The post Afrin’de Bombalı Saldırı: Onlarca Kişi Hayatını Kaybetti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Suriye’nin Afrin ilçesinde bomba yüklü yakıt tankeriyle düzenlenen saldırı gerçekleşti. Euronews Türkçe’nin haberine göre saldırıda en az 40 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi de yaralandı.
Saldırı, Afrin ilçe merkezinde sivillerin yoğun olarak bulunduğu pazar yerinde bomba yüklü mazot tankerinin infilak ettirilmesiyle gerçekleşti. 40’dan fazla kişinin öldüğü belirtilen saldırıda can kaybının artabileceği belirtiliyor.
Hatay Valiliği saldırıyla ilgili açıklama yaparken aracı olay yerine götüren kişinin yakalandığını iddia ederken yaralıların tedavilerinin ise Afrin ve Hatay’daki hastanelerde sürdüğünü belirtti.
ANF Türkçe’nin haberine göreyse TC askerleri ve TC devletine bağlı Sultan Murat çete grubunun kaldığı nokta yakınlarında gerçekleşen saldırıda en az 15 çete ölürken, çok sayıda çete de yaralandı. Patlamanın, çetelerin merkezine dönüştürülen eski belediye merkezi yakınlarında bomba yüklü bir tanker saldırısı sonrası gerçekleştiği belirtildi.
Suriye cephesindense henüz bir açıklama gerçekleştirilmedi.
The post Afrin’de Bombalı Saldırı: Onlarca Kişi Hayatını Kaybetti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “İşgalin, Katliamın Lokumu Olmaz” Diyen Boğaziçililer’in Mahkemesi Yapıldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Afrin’e yönelik ÖSO adı altındaki cihatçı çeteler ve TSK’nin işgali sırasında, bir grup faşistin Boğaziçi Üniversitesi’nde lokum dağıtmak istemesine, devrimciler müdahale etmiş ve düzenledikleri karşı eylemle “İşgalin katliamın lokumu olmaz” şeklinde pankart açmışlardı. Bu eylem sonrası bizzat Erdoğan’ın talimatı ile eylemci öğrenciler gözaltına alınarak tutuklanmıştı.
6 Haziran’da tahliye edilen Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşması öncesi Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi önünde eylem gerçekleştirildi. Eylem sonrası başlayan duruşmada Boğaziçililer’in savunmaları yapıldı. Avukatların söz almasının ardından duruşma sonunda mahkeme heyeti, Boğaziçililer’in yurt dışı yasaklarının kaldırılmasına, bir sonraki duruşmanın 19 Mart 2018’de saat 10.30’da görülmesine karar verildi.
The post “İşgalin, Katliamın Lokumu Olmaz” Diyen Boğaziçililer’in Mahkemesi Yapıldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Devletler Sahada – Gökhan Soysal appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>“Hazır ol Rusya çünkü füzeler geliyor” 11 Nisan’da atılan bu tweet, düğmeye bastığında sadece sosyal medyada bir yazı paylaşabilen birisinden değil milyonlarca insanı etkileyebilecek kitle imha silahları kullanabilen birisinden geliyor: ABD Başkanı Trump’tan. Trump bu tweeti, Şam’ın hemen yanı başında bulunan Doğu Guta’da kimyasal silah kullanıldığı iddialarından sonra Rusya’nın Suriye’ye atılacak füzeleri imha edeceğini açıklamasından sonra paylaştı. Bu tweetten sonra Ortadoğu’da önceden kısık sesle söylenen savaş ihtimali yüksek sesle konuşulmaya başlandı. 14 Nisan’da da ABD, İngiltere ve Fransa, Rus askeri güçlerinin olmadığı alanlara yönelik olarak Suriye’nin başkenti Şam, Hama, Humus, Dera ve Süveyda kentlerine yönelik hava saldırısı düzenledi.
“Afrin Sorunu”
Suriye’de gündem aslında TC Devleti’nin saldırısı sonrası Afrin üzerinde yoğunlaşmıştı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bir basın toplantısı sonrası kendisine sorulan soru üzerine Afrin’in kontrolünün Suriye’ye verilmesi gerektiğini söylemiş; bunun üzerine TC Devleti Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise Afrin’in kontrolünün Suriye’ye bırakılmayacağını belirtmiş, Erdoğan ise “Yeri geldiği zaman Afrin’i, Afrinlilerin kendisine bizzat teslim edeceğini” açıklamıştı. Ancak halihazırda Rusya kendisi için Afrin’in o kadar önemli olmadığını, TC kuvvetlerine hava sahasını açarak göstermişti.
Soğuk Savaş Sonrası Yaşanan En Ciddi Diplomatik Kriz
Soğuk Savaş döneminden bu yana Rusya ile Batı arasında yaşanan en ciddi diplomatik gerginlik, eskiden Rus askeri istihbaratı için çalışan ancak İngiliz gizli servisine bilgi sattığı için Rusya’da hapis cezasına çarptırılan ve 2010 yılındaki casus değişiminde İngiltere’ye taşınan Sergey Skripal ve kızı Yulya Skripal’in zehirlenmesiyle başladı. İngiltere Başbakanı Theresa May, zehirlenmenin üzerinden pek de bir süre geçmeden Skripal ve kızına yönelik saldırıdan “büyük ihtimalle Rusya’nın sorumlu olduğu” sonucuna vardıklarını açıkladı. Bu açıklamanın kısa sürede yapılması ve açıklamanın ardından da birçok Rus diplomatın sınır dışı edilmesi nedeniyle Rusya tarafı bu olayı kendisinin devletler arası alanda soyutlanması için yapılan bir tezgah olarak gördü.
İngiltere’ye bu konuda destek olduklarını açıklayan 20’den fazla devlet, sınırları içerisinde bulunan toplamda 110’dan fazla Rus diplomatı sınır dışı etme kararı alması üzerine Rusya da buna karşılık 23 İngiliz diplomatı olmak üzere İngiltere’ye destek veren 23 ülkeden 59 diplomatı sınır dışı etme kararı aldı.
Gerginlik Suriye’ye Taşınıyor
İngiltere (Batılı Devletler) ile Rusya’nın aynı dönemde karşı karşıya gelmesinin sebebi sadece ajan krizi değil. Karşı karşıya geldikleri bir diğer alan da Suriye, Doğu Guta. Suriye ve Rusya’nın ele geçirdiği Doğu Guta uzun zamandır cihatçıların elindeydi. Rusya, Suriye’nin saldırıları sürerken cihatçılara ateşkes çağrısı yapmış ancak bu süre içinde cihatçılarla savaşılırken siviller de katledilmişti. 7 Nisan’da ise Suriye tarafından Doğu Guta’da kimyasal saldırı gerçekleştirildiği iddia edildi.
Ateşkes görüşmelerine katılan bölgenin hakim gücü İslam Ordusu’nun teslim şartlarını reddetmesi üzerine Suriye tekrar operasyonlara başlamıştı. Batılı çevrelerde uzlaşılan iddiaya göre savaşta yorulan ve Duma’da tıkanan Suriye ordusu, tahliye anlaşmasını İslam Ordusu’na kabul ettirebilmek için kimyasal silah kullandı. Rusya ve Suriye ise kimyasal silahla saldırı iddialarını reddederek bunun Amerikan, İngiliz ve Fransız müdahalesini kışkırtmak için sahnelenen bir tezgâh olduğunda ısrar ediyor. Suriye’nin hem genel anlamda hem de Doğu Guta’da kazanacağından eminken uluslararası güçlere saldırı bahanesi vermeyeceği de bir başka iddia. ABD Başkanı Trump’ın, “IŞİD’in canına okuyoruz. Suriye’den çok yakında çıkıyor olacağız. Artık diğerleri (oradaki durumu) halletsin” demesinin ardından ABD’nin, Suriye’den çekilmesini engellemek için kimyasal saldırı provokasyonu yapıldığı iddiaları da var. Son iddia yine Rusya’dan geldi. Rusya, kimyasal saldırının ajan krizinde temel muhatabı olan İngiltere’den gelen talimatlarla sahnelendiğini öne sürdü.
Suriye’de Fransa, Irak’ta TC Askeri Güçlerini Arttırma Peşinde
Tam burada İngiltere ve ABD’nin yanında Suriye’ye saldıran Fransa’ya parantez açmak gerekiyor. Trump’ın, Suriye’den çekileceğiz açıklamasına denk gelen günlerde Fransa Cumhurbaşkanı Macron, YPG/PYD heyetini kabul ettikten sonra Fransız askerlerinin Menbiç’e konuşlanacağını duyururken “Kürt yetkililere destek sözü verdik” açıklamasında bulundu. TC Devleti’nin güvenlik kaygılarının farkında olduklarını belirten Fransa Cumhurbaşkanı, YPG/PYD ve Türkiye arasında arabuluculuk yapabileceklerini de ifade etti. Ancak Fransa’nın bu hamleleri, özellikle arabuluculuk teklifi, TC Devleti tarafından sert açıklamalarla karşılandı.
TC Devleti’nin ise devletlerarası alanda manevra kabiliyeti gittikçe azalıyor. TC Devleti, Afrin’e ancak Rusya’nın Suriye hava sahasını açarak saldırıya olur vermesiyle saldırabilirken bu sefer kimyasal saldırı konusunda Rusya’yı karşısına alıyor. TC Devleti, Doğu Guta’da Rusya’ya karşı Amerika, İngiltere ve Fransa ile birlikte gözüküyor; Afrin saldırısında ırkçı kesimle kol kola hareket ederken Doğu Guta’da bu sefer birden tüm müslümanların sesi oluveriyor. TC Devleti’nin “Batı cephesinde” Fransa ile ilişkileri gerginken yanında yer aldığı İngiltere’nin ajan krizindeki tavrı gibi Rus diplomatlara ise bir yaptırım uygulayamıyor. Yani TC Devleti için durum içinden çıkılmaz bir hale doğru hızla gidiyor. Tüm bunlar olurken Şengal’e saldırabileceğini söylemekten de geri kalmıyor.
“Afrin İle Bu İş Bitmeyecek”
Erdoğan Trabzon’da yaptığı bir konuşmada, “Afrin ile bu iş bitmeyecek dedik. Sincar’a (Şengal) da gireceğiz dedim. Oraya da operasyonlar başladı.” dedi. Bu açıklamanın ardından Irak Savunma Bakanlığı’ndan “Topraklarına yönelik her türlü dış saldırıya karşı Irak, eli boş durmayacaktır.” şeklinde sert bir açıklama geldi. Irak ordusu, bu açıklamalardan sonra aralarında Haşdi Şabi birliklerinin de bulunduğu büyük bir askeri gücü Şengal’e gönderdi. İddialara göre PKK’nin Şengal’den çekilmesi karşılığında bölgedeki yerel güçler Irak hükümetinin himayesi altına girecek, maaşları da Bağdat’tan ödenecek.
TC Devleti ile Irak arasında bu askeri gerginliğe benzer bir gerginlik Başika konusunda da yaşanmış; Başbakan Binali Yıldırım’ın Irak Başbakanı Haydar el İbadi ile görüşmesinden sonra Irak Devlet Televizyonu, “Türk askerinin Başika’dan çekilme konusunda” anlaşma çıktığını duyurmuştu. TC Devleti, askeri güçleriyle hala Başika’da. Devletlerarası alanda TC Devleti’nin askeri üs kurduğu hiçbir bölgeyi terk etmediği ise akılda tutulan verilerden biri.
Soğuk Değil Ama Sıcak Savaş Tehlikesi
Suriye’de de durum artık iyiden iyiye vekalet savaşından çıkmış durumda. Ukrayna konusunda Rusya ile karşı karşıya gelmesine rağmen beklenen tepkiyi vermedikleri yönünde eleştirilen İngiltere ve Fransa, Rusya’ya karşı ajan kriziyle de birlikte daha açık oynamaya başladı. ABD, Fransa ve İngiltere 14 Nisan tarihindeki saldırıyla yetinip daha önceki saldırısı gibi simgesel bir saldırıda mı karar kılacak yoksa Suriye hükümetinin devirmeye yönelik bir saldırıya mı girişecek şu aşamada özellikle Trump baştayken bilinmez. Yakın zamanda Trump’ın uzun zamandan beri yapması gereken değişiklik yapıldı ve Dışişleri Bakanı Tillerson görevden el çektirilerek yerine daha şahin bir isim olarak değerlendirilen CIA Başkanı Mike Pompeo getirildi. CIA’in başına da işkence uygulamasıyla ünlü Gina Haspel’in getirilmesi akıllarda tutulduğunda büyük bir savaşın çıkma ihtimalinin pek de az olmadığı açık. ABD, İngiltere ve Fransa ittifakına karşı Rusya’nın yanında ABD ile “ticaret savaşı” içinde olan Çin ve ABD’nin her fırsatta terörist devlet söylemleriyle andığı İran dururken savaş hiç olmadığı kadar yüksek bir ihtimal. Veriler akılda tutulursa soğuk bir savaştan daha çok sıcak savaş ihtimali gerçekçi hale geliyor.
Gökhan Soysal
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 45. sayısında yayınlanmıştır.
The post Devletler Sahada – Gökhan Soysal appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post YÖK’ten Öğrencilere: “Milli Hassasiyet” Sebebi İle Yeni Cezalar Geliyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Boğaziçi Üniversitesi’nde ÖSO ve TSK’nın Afrin’e yönelik işgalinin ardından faşit bir grup lokum dağıtmak istemiş, üniversitedeki diğer öğrenciler tarafından “işgalin, katliamın lokumu olmaz” denilerek engel olunmuştu.
YÖK, üniversitede yaşanan gerilimi “milli hassasiyetimizi derinden yaralayan üzücü hadise” olarak değerledirip terör örgütü söylemleri diyerek resmi söylemler dışına çıkılması halinde öğrencilere 15 gün içerisinde yeni disiplin cezaları getirmesi bekleniyor.
The post YÖK’ten Öğrencilere: “Milli Hassasiyet” Sebebi İle Yeni Cezalar Geliyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Boğaziçi Üniversitesi’nde İşgal Provokasyonu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Bu sabah, İstanbul-Boğaziçi Üniversitesi’nde bir grup faşist, “Afrin lokumu” dağıtarak Afrin işgalini ve şehirde yaşanan katliamları, yağmaları kutlayan bir masa açtı. Savaş karşıtı öğrenciler “İşgalin Katliamın Lokumu Olmaz” pankartıyla ve savaş karşıtı sloganlarla grubu protesto etti. Tepkiler üzerine masa kaldırıldı ve faşist grup dağıldı.
Eylem sonrasında okul kapısından çıkan 3 savaş karşıtı öğrenci gözaltına alındı. Polis tarafından kampüsteki öğrenciler dağılana kadar gözaltından bırakılmayacakları söylenerek şantaj yapıldı. 3 öğrenci hala gözaltında.
The post Boğaziçi Üniversitesi’nde İşgal Provokasyonu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Efrîn’de Son Durum (Harita) appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Efrîn’de Son Durum (Harita) appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Devletin Barış Hali de Savaş Hali de Kapitalizm İçin Aynı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Uluslararası ilişkiler, devletlerarası arenadaki egemen aktörlerin diğer egemen aktörler karşısındaki hareket tarzlarını açıklamaya ve tahmin etmeye yönelik geliştirilen teorik yaklaşımların olduğu bir disiplindir. Bu disiplinin ortaya çıkışına zemin hazırlayan gelişmeler çoğunlukla savaşlardır.
Savaşlar, uluslararası sistemin aktörlerini dönüştürme ve devletlerarası düzeni değiştirme işlevine sahiptir. Bu nedenle, barış kavramı bu disiplinde, bu devletlerarası düzenin dolayımı olarak kalmıştır. Ancak özellikle son dönemde, bu noktada farklı girişimler vardır. Bunda devletlerin içerisine girdiği söylemsel değişiklikler etkilidir.
Çıkar odaklı reelpolitik, “komşularla sıfır sorun politikası” gibi değişikliklere uğramıştır. Bu değişikliğin söylemsel olmaktan ileri gidemediği, gidemeyeceği bir zamanın içindeyiz. Reelpolitikte odak noktasının ne olduğunu kaçırdığımızda, siyasal analizin bağlamını kaybedebiliriz. Bu odak noktasının ne olduğunu hatırlatalım: kapitalist çıkarlar.
Afrin Saldırısının Siyasi Boyutu
20 Ocak’ta başlayan saldırıyı, ABD’nin oluşturmak istediği “Sınır Koruma Gücü”nde SDG’yi konumlandıracağı açıklamasının tetiklediği biliniyor. Sınırlarının güvenliği, saldırının bir mantığa oturtulmasından başka bir anlam taşımıyordu. Ancak mantıksız olan, saldırının ABD nüfuz bölgelerinde yani Fırat’ın doğusunda değil, Afrin’de başlamasıydı. Beklenenin aksine, bu yeni duruma bölgedeki iki önemli aktörden de net bir karşı çıkış gelmedi.
Afrin saldırısı, ABD ve Batı devletlerinin şerh koysa da karşı çıkmadığı bir saldırı. Bunun nedeni, bölgedeki Rusya nüfuzunun sınırlandırılması isteği. “Afrin bizim operasyon sahamız değil” açıklamasının da Rusya’yı siyasi, askeri ve diplomatik açıdan zor durumda bıraktığı bir gerçek. Ancak ABD ve Batı devletlerinin bu utangaç karşı çıkışları bir strateji değişikliği olarak okunabilir mi? Ya da politik bir ilkesizlik?
SDG’nin Fırat’ın doğusuna çekilmesi, ABD’den art arda yapılan “SDG ile ittifakımızı sürdüreceğiz” açıklamaları, SDG’nin aynı zamanda Esad ile anlaşma zeminini ortadan kaldırıyor ve Fırat’ın doğusunda, İran ilerleyişini durduracağı var sayılan nüfuz bölgesinde varlığını sürdürmeye itiyor. Tabi ABD’nin başka bir planı yoksa…
Buna rağmen Rusya’nın da tavrının “sınırlı saldırıya” izin vermesi, ister istemez bunun bir İdlib pazarlığı olma ihtimalini gündeme getiriyor. Suriye’de IŞİD karşıtı mücadele sürerken Rusya ve Esad ordusunun İdlib’e bir operasyon yapıp gücünü bölmediği biliniyor. Bununla beraber, Halep de dahil olmak üzere, Suriye’nin geri kalanındaki radikal islamcıları İdlib’te toplamayı tercih etmesi, önemli bir stratejinin parçası. Rusya ve Esad rejimi İdlib’teki grupları, karşısında savaşılması gereken cihatçılar olarak görüyor. İdlib’tekileri Suriyeli muhalifler olarak gören TC ise Afrin saldırısıyla, İdlib’te sıkışmış durumda bulunan bu silahlı gruplara bir alan kazandırmayı hedefliyor.
2017’de IŞİD’in yenildiğini, 2018’in ise Heyet Tahrir Eş-Şam ve El Nusra’yla (dolayısıyla El Kaide’yle) mücadele yılı olacağını ilan eden Rusya, TC’nin ÖSO’yla beraber başladığı “sınırlı saldırı”ya neden karşı çıkmıyor? ÖSO, rejim tarafından açık bir şekilde terörist olarak tanımlanıyor. Rusya’nın Azez-Tel Rıfat hattındaki saldırılara karşı TC’ye yönelik politikası bu kadar netken Afrin saldırısında stratejisini neden değiştiriyor?
Tüm bu verilere karşın TC Rusya nezdinde “güvenilmez” bir imaja sahip. Bu nedenle Rusya’nın Kürtlerle, Esad rejimi üzerinden kurulacak federasyon benzeri yeni bir ilişki inşa etmek istediği sıklıkla dile getiriliyor. Fakat bu durum da değişme potansiyeli taşımıyor mu?
Afrin’e yönelik saldırı, Suriye’deki savaşta oyun dışı kalmış TC’ye, ABD nezdinde zorlayıcı bir konum biçme hedefi taşıyor. Bu zorlayıcılık Rusya ile yakınlaşma, NATO ile ilişkiler üzerinden elini güçlendirme ve ABD’nin içinde bulunduğu askeri, siyasi, diplomatik kanatlar üzerindeki uyumsuzluğu kullanma potansiyelini barındırıyor. TC ile güvenlik temelli bir ilişkisi olan ABD nezdinde bu zorlayıcılığın karşılığı, Rusya ile girilecek yeni bir güvenlik ilişkisiyle test edilebilir.
ABD ve Rusya’nın Tutumları Neden Bu Kadar Esnek?
Devletlerarası ilişkilerde, dostluk ya da düşmanlık durumu hızlı bir şekilde değişebiliyor. Birkaç yıl öncesine kadar “düşman devlet” ilan edilenlerle, ortak politikalar geliştirilebiliyor. Reelpolitiğin reel kısmı, tam da burası. Burada işleyen tek reel durum, çıkara göre konumlanmak. Yani uzun erimli stratejiler bir yalan, bu ilişkilerde ilkesellik bir masal…
Bu ilkesizliği anlamak için Suriye’de devam edenler yakıcı örnek mahiyetinde;
Devletlerin İlkesizliğinin Sebebi Kapitalist Çıkarlar
Devletlerarası siyasetin bu esnek, ilkesiz, sürekli değişen özelliğinin ana sebebi, tüm stratejilerin temelini oluşturan kapitalist ruhudur. Devletlerin kendi sınırları dahilinde milliyetçilik yarışına girerek oluşturduğu tüm kırmızı çizgileri, bu ruhun içerisinde erir gider. Dolayısıyla bu durum herkesi dost, herkesi düşman kılar.
Ortadoğu coğrafyasının tümünde olduğu gibi Suriye de, devletlerin ve şirketlerin siyasi ve ekonomik çıkarlarını güçlendirmek için savaştığı bir coğrafyadır. Suriye’deki savaşın fiilen başladığı 2011’den bu yana, devletlerin enerji politikalarının bölge üzerindeki etkisi aşikardır.
Petrol ve doğal gaz gibi enerjiler ekseninde oluşan bu politikalar, Suriye’deki siyasi durumun açığa çıkmasında, yaşanan savaşlarda, savaştan kaynaklı göçte ve tüm bunlara bağlı etmenlerin oluşmasında etkendir. Bölge üzerinde hareket halinde bulunan Chevron ve Exxon gibi küresel enerji şirketleri, bu bölgedeki hareketliliklerini tarihlerinde olmadıkları kadar hızlandırmış durumda.
Küresel kapitalizmin kendi “gerçekliklerini” dayatmasının mağdurlarının bölge halkları olduğu aşikardır.
Kapitalizmin Suriye’deki Can Damarları
2009 yılında, Katar’ın Şam yönetimine yaptığı boru hattı teklifinin, Suriye’de devam etmekte olan savaşın ana nedeni olduğu bilinen bir gerçek. İran’a da komşu olan bir bölgeden başlayıp Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Türkiye’ye uzanarak AB’ye ulaşması hedeflenen doğal gaz boru hattını Esad yönetiminin reddetmesi ve İran, Irak, Suriye’den geçecek alternatif bir proje başlatması, savaşın başladığı 2011’de imzalandı. Enerji merkezli, devletlerarası ekonomik müzakere süreci, bölgeden ve bölge dışından çok sayıda aktörün dahil olduğu bir savaşa evrildi. Bölgeye gözünü dikmiş ve hali hazırda pazar için kaynak olarak kullananlar ile bölgeyi bir pazara dönüştürmek isteyenler de çıkarları gereği bu savaşa dahil olmakta sakınca görmedi.
Savaşın enerji koridorlarında dört hat karşımıza çıkmakta. Güney Kürdistan petrolünü taşıyan Kerkük-Yumurtalık Koridoru; bu hatta alternatif Rojava üzerinden Ceyhan’a, oradan da Akdeniz’e bu petrolü taşıyan koridor; Kerkük’ten Lübnan Trablusşam’a uzanan boru hattı (Şii Hilali de denilen, İran’ın devreye girmesiyle Lübnan Hizbullahı’nın Akdeniz’e taşıyacağı hat); Körfez devletlerinin Katar’a cephe almasına neden olan TAP (Trans Arap Pipeline) denilen Sünni Haifa hattı.
Tüm bu enerji damarlarının Suriye Savaşı’nın ekonomik nedenselliklerinin incelemesinde önemli bir yeri var. TC’nin Afrin saldırısında da, Kürt düşmanlığının arka planında da yine bu damarların küresel pazardaki işlevi var. Suriye’deki savaşın gözler önündeki siyasi nedenlerinin dışında, Deyr-ez Zor’dan Rakka’ya oradan İdlib’e uzanan bu enerji koridorlarından geçen, çok da görünmeyen ekonomik nedenleri görmek önemlidir.
2012 yılında yani Suriye Savaşı’nın başında, Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) imzalanmış; proje kapsamında BOTAŞ, SOCAR (Azerbaycan Petrol Şirketi) ve BP ortaklığıyla doğal gazın Asya’dan Avrupa’ya (Trans Adriyatik Boru Hattı’yla) taşınması planlanmıştı.
Türk Akımı’nda açılacak yeni hat üzerinde Rusya ve TC’nin vardığı anlaşma, yine enerji paralelinde Türkiye’de açılacak enerji ihalelerinde Rus şirketlerinin yer alması Afrin saldırısının çok konuşulmayan pazarlıklarından. Halkbank davası gibi nedenlerle TC’ye yönelik küresel ekonomik yaptırımlar ABD’nin gündemindeyken TC’nin Rusya ile anlaşması TC açısından önemli bir strateji. Afrin saldırısı, işte tam da bu bağlamda gerçekleşmiştir.
Enerji projeleri ve ticaret anlaşmalarıyla, ekonomik ve siyasi gelişmelerin hız kazandığı koşullarda savaşın derinleşmesi ve yaygınlaşması kaçınılmazdır. Kapitalist amaçlar, devletlerin güvenlik politikalarını yönlendirebilmekte, devletlerarası ilişkilerin “reel”ini belirleyebilmektedir.
Kapitalist çıkarların siyaseti yönlendirdiği zamanlarda ortadaki tek tablo savaştır.
Afrin saldırısını bu arka plandan bağımsız göremeyiz. Aslında Suriye’de olan ve olacakları bu kapitalist stratejilerden bağımsız düşünmek, meselenin nedenlerinden bizi uzaklaştırmaya bile itebilir.
IŞİD’den sonra ortaya çıkan yeni tablonun, kimlerin ağzını sulandırdığı yukarıda saydığımız enerji hatları düşünüldüğünde açıktır. Küresel kapitalistler ve bu tablodan ekonomik çıkarlarını tatmin etmeye çalışan devletler iş başındadır. Bölgede birilerinin koruyuculuğunu üstlenen hamilerinin yanında Afrin saldırısı gibi hamleler, bu kaynakları ele geçirmeyi hedeflemekten çok, bu kaynaklardan nemalanmaya yöneliktir.
Tüm bu büyük ve küçük kapitalist çıkarlardan bağımsız olarak Afrin halkı, Afrin’de yaşamını sürdürürken bugün bu çıkarların yıkımıyla karşı karşıyadır. Enerji savaşının bir stratejisidir Afrin. Tüm bu kapitalist çıkarların geçersiz kılındığı bir coğrafyanın insanlarıdır Afrinliler. Kobanê’de, Cizire’de, Chiapas’ta olduğu gibi. Küresel kapitalizmin masasında payını artırmak isteyenlerin, strateji belirleyenlerin çıkarlarına verilecek cevabı, özgürlükten yana olanlar örgütlü bir şekilde vermektedir. Ve örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez!
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 43. sayısında yayınlanmıştır.
The post Devletin Barış Hali de Savaş Hali de Kapitalizm İçin Aynı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Ankara’da Sosyal Medya Baskınları: 11 Gözaltı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Bu sabah itibarıyla sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına alınanlar:
Öğrenci Kolektifleri’nden Aysu Simge Taştan, yazar Emek Erez, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nden Cevahir Canpolat, Kaos GL’den Ali Erol, Avukat Kemal Ulusoy, Seyri Sokak’tan Sibel Tekin, KESK Tarım-Orkam-Sen Genel Başkanı Hamit Kurt, Figen Yüksekdağ’ın danışmanı Songül Akbay.
The post Ankara’da Sosyal Medya Baskınları: 11 Gözaltı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post TC Afrin Sınırına Askeri Sevkiyatını Sürdürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>TIR’lara yüklenen obüs ve diğer askeri araçlar, Afrin ile sınırı bulunan hudut karakollarına gönderildi.
Askeri araçların 3’üncü Hudut Tabur Komutanlığı’na bağlı hudut karakollarına konuşlandırılacağı öğrenildi.
The post TC Afrin Sınırına Askeri Sevkiyatını Sürdürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Siyasal İktidarın Sözcüsü: “Gerekirse Afrin’e gireriz, operasyon için tüm hazırlıklar tamam” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın TRT Haber’e bir takım açıklamalarda bulundu.
Kalın, yaptığı açıklamada, Rojava’nın Afrin kentine yönelik gerçekleşebilecek herhangi bir operasyon ile ilgili sorulara, “Türkiye kendi güvenliği için gerekli gördüğü yer ve zamanda müdahaleyi yapar. Gerekirse Afrin’e gireriz. Operasyon için tüm hazırlıklar tamam” ifadesini kullandı.
The post Siyasal İktidarın Sözcüsü: “Gerekirse Afrin’e gireriz, operasyon için tüm hazırlıklar tamam” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post TSK Afrin’e Saldırıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>TSK dün gece geç saatlerde Rojava’nın batı kantonu Afrin’e topçu saldırısına geçti. Afrin kentinin kırsalındaki YPG/YPJ mevzilerini obüs ile bombalayan TSK’ye havan ile karşılık verildiği öğrenildi.
ANHA, TSK’ye ait keşif uçaklarının da Afrin’in doğusunda yer alan Şehba bölgesine bağlı Şeyh İsa (Şêx Îsa) köyü üzerinde uçuş yaptığını kaydetti.
Top atışlarının ardından Azez yakınlarındaki Merenaz ve Cebel Bursaya’da YPG ve cihatçı çeteler arasında şiddetli çatışmalar yaşandığı bildirildi.
Bayram öncesi TSK’nin ÖSO bünyesindeki çetelerle YPG-YPJ kontrolündeki Afrin yakınlarındaki Tel Rıfat ve yine bu bölgede bulunan Minig hava üssüne yönelik işgal harekatı başlatılacağı gündeme gelmişti.
The post TSK Afrin’e Saldırıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Cihatçı Çeteden, İdlip Operasyonu Öncesi Bildiri appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Rusya Federasyonu Ordusu ve TSK koordinasyonunda, bayram ertesi gerçekleştirilmesi gündeme gelen olası İdlip işgal operasyonu öncesi, İdlip yerelinin etkili cihatçı çetelerinden Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) bir bildiri yayınlayarak “dış güçlerin bölgeye girmesini kabul etmediklerini” belirtti. HTŞ bildirisinde ayrıca, “Astana Görüşmeleri’nde taraf olmadıklarını” bu görüşmelerde garantör olan devletlerin, (Rusya-İran-Türkiye) ilan ettikleri çatışmasızlık bölgeleriyle, Suriye Ordusu’nun ilerlemesine olanak sağlandığı ifade edildi.
Öte yandan, HTŞ’nin İdlip’te uzun süre çatıştığı bir başka cihatçı çete olan, TC destekli Ahrar uş-Şam’ın ise, olası İdlip işgal operasyonunda, Fırat Kalkanı çetelerine katılmasının gündeme geldiği öğrenildi. TSK’nin bu çeteler üzerinden, İdlip’e komşu, Rojava’nın batı kantonu Afrin’i işgal etmeye hazırlandığı belirtiliyor.
The post Cihatçı Çeteden, İdlip Operasyonu Öncesi Bildiri appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>