The post Suruç’ta Katledilenler Mezarları Başında Anıldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İstanbul’un çeşitli yerlerinde anmalar gerçekleştirildi. Karacaahmet Mezarlığı’nda, Suruç’ta yaşamını yitiren Ece Dinç için anma gerçekleştirildi. Ece Dinç’in mezarı başında, Suruç Katliamı üzerine ve Ece Dinç’in mücadelesiyle ilgili bir açıklama yapıldı. SGDF, Sosyalist Kadın Meclisleri ve DAF adına konuşmalar gerçekleştirildi.
Suruç’ta katledilen bir başka devrimci olan, anarşist Vatan Budak için de Gaziosmanpaşa Karlıtepe Mezarlığı’nda anma düzenlendi. Düzenlenen anmada saygı duruşunun ardından Vatan Budak’ın babası Murat Budak, “33 düş yolcumuzun bayraklarını yoldaşları yükseltmeye devam ediyorlar. Devam edecekler. Biz Suruç şehitlerini unutmayacağız, düşlerini gerçekleştireceğiz. Hiçbir düş yarım kalmayacak” dedi. Anmada ESP ve DAF adına konuşmalar da gerçekleştirildi”.
DAF adına konuşan Abdülmelik Yalçın, katliamda yaşamını yitiren devrimcileri selamlayarak konuşmasına başladı. Açıklamasında, “3. Yıl önce 33 yoldaşımızı katlettiler. Katliamı devlet ve devletin desteklediği cihatçı terör çetesi gerçekleştirdi. Bugün burada olarak, yoldaşlarımızı unutmayarak ve mücadele ederek bu katliama karşı en iyi cevabı veriyoruz. Yoldaşlarımızın o gün oaraya götürdükleri, ellerindeki ve çantalarındaki oyuncakları başka başka çantalarla götüreceğiz. Ve onların düşleri yüreklerimize, halkların özgürlük mücadelelerini verdiği yerlere akacak. Özgür yaşama olan inancımızla, katliamı gerçekleştirenlerden hesap soracağız.” dedi.
Suruç Katliamında yaralanan Caner Delisu ise yaptığı konuşmasında “3 yıl önce bu saatlerde yoldaşlarımızı katlettiler. Bizler ambulanslardan önce gelen zırhlı araçları, araç kapılarını açmayan polisleri unutmayacağız. Katil devleti bu topraklardan süpürüp atana kadar mücadele edeceğiz.” dedi ve Vatan Budak’ın son sözü olan “İsyan, Devrim, Anarşi” sloganı ile konuşmasını bitirdi.
Suruç Katliamı’nda yaşamını yitiren anarşist Alper Sapan için de Kurtköy Mezarlığı’nda anma gerçekleştirildi. Alper Sapan ve yaşamını yitiren tüm devrimciler için saygı duruşu gerçekleştirildi. Anma şiir ve konuşmalar ile sonlandırıldı.
Suruç Katliamı’nda yaşamını yitirenler için anma eylemleri gün boyu devam edecek. Bu akşam saat 18:00’de Kadıköy Halitağa Caddesi’nde her ay düzenlenen oturma eylemi yapılacak. Saat 19.00’da ise gençlik örgütlerinin çağrısıyla Bahariye Caddesi’ndeki Süreya Operası önünde toplanılacak ve ardından Mehmet Ayvalıtaş Parkı’nda ise Suruç Katliamı’nda yaşamını yitiren tüm devrimciler için anma yapılacak.
The post Suruç’ta Katledilenler Mezarları Başında Anıldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Suruç’u Unutmayacağız, Katilleri Affetmeyeceğiz – Caner Delisu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Her eylemde omuz omuza olduğumuz, aynı sloganları aynı kararlılık ve cesaretle attığımız, aynı ekmeği, yer yatağını paylaştığımız yoldaşlarımızı patlattıkları bombayla aldılar aramızdan. Onlar Yunanistan’da polis tarafından açılan ateş sonucu kalbinden vurulan 16 yaşındaki anarşist Alexis’in tişörtüyle katledilen Vatan, “Militarizm bizi yok etmeden, biz militarizmi yok edelim” diyen Alper, Amed’ de Kara-Kızıl bayrağıyla Evrim, Kadıköy barikatlarında Medali, Gezi’de Vendetta maskesiyle Serhat’tı.
Onlar, “düştü düşecek” denilen, IŞİD’in talan ettiği fakat Rojava halklarının dayanışması ve direnişiyle bir “yaşam”ın kazanıldığı Kobane’nin yeniden inşası için, çocuklar için zar zor aldıkları, kapı kapı dolaşıp topladıkları oyuncak ve kitaplarla yola çıktılar. Kobane için, umudun ve mücadelenin büyüyüp sınırları aşması için kurulan dayanışma köprüsünden korkanlar ve bu dayanışmaya tahammül edemeyenler ise 20 Temmuz 2015’te Suruç (Pirsus)’ta patlattılar bombayı sinsice, korkakça. 33 devrimciyi katletti bu bomba; Polen’i, Murat’ı, Ece’yi, Ezgi’yi… Fakat devrimle çarpan yüreklerin, ölümle susmayacağını bilmiyorlardı. Sandılar ki, yüreğimizde taşıdığımız yeni bir dünyaya olan umut yok olacaktı.
Yürekleri susturmak, umudu yok etmek amacıyla yapılan bu saldırıyı planlayıp bombayı patlatan şahsın emniyette bulunan “terör nitelikli kayıp” kaydı ve katliama ilişkin olarak geçtiğimiz ocak ayında dönemin Suruç Emniyet Müdürü’ne “görevini ihmal” gerekçesiyle verilen 7.500 TL’lik ödül gibi ceza ve hatta bu cezanın taksitlendirilmesi devletin bu katliamın faili olduğunun kanıtlarıydı aslında.
4 Mayıs 2017’de Urfa’da görülmeye başlanan Suruç Katliamı davasının ilk duruşması sanıksız olarak 21 aylık gizlilik kararından sonra başladı. Adaletsizlikler üzerinden var olan devletin Suruç’a olan kini bu patlamayla bitmedi. Devletin kinini geçen süre içerisinde Suruç yaralılarının farklı farklı bahanelerle gözaltına alınıp tutuklanmasında, duruşma günü yaralılara ve ailelere yönelik yapılan düşmanca tutumlarda gördük.
Suruç katliamının ardından yoldaşlarımızın özgür yaşama inançları, umutları, mücadeleleri unutulmadı, anıldı; onlarca eylem ve etkinlik gerçekleştirildi. Gençlik örgütlerinin düzenlediği eylemlerle yitirdiklerimizi, yoldaşlarımızı andık sokaklarda, unutmadık onları. Katledenleri ve katilleri kollayanları ise affetmeyeceğimizi haykırdık gür seslerimizle. Aynı zamanda katledilenlerin aileleri, katliamın olduğu gün olan her ayın 20’sinde Kadıköy Halitağa’da oturma eylemleri yaptı. 10 Ekim Aileleri’yle, Gezi Anneleri’yle, Cumartesi Anneleri’yle tek yürek olup acılarını paylaştılar, vazgeçmediler. Meydanlarda yıllarca direnen, 6 ay önce de yitirdiğimiz “çocuklarımın kemiklerini bulsam gömmeyip sırtımda taşıyacağım” diyen Cumartesi Annesi Fatma Morsümbül’ün kararlılığı vardı onlarda da.
Suruç Katliamı devletin halklara karşı topyekun savaşının bir başlangıcıydı. Devlet bu tarihten sonra gerek doğrudan gerekse tırlarla silah gönderip eğittiği çeteciler eliyle patlattığı bombalarla aldı içimizden yüzlerce insanı Ankara’da, Antep’te, İstanbul’da… Yine bu katliamın ardından artan baskı ve zulüm uygulamaları Kürdistan’da şehir savaşlarına ve halkın direnişine yönelik katliamlara ve infazlara dönüştü.
Antep, Sur, Silopi, Cizre ve 10 Ekim Ankara Katliamları bizlere gösterdi ki korkuyorlardı. Ama bu basit bir korku değildi. Devlet, halkların öz-örgütlülüğünden, direnişinden, dayanışmasından korkuyor, katliamların da unutulacağını sanıyordu.
20 Temmuz yoldaşlarımızın bizden koparıldığı bir gün olarak kaldı. Suruç Katliamı ile o gün Kobane’ye oyuncaklar ulaşamasa da, Kobane’li çocukların Suruç’ta yaşamını yitirenleri anması ve onlar için fidanlar dikmesi yaşamını yitirenlerin hayallerinin Kobane’ye aktığının ve Kobane için taşıdığı anlamın bir göstergesi oldu.
Devlet-IŞİD iş birliğiyle patlatılan bombanın üzerinden 24 ay geçti, fakat yitirdiklerimizin acısı ve katillerine duyduğumuz öfke ilk günkü kadar taze. Geçen zamana ve başka başka katliamlara rağmen inancımız ve kavgamız büyüyor. Katledilenlerin düşlerindeki özgür dünyayı yaratana kadar da bu kavgadan vazgeçmeyeceğiz!
The post Suruç’u Unutmayacağız, Katilleri Affetmeyeceğiz – Caner Delisu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Unutmadıklarımız Affetmediklerimiz” – Oğul Akdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
İktidarların bitmek bilmeyen savaş politikalarıyla yaşamlarımızı çalmasına, devletin işbirliği yaparak beslediği çetelerin katliamlarına karşı çıkmışlardı yola. Kobane yoluna, çantalarına doldurdukları oyuncaklarla çıkacak; inançlarını, inşa edilmek istenen yeni-özgür yaşamın harcına karacaklardı. Olmadı. Çünkü devlet denen canavar kana asla doymuyordu; 20 Temmuz 2015 günü, Suruç’ta patlattığı bombayla aldı onları aramızdan.
Suruç Katliamı’nın ardından devletin saldırıları giderek yoğunlaştı; savaş tırmandırıldı. Ancak ne katledilenlerin acısı dindi yüreğimizde ne de katillere olan öfkemiz… Katliamın ardından aylar geçti. Suruç’un ardından sayısız arkadaşımız, coğrafyanın birçok noktasında, aynı savaş politikalarıyla katledildi.
Kara bayraklarıyla ordulara, devletlere ve iktidarın tüm biçimlerine karşı mücadele ederken katledilenlerin ardından, “onların inancı başka mücadelelere filizlendi”. Suruç’ta katledilen Vatan’ın babası, katliamın sekizinci ayında, mezarı başında düzenlenen anmada işte böyle söylüyordu. Tıpkı oğlunu toprağa verirken “onunla gurur duyduğunu” belirttiği gibi: “Sadece oğlum değil, arkadaşımdı, yoldaşımdı…”
Suruç’ta yaşamını yitiren Alper’in ardından da, aynı gururla konuşuyordu dostları, yoldaşları. Alper, doğum günü olan 14 Nisan’da, işte bu gururla anılıyordu. Alper’in ardından söylenen yazılan birçok şey olmuştu; ama her şey, onun yaşamı boyunca mücadelesini verdiği anarşizm ideali ile belirginleşiyordu. Elinde kara bayrağı, yüreğinde iktidarsız bir dünyaya olan inancı…
Suruç Katliamı, bu toprakların tarihinde asla unutulmayacak bir katliam olarak hafızalarımıza kazınırken; bizler için de beş anarşist yoldaşımızın, arkadaşımızın Alper’in, Vatan’ın, Evrim Deniz’in, Med Ali’nin ve Serhat’ın aramızdan koparıldığı gün olarak kalacaktır. Özgür bir dünyaya olan inancımızla verdiğimiz bu kavgada yitenler, hiçbir zaman unutulmayacaktır.
The post “Unutmadıklarımız Affetmediklerimiz” – Oğul Akdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Kavganız Kavgamız appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>20 Temmuz’da Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun çağrısıyla Kobanê’de yaşamın yeniden inşası için önce Suruç’a oradan da Kobanê’ye geçmek üzere yola çıkan devrimcilere Amara Kültür Merkezi’nde basın açıklaması yapıldığı esnada bombalı saldırı gerçekleşti. Gerçekleşen saldırıda 33 kişi yaşamını yitirdi. Yaşamlarını yitirenlerden 5’i anarşistti.
20 Temmuz
Suruç’ta gerçekleşen katliamın hemen ardından, SGDF’nin çağrısıyla Taksim Tünel’den Galatasaray Meydan’ına yürüyüş gerçekleşti. “Katil Devlet Yıkacağız Elbet”, “Katil Devlet Hesap Verecek” sloganlarıyla yapılan yürüyüşün ardından basın açıklaması gerçekleştirildi.
Basın açıklamasının hemen ardından polis devrimcilere saldırdı.
21 Temmuz
Suruç’ta yaşanan katliama karşı Kadıköy Altıyol’da eylem gerçekleştirdi. Polisler, toplanan yüzlerce kişiye Altıyol Bahariye Caddesi’nde, TOMA, plastik mermi ve ses bombaları ile saldırdı.
Polis saldırısına taş ve havai fişekler ile karşılık verildi. Çıkan çatışmanın ardından Lise Anarşist Faaliyet’ten 2 kişi olmak üzere bir çok devrimci darp edilerek gözaltına alındı.
24 Temmuz
Kadıköy’de aralarında Anarşist Gençlik’in de bulunduğu gençlik örgütleri Suruç katliamına karşı “Barış İçin Gençlik Yürüyüşü” düzenledi.
Polis, Kadıköy Bahariye Caddesi’nde yürüyüş gerçekleştiği sırada saldırdı. Onlarca kişi ters kelepçe takılarak ve işkence edilerek gözaltına alındı.
25 Temmuz
Suruç’ta katledilen SGDF’li devrimcilerin çıkarttığı Özgür Gençlik dergisinin dağıtımı, Anarşist Gençlik’in de aralarında bulunduğu gençlik örgütleri tarafından Taksim Galatasaray Meydanı’nda gerçekleşti.
26 Temmuz
Suruç katliamında yaşamını yitiren anarşist Alper Sapan, Evrim Deniz Erol, Medali Barutçu, Serhad Devrim, Vatan Budak ve katliamda yaşamlarını yitiren tüm devrimciler için, Anarşi İnisiyatifin çağrısıyla, Eskişehir’de eylem düzenlendi. “Bütün Devletler Katildir Unutmayacağız Affetmeyeceğiz / Anarşi İnisiyatifi” yazılı pankartla yürüyüş gerçekleştiren anarşistlere polis saldırdı. Gerçekleşen saldırıda 16 kişi gözaltına alındı.
8 Ağustos
Suruç’ta yaşamını yitirenler için ortak hazırlanan “Barış İçin Gençlik Fanzini”nin dağıtımı Taksim İstiklal Caddesi ve Kadıköy İskele Meydan’ında gerçekleştirildi.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.
The post Kavganız Kavgamız appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Unutmayacağız Affetmeyeceğiz appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Arkadaşlarımız Kobanê’ye geçemedi, ama onların düşünceleri, hayalleri, umutları hiç bir zaman son bulmayacak. Oyuncaklar başka başka çantalarda, hayaller başka başka yüreklerde Kobanê’ye akmaya devam edecek.
Efrin, Kobanê ve Cizire kantonlarının oluşumunun ardından Rojava Devrimi’nin gerçekleşmesi ve Kürt halkının öz örgütlülüğü, bölgede çıkarları olan devletleri rahatsız etti. IŞİD, bu devletlerin de desteğiyle saldırı gerçekleştirince Kobanê’yi ortadan kaldırabileceklerini düşündüler. Ancak IŞİD, bölgede yaşayan halkların öz savunma birlikleri olan YPG ve YPJ güçleri tarafından önce duraklatıldı, ardından da geri püskürtüldü. Şimdi de uzaklaştırılıyor. Sonunda kaybeden, savaş boyunca IŞİD’i desteklemeyi sürdüren TC devleti oldu.
Savaşın sonlarına doğru, ağır silahlar ve bombalarla yıkıntıya dönen Kobanê’ye bakıp “düştü, düşecek” diyenler, orada yıkılanın yalnızca binalar olduğunu, halkların öz örgütlülüğüyle örülen yaşamın ise bu saldırılarla yok edilemez olduğunu anlamakta zorlandılar.
Ellerine geçirdikleri kazma kürekle direnenleri, ilerlemiş yaşlarına rağmen ellerine silah alıp nöbet tutanları, okullarını bırakıp direnişe katılmak için sınırdan geçmeye çalışırken askerlerce vurulanları anlamadıkları gibi. Kobanê’nin sesini dünyaya duyurmak için tüm sokakları eylem alanına çevirenlerin, üzerlerine gerçek mermiler yağdırılmasına rağmen geri çekilmemelerini de anlayamadılar. Tüm dünyadan devrimcilerin Kobanê için bir şeyler yapmak isteğiyle Suruç’a akın etmelerini de.
Parayla maaşa bağladıkları, sahte cennet vaatleriyle beyinlerini yıkadıkları IŞİD’in, bir nevi cihattaymış gibi saldırarak, boğaz keserek, kadınlara tecavüz ederek ya da köle gibi pazarda alıp satarak ortaya koyduğu manzara, bir süre sonra değişti. Değişmek zorundaydı. Çünkü aslında Kobanê, IŞİD’in işgal etmek istediği herhangi bir yerden farksız, ama Kobanêliler için, Rojava Devrimi için yaşamsal. Yaşamla ölümün, yaşatmakla katletmenin savaşıydı bu. Ve yaşam mutlaka kazanacaktı. Kobanê’de bu oldu, yaşam kazandı.
Sıra Kobanê’nin yeniden inşasına gelmişti. Bu konuda herkes neler yapabileceğini konuşmaya başlamıştı. Öncelikli olarak hastaneye ihtiyaç vardı, bir sağlık ocağına en azından. Konuta da.
Hemen herkesin yapabileceği bir şeyler muhakkak olmalıydı. Gençler de bu inşaya bir yerinden dahil olmak istiyorlardı. Onlar da çocuklar için bir şeyler yapmayı planladılar. Bu savaşın en ağır yüklerinden biri çocukların omzundaydı. Belki oyun oynama yaşındaydılar. Ama savaşın ortasındaydılar. Buldukları mermileri bilye gibi oynamak olmuştu oyunları. İşte şimdi, hiç tanımadıkları insanlar onlara oyuncak getirecekti.
Gençlerin kimisi oyuncak alabilmek için harçlıklarını biriktiriyor, kimisi kapı kapı dolaşıp oyuncak topluyordu. Çantalar, oyuncaklarla beraber umutlarla da doldurulmuş ve yola çıkılmıştı. Ama devlet yine devletliğini göstermiş, patlattırdığı bir bomba ile bu yolculuğu Kobanê’ye varmadan sonlandırmıştı.
Eylem alanlarında, direnişlerde yan yana durduğumuz, omuz omuza mücadele ettiğimiz, arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, yoldaşlarımız, devletin sinsi bir planı sonucu katledilmişti. Kader’leri, Bedrettin’leri, Suphi’leri, Arin’leri katledenler bu kez 33 arkadaşımızı aldı aramızdan. Polen’i, Büşra’yı, Ezgi’yi, Çağdaş’ı, ellerinde kara bayraklarıyla iktidarlara, devletlere öfkesini dillendiren Alper’i, Vatan’ı, Evrim Deniz’i, Med Ali’yi… Çünkü devlet, Kobanê devrimini istemediği gibi şimdi de Kobanê’nin yeniden inşasına tahammül edememiş, dayanışmayı engellemek üzere bombasını bu kez de Suruç’ta patlatmıştı.
Oysa anlamadığı bir şey daha vardı devletin. O da, ölümle bizi korkutamayacakları gerçeği. Evet, arkadaşlarımız Kobanê’ye geçemedi, ama onların düşünceleri, hayalleri, umutları hiç bir zaman son bulmayacak. Oyuncaklar başka başka çantalarda, hayaller başka başka yüreklerde Kobanê’ye akmaya devam edecek. Çünkü her birimiz, yüreğimizde yeni bir dünya taşıyoruz. Ta ki özgür bir yaşamı yaratana kadar.
Anarşist Gençlik’in Suruç Katliamı’nda yaşamını yitiren arkadaşlarının anısına yazmış oldukları yazıdır.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.
The post Unutmayacağız Affetmeyeceğiz appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>