The post 26Atölye Açıldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Kara Tahta’da Bilgiler Aktarılacak
Bilginin 50 dakikalık bir zamanda aktarılacağı kara tahta bazılarımızın okulundan hatırladığı bilginin otoriter biçimde zorla empoze edildiği bir araç olarak görünebilir. Bize bir dersliği, bir sıkışmışlığı, bir korkuyu, bir bilememe cezasını, bir iktidarın tahakkümünü yasladığı olguyu, sertliği ve karamsarlığı bile hatırlatabilir. En önemlisi de bilginin hapsedilişini. 26A Atölye ise kara tahtayı, tüm bunlara karşı koymanın ve bilgiyi özgürce paylaşmanın bir yolu olarak seçti.
Neden 50 Dakika?
50 dakika, çünkü her bir aktarım bir başka aktarımı yaratıyor. Bilginin sonsuzluğuna bilginin doyumsuzluğu karşılık olabilir düşüncesiyle belirdiğimiz bir zaman 50 dakika. Bazen oldukça yetersiz, bazen fazla bile. Önemli olan her bir 50 dakika öğrendiğimiz, paylaştığımız bilginin doyumsuz aktarımı. Bir soruyla biten, bir cevapla başlayan yeni bir aktarım için kara tahta her defasında silinir ve yeniden yazılır.
Aktarımlar Nasıl Belirleniyor?
26A Atölye’nin gönüllüleri aylık bir program hazırlıyor. Şubat ayı içerisinde kara tahtada birbirinden farklı 11 konu aktarılacak. Aktarımların hedeflediği, katılımcıların da bir sonraki ay belirttikleri konularda 50 dakikalık aktarımlar gerçekleştirmesi. Burada bilgiyi paylaşan ile bilgiyi öğrenenlerin değişken olduğu, özgür bir bilgi paylaşım modeli deneyimlenmek isteniyor. 50 dakikalık aktarımlarda detay konular seçmeye özen gösteriliyor ve süreye sığmayan aktarımlar bir başka aktarımın konusu olabiliyor.
Kütüphane ve kitap okuma bölümleri
200’ü aşkın kitap var kütüphanede. Kitapların büyük çoğunluğu Anarşizm üzerine. Kitap okuma bölümlerinde okuyabiliyoruz kitaplarımızı, istediğimizi alıp götürmüyoruz. Mesele 200’ü aşmamak değil, 200’ün altına düşmemek. Çünkü Anarşist bir kütüphenenin en güzel yanının kitap okuduğunuz masaların tanışıklığı ve sohbeti olduğunu biliyoruz.
Kesme Biçme Atölyesi
Duralet, cetvel, makas, pergel, eskiz kağıtları, fırçalar, 2 ve 4B’ler, boyalar… Kesmek, biçmek için alet ve edevatların durduğu masamız, hemen atölye girişinde yer alıyor. Boş kalan duvarları, iç ve dış mekanları, hatta sokakları atölyenin ürettikleriyle doldurmak ya da sadece istediğimiz için oturabiliriz bu masaya. Birlikte üretmek için, birlikte tasarlamak için.
İnternet Radyosu
Çok basit bir uygulama olarak internet radyosu, 26A Atölye’nin bir köşesinde basit donanımıyla çalmak ve konuşmak üzere yerini aldı. Radyo, gönüllüler tarafından gün içerisinde çalınan müzikler dışında farklı içerikte programlara da yer vermeyi düşünüyor. Dahası kara tahtanın aktarımlarına katılamayanlar için kayıt tutan, sabah sabah gazete okuyan, arada konuk ağırlayan, 26A kafelerin birindeyseniz kulağınıza çalınan cingıllarıyla “ooo mülksüzler radyo” diye seslenerek dinleyicilerini selamlamaya hazır.
Gösterim ve Performans Alanı
26A Atölye, toplamda 100m2’lik bir alana sahip. Gösterim ve performanslar için kullanabileceğiz alan ise toplamda 30m2. Bir sinema filmi izlediğimizde ya da bir müzik performansında bu alanın barındırabileceği insan kapasitesi 30. Böyle düşünüldüğünde yerimiz biraz küçük. Ancak yine de böyle bir alanı kullanabileceğiz.
“Önce Pratikle ve Sonra o Pratikte Teoriyi Bul”
Kolektif 26A senelerdir yarattığı anlayışı “Önce pratikle ve sonra o pratikte teoriyi bul!” sözüyle oluşturmuştur. Şimdi de 26A Atölye kapısını aralayan herkesi birlikte düşlemeye, düşünmeye, düşündüğünü de beraberce eylemeye çağırıyor.
26A Atölye Nerede, Nasıl Ulaşabilirim?
Haftanın her günü 12:00 – 21:00 saatleri arasında atölyeye uğramak mümkün ve yabancımız değilseniz, yani bir 26A dostuysanız, atölyeyi bulmak hiç zor değil.
Adres: Tel Sokak No. 26/A Beyoğlu/İstanbul Tel:02122436085
The post 26Atölye Açıldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Dün Ajan Bugün Kahraman İspiyonMAN- Özlem Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Aslında her şeyi bilen bir kral (yönetim) fikri, 16.yüzyıldan çok daha önceleri atılmış bir fikirdi. Siyasal iktidarını sadece askeri gücünden, “iyi” ve “adil” yönetiminden değil, “bilen” kişi olma durumundan da alacak yöneticilerin konumu Eski Yunan’dan günümüze farklılık göstererek evrilse de, filozof-kral fikrine bir de iktidarla ilişki boyutundan bakmak gerekir.
İktidarın pekiştirilmesinin ya da iktidarın yaratılmasının bir aracı olarak düşünüldüğünde bilgi, sahip olunmak ve olunmamak üzerinden iki zıt durum yaratır. Aslında bu yaratılan zıt durum mülkiyet ilişkisinde olduğu gibi, iki taraftan birinin gönüllü olmadığı ilişki tarzına dayanır. Bilginin mülkiyetini edinmiş olan taraf, bu bilgiyi bilgiye sahip olmayanla paylaşmaz. Çünkü bu sahiplik durumu sosyal, ekonomik ve siyasi statü yaratır.
Bu noktadan bakıldığında, devletler aynı zamanda bilgiyi tekeline almış kurumlardır. Bu bilginin ne kadarının, nasıl halka verileceği, devletin bilgi sahibi olan konumunun korunması ve bu bilgilerin siyasi ve ekonomik çıkarlar üzerinden kullanılabilmesi açısından önemlidir. Belli bir alanda bilinebilecek gerçeklerin üzerinde söz sahibi olan devlet, bilimsel ve teknolojik gelişmeler sayesinde, istediğini bilebilme ve istediğinden bilgiyi saklayabilme niteliğini fazlasıyla geliştirmiştir.
Bu bilgiye ulaşma noktasında, devletlerin oluşturduğu kurumların başında istihbarat teşkilatları gelir. Bu teşkilatların amacı, dış politika, ulusal güvenlik, savunma gibi kalemlerde devletlerin istedikleri bilgiyi toplamalarına ve analiz etmelerine yardımcı olur. Bu bilgi toplama araçları, casusluk, iletişimi dinleme ve şifrelenmiş bilgilerin şifresiz hale getirilmesidir. İstihbarat teşkilatları, kendi devletlerinin çıkarlarıyla ilgili olarak, suikast, silah ticareti, darbe girişimleri, yanlış bilgilendirme ve benzeri faaliyetlerde bulunurlar.
İstihbarat teşkilatlarının, devletler arası barış dönemlerinde nasıl bir rol oynadığını, Soğuk Savaş döneminden biliyoruz. İstihbarat teşkilatları, savaşsızlık dönemi ordularıdır. “Karşı” tarafla ilgili bilgiyi edinerek, sadece karşı taraftan haberdar olmaz; bu bilgiden yola çıkıp karşı tarafın zaaflarını bulur. Bu, “savaşın” kazanılmasında önemlidir.
Modern devletler için bu bilgi edimi, sadece düşman görülen devletlere karşı kullanılan bir durum değildir. Devlet, bu bilgi edimini kendi siyasi sınırları içinde, kendi vatandaşlarına karşı da kullanır. Telefon dinlemeleri, MOBESE takipleri, internet takipleri, kredi kartı kullanımı izlemeleri vb. Kişilerin bilgilerini edinmek için başvurulan bu yöntemler, sadece devletlerin tehdit hissettikleri dönemlerdeki uygulamalar değildir. Modern devlet sürekli bir tehdit altındadır. Siyasal meşruiyet yitimi, bu sürekli tehdidin temelidir. Bu meşruiyet ortadan kaybolduğu anda, devlet iktidarının varlığı tehlikeye girer. Bu sebeple “piyasa”da dolaşan bütün bilgilerin kontrolü devletin denetiminde, dolaşmayanları da devletin bilgi depolarındadır.
Sızıntıların Siyasi Etkisi
Julian Assange, Wikileaks’le ortaya çıktığında dünyanın gündemine oturmuştu. Bu bilgi depolarından “çaldığı” bilgileri (ya da başkalarının “çaldığı” bilgileri) toparlayarak herkesin kullanımına açtı. Saklanan bilgilerin bu şekilde açığa çıkması, özellikle devletlerin ilgili istihbarat kurumlarını rahatsız etmiş gibi görünüyordu.
Julian Asssange gittikçe önemli siyasi bir figür haline gelirken, eski NSA (Ulusal Güvenlik Dairesi) çalışanı Edward Snowden birden çıktı ortaya. The Guardian gazetesinden Glen Greenwald’a verdiği bilgiler, bir anda Snowden’i gündeme oturttu. ABD’nin, AB üyesi devletlerin (hem de üst düzey siyasi kurumların) telefon konuşmalarını dinlediği, yine aynı şekilde internet üzerinden iletişim takibi yaptığı bilgilerini The Guardian’a anlatınca, birçok yerden açıklama geldi. ABD’nin yaptığı bu takip, olabildiğince eleştirildi, Soğuk Savaş dönemi düşmanların birbirine yaptığı ile benzetildi.
Bu sırada, Edward Snowden siyasi bir kriz haline dönüştü. ABD pasaportu iptal edilen Snowden, siyasi sığınmacı olmak için 21 devlete başvurdu. Bir yanda Moskova’daki Şeremetyevo Havaalanı transit yolcu bölgesinde kalan Snowden’in iadesi için ısrarcı olan ABD; bir yanda siyasi sığınma hakkının verileceğini söyleyen Nikaragua, Venezüella, Bolivya; öte yanda siyasi sığınma hakkını vermeyi çok istemeyen ama ABD’ye Snowden’i iade etmeyi de istemeyen Rusya… Snowden şimdiden çok bilinmeyenli bir denklemin parçası haline gelmiş durumda.
Modern Parrhesiastes’ler mi?
Parrhesia, her şeyi konuşmak anlamında kullanılan Yunanca bir sözcük. Özgürce konuşmayı, gerçeği söylemeyi ifade eden bir kavram. Bireyin ifade özgürlüğünü belirtmekten çok, toplumun yararı için gerçeği söylemeye zorunlu olmak anlamında daha fazla kullanılan bir kavram. Hatta belki de, “Gerçeği söyleme sanatı” diye ifade edebiliriz. Öldürüleceğini bile bile gerçekleri söylemekte ısrar eden Sokrates’i nitelemek için kullanılan “parrhesiastes”( gerçeği söyleyen) kavramıyla ilintilidir bu kavram.
Gerçekleri söylediklerinden dolayı cezalara çarptırılan birçok insanın tarihidir aynı zamanda insanlık tarihi. Yani her çağda, parrhesiastes’ler ortaya çıkmıştır. Assange, Manning, Snowden de belki yaşadığımız çağın “gerçeklerini söyleyen”leridir. Karşılaşacakları zorlukları göz önüne alıp, gerçekleri söylemekte ısrar edenler…
Ancak parrhesiastes’ler sadece gerçekleri söylemez, buna göre yaşarlar. Kişisel çıkarlarıyla uyumlu olamayan anlarda dahi gerçekleri söylemek durumunda olduğundan yaşamları risk altındadır. Gerçekleri söylediklerinden dolayı, beklenti içinde değillerdir. Gerçekleri söylerler, çünkü söylemeleri gerektiğine inanırlar.
Snowden gibi kişilerin durumunu “parrhesia” kavramıyla kıyaslamak birkaç nedenden dolayı önem taşıyor. Bunlardan ilki, Snowden’in belirttiği gibi “İnsanların, kendileri hakkında yapılanları bilmeye hakkı var.” sözünün samimiyeti ile ilgili. Snowden, ABD’nin istihbarat kurumlarında çalışan bir ajan. ABD’nin ezeli düşmanı konumundaki devletlerin Snowden’e siyasi sığınma hakkı vereceğine ilişkin açıklamalarının sebebi bu. Snowden de bu durumdan yeterli siyasi ilgiyi kazanmışa benziyor.
Öte yandan, açığa çıkan bilgilerin, medyada ses getirmesi ve birkaç üst düzey siyasetçinin durum hakkında değerlendirmesinin ötesinde nasıl bir sonuç ortaya çıkardığı ise belirsiz. NSA gibi bir kuruluşun farklı ülkelerde telefon dinlemeleri ve internet kullanımı takipleri yaptığı bilgisinin açığa çıkmış olması, bilgi tekelini elinde bulunduran devletlerin bu niteliğinde nasıl bir değişiklik yaratacak? Ya da böyle durumların ortaya çıkması, devlet istihbaratlarının yaptıklarını bu kadar göz önünde vererek normalleştiriyor mu? Faal halde bulunan istihbarat kuruluşlarının sayısı bugün 150’nin üstünde. Açığa çıkan bilginin, bilgi depolarındakinin kaçta kaçı olduğunu kimse bilmiyor. Bilinen şey, bilimsel ve teknolojik ilerlemeler, bu bilgilerin daha hızlı bir şekilde toplanmasına ve kullanılmasına hizmet ediyor. Yani devletler bilgi tekelinde olma durumunu koruyabiliyor. İstihbarat kurumları için, işleyiş esnasında ortaya çıkacak (Snowden örneğinde olduğu gibi) olumsuz durumlar, istihbarat sisteminin işleyişinden çok istihbaratlar arası bilgi yarışını hızlandırmaya yardım ediyor. Ve bu yarışın normalleşmesine…
Özlem Arkun
[email protected]
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 11. sayısında yayımlanmıştır.
The post Dün Ajan Bugün Kahraman İspiyonMAN- Özlem Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>