afrika – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Wed, 30 Oct 2019 10:23:28 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Kamerun’da Toprak Kayması: 42 Ölü https://meydan1.org/2019/10/30/kamerunda-toprak-kaymasi-42-olu/ https://meydan1.org/2019/10/30/kamerunda-toprak-kaymasi-42-olu/#respond Wed, 30 Oct 2019 10:23:28 +0000 https://test.meydan.org/2019/10/30/kamerunda-toprak-kaymasi-42-olu/ Kamerun’da, her yıl yaşanan aşırı yağış sonucunda yaşanan toprak kayması nedeniyle 26’sı çocuk en az 42 kişi hayatını kaybetti. Resmi olarak yapılan açıklamada ölü sayısının artmasından endişe edildiği belirtildi. Kamerun’a komşu Orta Afrika Cumhuriyeti’nde 30 bin kişi, aşırı yükselen sel suları sebebiyle evlerini terk etmek zorunda kalmıştı. Kamerun’un Kuzey Batı bölgesinin Bafoussam kentindeki Gouatchié 4 […]

The post Kamerun’da Toprak Kayması: 42 Ölü appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Kamerun’da, her yıl yaşanan aşırı yağış sonucunda yaşanan toprak kayması nedeniyle 26’sı çocuk en az 42 kişi hayatını kaybetti. Resmi olarak yapılan açıklamada ölü sayısının artmasından endişe edildiği belirtildi.

Kamerun’a komşu Orta Afrika Cumhuriyeti’nde 30 bin kişi, aşırı yükselen sel suları sebebiyle evlerini terk etmek zorunda kalmıştı.

Kamerun’un Kuzey Batı bölgesinin Bafoussam kentindeki Gouatchié 4 semtinde pazar gecesi yağan şiddetli yağmur nedeniyle oluşan heyelanda 11 ev toprak altında kalmış ilk belirlemelere göre 20 kişi hayatını kaybetmişti.

Kamerun’da tropikal iklim nedeniyle yılın bu mevsiminde aşırı yağışlar nedeniyle toprak kayması, sel baskınları vb. doğa olayları yaşanmasına rağmen halkın bu alanlarda açlık, yoksulluk ve hastalık sebebiyle yaşamaya maruz bırakılması buna benzer ölümleri kaçınılmaz kılıyor.

The post Kamerun’da Toprak Kayması: 42 Ölü appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/10/30/kamerunda-toprak-kaymasi-42-olu/feed/ 0
Dünya Sağlık Örgütü Ebola Uyarısı Yaptı https://meydan1.org/2018/05/12/dunya-saglik-orgutu-ebola-uyarisi-yapti/ https://meydan1.org/2018/05/12/dunya-saglik-orgutu-ebola-uyarisi-yapti/#respond Sat, 12 May 2018 17:30:06 +0000 https://seninmedyan.org/?p=37631 Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde yeniden görülmeye başlanan ebola salgınının yayılma riskinin yüksek olduğunu belirterek, en kötü duruma hazırlandıklarını bildirdi. WHO Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus twitter üzerinden yaptığı açıklamada salgının önüne geçmek için büyük çaba gösterdiklerini ve Kongo’ya mümkün olan en kısa sürede aşı göndermeye başlayacaklarını duyurdu.  DSÖ’nün Acil Müdahaleden Sorumlu Müdür […]

The post Dünya Sağlık Örgütü Ebola Uyarısı Yaptı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde yeniden görülmeye başlanan ebola salgınının yayılma riskinin yüksek olduğunu belirterek, en kötü duruma hazırlandıklarını bildirdi.

WHO Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus twitter üzerinden yaptığı açıklamada salgının önüne geçmek için büyük çaba gösterdiklerini ve Kongo’ya mümkün olan en kısa sürede aşı göndermeye başlayacaklarını duyurdu.

 DSÖ’nün Acil Müdahaleden Sorumlu Müdür Yardımcısı Peter Salama ise “Salgının uzak kırsal bir bölgede ortaya çıkmış olması bunun yayılma süresi bakımından bir güven verse de vakaların 60 km’lik bir alan içerisinde üç ayrı noktada rapor edilmiş olması bizi düşündürüyor.” şeklinde konuştu.

Ebola, son 40 yıldır Orta ve Batı Afrika’da en çok öldüren hastalıklar arasında ilk sırada. Batı Afrika’da, 2014’te başlayan salgında iki yıl içinde 11 bin 300 kişi hayatını kaybetmişti.

Sağlık ekipleri, öncü aşıların salgını önlemesi konusunda ümitli. Nisan ayından bu yana Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde şimdiye kadar 32 şüpheli veya doğrulanmış vaka bulunuyor.

The post Dünya Sağlık Örgütü Ebola Uyarısı Yaptı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/05/12/dunya-saglik-orgutu-ebola-uyarisi-yapti/feed/ 0
Haber Sokakta https://meydan1.org/2018/01/03/haber-sokakta/ https://meydan1.org/2018/01/03/haber-sokakta/#respond Wed, 03 Jan 2018 19:08:16 +0000 https://seninmedyan.org/?p=25399 Batı Afrika ülkelerinden Liberya’da yaşayanlar 17 yıldır sokakta hazırlanan Kara Tahta’dan haberleri okuyorlar. Monrovia’daki sokak gazetesi her gün kara tahta üzerine tebeşirle yazılan haberlerle okuyucularına ulaşıyor. Monrovia’da bir yol kenarında yer alan kara tahta gazetesi, ülkenin resmi dili olan İngilizce yayın yapıyor. Daily Talk Gazetesi Yayın Yönetmeni Alfred Sirleaf, 2000’den beri okuyucularını günlük ulusal ve […]

The post Haber Sokakta appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Batı Afrika ülkelerinden Liberya’da yaşayanlar 17 yıldır sokakta hazırlanan Kara Tahta’dan haberleri okuyorlar.

Monrovia’daki sokak gazetesi her gün kara tahta üzerine tebeşirle yazılan haberlerle okuyucularına ulaşıyor. Monrovia’da bir yol kenarında yer alan kara tahta gazetesi, ülkenin resmi dili olan İngilizce yayın yapıyor.

Daily Talk Gazetesi Yayın Yönetmeni Alfred Sirleaf, 2000’den beri okuyucularını günlük ulusal ve uluslararası haberler ile buluşturduklarını dile getirerek, “Kara tahta üzerine tebeşir ve fotoğraflar ile hazırladığımız gazetemiz, Liberyalılara ücretsiz haber sunmak amacıyla yayına başladı” dedi.

Sokak Gazetesinin 7 Kişilik Ekip ve Gönüllü Kadrosu Var

Haberlerin yanı sıra fotoğraflarla gazeteyi süslediklerini kaydeden Sirleaf, gazetenin 7 kişilik bir bir ekip tarafından çıkarıldığını ve ülkenin farklı bölgelerinden gönüllü gazetecilerin de haber gönderdiğini anlattı.

Gazetenin Gelirleri Reklam Panosundan

Sirleaf, “The Daily Talk sokak gazetesinin gelirleri birkaç reklamdan ibaret. Tahtanın reklam bölümüne bazı firmaların reklamlarını yazıyoruz. Onlar da bize kamera, kağıt, kırtasiye ürünleri gibi malzeme desteğinde bulunuyorlar” ifadelerini kullandı.

Elektriğiniz, TV’niz ve İnternetiniz Yoksa Dert Etmeyin Sokak Gazeteniz Var 

Sirleaf, insanların elektrik sıkıntısı nedeniyle televizyon, radyo ve internet gibi iletişim araçlarına ulaşamadığını dile getirerek “İnsanlar evlerine ya da işlerine giderken buradan geçiyor ya da araçlarında trafikte bekleyen insanlar gazetemizi birkaç dakika okuyarak gündemden haberdar oluyorlar” sözlerini dile getirdi.

Bütün Gazetelerden Önce Yayınlanıyor

Johnson, tebeşirle yazılan kara tahta gazetenin kendileri için çok önemli olduğu belirterek, “Bazen buradaki haberler ana akım medya yayın organlarından bile daha önce yayınlanıyor” ifadelerini kullandı.

The post Haber Sokakta appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/01/03/haber-sokakta/feed/ 0
“Galaksiler Arasında Kaybolmuş Karıncalar” – Merve Arkun https://meydan1.org/2017/02/24/galaksiler-arasinda-kaybolmus-karincalar-merve-arkun/ https://meydan1.org/2017/02/24/galaksiler-arasinda-kaybolmus-karincalar-merve-arkun/#respond Fri, 24 Feb 2017 10:20:03 +0000 https://test.meydan.org/2017/02/24/galaksiler-arasinda-kaybolmus-karincalar-merve-arkun/ Göçmenler ya da mülteciler… Onları sürekli bir grup olarak adlandırıyoruz. Sınırı geçenler, “yakalananlar”, geri gönderilenler ya da boğulanlar; kara kuru olanlar ve fakir coğrafyaların insanları… Onların kendi varlıklarını düşünmeden hepsini aynılaştırsak da yaşadıkları yeri, ailelerini, kültürlerini, geçmişlerini bırakıp daha iyi bir yaşam hayalinin peşinden yollara düşenler için yaşam çoğu zaman sözcüklerle ifade edebileceğimiz cinsten değil. […]

The post “Galaksiler Arasında Kaybolmuş Karıncalar” – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Göçmenler ya da mülteciler… Onları sürekli bir grup olarak adlandırıyoruz. Sınırı geçenler, “yakalananlar”, geri gönderilenler ya da boğulanlar; kara kuru olanlar ve fakir coğrafyaların insanları…

Onların kendi varlıklarını düşünmeden hepsini aynılaştırsak da yaşadıkları yeri, ailelerini, kültürlerini, geçmişlerini bırakıp daha iyi bir yaşam hayalinin peşinden yollara düşenler için yaşam çoğu zaman sözcüklerle ifade edebileceğimiz cinsten değil. Bilmedikleri ve tanımadıkları insanlar arasında, kimi zaman hiç konuşamadıkları bir dilin konuşulduğu yerlere mecbur bırakılanlar için anlatılanlar nafile.

Peki onları “göçmen” ya da “mülteci” kitleselliğinden ya da bir “tanım”a sıkıştırılmaktan çıkaran ne diye düşündünüz mü hiç? Aşmaya çalıştıkları sınırların “güvenlikleri” tarafından alıkonulmaları ve sonrasında “geri gönderilmeleri”, bindikleri botun devrilmesi, kaçakçıların ağzına kadar doldurduğu teknelerinin denizin ortasında batması, trajik ölümleri ya da maruz kaldıkları toplu katliamlar mı?

Alan Kurdi’yi unuttunuz mu?

Pateh Sabally, son iki sene içerisinde Afrika’dan İtalya’ya göçen 200 binin üzerindeki göçmenden yalnızca biriydi. Sabally’nin ismini eğer böyle okuyorsak, onun ölümünün trajikliğinden duyduğumuz bir kaygımız elbette yok demektir.

Pateh Sabally, geçtiğimiz ay Venedik’te bulunan Büyük Kanal’a atladıktan sonra görüntülendi ve onun henüz canlıyken kaydedilen görüntüleri birçok yerde yayınlandı. Yani söz konusu görüntünün kaydedildiği süre içerisinde Pateh aslında hayattaydı. Peki sonra ne oldu?

Pateh nehre atladıktan sonra kaydedilen görüntülerde boğulmakta olan Gambiyalı bir gencin dışında dikkat çeken başka şeyler de vardı. O boğulurken çekilen görüntülerde Pateh’e seslenenlerin konuştukları da açıkça duyuluyordu; “aptal ölmek istiyor”, “devam et, ülkene geri dön”…

Kaydedilen bu görüntü, Pateh’in gözden kaybolmasıyla son buldu. Ama hemen ardından, onun ölümüyle ilgili tartışmalar başladı.

Pateh boğulurken yanından geçen bir turist vapurundan kendisine atılan can simitlerini yakalayamadığından, ölümünün pek tabii “intihar” olabileceği belirtildi. Yani o da bugüne değin yaşamını yitiren sayısız göçmen gibi, içinde bulunduğu “büyük trajedi”nin kurbanı oldu. O boğulurken, birçok kişinin gözleri önünde yaşamını yitirirken, ölümü elbette yine kendi suçu oldu; Pateh’in yaşadığı bu “mağduriyet”i izleyenler ise tabi ki masumdu.

Daha iyi yaşamın peşinde bilmedikleri bir yola çıkan ve bu yolda çoğu kez yaşamını yitiren sayısız göçmen için yaşananları anlatabilecek sözcükler ya da yazılacak yazılar yok. 1995 yılında çekilen La Haine filminin o meşhur sahnesinde, gettolarda yaşayan göçmenler Vinz ve Hubert arasında geçen bir diyalog dışında; “Kendimi galaksiler arasında kaybolmuş bir karınca gibi hissediyorum”…

Merve Arkun

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 36. sayısında yayınlanmıştır.

The post “Galaksiler Arasında Kaybolmuş Karıncalar” – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/02/24/galaksiler-arasinda-kaybolmus-karincalar-merve-arkun/feed/ 0
”Refah Şovenizmi”- Merve Arkun https://meydan1.org/2016/06/25/refah-sovenizmi-merve-arkun/ https://meydan1.org/2016/06/25/refah-sovenizmi-merve-arkun/#respond Sat, 25 Jun 2016 14:35:58 +0000 https://test.meydan.org/2016/06/25/refah-sovenizmi-merve-arkun/ Geçtiğimiz günlerde, Reuters haber ajansı kaynaklı bir haber, farklı haber sitelerine eşzamanda düştü. Habere göre; Libya Kızılayı, Zuwara şehrinin kıyılarında 85 göçmenin cansız bedenini buldu. Haberin farklılık arz eden bir tarafı yok tabi! Buna benzer onlarca haber, her ay sayısız kanalda ve haber sitesinde veriliyor. Bir detay, göçmenlere ilişkin kaygısızlık yaratan haberler havuzunda eriyip gitti. […]

The post ”Refah Şovenizmi”- Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

epa05328920 A handout picture released by the Italian Navy shows people jumping out of a boat right before it overturns in Canal of Sicily off the Libyan coast, 25 May 2016. The Italian navy says it has recovered five bodies from the overturned migrant ship. Over 550 migrants on board were rescued safely. EPA/ITALIAN NAVY / HANDOUT HANDOUT EDITORIAL USE ONLY/NO SALES

Geçtiğimiz günlerde, Reuters haber ajansı kaynaklı bir haber, farklı haber sitelerine eşzamanda düştü. Habere göre; Libya Kızılayı, Zuwara şehrinin kıyılarında 85 göçmenin cansız bedenini buldu. Haberin farklılık arz eden bir tarafı yok tabi! Buna benzer onlarca haber, her ay sayısız kanalda ve haber sitesinde veriliyor.

Bir detay, göçmenlere ilişkin kaygısızlık yaratan haberler havuzunda eriyip gitti. Bu 85 göçmenin ne zaman öldüğü bilinmiyor. Bu kayıp detay, göçmenlere ilişkin bildiklerimizin bilmediklerimizden az olduğunun ispatı. Peki bu 85 insanın durumuna benzer başka vakalar yaşanmış olabilir mi? 2016 yılında aynı rotayı kullanan 49 bin kişiden 2500’ü aynı şekilde yaşamını yitirdi.

Göçmenlere ilişkin verilerimizin büyük bir çoğunluğu, uluslararası göçmen organizasyonları tarafından sağlanıyor. Bu organizasyonların bir kısmı doğrudan AB’nin ilgili komisyonlarına bağlı. Mevcut refahlarını bozmamak için göçmenler karşısında adeta demir kapı kesilen AB kaynaklı verilere güvenmek… Çaresizlik mi?

Demir Kapı

Avrupa’nın göçmen politikalarındaki demir kapı stratejisi yeni değil. 1970’lerden bu yana Avrupa’nın siyasi gündeminin bir parçası hep göçmenler oldu. Sınırlarına dahil ettiği göçmenlerin Avrupa toplumuna entegrasyonu da, zaman zaman göçmenlere yönelik ırkçı politik uygulamalar da aynı tutumun bir parçasıydı.

1990’larla beraber, Avrupa’da özellikle sağ kanat partilerin göçmenlere yönelik söylemlerinde yapısal bir değişim meydana geldi. Ülkedeki mevcut “refah”ın sınırlandırılmasına yönelik bu söylemin doğrudan hedefi göçmenlerdi. Avrupa’daki refahın, doğrudan Avrupalılara ait olması, “göçmenlerin bu refahı sömürmesine izin verilmemesi” gerektiği gibi söylemler, her ne kadar popülist gibi görülse de aynı söylemle iş yapanlar şu an Avrupa’nın birçok yerinde iktidarda bulunuyor.

Şovenizm

Refah, Avrupalı toplumun değerlerini içselleştiren ulusal, kültürel, etnik ya da ırksal olarak aynı sınıflandırmanın içinde bulunanlar için olmalıydı. Çünkü, bu refahı oluşturan kaynaklar, sözde etnik olarak homojen nüfus tarafından yaratılıyordu. Bu söylem ve onun dayandığı siyasa, sosyal bilimlerde refah şovenizmi diye adlandırılan bir olguya dayanıyor. Bugün Avrupa’daki ırkçı eğilimleri de, AB’nin son süreçte (ve aslında sadece son süreçte olmayan) takındığı tavrı da bu olgu üzerinden değerlendirmek, meseleyi etraflıca görmek açısından önemli.

Refah şovenizmi, aslında kapitalist ekonominin bilindik “kıt kaynaklar” teorisinden hareket eder. Kıt kaynaklar için etnik bir rekabet söz konusudur. “Toplumsal refaha” sahip coğrafyalarda, buraya sonradan eklemlenenlerin ya da işsizler gibi bu refahı oluşturmanın bir paydası olmadığı iddia edilenlerin bundan yararlanmasının önüne geçilmek istenir. Dolayısıyla, göçmen sayısının fazla olduğu tüm coğrafyalarda, her zaman, ekonomik ya da toplumsal kötüye gidişin esas sorumlusunun göçmenler olduğu iddia edilir.

AB’nin yakın süre içerisinde uygulamaya koyacağı yeni geri alım anlaşmaları da, söz konusu refahı muhafaza etme kaygısıyla oluşturulmuş startejilerdir. Strateji, aslında “refahı koruma” ardında; savaştan, açlıktan ya da ölümden “kaçarak”, Avrupa sınırına gelen göçmenlerden “korunma” amacını taşır. Avrupa’nın kendisinin yarattığını iddia ettiği refahın “gerçekten nasıl oluştuğu” sorgulanmadıkça; Avrupalı olmayanlara düşecek olan şey ise Avrupai senaryolarının çaresizliğine sıkışmak olacaktır…

AB Yeni Geri Gönderme Projelerine Hazırlanıyor

Yakın zamanda birçok siyasi tartışmayı da beraberinde getiren Geri Kabul Anlaşması, AB Göçmen Komisyonu tarafından geniş bir hale getiriliyor. Göçmen sayısını azaltmak için Afrika ve Ortadoğu’daki devletlerle yapılması planlanan bir dizi anlaşmaya hazırlanan AB, “ekonomik teşvik” yoluyla anlaşmaya varılan devletleri göçmenleri geri almaya ikna edecek. Anlaşma dahilinde, işbirliğine gitmekten imtina eden devletlere ilişkin bir dizi yaptırım da öngörülenler arasında.

Proje kapsamında ismi geçen devletler arasında ilk aşamada, Tunus, Nijer, Etiyopya, Mali, Senegal, Nijerya, Libya, Ürdün ve Lübnan yer alıyor.

Merve Arkun

[email protected]

 Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 34. sayısında yayımlanmıştır.

The post ”Refah Şovenizmi”- Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/06/25/refah-sovenizmi-merve-arkun/feed/ 0
” Afrika’nın İslamlaştırılması ” – Didem Deniz Erbak https://meydan1.org/2015/02/14/afrikanin-islamlastirilmasi-didem-deniz-erbak/ https://meydan1.org/2015/02/14/afrikanin-islamlastirilmasi-didem-deniz-erbak/#respond Sat, 14 Feb 2015 17:00:18 +0000 https://test.meydan.org/2015/02/14/afrikanin-islamlastirilmasi-didem-deniz-erbak/ Afrika’nın sömürgeleştirilmesinden, coğrafyanın bir köle ambarı olarak görülmesinden, kapitalistler için bir “ham madde” kaynağı olarak görülmesinden bahsedilince; aklımıza haklı olarak hep Avrupa geliyor. Her ne kadar, kıtanın sömürgeleştirilmesinde ve talan edilmesinde Hristiyan Avrupa başrolü kimseye kaptırmasa da, bölgeye 7. yüzyılda giren Müslüman Arapların  ve sonrasında Osmanlıların rolünü unutmamak gerekiyor. Hele ki Boko Haram ve El […]

The post ” Afrika’nın İslamlaştırılması ” – Didem Deniz Erbak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Afrika’nın sömürgeleştirilmesinden, coğrafyanın bir köle ambarı olarak görülmesinden, kapitalistler için bir “ham madde” kaynağı olarak görülmesinden bahsedilince; aklımıza haklı olarak hep Avrupa geliyor. Her ne kadar, kıtanın sömürgeleştirilmesinde ve talan edilmesinde Hristiyan Avrupa başrolü kimseye kaptırmasa da, bölgeye 7. yüzyılda giren Müslüman Arapların  ve sonrasında Osmanlıların rolünü unutmamak gerekiyor. Hele ki Boko Haram ve El Şebab gibi örgütlerin hakimiyet alanlarını genişlettiği bir zamanda ve Yeni Osmanlıcı perspektifi ile tekrar buraya oynamaya çalışan T.C Devleti’nin ve kapitalistlerinin kıta üzerine yaptıkları planlar konuşulurken, Afrika’nın İslamlaştırılması sürecini anlamak elzem hale geliyor! Bütün bu veriler, ister hristiyan, ister müslüman olsun, aslında tek  “inancı” daha çok güç ve daha çok para olan tüm sömürgecilerin ne yapmak istediklerini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

Müslümanlığın Afrika’da Yayılması

İslamiyet Afrika’ya ilk olarak, müslüman olduğu için Arap Yarımadası’nda ayrımcılığa uğrayan ve kaçmak zorunda kalan göçmenler tarafından taşınıyor. Ama İslam devletlerinin kıtaya girişi, 600’lü yılların ortalarına doğru gerçekleşiyor. İslam’ı yaymak için büyük bir ordu ile yola çıkan Arap General Amr ibn al-Asi, başta Mısır olmak üzere Bizans’ın kontrolünde olan birçok yeri işgal ederek hristiyanların bölge üzerindeki etkilerini kırıyor. Bu arada olan, bölgede yaşayan insanlara oluyor; hristiyan Bizans sömürgeciliğinden kurtulan halklar, bu sefer müslüman Arap istilaları ile karşı karşıya kalıyor. 8, 9 ve 10. yüzyıllarda ise Araplar, hakimiyetlerini Doğu Afrika’ya doğru genişletiyor; sömürgelerine Somali, Kenya ve Kızıldeniz kıyılarını katıyorlar. Daha sonraki süreçte kıta üzerindeki hakimiyeti zayıflayan Araplar, sahneyi dönemin etkili güçlerinden Osmanlı Devleti’ne bırakıyor.

Burada İslamiyet’in yayılması ile ilgili bir parantez açmak gerekiyor. Daha önceden söylediğimiz gibi, Müslüman Araplar, Hristiyan Avrupalılar gibi toplu katliamlara girişmeseler de; insanların dolaylı yollardan İslamiyet’e geçmeye zorlanması, coğrafyanın maddi kaynaklarının sömürülmesi ve yoğun bir “köle ticareti” trafiği oluşturulması gibi etkinliklerde bulunuyorlar. (Arapların 9. yy’dan 19. yy’a kadar köle ticaretinde hayli aktif olduğu görülüyor.) Bu dönemde önemli ticaret yolları üzerinden bir trafik işleten Araplar, bu yolla gittikleri bölgelerin ileri gelenleri, kabile şefleri ve zenginlerini müslümanlaştırarak yoksul tebaaların da müslümanlaşmasını sağlamışlardır. Dönemin kaynaklarına göre, sonraları Avrupalıların girişeceği modernleştirme adı altında kimliksizleştirme politikalarına burada da rastlanıyor. Kaldı ki, bugün kıtanın hem müslüman hem hristiyan bölgelerine baktığımızda, “modernleşmenin” ne kadar işe yaradığını; üretilmiş olan dini ve etnik savaşlarda görebiliyoruz.

Ve Osmanlı Sahneye Çıkıyor

Ortadoğu’daki Arap bölgelerinin Osmanlı’nın kontrolüne girmesinden sonra, Doğu Afrika’daki Arap kontrolü de zayıflamıştır. Osmanlılar 16. yüzyıl başlarında Afrika’nın kuzeyinden başlayarak Akdeniz’in güney sahilleri boyunca, Atlas Okyanusu kıyılarına kadar ilerlemişlerdir. Öte yandan, Kızıldeniz’in batı sahilleri boyunca ilerleyerek Hint okyanusu kıyılarına kadar ulaşmışlardır. Osmanlı’nın “köle ticareti” geleneğini devam ettirdiği görülürken, imparatorluğun girdiği her yerde uyguladığı ağır vergilendirme, asker talebi ve devşirme politikası, burada da devam etmiştir. Osmanlı’nın kıtaya girişiyle neredeyse aynı dönemde, Avrupalılar da yüzlerini buraya dönmüştür. 15. yy’da Hollandalılar Güney Afrika kıyılarını alırken, Portekizliler Angola ve Mozambik kıyılarını yerleştiler. İngilizler ise Gine Körfezi kıyılarına yerleştiler. Bu arada Fransızlar da, Afrika’ya 16. yy’da Senegal üzerinden, Batı Afrika kıyılarına girmeyi başardılar. Bundan sonraki süreçte, hakimiyet alanlarında giderek zayıflayan Osmanlı ile Avrupa arasındaki sömürge mücadelesi başlamış oldu. Bazı kaynaklar, bunun Osmanlı’nın Afrika’yı korumak için sömürgeci Avrupalılarla savaşı olduğunu söylese de, bu kelimenin tam anlamıyla iki dev arasında bir kapışmaydı ve her zaman olduğu gibi, filler tepişirken çimenler eziliyordu. Yoksul Afrikalıları, yeni ve uzun bir sömürge dönemi daha bekliyordu.

T.C.’nin Afrika Çıkarması

T.C Devleti’nin son dönemlerde Afrika’ya düzenlediği ziyaretler, cemaatle yapılan Afrika’daki okullar kavgası, geçmişte buraya yapılan akınları anımsatıyor. Özellikle müslümanlığın yaygın olduğu bölgelere bu referansla girmeye çalışan T.C, “Avrupa, Afrika’nın sadece madenlerini görüyor; biz ise burayı kalp gözüyle görüyoruz.” diyor. Fakat T.C’nin Afrika’ya yaptığı her ziyaret sırasında, yanında müteahhitleri, iş adamlarını ve fabrikatörleri götürmesi; bunların kalp gözlerinin de sadece gücü ve parayı gördüğünü gösteriyor. Her fırsatta “Osmanlı’nın Afrika’da izlediği hoşgörü politikasına” gönderme yapan Erdoğan, oraya kurmak istedikleri iplik fabrikaları, madenler, baraj inşaatları ile sömürgeci Osmanlı’nın izini takip ettiklerini açıkça beyan ediyor. Aslında yeni T.C devleti, yeni sömürücü yöntemlerle, eski atalarının izinden gidiyor!

Yüzyıllardan beri farklı hakim güçlerin talan ettiği Afrika coğrafyası, kimi zaman Hristiyanlık, kimi zamanda Müslümanlık referans alınarak kimliksizleştirilmeye; Afrika halkları yaşam biçimlerinden, inanışlarından ve kültüründen koparılarak “modernleştirilmeye” çalışılıyor! Yani kapitalizmin köle ve “ham madde” deposuna dönüştürülmeye devam ediyor. Çoğu zaman halkların büyük dirençleriyle karşılaşan bu saldırılar, bugün de hem klasik yöntemlerle hem de yeni yöntemlerle sürdürülüyor. Bugün Afrika’da yaşanan etnik ve dini çatışmalar, Boko Haram’ın ve benzeri örgütlerin giriştiği toplu katliamların müslümanlara ya da hristyanlara mal edilmeye çalışılması da bu yeni taktiklerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Fakat bizler biliyoruz ki, bu coğrafyada “üretilen şiddetin” babası ezilmişlik boyutunda aynı kaderi paylaşan Müslüman ya da Hristiyanlar değil, tıpkı geçmişteki gibi Müslümanlığı ve Hristiyanlığı referans göstererek saldıran efendilerdir!

Didem Deniz Erbak

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” Afrika’nın İslamlaştırılması ” – Didem Deniz Erbak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/02/14/afrikanin-islamlastirilmasi-didem-deniz-erbak/feed/ 0
“Çocuklar”Günce Akpınar https://meydan1.org/2015/02/11/cocuklargunce-akpinar/ https://meydan1.org/2015/02/11/cocuklargunce-akpinar/#respond Wed, 11 Feb 2015 14:00:46 +0000 https://test.meydan.org/2015/02/11/cocuklargunce-akpinar/ Kenya’nın başkenti Nairobi’de bulunan Langata Road ilkokulunda okuyan çocukların oyun alanı, bir şirket tarafından otopark yapılmak üzere gasp edildi. Oyun alanı, etrafına duvar örülerek ve demirden kapılarla kapatıldı. Bunun üzerine çocuklar, ellerinden alınan oyun alanlarını geri almak için ağaç dalları ve pankartlarla yürüyerek, oyun parkının etrafına dikilen duvarları yıktılar. Bunun üzerine polis, yaşları 6 ila […]

The post “Çocuklar”Günce Akpınar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Kenya’nın başkenti Nairobi’de bulunan Langata Road ilkokulunda okuyan çocukların oyun alanı, bir şirket tarafından otopark yapılmak üzere gasp edildi. Oyun alanı, etrafına duvar örülerek ve demirden kapılarla kapatıldı. Bunun üzerine çocuklar, ellerinden alınan oyun alanlarını geri almak için ağaç dalları ve pankartlarla yürüyerek, oyun parkının etrafına dikilen duvarları yıktılar. Bunun üzerine polis, yaşları 6 ila 13 arasında değişen öğrencilere önce biber gazı ve sonra köpeklerle saldırdı.

Bir tarafta yaşamı, yaşam alanlarını savunan insanlar, çocuklar vardı. Diğer tarafta ise, daha fazla kar etmek dışında hiçbir şey düşünmeyen patronları korumak için her türlü vahşeti meşru gören devletin silahlı adamları.

Afrika’da her yıl iki bin çocuk sömürü koşullarından öldürülüyor. Devlet, çocukların oyun oynamasını değil; büyük ellerin yapamadığı işleri küçük elleriyle yapmasını istiyor. Devletler, sömürüye ve tahakküme itaat etmeyenlere saldırıyor, vicdanlarsa adalet için direniyor.

Bu görüntüler bize hiç yabancı değil. Aynı görüntüleri Amed’de köyüne kalekol yapılmasını protesto eden Medeni’den hatırlıyoruz. Roboski’de evine ekmek götürmeye çalışırken devletin bombaladığı 22’si çocuk yaşta olan kardeşlerimizden, Cizre’de kardeşlerinin katledilmesine karşı sokaklarda olan Nihat’tan, Ümit’ten hatırlıyoruz, Okmeydanı’nda Berkin’den.

Hatırlamak da ne, hiç unutmuyoruz ki. Daha geçtiğimiz ayda altı çocuğun öldürüldüğü bu coğrafyada, yüzlerce fotoğraf karesi kazındı hafızalarımıza. Devletin kurşunuyla yitirdiklerimiz, artlarında hayallerini, umutlarını bıraktılar. Yaşamlarının baharında kesilen nefeslerinin ardından, yakamıza değil öfkemize takmak için kesilen fotoğrafları kaldı kocaman gözleriyle gülümseyen.

Devletin ve televizyonların haberini “eli taşlı teröristler” diye verdiği çocuklar Cizre’de, Amed’de, Kızıltepe’de, İstanbul’da ya da Kenya’da, Kürdistan’da, Meksika’da… Devlet ölüm olup yağıyor yaşamlarımıza. Devletler, ayrımsız bir şekilde sömürü ekiyor topraklara, ölüm hasat ediyor.

Çocuklarsa ellerinde taşlarıyla isyanı ekiyorlar dünyaya, devrimi biçiyorlar.

 

Günce Akpınar

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Çocuklar”Günce Akpınar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/02/11/cocuklargunce-akpinar/feed/ 0
“Cadı Avı Sürüyor”- Didem Deniz Erbak https://meydan1.org/2014/10/30/cadi-avi-suruyor-didem-deniz-erbak/ https://meydan1.org/2014/10/30/cadi-avi-suruyor-didem-deniz-erbak/#respond Thu, 30 Oct 2014 15:33:49 +0000 https://test.meydan.org/2014/10/30/cadi-avi-suruyor-didem-deniz-erbak/ Geçtiğimiz günlerde Tanzanya’nın doğusunda yer alan Murufiti kasabasında, cadı olduğu düşünülen 7 kişi kasabalılarca katledildi. Önce palalarla parçalanan kurbanlar, sonra yakılarak katledildi. Üstelik bu katliam Afrika’daki ilk cadı avı değildi, Afrika’nın sömürgeleştirilmesi sürecinde Avrupalılardan miras kalan bu acımasız gelenek, dünden bugüne Afrika’da birçok toplu kıyıma neden olmuştu. Sadece Tanzanya’da her yıl 500 kişi cadı oldukları […]

The post “Cadı Avı Sürüyor”- Didem Deniz Erbak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Geçtiğimiz günlerde Tanzanya’nın doğusunda yer alan Murufiti kasabasında, cadı olduğu düşünülen 7 kişi kasabalılarca katledildi. Önce palalarla parçalanan kurbanlar, sonra yakılarak katledildi. Üstelik bu katliam Afrika’daki ilk cadı avı değildi, Afrika’nın sömürgeleştirilmesi sürecinde Avrupalılardan miras kalan bu acımasız gelenek, dünden bugüne Afrika’da birçok toplu kıyıma neden olmuştu. Sadece Tanzanya’da her yıl 500 kişi cadı oldukları gerekçesiyle katlediliyor.

Cadılık fikri ya da cadılık ithamı köken olarak ‘Ortaçağ Avrupası’na dayanır. Pek çoğumuzun da bildiği gibi, Ortaçağ Avrupa’sını adeta veba gibi kasıp kavuran; çoğunluğunu kadınların oluşturduğu yığınla insanın katledilmesine neden olan bir ithamdır. Feodal Hristiyan ve erkek algı içerisinde kendinden olmayana, asilere, dönemin ideolojisine ve ahlakına bir şekilde ters düşen “öteki”lere bahşedilen bir unvan olagelmiştir. Çünkü cadı diye anılanlar, Pagan geleneklerini sürdürmeye devam eden “şifacı ya da büyücü” kadınlar olarak Hristyanlığa, dul ya da kocası ölmüş yaşlı kadınlar, erkek baskısından kurtulmuş “başıboş” kadınlar olarak erkek egemen anlayışa ve bu ikisiyle beraber potansiyel asiler olarak köleci düzene tehdit oluşturdukları için “öteki” addedilerek yok edildiler.

Cadılık, yeni kıtaların keşfiyle bu kıtalara taşınmış. Kötü ile özdeşleşmiş “cadı” figürlerine rastlanmayan Amerika ve Afrika kıtasında da kendisine yeni ama tanıdık bir anlam bulmuştur. Uygar dünyanın aksine komünal değerlere bağlı, doğayla barışık yaşayan ve kadının henüz değerini yitirmediği bu topluluklar, kötü, pislik, asi, ilkel ve tembelle özdeşleştirilerek aynı Avrupalı kader ortakları gibi cadı diye anılmaya başlanmış ve bu girişilen büyük katliamların bahanelerinden biri olarak sayılmıştır.

Sömürgeci akıl, tahakküm altında tuttuğu topluluğu böler, parçalar ve yönetilmesi daha kolay hale getirerek onu homojenleştirir. Herkesi ve her şeyi özünden kopartıp bir bulamaç haline getirir. Bu bulamacın içerisinde “öteki” kabul görmez. İtilir. Genel kabullere uymayan ya da sistemin gidişatını tehdit eden herkes ve her fikir ötelenir. Kötü addedilir. Avrupalı işgalciler de, cadılık suçlamasıyla bu kıtalarda aynı şeyi yapmıştır. Bir yandan cadı addettiklerini kendi katlederken diğer yandan köklerinden ve inanışlarından kopartıp Hristiyanlaştırdığı yerli halkı birbirine kırdırmak için cadılık mitini yerlilere zikretmiştir. Böylece hala eski geleneklerini sürdürmeye çalışan, ilkel, asi, şifacı, büyücü ve tembeller kendi halklarınca katledilecek hem de kendisini sömürene yönelmesi gereken kolektif öfke yerlilerin kendi içinde patlayacaktır.

Cadılık, rahatsız olduğundan kurtulmak aynı zamanda da tebaasını daha rahat kontrol etmek için muktedirin uydurduğu bir yalandır. İşte bu yüzden her iktidar, her dönemde kendi cadısını yaratmıştır. Sovyetlerle soğuk savaş halinde olan “Truman ABDsi”nde alakalı alakasız her muhalifin ajan diye içeriye tıkılmasına tarihte “cadı avı” diye anılması boşuna değildir.

Her ne kadar yok edilmek, ötelenmek istenen herkese cadı denmese de, maruz kaldıkları baskılar “cadı”larınkiyle aynıdır. Öteki; kaba, pislik, yumuşak, hain, ilkel ve günahkardır. “Yavuz Selim Osmanlısı”nda katledilen Aleviler, Işid ve T.c’nin kurtulmak istediği Kürtler, erkek egemen algının yutmak istediği kadınlar ve eşcinseller cadıdırlar. Cadı, muktedirlerin iktidarlarını devam ettirmesine engel olabilecek potansiyeli bulunduran herkestir.

Avrupa’da Ortaçağ’da var olup sonra ortadan kaybolan bir geleneğin Afrika’da hala yaşatılıyor olmasının nedeni kimilerinin kast ettiği gibi o bölge halkının cahilliği ya da geri kalmışlığı değil; ezenlerin ezilenleri kontrol etmekte ve onları birbirine düşürmekte kullandığı bir strateji olarak cadılığın bugün bile geçerliliğini koruyor olmasıdır! Keza olayların bundan sonraki gelişimi de böyle seyretmiştir.

Afrika’da her yıl binlerce insan cadı olduğu gerekçesiyle katlediliyor ya da yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kalıyor. Kıtadaki birçok devlet, yaşanan kıtlığın, hastalıkların ve yoksulluğun nedenini açık açık cadılara bağlıyor. Örneğin Batı Afrika ülkelerinde ortaya çıkan tetanos salgının birçok kişiyi yok etmesi üzerine devlet bir radyo yayını yaparak sorumluların cadılar olduğunu söylemiş ve birçok yaşlı kadın, dul ve çocuk katledilmiştir. Sadece Tanzanya’da 2005 – 2011 yılları arasında 3000 kişi cadı oldukları gerekçesiyle yakılmış, 1996 yılında Güney Afrika’da yerel mahkemelerce cadı diye anılan 300 kişi öldürülmüştür.

 

Didem Deniz Erbak

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 22. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Cadı Avı Sürüyor”- Didem Deniz Erbak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/10/30/cadi-avi-suruyor-didem-deniz-erbak/feed/ 0