapılmış donmuş bir yiyecek kabı bulundu. Yiyecek kabı MÖ 1500’lerde içinde bulunan tahıllardan izler taşıyor.

 

Bronz Çağ’dan kalma kap 2.650 m yükseklikte bulundu. Bu gibi keşiflerde bu kabın benzeri sadece bir eser bulunabilmişti. Bu eser de yine Lötschen geçidinin 25 km batısındaki Alp geçidi Schnidejoch’da bulunmuştu.

 

Kaba yapılan analiz sonucunda, kılçıksız buğday, emmer buğdayı ve arpa izleri bulundu. Araştırmada ilk defa, Bronz çağa ilişkin gıda içeriklerine dair ayrıntılı bilgi veren bir eser olduğu anlaşıldı.

The post Ne Varsa Alplerde Var appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/04/11/ne-varsa-alplerde-var/feed/ 0
DNA Analiziyle Heykel Yapılırsa… https://meydan1.org/2018/04/11/dna-analiziyle-heykel-yapilirsa/ https://meydan1.org/2018/04/11/dna-analiziyle-heykel-yapilirsa/#respond Wed, 11 Apr 2018 17:20:24 +0000 https://seninmedyan.org/?p=35136 Japonya’da 3.800 yıl önce Jōmon  döneminde yaşadığı düşünülen bir kadının azı dişinden DNA analizi yaptı. Araştırmacılar ilk kez, DNA analiziyle belirsizliklerin çoğunu ortadan kaldırarak, Jōmon Seramik Kültürü döneminde (MÖ 8000-MÖ 300) yaşamış bir kadının canlandırmasını yaptı. Yapılan DNA analizinin sonucunda kadının ten rengine ve göz rengine kadar belirleyici yüz özellikleri hakkında bilgi toplayan bilimciler aynı zamanda  […]

The post DNA Analiziyle Heykel Yapılırsa… appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Japonya’da 3.800 yıl önce Jōmon  döneminde yaşadığı düşünülen bir kadının azı dişinden DNA analizi yaptı. Araştırmacılar ilk kez, DNA analiziyle belirsizliklerin çoğunu ortadan kaldırarak, Jōmon Seramik Kültürü döneminde (MÖ 8000-MÖ 300) yaşamış bir kadının canlandırmasını yaptı.

Yapılan DNA analizinin sonucunda kadının ten rengine ve göz rengine kadar belirleyici yüz özellikleri hakkında bilgi toplayan bilimciler aynı zamanda  kadının yaklaşık 140 cm boyunda olduğunu ve A kan grubuna sahip olduğunu saptadılar. Analiz sonucunda canlandırılması yapılan heykel sergilendi. Sergilenen heykelin çok gerçekçi olması gözlerden kaçmadı.

 

 

The post DNA Analiziyle Heykel Yapılırsa… appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/04/11/dna-analiziyle-heykel-yapilirsa/feed/ 0
Irkçı Taraftarlar, Auschwitz’e! https://meydan1.org/2017/10/25/irkci-taraftarlar-auschwitze/ https://meydan1.org/2017/10/25/irkci-taraftarlar-auschwitze/#respond Tue, 24 Oct 2017 21:49:04 +0000 https://seninmedyan.org/?p=18604 Futbol takımı Lazio’nun ırkçı taraftar grubu, Roma derbisindeki rakipleri Romalılara ‘hakaret’ amaçlı, Yahudi Soykırımı’nın simgelerinden Anne Frank’a Roma forması giydirdi. Taraftarlarının ‘Anne Frank’ eylemi tepki çeken İtalyan futbol takımı Lazio bunun üzerine her yıl 200 taraftarını Auschwitz’e götürme kararı aldı. Irkçılıklarıyla bilinen Lazio’nun taraftar grubunun bu hareketi üzerine yüksek sesli tepkiler olmuştu. Roma Yahudi Cemaati […]

The post Irkçı Taraftarlar, Auschwitz’e! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Futbol takımı Lazio’nun ırkçı taraftar grubu, Roma derbisindeki rakipleri Romalılara ‘hakaret’ amaçlı, Yahudi Soykırımı’nın simgelerinden Anne Frank’a Roma forması giydirdi.
Taraftarlarının ‘Anne Frank’ eylemi tepki çeken İtalyan futbol takımı Lazio bunun üzerine her yıl 200 taraftarını Auschwitz’e götürme kararı aldı.

Irkçılıklarıyla bilinen Lazio’nun taraftar grubunun bu hareketi üzerine yüksek sesli tepkiler olmuştu. Roma Yahudi Cemaati Başkanı Ruth Dureghello Twitter’a yazdığı mesajda Lazio taraftarlarına tepki göstererek, “Futbol bu değil, spor bu değil. Yahudi düşmanları sahalardan dışarı” demişti.
İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella da bir açıklama yaparak, “Anne Frank’ın yüzü ve günlüğünün sayfaları, Nazi barbarlığı nedeniyle çektiği acıların ve ölümünün hikayesi tüm dünyayı duygulandırmıştır. Onun resmini hakaret ve tehdit maksadıyla kullanmak, insanlık dışı olmanın yanı sıra, ülkemiz açısından alarm vericidir” demişti.

Anne Frank Kimdir?
Ailesi Yahudi kimliklerinden dolayı Hollanda’ya kaçsa da buraya da girmeleriyle Nazilerce baskı altına alınan Anne Frank 14 yaşındayken babasının ofis binasının arkasında bulunan gizli bir yerde 2 yıl saklanmak durumunda kalır. Bu 2 yıllık süreçte ajandasını günlük olarak kullanmış ve yaşadıklarının bir bir yazmıştır. 2 yılın sonunda bu gizli bölme Nazilerce basılır ve Anne Frank ailesiyle Auschwitz toplama kampına gönderilir. Anne Frank’in babasının hariç aile üyeleri farklı toplama kamplarında öldürülür. Ancak Baba Frank’a Anne Frank’ın günlüğünü ulaştıran eski çalışanı sayesinde Anne Frank’in yaşadıkları gün yüzüne çıkmıştır.
Bu olayla birlikte Anne Frank de soykırımın simgelerinden biri haline gelmiştir.

The post Irkçı Taraftarlar, Auschwitz’e! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/10/25/irkci-taraftarlar-auschwitze/feed/ 0
Tarihteki Anarşist Kadınlar (2) https://meydan1.org/2017/04/24/tarihteki-anarsist-kadinlar-2-2/ https://meydan1.org/2017/04/24/tarihteki-anarsist-kadinlar-2-2/#respond Mon, 24 Apr 2017 12:58:09 +0000 https://seninmedyan.org/?p=3091 Patrona karşı kavgadan, sendikal harekete; imparatora karşı direnişten, baskıcı hükümete karşı örgütlenen mücadeleye kadar, tarihin farklı dönemlerinde, farklı coğrafyalarda direnen kadınların hikayeleri, günümüzde sürmekte olan kadın mücadelesine yeni perspektifler katıyor. Tarih boyunca, varlığını yok sayan erkek egemenliğine karşı direnen ve ancak böyle özgürleşen kadınların deneyimleri, bugünden özgürleşmek isteyen kadınların mücadelesini büyütüyor. Meydan Gazetesi, “Tarihteki Anarşist […]

The post Tarihteki Anarşist Kadınlar (2) appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Patrona karşı kavgadan, sendikal harekete; imparatora karşı direnişten, baskıcı hükümete karşı örgütlenen mücadeleye kadar, tarihin farklı dönemlerinde, farklı coğrafyalarda direnen kadınların hikayeleri, günümüzde sürmekte olan kadın mücadelesine yeni perspektifler katıyor. Tarih boyunca, varlığını yok sayan erkek egemenliğine karşı direnen ve ancak böyle özgürleşen kadınların deneyimleri, bugünden özgürleşmek isteyen kadınların mücadelesini büyütüyor.

Meydan Gazetesi, “Tarihteki Anarşist Kadınlar” başlığıyla yayınladığı ikinci yazısında sizlerle, isimleri anarşist tarihin en derinlerine yazılı olan kadınları, bu kadınların erkek iktidarına karşı büyüttükleri direnişlerini ve kadın özgürlük hareketine kattıklarını 32. sayısında paylaştı.

Sendikal Mücadelede Anarşist Bir Kadın

Milly Witkop

Ukrayna doğumlu olan anarko sendikalist yazar ve sendikacı Milly Witkop, 1881’de Çar 2. Alexander’ın öldürülmesinden sonraki on yıl içinde, imparatorlukta başlayan Yahudi karşıtı politika ve katliamlardan kaçmak için ailesiyle beraber Londra’ya göç etmiştir.

Londra’da, özellikle göçmen işçilerin düşük ücretlerle çalıştırıldığı bir terzide işe giren Witkop, çalıştığı koşulları sorgulamaya başlamasının ardından katıldığı bir eylemde, anarşist gazete Arbayter Fraynd etrafından bir grupla tanışmış; Peter Kropotkin’in düşüncelerinden etkilenmiştir.

1898’de Rocker’ın teklifi üzerine, ikilinin beraber iş bulabilmek için New York’a gitme çabaları, Witkop ve Rocker’ın evlilik kurumuna karşı geliştirdikleri politik tutumlarının yansıması olarak yasal şekliyle “evli” olmamalarından kaynaklı olarak reddedilmiştir.

1898 Ekimi’nde Rocker’la beraber Arbayter Fraynd’a editörlük yapan Milly Witkop, 1900’de yine Rocker’la beraber, daha yoğunluklu kültürel temalara odaklanan, Germinal gazetesini çıkartmaya başlamıştır. 1. Dünya Savaşı’yla birlikte Rocker, İngiltere’deki diğer Avusturya ve Almanya doğumlular gibi, düşman muamelesi görmeye başladığında, Hollanda’ya göç etmiş; 1916’da savaş karşıtı eylemleri sebebiyle tutuklanan Milly Witkop da cezaevinden çıkışının ardından, 1918’de Rocker ve oğlunun yanına Hollanda’ya göç etmiştir.

1919’da kurulan anarko-sendikalist FAUD’da, kadınların rolüne ilişkin başlayan tartışmaların ardından FAUD içerisinden kadınlar, kendi sendikalarını kurmaya karar vermiştir. Milly Witkop, 1920’de Berlin’de, FAUD’a bağlı olarak kurulan Kadın Sendikası’nın kurucularından biri olmuştur. Witkop, 1921’de Düsseldorf’ta kadın sendikalarının ulusal kongresinin organize edilmesinde de, 1921’de FAUD’un yayını olan Der Syndikalist’e bağlı olarak, kadınlar kendi yayınları olan Frauenbund’u çıkartmasında da oldukça etkilidir. Witkop, söz konusu yayının ilk yazarlarından biri olmuştur.

Witkop, işçi kadının sadece kapitalizm tarafından değil, aynı zamanda erkekler tarafından sömürüldüğüne de dikkat çekmiş; bu sebeple ev içi emek konusunda da çalışmalar yürütmüştür. Milly Witkop, aynı zamanda, sadece sendikal mücadele ya da kadın hareketi içerisinde değil, ırkçılığa ve anti-semitizme karşı mücadele içerisinde de yer almıştır.

1936 İberya Devrimi sürecinde ABD’de bulunan Witkop, yaptığı kampanyalarla devrim sürecine yönelik ilgiyi arttırmaya çalışmış; 23 Kasım 1955’te solunum problemi nedeniyle yaşamını yitirmiştir.

Bolşeviklere Direnen Anarşist Bir Kadın

Mollie Steimer

1897’de Çarlık Rusyasında dünyaya gelen Mollie Steimer, 15 yaşındayken ailesiyle birlikte göç ettiği Amerika’da, sendika ve serbest konuşma özgürlüğü çalışmalarına aktif olarak katılmış, savaş karşıtı hareket içerisinde yer almıştır. 1918 yılında, Amerikan ordusunun Bolşevik Devrimi’ne karşı yürüttüğü askeri operasyonlara karşı bildiri yayımlamak ve dağıtmaktan yargılanan Steimer; 1921’de sınır dışı edilerek Rusya’ya gönderilmiştir. Steimer, sınırdışı edilerek geldiği bu coğrafyada ise anarşistlere yönelik baskıya karşı mücadele etmeye başlamıştır.

Rusya’da, Bolşevik hükümeti eleştirdiği için hapse atılan anarşist Senya Fleshin ile tanışan yaşamı boyunca onunla birlikte olan Steimer, Fleshin ile birlikte, anarşistlere yönelik bu baskıya karşı örgütlenme çalışmaları yürütmüştür. Bolşevik hükümetin ve Troçki’nin anarşist örgütlere yönelik yürüttüğü operasyonlara ve işkencelere karşı, Bolşevik hapishanelerinde tutsak olan anarşistlerle dayanışmak için Society to Help Anarchist Prisoners ağını kuran ikili, “suç örgütlerine yardım” iddiasıyla tutuklanmıştır. Hapishanede açlık grevine giren Steimer ve Fleshin, Emma Goldman ve başka anarşistlerin de hükümet üzerinde oluşturduğu baskıyla sınırdışı edilmiş ve Almanya’ya gitmişlerdir. Bolşevik hükümetin ihaneti ve büyük bir devrimi gasp etmesinin ardından Steimer 1923’te yazdığı bir mektupta öfkesini şöyle ifade etmiştir: “Rusya dışında olmaktan mutlu değilim. Orada olup işçilerin bu ikiyüzlü tiranlıkla mücadele etmesine yardımcı olmak isterdim.

Almanya’da Goldman ve Alexander Berkman ile hareket eden Steimer ve Fleshin, Hitler’in iktidara gelmesiyle birlikte faşizmin bir devlet pratiği olarak kendini göstermesinin ardından Fransa’ya göç etmişlerdir. İkilinin burada polis gözetimine alınmasından sonra Steimer, 18 Mayıs 1940’te tutuklanmış, Camp Gurs’a gönderilmiş ve 7 hafta boyunca hücre hapsinde kalmıştır. Sonrasında, May Picqueray yardımıyla, Meksika’ya giden Steimer’ın yoldaşlarının bir kısmı Joseph Stalin’in emriyle bir kısmı da Nazi toplama kamplarında katledilmiştir.

İmparatorun Karşısında Direnişçi Bir Kadın

Kanno Sugako

1881 yılında dünyaya gelen Kanno Sugako, kadına yönelik baskıları ve kadının özgürlüğünü vurguladığı makaleleriyle, anarşist kadın hareketi içerisindeki önemli isimlerden biridir.

1910 yılında, Japonya İmparatoru Meiji’ye suikast olarak bilinen Kotoku Olayı’na dahil olduğundan dolayı, devlet tarafından “vatan hainliği” ile suçlanan Sugako, modern Japonya’da politik bir tutuklu statüsü ile idam edilen ilk kadındır.

Kanno Sugako, 15 yaşında maruz kaldığı tecavüzün ardından, kadının bedenine ve varoluşuna yönelik düşünsel sürecini daha da yoğunlaştırmıştır. Kazandığı politik kimliğin temel kaynaklarından biri, Sugako’nun maruz kaldığı bu tecavüz olmuştur. Kadının maruz kaldığı şiddete ama özellikle de yasal genelevler sistemine karşı oluşturulan Hristiyan Kadın Hareketi’ne katılan Sugako, 1906’da Wakayama’da çıkan özgürlükçü bir gazetenin editörü olmuştur.

1908 Haziran’ında Tokyo’ya dönen ve İmparator Meiji’ye karşı gerçekleştirilen anarşist bir eyleme katılan Kanno Sugako, eylemde tutuklanan yoldaşlarını ziyarete gittiği sırada tutuklanmıştır. Sugako, serbest bırakıldıktan iki ay sonra, Shusui Kotoku ile tanışmış ve ikili, devlet tarafından yasaklanmış anarşist bir gazete çıkarmaya başlamıştır. Söz konusu gazetenin ardından, Sugako tekrar tutuklanmıştır.

Hapishanede kaldığı süre içerisinde, 1908 Haziranındaki barışçıl eylemlerle herhangi bir değişimin yaşanmayacağını düşünmeye başlayan Kanno Sugako, dört anarşist yoldaşıyla beraber, İmparator Meiji’ye Suikast planını hazırlamıştır. Planla birlikte, Miyashita Takichi, imparatoru öldürmek için patlayıcı kullanmaya karar vermiştir. Ancak plan hayata geçirilmeden 23 kişi tutuklanmış; Kanno Sugako ise henüz 30 yaşındayken, 24 Ocak 1911’de asılarak idam edilmiştir.

Erkek Şiddetine Karşı Koyan Bir Kadın

He Zhen

1884 yılında doğan ve 20. Yüzyıl Çin anarşizminin önemli isimlerinden olan anarşist kadın He Zhen; özellikle anarşist yayınlarda yayınlanan, erkek iktidarını eleştirdiği yazılarıyla bilinir. Zhen, toplumsal bir devrimin, kadın özgürleşmesinden yoksun bir şekilde olamayacağını vurgulamıştır.

1904’te Tokyo’ya taşındıktan sonra, anarşist bir örgüt içerisinde hareket etmeye başlayan He Zhen, 1907-1908 yılları arasında yayınlanan anarşist gazete Tianyee’nin (Doğal Adalet) çalışmaları içerisinde yer almış; ardından, Paris’te de yayınlanan Xin Shiji (Yeni Yüzyıl) isimli anarşist gazete de yazmaya başlamıştır. He Zhen, aynı zamanda, erkek şiddetine karşı, kapitalistlere karşı ve kadını baskılayan geleneklere karşı şiddet kullanımının bir direniş yöntemi olduğunu savunan Nuzi Fquan Hui (Kadın Hakları Derneği)’nin kurucusu olmuştur.

Tianyee gazetesinde yayınlanan “Kadının Özgürlüğü Üzerine”, “Kadının Emeği Üzerine”, “Ekonomik Devrim ve Kadın Devrimi”, “Feminist Antimilitarizm” ve “Feminist Manifesto” yazılarıyla erkek iktidarının farklı boyutlarını eleştiren ve kadın özgürlüğünün tüm bu başlıklarla olan ilişkisini ısrarlı bir şekilde vurgulayan He Zhen, 1920 yılında yaşamını yitirmiştir.

Patronların Korkulu Rüyası

Marie Ganz

1891 yılında Ukrayna’da doğan Marie Ganz’ın işçiliği, henüz sekiz yaşında başlamıştır. 13 yaşına geldiğinde tam zamanlı kuryelik işine başlayan Ganz, akabinde okulu bırakmıştır.

Çocukluğundan itibaren bir işçi olarak yaşadığı baskıya ve sömürüye karşı mücadele etmeyi seçen Ganz, dönemin en zengin patronu olan John D. Rockefeller’a yönelik bir suikast girişimiyle, anarşist tarihe ismini kazımıştır. 1863’te kurulan ve Amerika’nın ilk petrol rafinerisi olan Standard Oil’in patronu John D. Rockefeller’ın, Ludlow’da katledilen kadın ve çocukların katili olduğunu söyleyen Marie Ganz, bu katliamın hesabını sormayı kafasına koymuş ve Rockefeller’ı sahibi olduğu fabrikanın Manhattan’daki binası önünde vurmaya çalışmıştır.

Marie Ganz, bu girişimin ardından tutuklansa da, yaptığı eylemi tüm inancıyla sahiplenmiştir. Suikast girişiminin ardından yaşanan yargılama sürecinde mahkemenin “Suçlamaları reddedecek misin” sorusu karşısında Ganz’ın verdiği “O’nu öldürmek suç değil, bu cesaretin ve adaletin başarısı olurdu” cevabı, tarihe adını kazıyan bu anarşist kadının, sömürüye karşı verdiği mücadelesindeki inancının timsali olmuştur.

Ganz, çeşitli toplantılarda ve eylemlerde gerçekleştirdiği konuşmalar, içinde bulunduğu toplumu mücadele etmeye çağıran beyanları sebebiyle, 1917’de yaşanan Kıtlık İsyanları esnasında tutuklanmıştır.

International Workers of the World(Wobblies)’den etkilenen ve 1905’te başlayıp 1. Dünya Savaşı boyunca yükselen anarko sendikalist dalgadan esinlenen Yahudi anarşistlerden birisi olan Marie Ganz, 1968 yılında New York’ta yaşamını yitirmiştir.

Faşizme Karşı Anarşist Bir Kadın

Pepita Carpena

Gerçek ismi Josefa Carpena-Amat olan 1919 Barcelona doğumlu Carpena, anarşist tarih içerisinde “Pepita” olarak bilinir. Babası CNT üyesi olan Carpena, 14 yaşındayken CNT’nin Metal İşçileri Sendikası’na örgütlenmiş; sonrasında ise FIJL’ye (Özgürlükçü Gençlik Federasyonu) dahil olmuştur. Burada Anselmo Lorenzo ve Mikhail Bakunin okumaya başlayan Carpena, İberya Devrimi sürecinde kurulan Mujeres Libres’in üyesi olmuştur.

Pilar Grangel, Carpena’yı Nisan 1936’da kurulan Mujeres Libres’e davet ettikten sonra Carpena kadın mücadelesi içinde daha etkin olmaya başlamıştır. Aynı zamanda, cephede kullanılmak üzere el bombası imal eden bir fabrikada çalışmaya da başlayan Carpena, Mujeres Libres’in bölgesel komitesinde ve propaganda sekreterliğinde çalışmıştır.

1939’la beraber başlayan faşist baskıyla birlikte Carpena da on binlerce göçmenle beraber Marsilya’ya göç etmiştir. Burada Rus anarşist Voline ile tanışan Carpena, Marsilya’da CNT ve FIJL’nin yeniden yapılanma sürecine katılmış; CNT içerisindeki reformistlere muhalefetiyle bilinmiştir. Bu dönemde Carpena’nın yakın yoldaşlarından olan Raul Carballeira İspanya’ya dönmüş ancak 1945’te Franco’nun polisleri tarafından Barcelona’da katledilmiştir.

“De Toda la vida in Castilian” başlığı altında, Nisan 1992’den Haziran 1993’e kadar olan hatıralarını yazan Carpena’nın kaleme aldıkları, 2000’lerde Fransızca basımıyla yayınlanmıştır. Daha sonra, “Mujeres Libres” ve “Luchadoras Libertarias” isimli iki çalışması daha yayınlanan Pepita Carpena, 1979’dan itibaren Uluslararası Anarşizm Çalışmaları Merkezi’nin (CIRA) Marsilya şubesindeki çalışmalara katılmış; 1988’den 1999’a kadar CIRA-Marsilya’nın koordinatörlüğünü yapmıştır.

Cenit, CNT, Le Combat Syndicaliste, Ideas-Orto ve Solidaridad Obrera isimli gazetelere birçok makale yazan Carpena’nın, feminizm/post-feminizm tartışmalarını yazdığı bir çalışması da vardır.

“Toda de Vida ve Un Autre Futur” gibi, anarşistler üzerine yapılmış birçok belgeselde yer alan Pepita Carpena, 8 Haziran 2005’te Marsilya’da yaşamını yitirmiştir.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 32. sayısında yayınlanmıştır.

Tarihteki Anarşist Kadınlar

https://meydan1.org/2017/03/04/tarihteki-anarsist-kadlnlar-

https://meydan1.org/2018/03/01/tarihteki-anarsist-kadinlar-

The post Tarihteki Anarşist Kadınlar (2) appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/04/24/tarihteki-anarsist-kadinlar-2-2/feed/ 0
Tarihteki Anarşist Kadınlar (1) https://meydan1.org/2017/04/21/tarihteki-anarsist-kadinlar-1/ https://meydan1.org/2017/04/21/tarihteki-anarsist-kadinlar-1/#respond Fri, 21 Apr 2017 17:08:38 +0000 https://seninmedyan.org/?p=2616 Tarih boyunca, anarşizm fikrinin toplumsallaşmaya ve örgütlenmeye başladığı ilk andan itibaren kadınlar; ezilenlerin mücadelesinde ön saflarda yer almışlardır. Yaktıkları isyan ateşi fabrikalarda, sokaklarda, kadın ezilmişliğinin olduğu her alanda büyümüş, kadın özgürlük mücadelesinin temellerini atmıştır. Paris Komünü’nde, İspanya Devrimi’nde kadınların tuttukları direnişin meşalesi yaşam olmuş, özgürlük olmuş, devrim olmuştur. Anarşist kadınlar, Emma Goldman’dan Lucy Parsons’a, Voltairine […]

The post Tarihteki Anarşist Kadınlar (1) appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Tarih boyunca, anarşizm fikrinin toplumsallaşmaya ve örgütlenmeye başladığı ilk andan itibaren kadınlar; ezilenlerin mücadelesinde ön saflarda yer almışlardır. Yaktıkları isyan ateşi fabrikalarda, sokaklarda, kadın ezilmişliğinin olduğu her alanda büyümüş, kadın özgürlük mücadelesinin temellerini atmıştır.

Paris Komünü’nde, İspanya Devrimi’nde kadınların tuttukları direnişin meşalesi yaşam olmuş, özgürlük olmuş, devrim olmuştur. Anarşist kadınlar, Emma Goldman’dan Lucy Parsons’a, Voltairine de Cleyre’dan Virgilia D’andre’ya, Lucía Sánchez Saornil’den Mujeres Libres’li kadınlara, anarşizm mücadelesinin tohumlarını coğrafyanın dört bir yanında yeşertmişlerdir.

Anarşizmin iki yüzyılı aşkın örgütlü tarihinde yer alan anarşist kadınların, yaşadığımız coğrafyada pek bilinmeyen yaşamlarının ve mücadelelerine adanmış hikayelerinin tekrar tekrar incelenmesi gerekir.

Tarih boyunca tüm coğrafyada anarşist mücadeleyi yükselten kadınların hayat hikayelerini paylaşıyoruz.

Virgilia D’Andrea

Malatesta’nın İtalya’da yarattığı geleneğin sürdürücülerinden olan Virgilia D’Andrea Güney İtalya’da, Sulmona’da dünyaya geldi. Genç yaşta ailesini kaybetti ve Katolik bir kurumda öğretmen olmak için eğitim almaya başladı. Ancak kariyerine öğretmen olarak devam etmek istemiyordu. Ve kendine yepyeni bir kariyer yarattı. Toplumsal mücadelede kendini güçlü bir şair, kararlı bir öğretmen ve pes etmez bir savaşçı olarak buldu.

Kapitalizmin köleliğinden sıyrılmak isteyen insanların mücadelesini yazdı şiirlerinde. Devlete, dine, eğitime karşı söyledi sözlerini; alanlarda, meydanlarda.

1910’lu yıllarda, Dünya Savaşının sürdüğü esnada toplumsal muhalefette meydana gelen yükselmeyle birlikte pek çok arazi, tarla işçiler ve köylüler tarafından ele geçirildi. Fabrika ve atölyelerin tamamına halk el koymuştu bile. Herkes toplumsal devrime yürüdüklerini düşünürken İtalya’da faşizm yükselmeye başladı. Virgilia için sonuç ise tecrit, hapis ve sürgün oldu. İtalya ve Almanya devletinin yakınlaştığı dönemde Paris’e gitti ve orada Veglia adlı bir dergi çıkarmaya başladı. Sacco ve Vanzetti için büyük kampanyalar örgütledi. Ancak Mussolini, burada da Virgilia’dan rahatsızdı. Böylelikle Fransız Hükumetini kışkırttı ve sınırdışı edilmesine yol açtı. Tam da o esnada yoldaşları onu Birleşik Devletlere davet etti. Kalemini kılıç gibi kullanan Virgilia D’Andrea, şiirlerini “Torento” adlı koleksiyonunda topladı. İktidarlara meydan okuyan ve tüm hayatını anarşist mücadeleye adayan D’Andrea yaşamını yitirdiğinde, hem kendi yapıtları hem de ardından yayımlanan onlarca metinle anıldı.

Kate Sharpley

1. Dünya Savaşı’nın patlak verdiği esnada, savaş karşıtı mücadeleyle ön plana çıkmıştır Kate Sharpley. Deptford’da yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, bir fırıncı ile evlenmiştir. Woolwich mühimmat fabrikasında çalıştığı esnada işyeri temsilcisi hareketinde aktif rol oynadı.

Anarko-sendikalist At Taşıyıcıları Birliği’nde aktif olan kardeşi ve babası, bir eylemde polis tarafından katledildi. Eşi de bu eylemlerde öldürüldü ancak Kate polisin onu kaçırdığını düşünüyordu. 1921’de Kronştand isyanı sırasında Troçkist Parti Sharpley’in yayınlarını sansürledi, grevler düzenlemesini engelledi. Tüm bu yaşadığı baskı ve yasaklara rağmen kararlılığıyla mücadelesine devam etti. Hatta bu yasaklar ona ilham verdi ve büyük bir arşiv oluşturmaya başladı. Bugün Kate Sharpley’in anısına orjinal anarşist belgelerden oluşan büyük bir kütüphane bulunmaktadır.

Anna Mendleson

1948’de Stockport’ta doğan Anna Mendelson anarşizmle oldukça genç yaşlarda tanıştı. İspanya Devriminde aktif rol almış ve hayatını kaybetmiş babasının izinden yürümüş, 19. yüzyılın ikinci yarısına eylemlikleri ile damga vurmuştu. 1967-69 yılları arasında Essex Üniversitesinde okuduğu esnada radikal öğrenci hareketlerinde büyük rol oynamasıyla tanındı.1971’de İçişleri Bakanına karşı yürüttükleri kampanyadan dolayı devlet tarafından terörist ilan edildi. 1972’de gerçekleşen büyük Stoke Newington Eight patlamasında ismi geçti. Sonrasında, silah ve patlayıcı bulundurmaktan devlet Mendelson’u ve beraberindeki üç yoldaşını suçlu ilan etti.

Şairliğiyle tanınan ve mücadelesini kalemiyle de yükselten Mendleson, 2009’da beyninde bulunan tümor nedeniyle yaşamını yitirdi. Ardında onlarca yazı, makale ve mücadelesine dair anılar bıraktı. Implacable Art (Bastırılamaz Sanat) adlı şiir kitabı, bugün halen raflarda yerini korumaktadır.

Luce Fabbri

2000 yılında, 92 yaşında yaşamını yitirdiğinde 20. yüzyıl anarşizmine büyük harflerle kazımıştı ismini. Hem militanlığı hem de ahlaki ve siyasi düşünce ve kavrayış tekniğiyle La Protesta’ya yazdığı yazılarla, Rivoluziona Libertoria dergisindeki makaleleriyle anarşist külliyata büyük bir miras bıraktı.

Yaşamı çoğunlukla 20li yaşlarında terk ettiği İtalya’nın dışında geçti. Ailesiyle birlikte faşizmden kaçtığı bir sürgündü bu. Uruguay kendi toprakları gibi olmuştu. Ve bunu yazdıklarında ve yürüttüğü siyasi faaliyetlerde hissettirdi çoğunlukla.

Ünlü anarşist militan ve teorisyen Luigi Fabbri ve Bianca Sbriccoli’nin ilk çocuğu olarak 1908’de dünyaya geldi. Ailesinden dolayı kültürel ve sosyal anlamda oldukça özgürlükçü bir ortamda yetişti. Öyleki evlerinde düzenlenen toplantılara Errico Malatesta da geliyordu ve onu büyükbabası gibi görüyordu- anılarında bu şekilde anlatıyor-. Büyüdükçe fikirleri gelişmeye başladı. Dayanışma, insancıllık, özgür aşk ve toplumsal ilişkilerde adalet üzerinden şekillendirdiği fikirleriyle doğal bir şekilde, kendiliğinde anarşist oldu. Böylelikle annesinin, babasının ve büyükbabasının -Errico Malatesta- izinden gitmiş oldu.

Soledad Estorach

15inde CNT’nin gece okullarında ders almaya başlamasıyla tanışır anarşizmle. Böylelikle 1931 yılında üniversiteyi kazandı ve üniversitede bir gençlik hareketine katıldı. 1934’te Pilar Grangel, Aurea Coudrado ve Conchiata Liano’nun da içerisinde bulunduğu İnşaat İşçileri sendikasında bir kadın grubuyla tanıştı ve CNT’nin GCF(Kadınların Kültürel Kulübü)’ye katıldı. 1936 yılında, İspanya Devrimi sırasında, anarşizmi toplumsallaştırma amacıyla kardeşiyle birlikte örgütlü mücadeleye başladı. 1936 temmuzunda, FIJL’nin ön saflarda mücadele eden delegelerinden biri oldu.

18 Temmuz’da Casa Cambo’da isyan ateşini yakan, barikatları kuran ve tüm gücüyle, inancıyla iktidarlara meydan okuyan anarşistlerden biriydi. Kadın özgürlük mücadelesinde Pilar Grangel’le, Conchista Liano’yla birlikte en ön saflarda savaştı Mujeres Libres için.

Hem Mujeres Libres’in yayınlarına hem de FAI’nın yayınlarına büyük katkılarda bulunan Soledad Estorach, Franco’nun işgaliyle İspanya’yı terk etmek zorunda kaldı. 26 Ocak 1939’da, Fransa’ya gitmeye hazırlandığı sırada Mujeres Libres’li iki yoldaşının -biri Pepita Carpena- faşistler tarafından köşeye sıkıştırıldığını öğrendi. Kendi canı pahasına geri döndü ve yoldaşlarını kurtardı.

1945’te gizlice Fransa’dan İspanya’ya geldi. Fakat devletin baskısından dolayı uzun süre İspanya’da gizlenemedi, Fransa’ya geri dönmek zorunda kaldı.

Mujeres Libres’in ortak yazdığı Liberter Savaşçılar (Luchadoras Libertarias) kitabının yazarlarından biri oldu.

14 Mart 1993’te yaşamını yitirdi. Ancak ardında büyük bir mücadele ve tarih kitaplarına eklenen güçlü bir anarşist kadın bıraktı.

Rose Pesotta

Ukraynalı yoksul bir çiftçi ailesinin sekiz çocuğundan ikinci olarak dünyaya gelen Pesotta, henüz 17 yaşındayken Yahudi ve Latin Amerikalı kadınların yoğunlukta olduğu kadın giysi işçilerini temsil eden ILGWU (Uluslararası Kadın Konfeksiyon İşçileri Birliği) sendikasına dahil oldu. 1920’lerde yayımlanan Der Yunyon Arbeter’de önemli yazarlardan biri haline geldi. 1933 yılında, örgütlenme yapmak için Los Angelas’a gitti. 1934’te örgütlenmenin neredeyse mümkün olmadığı zamanlarda büyük grevler örgütledi. Freedom Road gazetesinde yayımlanan makaleleri anarşistler arasında tartışmalara yol açsa da mücadelesi her daim takdir edildi ve saygı uyandırdı.

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 25. sayısında yayımlanmıştır.

The post Tarihteki Anarşist Kadınlar (1) appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/04/21/tarihteki-anarsist-kadinlar-1/feed/ 0