Apatris – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Wed, 27 Apr 2016 19:09:02 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Anarşistlerin Ekonomi Tartışmaları (21): Ekonomi İçin Toplum Değil, Toplum İçin Ekonomi https://meydan1.org/2016/04/27/anarsistlerin-ekonomi-tartismalari-21-ekonomi-icin-toplum-degil-toplum-icin-ekonomi/ https://meydan1.org/2016/04/27/anarsistlerin-ekonomi-tartismalari-21-ekonomi-icin-toplum-degil-toplum-icin-ekonomi/#respond Wed, 27 Apr 2016 19:09:02 +0000 https://test.meydan.org/2016/04/27/anarsistlerin-ekonomi-tartismalari-21-ekonomi-icin-toplum-degil-toplum-icin-ekonomi/ Meydan Gazetesi olarak geçtiğimiz Ocak ayında düzenlediğimiz “Anarşist Yayınlar Söyleşisi”nde, Yunanistan’da yayınlanan Apatris Gazetesi yazarları ile bir araya gelmiş; hem Yunanistan coğrafyasındaki anarşist hareketi hem de Apatris Gazetesi’nin çalışmalarını konuşmuştuk. Uzun zamandan bu yana, düzenlenen kitlesel eylemlerle, grevlerle birlikte halkın en önemli gündeminin ekonomik kriz olduğu bir coğrafyada yaşayan ve mücadele eden anarşistlerin, kapitalizmin ve […]

The post Anarşistlerin Ekonomi Tartışmaları (21): Ekonomi İçin Toplum Değil, Toplum İçin Ekonomi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
anektar

Meydan Gazetesi olarak geçtiğimiz Ocak ayında düzenlediğimiz “Anarşist Yayınlar Söyleşisi”nde, Yunanistan’da yayınlanan Apatris Gazetesi yazarları ile bir araya gelmiş; hem Yunanistan coğrafyasındaki anarşist hareketi hem de Apatris Gazetesi’nin çalışmalarını konuşmuştuk. Uzun zamandan bu yana, düzenlenen kitlesel eylemlerle, grevlerle birlikte halkın en önemli gündeminin ekonomik kriz olduğu bir coğrafyada yaşayan ve mücadele eden anarşistlerin, kapitalizmin ve devletin yaratıcısı/sürdürücüsü olduğu ekonomik krizlere dair yazdıklarının önemli olduğunu düşünerek; Meydan Gazetesi’nin bu sayısında, Apatris Gazetesi’nden yoldaşların seçtiği ve İngilizcesi Apatris Gazetesi’nde yeni yayınlanan bir yazıya yer veriyoruz.

“Ekonominin örgütlenmesi, üretimin her türü için, Toplumsal Ekonomi ilkelerine sıkı sıkıya uyarlanacak. Toplumsal Ekonomi, genel meclislerde toplanan üreticilerin çeşitli örgütleri tarafından sürekli kontrol edilerek yönetilecek. Tarım meclisleri, fabrika ve istatistik meclisleri, her bir komünün politik bir birim ve coğrafi alt bölüm kabul edildiği bir ağ yapısında örgütlenerek özgür bir federasyon oluşturacaklar. (…) Zaman geçtikçe, bu yeni toplumun, her bir komüne, öz-yönetimi için ihtiyacı olan teknolojik araçları sağlayacağını düşünüyoruz, çünkü insan -ya da bu durumda komün- ne kadar özgür olursa, başkalarına o kadar bağımlı olur.

(…)Komünden komüne ürünlerin takası için, komünal konseyler bölge federasyonları ve konfederasyonun üretim-dağıtım konseyi ile temasta olacak; eksik ve fazla durumlarını bildirecekler. Problemler, iletişim ağı üzerinden çözülecek.

Komün içinde tüketim, fabrika konseyleri tarafından düzenlenen üretici kartı yoluyla yapılacak. İhtiyaçların sağlanması için tüketim hakkını veren üretici kartı, bir değişim aracı olarak iki özelliğe sahiptir:

1. Devredilemez.

2. Üstünde yazılı olan çalışma saatine karşılık, ortalama bir tanzime denk düşer ve bir yıl geçerlidir.

Çalışamayanlar için üretici kartlarını komünal konseyler düzenleyecek.

Yine de sabit bir düzenlemeye gidemeyiz. Diğer komünlere zarar vermediği sürece, her bir komünün öz-yönetimine ve kendi içinde uygulayacağı değişim modelini örgütleme hakkına saygı duymak zorundayız.”

CNT’nin Mayıs 1936 tarihli “Özgürlükçü Komünizmin Konfederal Anlayışı” metninden alınmıştır.

Mümkün olan tek ekonomik örgütlenmenin mevcut örgütlenme olduğu kanısı, yukarıdaki alıntıyla birlikte, şüpheci okurun gözünde boşa çıkar. Benzer şekilde, şimdiye kadar hiçbir anarşist ekonomi önerisi olmadığı kanısı da. Fakat tabii ki, o döneme ait ekonomik tasarının kapsamı, bugün için yeterli değildir ve artık tümüyle farklı olan bir dünyada kopyalanamaz.

O zaman, İspanya’daki devrimcilerin benimsediği temel ekonomik ilkeler, kesinlikle bugünün insanlarına da ilham verebilir. Ancak her coğrafyanın kendine has biçimde sürekli değiştiğini düşünürsek, bu ilkelerin özel uygulamaları tümüyle farklı bir biçim alabilir. Örneğin Yunanistan’da, konuşmaya başlarken üretim araçlarının toplumsallaşmasından bahsetmek kolay değil. Bir yandan, muhalif hareketin, toplumun sınıfsal yapısının güncel bir analizini yapmadığı; diğer yandan, Yunanistan’da bir süredir yaşanan hızlı değişimlerden sonra bile, nüfusun çoğunu mülk sahibi küçük-burjuva katmanlarının oluşturduğu kolayca görülebilir. Bu katmanlar, büyük olasılıkla genel kolektifleştirme fikrinden dehşete kapılacaklardır. Emeğin paylaşılması, teknolojik araçlar, üretim ve dağıtım sistemi, ihtiyaçlar ve arzular, belki de antropolojik tipin kendisi tümüyle değişti.

Ne olursa olsun, özgürlükçü-anarşist bir toplumun ekonomik sisteminden bahsettiğimizde, bu:

  • Parasız ve pazarsız,
  • Devletsiz,
  • Üretim araçlarının özel mülkiyette olmadığı, kar amacı olmayan ve kar artırmanın felakete götüren zincirlerinden özgürleşmiş bir ekonomidir.

Amaçlanan ise bunun yerine;

  • Bağımsız, otonom ve karşılıklı yardımlaşma yoluyla kendiliklerinden ilişkilenen komünler,
  • Kapital gibi biriktirilemeyen, denk değişim araçları ve pratikte “her birinden yapabildiği kadar, her birine ihtiyacı kadar” üretim-dağıtım ilkesinin somutlaştırılması,
  • Ücretli sömürüyü dışlayacak şekilde, üretim araçlarının kolektif sahipliği,

Ve son olarak ve en çok…

  • … Kara değil, insanların gerçek ve sistematik olarak güncellenen ihtiyaçlarına ve arzularına dayanan, bir üretim ve dağıtım modeli. Yani, toplumsal (bazılarına göre “ahlaki”) bir ekonomidir. Üyeler-üreticiler, bu ekonomik mekanizmaların tümüyle farkındadır; bu ekonominin büyüklüğüne beraber karar verirler ve doğrudan demokratik bir yöntemle karar alınan genel meclisler yoluyla bu ekonomiyi kontrol ederler. Başka bir deyişle, günümüzün felaketler ekonomisinin tersine, toplum için bir ekonomi.

Biz ekonomist değiliz. Burada değer ve artık değer hakkında ya da cari açık ve ticaret dengesi hakkında teorilere başvurmayacağız. Çünkü bütün bu terimler, egemen olan, paraya dayalı ticaret ekonomisi üzerine kurulmuş ve bu ekonomi tarafından tanımlanmıştır. Sadece bu nedenle değil, bütün güncel ekonomik teorilerin, mevcut ve bizim bahsettiğimizden tamamen farklı, kapitalist kurgular üzerine olması nedeniyle de. Burada, bu devasa meseleyi her yönüyle içeren eksiksiz bir ekonomik şema sunmanın mümkün olmadığını teslim edeceğinizi umuyoruz: iş bölümü, hangi ihtiyaçların temel olduğu, hangilerinin olmadığı, bir modelden diğerine nasıl geçileceği, gelirin nelere tahsis edileceği vb. Böylesi bir girişimin sadece bir gazete yazısında ele alınmasının pratikte imkansız olması bir yana, böyle bir “makro-sistem” sorununa verilebilecek tüm cevapları ele almak hiç kimsenin hiçbir zaman yapabileceği bir şey değildir. Aslında böyle bir girişimin somut bir biçim alması için, bütün bir nüfusun ve toplumsal hareketlerin uzun dönemli faaliyeti ve yaratıcılığı gerekir – tabi böyle bir dönüşümün zamanı gelirse. Bizim burada yapabileceğimiz ise, kaynakları, yöntemleri ve -umarız- pratik deneyleri sorgulayan, kurgulayan, araştıran bir tartışma için başlangıç olabilecek fikirlerin ve pratiklerin kabaca bir özetini vermektir.

Farklı, yani bireysel ve toplumsal otonomi, özgürlük ve eşitlik arasındaki denge gibi anarşist ilkelere dayalı bir toplumsal örgütlenmenin belki de çözmesi gereken ilk problem, kıt kaynakların, herkesin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ve aynı zamanda tercih özgürlüğünü koruyacak şekilde nasıl tahsis edileceğidir. Burada, kendinde büyük bir mesele olan kıtlıktan bahsediyoruz ve mevcut akıl dışı modelden dengeli bir sosyoekonomik bir modele dönüşümün bir yandan vahşi sınıf çatışmasını engellemeyeceğini, diğer yandan, bu dönüşümün bir anda ve her yerde birden olmayacağı gerçeğini dikkate alıyoruz.

Kapitalizm, doğası gereği, daha önce hiçbir toplumsal modelin yaratmadığı kadar derin bir ihtiyaçlar kıtlığı algısı yaratır. İnsanlar bütün bunlara paradoksal bir süreç tarafından temelden yabancılaştırılıyor: İşi yapan ve malları üretenler onlar, ama ihtiyaçları olan malları değil… İhtiyaçlarına hiçbir zaman erişemiyorlar mı? Bilakis, ihtiyaç maddeleri kontrolleri altında değil ama sonradan onlara satılıyor… Tabii, yine kontrol edemedikleri ya da kolektif olarak karar vermedikleri kurallar ve düzenlemelere dayanarak. Bu kurallar malların kendisi üzerinden dayatılır, çünkü artık herkesin hayatında merkezi öneme sahip olmuşlardır ve pazardaki dalgalanmaları hayatı yönetir: hayat boyu fiziksel ya da fiziksel olmayan mallara bağımlılık. Böylece insanlar/üreticiler sürekli, kendi emekleriyle üretilen malların yarattığı bir stresle karşı karşıya kalıyorlar: Sahip olacak mı, olmayacak mı? Anarşistlerin kıtlık ve yaşam kalitesi meselesine bakışına göre, ekonomik düzeyde, (özgürlük ve refah kelimelerinin gerçekte bir anlamı olması için) gerekli olan şey basitçe zenginliklerin korunması değil, bir bolluk toplumudur. Ancak eğer bu bolluk, (bugün yaşadığımız gibi) üretimin sınırsız büyümesine, doğal kaynakların yok olmasına ve insan bedenlerinin ve ruhlarının tükenmesine dayanacaksa; bu bolluğa hiçbir zaman ulaşılamayacağı açıktır. Bolluğu mümkün kılacak üretici yapılanma biçimi, kaçınılmaz olarak, üretimin miktarı ile ihtiyaçları yaratan sistem arasındaki ilişki hakkında toplumun ya da topluluğun benimsediği görüşe dayalıdır. Bu yüzden bolluk toplumunun, ne bugün yürürlükte olan ve büyük miktarlarda tüketim malının üretimini dayatan modelle, ne de ticari üretim ve ekonomik büyüme uğruna insanların ve doğanın tüketilmesiyle ilişkisi vardır. Günümüzün kapitalist çağında yaşamlarımızı yöneten -paranoyak düzeyde- kurgulanmış ihtiyaçları akıl süzgecinden geçirirsek, çağın aşırı yoğun işleri ve birikim kaygısı olmadan da ürünlerin bolluğu ve aynı zamanda “boş zamanın” bolluğu devam edebilir.

Özgürlükçü bir ekonomik modelde üretimin amacı durmaksızın büyüme değil, topluluğun ve onu oluşturan bireylerin temel ve temel olmayan ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bu yüzden, çalışma zamanı ve gerilimi, üretilen malların miktarı ve üretimin verimi tek bir amaçla ilişkilidir, ihtiyaçların etkili bir şekilde karşılanmasına. Günümüzdeki maliyetlerin en aza indirilmesi ya da üretimin en yüksek seviyesine çıkarılması ise tümüyle farklı bir amacı karşılamak içindir, ekonomik göstergeler.

Bu çerçevede topluluk için yapılan toplam üretim seviyesi, bu topluluğun genel meclisinde belirlenir. Bu topluluğun biçimini ve nüfusunu da gelecek toplumunun insanları belirleyecektir. Kolektif olarak onaylanmış ve örgütlenmiş bir plan ve üyelerin tercihi ile kurulan her bir iş yerinin neyi ne kadar üreteceği ise o iş yerinin meclisi tarafından belirlenir. Bu şekilde, her bir üretken birimi için gereken kaynaklar komünal kaynaklardan ve her zaman kolektif olarak biçimlendirilen plana göre tahsis edilebilir.

Buradaki soru ya da birçok sorudan biri, bütün bu üyelerin tercihlerini ifade eden somut biçimin nasıl olacağı ve tahsis edilen toplam komünal kaynakların miktarı. Bu noktada, “komünal” terimini kullandığımız her yerde, daha geniş insan topluluklarını ifade eden terimleri, örneğin bölgenin coğrafi büyüklüğe göre, “federal”, “konfederal” vb. kullanabiliriz. Bu soru kendinde daha geniş bir meselenin bir parçasıdır: Genel bir değişim aracı ya da para var olmayacağına göre, her bir birey üretimden kendine düşen paydan nasıl faydalanacak? 1936 İspanya Devrimi’nde kurulan anarşist kolektifler ve kooperatifler gibi tarihte yaşanan deneyimler ve o günden bugüne ortaya atılan çeşitli teoriler, genelde, her bireye ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için verilen bir çeşit yazılı bir yetki belgesinde ortaklaşıyor. Bu bazı teorilerde “kupon” ya da “karne” adıyla, diğerlerinde “tüketim kartı” olarak geçiyor. Bu belgelerin, para gibi genel bir değişim ya da birikim aracı olmaması için kişiye özel düzenlenmesi gerekir. Komünlerin federasyonu ya da federasyonların konfederasyonu adına düzenlenir ve bireye ihtiyaçlarını karşılaması için yetki verir ama bunu tam olarak nasıl/neyle yapacağını önceden belirlemez. Böylece bireysel tercih özgürlüğü sağlanmış olur. “Temel ihtiyaçların” neleri kapsadığı ve bunların miktarları, katılımcı, doğrudan demokratik (kon)federal meclisin karar alarak belirleyeceği bir meseledir. Bu kararda, üye komün meclis kararları ve federasyonun kullanılabilir kaynakları hesaba katılmalıdır. Bu şekilde, temel ihtiyaçların karşılanma seviyesi, tek bir bölgenin kaynaklarına bağlı olmaz ve kaynaklar açısından bölgesel eşitsizliklerin bunu etkilememesini sağlarız.

Bireylere dağıtılan bu “kuponların” sayısı, (kon)federasyon düzeyinde arz ve talep temelinde belirlenecek. Talep, konfederasyonun nüfusu ölçülerek ve ihtiyaçları farklı olabilecek genç, yaşlı, öğrenci, ebeveyn, gibi kategoriler için genel meclisler tarafından önceden belirlenmiş ihtiyaç karşılama miktarları kullanılarak tahmin edilebilir.

Arz konusunda, meclisler ya da onların gönderdiği, geri çekilebilen temsilciler, kullanılabilir üretim araçlarına göre üretimin seviyesini, her kaynaktan ne kadar gerektiğini, toplam kaç saatlik emek gerektiğini yani haftada en az kaç saat çalışmak gerektiğini hesaplayabilirler.

…Bu yazının başında belirttiğimiz gibi, olası sorunları düşünüp çözümler üretmek için, şimdi bizim, yarın meclislerin değinmemiz gereken başka sonsuz sayıda mesele var. Örneğin çeşitli topluluklar/komünler arasında değiş tokuşun nasıl düzenleneceği. Yine de, analize daha fazla devam etmeyeceğiz çünkü gazetenin kullanabilecek alanı sınırlı. Sadece, yapacakları ve mevcut pazar kuralları konusunda karşılaşacakları bütün engellere rağmen böylesi komünlerin, halkların, topluluklarının bugünden oluşturulabileceğini not düşeceğiz. Ne olursa olsun, bunları temel özellikleri; kullanılabilir üretim araçlarının eşit, kooperatif bir yapıda öz-yönetimi, topluluğun üretmediği ürünlerin toptan alınma olasılığı, ürünlerin doğrudan tüketicilere dağıtılması ve böylece aracıların olmaması ve üretim maliyetlerinin azaltılması, vb. Ek olarak, böyle toplulukların/komünlerin kendiliklerinden kurdukları bağlantılar, ürün fazlalarını birbirleriyle değiş tokuş yapmalarını kolaylaştırabilir. Özellikle değişik coğrafyalarda bulunuyorlar ve farklı ve çeşitli mallar üretiyorlarsa.

… Sonuçta, “yolu yürüyerek açarsın”.

İHTİYAÇLARDAN ve ARZULARDAN TASARRUF DEĞİL

ONLAR İÇİN ÖRGÜTLENME

http://apatris.info/economics-for-ot-the-reverse/

Nikos Anestios

Çeviri: Özgür Oktay

The post Anarşistlerin Ekonomi Tartışmaları (21): Ekonomi İçin Toplum Değil, Toplum İçin Ekonomi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/04/27/anarsistlerin-ekonomi-tartismalari-21-ekonomi-icin-toplum-degil-toplum-icin-ekonomi/feed/ 0
Sokak Gazetesi Apatris ile Anarşist Yayınlar Söyleşisi https://meydan1.org/2016/02/10/sokak-gazetesi-apatris-ile-anarsist-yayinlar-soylesisi/ https://meydan1.org/2016/02/10/sokak-gazetesi-apatris-ile-anarsist-yayinlar-soylesisi/#respond Wed, 10 Feb 2016 10:13:04 +0000 https://test.meydan.org/2016/02/10/sokak-gazetesi-apatris-ile-anarsist-yayinlar-soylesisi/ Patris, Yunanistan’da ortalama 100 bin traji olan milliyetçi ve muhafazakar kesimlerin okuduğu merkez medya yayınıdır. Yaklaşık 6 yıldır yayın yaşamı süren ve anarşistlerce çıkartılan Anarşist Apatris Gazetesi’nin de Yunanistan genelindeki trajı 15 bin civarındadır. Patris sözcüğü Yunanca’da “vatan” anlamında kullanıldığı için, bu milliyetçi ve muhafazakar kesimler çıkarttıkları gazetenin adını Patris yapmışlardır. Yunanistan’daki anarşist yoldaşlarımız ise […]

The post Sokak Gazetesi Apatris ile Anarşist Yayınlar Söyleşisi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

apatrissöylesi

Patris, Yunanistan’da ortalama 100 bin traji olan milliyetçi ve muhafazakar kesimlerin okuduğu merkez medya yayınıdır. Yaklaşık 6 yıldır yayın yaşamı süren ve anarşistlerce çıkartılan Anarşist Apatris Gazetesi’nin de Yunanistan genelindeki trajı 15 bin civarındadır.

Patris sözcüğü Yunanca’da “vatan” anlamında kullanıldığı için, bu milliyetçi ve muhafazakar kesimler çıkarttıkları gazetenin adını Patris yapmışlardır. Yunanistan’daki anarşist yoldaşlarımız ise Patris’in başına A koyarak, çıkarttıkları gazetenin adını “vatansız” yapmışlardır.

Anarşist hareketin, Yunanistan coğrafyasında geçmişten günümüze, oldukça güçlü olduğu biliniyor ve gerek ülke siyaseti üzerine gerekse toplumsal ilişkiler üzerine etkisi herkesçe kabul ediliyor. Yunanistan coğrafyasının pek çok ada ve birbiri arasında ulaşımı pek de hızlı olmayan birçok kent merkezi barındırmasından kaynaklı yaşanan erişim güçlüğüne karşı, bu noktalar arasındaki sosyal ilişki oldukça güçlü. Anarşist mücadele pratikleri arasındaki iletişimin ise toplumun geneli arasındaki iletişimden çok daha güçlü olduğu ortada. Bu bağın güçlü kalmasındaki etkenler göz önünde bulundurulduğunda, çıkarılmakta olan anarşist yayınların etkisi göze çarpıyor. Apatris Gazetesi de bu etkiyi artırmayı amaçlayan anarşist yayınlardan biri.

Meydan Gazetesi olarak düzenlemeye başladığımız “Anarşist Yayınlar Söyleşisi” dizisinin ilk etkinliğini, yakın coğrafyamızda anarşist hareketin toplumsallaşmasına dair bir çaba olarak ortaya çıkan Apatris Gazetesi’nin katılımıyla gerçekleştirdik. 23 Ocak Cumartesi günü, Kadıköy’de bulunan Paylaşma ve Dayanışma Derneği’nin Tayfun Benol Kitaplığı’nda gerçekleştirilen söyleşide, Apatris Gazetesi’nden katılımcılar, gazetenin ortaya çıkışından editör gruplarının kuruluşuna, benimsedikleri ilkelerden yaşadıkları olumlu/olumsuz deneyimlere kadar çok sayıda konuyu içeren bir sunum gerçekleştirdi.

Gazetemiz yazarlarından Hüseyin Civan’ın Apatris hakkındaki kısa bilgilendirmesi ve anarşist yayınların iktidarlar tarafından nasıl baskılandığına dair yaptığı konuşmasının ardından etkinlik, gazete yazarlarının yaptığı sunumla devam etti.

Avrupa dışında ilk kez böyle bir etkinlik gerçekleştirdiklerini belirterek sunuma başlayan Apatris yazarları konuşmalarına, “Anadolu topraklarında mücadele etmenin ne kadar zor olduğunu biliyoruz, burada olmak bizim için bir onur” sözleriyle başladı. Gazeteye niçin “vatansız” anlamına gelen Apatris ismini verdiklerini anlatan yazarlar, Yunanistan’da çıkmakta olan ve ırkçı perspektifiyle tanınan Patris (Vatan) gazetesinden bahsettiler; Patris’e ve onun da temsilcisi olduğu faşist ideolojilere karşı; vatansızların sesi olmayı seçtiklerini anlattılar.

apatris

Gazete yazarlarının anlattıklarına göre, Apatris’i çıkartmaya dair ilk fikirler, Yunanistan’ın Heraklion şehrinde bulunan Evaggelismos İşgalevi’nin mahkeme kararıyla tahliye edileceği tehdidine karşı direnenlerin sözünü geniş kitlelere duyurma ihtiyacıyla ve 2008’de yaşanan Aralık İsyanı’nın ardından yükselen toplumsal hareketlerle birlikte ortaya çıkmış. 2009 yılında yayın hayatına başlayan ve 2 ila 2,5 aylık periyotlarda yayınlanan Apatris, 16 sayfa ve 3000 tiraj ile başladığı yayın hayatında, hem sayfa sayısını hem de tirajını oldukça arttırmış. Yayınını sürdürdüğü yılların ardından Apatris, Yunanistan çapında 15.000 kişiye ulaşır hale gelmiş. Gazetenin yazarları, Girit’te ortaya çıkan bu girişimin Hanya ve Rethymno kentlerinde kurulan editör gruplarıyla temelinin atıldığını söylerken; şu anda toplam altı kentte, gazetenin yedi farklı editör grubunun bulunduğunu da sözlerine ekliyor.

Gerçekleştirdikleri sunumda, Apatris’in 2010 yılında Yunanistan geneline yayılan bir editör ve dağıtım ağına ulaştığını belirten Apatris yazarları, Kıbrıs’ta ortaya çıkan benzer bir girişimi desteklediklerini de sözlerine ekliyor. Anarşist mücadele içindeki farklı perspektiflere yer verdiklerini belirten Apatris ekibi, bunun, toplumun farklı kesimlerinde anarşizm düşüncesine dair bir etkileşim yaratma çabası olduğunu vurguluyor. Yazarlar, Apatris’in sadece anarşistlerin okuduğu bir yayın olmaktan çıkıp, toplumun farklı kesimlerine değebilmeyi amaçlayan bir gazete olduğunu da sözlerine ekliyor.

Yazarlar yaptıkları sunumda, Apatris’in sadece bir gazete olmaktan öte, çeşitli kitaplar basan bir yayın kolektifi olduğunu vurguluyor. Bu çabayla, Yunanistan’ı ve bütün Avrupa’yı etkileyen ekonomik kriz döneminde yayınladıkları her sayıda yer ayırdıkları 5 sayfalık bölümle bir yayın külliyatı oluşturan Apatris, kapitalizme karşı anarşist ekonomi alternatiflerinin önerildiği bu makaleleri kitaplaştırmış.

Gazetenin uluslararası işbirliğine önem verdiğini ve böylesi etkinlikleri önemsediğini vurgulayan Apatris yazarları, etkinlik sonunda düzenlenen soru-cevap bölümünde ise, coğrafyamızda yaşanan savaşa ve Rojava Devrimi’ne dair düşüncelerini paylaştı. “Rojava Devrimi, hepimiz için büyük bir heyecan kaynağıydı” sözleriyle yaşanmakta olan devrim sürecini değerlendiren Apatris yazarları, dört bir yanı saldırgan güçler tarafından çevrili bir coğrafyada özgürlükçü bir deneyimin yaşanmasını önemli bulduklarını, bu dönüşümün sadece Rojava’ya özgü olmadığını, Bakur’a da yansıdığını söylediler.

Gerçekleşen soru-cevap bölümünün ardından, Apatris ve Meydan gazetelerinin her geçen gün büyüyen dayanışma ilişkisinin hiçbir zaman sona ermemesi dilekleriyle etkinlik sonlandırıldı.

Apatris gazetesi: Bugüne kadar yayınlanan bütün sayılara infoapatris.blogspot.com.tr üzerinden erişilebiliyor. Yazışmak isteyenler için mail adresleri ise [email protected]

* Apatris gazetesi inisiyatifinden arkadaşlarımız yüzlerinin fotoğraflanması istemediler.

The post Sokak Gazetesi Apatris ile Anarşist Yayınlar Söyleşisi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/02/10/sokak-gazetesi-apatris-ile-anarsist-yayinlar-soylesisi/feed/ 0
Anarşist Yayınlar Dizisi (5): Yunanistan’da Anarşist Yayınlar – Zeynel Çuhadar https://meydan1.org/2015/12/23/anarsist-yayinlar-dizisi-5-yunanistanda-anarsist-yayinlar-zeynel-cuhadar/ https://meydan1.org/2015/12/23/anarsist-yayinlar-dizisi-5-yunanistanda-anarsist-yayinlar-zeynel-cuhadar/#respond Tue, 22 Dec 2015 22:58:14 +0000 https://test.meydan.org/2015/12/23/anarsist-yayinlar-dizisi-5-yunanistanda-anarsist-yayinlar-zeynel-cuhadar/ Dünyanın bütün coğrafyalarındaki anarşist yayıncılık faaliyetlerini bölge bölge incelediğimiz ve söz konusu topraklardaki mücadelenin tarihi paralelinde bir anarşist yayınlar külliyatı çıkardığımız yazı dizisinin beşinci bölümünde, Yunanistan topraklarında çıkarılan ve çıkarılmaya devam eden gazete ve dergileri inceleyeceğiz. Bu bölümde, coğrafyada çıkarılan yayınların yanı sıra, yayınların oluştuğu dönemlerdeki siyasi konjonktürden ve anarşist mücadele tarihinden bahsedeceğiz. Yunanistan’da çıkarılmaya […]

The post Anarşist Yayınlar Dizisi (5): Yunanistan’da Anarşist Yayınlar – Zeynel Çuhadar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
anarşistyayınlar

Dünyanın bütün coğrafyalarındaki anarşist yayıncılık faaliyetlerini bölge bölge incelediğimiz ve söz konusu topraklardaki mücadelenin tarihi paralelinde bir anarşist yayınlar külliyatı çıkardığımız yazı dizisinin beşinci bölümünde, Yunanistan topraklarında çıkarılan ve çıkarılmaya devam eden gazete ve dergileri inceleyeceğiz. Bu bölümde, coğrafyada çıkarılan yayınların yanı sıra, yayınların oluştuğu dönemlerdeki siyasi konjonktürden ve anarşist mücadele tarihinden bahsedeceğiz. Yunanistan’da çıkarılmaya devam eden Apatris Gazetesi ile yaptığımız röportaja ise gelecek sayımızda yer vereceğiz.

Yunanistan’da, özgürlükçü metinler ilk kez 1860 yılında yayınlandı. Aynı tarih, Atina’da anarşist hareketin kendini göstermeye başladığı yıllardı. Bu dönemde yazılan ve yayınlanan anarşist metinlerin büyük bir çoğunluğu, Avrupa’daki anarşist hareketin etkisiyle yazılmıştı.

Yunanistan’da ilk anarşist yayın, 3 Eylül 1861 tarihinde yayınlanan günlük gazete Fos (Işık)’tu. 334 sayı yayınlanan gazete, “Anarşi” başlıklı yazının ilk bölümü yayınlandıktan 3 saat sonra toplatıldı. Gazeteye gerçekleşen polis baskını sonrasında, gazete çalışanları tutuklandı.

19. yüzyılın sonlarında ekilen tohumlar, yirminci yüzyılın başlarında eylemler ve ortaya çıkan örgütlenmeler olarak, Yunanistan’ın birçok şehrinde, Atina’dan Patras’a, Kafelonya’dan Siros’a yeşerdi. Anarko sendikalist düşünceler ilk kez Patras’ta, yani beş bin işçinin bulunduğu bir şehirde, kendini göstermeye başladı.

1876’da, “Demokratik Dernek” isimli anarşist bir kolektif kuruldu. Bu dernek, Yunanistan’daki anarşist grupların koordine edilmesinin yanı sıra, İtalya’daki anarşist hareket ile kurulacak dayanışma ilişkisinde de önemli rol oynadı. Daha sonra dernek, Uluslararası İşçi Birliği(IWA)’nin, Yunanistan seksiyonu oldu. Bologna’da basılan “Il Martello” gazetesinde ve Jura Federasyonu’nun, 10 Haziran 1877’de basılan gazetesinde, dernek üyeleri tarafından, derneğe ilişkin makaleler kaleme alındı.

1986’da Patras ve Pyrgos’ta yeni örgütlenmeler kurulmaya başlandı. Bunu takip eden yılda ise “Epi Ta Proso”(İleri) isimli anarşist gazete yayınlandı.

20. yüzyıla gelindiğinde, Yunanistan’ın büyük merkezlerinde anarşist hareketler örgütlenmiş durumdaydı. Anarşist Marinos Antypas, köylü hareketinin ön plana çıkmış isimlerinden biri, Yunanistan’ın merkezinde anarşist hareketi köklü bir şekilde örgütlemişti. 1913 yılında anarşist Alexandros Schinas, Yunanistan kralı George’yi Selanik’te öldürmüştü.

Sonraki süreçte birçok anarşist, Selanik Federasyonu’na dahil oldu. Ancak federasyon, 1923’te Yunanistan Komünist Partisi’ne dönüştü. Federasyonun dışında kalanlar, 1920’li ve 1930’lu yıllarda, yerel işçi hareketlerinin içerisinde örgütlenme yapmaya devam ettiler. Bunlar arasından Constantinos Speras, Serifos Grevi’nin; Yannis Tamtakos da 1936 Genel Grevi’nin ön plana çıkmış isimleriydi.

1936-1940 arası Metaxas diktatörlüğü ve 1941-1944 arası Nazi işgali, Yunanistan’daki işçi sınıfının ve devrimci hareketin baskılanmasının yoğun olduğu dönemlerdi. Binlerce devrimci savaşta, toplama kamplarında ve hapishanelerde yaşamını yitirdi. Aynı süreçte Yunanistan Komünist Partisi, ülke çapında güç kazandı. Bunda, partinin Almanlara karşı “Ulusal Direniş” diye adlandırılan revizyonist politikası önemli bir yer ediyordu.

1944 Aralık’ında, işgalden iki ay sonra, Yunanistan Komünist Partisi savaş öncesi rejimin tekrar oluşmasına karşı bir ayaklanma örgütledi. 3 hafta devam eden ayaklanma süresince Komünist Parti, anarşistlere, Troçkistlere ve eski parti üyelerine saldırdı. “İç savaş” 1949’da Komünist Parti’nin yenilmesiyle son buldu. Bu isyanla beraber birçok anarşist idam edildi, sınır dışı edildi ve hapsedildi. 1960’ların ortalarına gelinceye kadar Yunanistan’da anarşist hareket, yoğunluklu olarak, sürgün edilmiş anarşistler tarafından devam ettirilmeye çalışıldı.

Anarşist hareketin yeni bir aşaması, 1967-1974 yılları arasında, ordu cuntası diktatörlüğünde evrildi. 1968 Mayıs’ında, Fransa’daki öğrenci hareketlerinin bu yeni aşamada etkisi vardı. 1972 yılında Guy Debord’un “Gösteri Toplumu”, diğer sitüasyonist yazılarla beraber basıldı. Bunu, Bakunin’in Tanrı ve Devlet’i, Kropotkin’in Hukuk ve Otorite’si takip etti.

Takip eden yıllarda “Diethnis Vivliothiki” (Uluslararası Kütüphane) Yayınları Ida Mett, Henry David Throreau, Murray Bookchin, Max Nettlau gibi anarşistlerin kitaplarını bastı. 1973 yılında “Seçim Grevi” isimli bir makale, cunta rejiminin “demokratikleşme” hamlelerine karşı bir cevap olarak, Fransızca’dan çevrildi.

Cunta karşıtı öğrenci hareketlerinin önemli öznesi anarşistlerdi. Faşizme, kapitalizme, bürokrasiye, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe ve her çeşit otoriteye, ama özellikle Komünist Parti’nin otoritesine karşı olan anarşistler, 1973 Kasım ayında, Atina’da Politeknik Üniversitesi’nde, cuntaya karşı başlatılan hareketin tetikleyicileriydi.

1976 sonrasında “Eleytheros Typos” (Özgür Basın) ismiyle anarşist komünizmi, İberya Devrimi’ni ve bunların bütün dünyadaki etkilerini toplumsallaştıran yeni bir yayın kuruldu. 1985 ve 1987 yılları arasında yayınlanan “Dokimi”, Yunanistan’daki farklı anarşist kolektif ve bireylerin bir araya gelip, gazeteyi çıkarmaya karar verdikleri bir dizi toplantı sonucunda yayın hayatına başladı. Bu gazete ve toplantı süreci sonrasında, Anarşist Sendika ve “Anarchia” gazetesinin yayınlanma süreci de başlamış oldu. (Dokimi, daha yaygın bir ağda Anarchia ismiyle yayınlanmıştır.)

Anarşist Sendika’nın ideolojik temelleriyle aynı fikirde olmayan başka bir anarşist grup (Syspirosi Anarchikon), 1988’de “Enantia” gazetesi ve 1990’da Anarhiki Theorisi dergisini yayınlamaya başladı. Gazete bugün, “Diadromi Eleytherias” ismiyle yaygın bir şekilde yayınlanmaktadır. Anarşist Sendika’nın Selanik kolu ise “Ektos Nomu” isimli gazeteyi, Selanik yerelinde yayınlamaktadır.

1994’ten 1998’e kadar yayınlanan haftalık anarşist gazete “Alfa” Yunanistan’da yayınlanan diğer önemli gazetelerden biriydi. Gazete, yayınladığı 150 sayı boyunca, neredeyse Yunanistan’ın her yerine dağıtılmış; böylelikle anarşizmin büyük şehir merkezleri dışında yaşayanlar tarafından da sahiplenilmesine katkı sağlamıştır. Alfa gazetesinin, uluslararası ağ ve diğer anarşist yapılanmalarla ilişkisi güçlüdür. Örneğin “Özgürlük Tarihi” isimli haftalık köşelerinde, uluslararası haberleri veren ilk gazetedir. “Alfa” gazetesi, anarşizmin farklı ekollerinin, kendi bünyesinde yer bulmasında önemli rol oynamıştır.

ayayınlar

Yunanistan’da daha önce çıkmış olan ve halen yayın hayatına devam eden yayınlar;

Gilotina

Gilotina Gazetesi Batı Yunanistan’ın Agrinio şehrindeki anarşistler ve anti otoriterler tarafından oluşturulmuş bir kolektifin özörgütlülüğüne dayanan gazetesidir. Gazete reklama ve satış üzerinden kara karşı ilkelerle, yerel bir iletişim ağı oluşturmayı hedefliyor.

Mavri Simea

Mavri Simea Gazetesi 15 yıl boyunca Atina’daki Excarchia bölgesinde yayınladı. Solidarios grubu tarafından çıkartılan gazete, düzensiz aralıklarla yayınlandı.

Resalto

Resalto Gazetesi 2005’ten bu yana, iktidarın bütün biçimlerine karşı toplumsal bir farkındalık oluşturmak amacıyla yayınladı. Basılan her yeni sayıda, beş bin adet gazete, sokaklarda, meydanlarda, okullarda, işyerlerinde ücretsiz bir şekilde dağıtıldı.

Diadromi Eleftherias

2002 Nisan’ından bu yana aylık bir şekilde basılan anarşist gazeteyi önceleri birçok kolektif birlikte çıkarsa da, Diadromi Eleftherias Gazetesi şu anda Syspeirosi Anarchikon, Anarchiki Arhiothiki ve Anarhikos Pirinos Xana Stous Dromus adlı gruplar tarafından çıkarılmaktadır. Gazete, 2013 Eylül’ünde 130. sayısını bastı.

Antipnia

Antipnia Gazetesi ilk sayısını 2009’un Nisan ayında bastı. Gazete özellikle Koukaki, Petralona, Theseus bölgelerinde yayınlandı.

Rosinante

Anarko sendikalist gazete, yine aynı adlı anarko sendikalist örgüt Rosinante tarafından basılan bir gazetedir. Gazetenin amacı sendikalarda ve işyerlerinde, devrimci anarko sendikalist bir bakış açısını yaygınlaştırmaktır.

Drasi

Drasi Gazetesi iki ayda bir yayınlanan, özellikle işyerlerinde dağıtılmak üzere basılan bir gazetedir. Gazete, doğrudan demokratik toplantılara herkesin katılımını sağlayarak, işçi hareketine anarşist bir bakış açısını ve dayanışma ilişkisini kazandırmayı hedefler.

Apatris

Kelime anlamı memleketsiz, yersiz yurtsuz anlamları taşıyan Apatris “sokak gazetesi” olarak, “anti otoriter, anti kapitalist ve anarşist mücadelenin sözünü her yere yaymak” olarak belirlediği amacıyla yayın hayatına 2009’dan bu yana devam ediyor.

Aralık İsyanı ile beraber gazete daha yaygın bir şekilde dağıtılmaya başlandı. 2013’den bu yana 15 bin baskıyla Yunanistan genelinde dağıtılıyor.

[email protected]

Bu Yazı Meydan Gazetesi’nin 30. sayısında yayımlanmıştır.

The post Anarşist Yayınlar Dizisi (5): Yunanistan’da Anarşist Yayınlar – Zeynel Çuhadar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/12/23/anarsist-yayinlar-dizisi-5-yunanistanda-anarsist-yayinlar-zeynel-cuhadar/feed/ 0