bilgisayar modellemesi – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Thu, 11 Jun 2015 00:14:13 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 ” SANAL GERÇEK ” – Ece Uzun https://meydan1.org/2015/06/11/sanal-gercek-ece-uzun/ https://meydan1.org/2015/06/11/sanal-gercek-ece-uzun/#respond Thu, 11 Jun 2015 00:14:13 +0000 https://test.meydan.org/2015/06/11/sanal-gercek-ece-uzun/ Her geçen gün oynayıcı sayısı binlere, on binlere hatta milyonlara ulaşan oyunlar… Sims, Second Life, Dota 2 ve nicesi. Matrix filminin sahnelerinden öte hayatımıza giren bilgisayar oyunları, gerçek yaşantının dışında duyuları harekete geçirmeyi, bireylerin kendilerine yepyeni bir yaşantısının kapılarını açmayı amaçlıyor. İkinci Hayat mı, Gerçeklerden Kaçış mı? Second Life, Snow Crash adlı bilim kurgu romanından […]

The post ” SANAL GERÇEK ” – Ece Uzun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
virtual-reality

Her geçen gün oynayıcı sayısı binlere, on binlere hatta milyonlara ulaşan oyunlar… Sims, Second Life, Dota 2 ve nicesi. Matrix filminin sahnelerinden öte hayatımıza giren bilgisayar oyunları, gerçek yaşantının dışında duyuları harekete geçirmeyi, bireylerin kendilerine yepyeni bir yaşantısının kapılarını açmayı amaçlıyor.

İkinci Hayat mı, Gerçeklerden Kaçış mı?

Second Life, Snow Crash adlı bilim kurgu romanından esinlenerek geliştirilmiş bir simülasyon ortamıdır. Oyunun en önemli kuralı ise, sınırlarının olmaması. Kullanıcının yapacakları ise kendi hayal dünyası ve bu hayal dünyasının sınırlarını zorlaması üzerine kurulu.

Gerçek yaşantısından tamamen farklı olarak kurgulayabileceği bu dünyada birey, kendine bir avatar yaratır. Yarattığı  bu karakter ile arkadaş edinebilir, sosyalleşebilir. Oyunun diğer kullanıcıları ile (oyundaki avatarlar ile) iletişime geçebilir, iş kurabilir, para kazanabilirler. Oyunda kullanılan para birimi ise Linden doları. 262 Linden doları 1 dolara denk düşer. Ayrıca kullanıcılar oyunda kazandıkları parayı gündelik yaşantılarında kullanabilir, hatta bu sayede “zenginleşebilir”.

Başlangıçta ABD, İngiltere Brezilya gibi devletlerde kullanıcı sayısı milyonları aşan oyunun; şimdi ise dünya genelinde yaklaşık on milyon kullanıcısı bulunmaktadır. Bir oyun kullanıcısı “Eğer akıl sağlığınız yerinde değilse, her anlamda bir yetişkin değilseniz, bu oyun sizi çok çabuk etkisi altına alır ve gerçeklik iskemlenizi altınızdan çeker.”  diyerek tanımlıyor Second Life’ı.

Bir oyundan ziyade sanal gerçeklik olarak tanımlanan bu simülasyon sistemleri sayısı milyonları aşarken sanal gerçek ve “gerçeklik” kavramları, sorgulamak gereken bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

Sanal Gerçeklik Nedir?

Sanal gerçeklik, gerçek dünyaya özgü bir durumun bilgisayarlar tarafından yaratılmış üç boyutlu simülasyonudur. Kullanıcı, yaratılan bu simülasyon ortamını üzerine giydiği çeşitli aygıtlarla duyusal olarak da algılar. Ve bu aygıtlar sayesinde simülasyon ortamını denetler. Bu sistemin tümü, sanal gerçeklik (virtual reality) olarak tanımlanır.

“Gerçeğin yeniden inşası” olarak tanımlanan bu sistemler yoğunluklu olarak 90’lı yıllarda kullanılmaya ve geliştirilmeye başlanmıştır. Simülasyon sistemlerinin gelişiminden önce, 1940’ta ilk denemeleri başlayan yapay zeka, II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Enigma makinesinin algoritmasını çözmek amacıyla kullanılmaya ve geliştirilmeye başlanmış, 70’li yıllarda Microsoft, Apple, IBM gibi büyük şirketler, bu sistemleri geliştirmeye devam etmiştir.

2000’li yıllara gelindiğinde özellikle bilgisayar oyunlarında rastladığımız sanal gerçeklik “ikinci dünyanın vaadi” olarak bireylere sunulurken, yaşamın her alanında kullanımının artması üzerine çalışmalar sürdürülmektedir. Özellikle eğitimde kullanılması, “yeni dünya”nın ayak seslerine kulak vermek adına kritik bir noktada durmaktadır.

Eski Dünya, Yeni Dünya

Medya felsefesine ilişkin teorileri ve sosyolojik tespitleriyle nam salan Jean Baudrillard simülasyon sistemlerine farklı açıdan bakabilmek adına önem taşıyor. Simülasyonların sadece bilgisayarlar tarafından yaratılmadığını söylerken, bugün televizyonlarda sürekli reklamlarını gördüğümüz Disneyland’den yola çıkarak simülasyonlara dair teorilerini ortaya koyuyor. Ona göre; korsanlar, canavarlar gibi gerçek dünyada olmayan şeylerden oluşan bu büyük oyun, aslında sistem içerisindeki görevini başarıyla yerine getirmektedir. İnsanları Disneyland’e çeken şey, Amerika’nın minyatürleştirilmiş şekline benziyor oluşudur. Disneyland’de otomobil otoparka park ediliyor ve birey kendini bin bir çeşit oyuncağın karşısında buluyor. Bu oyuncakların verdiği hazzın yanı sıra dışarıdaki hayatın aksine, içeride büyük bir sıcaklık, sevecenlik ve gülümseyen suratlar olmasıdır. İçerdeki kalabalıkla otopark ise büyük tezatlık içerisindedir. İçerideki binlerce çeşit oyuncak; insanları nehir gibi oradan oraya sürüklerken, dışarı çıkan insan yalnızlığına, gerçek yaşamdaki oyuncağına, yani otomobiline dönmektedir.

Öncede halüsinasyon olarak tanımlanan sanrı, sanal gerçekliğin “gerçekliğini” yoğunluklu olarak açıklayabilmek adına oldukça etkili bir kavram. Sanrı “dış gerçekliğe ilişkin hatalı bir çıkarımın gerçekte varlığını iddia etme ve aksini kabul etmeme durumu” olarak tanımlanır. Sanal gerçekliğin bireyler ve toplumlar üzerindeki etki alanı da gerçekte var olmayan durumları varmış gibi göstermek, hissettirmek ve yeni bir gerçeklik yaratmak üzerine kuruludur. Sanal gerçeklik yalın gerçekliğe ne kadar yakınlaşırsa o kadar başarılı sayılır. Gerçekleştirilmek istenen düşler, durumlar mevcut olan gerçekliğe sığmaz. Bu yüzden hep mükemmele ulaşma, mükemmeli hayal etme güdüsü taşır. Ve bitmek bilmeyen bir döngü oluşmuş olur.

Bireylere “ikinci bir hayat” vadeden sanal gerçekliğin yaptığı; bireyleri mevcut gerçeklerden uzaklaştırmak, mevcut gerçekleri görmezden gelecek hale getirmektir. Sistemin yarattığı dünyada, sistem içerisinde görmek istediklerini gören birey; gittikçe mevcut gerçeklikten uzaklaşmakta, kopmakta ve yalnızlaşmaktadır. Böylelikle de sistem kendini koruma altına almakta ve bireylerin düş dünyasına saldırarak yaşayamadıkları  gerçekliğin bir tesellisini sunmaktadır.

Bireyin kendini kaptırdığı bu yeni dünya; var olan dünyadan, yani eski dünyadan kurtuluş değil, sistemin sağladığı seçenekleri takiben yapılan sahte bir kaçıştır.

Ece Uzun

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” SANAL GERÇEK ” – Ece Uzun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/06/11/sanal-gercek-ece-uzun/feed/ 0
Air France – KLM’yi Boykot Et! https://meydan1.org/2014/03/02/air-france-klmyi-boykot-et/ https://meydan1.org/2014/03/02/air-france-klmyi-boykot-et/#respond Sun, 02 Mar 2014 14:00:09 +0000 https://test.meydan.org/2014/03/02/air-france-klmyi-boykot-et/ Hayvan Deneyi Zulmüne Engel Ol! Hayvan deneyleri, türcülüğün bir sosyal norm haline getirilmesine ciddi etkiler yapan insanmerkezci Batı kültürünün bir yansıması olarak sofralarımızda, ekolojiyi tarumar eden uygarlığımızın yarattığı hastalıkları ertelemek için kullandığımız ilaçlarda, kapitalist kültür endüstrisinin oluşturduğu güzellik algısına kendimizi uydurmak için kullandığımız kozmetik ürünlerinde, temizlik malzemelerinde, her yerde! Doğalarından koparılarak alınan hayvanların, laboratuvarlara taşınırken […]

The post Air France – KLM’yi Boykot Et! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Hayvan Deneyi Zulmüne Engel Ol!

Hayvan deneyleri, türcülüğün bir sosyal norm haline getirilmesine ciddi etkiler yapan insanmerkezci Batı kültürünün bir yansıması olarak sofralarımızda, ekolojiyi tarumar eden uygarlığımızın yarattığı hastalıkları ertelemek için kullandığımız ilaçlarda, kapitalist kültür endüstrisinin oluşturduğu güzellik algısına kendimizi uydurmak için kullandığımız kozmetik ürünlerinde, temizlik malzemelerinde, her yerde!

Doğalarından koparılarak alınan hayvanların, laboratuvarlara taşınırken taşıma koşullarından ötürü yarı yarıya ihtimalle ölmenin, diri kesimin, canlı canlı yakılmanın, etkisi bilinmeyen binlerce kimyasalın etkisi altında bırakılmanın ve profesyonel işkencecilerin etiğinin son vicdanı olarak ‘uyutulmanın’ hikayesidir hayvan deneyleri. Otuz yılı aşkın süredir, hayvan özgürlüğü aktivistleri bu işkencelerin ve katliamların ‘bilimsel’ yuvası olan deney merkezlerinin kapatılması için dünyanın dört bir yanında eylemler yapıyor. Bu eylemler sayesinde onlarca deney merkezi ve bu merkezlere hayvan sağlayan çiftlikler, kapatılmak zorunda bırakıldı.

Neden Air France – KLM?

Deney merkezleri ve çiftliklerin yanı sıra havayolu şirketlerine de yönelen hayvan deneyi eylemleri Lufthansa, Caribbean Airlines, Eithad ve Air China gibi çoğu büyük taşımacılık şirketinin laboratuvarlara hayvan taşımacılığından vazgeçmesini sağladı. Cehennemegidenyol.com’a göre, bu iki havayolu firması deney hayvanı taşımacılığında lider oldukları için hedef olarak seçildi. Kampanya, şu ana kadar Lufthansa’dan United Airlines’a kadar onlarca büyük havayolu şirketini ikna ederek vahşi hayvanların doğal ortamlarından koparılıp laboratuvarlarda eziyete maruz kalmasını önledi. Alman Der Spiegel’de yayımlanan bir makaleye göre bir makakı deney için yetiştirmek Almanya’da 5000 Euro’ya mal olurken, Asya’dan getirtmek nakliyesiyle birlikte 1000 Euro’ya mal edilebiliyor. Asya ve Afrika’daki ormanlardan laboratuvarlara getirilen maymunların beşte dördünün yakalanma ve taşınma esnasında ölmesi, bu ticaretin ‘ıskarta’sı sayılıyor.

Air France ve KLM, protestocuların çağrısına deney hayvanlarını taşımaya kanunen mecbur oldukları cevabını verse de, aynı ülkelerde iş yapan firmaların çoğunun taşımayı reddetmesi bu savunmaya gölge düşürüyor. Cehenneme Giden Yol’un iddiası ise daha çarpıcı: “Air France yönetim kurulunun şimdiki ve geçmişteki bazı üyelerinin ilaç endüstrisi ile güçlü bağları var.” İlacın ticarileşmesi her zaman tartışılan konulardan biri oldu. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 2003’te gerekli ilaç sayısının 240 olduğunu açıklaması da soru işaretlerini arttırmıştı; zira piyasada 200.000’den fazla ilaç var.

Hayvan Deneyleri Hakkında Fazla Bilinmeyenler

Hayvan deneyleri, bilim insanlarını ve doktorları her geçen gün daha fazla kaygılandırıyor. Her sene ilaçların beklenmedik yan etkileri nedeniyle, her 6 kişiden 1’i hastanelere başvuruyor. Ecza devleri ise öngörülemeyen etkileri olan bu ilaçları piyasaya pompalamaya devam ediyor. Sektör, ürünleri test etmek için biraz daha fazla zaman ve para harcayarak daha güvenli (hayvansız) yöntemlere geçmek yerine, yeni ürünleri bir an evvel piyasaya süren rakip ilaç firmalarının yarışına odaklanmış durumda.

Köpekler ve kediler dâhil olmak üzere, her yıl yüz milyondan fazla hayvan, deneylerde diriyken kesiliyor; vücutlarına zehirli kimyasallar enjekte ediliyor. Bilim dünyasının bir kısmı ‘insanlığın faydası’ gerekçesi ile deneyleri savunsa da istatistikler aksi yönde. İngiltere İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı 2011 resmi hayvan deneyi istatistiklerine göre, genelde ticari firmalar tarafından sipariş edilen zehirli madde (toksikoloji) deneylerinin sayısı 399.000’i bulurken, kanser için yalnızca 10.200 deney yapılmış.

2004 Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) raporuna göre hayvan deneylerinden geçen 10 ilaçtan 9’u insanlar için tehlikeli veya faydasızdır. Bunun en büyük sebebi, insan hastalıklarının %98’ine insan dışı hayvanlarda rastlanmamasıdır. Geçerli bilimsel prosedürlere göre, bir ilacın insanda test edilmeden önce, iki tür hayvanda test edilmesi gerekir. Geçmişte hayvan deneylerinin güvenirliğine dayanılarak piyasaya sürülen ilaçlar sonrası talidomit faciası gibi vakalar yaşanmış, binlerce insan sakat kalmış veya ölmüştü. Bugünkü prosedürler de insanlar için tamamen olumlu sonuç vermiyor. İngiltere Ulusal Sağlık Dairesi’nin (NHS) 2008 verilerine göre her yıl 1 milyondan fazla insan, ilaçların öngörülemeyen yan etkileri yüzünden hastaneye başvuruyor.

Alternatif Deney Yöntemleri Var Mı?

Eylemciler, mikrodoz veya bilgisayar modellemesi gibi hayvan deneylerine alternatif ve işe yarayan yaklaşık 450 metot olduğunu belirtirken, işkencelerin bilim yapan insanın bilim yapmayan diğer hayvanları sömürmeye hakkı olduğunu öğreten insanmerkezci modern Batı zihniyeti yüzünden gerçekleştiğini söylüyorlar. “Yüceltilen bilimsel faaliyetlerin hemen hepsinin gizlediği gerçek, ilerlemenin kansız mümkün olmadığıdır.” diyerek ilerlemenin nelere rağmen gerçekleştiğini sorguluyorlar.

Nasıl Destek Verebiliriz?

Kampanya, Beşiktaş’taki Air France-KLM genel merkezine yapılan baskınla bulunduğumuz coğrafyaya da sıçradı. Yapılan eylemle kampanyayı ilan eden hayvan özgürlüğü aktivistleri, bu kampanyanın sadece bilet almayarak değil, ulaşabildiğimiz her yerdeki Air France-KLM ofislerine, acentelerine ve geçtiğimiz her yerde duyurulması ile büyüyeceğini söylüyorlar. Geçtiğimiz bir ayda bu kampanya, yapılan birkaç eylemle desteklendi, büyüyor ve bu zulme karşı olan herkesin desteğini bekliyor. Taksim, Cihangir, Şişli, Nişantaşı, Üsküdar ve Kadıköy’de pek çok işlek yola ve acente/ofis binalarına her hafta yazılamalar yapılıyor; Air France-KLM biletlerini satan ve uyarılara kulak asmayan şirketlerin ofis kapıları tutkallanıyor ve internet üzerinden #boykotAirFranceKLM hashtag’i ile yayılıyor. Aynı zamanda Air France Türkiye’yi arayarak tepkilerimizi dile getirebiliriz: 0212 310 1919

Hayvan deneylerinin gereksizliği ve yarattığı vahşet üzerine daha çok bilgi almak, yapılan eylemleri takip etmek ve gerçekleştirdiğiniz eylemleri duyurmak için: http://www.cehennemegidenyol.com/

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 16. sayısında yayımlanmıştır.

The post Air France – KLM’yi Boykot Et! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/03/02/air-france-klmyi-boykot-et/feed/ 0