The post Venezuela: Darbe Ama Kime- Deniz Gölbaş appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Yine bir devletlerarası kriz ve yine kamuoyuna servis edilen yüzlerce, binlerce yalan içinde kaybolan gerçekler. Ve kaybolan bu gerçekler içinde kaybolmaya devam edecek olan yaşamlar. Mevzu bahis Venezuela.
Venezuela’da Yeni Enflasyon: Devlet Başkanı Enflasyonu
Venezuela’daki durumu kısa bir şekilde özetlemek gerekirse yıllardan beri devam eden krizleri vurgulamakla yazıya başlamalı. Devam eden bu krizleri dünya gündemine iyice sokansa 10 Ocak’ta halihazırdaki devlet başkanı Nicolas Maduro’nun ikinci 6 yıllık devlet başkanlığı dönemine başlamak için yemin etmesi ve ardından en büyük muhalif grubun lideri Juan Guaidó’nun kendisini bir mitingde geçici devlet başkanı ilan etmesi oluşturuyor. Bu gelişmelerin ardından Amerika, Almanya, Fransa ve İngiltere gibi devletlerarası arenanın önemli birçok oyuncusu Guaidó’yu devlet başkanı olarak tanıdıklarını açıkladı. O tarihten beri gerek Maduro’yu gerekse Guaidó’yu destekleyen birçok miting düzenlendi. Venezuela’daki bu durum Venezuela’yla sınırlı kalmadı ve devlet başkanlarının kamuoyuna açıklamalarıyla açık açık gözler önünde cereyan etti ve etmeye devam ediyor.
Kapitalizme Emperyalist Darbe (!)
“ABD’de neden hiç askeri darbe olmaz?” sorusuna verilen bir cevap vardır: “Çünkü bir tek ABD’de ABD Elçiliği yoktur!”: Venezuela’daki tartışmaların bir boyutunu da Maduro’nun, ABD Başkanı Trump’ı sık sık darbe yapmaya çalışmakla suçlaması oluşturuyor.
Trump da yaptığı açıklamalarla Maduro’nun kendisini içerde ve dünya kamuoyunda darbeye karşı durduğunu savunmasına çanak tutuyor denilebilir. ABD Başkanı Donald Trump son olarak çoğunlukla Venezuela ve Küba’dan gelen göçmenlerin yer aldığı kalabalık bir kitleye seslendiği bir mitingde Maduro rejimini destekleyen askerlerin yaşamlarını ve geleceklerini riske attıklarını söylemekten geri durmadı. “Venezuela demokrasisini restore etmek” istediğini (!) açıkça söyleyen Trump, “Biz inanıyoruz ki Venezuela ordusu ve liderliği bu süreçte hayati bir rol oynayacak.” diyerek açıkça Venezuela ordusuna çağrısını yineledi. Venezuela’daki yönetimin “barışçıl yollarla” değişmesi gerektiğini söylediği bir açıklamasında da buna rağmen askeri bir girişim olabileceğini ima ederek orduyu “Güvenli bir liman, kolay bir çıkış ya da bir çıkış yolu bulamayacaksınız. Her şeyi kaybedeceksiniz!” sözleriyle etkileme çalışmalarına devam etti. Venezuela ordusu ise henüz Maduro karşıtı bir konum almış değil.
Yukarıda sayılan devletlere ek olarak Güney Amerika devletlerinin önemli bir kısmı da Maduro karşısında pozisyon almış durumda. Rusya, Çin, İran ve TC ise Maduro’yu destekleyen devletler arasında. Hatta Rusya, BM Güvenlik Konseyi toplantısında ABD’yi darbe planı yapmakla dahi eleştirmiş durumda: “Anti-emperyalist kamp” Maduro’nun yanında(!)
Sıcak Çatışma İhtimali
Maduro’nun Trump’ı petrol rezervlerine göz dikmekle suçladığını vurgulamaya gerek yok. Kanıtlanmış petrol rezervlerinde dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olan Venezuela’daki bu kriz dünya ekonomisini pek etkilemedi. Bunun en büyük sebebi de ekonomik krizden siyasi krize dönen bu durumun zaten yıllardan beri devam ediyor oluşu. Üstelik bu krizin artık insani kriz olarak adlandırılmaya başlandığını belirtmek gerekir. Venezuela’nın güllük gülistanlık olduğunu iddia edenlerin varlığına rağmen Venezuela’daki krizlerden biri de Venezuela’ya ABD’den gönderilen “insani yardımların” ülkeye girişine izin verilmemesi. İnsani yardım gönderimine karşın Maduro tarafından sınırlara asker sevkiyatı gerçekleştirildiği kamuoyuna servis edilen haberlerden. Çin yaptığı bir açıklamayla “zorla insani yardım gönderimi”nin çatışmalara neden olabileceğini belirterek askeri müdahaleye karşı olduklarını belirtti. Rusya da insani yardım tartışmalarına bu hamlenin büyük ve tehlikeli bir provokasyon olduğunu belirterek ABD ve NATO’daki müttefiklerinin, Venezuela muhalefetini silahlandırmayı görüştüklerini iddia etti. ABD’nin insani yardım malzemelerini kendi politikalarına “malzeme” etmek istediği açıkça ortada. Onun için ABD’nin karşıtı olan grupta yer alan -başta Rusya olmak üzere- devletler bu durumu kendilerine “malzeme” ediyor. Filler tepişirken çimenler ezilmeye devam ediyor. İnsanların yaşamları yine devletlerin, liderlerin politikalarının elinde birer teferruat haline geliyor.
Anti-Emperyalizm Pelerininin Saklayamadıkları
Venezuela’da bir darbeden söz edilebilir mi? Evet. “Sosyalizmin Maduro dilemması” devam ettiği sürece özellikle bu topraklarda insanlar görmek istemese de hiçbir şekilde yönetime katılmayan insanların yaşamlarına yapılmış bir darbe var. Devletlerarası arenada güncel sorun, bu darbenin kim tarafından hangi devletlerle yapılacağı sorunu. Maduro döneminde artık iyiden iyiye görünür olan durum, insanların hayatları ve gelecekleri için endişelenmelerinin terörist olarak tutuklanmaları için yeterli olması. Anti-emperyalizm çuvalına artık mızrak sığmıyor.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 48. Sayısında Yayınlanmıştır.
The post Venezuela: Darbe Ama Kime- Deniz Gölbaş appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Sosyalizmin Maduro Dilemması – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İşçi yönetimine geçen fabrikaların devlet bürokratlarının kararlarına bağlanması; devlet içinde bürokratik bir kastın oluşması, bu kastın karıştığı yolsuzluklar, kayırmacılık; komünal konseylerin devlet iktidarıyla karşı karşıya gelmesi; kapitalist üretim-dağıtım mekanizmalarının isim değişikliği dışında başka bir değişikliğe uğramamaları; emperyalizm ve dış kaynaklı dış düşmanlar söylemiyle yaratılan ve sürekli kılınan seferberlik hali… Yok, yanlış anlaşılmasın, 1917-1921 arası Bolşevik Parti icraatlarından bahsetmiyoruz! 1998’de Chavez’in iktidara gelişiyle başlayan, ölümü sonrası 2013’te Maduro’nun devraldığı “21. Yüzyıl Sosyalizmi” iddiası adı altında Venezüela’da yaşananlardan bahsediyoruz.
Sosyalist arkadaşların aklına bu kadarı gelir miydi bilinmez; Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, son birkaç yıldır ara ara ama son aylarda sıkça, yaşadığımız coğrafya gündeminde yerini alıyor. Tayyip Erdoğan’ın esip gürlediği başkanlar arasında değil ama… Sosyalist Maduro’yu eleştirinin bir konusu yapmak bir kenara, medya hem de ana akım medya, övgüler eşliğinde Maduro ve Venezuela sempatisini yükseltiyor.
Nasıl yükseltmesin ki? Başkanlık rejimini resmi anlamda ilk kutlayan, Tayyip Erdoğan’ın politikalarını ABD emperyalizmine karşı girişilmiş bir mücadele olarak kutsayan, kilometrelerce uzak bir coğrafyanın sosyalist lideri Maduro.
Dış destekli iç tehditlere karşı “milli irade”nin sembolü. Suikast ve darbe girişimlerinde bulunulmuş, “faiz lobileri protestoları”nın hedefi… Üstelik bir Diriliş Ertuğrul hayranı… Erdoğan’la ne çok ortak noktası var!
Eleştirmek ve Savunmak Arasında Kararsız Kalmak
Yanlış anlaşılmasın, eleştirenler yok değil. Örneğin, yeni başkanlık rejimi kutlaması için geldiğinde, Venezuela dostu sosyalistlerden açık mektuplar dolaştı medyada. Ne tutumunun ne dış politikalarının anti-emperyalizmle ilişkisi olmadığı vurgulandı. Ya da halk hiperenflasyonla boğuşurken, küresel kapitalizmin genç ve popüler girişimcilerinden “milli gurur” Nusret’in lokantasında yakın zamanda yemek yemesini esefle kınayıp “zaten Venezuela sosyalist değildi ki” ilan eden de oldu.
Israrla savunan sosyalistler de yok değil. Bolivarcı/Chavist devrime yönelik karşı devrimci saldırıların, ABD’nin finanse ettiği muhalefetin, “ekonomi, medya ve şiddet” üzerinden şekillenen komploların hedefinde olmasından dolayı Maduro’nun devrimci bir savaş verdiğini söylüyorlar. %41 katılımlı son seçim galibiyeti üzerinden demokratik bir zafer yalanına kendini inandıranlar, Maduro’nun NEP vari 6 yıllık kalkınma programıyla her sorunu çözeceğine de inanıyor.
Anti-Emperyalizm Pelerininin Sakladıkları
Anti-emperyalizm adı altında ne örtülmeye çalışılıyor? Enerji ve madencilik sektörünün önemli isimlerinin (Chevron, Schlumberger, Halliburton, Barrick Gold) Venezuela’da 40 yıllık ihale aldığı gerçeği; yeni ekonomi planlarının ve yasaların tasarımının bu gerçeğe göre kurgulanacak olması, Maduro’nun önceleri arkadaş ve yoldaş dediği Trump’ın eleştirilmesini engellemek ve ılımlı bir ABD politikası için medyaya verdiği talimatları, devlet şirketi Citgo aracılığıyla bu ABD politikası için yarım milyon dolarlık yatırımı… Sonrasında, milliyetçi petrol takıntısı, politik kayırmacılık ve kurtarıcı önder sevicilikle oluşturulmuş politik bir kültür…
Temel ihtiyaç maddelerinin kıtlığı, enflasyon, 2014’ten beri devam eden protestolar… Nicolas Maduro isyanı bastırmaya yönelik otoriter ve şiddet yanlısı yöntemler izliyor. Bir yandan da, öz-örgütlü halk terörist, suçlu ya da aşırı sağcı gibi ifadelerle itibarsızlaştırılıyor. Bir yerlerden tanıdık geliyor mu?
Şimdi bu durumun kafa karışıklığını yaşayan sosyalist arkadaşlar için başa dönelim. Maduro yönetimindeki Venezuela ya da tarihin farklı zamanlarında farklı yerlerdeki sosyalist uygulamalar arasındaki benzerlik bize ne ifade ediyor? Örneklerden aynı sonuç alınıyorsa, yöntemde ve bu yöntemi oluşturan ideolojinin kendisinde sıkıntı var demektir. Siyasal hegemonyası dışındakilerin düşman ilan edilmesi, muhalif seslerin bastırılması, yok edilmesi tipik bir iktidar davranışıdır. Siyaseten iktidara ilişkin kaygının ortadan kalktığı bir durumda, uygulanan her politika, her program iktidarı elde tutmaya odaklı bir hale dönüşür. Dahası, yanlış yöntemlerin doğru olduğu iddia edilerek başka otoriter uygulamalar, tekçi yapılar meşrulaştırılır. Maduro’ya ilişkin sosyalistlerin yaşadığı kafa karışıklığı bununla ilişkilidir. Ve anarşizmin iktidar eleştirisi, iktidara karşı mücadelesi ve iktidar dışı yapılar oluşturma çabasının nedeni işte tam da burada yatar.
Hüseyin Civan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 46. sayısında yayınlanmıştır.
The post Sosyalizmin Maduro Dilemması – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>