The post Çin Trump ile Dalga Geçti: “Apple Değil, Huawei Kullan” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>ABD Başkanı Donald Trump’ın Apple marka cep telefonunun Çin ve Rus istihbarat servisleri tarafından iddiaları, devletler arasında çeşitli boyutlarda yaşanan gerilimler bağlamında, son günlerin dikkat çeken konuları arasındaydı. Söz konusu iddialara dair Çin Dışişleri Sözcüsü Hua Chunying, ABD’lilere, güvenli telefonlar için Apple yerine Çin tarafında üretilen Huawei markasını tercih etmelerini önerdi. Hua, “Eğer Apple telefonların dinlenmesinden gerçekten çok endişe duyuyorlarsa, o zaman Huawei kullanmaya geçebilirler. Eğer hâlâ rahat hissetmezlerse, o zaman tamamen güvenli bir cihaza sahip olmak için her tür modern iletişim yöntemini kullanmaktan vazgeçip dış dünyayla bağlarını koparabilirler” diye konuştu.
New York Times gazetesinin bir haberinde ortaya atılan iddiaya göre, yardımcıları Trump’ı Apple telefonu üzerinden yaptığı konuşmaların güvenli olmadığı konusunda sık sık uyarmış ancak ABD Başkanı eski arkadaşlarıyla görüşürken bu telefonunu kullanmakta ısrar etmişti.
The post Çin Trump ile Dalga Geçti: “Apple Değil, Huawei Kullan” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Apple Eski Model iPhone’ları Yavaşlattığını İtiraf Etti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>ABD’de iPhone 5 ve iPhone 7 kullanıcısı olan 5 kişi, Apple’ın iOS güncellemelerinin eski model telefonlardaki performansı yavaşlatmak ve baskılamak amaçlı geliştirildiğini söyleyerek, şirket hakkında dava açtı. Apple, tartışmalar üzerine yaptığı açıklamada eski model telefonları kasıtlı olarak yavaşlattıklarını kabul etti, ancak bunun amacının ‘telefonların daha uzun süre kullanılabilmesini sağlamak’ olduğunu iddia etti.
Birçok kullanıcı tarafından dile getirilen şikayet, son olarak Reddit sitesinde gündeme getirilmiş, bir kullanıcı iPhone 6s telefonunun pilini değiştirdikten sonra telefonunun yeniden hızlandığını söylemişti.
The post Apple Eski Model iPhone’ları Yavaşlattığını İtiraf Etti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post ” SANAL GERÇEK ” – Ece Uzun appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Her geçen gün oynayıcı sayısı binlere, on binlere hatta milyonlara ulaşan oyunlar… Sims, Second Life, Dota 2 ve nicesi. Matrix filminin sahnelerinden öte hayatımıza giren bilgisayar oyunları, gerçek yaşantının dışında duyuları harekete geçirmeyi, bireylerin kendilerine yepyeni bir yaşantısının kapılarını açmayı amaçlıyor.
İkinci Hayat mı, Gerçeklerden Kaçış mı?
Second Life, Snow Crash adlı bilim kurgu romanından esinlenerek geliştirilmiş bir simülasyon ortamıdır. Oyunun en önemli kuralı ise, sınırlarının olmaması. Kullanıcının yapacakları ise kendi hayal dünyası ve bu hayal dünyasının sınırlarını zorlaması üzerine kurulu.
Gerçek yaşantısından tamamen farklı olarak kurgulayabileceği bu dünyada birey, kendine bir avatar yaratır. Yarattığı bu karakter ile arkadaş edinebilir, sosyalleşebilir. Oyunun diğer kullanıcıları ile (oyundaki avatarlar ile) iletişime geçebilir, iş kurabilir, para kazanabilirler. Oyunda kullanılan para birimi ise Linden doları. 262 Linden doları 1 dolara denk düşer. Ayrıca kullanıcılar oyunda kazandıkları parayı gündelik yaşantılarında kullanabilir, hatta bu sayede “zenginleşebilir”.
Başlangıçta ABD, İngiltere Brezilya gibi devletlerde kullanıcı sayısı milyonları aşan oyunun; şimdi ise dünya genelinde yaklaşık on milyon kullanıcısı bulunmaktadır. Bir oyun kullanıcısı “Eğer akıl sağlığınız yerinde değilse, her anlamda bir yetişkin değilseniz, bu oyun sizi çok çabuk etkisi altına alır ve gerçeklik iskemlenizi altınızdan çeker.” diyerek tanımlıyor Second Life’ı.
Bir oyundan ziyade sanal gerçeklik olarak tanımlanan bu simülasyon sistemleri sayısı milyonları aşarken sanal gerçek ve “gerçeklik” kavramları, sorgulamak gereken bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
Sanal Gerçeklik Nedir?
Sanal gerçeklik, gerçek dünyaya özgü bir durumun bilgisayarlar tarafından yaratılmış üç boyutlu simülasyonudur. Kullanıcı, yaratılan bu simülasyon ortamını üzerine giydiği çeşitli aygıtlarla duyusal olarak da algılar. Ve bu aygıtlar sayesinde simülasyon ortamını denetler. Bu sistemin tümü, sanal gerçeklik (virtual reality) olarak tanımlanır.
“Gerçeğin yeniden inşası” olarak tanımlanan bu sistemler yoğunluklu olarak 90’lı yıllarda kullanılmaya ve geliştirilmeye başlanmıştır. Simülasyon sistemlerinin gelişiminden önce, 1940’ta ilk denemeleri başlayan yapay zeka, II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Enigma makinesinin algoritmasını çözmek amacıyla kullanılmaya ve geliştirilmeye başlanmış, 70’li yıllarda Microsoft, Apple, IBM gibi büyük şirketler, bu sistemleri geliştirmeye devam etmiştir.
2000’li yıllara gelindiğinde özellikle bilgisayar oyunlarında rastladığımız sanal gerçeklik “ikinci dünyanın vaadi” olarak bireylere sunulurken, yaşamın her alanında kullanımının artması üzerine çalışmalar sürdürülmektedir. Özellikle eğitimde kullanılması, “yeni dünya”nın ayak seslerine kulak vermek adına kritik bir noktada durmaktadır.
Eski Dünya, Yeni Dünya
Medya felsefesine ilişkin teorileri ve sosyolojik tespitleriyle nam salan Jean Baudrillard simülasyon sistemlerine farklı açıdan bakabilmek adına önem taşıyor. Simülasyonların sadece bilgisayarlar tarafından yaratılmadığını söylerken, bugün televizyonlarda sürekli reklamlarını gördüğümüz Disneyland’den yola çıkarak simülasyonlara dair teorilerini ortaya koyuyor. Ona göre; korsanlar, canavarlar gibi gerçek dünyada olmayan şeylerden oluşan bu büyük oyun, aslında sistem içerisindeki görevini başarıyla yerine getirmektedir. İnsanları Disneyland’e çeken şey, Amerika’nın minyatürleştirilmiş şekline benziyor oluşudur. Disneyland’de otomobil otoparka park ediliyor ve birey kendini bin bir çeşit oyuncağın karşısında buluyor. Bu oyuncakların verdiği hazzın yanı sıra dışarıdaki hayatın aksine, içeride büyük bir sıcaklık, sevecenlik ve gülümseyen suratlar olmasıdır. İçerdeki kalabalıkla otopark ise büyük tezatlık içerisindedir. İçerideki binlerce çeşit oyuncak; insanları nehir gibi oradan oraya sürüklerken, dışarı çıkan insan yalnızlığına, gerçek yaşamdaki oyuncağına, yani otomobiline dönmektedir.
Öncede halüsinasyon olarak tanımlanan sanrı, sanal gerçekliğin “gerçekliğini” yoğunluklu olarak açıklayabilmek adına oldukça etkili bir kavram. Sanrı “dış gerçekliğe ilişkin hatalı bir çıkarımın gerçekte varlığını iddia etme ve aksini kabul etmeme durumu” olarak tanımlanır. Sanal gerçekliğin bireyler ve toplumlar üzerindeki etki alanı da gerçekte var olmayan durumları varmış gibi göstermek, hissettirmek ve yeni bir gerçeklik yaratmak üzerine kuruludur. Sanal gerçeklik yalın gerçekliğe ne kadar yakınlaşırsa o kadar başarılı sayılır. Gerçekleştirilmek istenen düşler, durumlar mevcut olan gerçekliğe sığmaz. Bu yüzden hep mükemmele ulaşma, mükemmeli hayal etme güdüsü taşır. Ve bitmek bilmeyen bir döngü oluşmuş olur.
Bireylere “ikinci bir hayat” vadeden sanal gerçekliğin yaptığı; bireyleri mevcut gerçeklerden uzaklaştırmak, mevcut gerçekleri görmezden gelecek hale getirmektir. Sistemin yarattığı dünyada, sistem içerisinde görmek istediklerini gören birey; gittikçe mevcut gerçeklikten uzaklaşmakta, kopmakta ve yalnızlaşmaktadır. Böylelikle de sistem kendini koruma altına almakta ve bireylerin düş dünyasına saldırarak yaşayamadıkları gerçekliğin bir tesellisini sunmaktadır.
Bireyin kendini kaptırdığı bu yeni dünya; var olan dünyadan, yani eski dünyadan kurtuluş değil, sistemin sağladığı seçenekleri takiben yapılan sahte bir kaçıştır.
Ece Uzun
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.
The post ” SANAL GERÇEK ” – Ece Uzun appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post 21. yy’da Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: Katil Şirketleri Yeşile Boyamak – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Hepsi ilgili reklamlara milyonlarca dolar harcıyor. Ancak bu tüketilen elektriğin hangi deredeki HES’ten, hangi nükleer, termik santralden geldiğinden bahsetmedikleri gibi lobicilik faaliyetlerinde verdikleri rüşvetlerden, kuruttukları su havzalarından, talan edilen yağmur ormanlarından, hayvanlar üzerine yaptıkları deneylerden, Nijerya’da paralı ordusuyla saysız işkence ve toplu katliamlar yapmalarından da bahsedilmiyor.
Interbrand adlı 1974 yılından bugüne “marka değeri yaratmak ve yönetmek” diye özetlediği işi yapan şirket, büyük markaları halkı nasıl daha kurnazca kandırabilecekleri yönünde desteklemekle kalmıyor, düzenli olarak en kurnaz şirketi de belirleyerek şirketlerin marka değerlerini de yükseltiyor. Interbrand aynı zamanda greenwashing denilen, şirketlerin çevreci hamlelerini de gündemleştirip onları doğaya zararsız, yaşama duyarlı gibi göstererek yaşamı yok eden projelerini örtbas etmeye çalışıyor. Ne yazık ki markaların bu yollarla logolarına iliştirdiği yeşil bir arka Katil Şirketleri Yeşile Boyamak plan görseli ya da yaprak sembolü, yeryüzündeki katliamlarını biraz daha meşrulaştırmalarını sağlayacak müşteri kitlesini de kendine çekiyor.
Ancak şirketlerin yaptıkları pek çok katliam, şirketlerin gerçek yüzünün gizlenmesini imkansızlaştırıyor. 2013 yılının en yeşil küresel şirketlerini belirleyen interbrand’ın listesinden birkaç örnek dahi gerçeklerin gün yüzüne çıkmasını sağlama
Toyota
Lobicileri; toyota mühendislerinin verimlilik standartlarının nasıl artırılacağını dahi bilmediğine inansa bile Toyota, arabalarını yeşille kaplatmak için, milyarlarca dolar rüşvet veren bir şirkettir. Ürünlerinin ve şirketin imajını yükseltmek için bir yılda 3 milyar dolardan fazla harcadı. Aynı yıl, kanun yapıcılara para aktaran lobi çalışmalarına, en az 7,7 milyon dolar harcadı.
Mc Donald’s
Yağmur ormanı olan toprakları meralaştırdığını ve bu alanların yeniden ormanlaşmasını engellediğini itiraf etmiştir. McDonalds fabrikalarında yetiştirilen hayvanlar temiz hava, gün ışığı ve hareket serbestisinden mahrum bırakılıyor. Kârı yüksek ve ücret giderlerini düşük tutma kaygısıyla şubelerde az sayıda işçi uzun mesailerle çalışmaktadır, dolayısıyla çalışanların daha çok ve daha hızlı iş yapmaları gerekmektedir.
Coca cola
Sinop-Gerze’de Termik Santral projesi için 5 Eylül 2011 günü sondaj çalışması yapmak için alana giren iş makineleri halkın büyük tepkisini çekti. İş makinelerini Gerze’ye sokmak istemeyen halk yollarda bekleyerek makinaların geçişlerini engelledi. Şirketin özel isteğiyle olaya Kolluk Kuvvetleri müdahele etti. Gaz Bombası ve Joplarla saldıran eden jandarma ve polis birçok köylüyü yaraladı. Kolombiya ve Guatemaladaki coca-cola işçileri sendikalaşarak haklarını elde etme çabasına giriştiler. 5 aralık 1996′da paramiliterler kolombiya carepa bölgesindeki “bebidas y alimientos” şişeleme fabrikasında sendika temsilcisi isidro segundo gil’i öldürdüler. Diğer sendika üyeleri de paramiliterler tarafından yakalanarak infaz edildi. Paramiliterler sendika bürolarını ateşe veriyor işçilerin ailelerini kaçırma ve öldürme ile tehdit ediyorlardı. Kolombiya Bogota’da 50 bin hektar alan son 50 yılda kirlilik nedeniyle işlevsiz hala geldi. 49 bin hektar sulak alansa Coca-Cola tarafından kurutuldu. Guatemala City’deki Coca-Cola şişeleme tesislerinde çalışan 450 işçi dokuz yıl boyunca işleri için, sendikaları için ve yaşamları için mücadele etti. İşçiler üç kez tesisi işgal etti, son işgal on üç ay sürdü. Sendikalarının üç genel sekreteri ve beş işçi öldürüldü. Dörtten fazlası kaçırıldı ve kayboldu. 2005 yılında, Türkiye’de Coca-Cola’nın İstanbul’daki şişeleme tesisinde çalışan 105 işçi sendikaya üye oldu ve işten çıkarıldı. Bazı işçiler, şirketin üst yönetimi ile görüşme halindeyken, şirket çevik kuvvetin, eşleri ve çocukları ile birlikte direnişteki diğer işçilere saldırmasını emretti. Yaklaşık 200 kişi kapalı alanda gaz bombasına maruz kalarak kötü bir şekilde darp edildi ve birçoğu hastaneye kaldırıldı.
Apple
2005-2009 yılları arasında, fabrikalardaki kötü koşullara dayanamayan Apple taşeronu 50 Foxconn işçisi intihar etti. 2010 yılında yatakhanelerinin çatısından atlayarak hayata veda eden 14 işçinin ardından, 4 işçi daha aynı yöntemi deneyip başarısız oldu.
Mercedes
Arjantin’deki 1976 darbesini silah ticareti ile destekledi. Fransa savunma bakanlığı ile M51 Nükleer füze projesi üretim ortaklığı kurdu.
Ford
Arjantin’deki 1976 darbesine silah sağladı. 1998 yılında Amerika’daki Ford fabrikalarında Güney Amerika kökenli ya da siyahi kadın işçilere düşük ücret uygulaması yapıldı.
Nestle
2006 yılında Fildişi sahillerinde kakao tarlalarında köleleştirilen çocuk işçileri çok düşük ücrete çalışmaya zorladı. Ülkedeki iç savaşı daha fazla kar için körükledi. 2005’te Afrika ve Güney Asya’da ücretsiz dağıttığı bebek mamalarını kirli suyla hazırlayarak 1.500.000 çocuğun ölümüne yol açtı. Sony Çin’in Dongguan şehrinde Lite-On Xuji Electronics şirketi bünyesinde gösterdiği 3000 kadar taşeron işçisini günde 12 saat çalıştırıyor. L’Oreal Asarak ve zincirleyerek etkisiz hale getirdiği hayvanlar üzerinde yeni ürettiği kozmetik ürünlerini test ediyor.
Shell
Nijerya Çevik Kuvvet Polisi, Rivers Eyaletinin Umuechem bölgesinde gençlerin yoğunlukta olduğu Shell karşıtı bir yürüyüşe müdahale ederek 80 kişiyi katletti ve 500 evi yerle bir etti. Ogoni bölgesinde; Shell karşıtı, kendi kaderini belirlemeye yönelik düzenlediği kampanya süresince 9 yerliyi idam edili. Bu süreçte polis 2000 kişiyi katletti, tecavüz edilen, işkence gören, sakat bırakılanların sayısı bilinmiyor.
Nergis Şen
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 12. sayısında yayımlanmıştır.
The post 21. yy’da Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: Katil Şirketleri Yeşile Boyamak – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Çürük ve Zehirli Elma Apple appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Yeni akıllı telefonunu bu ay piyasaya çıkaran Apple, dünyanın en önemli şirketi. İki hafta önce tek bir hissesi 670 $ olan şirketin tamamı 620 Milyar $ değerinde. Bu miktarla; Volkswagen, Siemens gibi şirketlerin de içinde olduğu Alman Borsası’nın Top10’u satın alınabiliyor. Bu yılın ilk yarısında 20 Milyar $ kar eden şirket, geçen iş yılında 26 Milyar $ kar elde etti. En çok rağbet gören ürünü iPhone, dünya genelinde 47 Milyon adet satıldı. Herhangi bir Apple ürünü alıp cihazın içinde neler olduğunu ya da hangi koşullarda üretildiğini merak edenler şirketin yardımına pek güvenmesin; Apple, sır saklamayı pek sever.
Cihazın içini açmaya kalkma!
Çünkü karşılaşacakların hoşuna gitmeyecek.
iPhone 4S’e bakalım; arkasında, cihazın içini açmak için sökmen gereken iki küçük vida var. Vidalar beş çentikli. Yani düz veya yıldız değil; beş çentikli bir tornavidayla açılması gerekir -ki böyle bir tornavida piyasada yok. Uygun tornavida, sadece yabancı bir internet sitesinde 9,95 $ + kargo fiyatıyla “iPhone Özgürleştirme Kiti” adı altında satışa sunulmuştur. Satın alırsan açarsın, içindeki parçaları görürsün. Fiyatlarını merak edersin. İnternet sitesinde bulabileceğini düşünürsün, bulamazsın. Sadece tedarikçilerin, yani parçaları üretip Apple’a satanların listesi vardır, o da işine yaramaz.
iSuppli diye bir firma var, o bu konuda sana yardımcı olur. Elektronik sektöründe uzmanlaşan bir pazar araştırma firması olan iSuppli’nin araştırmacıları, yeni geliştirilen cihazları parçalarına ayırıp, Apple gibi şirketlerin bu parçalara ne kadar ödemiş olabileceklerini tahmin ediyor. Araştırmaya göre Apple’ın parçalara ödediği toplam ücret 355 lira iken, perakende fiyatı 3000 lirayı buluyor.
Kurulduğu yıllarda Amerika’da istihdam sağlamasıyla övünen Apple, üretiminin büyük kısmını Çin’e taşıdı.
Sebep “tamamen duygusal”.
Apple’ın ABD’de 43 bin, diğer ülkelerde 20 bin çalışanı var. Apple’a iş yapan taşeron şirketlerde, iPad, iPhone ve diğer Apple ürünlerinin yapım, tasarım ve montajında 700 bin kişi daha çalışıyor. Bu şirketler Asya ve Avrupa’ya yayılmış görünse de üretimin en büyük bölümü Çin’de gerçekleşiyor.
Çin’de üretilen ve 600 $’a satılan bir iPhone’un işçi maliyeti 8 $, ABD’de üretilseydi 73 $ olacaktı. Bu 65 $’ın dışında bir etken daha var, Apple’ın eski bir yöneticisi bir ropörtajda anlatıyor:
“Apple, iPhone satışa çıkmadan sadece birkaç hafta önce cihazın imalatında bir değişiklik yapmaya karar verdi. iPhone’un ekranında yapılacak bir değişiklik sebebiyle, son anda fabrikayı üretim hattını değiştirmeye zorladı. Yeni ekranlar gece yarısına doğru fabrikaya gelmeye başladı. Bir ustabaşı fabrikanın yatakhanelerinde kalan 8 bin işçiyi uyandırdı. İşçilere birer bardak çay ve bisküvi verildi. Bir saat sonra başlayan 12 saatlik vardiyada işçiler, eğim verilmiş çerçevelere yeni cam ekranları taktı. ABD’deki hiçbir fabrika bunu yapamaz.”
Röportajın tamamını okuduğumuzda anlıyoruz, bu eski yöneticinin amacı Apple’ı deşifre etmek, çalışma koşullarını eleştirmek değil; zengin olmasını sağlayan, yıllarca bünyesinde çalıştığı Apple’ın Çin’deki üretimhaneleri ve işçileriyle övünmek.
Apple’ın “Yasak Bölge”lerine Girmeye Çalışma!
Girmeye çalışsan da pek şansın yok.
Volkswagen, Bosch hatta Lamborghini gibi büyük şirketler, merak eden kullanıcıları için fabrika turları düzenler, Apple bunu yapmaz. Cihazların parçalarının üretildiği, bir araya getirildiği, son halini aldığı yerleri “yasak bölge” ilan eder. Bu yasak bölgelerinden bahsedilmesinden de hoşlanmaz. İnternette “Think Secret” adıyla sadece Apple’a dair haber yapan web sitesine dava açarak kapattırmıştır. Yasak bölgelerin en önemlisinin, Foxconn şirketinin üretimhaneleri olduğunu söyleyebiliriz.
Foxconn, merkezi Tayvan’da, atölyeleri Çin’de olan, 1.2 Milyon işçisiyle Çin’in en büyük şirketidir. Direk rakip de olsa isteyen ve parası olan her şirketin işini yapar. Direk rakip derken; Sony için Playstation’la aynı anda Microsoft için XBox 360 üretir. HP ve Dell için aynı anda bilgisayarları; Nokia, Motorola, Blackberry, LG, Sony, Lenova, Orange için telefonları son haline getirir. Şirketi 1974 yılında 7500 $ ile kuran ve şu anda dünyanın en zengin 184. insanı olan Terry Gou, şeffaf olmama durumunu; çalışırken rahatsız edilmekten hoşlanmaması ve işçilerine de aynı imkanı sağlamak istemesi şeklinde açıklar. Elbette içeride neler olup bittiğini göstermemektir amacı. Terry Gou’nun sevdiği özlü sözler, bizleri içeride neler yaşandığına dair fikir sahibi yapar: “Aç olan daha iyi düşünür.”, “Bin kişilik bir ordu kurmak kolaydır, buna karşın; tek bir general bulmak zordur.”
Foxconn’un Şenzen’deki atölyesinde 90.000 kişi çalışmaktadır. Yasal kayıtlara göre Foxconn’un Şenzen’deki üretimhanesinde günler şöyle geçer: “Haftanın altı günü işçiler saat 8:00 olmadan kapıda kimliklerini tarayıcıya okuturlar. Ustabaşı öne çıkıp rutin sabah konuşmasını yapar; dünün verilerini, bugünün beklentilerini aktarır. Ardından herkes üretim bandındaki yerini alır, çalışmaya başlar. İki saat sonra 20 dakikalık bir mola, saat 13:00’te bir saatlik öğle arası verilir, öğleden sonra 20 dakikalık bir mola daha. Saat 17:00’de mesai sona erer.” Ancak işler pek öyle kayıtlardaki gibi yürümez.
Foxconn’da işçilerin çalışma süresi haftada -normal şartlar altında- 65 saatken, bu rakamın 100’den fazla olduğu da sık görülür. İşçilerin büyük bölümü Foxconn arazisinde yaşar. Dış dünyaya kapalı kamplarda çalışan, 15 yataklı, ranzaları ve demir parmaklıklı camları olan yatakhanelerinde yatıp-kalkarak vardiya saatlerini bekleyen, yemekhanelerinde yiyen-içen ve yılda sadece bir kez ailelerini görmelerine izin verilen bu işçilerin çalıştıkları fabrikaların üçte biri, kimyasalın yoğun olduğu zararlı bileşenler kullanmaktan çekinmez. İş cinayetleri umursanmaz, nasıl olsa binlerce işsiz kapıda beklemektedir.
Yatakhanelerdeki Parmaklıklar da Neyin Nesi?
Beş kuruşu olmayan işçileri hırsızlardan korumak için olmadığı kesin.
Yukarıda anlatılanlar, Foxconn’da işçilerin yaşamaya devam etmek için sebep bulamamalarına yol açabiliyor. 2005-2009 yılları arasında, fabrikalardaki kötü koşullara dayanamayan 50 Foxconn işçisi intihar etti. 2010 yılında yatakhanelerinin çatısından atlayarak hayata veda eden 14 işçinin ardından, 4 işçi daha aynı yöntemi deneyip başarısız oldu.
Bu 4 işçiden biri, 17 yaşındaki Tian Yu. Yaşamdan çiftçi bir ailenin kızı olmaktan fazlasını umduğu için evini terkederek büyük şehir Şenzen’e gelir ve Foxconn’da bant işçisi olur. İşi, günde 10 saat boyunca yaklaşık 5 saniyede bir iPhone ekranını kontrol etmek, çalışmadığı saatlerini de yatakhanede geçirir. Ailesinin evinden tek kuruş almadan çıkan Tian, acil ihtiyacı olan ilk maaşını almaya gittiğinde, şube muhasebesinde bir sorun olduğu gerekçesiyle başka bir Foxconn şubesine gönderilir. Otobüs parasını aynı bantta çalıştığı birinden borç alarak ulaştığı ikinci şubenin de ödeme yapamamasının ardından yatakhanesine döner. Akşam yatakhanede cebinde beş kuruş, yanında bir tek arkadaş olmadan otururken kararını verir ve uyur. Sabah vardiyasının başlangıcı olan saat 8’den önce uyanır, üniformasını giyer. Odasından çıkarak koridora ulaştığında merdivenlerden aşağı inmek yerine yukarı çıkarak çatıya tırmanır. Ve aşağı atlar. Kaburgasındaki ve vücudunun diğer bölgelerindeki kırık ve yaralara rağmen hayatta kalır.
Şenzen, 30 yıldan kısa bir sürede dünyanın imalathanesine dönüşen şehirdir. İşçilerin %10’unun bile iş sözleşmesi yoktur. Genç, göçmen ve harap durumdaki bu işçilerin sorunları yerel yönetim tarafından haliyle umursanmaz, mühim olan bölge ekonomisinin gelişmesidir. Çin’deki tek sendika olan “Tüm-Çin Sendikalar Federasyonu” da bir devlet sendikası olduğundan, yerel yönetimden farklı olduğu söylenemez. Bağımsız sendika kurmaya teşebbüsün cezası, yaklaşık 12 yıl hapis olarak belirlenmiştir. Bunun dışında, 1989 yılındaki Tiananmen Katliamı’ndan sonra işçilerin her direnişinin “toplumsal düzeni tehdit” olarak damgalayıp şiddetle bastırabileceklerini kanıtladıklarından, kölelik şartlarını daha da ağırlaştırmakta beis görmezler.
İntiharlar Ayyuka Çıkınca Apple Ne Yaptı?
Ya da yapar gibi yaptı?
Apple’ın kar hırsı ile ölümlere ve ağır koşullara göz yumduğunu anlatan haberlerin bütün dünyada yazılmasının ardından, Apple CEO’su Tim Cook çalışanlarına bir e-posta gönderdi. Dünyanın neresinde olursa olsun sadece Apple fabrikalarında çalışanlar değil, taşeronların fabrikalarında çalışanların da umrunda olduğunu ve onlar için daha fazla girişimde bulunacaklarını belirtti.
17 yaşında Zheng adındaki bir Çinli çocuk, iPad alabilmek için böbreğini sattı. Organ bağışı yapan bir sitenin ilanını gördükten sonra harekete geçen Zheng, pazarlıklardan sonra Chenzou şehrinde yer alan merkeze gidip böbreğini 20000 yuan (yaklaşık 3100 dolar) karşılığında sattı. “İpad 2 almak istiyordum, ancak param yoktu.” diyen Zheng, böbreğini sattığını annesine itiraf etti.
Bireylerin tükettikleri, sahip oldukları kadar var oldukları öğretisini beynimize nakşeden kapitalizm içerisinde; 17 yaşında bir gencin “iPad’siz çocuk” olmak yerine “böbreksiz çocuk” olmayı tercih etmesi, pek de şaşırtıcı değildir.
Ardından, ABD Adil Emek Derneği’ne (FLA) başvurarak kendisi için üretimde bulunan Foxconn adlı şirketin çalışma koşullarını incelemesini istedi. FLA çalışma saatlerinin azaltılması, ücretlerin korunması ve çalışanların temsiliyet olanaklarının geliştirilmesini güvenceye alan anlaşmalara varıldığını duyurdu. Apple ve Foxconn, FLA raporlarındaki önerileri “bütünüyle” kabul ettiklerini, Temmuz 2013’e kadar derneğin standartlarına uyum sağlanacağını bildirdi. Ancak bu vaatler işçiler için pek de yeni sayılmaz.
Masalda başına gelen belalardan ders çıkarmayan, ev işleri dışında sorumluluk almayan, herkese safça inanan pamuk prensesin başına gelenler anlatılmıştı. Geri planda “Sen sesini çıkarma, yapman gerekeni yapmaya devam et. Biri gelir seni kurtarır.” öğretisi vardı. Piyeste, kurtarıcı prensin gelmeyeceği aşikar. Piyesin sonunun belirleyicisi, sadece iPhone üreticisi, tüketicisi, patronları değil; tüm ezilenlerin bütünlüklü mücadelesi olacak.
The post Çürük ve Zehirli Elma Apple appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>