The post Bill Gates’ten Kaşıkçı Protestosu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Microsoft’un kurucusu, dünyanın en zenginleri arasında bulunan Bill Gates, Bill&Melinda Gates Vakfı ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın MiSk Vakfı arasındaki ortaklığın sona erdiğini duyurdu.
Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürülmesini gerekçe göstererek ortak çalışmaları sonlandırdığını söyleyen Gates, Kaşıkçı’nın öldürülmesinin kaygı verici olduğunu beyan etti.
Kaşıkçı cinayetinin emrini veren kişi olarak gösterilen Muhammed bin Selman’la ortaklığının, şirket markalarına olumsuz etki edebileceğinden kaygı duyarak Bill Gates’in böyle bir kararı verip vermediği ise bir muamma.
The post Bill Gates’ten Kaşıkçı Protestosu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Savaşın Patronları TAARRUZDA – Emine Sakin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Devletlerin şiddet ve terörizm politikaları dünyada ve coğrafyamızda savaşları yükseltirken, bu savaşların ekonomik ve askeri planlayıcıları, sponsorları birer ay arayla ikinci kez toplandılar. Bu yıl 47.si düzenlenen, kapitalizmin devletlerden ve patronlardan yana nasıl daha “sağlıklı” işletilebileceğinin tartışıldığı Davos Zirvesi’nin ardından, geçtiğimiz günlerde Münih Güvenlik Konferansı toplandı. 1963 Yılından bu yana düzenlenen konferansta, devletler o yıl için izleyecekleri savaş stratejileriyle, yükseltecekleri terörizm politikalarını deklare ederken, silah şirketleri ise devletlerin bu strateji ve politikaları doğrultusunda “ürünlerine” pazar arıyor. Konferansın 1963 yılındaki ilk toplantısının çağrıcılarından Edward Teller’ın hidrojen bombasının mucitlerinden olması, bu “ürünlerin” içeriği ve alıcılarının niyeti arasındaki bağı açıklıyor.
Konferansa bu yıl 500’ün üzerinde bürokrat, think-tank temsilcisi, güvenlik uzmanı, devlet başkanı, başbakan ve bakanlarla, NATO temsilcileri katıldı. Bill Gates ile rock şarkıcısı Bono da konferansa “renkli simalar” kontenjanından davet edilerek, devletlerin ve şirketlerin yıl boyunca dünyayı nasıl bir savaş coğrafyasına çevirmeyi tasarladıkları görünmez kılınmak isteniyordu.
Üç gün süren ve Münih’in en lüks oteli Bayerischer Hof’ta gerçekleştirilen konferansta, Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi, İngiltere’nin AB’den ayrılması, NATO ittifakı içindeki anlaşmazlıklar, göçmen sorunu, Suriye’deki savaş, Avrupa ve dünyada yükselişe geçen milliyetçi akımlar tartışıldı. Sayılan tüm bu sorunların kaynağı bizzat kendileri değilmiş gibi, büyük bir soğukkanlılıkla aradan sıyrılıveren devletlerin ve şirketlerin, bu meseleleri “çözmek” için topladığı konferans bu yanıyla da acı bir ironi barındırıyordu.
Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Wolfgang Ischinger konferans öncesi ve sırasında yaptığı açıklamalarda, söz konusu bu ironiye devletler ve şirketlerin savaş ve sömürü içeren “hislerine” adeta tercüman oldu. Konferansa bu yıl rekor sayıda katılıma atfen “Sadece Kuzey Kore’den kimseyi davet etmedik. Doğrusu bu kadar cesur olamadık.” sözü ince bir espriden öte, baskıcı yönetimi zaten herkesin malumu bu devleti günah keçisi yaparak diğer devletleri temize çıkarma niyeti taşıyordu.
En bilinen silah üretimi Leopard tankları olan, zırhlı araç ve top da imal eden Krauss Maffei Wegmann, dünya genelinde füze üretimi tekelini elinde bulunduran Raytheon, bir başka tekele, uçak ve helikopter üretimiyle havacılık alanında sahip olan Lockheed Martin, konferansın silah üretici şirketleri alanındaki sponsorları ve katılımcılarıydı. Bunların yanı sıra devletlerin, şirketlerle ortak kurduğu, enerji, siber güvenlik gibi alanlarda faaliyet gösteren think-tankler katılımcılar arasındaydı.
Münih Güvenlik Konferansı’nda tartışılan gündemlerden biri de Türkiye oldu. Geçen yılki konferansta da devletin baskı politikalarından dolayı gündemleşen Türkiye, bu yıl da OHAL uygulamaları ve referandumla, dünya güvenliğine tehdit oluşturacak 10 madde arasında yer aldı. TC devletinin, 2015 yazında Kürdistan coğrafyasında başlattığı savaş politikalarıyla, 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL ile arttırdığı baskı ortamının, Avrupa için de tehdit olabileceği konferansın sonuç raporuna yansıdı.
Münih Güvenlik Konferansı’nın bitiminden hemen sonra açıklanan Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) raporu, güvenlik konferansının gerçek özeti gibiydi. Rapor, Soğuk Savaş’tan bu yana en yüksek silah satışı rakamlarına ulaşıldığını bildiriyordu. Bu “resmi” rakamların yanında, el altından piyasaya sürülen silahların kimler tarafından üretilip dağıtıldığını anlamak için konferans katılımcılarına bakmak yeterli olacaktır.
Yayınlanan silah alım raporları, devletler tarafından yükseltilen savaşlar ve terörizm konusunda, bu malumun ilanı anlamına gelirken, Davos’ta, Münih’te olduğu gibi toplanan konferanslar da ekonomik, siyasi ve askeri anlamda, yine devletlerce oluşturulan bu şiddet ortamını organize etmeyi amaçlıyor. Dünyadaki savaşlar ve terörizmin sorumluları kah Davos’taki kar manzarasında, kah Münih’in, lüks otellerinde bu ortamın finansman ve organizasyonunu gerçekleştirirken, savaşların sonucu olarak dünya coğrafyası, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük göçmen hareketliliğini yaşıyor. Devletler ve şirketler bu sayfiye mekanlarında, kendi dünya tahayyüllerini hayata geçirme planları yaparken, bu kirli tahayyülün muhataplarına hayatta kalma savaşı düşüyor.
Emine Sakin
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 37. sayısında yayınlanmıştır.
The post Savaşın Patronları TAARRUZDA – Emine Sakin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Kapitalistlerin Samimiyeti Sömürünün Hiç Bitmeyişi” – Rıfat Güven appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Bill Gates, Ali Koç, Bülent Eczacıbaşı, George Soros, Zeynep Bodur…
Şöhretli, havalı ve bir yerlerden tanıdık gelen isimler değil mi? Hele ilk ikisi…Yan yanalar, bir akşam yemeğinde buluşmak için değil ama, onları bir araya getiren farklı bir payda var. Evet tıka basa tok ve karun kadar zenginler bunlar. Çok zenginler.
Fakat sayılan bu isimlerin, birer insan ve burjuva olmaları dışında, bir ortak yönleri daha var: Kapitalizmi eleştiriyorlar. Birbiri ardına yapılan ve son zamanlarda daha da gündem haline gelen eleştirilerden, açıklamalardan kuşkusuz en çok konuşulanı, Gezi’nin “muhalif” patronu Ali Koç’unkiydi. Antalya’da G20 öncesinde düzenlenen B20’de, yani tuzu kuru zenginler zirvesinde, Koç “Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir. Ben en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçek sorun kapitalizmdir” diyordu. Ne kadar da etkileyici, değil mi?
Şimdi size kapitalizmden bu kadar veryansın eden, “toplumsal eşitlik ve adalet” arayışındaki bu “vicdanlı” antikapitalist patronun, TC’deki toplam sermayenin yüzde onuna sahip olduğunu hatırlatarak, son bir yıl içinde sahip olduğu şirketlerde, çalışanları için eşitsizliği nasıl “samimi” bir şekilde minimum seviyeye getirdiğini göstereyim bir haber dizisinde.
Haberler…
Sendika değiştirerek Gıda-İş’e geçen 53 Divan Otel işçisi, tazminatları dahi verilmeden işten çıkarıldı.
Türk Metal Sendikası’na karşı, ülkedeki Ford fabrikalarında genel bir direnişe girişen Ford işçileri, maaşlarında artış istediklerini söyledikleri için işten çıkarıldı.
Koç Holding’e bağlı Türk Traktör fabrikasının kalite kontrol bölümünde çalışan 17 işçi, tazminatsız bir şekilde işten çıkarıldı.
Arçelik LG fabrikasında da 173 işçi, daha insani koşullarda yaşayabilecekleri bir ücret almak istedikleri ve sendika değiştirmek istedikleri için işten çıkarıldı.
Daha iyi bir ücretle çalışmak isteyen ve sendika değiştirmek isteyen toplam 1500 Otosan işçisi, işten çıkarıldı.
Hepimizi “derinden duygulandıran” ve burjuvazinin en tepesinde duranlardan olan, son 9 ayda 51,3 milyar lira ciroya ulaşan bu sözde “antikapitalist” için, sahip olduğu KOÇ Holdinge bağlı Beylikdüzü’ndeki Arçelik işçileri bakın ne diyor; “Arçelik fabrikalarında çalışan 16 bin işçiyi düşündüğünde, eşitsizliğin en katmerlisini kendisi yapıyor. Geçtiğimiz iki ayda 300’e yakın işçisini, eşitsizliğin düzeltilmesi için mücadele eden işçileri çıkardı. Tüm fabrikalarında sözleşmeli işçiler çalışıyor, asgari ücret civarında alıyorlar. Eşitsizliği ortadan kaldırmak istiyorsa işçilerine iyi bir yaşam koşulları sağlayabilir. Kendisi, kapitalizm dediği sistemin, Türkiye’deki baş temsilcisidir. O yüzden eleştirisini samimi bulmuyoruz.”
“En çok para kazanan antikapitalistler” listesinde ilk sıralarda yer alan Koç Ali ve diğerlerinin samimiyetini gösterebilecek tek şeyin sınıf intiharı olması gerekirken; bu burjuvaların neden son zamanlarda kendi ekmek teknelerine, yani kapitalizme eleştiri getirdikleri konusunda verilebilecek cevaplar çok. Bunlara burada değinmeyeceğim ama şu kesin ve net: Beş milyonun üzerinde insanın, adına asgari ücret denen, fakat aslında insanları bir nevi ölüm orucunda yaşatan bu ücretli kölelik sisteminde, onların ne dediği çok da önemli değil. Önemli olan bizim ne dediğimiz, bu zengin, elit, “vicdanlı” antikapitalistlere karşı, ezilenlerin sınıfında açlıktan ağzı kokanlar olarak ne yapacağımızdır. Onlar trilyonluk ofislerinde gecekondularda yaşayanlar için nutuk atarken, kapitalizmi eleştirdikleri için mikrofon tutulan onlar; silah tutulan biziz.
The post “Kapitalistlerin Samimiyeti Sömürünün Hiç Bitmeyişi” – Rıfat Güven appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>