The post 88 Yaşındaki Memet Aydın’a “Yoklama Kaçağı” Olduğu Gerekçesiyle 21 bin 519 TL Cezası Verildi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Batman’da yaşayan 88 yaşındaki Memet Aydın’a askerliğini yapmadığı iddiasıyla Kurtalan Kaymakamlığı’nca 21 bin 519 TL para cezası kesildi.
4 Mayıs 1930 doğumlu Aydın 1950-1953 yılları arasında askerliğini yaptığını, o dönem Kore Harbi’nin olduğunu askerlik anılarının dün gibi taze olduğunu dile getirdi. Diyarbakır Merkez İstihkâm 2. bölükte askerliğini yaptığını vurgulayan Memet Aydın, kesilen para cezasına avukatı aracılığı ile yaptığı itiraz dilekçesinde nüfusta yaşanan karışık nedeni ile böylesi bir ceza çıkmış olabileceğini bildirdi.
Yoklama kaçaklarına usul gereği öncelikle tebligat gönderilip, ardından askerlik çağrısının yapılması gerekirken Aydın’a ise tebliğ ve çağrı yapılmadan para cezası kesildi. Mardin doğumlu Aydın, 1982 yılında göç ettiği Kurtalan’daki nüfus kayıtlarına ismi “Mehmet” şeklinde geçer. Soyadı bir dönem “Bulut” olan, ardından ise yaptığı başvuruyla soyadını “Aydın” şeklinde değiştirildiğini ifade eden Memet Aydın, “Askerliğimi Kore Harbi döneminde yaptım. O dönemde hangi soyadını kullandığımı hatırlamıyorum. Yaşım 88, çoğu şeyi hatırlamıyorum. Hayal meyal hatırladığım şeyler arasında Bismil’de bir sel olmuştu. Bizler de gidip orada çalışmıştık. Hatta atlar orada öldüğünde onları gömüyorduk. O zamanlar soyadı değiştirmek çok kolaydı. Bir horozu nüfus memuruna verdiğinizde soyadınızı değiştirebiliyordu” dedi.
Askerlik arkadaşlarından kimileri ile bir dönem görüştüğünü aradan yıllar geçtikçe ve evden tek başına çıkamaz duruma gelince çoğu ile irtibatının kesildiğini anlatan Memet Aydın, “Kimi arkadaşlarımın öldüğünü biliyorum. O dönemden sağ kalan var mı bilmiyorum. 88 yaşına geldim. Bu yaştan sonra askere çağırılıyorum. Seferberlik dahi olsa gidemem çünkü yarı yatağa bağlıyım. Bir karışıklık var. Benim adım Memet, kayıtlara bir dönem Mehmet olarak geçmiş. Bulut olan soyadımı Aydın olarak değiştirdim. Kayıtlara ‘Mehmet Bulut’, ‘Memet Bulut’, ‘Mehmet Aydın’ veya ‘Memet Aydın’ olarak bakılırsa askerliğimi yapıldığı görülecektir” dedi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı
The post 88 Yaşındaki Memet Aydın’a “Yoklama Kaçağı” Olduğu Gerekçesiyle 21 bin 519 TL Cezası Verildi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Zorunlu Askerlikte OHAL Karmaşası – Gökhan Soysal appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>OHAL kapsamında çıkarılan 691 sayılı KHK ile Askerlik Kanunu’nda yapılan değişiklik kafaları karıştırdı. “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan ve askerliğe elverişli oldukları anlaşılan yükümlülerden, yoklama kaçağı ve bakayalar dahil bu Kanunda yazılı geçerli mazereti olmayanlar, Millî Savunma Bakanlığınca belirlenecek celp ve sevk esaslarına göre silah altına alınırlar” içerikli bir madde getirilmesine rağmen asıl olarak var olan kanunlarda bir değişiklik yapılmadı. Çünkü hali hazırda madde düzenlemesindeki kişilerin de içinde yer aldığı yükümlü sayılan kişiler, belirlenen sevk ve esaslara göre zorla silah altına alınmaktadır.
Askerlik Kanunu’nun 1’inci Maddesinde ‘Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan her erkek, işbu kanun mucibince askerlik yapmağa mecburdur.’ denilerek her erkeğe askerlik yükümlülüğü getirilmiştir. 691 sayılı OHAL KHK’sındaki düzenlemeyle birlikte akla ilk gelen durum OHAL dönemi KHK’larıyla birlikte işinden atılanları hedef alan bir amacın güdüldüğü. Çünkü KHK’da yapılan düzenlemeye baktığımızda OHAL KHK’larıyla işten atılanlar için kullanılan “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan” ifadenin yine kullanılmış olması dikkat çekmektedir. Bunun sonucunda bu düzenlemenin özellikle KHK’larla işten atılan memurları doğrudan ilgilendirdiğini düşündürtmektedir.
Anılan bu düzenleme, doğabilecek yeni karışıklıkları önleme amacını gütse bile terörist oldukları iddiasıyla görevden men edilenlerin durumunu daha fazla karıştırmadan nasıl çözebileceği merak konusu oluşturmaktadır. Çünkü görevden çıkarmaların bizzat kendisi darbe girişimden önce var olan kurallara aykırılık taşımaktadır. Şöyle ki görevden çıkarmalar, herhangi bir yargılama sonucu değil OHAL KHK’sı ile doğrudan gerçekleştirilmiştir.
Zorunlu askerlik yükümlülüğü bulunan kişi, bir ceza yargılaması sonrası mahkumiyet cezası alırsa ancak hapishaneden çıktıktan sonra zorunlu askerlikle yüz yüze geliyordu. Ancak şu anki durumda OHAL KHK’sı ile memurluktan çıkarılan on binlerce kişi bulunmakta ve üstelik bu memurluktan çıkarma herhangi bir yargılama sonucunda olmadığı gibi henüz bir ceza yargılamasına da tabi tutulmayan on binlerce kişi bulunmaktadır. Asıl sorun burada başlamaktadır ve OHAL KHK’sının da buna ilişkin olduğu varsayılabilir. Kabul edilmiş hukuk düzeni içinde olması gereken açığa alınan kamu görevlisinin yargılama aşamasından sonra suçlu bulunması durumunda memurluk görevinden tamamen alınması ve çekeceği cezadan sonra askerliğin gündeme gelmesiydi. Devletin burada herhangi bir yargılama olmadan terörist olarak değerlendirdiği insanlar üzerinde istediği şeyi yapabileceğini düşündüğü açıktır.
Ayrıca OHAL’i bahane ederek terör operasyonları iddiasıyla muhaliflerin üzerinde çok büyük baskı kuran devletin, bu düzenlemeyle de yeni bir baskı dalgası yaratma riski de çok yüksektir. Bu düzenlemeden temel hak ve özgürlükleri etkilenmesi ihtimali olan vicdani retçiler de yer almaktadır. Madde düzenlemesinde yer alan belirsizliğe bir belirsizlik daha katılmıştır. Bu belirsizlik de bu konuda düzenleme yapma yetkisinin Savunma Bakanlığına verilmiş olmasıdır. Savunma Bakanlığının yapacağı düzenleme, OHAL KHK’sına açıklık getirecektir. Bu nedenle OHAL KHK’sında yer alan düzenlemenin ne amaçladığı konusundaki belirsizlik, Savunma Bakanlığınca yapılacak yeni bir düzenlemeyle birlikte büyük ihtimal ortadan kalkacaktır. Ancak bu yönde bir işaret, şimdilik bulunmamaktadır.
The post Zorunlu Askerlikte OHAL Karmaşası – Gökhan Soysal appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Manisa Askeri Kışlada 350 Asker Zehirlendi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Vali Mustafa Hakan Güvençer, 54 askerin tedavisinin sürdüğünü, saat 01.00’de fenalaşan Er Hüsnü Özel’in ise öldüğünü belirtti. Güvençer, askerin ölüm nedeninin gıda zehirlenmesi kaynaklı olmadığının düşünüldüğünü söyledi.
Askerlerden birinin de yoğun bakımda olduğu belirtiliyor.
The post Manisa Askeri Kışlada 350 Asker Zehirlendi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post VR-DER’den 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü Etkinlikleri appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Vicdani Ret Derneği’nin (VR-DER) ilk etkinliği, 15 Mayıs Pazartesi günü Dünya Vicdani Retçiler Günü için Saat 15:00’de İnsan Hakları Derneği (IHD) İstanbul Şubesi ‘nde yapılacak olan “OHAL’de Savaş ve Vicdani Ret” konulu basın toplantısı. Basın toplantısının ardından yeni Vicdani ret açıklamaları gerçekleşecek.
16 Mayıs Salı günü Saat 19:00’da 26A Atölye’de Vicdani Ret Derneği Eşbaşkanı avukat Gökhan Soysal’ın katılımıyla “OHAL’de Vicdani Ret” konulu bir atölye gerçekleştirilecek. Bu atölyede, olağanüstü hal koşullarında kanun hükmünde kararnamelerle getirilmek istenen sivil ölümlere karşı en etkili sivil itaatsizlik biçimlerinden olan vicdani reddin OHAL’den ne kadar etkilendiği konuşulacak ve vicdani reddin dününün, bugününün ve yarınının hukuki boyutu ele alınacak.
The post VR-DER’den 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü Etkinlikleri appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Askerlikten Soğutmak Suç Değildir appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Vicdani retçi İnan Mayıs Aru’ya “halkı askerlikten soğutma suçu” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması, 30 Mart günü Muğla 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde gerçekleştirildi. Aru duruşmada yaptığı savunmada, “halkı askerlikten soğutmanın bir suç olamayacağını” söyledi. Vicdani Ret Derneği üyesi avukatlar Hülya Üçpınar ve Gökhan Soysal ise, Aru’nun vekilleri olarak yaptıkları savunmada, 318. maddenin anayasaya aykırı olduğunu belirtti ve halkı askerlikten soğutmanın suç olmadığını vurgulayarak, davanın hukuki temelinin olmadığını ifade etti.
Avukat Üçpınar savunmasında, özellikle son dönemde ana akım medyanın dahi ilgisini çeken “asker fotoğraflarını” göstererek halkı askerlikten soğutanın bizatihi askerler olduğuna dikkat çekerken; askerliğin siyasi konjonktüre göre kullanıldığını belirtti.
Yargılamanın vicdani retçi İnan Mayıs Aru’nun beraatiyle sonuçlanmasının ardından mahkeme önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 33. sayısında yayımlanmıştır.
The post Askerlikten Soğutmak Suç Değildir appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Vatan Sağolmasın – (Merve Arkun) appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Suruç Katliamı’nın ardından giderek belirginleştirilen savaş politikaları; işkenceler, OHAL’ler ve sokak infazlarıyla, nihayetinde içine sürüklendiğimiz savaş hali söz konusu bugünlerde. İktidarını kaybetmenin yarattığı korkuyla, “etrafına korku salmak” isteyenler, her zaman olduğu gibi yine savaş çığırtkanlığına sığındı. Yıllardan bu yana işletildiği iddia edilen “Çözüm Süreci”nin yerini şimdilerde yine infazlar, katliamlar, günbegün artan cenazeler aldı.
“Düşük yoğunluklu çatışma” dönemlerinde yaşanan köy baskınları, sokak infazları, çatışmaların ardından, televizyonlardan hatırlarımızda kalan görüntüler yine ekranlarda bir süredir. Diyarbakır’da, Bingöl’de, Siirt’te ve Hakkari’de… zorunlu askerliklerini yaparken yaşamını yitiren askerler, feryat eden aileler, bayraklara sarılmış tabutlar var. Ancak tek bir farkla; yaşamını yitirenlerin aileleri bu kez “Bir çocuğum olsa yine gönderirim” demek yerine artık bakanları cenazeden kovuyor, askeri tören istemiyor, “Vatan değil, evladım sağolsun” diyor.
2014 yılında çıkarılan bedelli askerlik yasasının ardından 3 bakanın oğlu, 25 milletvekilinin yeğeni, 1 bakanın eniştesi, 6 vekilin damadı da dahil olmak üzere toplam 157 siyasetçinin yakını, söz konusu yasadan faydalanarak zorunlu askerlik hizmetinden muaf oldu. Hamasi nutuklarla “en kutsal hizmeti” salık verenler, önce en yakınındakileri bu kutsiyetten muaf ettiler. Tıpkı, 2006 yılında damadı Berat Albayrak, 2009’da da oğlu Bilal Erdoğan için bu bedeli ödeyen Erdoğan gibi.
Son dönemlerde yaşanan çatışmalar sonucu, yaşamını yitiren askerlerin sayıları da giderek artıyor. İktidar heveslileri ise dökülen kana doymak bilmez, kendi evlatlarını bu savaştan sıyırmanın yollarını tutmuşken; “bedelini ödeyemeyenler”e yüzünü dönerek “evlatlarımızı feda etmeye hazırız” diye buyuruyor.
Yıllar boyunca polis şiddetiyle, asker baskısıyla, işkenceyle, kısacası devlet terörüyle terbiye edilmek ve ölüme mahkum edilmek istenen bir halk, şimdi, yaratılan bu savaşta artık daha fazla ölen kimse olmasın, bu kan dursun diye birlikte haykırıyor; “Bu savaş Türk Kürt savaşı değil”.
Yaratılmak istenen düşmanlığın, artan savaş çağrıcılığının, bitmek bilmeyen ölüm arzusunun karşısında duranlar, eskiden olduğu gibi bugün de, “vatan haini” ilan edilip iktidarlar tarafından bir linç kültürüne maruz bırakılmak istense de, bu kez ölmeyi reddedenlerin sesi, her zamankinden daha çok duyuluyor; yaşamını yitiren bir askerin cenazesinden bir bakanın kovuluşunda, başka bir cenazeye cumhurbaşkanı tarafından gönderilen çelengin parçalanışında, başbakan yardımcısının katıldığı cenazeden kaçarcasına ayrılmasında…
Artık her bir ölüm, öfkeyi daha da büyütüyor; katıldığı cenazeden “organizasyon” izlenimlerini paylaşan milletvekiline, “Ağabeyin de bu mesleği seçmeseydi” diyenlere, katillere, kısacası ölmeyi ve öldürmeyi emredenlere olan öfkeyi.
Başkalarının ölümüyle kendilerine bir yaşam kurma, bu ölümlerle iktidarlarını daim kılma peşine düşenler bilsinler ki artık ne istemediğimiz bir savaş uğruna feda edecek ne de vatan uğruna toprağa verecek bir canımız daha yok.
Sağolması gereken, kanla sulanmış bir vatan değil, ölüme mahkum edilen Hakan, Ali, Recep ve nicesidir. Eğer kana doymayan iktidarlar, uğruna sayısız can feda edilecek bir vatanı ayakta tutmaya çalışıyorsa, sağ olması gereken şey vatan değil, zorunlu askerlikle zorunlu ölüme mahkum edilenlerdir.
Merve Arkun
[email protected]
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.
The post Vatan Sağolmasın – (Merve Arkun) appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Filistinli Mustafa Esad İsrail Ordusunda Savaşmayı Reddetti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Filistinli Dürzi genç Mustafa Zuhduddin Esad, Ramallah Kültür Sarayı’nda düzenlenen bir etkinlikte, kendisinin de yer aldığı müzik dinletisinin ardından yaptığı açıklamada, “İsrail ordusunda askerlik yaparak kendi milletim olan Filistinlilere silah doğrultamam” dedi.
Karşılaşacağı her türlü dayatmaya ve tutuklamalara hazır olduğunu vurgulayan Esad, “Benden önce abim Ömer de askerlik yapmayı reddetti ve 7 kere tutuklanıp, 160 gün tutuklu kaldı. Buna rağmen direnerek İsrail ordusunda askerlik yapmadı. Ben de böyle bir durumla karşılaşmaya hazırım. Biz bu terbiye üzerine yetiştirildik. İsrail’deki Dürzilere diyorum ki siz bunu yapabilirsiniz. Orduda askerlik yapmadan daha iyi bir gelecek inşa edebilirsiniz” dedi.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.
The post Filistinli Mustafa Esad İsrail Ordusunda Savaşmayı Reddetti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Vicdanlar Ölmeyi Öldürmeyi Reddediyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>“Biraz merak biraz da çevre baskısıyla askere gittim ama nerden bilebilirdim “peygamber ocağının” hayatımı mahvedeceğini? Komutanların egosunu tatmin etmek için sürünmekten tutun ağza alınmayacak kadar küfürlere kadar hepsini yaşadım. Sabretmeye çalıştım, daha da üstüme geldiler…” diyen Sergen Kaygısız, vicdani reddini açıkladı. “Her silahı elime aldığımda bu aletin çoluk çocuk, suçlu suçsuz demeden insanları katledeceğini düşündüm ve kendimden utandım” diyen kaygısız, sonuçları ne olursa olsun zorunlu askerlik hizmetini reddettiğini belirtti.
Kadir Taşdemir ise, “Emir almak ve emir vermek, itaat etmek ve hükmetmek istemiyorum. TSK’ye askerlik yapmadım ve yapmayacağım” diyerek, zorunlu askerlik hizmetini reddettiğini, vicdani reddini açıkladığını bildirdi.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.
The post Vicdanlar Ölmeyi Öldürmeyi Reddediyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Bedelliden Toplanan Milyonlar Silah Sanayisine Aktı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Hükümet tarafından bir süre önce gündeme getirilen bedelli askerlik yasası başvuruları 13 Şubatta bitti. 203 bin 824 kişi bedelli askerlik için başvurdu ve 3 milyar 668 milyon 832 bin lira bedel ödendi.
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın Bakanlar Kurulunda bedelli askerlik başvurularıyla ilgili bir rapor sunduğunu aktaran Davutoğlu, şu bilgileri verdi: “Başarılı bir netice alındığını söylemek istiyorum. Şu ana kadar 203 bin 824 kişi bu imkandan yaralandı. 3 milyar 668 milyon 832 bin lira bedel ödendi. Bu miktar doğrudan Savunma Sanayi Fonu’na gönderilecek. Bu noktada yapılan her ödeme, Türkiye’nin savunmasının güçlendirilmesi yönünde kullanılacak. Şu hususu karşılaştırma olarak vermek isterim: 1987, 1992, 1999 ve 2002 yılında uygulanan bedelli askerlikten toplam 193 bin 147 kişi yararlanmıştı, bu rakam son uygulamada 203 bin 824′e çıkarak şimdiye kadarki toplamın daha fazlası bir sayıya ulaşmış oldu. Bu da bunun bir ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde bu bedelli uygulamasından gelecek kaynağın savunma sanayinde en etkin şekilde kullanılması için gerekli çalışmalar yürütülecek.”
Bedelli askerlik yaşadığımız coğrafyada bir milyona yakın asker kaçağı olduğu düşünülürse kimilerince kurtuluş olarak beklenirken, bedelli askerlik hizmetini de reddeden savaş karşıtları ve vicdani retçiler açısından hizmetin hizmet olarak değil de para olarak orduya tahsis edilmesi demek. TSK’da bedelliden topladıklarını şehirlerimize yeni kurulacak silah ihtisas organize sanayi bölgelerine ve silah sanayisine yatırarak donanımını daha da güçlendirip kardeşi kardeşe düşürmeyi, halkın üstüne bombalar yağdırmayı, kışlalarda kaza diyerek cinayet işlemeyi sürdürecek.,
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 25. sayısında yayımlanmıştır.
The post Bedelliden Toplanan Milyonlar Silah Sanayisine Aktı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Homofobiye Kırmızı Kart” – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Merhaba, hakemlik yaparken eşcinsel olduğunun ortaya çıkmasının ardından TFF’ye karşı açtığın dava 2010 yılından bu yana sürüyor. Son duruşmada, yine, bilirkişi raporunun gelmediği söylendi ve bir sonraki duruşma 10 Mart 2015 tarihine ertelendi. Bu mahkeme sürecinden biraz söz eder misin?
Askerlik durum bilgisinde benim eşcinsel olduğumdan ötürü askerlik yapmadığımın ortaya çıkmasıyla beraber süreç başladı. Merkez Hakem Kurulu, bir yönetmelikte bulunan “Sağlık problemleri nedeniyle askerlikten muaf tutulanlar hakemlik yapamazlar” hükmü nedeniyle, maçlarda bana görev verilemeyeceğine dair bir karar verdi. Bunun üzerine TFF’ye yazdığım ve haklarımın iadesini talep eden dilekçem basına servis yapıldı. Sonrasında ben de Futbol Federasyonu’na karşı dava açtım.
Aslında bir önceki bilirkişi, beni haklı buldu. “Cinsel yönelim” nedeniyle ayrımcılık yapılamayacağını belirten raporunda “günümüz spor endüstrisinde, profesyonel olarak spor yapan ‘eşcinsel’ sporcular ile hakemlere sıkça rastlanılmaktadır” denildi. Bu, TFF’nin homofobik olduğunun göstergesiydi. Ayrıca İstanbul Valiliği İnsan Hakları Komisyonu da beni haklı buldu. TFF hakkında suç duyurusunda bulundu. Bunlar benim ne kadar haklı bir mücadele verdiğimi gösteriyor.
Kazanılmış bitmiş bir dava aslında. Davayı uzatmak için ellerinden geleni yapıyorlar ama nafile. Bu son duruşmada da bilirkişi rahatsızmış falan deyip uzattılar ama 10 yıl da sürse bu dava bırakılmayacak, sonuna kadar devam edeceğim.
Hakemlik yaparken eşcinsel olduğunun ortaya çıkmasında askerlikle ilgili kağıtlar rol oynadı. Eşcinsellik, askerlik kurumuna göre “çürüklük” sayılıyor, bu zaten belli. Ama sen federasyonun da böyle bir tepki vereceğini düşünüyor muydun?
Trabzon’da 14 yıl hakemlik yaptım ve benim özel hayatımı kimse bilmiyordu. Ayrıca 17 yıl radyo TV programcılığı yaptım. Bunları yaparken eşcinsel olduğum bilinmiyordu. Ve çok sevilen, beğenilen, işini başarı ile yapan biriydim. Askerlik yapmadığım için yaşanan sorun, hakemlik yaptırılmaması ve sonrasında eşcinsel olduğumun öğrenilmesi ile süreç başladı.
Askeriye eşcinselliği hastalık olarak görüyor. TFF de bunu hastalık olarak görüyor ki bana hakemlik yaptırmadı. Bu süreç 5 yıldır devam ediyor. Futbolda homofobi dünyanın her yerinde var.
Düşünsenize, futbolcuya “ne o kız gibi oynuyorsun” demek bile bir ayrımcılık. Çünkü futbol hep erkek uğraşı olarak düşünülür, öyle kabullenilir. Ve maalesef hep cinsel uzuvlar öne çıkarılır.
Burada da futbol federasyonu, benim durumumu basına servis etti. Habertürk gazetesinde Fatih Altaylı’nın köşe yazısında H.İ.D. kısaltmasıyla yer aldım ve bunun ben olduğum çok belliydi. Tabii ki benim isim olarak basın anlamında deşifre edilmemin sebebidir bu yazı. Bu anlamda, benim bilerek teşhir edildiğimi söyleyebiliriz.
Hakemliğin yanında yaptığın radyo programına da elveda demek durumunda kaldın. Ama şimdi Gazoz Ligi gibi alternatif liglerde seni hakem olarak görüyoruz. Buralarda sana ilgi nasıl?
Evet, 17 yıl yapmış olduğun radyo programcılığını da yapamıyorum. Şu anda İstanbul’da Efendi Lig ve Gazoz Ligi’nde maçlar yönetiyorum. Bu iki lig de, endüstriyel futbola karşı kurulmuş liglerdir. İlgi ve alaka çok iyi, çünkü oradakiler cinsel uzuvları ile değil beyinleri ile düşünüyorlar.
Geçtiğimiz günlerde Almanya’daydın ve orada çok anlamlı bir de ödül aldın. Burada eşcinsel olduğun için yaşadığın sorunları düşündüğünde, yürütülen mücadeleleri nasıl değerlendiriyorsun?
Evet, Berlin’de homofobi ile mücadelede “Saygı Ödülü” aldım. Üstelik ödülü eşcinsel olduğunu yıllar önce deklare eden Berlin Eyalet Başbakanı Klaus Wowereit verdi. Bu ödül, bu mücadelenin taçlandırılmasıdır. Bana manevi olarak daha da güç verdi. Almanya’da bu davanın benimsenmesi ve aşırı ilginin olması çok önemli. Ama burada ilgi ve alaka maalesef yok denecek kadar az. Homofobi yalnızca futbolda değil, yalnızca askerlikte değil, hayatın her alanında olduğu için; evde, okulda, sokakta, işyerinde hatta mecliste bile homofobi olduğu için, buna karşı hep birlikte bir mücadele yürütülmesi gerekiyor. Bu anlamda mücadeleleri ortaklaştırmaktan başka şansımız da yok.
Ben bu davamın kazanımla sonuçlanacağını düşünüyorum. Elbette ligleri de özlüyorum. Ama sonrasında, artık eşcinsel olduğum biliniyorken onların tutumunun daha da farklı olacağı ortada.
İnsanların korkmaması gerekir. Çünkü neyden korkarsanız, o korkunuz bir gün gelir esir alır; kaçarsanız sizin peşinizi asla bırakmaz. Ama üzerine güçlü bir şekilde giderseniz ve neyin mücadelesini verdiğinizi bilirseniz, korkunuzu yenersiniz. Ve mücadele uzun da sürse sonunda insanlığın, onurun kazanacağından emin olursunuz.
Röportaj : Gürşat Özdamar
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Homofobiye Kırmızı Kart” – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Vicdanlar Reddetmeyi Sürdürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Bir yandan Kobanê Direnişi’ne karşı yükseltilen milliyetçilik dalgasıyla askerlik yüceltilir, askerlik hizmeti kutsanırken, bir yandan da bedelli askerlik gündemiyle “ya paranı ya canını” dercesine devlet zorunlu askerlik angaryasını her fırsatta yeniden gündeme taşıyor. Vicdanları yaşamdan yana olanlar ise, ölmeyi ve öldürmeyi “öğreten” zorunlu askerliği reddetmeyi sürdürüyor.
“Savaşları üreten kapitalistler, kadınları tüketim ve üretim aracı olarak görmektedirler” diyen Gamze Kızıltaş, “Vicdani red kadın erkek gözetmeksizin sistem olgusunu, militarizmi reddediş biçimidir. Sadece elimize silah almayı değil, sadece kardeş kanı dökmeyi değil, sisteminizi tümden ret ediyoruz” sözleriyle vicdani reddini açıkladı. Rojhat Ali Erçel, Vicdani Ret Derneği’nin internet sitesine yolladığı bir metinle vicdani reddini açıklarken; Cihan Gülbudak ise “Döktüğü kan, uyguladığı asimilasyon ve dayattığı inancın beslediği cehaletle varolan bir devletin, birkaç yılda bir belli şartlar ve ücretler karşılığında satılığa çıkartmakta sakınca görmediği ve “Vatan Borcu” adı altında henüz doğmadan beni borçlandırıp şart koştuğu askerlik görevini tanımıyorum” diyerek vicdani reddini açıkladı.
Şu anda “firari” konumunda olan Cebrail Berk ise “… Ben doğmadan bana borç, farz haline getirdikleri askerlik görevi benim yaptığım yapacağım şeylerin dışında. Militarizm düşüncesiyle yürüyen bütün halk, kurum ve kuruluşları şiddetle kınıyorum. Militarizmde ordu ile halk arasında ucu bucağı olmayan sınırlar vardır. Militarizm düşüncesini bütün varlığımla reddediyorum” sözleriyle zorunlu askerlik hizmetini reddetti.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.
The post Vicdanlar Reddetmeyi Sürdürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>