The post ” Yunanistan’da Erken Seçim ve Syriza ” – Alp Temiz appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Ekonomik kriz, kemer sıkma politikaları, referandum, meclis oylamaları derken Çipras’ın istifası Yunanistan’ı son bir yılda ikinci kez seçime götürüyor.
Yunanistan halkı ekonomik krizle birlikte Çipras’ın imzaladığı kemer sıkma politikaları yüzünden can çekişirken Çipras çoklu fayda gözeterek erken seçimin yolunu açıyor.
Seçimden önceki beyanları ile popülerlik kazanan ve Yunanistan halkına iyi bir yaşam vaat eden Syriza’nın seçimden sonra yaptıklarıyla düzene karşıt politikalar uygulayıp uygulamadığı ve toplumsal muhalefeti evrilttiği konum tartışılıyor.
Krizin Umudu, Radikal Sol: Syriza
2008’deki ekonomik krizden sonra Yunanistan halkının yaşadığı ekonomik sıkıntılar çözülemeyince toplumsal muhalefet yükselişe geçmiş, halk sokaklara çıkmıştı. Yükselen toplumsal muhalefetin bir bölümünü, Troykanın önerdiği ekonomik paketlere boyun eğmeyeceği yönündeki söylemleriyle seçimlerde yanına çeken Syriza, bir türlü çözülemeyen ekonomik krize umut olacağı düşüncesiyle seçimlerden birinci parti olarak çıktı.
Ocak ayının sonundaki genel seçimde 149 milletvekili çıkaran Syriza tek başına hükümet kuramayınca 13 sandalyeye sahip sağ parti ANEL ile koalisyon kurarak iktidara gelmişti.
Syriza İktidarda
Halkı ekonomik sıkıntılardan kurtaracağı umuduyla iktidara gelen Syriza, iktidara gelişiyle birlikte eleştirdiği kemer sıkma politikalarıyla uğraşmak zorunda kaldı. Bir yanda kemer sıkma politikalarına karşı seçimden önceki radikal ve düzen karşıtı söylemleri, diğer yanda Avrupa Birliği’nden ve Avro Bölgesi’nden ayrılmayı düşünmeden, Avrupa’dan yardım talep eden düzen içi çözüm arayışlarına girmenin çelişkisindeki Syriza, kendisini Avrupalı kreditörlerle anlaşma yapmaya çalışırken buldu.
Görüşmeler esnasında kendisine sunulan kemer sıkma paketinin ağırlığının ve seçimlerden önce verdiği sözlerin farkında olan Syriza, büyük bir politik hamle ile kemer sıkma paketini referanduma götürerek siyasi sorumluluğu üzerinden atmaya çalıştı.
Bu sert kemer sıkma paketine “Hayır” kampanyasıyla karşı çıkan Syriza, Avrupa’ya hiçbir zaman kapıları kapamayan tavrıyla da “Hayır”ın gerçekte “Evet” olduğunu gösteriyor. Paket her ne kadar reddedilmiş olsa da, Syriza’nın Troykayla, yani Avrupa Birliği, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Avrupa Merkez Bankası’yla ilişkileri kesmeyecek olması, kemer sıkma paketinin referandumla halka onaylatılması anlamına geldi.
Yürüttüğü “Hayır” kampanyası, aşırı sağ partilerin de desteğiyle beraber yüzde altmış oy oranına ulaşan Syriza, seçimden sonraki kazandığı ikinci “zafer”le birlikte, kendisine sunulan, ağır maddeleri içeren pakete karşı çıkıyor gözükerek, sözde daha hafif bir pakette anlaşmak üzere Troykayla görüşmelerine son hızla devam etti.
Paketin referandum sonucunda reddedilmesinin ardından görüşmeler kimi çevrelerin beklentilerinin aksine anlaşma ile sonuçlandı. Kemer sıkma paketine “Hayır” denilen referandumdan 10 gün sonra Yunanistan Parlamentosu, taahhüt edilen 86 milyar avroluk kurtarma paketi karşılığında kemer sıkma önlemlerini onayladı.
Bu durum, referanduma götürülen kemer sıkma paketi ile uzlaşma görüşmelerin ardından mecliste kabul edilen paket arasındaki farkların sorgulanmasını da beraberinde getirdi. Hayır denen ve kabul edilen paketler arasındaki farklar yok denecek kadar az. Peki, kemer sıkma politikalarının uygulanmasının birkaç ay ertelenmesinin bütçeye sağladığı katkı(!), referandum ve erken seçim için yapılan masrafları karşılamaya yetecek mi?
Kemer Sıkma Politikalarının Uygulamaya Başlanmasıyla Gelen İstifa ve Erken Seçim
Çoklu fayda gözetilerek alınan erken seçim kararı öncelikle, Ocak’ta yapılan seçimlerde koalisyon kuran Syriza’nın, bu kez güçlü ve tek başına bir hükümet kurma isteğiyle alakalıydı.
Gerek Syriza’nın içinde, gerekse toplumsal muhalefette pakete karşı çıkan kesimlerin varlığı göz önünde bulundurulduğunda, üçüncü kurtarma paketinin parlamentoda onaylanmasının ardından istifasını veren Çipras’ın ayrıca, tekrar seçim kazanarak, kemer sıkma politikalarının halk tarafından desteklendiği ve meşruiyete sahip olduğu iddiasını güçlendirmeyi amaçladığı gözüküyor.
Erken seçimin bir başka hedefi ise, kemer sıkma politikalarının oylanması sırasında ortaya çıkan, Syriza içerisinde pakete karşı çıkanlar. Syriza içindeki bu muhalif kesimin Halkın Birliği partisini kurarak ayrışmasıyla iyice gözler önüne serilen bu durum, erken seçimde partide tasfiyelerin gerçekleşeceğinin sinyallerini veriyor.
Radikal Sol: Syriza, Ne Kadar Radikal?
Yaşanan ekonomik krize düzen dışı söylemlerle yaklaşıp, ismindeki “Radikal” nitelemesiyle seçimlere giren ve hükümet kuran Syriza, seçimlerden sonraki politikalarıyla ne kadar radikal olduğunu sorgulattı.
Gerek halkın yaşadığı ekonomik krize rağmen uyguladığı politikalar, gerekse kemer sıkma paketlerine ve madenlere karşı sokağa çıkan eylemcilere yapılan polis saldırıları, düzen partilerinin uygulamalarını aratmayan cinstendi. Dahası Halkidiki bölgesinde altın madeni projelerine karşı direnen köylülere uygulanan devlet terörü ve polis şiddetinde radikal olmak bir yana hiçbir değişiklik görülmedi.
Ancak Syriza’nın radikalliği, başbakan Çipras’ın İncil’e el basmaması üzerine kurulu bir gösteriyle ve maliye bakanının Avrupa’yla yapılan ekonomik toplantılara motosiklet ve deri ceketle gitmesiyle zaten hafızalara kazınmış durumda.
Söylemlerinde devrimci bir rol takınmasına karşın reformist politikalar üreten ve uygulayan Syriza, şüphesiz toplumda devrimcilik ve devrimciler hakkındaki olumsuz önyargılara yenilerini ekliyor.
Alp Temiz
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.
The post ” Yunanistan’da Erken Seçim ve Syriza ” – Alp Temiz appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “İktidardaki Radikal Sol’un Limitleri” – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Toplumsal hareketlenmelerin yükseldiği zamanlarda, toplumsal muhalefetin parlamentarizmin tuzağına her seferinde düşmesini neyle açıklayabiliriz ki? Lethe’nin sularında yıkanmış gibi, 20-30 yıl önceki aynı senaryoyu yaşamamış gibi, toplumsal hareketlenmenin heyecanını bu yöne kanalize etmek…
Sypros Dapergolas, SAC (İsveç İşçi Sendikası)’ın gazetesi Arbetaren’in son sayısındaki yazısında SYRIZA’nın limitlerinin ne olacağını tartışırken kullandığı karşılaştırma birçok açıdan önem taşıyor. SYRIZA ve PASOK’u beraber değerlendirmek, basit bir SYRIZA da gelecekte PASOK’a dönüşecektir iddiasından öte, parlamentarizm illüzyonunun toplumsal muhalefet için neye dönüşeceğini görmek açısından önem taşıyor.
‘80’lerin Devrimci Partisi: PASOK
Ekim 1981’deki seçim zaferi, Yunanistan’daki sol hareket açısından önemli bir dönemeçti. Siyasi mültecilerin büyük bir kısmı geri dönüş yapabilmişti. Ard arda geçirilen üç seçim zaferinden sonra oylar katlanmıştı.
Açıklanan siyasi program, sağ partileri ve burjuvaziyi oldukça endişelendirmişti. AB ve NATO üyeliğinin sonlandırılması, Yunanistan’daki ABD üslerinin kapatılması, özel girişimlerin kamulaştırılması, fabrikaların halkın kontrolüne verilmesi, paramiliter yapının dağıtılması, kilisenin devlet üzerindeki etkisinin kırılması…Panhelenik Sosyalist Hareket (PASOK), ‘81 yılındaki seçim zaferinde barış yanlısı mesajlar vermeye devam ederken, siyasi programlarına gerekli olduğu koşullarda silah kullanmaktan çekinmez ibaresini de ekliyordu.
SYRIZA’nın şu an savunduğu siyasi programı, PASOK’un 1981 seçimlerine girerken kullandığı programla kıyaslanamaz bile. Bu farka rağmen SYRIZA ve PASOK’un benzer karakterlerinin başında süreç içerisinde belirginleştirdikleri eğilimleri geliyor. Aslında iki parti de benzer siyasi eğilimleri oluşturan kesimlerin olduğu koalisyon partisi. Bu siyasi eğilimlerin başında avro-komünizm geliyor.
SYRIZA’nın da PASOK gibi hızlı bir değişim sürecinden geçtiğine vurgu yapan Dapergolas, SYRIZA içerisindeki avro-komünist kanadın Tsipras’ın liderliğinden sonra etkilerini yitirdiği ancak özellikle PASOK’tan geçiş yapanlar ve seçim zaferiyle beraber değerlendirildiğinde partinin çizgisini değiştirmeye meyilli olduğunu belirtiyor. Dapergolas, SYRIZA’ya ilişkin şunu ekliyor; SYRIZA’nın kendi kimliğini oluştururken toplumsal mücadeleleri destekleyen tavra, sokakta bir ayağının olmasına önem veren yapısına ve öte yandan anarşist gelenekle retorik bir flörte önem verdiğinin altını çiziyor.
SYRIZA şimdi ne yapacak?
SYRIZA’nın galibiyetini Avrupa’da yükselen sola yoranlar, ya Avrupa’daki siyasi realiteyi görmekten oldukça uzak, ya da SYRIZA’yı Yunanistan’da AKP’nin muadili parti olarak gören ana akım haber kaynaklarını referans alıyorlar. Yunanistan’da ve sonrasında da tüm Avrupa’da toplumsal devrim gibi bir beklentiye girenlerin Lethe’nin sularından içmeden önce akıllarında tutmaları gereken SYRIZA’nın da her seçim galibi gibi ona oy verenleri memnun etmek isteyecek olması. İktidarı elinde tutması için bu gerekecektir. SYRIZA herkesi mutlu edecek bir siyasi figüre oynayacak.
Bunun nedeni SYRIZA’nın seçim dinamikleri ile toplumsal dinamiklerinin farklı oluşu. Yani SYRIZA birkaç ikilemde kalacak; ya taban hareketleriyle arasını iyi tutmaya devam edecek ya da oylarını korumak isteyecek; ya emperyalizmi eleştirmeye devam edecek ya da NATO içerisindeki konuma ilişkin konuşmayacak, Rusya, Çin ve ABD ile olan ilişkisini sürdürecek.
SYRIZA, eski hükümet döneminde yaratılan bürokratik bir mekanizmayla, oylarının %50’sini Altın Şafak’a veren bir polis teşkilatıyla, hatırı sayılır sağ-kanat bir eğilime sahip ordu ve adalet kurumlarıyla karşı karşıya. SYRIZA bu aktörlerle nasıl anlaşacak? Eğer bu yapılanmanın bir parçası olmayacaksa devleti nasıl kontrol edecek?
SYRIZA tabanını oluşturan oyların %4’ünü oluşturan kesim için radikal bir çözüm şart. Ancak parlamenter siyasetin sol bir partiye bahşedebileceği tek şey uzlaşmadır.
Keza iktidar için atılan ilk adımın sağ parti ANEL (Bağımsız Yunan Partisi) ile kurulan koalisyon olduğu düşünülürse, bu iddianın ne kadar doğru olduğunu bir kez daha görmüş oluruz.
Uzlaştı ama bir sor niye uzlaştı?
PASOK, 1981’den iki sene sonra programın bazı bölümlerini tekrar gözden geçirdi. Sonraki süreçte politikalarını eski dönem uygulamalarını ortadan kaldırmaya çevirdi ve ardından sosyal-demokrasiyi benimsedi. Parti içerisinde liberalleşme başladı. Yunanistan’ın kapılarını AB’ye açmadan ve kemer sıkma politikaları başlamadan önce yolsuzluğa bulaştı. Dapergolas’ın tahmini aynı evrimin SYRIZA’yı da beklediği yönünde. Ancak bundan daha kısa bir süre içerisinde.
Tsipiras’ın halka vadedebileceği en büyük şey, kemer sıkma politikalarında rahatlama olabilir. Bu belli bir süreliğine SYRIZA’nın iktidarı elinde tutmasında işe yarayan bir illüzyon olabilir.
Ancak hemen söylemek gerek; siyasi ve sosyal yapılanmada öz-örgütlülüğe dayalı değişimler beklemek, tabana dayalı yerel hareketlerin mücadelelerine destek vermek, son on senelik süreçte işçilerin radikal hareketleriyle yarattığı öz-yönetim deneyimlerine destek verileceğini beklemek parlamenter siyasetin varlık sorununu önemsemeden siyaset yapmaktır. Ne gariptir ki modern felsefenin en büyük sorununun, “varlık sorununu tartışmama” olduğu tespitinde bulunurken Heidegger de aynı kavramı kullanır: lethe.
Toplumsal hareketlerin başarısı oy sandıklarıyla ölçülmez.
Yunanistan’da son 10 yılda binlerce grev, yüzlerce genel grev, birçok fabrika işgali, doğrudan demokratik mecralar, yerel ekolojik mücadeleler, öz-yönetim deneyimleri gerçekleşti. Bunların hiçbirisinde ölçüt, bu hareketlerin partiye dönüşüp parlamentoya girmesi olmadı. Halkidiki’deki ekoloji direnişlerinden VİO-MET öz-yönetim fabrikasına varıncaya, ezilenler devlet ve kapitalizmin karşısında kendi siyasi-sosyal-ekonomik hamlelerini çoktan yaptılar, yapmaktalar. Yunanistan, sol partinin liderliğinde bir yönetimle ilk kez karşılaşmıyor. Başarı olarak SYRIZA ve sağcı ANEL’in oluşturacağı koalisyon hükümetini görenler, ısrarlıca toplumsal hareketlerin başarısını görmemekte de kararlı.
Yeri gelmişken söyleyelim. Bu ısrarın altında yatanın ideolojik bir ısrar olduğu gerçeği, bu toplumsal deneyimlerin büyük bir çoğunluğunun anarşist hareketle ilintili olması, ya da anarşizan karakterinin olmasıyla ilgili. Toplumsal devrimler dolaylı rotalara dayanmaz. Bu rotalarda kaçınılmaz son iktidar olmaktır. Tabana dayalı bir toplumsal hareket, sağlamlığını ve kalıcılığını, iktidarını korumak için vereceği tavizlerden ve uzlaşmaya dayalı politik bir anlayıştan değil, toplumsal devrimden alır.
Dapergolas’ın dediği gibi “bundan geriye kalan yenilginin, hayal kırıklığının, zaman kaybının ve tabi ki yolsuzlukların reçetesidir”. SYRIZA’nın seçim zaferinden aldıkları ivmeyle devrim hesapları yapanlar, illa ki bir zafer görmek istiyorlarsa Kobane’deki zafere, Rojava Devrimi’ne gözlerini kapamayı bırakabilirler.
Yunanistan 2015 Seçim Yüzdeleri
Yukarıdaki grafikte, yüzdelikler oy vermeyen çoğunluk hesap edilerek hazırlanmıştır. Ana akım medyadaki grafiklerde ise oy vermeyenler hesaplanmamış, yüzdelik dilimler oy kullananlar üzerinden oluşturulmuştur.
Hüseyin Civan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.
The post “İktidardaki Radikal Sol’un Limitleri” – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>