The post Nobel’in Göremeyeceği, Kapitalizmin Çözemeyeceği Şey Nedir? – Havva Kızılay appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Nobel Ödülleri, 1940-1942 yılları arasında İkinci Dünya Savaşı nedeniyle verilememiş olsa da aynı dönemlerde Nobel Barış Ödülü’nün aday isimleri oldukça manidardı. 1935’te faşist Mussolini, 1939’da Hitler, 1945’te ve 1948’de ise Stalin Nobel Barış Ödülü’ne aday olarak gösterilmişti. Her bir isim, dönemlerinin katliam ve soykırımlarının mimarıyken; Nobel Barış Ödülü’nün aslında “barış”tan neyi anladığı sorusunu sormak kaçınılmazdı… Bu tarihlerden yıllar sonra 2009 yılında Nobel Barış Ödülü’nü alan Barack Obama’nın ödül töreni sırasında yaptığı konuşma, Nobel Vakfı’nın barıştan ne anladığını açıkça gösteriyordu. Ödülü alan Obama, Afganistan işgalini olumlarken, açıkça “savaşın bazen gerekli olduğunu” söylüyordu.
Nobel Ödülleri verildiği isimlerle, Nobel Vakfı sponsorluk aldığı silah şirketleriyle, Nobel Ödülü jürisi taciz gündemiyle henüz unutulmamışken; Nobel Ödülü’nün bu yıl ekonomi başlığında verildiği çalışma da konuşulmaya başlandı.
2019 Nobel Ekonomi Ödülü, “küresel yoksullukla mücadeledeki deneysel yaklaşımları” sebebiyle, Abhijit Banerjee, Esther Duflo ve Michael Kremer’e verildi. Bu üç isim, küresel yoksulluğa çareyi “deneysel yollarla” arıyor. Kontrollü deneyler yoluyla yoksulluğa, açlığa, hastalıklara ya da ekonomik adaletsizliklere çözümler üretilebileceğini belirten bu üçlünün çalışması, küresel yoksulluğa yeni bir çözüm önerisi olarak konuşuluyor.
Nobel Ekonomi Ödülü’nü alan üçlü, “yoksulların ne satın aldıkları, ne yedikleri, çocukların sağlığı konusunda ne yaptıkları, kaç çocuk sahibi oldukları” gibi başlıkları deneysel yöntemlerle inceliyor ve çözümleri de bu deneysel yöntemlerle arıyor. Ödülü alan isimlerden Esther Duflo “Yoksulluğa karşı önerilen radikal çözümler genellikle işe yaramıyor. Yoksulluğa son vermenin anahtarı elimizde değil. Ama elimizde bilimsel verilerle çözümler üretebiliriz” diyor. Peki gerçekten Duflo’nun söylediği gibi, ekonomik adaletsizliklere “bilimsel verilerle” çözümler üretmek mümkün mü? Yaşadığımız yoksulluğun, açlığın, hastalıkların ve aslında tüm ekonomik adaletsizliklerin çaresini bilimle bulabilir miyiz?
Kapitalizm ekonomik adaletsizlikler sayesinde ayakta durabiliyorken; Nobel Ödüllü çalışmalar bu adaletsizlikleri ortadan kaldırmaktan öte ancak adaletsizliklerin esas sebebini görünmez kılmakta işe yarayabilir. Zenginliğine zenginlik katanlar, doymak nedir bilmeyenler, başkalarını sömürdükçe ayakta kalabilenler, bu yoksulluğun ortadan kaldırılmasına elbette izin vermeyecektir. “Küresel yoksulluğa çözüm”ün aranacağı en son yer belki de onun varlık sebebi olan kapitalist sistemdir.
Belli ki Abhijit Banerjee, Esther Duflo ve Michael Kremer’in gözden kaçırdığı bir şey var. “Küresel yoksulluk sorunu”nun esas kaynağını, yani kapitalizmi ortadan kaldırmadıkça ne açlığa, ne hastalıklara, ne de yoksulluğa çare bulunabilir. Yapılacak hiçbir deneysel araştırma, yoksulluğu ortadan kaldıracak bir çözüm sunamayacaktır.
Çünkü yoksulluğa çözüm kapitalizmin içinden değil, kapitalizmi yıkmaktan geçer.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 51. sayısında yayınlanmıştır.
The post Nobel’in Göremeyeceği, Kapitalizmin Çözemeyeceği Şey Nedir? – Havva Kızılay appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Sömürü Sevap Boko Haram” – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Boko Haram, Nijerya’nın kuzeyinde 2002 yılında Muhammed Yusuf tarafından kurulmuş Selefist bir gruptur. Radikal islami kararlarla yönetilen bir Nijerya isteyen grup batılılaşmanın önüne geçmeyi savunur. Bu düşünceyle özellikle hükümet binaları ve Hristiyanlara yönelik saldırılar, kilise bombalama, okul ve karakollara silahlı saldırılar düzenlerler. Grubun hedefleri arasında Batılı turistler de vardır. Grup aktif bir şekilde hareket ettiğinden bu yana çok sayıda turist kaçırılmıştır. Grubun düzenli bir hiyerarşisi ya da yapısı yoktur.
Grubun kurulmadan önce Maitatsine isimli bir başka radikal islamcı grup olarak hareket ettiği biliniyor. Tüm bu dinsel nedenlerin yanında, Boko Haram, Hausa ve Fulani etnisitelerinin devlet tarafından “etnik temizliğe” maruz bırakıldıklarını da iddia ediyor. Uluslararası Af Örgütü’nün raporları, örgütün etnik temizlik meselesinde çok da yanlış şeyler söylemediğini savunuyor.
Kelime anlamıyla “boko” İngilizce’deki book kelimesiyle aynı anlamı taşıyor. Yani “Kitap ya da Batılı eğitim haram” anlamına geliyor örgütün ismi. Boko, aynı zamanda Latin alfabesiyle yazılan Hausa dili demek. Yani Boko Haram, batılılaşmaya, İslam’la ilişkisi olmayan eğitime karşı bir ideoloji taşıyor.
Örgüt Cihadcı bir grup olduğunu 2009’da açıkladı. Mağrip El-Kaidesi ile ilişki içerisinde olduğu biliniyor. Nijerya içerisindeki Müslüman nüfusla çok ilişki halinde değil. Dahası, örgüt hakkında olumsuz beyanlarda bulunan Nijeryalı birkaç İslam bilginine suikast düzenlenmiştir.
2010’dan bu yana saldırı eylemlerini sürdüren grup, Chibok baskınıyla kaçırdıkları kız öğrencilerden önce, sadece 2014 yılı içerisinde; Federal Hükümet Üniversitesi’ne saldırı sonucu 29 kişi, Izghe Katliamı’nda 106 köylü, Maiduguri’de gerçekleştirilen bombalı saldırı sonucu 31 kişi öldürmüştür.
14 Nisan’da Nijerya’nın kuzeyindeki Chibok kentinde bir okulu basıp, 200’den fazla kız öğrenciyi kaçıran Boko Haram’ın bu eylemi, ilk eylemi olmamasına rağmen geniş yankı buldu. Bu, büyük ölçüde başkentte yapılan Dünya Ekonomik Forumu’nun etkisiyle oldu.
ABD başkanı Barack Obama’nın eşi Michelle Obama’nın “Kızlarımızı Geri Getirin” kampanyasına destek vermesiyle Boko Haram daha fazla görünür olurken, ABD Savunma Bakanlığı da rehinelerin kurtarılması için destek vereceğini açıkladı.
Boko Haram’ın kaçırdığı kız öğrenciler için başlatılan süreç devam ederken Uluslararası Af Örgütü’nden ilginç bir açıklama geldi; Nijeryalı yetkililer kızların kaçırılacağını bilmesine rağmen harekete geçmedi! Yapılan yazılı açıklamada Af Örgütü, Boko Haram’ın 14-15 Nisan tarihlerinde Chibok’a yapacağı saldırıya ilişkin uyarıda bulunduğunu ancak Nijeryalı yetkililerin acilen harekete geçmemeleri yüzünden böyle bir durumun yaşandığını belirtti.
Farklı İslam örgütlerinden birbiri ardına kınama mesajları gelse de, El-Kaide bağlantılı Boko Haram rehineleri henüz bırakmış değil.
İklim Değişikliğinin Terörizme Etkileri
Bu eylem ya da Batılıların tabiriyle “İslami Terörizm” Nijerya’da yeni değil. Bu konu kıta çapında sadece Nijerya hükümetinin değil, Batılı ülkelerin de siyasi gündeminde. Sorunu ortadan kaldırma niyetiyle yapılan çalışmalar uzun zamandır devam ediyor. Toplumsal sorunların çözümünde, bu sorunların nedenini derinlemesine araştırmak özellikle Batılı devletlerin en iyi bildiği iş!
2009 yılında, Birleşik Krallık Uluslararası Kalkınma Bölümü’nün çalışması, Nijerya’daki bu sıkıntının nedenini açık bir şekilde gözler önüne seriyor; “mevcut toplumsal sorunlar doğrudan iklim değişikliğiyle ilgili.”
Bölüm, açıklamasında iklim değişikliği nedeniyle su kaynaklarının azalmasını, bu azalmayla ilintili çölleşme ve çölleşmenin yarattığı arazi sıkıntısını ve buna bağlı ürün kaybını Nijerya’nın tüm toplumsal sorunlarının nedeni olarak görüyor.
Yine benzer ama daha yakın tarihli ABD Barış Enstitüsü çalışması da durumu “basit bir nedensellik ilişkisi” olarak tarifliyor: İklim değişikliği Nijerya’daki şiddeti arttırıyor. Enstitü, çalışmasında iklim kaymalarına yönelik tedbirsizlikten dolayı hükümeti suçlarken, bu iklim kaymalarının, insanların toprak ve su gibi kaynaklara erişimini azalttığını belirtiyor. Kaynaklara erişim sıkıntısının ikincil sonuçlara da yol açtığı raporda vurgulananlar arasında. Bu ikincil sonuçlar, hastalık, açlık ve işsizlik… Durumun toplumsal çelişkilerin artmasına yol açtığı yine raporda vurgulananlar arasında.
Nijerya’daki Ahmadu Bello Üniversitesi de Batılı raporların ışığında, iklim değişikliği ile birlikte yağış miktarının azalmasının ve su seviyesinin 21. yüzyılın en kötü seviyesinde seyretmesinin, Nijerya’nın bazı bölgelerinde petrol kaynaklı (!) sorunlara yol açacağını bildiren açıklamalarda bulundu.
Aynı üniversiteden Boko Haram’la ilgili yapılan bir açıklamada, Boko Haram’ın öncülü olan Maitatsine Seksiyonu üyelerinin büyük çoğunluğunun ekolojik felaketlerin kurbanı olduğunu bildirildi. Yoksulluk, yiyecek ve su kıtlığı, iş ve barınacak yer bulunamamasının insanları Boko Haram’a katılmaya ittiği söyleniyor.
Africa Review’den tespitinde olduğu üzere, Boko Haram askerleri yoğunluklu olarak Nijerya ve Çad’dan gelen, kuraklık ve açlıkla boğuşan insanlardan oluşuyor. Çevre coğrafyalardan Nijerya’ya ortalama iki yüz bin çiftçi ve çoban göç etmiş durumda. Göçmenlerin bir kısmı büyük şehirlerde çalışıp eve para göndermeye çalışıyor. Geri kalanlarsa Boko Haram’da.
Nijerya ordusu da benzer bir şekilde, iklim değişikliği ve artan şiddet olaylarının farkında olduğunu belirten bir açıklama yaptı. Artan bir şekilde devam eden şiddet olaylarına ilişkin özellikle Borno, Yobe ve Katsina eyaletlerinde 2006-2008-2010 yıllarında olağanüstü hal ilan edildiği yine aynı açıklamada vurgulandı. Mevzu bahis alanlar, şu an Boko Haram’ın en aktif olduğu alanlar.
Enerji Meselesi
Büyük toplumsal sorunları basit bir nedensellik ilişkisi içerisinde ele alırsanız, ortaya çıkan sonucun ne olacağını görmek açısından iyi bir örnek Nijerya. Yukarıda verilen örneklerin anlamı şu; açlık, hastalık, terör, işsizlik vb. sorunların nedeni İklim Değişikliği…
Doğal olaylardan kaynaklı yaşanan toplumsal problemler… Basit nedensellik ilişkisi içerisinde bu önermeye inananacak kurum sayısı oldukça fazla… Bu kurumlar tabii ki gözünü Afrika’nın enerji kaynaklarına dikmiş Batılı küresel şirketler ve bölgede ekonomik ve siyasi hesaplar yapan Batılı devletler.
Afrika’da yaşanan iklimle ilişkili sorunların, su kaynaklarının ve verimli toprağın gittikçe azalmasına etkisi yok demek gerçeklikten uzak olacaktır. Ancak, aynı zamanda bu kaynakların belli tekellerde (özellikle Batılı şirketlerin elinde) olduğunu da hemen eklemek gerek. Çünkü ezilenlerin yaşam koşullarındaki olumsuzluğun kaynağı iklimle değil, doğrudan Batılı devletlerin ve şirketlerin politikalarıyla ilgilidir. Bu noktada, Nijerya’yı Afrika kıtası bağlamından ayrı ele almak anlamsız olacaktır.
Açlığı, yoksulluğu, insanların ihtiyaçları olan şeylere erişememesini; dolayısıyla bu durumun yol açtığı toplumsal sorunları “doğal” nedenlerle ilişkilendirmek basit bir amaca hizmet eder. İnsanların yaşadığı koşulları içselleştirmesine…
Mart ayında, bir Shell yetkilisinin yaptığı açıklamaya göre, Nijerya’da ham petrol üretim oranları büyük bir düşüşte. Yani ucuz petrolün sonuna gelindi. Petrol ithalatındaki düşüş, Nijerya gibi petrol devletlerinde sosyal krizlerin oluşmasına neden olur.
Kuzey Nijerya’da, yani Boko Haram’ın kalesinde nüfusun %70’i günde bir doların altına çalışıyor, işsizlik ve hastalık oranları çok yüksek. Yani Boko Haram’a katılmak için nedenleri çok. Ekonomik anlamda yaşanan olumsuzluk bunun katsayısını arttırıyor. Boko Haram’a ilişkin Batı’yı bilgilendiren belki de ilk gazeteci olan David Francis bu durumu “Boko Haram’daki gençlerin büyük bir çoğunluğunun radikallikle ilgisi yok, hepsi kötü koşullarda yaşayan insanlardan oluşuyor.” diye anlatıyor.
Sahra Çevresi’nde Terörizm
Nijerya; Nijer, Çad ve Cezayir’le beraber Mağrip El-Kaidesi’nin yoğunlaştığı coğrafyalar olarak biliniyor. Bu coğrafyadaki devletlerle beraber ABD mimarlığında imzalanan bir paktla özellikle El-Kaide’ye karşı bir mücadele hattı oluşturuldu.
Bu coğrafyalardan ilk üçü sadece El-Kaide’nin etkinliklerini yoğunlaştırdığı alanlar değil. Buralar aynı zamanda zengin petrol kaynaklarına sahip coğrafyalar. Daha sonra bu paktın, AFRICOM ismiyle ABD ordusuna dahil edilmesi, ABD’nin bu coğrafydaki hesaplarını anlamak açısından önem taşıyor. Öte yandan özellikle Nijerya’nın zengin bir kaya gazı havzası olması, Batılı devletlerin bu bölgenin güvenliğini almak istemesinin ardındaki nedenler arasında duruyor.
Nedensellik İlkesini Tekrar Düşünmek
Olağandır ki, her toplumsal, ekonomik ya da siyasal olayın nedenleri vardır. Ortaya çıkan sonucu ilgili bir nedene bağladığımızda, diğer nedenlerden uzak gösterebiliriz. Afrika kıtasındaki açlık, yoksulluk, hastalıkları bugün iklim değişikleriye ilişkilendirenler; kıtayı ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan sömürmeyi politika haline getirmiş kapitalist şirket ve devletlerdir.
Bu nedensellikle saklamaya çalıştıkları sadece, yüzyıllar süren sömürü değil; aynı zamanda yeni sömürü biçimleridir. Boko Haram’ın bu önemli yükselişinden, El-Kaide’nin Afrika’daki gelişiminden özellikle Cezayir İstihbarat Servisi, dolayısıyla ABD, Fransa ve İngiltere gibi devletlerin gizli servislerinin haberi olmadığını düşünmek gerçekçi değildir.
Öncelikli olarak enerji politikaları ve bölgesel siyasi iktidar hedefli dış politikalar konuşulmadan kurulacak her neden-sonuç ilişkisi havada kalacaktır. Bundan sonra yoğunlaşılması gereken, Boko Haram’ın ne kadar “terörist” olduğu ya da “iklim değişikliklerinin toplumsal sonuçları” olacaktır.
Farklı coğrafylarda benzeri olayların bazılarının neden bu kadar yükseltilip uluslararası gündem yapıldığının “nedenleri”ni iyi düşünmek gerek. Yoksa, Kara Kıta’nın kanı elinde olanların, adalet ve barış getirmek yalanlarıyla yapacağı her müdahaleyi meşru görmek için bir neden bulabiliriz.
Mercan Doğan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 18. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Sömürü Sevap Boko Haram” – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>