çağlayan adliyesi – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Thu, 07 Jan 2021 12:23:14 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Üniversite Öğrencileri Gözaltındaki Arkadaşları İçin Çağlayan’da https://meydan1.org/2021/01/07/universite-ogrencileri-gozaltindaki-arkadaslari-icin-caglayanda/ https://meydan1.org/2021/01/07/universite-ogrencileri-gozaltindaki-arkadaslari-icin-caglayanda/#respond Thu, 07 Jan 2021 12:06:14 +0000 https://meydan1.org/?p=68618 Kayyum Rektör eylemine katıldıkları için evlerine yapılan polis baskınlarıyla gözaltına alınan öğrenciler bugün Çağlayan Adliyesi’ne getirildi. Öğrencilerin arkadaşları Adliye önünde eylem düzenleyerek basın açıklaması gerçekleştirdi. Çağlayan Adliyesi önündeki bekleyiş sürüyor. Güncelleme:Eylemden önce Ekin Su Gündoğan ve Betül Engaz adındaki iki öğrencinin gözaltına alındığı ve eylemden sonra da Özlem Özdemir adındaki bir üniversite öğrencisinin polis tarafından […]

The post Üniversite Öğrencileri Gözaltındaki Arkadaşları İçin Çağlayan’da appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Kayyum Rektör eylemine katıldıkları için evlerine yapılan polis baskınlarıyla gözaltına alınan öğrenciler bugün Çağlayan Adliyesi’ne getirildi. Öğrencilerin arkadaşları Adliye önünde eylem düzenleyerek basın açıklaması gerçekleştirdi. Çağlayan Adliyesi önündeki bekleyiş sürüyor.

Güncelleme:
Eylemden önce Ekin Su Gündoğan ve Betül Engaz adındaki iki öğrencinin gözaltına alındığı ve eylemden sonra da Özlem Özdemir adındaki bir üniversite öğrencisinin polis tarafından gözaltına alındığı bilgisi geldi.

Öğrencilerin basın açıklaması şu şekilde;

Basına ve Kamuoyuna,

Bugün, 4 Ocak’ta Boğaziçi Üniversitesi’nde katıldıkları eylem gerekçe gösterilerek gözaltına alınan arkadaşlarımız için buradayız.

 2 Ocak günü, Melih Bulu’nun  cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atandığını öğrendik. 2 Ocak’tan bu yana başta Boğaziçi Üniversitesi’nden arkadaşlarımız olmak üzere her birimiz aynı sloganla sokaklardayız: Kayyum Rektör İstemiyoruz! Çünkü üniversitenin karar alma mekanizmalarını, öznelerini ve özerkliğini yok sayarak rektör atamak, Boğaziçi Üniversitesi’ni cumhurbaşkanının keyfiyetine teslim etmektir.

Belediyelerle başlayan ve sivil toplum örgütlerine kadar uzanan faşist kayyum siyaseti OHAL ile devreye sokulmuş ve kalıcı hale getirilmiştir. Kayyumlar bugün yalnızca üniversitenin teslim alınması değil siyasi iktidarın toplumu iradesizleştirme ve tüm toplumsal alanları işgal etme politikasının bir parçasıdır. İlk günden bugüne söylediğimiz gibi, üniversitelerimizi cumhurbaşkanına da kayyum rektörlere de sermayeye de teslim etmeyi kabul etmiyoruz!

4 Ocak Pazartesi günü işte tam da bunun için, üniversiteyi savunmak için Boğaziçi Üniversitesi’nde bir araya geldik. Burada bize tazyikli suyla, biber gazıyla, plastik mermiyle saldıran polisler ertesi gün evlerini basarak arkadaşlarımızı işkenceyle gözaltına aldı. 2 gün boyunca bir yandan gözaltı terörü sürerken diğer yandan AKP’nin medya kanallarında fotoğraflarımız, videolarımız ve sosyal medya paylaşımlarımız yayınlanarak hedef gösterildik. Gözaltında tutulan arkadaşlarımız çıplak arama işkencesiyle, cinsel kimlikleri hedef alınarak tecavüz ve ölüm tehdidiyle karşı karşıya kaldı.

Tüm bu saldırılar gençliğin birlikte karşı koyuşunu terörize etmek, dayanışmayı kırmak ve bizleri birbirimizden ayrıştırmak içindi. Üniversitelerde ve toplumsal yaşamın her alanında sorunları ortak olan öğrencilerin kayyum rektöre karşı tepkisini de dayanışma içerisinde beraberce örgütlemesi kaçınılmazdır. Direnişin ilk gününden bu yana bu saldırılara rağmen birlikte mücadele etmeye devam ediyoruz.

Ve bu birlikteliğin bize verdiği güçle iktidarını kaybetme korkusundan koltuklarında tir tir titreyenlere sesleniyoruz: Gözaltılarınızla, baskılarınızla, tutuklamalarınızla gençliği ayrıştıramaz, korkutamaz, yıldıramazsınız. Biz sizi üniversite içine soktuğunuz polislerden, öğrencilere saldırılarınızdan, yasaklarınızdan tanıyoruz. Melih Bulu’nun istediğiniz gibi bir nesil yaratmak için görevlendirilmiş bir kukladan daha fazlası olmadığını da biliyoruz. “Rektör İstifa!” sloganlarından duyduğu korkuyla polislerin arkasına saklanan, kameralar karşısında ise türlü şirinlikler sergileyen Melih Bulu, üniversite kapısına vurulan kelepçeyi savunarak ve öğrencilere yönelik saldırıları meşru ilan ederek kim olduğunu göstermiştir! İktidar, Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyum rektör karşısında üniversiteyi savunan gençlerin evine düzenlediği baskınla kim olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.

Ancak tekrar ediyoruz: Korkmuyoruz! Yasaklarınızla sindiremediğiniz gençlik, gözaltılarla yılmayacak. Arkadaşlarımız özgürleşecek, kayyum rektörler üniversiteden gidecek!

The post Üniversite Öğrencileri Gözaltındaki Arkadaşları İçin Çağlayan’da appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2021/01/07/universite-ogrencileri-gozaltindaki-arkadaslari-icin-caglayanda/feed/ 0
Berkin Elvan Davası 18 Mart’a Ertelendi https://meydan1.org/2020/02/05/berkin-elvan-davasi-18-marta-ertelendi/ https://meydan1.org/2020/02/05/berkin-elvan-davasi-18-marta-ertelendi/#respond Wed, 05 Feb 2020 12:26:34 +0000 https://meydan.org/?p=54270 Taksim Direnişi sırasında polisin gaz fişeğiyle kafasından vurulan ve hastanede 269 gün süren bir yaşam savaşının ardından yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın katillerinin yargılandığı duruşmaların 16’ıncısı bugün İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde, 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada ilk olarak Avukat Çiğdem Akbulut söz aldı. Jandarmadan gönderilen ve Berkin’i kendi ölümünde tali kusurlu bulan raporun yok sayılması gerektiğini […]

The post Berkin Elvan Davası 18 Mart’a Ertelendi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Taksim Direnişi sırasında polisin gaz fişeğiyle kafasından vurulan ve hastanede 269 gün süren bir yaşam savaşının ardından yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın katillerinin yargılandığı duruşmaların 16’ıncısı bugün İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde, 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmada ilk olarak Avukat Çiğdem Akbulut söz aldı. Jandarmadan gönderilen ve Berkin’i kendi ölümünde tali kusurlu bulan raporun yok sayılması gerektiğini söyleyen Akbulut, daha önce dosyaya giren Ulusal Kriminal Büro raporu, Jandarma Kriminal raporu, Özel Bilir Kişi raporu ile Foça Jandarma Kriminal raporu gibi raporları hatırlattı. Avukat Akbulut, “Bu raporların tamamı bize olay anında bir çatışma olmadığını söylüyordu. Dosyadaki görüntüyü çıplak gözle izlediğimizde biz de söylüyorduk. Görüş açılarının net olduğu, doğru açının sektirme olduğunu söylüyordu rapor. 14 yaşındaki Berkin’i ‘kendini korumadı’ diye neredeyse asli kusurlu sayan raporu, mahkemenizin de dikkate almamasını istiyoruz.” dedi.

Dosyada başından itibaren delil karartılmaya çalışıldığını söyleyen avukatlardan Can Atalay, “Bu rapor, dosyanın başından beri olayın nasıl devam ettiğinin, doğrudan İçişleri Bakanlığı eliyle müdahalenin nasıl devam ettiğinin göstergesidir. Olayda bizce kasıt vardır. Berkin yaralandıktan sonra ona müdahale etmek isteyen insanlar gaza boğulmuştur. Soruyoruz: Fatih Dalgalı, Berkin’i vurduktan sonra kaç tane daha gaz fişeği atmıştır?” diye sordu.

Duruşmanın ertelenmesi kararının ardından mahkeme günü için önce Berkin Elvan’ın ölüm yıl dönümü olan 11 Mart tarihine gün verildi. Ancak Elvan ailesinin ve avukatların itirazı sonucu bir sonraki duruşmanın 18 Mart 2020 tarihinde saat 10.00’da görülmesine karar verildi.

Mahkeme sonrası adliye önünde yapılan basın açıklamasında Berkin’in ailesi, avukatları ve arkadaşları “Bu dava hepimizin, 18 Mart’taki duruşmaya herkesi çağırıyoruz. Adalet istiyoruz.” diyerek bir sonraki duruşmaya çağrı yaptı.

The post Berkin Elvan Davası 18 Mart’a Ertelendi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/02/05/berkin-elvan-davasi-18-marta-ertelendi/feed/ 0
İş Cinayetinde Yaşamını Yitiren Dilek Dayar İçin Çağlayan Adliyesi’nde Basın Açıklaması Gerçekleştirildi https://meydan1.org/2018/10/03/is-cinayeti-dilek-caglayan/ https://meydan1.org/2018/10/03/is-cinayeti-dilek-caglayan/#respond Wed, 03 Oct 2018 10:47:38 +0000 https://seninmedyan.org/?p=43985 26 Temmuz günü Sirkeci’de bulunan PTT binasının restorasyonu sırasında, şirket tarafından gerekli güvenlik önlemleri alınmadığı için yere düşüp yaşamını yitiren mimar Dilek Dayar’ın davası için Çağlayan Adliyesi önünde toplanıldı. Bugün şirket yetkililerinin yarglanacağı davadan önce Dilek’in ailesi ve çok sayıda kişi, Adiye önünde toplandı. Basın açıklamasından önce “İş kazası değil, cinayet” sloganları atıldı ve ardından […]

The post İş Cinayetinde Yaşamını Yitiren Dilek Dayar İçin Çağlayan Adliyesi’nde Basın Açıklaması Gerçekleştirildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
26 Temmuz günü Sirkeci’de bulunan PTT binasının restorasyonu sırasında, şirket tarafından gerekli güvenlik önlemleri alınmadığı için yere düşüp yaşamını yitiren mimar Dilek Dayar’ın davası için Çağlayan Adliyesi önünde toplanıldı.

Bugün şirket yetkililerinin yarglanacağı davadan önce Dilek’in ailesi ve çok sayıda kişi, Adiye önünde toplandı.

Basın açıklamasından önce “İş kazası değil, cinayet” sloganları atıldı ve ardından Milletvekilleri Erkan Baş ve Hüda Kaya söz aldı. Konuşmalarda davanın takipçisi olunacağı ve mücadeleden vazgeçilmeyeceği vurgusu yapıldı.

Konuşmalardan sonra basın açıklamasını Dilek’in kuzeni Gülbahar Kavcu okudu ve dava tarihi olan bu günün, aynı zamanda Dilek’in doğumgünü olduğunu söyledi(3 Ekim).

Açıklamada, şirket ortaklarından Adnan Karadeniz’in asli kusurlu sayılmasına rağmen tutuklanmadığı, tali kusurlu İmran Karadeniz’in ise serbest bırakıldığı ve bilirkişi raporlarında şirketin gerekli hiç bir önlemi almadığının yazdığı belirtilerek davanın takipçisi olunacağı söylendi.

The post İş Cinayetinde Yaşamını Yitiren Dilek Dayar İçin Çağlayan Adliyesi’nde Basın Açıklaması Gerçekleştirildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/10/03/is-cinayeti-dilek-caglayan/feed/ 0
“Seçim Provokasyonu”- Hüseyin Civan https://meydan1.org/2015/04/28/secim-provokasyonu-huseyin-civan/ https://meydan1.org/2015/04/28/secim-provokasyonu-huseyin-civan/#respond Tue, 28 Apr 2015 17:12:08 +0000 https://test.meydan.org/2015/04/28/secim-provokasyonu-huseyin-civan/ Türkiye diye ifade edilen 783.562 km karelik alanda 74,93 milyon insan yaşıyor. Haziran ayında yapılacak genel seçimler sonucunda meclise girecek 550 kişi, 74.93 milyon kişinin iradesi olmakla kalmayacak, yakın, orta ve uzak gelecekte tüm bu insanların ekonomik, siyasi ve sosyal ihtiyaçlarının belirlenmesi, karşılanmasının organize edilmesi noktasında karar verici konumda bulunacak. Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür. […]

The post “Seçim Provokasyonu”- Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- Seçim Provokasyonu

Türkiye diye ifade edilen 783.562 km karelik alanda 74,93 milyon insan yaşıyor. Haziran ayında yapılacak genel seçimler sonucunda meclise girecek 550 kişi, 74.93 milyon kişinin iradesi olmakla kalmayacak, yakın, orta ve uzak gelecekte tüm bu insanların ekonomik, siyasi ve sosyal ihtiyaçlarının belirlenmesi, karşılanmasının organize edilmesi noktasında karar verici konumda bulunacak.

Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür. Her seçim döneminde yaşananlar, seçim sonuçlarının açıklanmasıyla unutulur ve bir dahaki seçim dönemine girildiğinde aynı senaryo aynı repliklerle tekrar sahneye konulur. İktidar bakımından “bunlar hep provakasyon” dönemidir. Seçimlere kadar yaprak da düşse kıyamet de kopsa iktidarın tek açıklaması vardır: Provokasyon. Başka cevaplar aramak için zahmet etmeye hiç gerek yoktur.

Son bir ay içinde yaşanan doların tarihi rekor seviyesine ulaşması, Berkin’in katillerinin açıklanması için Çağlayan adliyesinde yapılan eylem, Ağrı’da savaşa karşı canlı kalkan olmak isteyen insanların katledilmesiyle sonuçlanan TSK operasyonu ve son olarak ülke çapında yaşanan elektrik kesintileri dahil her şey, “tam seçim ortamına girilmişken, herkes seçim kampanyasına hazırlanırken gerçekleşen provokasyonlar”dı şüphesiz!

Bugünden Haziran ayında gerçekleşecek seçimlere gelinceye kadar da, bizi daha birçok provokasyon bekliyor. Maden altında yüzlerce işçinin kalıp can vermesi veya onlarcasının inşaattan düşmesi olabilir bu provokasyon. Kardeşlerinin katledilmesine karşı sokaklara çıkan binler ya da katliama karşı direnen bir halk da olsa olsa provokasyondur…

Muhalefet bakımındansa geleneksel “bu seçim çok önemli” dönemidir bu takvim. Hayalciliği bir kanara bırakarak realist olmak gereklidir. Zira bu seçim şimdiye kadarki en kritik seçimdir. Her zaman bir gerekçe vardır, nitekim 2015 seçimleri de “bu coğrafyanın göreceği son seçim olabilir”.

Stratejik bir hamle olarak “boykot” tavrı olmadığı sürece sağından soluna kadar her kesim bir şekilde bu seçim oyununun kıyısında köşesinde bir yerde konumlanacak. Anarşistlerin seçimlere yönelik eleştirileri ise her zamanki gibi “hayalcilik” olarak yaftalanarak çabucak seçim çalışmalarına geri dönülecek.

Anarşizm, bireyin iradesinin temsil edilemezliği; başka bir bireye ya da kuruma devredilemezliği noktasında nettir. Çünkü irade, kişinin düşündüğünü eyleyebilmesiyle yani özgürlüğüyle doğrudan bağlantılıdır. Seçimler, bireylerin irade temsilini değil teslimini amaçlar. Her temsilci, iradesi teslim alınan milyonlarca insan demektir.

Anarşizmin toplumsal karar alma süreci olarak ortaya koyduğu çözüm, bireylerin oluşturduğu toplulukların kendilerine ilişkin kararları kolektif almalarına olanak verecek doğrudan demokratik karar alma süreçleridir. Bireylerin iradelerini doğrudan yansıtabildiği karar süreçleri aynı zamanda alınan kararların doğrudan uygulamaya geçeceğinin de belirlendiği alanlardır.

Tabi ki 74.93 milyon insanın doğrudan demokratik bir yapı oluşturup tüm kararları böyle alacağından bahsetmiyoruz. Anarşizmin teorik yaratımı ve tarihinden deneyimledikleriyle oluşturduğu, farklı bir siyasal biçimdir. Bu siyasal biçimin, devletin birey iradesini yok etmeye odaklanmış merkeziyetçi mülkiyetçi doğasında yer bulamayacağı açıktır.

Anarşizmin parlamenter demokrasiye yönelik eleştirilerine hak veren bir kesimse reel politik durumdan dem vuracaktır. Hadi bir önceki ya da ondan önceki seçim döneminin reel politik durumuna hiç girmeyelim, ama toplumsal muhalefet iddiası bulunanların bu seçimlerde bir beklenti içerisine girmesi gerçekten büyük hayalcilik.

Tayyip Erdoğan’ın seçimler, hükümetler ve meclisler üstü; siyaset, hukuk, anayasa üstü konumunu her geçen gün daha da pekiştirdiği, ve hatta bütün bu kurumları istediği gibi evirip çevirebildiği, başkanlık tartışmaları devam ededursun, cumhurbaşkanı üzerinden merkezileşmenin devam ettiği, güçler ayrılığı anayasal ilkesine rağmen yasama-yürütme-yargı dengesinin cumhurbaşkanı lehine ortadan kaybolduğu bir düzlemde seçimlere bel bağlamak serap görmektir. Zira halihazırdaki devletin işleyiş mekanizmasının, ne seçimle belirleneceği iddia edilen yasama ve yürütme ile, ne de bağımsız olduğu iddia edilen yargıyla hiçbir ilgisi yok.

Erdoğan’ın 12 yıldan beri kadrolaşarak merkezde ve yerellerde kendi ideolojik ve politik yönetimini, aygıtlarını, kurum ve kuruluşlarını güçlendirdiği, bağımsız medyanın kontrolünün “beyefendi”de olduğu, yine ayı kişinin gözetiminde rantın açıktan dağıtımının yapıldığı bu demokratik sistemde seçimleri bir çıkış olarak görmek gerçekten büyük hayalciliktir. Seçimler -hiç olmadığı ya da hep olduğu kadar- çocukların eline verilmiş bir oyuncaktan başka hiçbir anlam taşımıyor.

Şimdiye kadar hep biz gerçekçi olmamakla suçlandık. Şimdi sıra seçimleri çözüm görenlerde. Ne zaman makinesine ne de çok uzaklara gitmeye gerek var; birkaç kulaç atarak bir seçim kandırmacası, birkaç adım atarak da bir toplumsal devrimi görmek mümkün. Neyin gerçekçilik neyinse hayalcilik olduğu ortada, seçim sizin…

Hüseyin Civan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Seçim Provokasyonu”- Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/04/28/secim-provokasyonu-huseyin-civan/feed/ 0
Berkin Burada Biz Buradayız https://meydan1.org/2015/04/22/berkin-burada-biz-buradayiz/ https://meydan1.org/2015/04/22/berkin-burada-biz-buradayiz/#respond Wed, 22 Apr 2015 13:48:41 +0000 https://test.meydan.org/2015/04/22/berkin-burada-biz-buradayiz/ 2013’ün Haziran’ında, sokak ortasında vurulmuştu Berkin; bir polisin hedef gözeterek attığı gaz bombasıyla kafasından yaralanmış ve vurulduğu yerde düşüp kalmıştı. O gün derin bir uyku başlamıştı onun için; ailesi ve dostları onun uyanmasını beklerken, Berkin o derin uykuda günlerini devirdi, yeni yaşını uykudayken karşıladı. Hastane kapısında, sokaklarda, meydanlarda Berkin’in sesi soluğu olanlar haykırdı onun mücadelesini; […]

The post Berkin Burada Biz Buradayız appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi- Berkin Burada Biz Buradayız

2013’ün Haziran’ında, sokak ortasında vurulmuştu Berkin; bir polisin hedef gözeterek attığı gaz bombasıyla kafasından yaralanmış ve vurulduğu yerde düşüp kalmıştı. O gün derin bir uyku başlamıştı onun için; ailesi ve dostları onun uyanmasını beklerken, Berkin o derin uykuda günlerini devirdi, yeni yaşını uykudayken karşıladı. Hastane kapısında, sokaklarda, meydanlarda Berkin’in sesi soluğu olanlar haykırdı onun mücadelesini; o uyanacak ve özgürlük mücadelesine kaldığı yerden devam edecekti. Ekmek almak için çıktığı sokakta vurulmasının, derin uykulara hapsedilmesinin, haksızlıkların, adaletsizliklerin hesabını sormaya devam edecekti. Ama olmadı; Berkin’in yaşam için direnen yüreği, o derin uykunun 269. gününde sustu. O günden sonra, Berkin’in 15 yaşındayken 16 kiloya düşürülmüş bedeni, sayısız vicdanda ses buldu, “Berkin’in hesabını soracağız” çığlıkları sokakları doldurdu.

Berkin’in yaşamını yitirmesinin ardından, onun ölümünün hesabını sormak isteyenler elbet oldu. Devletin katilleri koruyacağı aşikar olsa da, yine de adalet beklendi duruşma salonlarından, mahkemelerden… Adnan Çimen, Abdullah Yıldırım, Seyfettin Alıcı ve Faruk Bildirici isimli savcıların elinden geçen soruşturma dosyası, son olarak savcı Mehmet Selim Kiraz’a teslim edildi. Adalet, Kiraz’ın vereceği karardan beklendi.

Avukatları, Berkin’in vurulduğu günün kamera kayıtlarını güç bela savcılığa iletti; görüntüler incelendi; Berkin’in vurulduğu 11 Mart günü gaz fişeği kullanan üç polis tespit edildi. Tespit edilen üç polisle birlikte görev yapan yirmi polisle ilgili emniyete yazı gönderildi, polislerin açık kimlik bilgileri ve adresleri istendi.

Ancak emniyet ne polislerin adreslerini ne de kimlik bilgilerini verdi; yapılan yazışma yaklaşık beş ay boyunca karşılıksız ve yanıtsız bırakıldı. Gelmeyen cevabın ardından savcılık bu kez de olay günü Okmeydanı’nda görev yapan yirmi polisin resmi kıyafetli fotoğraflarını istedi; ancak emniyet daha önce olduğu gibi yine cevap vermedi.

Berkin katledildi; onun için adalet arayanlar okulundan, işinden atıldı, haklarında sayısız soruşturma başlatıldı; onun hesabını soranlar gözaltına alındı, tutuklandı. Berkin’in yüreğinin susmasının üzerinden neredeyse bir buçuk yıl geçti; ancak aradan geçen bunca zamana rağmen ne emniyetten bir açıklama geldi ne de mahkeme salonlarından adalet.

Berkin İçin Boykota, Sokağa

Ama kimse yılmadı; soruşturmalardan, gözaltılardan, tutuklamalardan korkmadı. 15 yaşındaki bir yüreği susturunca, herkesin susacağının, susacağımızın yanılgısına kapılanlar, karşılarında milyonlarca Berkin buldu. “Berkin’in alamadığı ekmeyi size yedirmeyiz” diyen kardeşleri okullarda, sokaklarda, meydanlarda Berkin için, adalet için direndi. Berkin’in katledilmesinin 1. yılında, kardeşleri okula gitmedi, “Berkinler Sokağa, Okulları Boykota” diyerek sokaklara çıktı.

Berkin’i unutturmamak, katillerinden hesap sormak isteyen kardeşleri, Berkin’in vurulduğu gün haykırdı yeniden: “Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz” diye. Lise Anarşist Faaliyet, Berkin için, İstanbul’un farklı yerlerindeki 12 okula sabotaj eylemleri düzenledi; “Berkin Burada, Biz Buradayız”, ”Berkin için Boykottayız” yazılamalarıyla sokakları donattı. 12 farklı okulun tabelaları, kapıları, duvarları kırmızıya boyandı; Berkin’in hesabını soranlara tahammül edemeyenlerse çareyi birçok yerde tabelaları sökmekte, dersleri geç başlatmakta, Berkin’i ve onun için hesap soranları görünmez kılmaya çalışmakta aradı.

Ama olmadı.

Berkinler Gezi Parkındaydı

Gece sabotaj, gündüz boykot yapan liseliler, aynı gün isyanlarını sokaklara taşıdı. Lise Anarşist Faaliyet, Taksim Gezi Parkı’nın merdivenlerinde Berkin’in sesi, yüreği oldu. Parkın merdivenlerinde, “Berkin Burada” yazılı pankartı açan sekiz liseli haykırdı; “Berkin’i katleden polisler görsün, Berkin burada, biz buradayız” diye. Berkin’i katleden polisler liselilere saldırmaya kalkışınca, liseliler “Katiller! kan istiyorsanız, alın size kan” diyerek Gezi Parkı’nın merdivenlerini kırmızıya boyadı. 60 polis, Berkin’in hesabını soran sekiz liseliye saldırırken liseliler susmadı; “Yılmayacağız, korkmayacağız” diye bağırdı katillerin suratlarına.

Çağlayan Adliyesi’nde Berkin Soruşturması

Bugünlerin ardından, katilleri saklayan, cinayeti aklayan adliye sarayları, Berkin için yürütülen farklı bir soruşturmaya şahit oldu bu kez. DHKC’li Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol, Berkin’in soruşturmasını yürüten savcı Mehmet Selim Kiraz’ın Çağlayan Adliyesi’ndeki odasına girerek, savcıyı rehin aldı. Bu andan itibaren yaşananlarsa, Berkin için “gelmeyen adalet”i anımsattı naklen yayın yapan televizyonlarda, sosyal medya kanallarında.

Başta Berkin’in katillerinin kamuoyuna açıklanması olmak üzere toplam dört talep sıralayan eylemciler, bu taleplerin karşılanması durumunda eylemlerini sonlandıracaklarını, aksi takdirde ise savcı Mehmet Selim Kiraz’ı cezalandıracaklarını belirttiler. Taleplerin karşılanması için verilen üç saatlik süre, eylemcilerin kurulan bir heyetle yaptığı görüşmelerle, müzakere aşamalarıyla uzatıldı.

Tüm bu süre içerisinde ise soruşturma dosyasındaki belgeleri inceleyen Yayla ve Doğruyol, dosyadaki şüpheli polislerin kimlik bilgilerinin bulunduğu sayfaları sosyal medyadan paylaştılar. Devletse, asıl talep olan katillerin kimliklerini açıklamak yerine savcının odasına özel harekat timleriyle operasyon hazırlığındaydı.

Zaman ilerliyor ancak söylenen hiçbir talep, devlet yetkilileri tarafından karşılık bulmuyordu. Artık ilerlemeyen görüşmelerin ardından polisin savcının odasına düzenlediği operasyon seslerine Yayla ve Doğruyol’un marşları, sloganları karıştı; eylemciler yaşanan çatışmada polis tarafından katledildi.

Çağlayan Eylemi, Devlet Terörünün Bahanesi Oldu

Çağlayan Adliyesi’nde yaşanan ve coğrafyanın neredeyse tek gündemi haline gelen eylemin ardından devletse, baskısını ve terörünü daha da arttırmaktan geri durmadı. Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol’un adliyeye sahte avukat kimliği ile girdiği bahanesine sığınan devlet, bu terörünü doğrudan avukatlara ve adliye çalışanlarına da yönlendirdi. Yasal prosedürlere göre “ağır cezalık bir suçüstü hali olmadıkça üst aramasına tabi tutulamayan” avukatların üstü ve çantaları adliye girişlerinde aranmak istendi; bu “adaletsizliğe” direnen avukatlar da, Berkin’in hesabını soran niceleri gibi darp edildi, gözaltına alındı, işkenceye maruz kaldı.

Berkin katledileli, tam bir buçuk yıl oldu. Onun sesi, yüreği, adalet arayan inancı olanlar, bugün hala sokaklarda; hem Berkin hem de devletin adaletsizliğinde yitip giden nicesi için. Adaletsizliğin temeli olan devlet şimdi, adaletsizliğinin mabedi olan adliye saraylarında gerçeği karartmaya, katilleri aklamaya, adalet isteyenleri cezalandırmaya devam ediyor. Adliyelerde, okullarda, sokaklarda, meydanlarda ise Berkin için adalet isteyenlerin mücadelesi sürüyor. Çünkü Berkin hala direniyor; “Berkin Burada, Biz Buradayız!”

 

The post Berkin Burada Biz Buradayız appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/04/22/berkin-burada-biz-buradayiz/feed/ 0
“Halkımız Sizi Çok SEVİYORUZ” – Özgür Erdoğan https://meydan1.org/2015/04/14/halkimiz-sizi-cok-seviyoruz-ozgur-erdogan/ https://meydan1.org/2015/04/14/halkimiz-sizi-cok-seviyoruz-ozgur-erdogan/#respond Tue, 14 Apr 2015 19:25:11 +0000 https://test.meydan.org/2015/04/14/halkimiz-sizi-cok-seviyoruz-ozgur-erdogan/ Bu yazıda sevginin ne olduğuna dair ahkâm keseceğim! Anneleri yuhalatarak nefretin tohumunu ekenlerin kestiği sevgisizlik ahkâmına karşı… Tüm cesaretleriyle “halkımız sizi çok seviyoruz” diyenlerin ektiği sevgi tohumunun halkın bağrında bir avuç toprak bir damla su ve sımsıcak bir güneşle yeşereceğinin ahkâmını keseceğim! Sevgisizliğin adeta sokak sokak her yanımızı kuşattığı, kentsel dönüşüm gibi evlerimizi birer birer […]

The post “Halkımız Sizi Çok SEVİYORUZ” – Özgür Erdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

BERKİN.26

Bu yazıda sevginin ne olduğuna dair ahkâm keseceğim! Anneleri yuhalatarak nefretin tohumunu ekenlerin kestiği sevgisizlik ahkâmına karşı… Tüm cesaretleriyle “halkımız sizi çok seviyoruz” diyenlerin ektiği sevgi tohumunun halkın bağrında bir avuç toprak bir damla su ve sımsıcak bir güneşle yeşereceğinin ahkâmını keseceğim!

Sevgisizliğin adeta sokak sokak her yanımızı kuşattığı, kentsel dönüşüm gibi evlerimizi birer birer yıktığı; Sevgininse market poşeti gibi kullanılıp atıldığı ve atılan sevginin her birimize sevgisizlik olarak döndüğü günümüzde, sevgiye, sevmeye ve sevilmeye yüklenen anlamlarla ilgili kaygılarım var. Devlet şiddetiyle parçalanmış, kapitalizmce tüketilmiş olan bu duygu; bu eylem ya da bu şeyi de iktidara kaptırmamak gibi bir kaygım var!

Devlet Sevgisizliktir, Sevgi Yaşam!

Devlet insanların kötülüğe atfettiği bütün anlamların cisimleşmiş halidir. Masal kitaplarında “saf kötü” diye anılan canavarlar vardır ya, işte o devlettir. Bu canavar “itaatle” beslenip, “sevgisizlik” kusar. Onun beyni sinsilik, kalbi ise “nefret” doludur, dili yalnızca “yalan” söyler. Kolları adeta birer kıskaç gibidir; sardı mı artık kımıldayamaz ve onun “kölesi” olursunuz. Ayakları yalnızca “ezmek” için vardır, olurda başınızı kaldırırsanız ayaklarıyla ezilirsiniz.

İçindeki devletse, çıkarından dolayı birine “bizden” diğerine “öteki” demendir. Mahallede ötekine duyduğun tiksintidir ve polisin karşısında duyduğun korkundur. Fabrikada memleketlini kollaman, müdürün karşısındaki ezikliğindir. Böyle böyle içine işlemiştir devletin sevgisizliği, dedim ya devlet tüm sevgisizliklerin kendisidir diye. Devlet evini yıkan vinçtir, üzerine düşen bomba, ensene sıkılan kurşun, içine tıkıldığın hapishane, tımarhane ve yetimhanedir! Devletin sevgisi sahtedir en çok söz ettiği sahte sevgisiyse vatan- devlet- sevgisidir. Bu öyle bir sevgidir ki kanla ve ölümle yazılmıştır. Hangi devlet var ki tarihi kanlı yazılmamış olsun. Devlet kendisi sevgisizlikken nasıl olur da sevgiden bahsedebilir. Küstahtır devlet, içindeki çirkinliklerde asla yaşatamayacağı sevgiyi hep öldürmüş hep katletmiştir. İkisinin yanyanalığı, hep birinin ölümüyle mümkündür. Ya devlet sevgiyi öldürüp ölümlerine ölüm katar, açlık olur yoksulluk olur zulüm olur; ya da sevgi devleti öldürüp devrim olur.

Kapitalizm Değersizliktir, Sevgi Değer!

Kapitalizm, devletin aksine, sevgi ile içli dışlıdır. Bu ilişkide kapitalizm, saf ve masum arkadaşını sürekli kullanan, ondan faydalanmak için fırsat kollayan, işine geldiğinde onu yücelten, işine geldiğinde onunla alay eden, karşısındakinin samimiyetini kullanarak sürekli kazanan sahte bir karakterdir. Kapitalizmin küstahlığı devletinki gibi değildir. O överken söver; yükseltirken düşürür; değer veriyormuş gibi davranırken değersizleştirir! Zaten her şeyi tüketmeye, sevgiyi tüketmekle başlamıştır. Artık her şey sevgiymiş gibi pazarlanabilir: evler, arabalar, tek taşlar, tur biletleri, tarzlar, trendler, tabletler, akıllı telefonlar… Bütün bunlar bir anda sahte sevginin cisimleşmiş hali oluverir. Hızlıca tüketilen bu nesneler, sonsuz bir şekilde yenileri ile değiştirilir. İnsanlar bir kıyafetten sıkıldığı gibi arkadaşlarından da sıkılabilir, dostluk ikame edilebilir hale gelir, Samsung’dan I-Phone’a geçer gibi arkadaş değiştirilir. Bütün ilişkiler tam da bir tüketim ilişkisinde olması gerektiği gibi, saç teliyle birbirine bağlanmıştır. Biri kopar, yenisi bağlanır! Televizyon programlarında genç yaşlı herkes “talibini” arar, durur. Bulduğunda da sorduğu ilk soru “maaşın ne kadar?” olur.

Bu Sevgi “iki” Kişiyi Aşar!

Sevgi anlam yitimine uğradıkça, sevgiye duyulan açlık artar. İçinde aşk geçen sevgi geçen kelimeler sohbetlerde daha fazla yer bulmaya başlar. Herkes büyük bir açlık ve susuzluk içinde “bu duygunun“ peşinden koşar. Yaşamın içerisindeki bütün sevgi nesnelerini öldüren devlet ile onların içini boşaltan kapitalizmden insanlara kalan ise sadece birer “sevgili”dir. Sevgi, yaşamın tamamından kopartılıp iki kişi arasındaki mesafenin arasına sıkıştırılmaya çalışılır. Bencillikler, kıskançlıklar, histeri krizleri birbirini kovalar. Ayrılınır, birleşilir, küsülür, barışılır ve sevgi sevgisizliğe dönüşünceye kadar tüketilir. Kimse aradığını bulamaz, bulduğunu sanan tatmin olmaz. Yaşamla bağları koparılmış sevgi, sevgi değildir. İki kişinin el ele vererek tamamen karşılıksız başlayan sevgisi çoğu zaman bu iki kişiyi aşarak karşılıklı çıkarlar karmaşasında bir “alış-verişe” dönüşür. Bu kaçınılmazdır.

Sevgi Bizimdir!

Bir ahkam kesmedim çünkü ahkamı Berkin vurulduğundan yaşamını yitirdiği güne, cenazesinden bugüne ve hatta yarına dek sürecek eylemler kesti. Günbegün başında bekleyen arkadaşları, gözündeki öfkeyi; dilindeki sevgiyle buluşturan ailesi kesti. Bir okulda bildiri dağıtan, pankart sallandıran, “Berkin’siz karne almayız” diyen liseliler kesti. Taksim Meydanı’nda “Berkin Burada” diyenler, dövülenler gözaltındakiler, tutuklananlar, mahallelerde polisle çatışanlar kesti. Ve bir de “Halkımız sizi çok seviyoruz” diyenler kesti.

 

Özgür Erdoğan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.

 

The post “Halkımız Sizi Çok SEVİYORUZ” – Özgür Erdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/04/14/halkimiz-sizi-cok-seviyoruz-ozgur-erdogan/feed/ 0