The post Karşı Lig, Kadıköy’de “Emel Anne” Belgeseli Gösterimi Düzenleyecek appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Karşı Lig, Kadıköy’de bulunan Tasarım Atölyesi’nde 10 Mart 2020 Salı Günü saat 20.00’da “Emel Anne” belgesel gösterimi düzenleyecek. Karşı lig, belgesel gösterimini hep birlikte izlemeye çağırıyor.
Yapılan açıklamada “6 yıl önce Gezi eylemlerinde yollara düşen gencecik bir çocuğun, Ali İsmail Korkmaz’ın bizlere bıraktığı insanlara, hayvanlara, doğaya ve hayata duyduğu sevgiyi çoğaltmaya çalışanlardan olduk. Onun paylaştıkça çoğalan dayanışmasını sahalarda,çimlerde, pankartlarda, eylemlerde ve tirübinlerde sürdürmeye çalıştık. Onun umutlarını her gün yeniden yeşerten Emel Anne’e baktık, zaman zaman yan yana geldik. Kazım Kızıl, Ali İsmail’in düşlerini gerçekleştiren insanlara eğmiş kamerasını. Ve elbette en önlerde Emel Anne var.” denildi.
The post Karşı Lig, Kadıköy’de “Emel Anne” Belgeseli Gösterimi Düzenleyecek appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Ali İsmail Korkmaz Hep 19 Yaşında : Düşlerinde Özgür Dünya appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Gezi İsyanı sırasında, 1 Haziran gecesi, Eskişehir’de bir ara sokakta sivil polis ve faşist esnaftan oluşan çeteler tarafından ağır şekilde dövülerek katledilen Ali İsmail Korkmaz’ın bugün doğum günü: İyi ki Doğdun Ali İsmail !
Ne Olmuştu ?
Taksim Gezi Parkı Direnişi eylemleri sırasında, 1 Haziran gecesi, Eskişehir’de bir ara sokakta sivil polis ve faşist esnaftan oluşan çeteler tarafından ağır şekilde dövülen Ali İsmail Korkmaz, yaklaşık 40 gün komada kaldıktan 10 Temmuz 2013’te yaşamını yitirmişti. Dövülme anlarına ilişkin kamera kayıtları polis tarafından silinen Ali İsmail Korkmaz, darp edildiği ilk anda hastaneye gitmiş ancak tedavi edilmeyerek, ilk müdahalesi yaklaşık 20 saat sonra yapılmıştı. Ali İsmail Korkmaz’ın, böylece devlet desteğiyle katledilmesi, sokakta çetelerin saldırısı ile başlatılırken hastanede “sağlık” hizmeti vermesi gereken “doktorlar” tarafından sürdürülmüştü. Ali İsmail Kormaz’ın katilllerinin, açılan davada aldıkları komik cezalarla katliamın, yargı alanındaki “adalet” ayağı da tamamlanmıştır.
The post Ali İsmail Korkmaz Hep 19 Yaşında : Düşlerinde Özgür Dünya appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post ALİKEV Ali İsmail İçin Afrika’da Su Kuyusu Açıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Sen De Gel Derneği ile birlikte çalışılarak, ciddi bir kuraklıktan çıkan köyün su ihtiyacı bu kuyudan karşılanacak.
Ali İsmail’in annesi Emel Korkmaz; Ali İsmail’in hayallerinde eşitsizliği ortadan kaldırmak ve ihtiyacı olanlara yardım etmek olduğunu ve anısının Afrika’da da yaşayacağını söyledi. Eskişehir’de kuşlara su veren Ali İsmail şimdi de Afrika’da çocuklara su verecek.
Çeşmenin açılışı 12 Aralık’ta gerçekleşecek.
The post ALİKEV Ali İsmail İçin Afrika’da Su Kuyusu Açıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Avrasya Maratonu’nda Ali İsmail Tişörtlerine Engelleme Girişimi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>2013 Yılında Taksim Gezi Parkı Direnişi sırasında polis destekli sivil-faşist çeteler tarafından Eskişehir’de katledilen Ali İsmail Korkmaz adına kurulan ALİKEV üyeleri, maratona üzerinde Ali İsmail’in fotoğrafı bulunan tişörtlerle katılmak istedi. Ancak polis maratonun giriş noktasında, “Ali İsmail’in siyasi figür olduğu” bahanesiyle, aralarında Ali İsmail’in aile fertlerinin de olduğu ALİKEV üyelerini bu tişörtlerle alana sokmadı. Ancak bu engelleme girişimine karşın, çok sayıda kişinin bu tişörtlerle maratona girdiği öğrenildi.
The post Avrasya Maratonu’nda Ali İsmail Tişörtlerine Engelleme Girişimi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Ali İsmail Korkmaz Hala 19 Yaşında appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Taksim Gezi Parkı Direnişi eylemleri sırasında, 1 Haziran gecesi, Eskişehir’de bir ara sokakta sivil polis ve faşist esnaftan oluşan çeteler tarafından ağır şekilde dövülen Ali İsmail Korkmaz, yaklaşık 40 gün komada kaldıktan 10 Temmuz 2013’te yaşamını yitirmişti. Dövülme anlarına ilişkin kamera kayıtları polis tarafından silinen Ali İsmail Korkmaz, darp edildiği ilk anda hastaneye gitmiş ancak tedavi edilmeyerek, ilk müdahalesi yaklaşık 20 saat sonra yapılmıştı. Ali İsmail Korkmaz’ın, böylece devlet desteğiyle katledilmesi, sokakta çetelerin saldırısı ile başlatılırken hastanede “sağlık” hizmeti vermesi gereken “doktorlar” tarafından sürdürülmüştü. Ali İsmail Kormaz’ın katilllerinin, açılan davada aldıkları komik cezalarla katliamın, yargı alanındaki “adalet” ayağı da tamamlanmıştır.
4 Yıl önce bugün yaşamını yitiren Ali İsmail Korkmaz, doğum yeri olan Antakya’da çeşitli etkinliklerle anılacak.
Ali İsmail Korkmaz’ın düşlerini hayata geçirmek amacıyla kurulan Ali İsmail Korkmaz Vakfı (ALİKEV) tarafından düzenlenen anma etkinliği saat 18.00’de Ekinci Mezarlığı’ndaki kabir ziyareti ile başlayacak. 20.00’de Sümerler Amfi Tiyatro’da gerçekleşecek katılımın ücretsiz olduğu anma etkinliğinde Jehan Barbur, Grup Abdal ve ALİKEV Müzik Topluluğu sahne alacak. Ayrıca Ali İsmail’in yeğeni Tuana ve Sanatorium Müzik ve Bale Akademisi öğrencileri bir bale gösterisi yapacak. Anma öncesindeyse ALİKEV Fotoğrafçılık Kulübü’nün fotoğraf sergisi açılacak.
The post Ali İsmail Korkmaz Hala 19 Yaşında appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Gezi Ailelerine ‘Açlık Grevi’ Soruşturması appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Gezi Direnişi sırasında Eskişehir’de yaşamlarını yitiren Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz ve Ahmet Atakan’ın annesi Emsal Atakan’a KHK ile ihraç edilen ve bu nedenle açlık grevi eylemi gerçekleştiren Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya destek verdikleri gerekçesiyle soruşturma açıldığı öğrenildi.
Annem ve Ali Ismailin Annesi hakkında Nuriye ve Semih'e destek Amaçlı Açlık grevi gerçekleştirdikleri gerekçesiyle savcılık soruşturma açmış
— ZAFER ATAKAN (@AHMET_ATAKAN23) 30 Mayıs 2017
Emsal Atakan ve Emel Korkmaz, Anneler Günü’nde bir günlüğüne açlık grevi yapmıştı. Olayı Ahmet Atakan’ın ağabeyi Zafer Atakan duyurdu. Atakan, Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Annem ve Ali Ismail’in Annesi hakkında Nuriye ve Semih’e destek amaçlı açlık grevi yaptıkları gerekçesiyle savcılık soruşturma açmış” dedi.
The post Gezi Ailelerine ‘Açlık Grevi’ Soruşturması appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Gezi Direnişi 4. Yılında: Unutmayacaklarımız appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Kimin yalan söylediğini bilmekti.
Oğlum/kızım sakın dışarı çıkma demek yerine V For Vendetta Maskesiyle Sokağa Çıkmaktı
Kepçeyle polise kafa tutup kafasının üstüne yapmaktı
Yemeğini Camın önünede direnenlerle paylaşmaktı
Diğer canlıların da bizden yana olduğunu bilmekti
Her şeyin altından kalkacağını bilmek ya da düşünmekti
Onların öldürmek için attığı şeyi yaşatmak için kullanmaktı
Holosko’nun nelere kadir olduğunu bilmekti
Göz görmese de hissetmekti
Heykele bile gaz maskesi takmaktı
Çocukları için sapanla direnen teyzeydi
Gözünden yaralanan köpeğe yardım etmekti
Onların tomasına karşı kepçeyle direnmekti
Slogan bulamasa dahi duvarları onlara bırakmamaktı
Direnmekti
Havai Fişekle Direnmekti
Hep birlikte direnmekti
Doğrudan Demokrasiydi
Elden Eleydi
Ne zaman direneceğini bilmekti
Herkes verebildiğini vermesi, ihtiyacı kadarı almasıydı
Bazen de tek başına direnmekti
Şimdi Zamanıydı
Zorda olanlara evinin kapılarını açmaktı
Kaldırım taşlarından yapılan barikattı
Abdullah Cömert “Sesim kısık vaziyette ama, bugün gene saat 6’da alanlardayım; sadece devrim için” demekti
“Korkacaksın, titreyeceksin, yıkılacaksın adi hükümet!” diyerek sokaklarda direnmekti Ali İsmail Korkmaz
Yaşamı pahasına özgürlüğü savunmaktı Ethem Sarısülük
Hasan Ferit Gedik, mahallesinde çocuklara uyuşturucu satan çetelere karşı gece gündüz mücadele etmekti
Mehmet Ayvalıtaş yaşamı ve özgürlüğü için yarını düşünmemekti
Hayallerini satmamak demekti Ahmet Atakan…
Medeni Yıldırım demek, devletin yüzyıllardan beri Kürdistan’da yaşattığı katliamlara karşı Berxwedan Jîyane demekti
Devletin çaldığı çocukluğumuzdu Berkin Elvan…
The post Gezi Direnişi 4. Yılında: Unutmayacaklarımız appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Gezi’nin Anneleri Gülmen ve Özakça İçin Destek Açlık Grevine Başladı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Gezi İsyanı sırasında katledilen Ali İsmail Korkmaz ve Ahmet Atakan’ın anneleri açlık grevindeki akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’yla dayanışmak için Antakya Parkı’nda açlık grevine başladı.
The post Gezi’nin Anneleri Gülmen ve Özakça İçin Destek Açlık Grevine Başladı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post ”Ali İsmail Korkmaz Katledildiği Fırının Önünde Anıldı” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Taksim Gezi İsyanı sürecinde Eskişehir’de gerçekleşen eylemler sırasında faşistler tarafından katledilen Ali İsmail Korkmaz için, saldırıya uğradığı Kurtuluş Mahallesi Sanayici Sokak’taki ekmek fırınının önünde anma düzenlendi.
Anmaya Antakya’dan gelen baba Şahap Korkmaz, abi Gürkan Korkmaz, yakınları ve çok sayıda mücadele dostu katıldı. Ağabeyi Gürkan Korkmaz, anmaya gelemeyen Ali İsmail’in annesinin sözlerini de aktardı. Gürkan Korkmaz: “Ali İsmail bu sene mezun olacaktı. Kep atacaktı, biz karanfil atmayacaktık. Cübbe giyecekti, kefen giymek zorunda kalmayacaktı. Ama biliyoruz, görüyoruz ki; dün, iki gün önce binlerce Ali İsmail mezun oldu. Bizden bir evladımızı aldılar, binlerce evladımız, kardeşimiz oldu.” dedi
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 34. sayısında yayımlanmıştır.
The post ”Ali İsmail Korkmaz Katledildiği Fırının Önünde Anıldı” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post ”Abdullah Cömert Katledildiği Sokakta Anıldı” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Taksim Gezi İsyanı eylemlerinde Antakya Armutlu’da başından vurularak katledilen Abdullah Cömert, katledildiği sokakta ailesi, dostları ve yoldaşları tarafından anıldı. Hatay Emek ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla Ahmet Atakan Sokağı’nda bir araya gelinerek Abdullah Cömert’in katledildiği sokağa doğru yürüyüş gerçekleştirildi.
“Her yer Gezi, her yer direniş”, “Ali, Ahmet, Abdullah kavgamızda yaşıyor” sloganları eşliğinde gerçekleşen yürüyüşe Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz ve Ahmet Atakan’ın anneleri de katıldı.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 34. sayısında yayımlanmıştır.
The post ”Abdullah Cömert Katledildiği Sokakta Anıldı” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post ” Bandwagon ” – Melisa Eskizerci appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Doğada toplu olarak yaşayan birçok hayvan türü, kendilerini koruma ve hayatta kalma içgüdüsüyle “sürü”ler halinde hareket ederler. Sürünün dışında kalanların yaşama şansları ya çok azdır ya da hiç yoktur. Sürünün önünde bulunan hayvan, diğerlerine yol gösterir. Hepsi onu takip eder. Ancak çoğu durumda davranışları sorgulanmadığından, tüm sürüyü peşinden sürüklediği durumlarla da karşılaşılır. Yani içlerinden biri uçurumdan atlarsa, diğerleri de peşinden gelir. Tüm sürü uçuruma atar kendini.
Sorgulamadan ortak davranış göstermek olarak adlandırabileceğimiz bu durum, yalnızca hayvanlarda görülmez, kendini en akıllı varlık sayan insanlar arasında da rastlanır. Peki, kendini bir koyunun muhakeme yeteneğinden kat be kat üstün gören insanda, nasıl oluyor da bu tür sürü davranışına rastlanabiliyor?
İnsan doğadan yabancılaştıkça, gittikçe daha da mülkiyetçi ve kapitalist ilişkilerin kıskacına hapsoldukça, toplumsallaşmasında da ciddi sıkıntılar ortaya çıkar. Kendi bireyliğinin farkında olmayarak topluluk içinde yaşıyor oluşu, onu daha da güçsüz ve savunmasız kılar. Kendini ancak o toplum içinde var edebileceğini, o toplumda var olmasının da o toplumun genel davranış kalıplarını benimsemesi ya da çoğunlukla sorgulamadan sahiplenmesi sayesinde olacağını düşünür.
Kendini başlangıçta farklı ya da özel olarak düşünen insan, gün geçtikçe kapitalizmin açık ya da gizli saldırılarının hedefi olmaktan kurtulamaz. Her gün reklamlarla, medyayla algılarına saldırılan insan, gittikçe kendisi olmaktan uzaklaşır. İçinde bulunduğu topluluğun davranışlarını taklit etmekte, tekrarlamakta bir problem görmediği gibi böylesinin daha kolay ve “güvenli” olduğunu düşünür. Artık o da topluluğun alışkanlık, düşünce ve değer yargılarının devamı haline gelmiş, sürünün bir parçası olmuştur.
Kendilerini insanın düşünce ve iradesinin üzerinde gören kişiler, topluluklar, ideolojiler ve bunlardan beslenen en büyük yapı olan devlet, kalabalıkları egemenliklerinde tutmak için her yöntemi kullanır. Adaletsizliklerin üzerine kendini inşa etmiş olan bu totaliter yapı, insanların kontrolsüz ve denetimsiz olmalarını kendisine bir tehdit olarak görür. Ya bu tehdit unsurlarını fiziken ortadan kaldırır, ya da kalabalıkları denetimi altına alır. Toplumu bir sürüye çevirirsen idare etmesi de o kadar kolay olur (Bu topraklarda kendisine çoban diyen bir politikacının başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapacak kadar yükselebilmesini hatırlayalım).
İnsanların kalabalıklara sorgusuz güveni ve dahi olma isteği, tam da popülaritenin ve modanın temel aldığı bir şeydir. Kalabalıkların daha iyi olduğu duygusu kendisini hiç de sevmediği bir müzik grubunu dinler, hiç tutmadığı bir futbol takımını destekler, hiç desteklemediği bir siyasi partinin mitinglerine katılır bulabilir. Çünkü popüler olan, moda olan daha çok tercih edilecektir. Ve bir süre sonra da neyi neden yaptığını unutup sadece onun içinde bulunmayı isteyecektir. Neticede, toplu hareket eden insan, mitinglerde Ali İsmail’in annesini yuhalar duruma da pekala gelebilir olacaktır.
Devletin kirli propagandalarına maruz kalan kişiler, bir süre sonra devletle aynı dili konuşmaya başlarlar. Bu konuda devletin baskı ve zor aygıtları da kişinin bu noktaya gelmesini çabuklaştırır. İstekleri, beğenileri, kültürleri, dilleri, yaşama alışkanlıkları farklı olanlar, büyük sürü için bir tehdit olduklarından, bir tür mahalle baskısı ile ortadan kaldırılmaları mübahtır. Çünkü, sürüye uymayan, sürüyü bozacağı için istenmez. Söz konusu sürüyse, gerisi teferruattır. Öyle ki, Türk olmayanların başına neler geldiğini gören bir kimse, “Ne Mutlu Türküm Diyene”yi daha “içten” söyler.
İnsanların önünde iki seçenek olsa ve bunlardan birini seçmeleri istense, kararı, toplumun büyük kısmının üzerinde yoğunlaştığı seçenek etkilemez mi? Yoksa bu topraklarda, eski bir darbeci generali yüzde doksan iki ile cumhurbaşkanı seçilmezdi!
Birey, kendini sürü psikolojisinden ayıran en temel özelliğini, akıl ve muhakeme yeteneğini devlet ve kapitalizmin otoritesinde kullanamaz. Bu iki otoritenin uygun gördüğü davranışları herkes yapıyor diye yapmaya başlar. Tüketmemeyi düşünmez mesela, neyi tüketeceğini düşünür. Aynı şekilde devletsiz ve yasasız bir yaşam düşünmez. Devleti temsilen hangi hükümeti seçeceğini ya da yasaların nasıl olması gerektiğini düşünür. Devlet ve kapitalizm telkinde bulunduğu davranışlarla bizleri kendi otoritesine alır ve devamlılığını sağlar. Bizleri tek tipleştirerek bizden bir sürü yaratır.
Hayvan ya da insan. Bizi kendimiz olmanın dışına iten, kişiliksizleştiren, yok sayan her yaşam biçimi, bizi bir sürünün parçası haline getiriyor. Bütün davranışlarımızı da bu sürünün liderinden beklemek,uçurumdan atlamaktan farksızlaşıyor. Günün birinde, gerçekten bizi kendi savaşlarına kurban etmeyeceğinin de garantisi yok.
Melisa Eskizerci
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.
The post ” Bandwagon ” – Melisa Eskizerci appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Gülmek Politik Bir Eylemdir” – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İşte bu noktada, güncel kültür ve sanat ürünlerinin, bu tepişmeyi teşhir etmekten çok kenarda kıyıda beklediklerini, hatta hiç ortada görünmemeyi seçtiklerini söylemek mümkün.
Mağduriyet edebiyatının ardından seçimler sonucu başa gelen bir güruhun zamanla, neredeyse padişahlık yetkileriyle donanmış olması, en ufak bir eleştiride bulunanın bile kellesinin gittiği bir dönemi kendilerince normalleştiriyor.
Dizilerdeki yapma karakterlere bile tahammülsüzlük gösteren bu anlayış, son bir yılda görülen odur ki, gerçekleri de manipüle etme becerisini gösteriyor.
Ama bu hep böyle miydi? Elbette hayır.
Baskıcı hükümdarların egemen olduğu bu topraklara isyan ile birlikte mizah ve hiciv de gelişti. Kalelerin, sarayın dışında bir muhalif dildi bu aynı zamanda.
Mizahtaki o derin inceliği anlamayan sultanlar çok da önemsemez görünseler de, kuşaktan kuşağa dillendirilen öykülerle, isyanın taşıyıcısı da oldu haliyle.
Günümüzde de sinema, hep bu baskıcı otoriter anlayışa karşı duran örnekler verdi, faşist darbe koşullarında bile.
12 Eylül darbesinin ardından, her şeyin yasaklandığı dönemde, belki de kültür sanat alanında ilk belirgin karşı koyuş Deli Deli Küpeli filmi oldu. Film, bir akıl hastanesinden kaçan iki kişiden birinin, kasabanın aylardır beklediği kaymakam sanılması üzerine kuruludur. Bu kaymakam, sözleri, davranışları, aşı kampanyaları ile inceden inceye Kenan Evren’i eleştiriyle doludur.
Filmin bir sahnesinde, kurulan mahkemede yargılanan Karaoğlu, sırf Samsunlu olduğu için 10 yıl daha cezaya çarptırılır. Çünkü deli kaymakam Fenerbahçelidir ve Samsunspor Fenerbahçe’ye 4 çekmiştir. Bugün bile uydurma gerekçelerle on yıllarca tutsak edilenleri düşününce, askeri darbe ve sıkıyönetim koşullarında böylesi bir eleştirinin değerinin daha da çarpıcı olduğu açıktır.
“Normale dönüş” ile birlikte başımıza Turgut Özal getirilince de çok şey değişmedi. Özal, o meşhur kalemini ekranda sallaya sallaya yalanlarını sıralarken, dilinden hiç düşürmediği bir şey de ortadirek idi. Kapitalizme entegrasyonda arada kalmışlar, hep bir üst sınıfa terfi etme gayretinde olanlar bu ortadirek sözünü öylesine sevdi ki, sözcük ondan sonraki politikacıların da sözlüğüne girdi.
Toplumsal duyarlılığı bugüne göre oldukça yüksek olan Yeşilçam Sineması da bu söyleme seyirci kalmadı. Ortadirek Şaban gibi filmlerle bu sınıflararası ayrım gülümseterek, hem politikacılar hem de bu yalanlara kananlar hicvedildi.
Bu icraatının ardından, Adnan Kahveci ile kafa kafaya verip vergi düzenlemesi yaparak neredeyse her şeyi vergiye bağlayan Katma Değer Vergisi de gündemi oldukça meşgul etmişti. Yeşilçam, bu kez bunu resmetti: Katmadeğer Şaban.
Barınmak için yaptığı gecekondusunun yıkımına engel olmak için tekerlekli gecekondu yapan bir karakterin anlatıldığı Gülen Adam filmi de unutulmazlar arasında. Hatta yıllar sonra buna benzer bir olayın gerçekten yaşanmış olması, sinemanın öngörüsünden değil, beslendiğimiz mizah kültürünün ortak olmasından diyebiliriz.
Farklılıklarla Bir Arada, İsyan Alanına!
Geçtiğimiz yıl Gezi Parkı’nda başlayan ve önce Taksim Meydanı’na, sonra da neredeyse bütün kentlere sıçrayan direniş, Gezi Parkı’na kurulan çadırlarla başlamıştı. Küçük bir memurlukta çalıştığı için aldığı parayla geçinemeyen, bu yüzden de ev kirasını ödeyemeyen bir çiftin anlatıldığı Yakışıklı filminde Kemal Sunal’ın canlandırdığı karakter, belki de, Gezi Parkı’nda çadır kurma eylemini ilk gerçekleştirendi.
Günümüzde, dershaneler üzerinden başlayan bir tartışma emniyet müdürlerini, bakanları bile koltuklarından edecek boyuta ulaşmış, okyanusun ötesinden beddualar edilmişken, bunun yalnızca “saray” diliyle konuşuluyor olmasına ne demeli? Kral ve soytarıları her gün televizyonda arzı endam ederken biz ne yapıyoruz?
Tamamen Duygusal!
Sinemanın bu anlamda iyi bir dil kuramadığı ortada. Belki de on yıllar boyunca Cem Yılmazlara, Ata Demirerlere gülmeye alıştırılan izleyici, gene onların ağzına ya da o tarza bakıyor. Onlar içinse her şey “tamamen duygusal!”.
Oysa gönlümüz ve gözümüz, bir Kemal Sunal filmi arıyor. İstanbul’un kenar bir mahallesinde geçen, bir dershane patronu ile bir Kuran kursu imamı ve bir mahalle muhtarı arasındaki zaman zaman komik olayları resmeden bir film. İsmi Dershaneler Kralı olmaz belki ama 4+4+4 Şaban olabilir, kim bilir.
Ya da ayakkabı kutularında saklanan trilyonlar neden Köyden İndim Şehire tarzında işlenmesin ki? Kazarak çıktıkları yer İnönü Stadı değil de bir alışveriş merkezi neden olmasın?
Günümüzde politik film diye yapılan işlere baktığımızda da, bu mizahi inceliği göremiyoruz. Daha sert daha asık suratlı filmler, daha politik olarak sunuluyor, bu aslında sistemin de işine geliyor: Mizahı tamamen komediye çevirip içini boşaltmak. Bunu kabullenen sanatçılar da bolca olduğundan, bir sıkıntı da açığa çıkmıyor.
Bir diğer sıkıntı! da adaleti sağladığını, birlik ve beraberliği koruduklarını iddia edenlerin yüzlerinin bir türlü gülmemesi. Oysa madem güzel, faydalı işler yapıyorlar, o halde asıl onların yüzlerinin gülmesi gerekmez miydi?
Ama bakıyoruz, ayakkabı kutusu dolusu parası olanın suratı asık, oyların yarısını alan partinin başının suratı asık. Elinin altında bir cemaat tutanların yüzleri asık.
Düzmece suçlamalarla, uydurma kanıtlarla, yalan karalamalarla tutuklananların yüzlerindeki gülümse ise hiç gitmedi. Ali İsmail’in, Berkin Elvan’ın gülümsemeleri içimizi ısıtmayı sürdürüyor.
Çünkü bu asık suratlı efendilerin karşısında yalnızca gülmek bile politik bir eylem oldu.
Gürşat Özdamar
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 16. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Gülmek Politik Bir Eylemdir” – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>