The post Atina’da Altın Şafak’tan Faşist Saldırı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Yunanistan’ın Atina kentinde, faşist Altın Şafak Partisi üyeleri, dün gece iki sosyal merkeze saldırı düzenledi. 10 Kişilik faşist güruhun Favela Sosyal Merkezi’ne düzenlediği saldırı ilk sırasında, aralarında yine Altın Şafak faşistlerinin katlettiği anti faşist rapçi Pavlos Fyssas’ın ailesinin avukatı E. Tombatzoglou’nun da olduğu 5 kişinin yaralandığı öğrenildi.
Atina’nın Koukaki bölgesinde bulunan “Panaitoliou 21” isimli sosyal merkez de, bu saldırıdan bir kaç saat sonra saldırıya uğradı. Sosyal merkezin bulunduğu binanın önüne gelen faşistlerin, bir pencereyi açarak binayı ateşe vermeye çalıştığı, bunu başaramayınca binanın girişine gaz attıları ve burayı ateşe verdikleri, direnişle karşılaşınca da, bölgeden kaçtıkları, saldırıda yaralanan olmadığı öğrenildi.
Kaynak: Yeryüzü Postası/Enough is Enough
The post Atina’da Altın Şafak’tan Faşist Saldırı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Altın Şafak’ın Faşistleri “Makedonya”yı Bırakmamakta Kararlı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Bugün yaklaşık çoğunluğu Altın Şafak (Golden Dawn) üyesi 100 bin milliyetçi/neo-Nazi, Syntagma Meydanı’nda toplandı ve Makedonya Cumhuriyeti’nin adında asla “Makedonya” geçemeyeceğini söyleyerek “Makedonya Yunandır” eylemi gerçekleştirdiler.
Faşistlerin bundan 2 hafta öncesinde gerçekleştirdikleri eylemde anarşist Libertatia İşgal Evi’ne saldırı gerçekleşmiş ve bina yanmıştı. Anarşistler olası bir saldırıya karşı bugün kendi önlemlerini aldı ve sokaklarda faşist sloganlar atan Altın Şafak üyeleriyle çatıştı.
The post Altın Şafak’ın Faşistleri “Makedonya”yı Bırakmamakta Kararlı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Batının İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar “Pegida” – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Avrupa’da yükselen sağ denildiğinde ilk akla gelen siyasi yapılardan birisi Yunanistan’daki Altın Şafak Partisi. Nikolaos Michaloliakos’un liderliğindeki parti, sıklıkla ırkçılık ve neo-nazilikle suçlanıyor. Partiyse aşırı sağcı olduğunu kabul ederek, eski diktatör Ioannis Metaxas’ın politikalarını savunduğunu kabul etti. 2012’de aldığı oylarla büyük bir yükselişe geçen parti, son iki seçimdeyse %6’nın üzerindeki oy oranını korumayı başardı. 2013’te Pavlos Fyssas’ın katledilmesinden dolayı doğrudan suçlu bulunan parti üyeleri dışında Michaloliakos da tutuklanmıştı. Altın Şafak, Avrupa’daki sağ partiler ve faşist hareket arasındaki ilişkinin ne olduğunu, ne olabileceğini göstermesi açısından önemli bir örnek.
Ekim ayından bu yana, her hafta gerçekleştirdikleri İslam karşıtı gösterilere 350 kişi olarak başlayan PEGIDA (Batının İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar), 25 Ocak’ta düzenlediği gösteride 17 bin kişilik kitleye ulaştı. Bunda özellikle 7 Ocak’ta gerçekleşen Charlie Hebdo saldırıları sonrasında Avrupa’da yükselen sağ-kanat hareketlenmenin etkisi büyük.
Ekim 2014’te Almanya’da faşist hareketin ve sağ hareketlerin başşehri olarak anılan Dresden’de, Lutz Bachman’ın öncülüğünde kurulan PEGIDA, Avrupa’daki diğer faşist parti ve hareketler gibi ekonomik kriz ve ardından gelen kemer sıkma politikalarının nedeni olarak göçmenleri görmekte. Avrupa’daki göçmenlere karşı bir dizi önlem alınmasını savunan hareket, aynı Avusturya’daki göçmen politikaları gibi sıkı göçmen karşıtı politikaları savunuyor.
Charlie Hebdo saldırısı sonrasında, İslam ve göçmen karşıtlığı üzerinden taraftar kitlesini arttıran PEGIDA hareketi söylemleri nedeniyle Almanya ve Avrupa genelinde sıkı bir şekilde takip ediliyor. Geçen haftalarda PEGIDA lideri Lutz Bachman, Hitler bıyığı ile çektiği fotoğrafını ‘’O tekrar burada’’ şeklinde bir yazı ile internette paylaşmıştı. Dresden’de, 15 Ocak’ta Eritreli bir göçmenin evinde bıçaklanmış bir şekilde bulunması üzerine PEGİDA taraftarlarının durumu onaylayan yorumlarıyla beraber düşünüldüğünde, bu hareketin her geçen gün radikalleşen tavrı fark edilebilir. PEGIDA özellikle Liepzig, Südthüringen, Kassel, Würzburg, Bonn, Düsseldorf ve Frankfurt’ta yerel çalışmalarını oluşturmuş durumda ve özellikle son haftalarda politik tartışmalara neden oluyor. Almanya İçişleri Bakanı Thomas Maiziere eylemlere katılanları toplumsal kaygılarını dile getirenler olarak dillendirirken; başbakan Angela Merkel, düşüncelerin ifade edilmesi noktasında Almanya’da herkesin özgür olduğunu ancak Almanya’da kimsenin göçmen karşıtı ajitasyon yapamayacağını, yapanların da Almanya’da yerinin olmadığını vurgulayan açıklaması aslında bu politik tartışmanın ulaştığı boyutları gözler önüne seriyor.
Tüm bu tartışmalar Almanya’da devam ederken açık olan şey, PEGIDA’nın hareketlendirdiği kitlenin yabancı düşmanlığı üzerinden bir araya gelen bir kesim olduğu gerçeği. Avrupa’da özellikle son dönem yükselen sağ-kanat hareketlerle beraber yapılmayacak bir değerlendirme, PEGIDA’nın nasıl bir siyasal sürecin sonucunda oluştuğunu görmemizi engelleyecektir. Tabi bir de Ukrayna’dan İtalya’ya Avrupa’da yükselen faşist mobilizasyonu…
2009 yılında gerçekleşen bir kongreyle, içinde Macaristan’dan Jobbik, Fransa’dan Ulusal Cephe, İtalya’dan Tricolour Flame, İsveç’ten Ulusal Demokratlar ve Belçika’dan Ulusal Cephe’nin de olduğu bir birlik kuruldu. Litvanya’dan Belçika’ya Avrupa’nın farklı bölgelerinden aşırı sağ partilerin oluşturduğu birliğe en son Ukrayna’dan Svoboda gözlemci olarak dahil oldu. Svoboda, Ukrayna’da Rusya ile devam etmekte olan gerilimin yaşandığı zamanlarda adından aşırı Ukrayna milliyetçisi söylemleri ve Rus karşıtlığı ile söz ettirmişti.
İlyas Seyrek
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.
The post Batının İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar “Pegida” – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “İktidardaki Radikal Sol’un Limitleri” – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Toplumsal hareketlenmelerin yükseldiği zamanlarda, toplumsal muhalefetin parlamentarizmin tuzağına her seferinde düşmesini neyle açıklayabiliriz ki? Lethe’nin sularında yıkanmış gibi, 20-30 yıl önceki aynı senaryoyu yaşamamış gibi, toplumsal hareketlenmenin heyecanını bu yöne kanalize etmek…
Sypros Dapergolas, SAC (İsveç İşçi Sendikası)’ın gazetesi Arbetaren’in son sayısındaki yazısında SYRIZA’nın limitlerinin ne olacağını tartışırken kullandığı karşılaştırma birçok açıdan önem taşıyor. SYRIZA ve PASOK’u beraber değerlendirmek, basit bir SYRIZA da gelecekte PASOK’a dönüşecektir iddiasından öte, parlamentarizm illüzyonunun toplumsal muhalefet için neye dönüşeceğini görmek açısından önem taşıyor.
‘80’lerin Devrimci Partisi: PASOK
Ekim 1981’deki seçim zaferi, Yunanistan’daki sol hareket açısından önemli bir dönemeçti. Siyasi mültecilerin büyük bir kısmı geri dönüş yapabilmişti. Ard arda geçirilen üç seçim zaferinden sonra oylar katlanmıştı.
Açıklanan siyasi program, sağ partileri ve burjuvaziyi oldukça endişelendirmişti. AB ve NATO üyeliğinin sonlandırılması, Yunanistan’daki ABD üslerinin kapatılması, özel girişimlerin kamulaştırılması, fabrikaların halkın kontrolüne verilmesi, paramiliter yapının dağıtılması, kilisenin devlet üzerindeki etkisinin kırılması…Panhelenik Sosyalist Hareket (PASOK), ‘81 yılındaki seçim zaferinde barış yanlısı mesajlar vermeye devam ederken, siyasi programlarına gerekli olduğu koşullarda silah kullanmaktan çekinmez ibaresini de ekliyordu.
SYRIZA’nın şu an savunduğu siyasi programı, PASOK’un 1981 seçimlerine girerken kullandığı programla kıyaslanamaz bile. Bu farka rağmen SYRIZA ve PASOK’un benzer karakterlerinin başında süreç içerisinde belirginleştirdikleri eğilimleri geliyor. Aslında iki parti de benzer siyasi eğilimleri oluşturan kesimlerin olduğu koalisyon partisi. Bu siyasi eğilimlerin başında avro-komünizm geliyor.
SYRIZA’nın da PASOK gibi hızlı bir değişim sürecinden geçtiğine vurgu yapan Dapergolas, SYRIZA içerisindeki avro-komünist kanadın Tsipras’ın liderliğinden sonra etkilerini yitirdiği ancak özellikle PASOK’tan geçiş yapanlar ve seçim zaferiyle beraber değerlendirildiğinde partinin çizgisini değiştirmeye meyilli olduğunu belirtiyor. Dapergolas, SYRIZA’ya ilişkin şunu ekliyor; SYRIZA’nın kendi kimliğini oluştururken toplumsal mücadeleleri destekleyen tavra, sokakta bir ayağının olmasına önem veren yapısına ve öte yandan anarşist gelenekle retorik bir flörte önem verdiğinin altını çiziyor.
SYRIZA şimdi ne yapacak?
SYRIZA’nın galibiyetini Avrupa’da yükselen sola yoranlar, ya Avrupa’daki siyasi realiteyi görmekten oldukça uzak, ya da SYRIZA’yı Yunanistan’da AKP’nin muadili parti olarak gören ana akım haber kaynaklarını referans alıyorlar. Yunanistan’da ve sonrasında da tüm Avrupa’da toplumsal devrim gibi bir beklentiye girenlerin Lethe’nin sularından içmeden önce akıllarında tutmaları gereken SYRIZA’nın da her seçim galibi gibi ona oy verenleri memnun etmek isteyecek olması. İktidarı elinde tutması için bu gerekecektir. SYRIZA herkesi mutlu edecek bir siyasi figüre oynayacak.
Bunun nedeni SYRIZA’nın seçim dinamikleri ile toplumsal dinamiklerinin farklı oluşu. Yani SYRIZA birkaç ikilemde kalacak; ya taban hareketleriyle arasını iyi tutmaya devam edecek ya da oylarını korumak isteyecek; ya emperyalizmi eleştirmeye devam edecek ya da NATO içerisindeki konuma ilişkin konuşmayacak, Rusya, Çin ve ABD ile olan ilişkisini sürdürecek.
SYRIZA, eski hükümet döneminde yaratılan bürokratik bir mekanizmayla, oylarının %50’sini Altın Şafak’a veren bir polis teşkilatıyla, hatırı sayılır sağ-kanat bir eğilime sahip ordu ve adalet kurumlarıyla karşı karşıya. SYRIZA bu aktörlerle nasıl anlaşacak? Eğer bu yapılanmanın bir parçası olmayacaksa devleti nasıl kontrol edecek?
SYRIZA tabanını oluşturan oyların %4’ünü oluşturan kesim için radikal bir çözüm şart. Ancak parlamenter siyasetin sol bir partiye bahşedebileceği tek şey uzlaşmadır.
Keza iktidar için atılan ilk adımın sağ parti ANEL (Bağımsız Yunan Partisi) ile kurulan koalisyon olduğu düşünülürse, bu iddianın ne kadar doğru olduğunu bir kez daha görmüş oluruz.
Uzlaştı ama bir sor niye uzlaştı?
PASOK, 1981’den iki sene sonra programın bazı bölümlerini tekrar gözden geçirdi. Sonraki süreçte politikalarını eski dönem uygulamalarını ortadan kaldırmaya çevirdi ve ardından sosyal-demokrasiyi benimsedi. Parti içerisinde liberalleşme başladı. Yunanistan’ın kapılarını AB’ye açmadan ve kemer sıkma politikaları başlamadan önce yolsuzluğa bulaştı. Dapergolas’ın tahmini aynı evrimin SYRIZA’yı da beklediği yönünde. Ancak bundan daha kısa bir süre içerisinde.
Tsipiras’ın halka vadedebileceği en büyük şey, kemer sıkma politikalarında rahatlama olabilir. Bu belli bir süreliğine SYRIZA’nın iktidarı elinde tutmasında işe yarayan bir illüzyon olabilir.
Ancak hemen söylemek gerek; siyasi ve sosyal yapılanmada öz-örgütlülüğe dayalı değişimler beklemek, tabana dayalı yerel hareketlerin mücadelelerine destek vermek, son on senelik süreçte işçilerin radikal hareketleriyle yarattığı öz-yönetim deneyimlerine destek verileceğini beklemek parlamenter siyasetin varlık sorununu önemsemeden siyaset yapmaktır. Ne gariptir ki modern felsefenin en büyük sorununun, “varlık sorununu tartışmama” olduğu tespitinde bulunurken Heidegger de aynı kavramı kullanır: lethe.
Toplumsal hareketlerin başarısı oy sandıklarıyla ölçülmez.
Yunanistan’da son 10 yılda binlerce grev, yüzlerce genel grev, birçok fabrika işgali, doğrudan demokratik mecralar, yerel ekolojik mücadeleler, öz-yönetim deneyimleri gerçekleşti. Bunların hiçbirisinde ölçüt, bu hareketlerin partiye dönüşüp parlamentoya girmesi olmadı. Halkidiki’deki ekoloji direnişlerinden VİO-MET öz-yönetim fabrikasına varıncaya, ezilenler devlet ve kapitalizmin karşısında kendi siyasi-sosyal-ekonomik hamlelerini çoktan yaptılar, yapmaktalar. Yunanistan, sol partinin liderliğinde bir yönetimle ilk kez karşılaşmıyor. Başarı olarak SYRIZA ve sağcı ANEL’in oluşturacağı koalisyon hükümetini görenler, ısrarlıca toplumsal hareketlerin başarısını görmemekte de kararlı.
Yeri gelmişken söyleyelim. Bu ısrarın altında yatanın ideolojik bir ısrar olduğu gerçeği, bu toplumsal deneyimlerin büyük bir çoğunluğunun anarşist hareketle ilintili olması, ya da anarşizan karakterinin olmasıyla ilgili. Toplumsal devrimler dolaylı rotalara dayanmaz. Bu rotalarda kaçınılmaz son iktidar olmaktır. Tabana dayalı bir toplumsal hareket, sağlamlığını ve kalıcılığını, iktidarını korumak için vereceği tavizlerden ve uzlaşmaya dayalı politik bir anlayıştan değil, toplumsal devrimden alır.
Dapergolas’ın dediği gibi “bundan geriye kalan yenilginin, hayal kırıklığının, zaman kaybının ve tabi ki yolsuzlukların reçetesidir”. SYRIZA’nın seçim zaferinden aldıkları ivmeyle devrim hesapları yapanlar, illa ki bir zafer görmek istiyorlarsa Kobane’deki zafere, Rojava Devrimi’ne gözlerini kapamayı bırakabilirler.
Yunanistan 2015 Seçim Yüzdeleri
Yukarıdaki grafikte, yüzdelikler oy vermeyen çoğunluk hesap edilerek hazırlanmıştır. Ana akım medyadaki grafiklerde ise oy vermeyenler hesaplanmamış, yüzdelik dilimler oy kullananlar üzerinden oluşturulmuştur.
Hüseyin Civan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.
The post “İktidardaki Radikal Sol’un Limitleri” – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>