çevik kuvvet – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Tue, 15 Dec 2015 14:57:44 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Üniversitelerde İşkence Var! https://meydan1.org/2015/12/15/universitelerde-iskence-var/ https://meydan1.org/2015/12/15/universitelerde-iskence-var/#respond Tue, 15 Dec 2015 14:57:44 +0000 https://test.meydan.org/2015/12/15/universitelerde-iskence-var/ Üniversitede bu yılın başından beri yoğun olan baskı, özellikle 6 Kasım sonrası başlayan gözaltılar ve sistematik polis şiddetiyle dozunu arttırdı. Üniversite öğrencilerine yönelik bu baskı süreci nasıl başladı? Ece: Bizler sadece öğrenci değiliz, hayatın her alanında mücadele eden devrimcileriz. Üniversiteler mücadele verdiğimiz alanlardan sadece biri. Aynı şekilde söz konusu olan devlet baskısı ve şiddeti de […]

The post Üniversitelerde İşkence Var! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi- Üniversitelerde İşkence Var4

    İstanbul Üniversitesi’nde dönem başında masa açma yasağıyla başlayan çevik kuvvet ve sivil polis baskılarını, 6 Kasım’dan sonra giderek artan bir devlet şiddeti izledi. Polis eylem yapan, afiş asan, slogan atan öğrencileri gözaltına aldı; gözaltında işkence uyguladı. 6 Kasım YÖK protestosunda ve sonraki saldırılarda gözaltına alınan Anarşist Gençlik üyesi Ece Uzun ve Emircan Kunuk’la sürece dair konuştuk.  

Üniversitede bu yılın başından beri yoğun olan baskı, özellikle 6 Kasım sonrası başlayan gözaltılar ve sistematik polis şiddetiyle dozunu arttırdı. Üniversite öğrencilerine yönelik bu baskı süreci nasıl başladı?

Ece: Bizler sadece öğrenci değiliz, hayatın her alanında mücadele eden devrimcileriz. Üniversiteler mücadele verdiğimiz alanlardan sadece biri. Aynı şekilde söz konusu olan devlet baskısı ve şiddeti de yalnız öğrencilere yönelik değil; mücadelenin her alanına yönelmiş bir hamledir. Biz, toplumun her alanında belirginleşen ve giderek artan devlet baskısının bir yansımasını üniversitelerde yaşıyoruz.

Başımızdan geçenlere gelince, sizin de ifade ettiğiniz gibi, Ağustos ayında kayıt döneminde, devrimci öğrencilerin yeni kayıt olmaya gelen öğrencilere bildiri, kitapçık, dergi dağıtmak üzere okul içerisinde masa açmalarına rektörlük ve polis izin vermedi. Aslında dönem daha başlamadan, öğrencilere şunun mesajını verilmek isteniyordu. “Bu sene okulda devrimcilerin siyaset yapması yasak!” Ardından gelen afiş yasağı, okul içinde faaliyet yürüten gençlik örgütlenmelerinin masalarına gerçekleştirilen saldırılar, basın açıklamalarına ve yürüyüşlere yönelik saldırı ve engellemeler; bu öngörümüzün doğru olduğunu bize kanıtlar nitelikteydi.

Emircan: Bu aslında, okulda herhangi bir muhalif düşünce ve söz üretimini engellemeye yönelik gerçekleşen bir baskıdır. Öyle ki, afiş yasağını protesto etmek için asılan ve üzerinde sadece “AFİŞ” yazan afişlere bile polis saldırısı gerçekleşti.

Bu süreçte polis ve ÖGB işbirliği ile gerçekleşen saldırılarda şiddete maruz kaldınız. 6 Kasım ve onun peşi sıra gerçekleşen polis saldırılarında işkence ile gözaltına alındınız. Başınızdan geçenlerden bahseder misiniz?

Emircan: 6 Kasım’da İstanbul Üniversitesi’nde 21 devrimci öğrencinin işkenceyle gözaltına alınması, halihazırda var olan polis şiddetini daha da görünür kıldı. Her yıl gerçekleşen YÖK eylemi için 6 Kasım günü Laleli kampüsünden, Beyazıt’a doğru gerçekleştirilmek istediğimiz yürüyüşte taşınan pankartı ve dövizleri bahane eden polis, yürüyüşün “yasadışı” olduğunu söyledi. Biz, yürümekte kararlı olduğumuzu söyleyince saldırdı; işkence yaparak bizleri gözaltına aldı. Gözaltı aracı içerisinde ters kelepçe işkencesi yapmak istediler. Ters kelepçe yaptırmamak için direniş gösterince, gözaltı aracında yakın mesafeden -pencereleri ve kapıları kapatarak- biber gazı sıktılar. Gözaltı boyunca fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldık. Susma hakkımızı kullandığımız için keyfi bir şekilde gece boyunca gözaltında tutulduk. Ertesi gün adliyeye götürüldüğümüzde, adliye içerisinde de fiziksel ve psikolojik şiddet polislerce sürdürüldü.

Ardından 11 Kasım’da yapılan afişleri bahane ederek okula tekrar giren polis, 7 öğrenciyi işkencenin dozunu daha da artırarak gözaltına aldı. Biz bu sürecin tanıkları olarak, 11 Kasım tarihinde dekanlık kararı olduğu iddia edilen afiş yasağını bahane ederek okula giren polisin şiddetiyle birkez daha karşılaştık.

Takip eden günlerde gözaltında yapılan işkenceye dair İHD’de bir etkinlik gerçekleştirdiniz.

Ece: Sürekli artan polis şiddetini teşhir etmek amacıyla bu şiddete maruz kalan İstanbul Üniversitesi öğrencileri olarak 13 Kasım’da İnsan Hakları Derneği’nde bir basın toplantısı gerçekleştirerek gözaltında yaşadığımız taciz, şiddet ve işkenceyi anlattık. Devletten ve onun hukukundan adalet beklediğimiz için değil; işkenceyi teşhir etmek için, işkence yapan polisler hakkında İHD aracılığıyla suç duyurusunda bulunduk.

Peki sizce devlet bu şiddet dalgasıyla neyi hedeflediyor?

Emircan: Devlet son süreçte her alanda yükselttiği baskı, işkence, katliam politikalarıyla toplumsal muhalefeti bastırmaya yönelik hamleler yapıyor. Bunun üniversitelerdeki yansımasını ise Ankara Üniversitesi’nde, ODTÜ’de, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, Kocaeli Üniversitesi’nde, Trakya Üniversitesi’nde, Mimar Sinan Üniversitesi’nde, İstanbul Üniversitesi’nde ve daha sayabileceğimiz bir çok yerde “siyaset yaptırmama” politikası uygulayarak gerçekleştiriyor.

Ece: Aslında bu politikasıyla devlet, Suruç Katliamı ve Ankara Katliamı’yla da hedef aldığı tüm toplumsal muhalefeti ve gençlik hareketini bitirmeyi hedefliyor. Fakat tarihte devletler devrimcilere ne kadar saldırdıysa, devrimciler örgütlenerek ve mücadeleyi sürdürerek onlara daha çok korku saldı. Bugün üniversitede yaşanan bu sistematik şiddete karşı gerçekleşen direniş ise, bu bütünlüklü mücadele hattının bir parçası.

Polisin afiş yasağı gerekçesiyle öğrencilere saldırmasının yanında, şimdi de üniversiteden IŞİD yanlısı çetelerin faşist saldırı haberleri geliyor…

Emircan: Söz konusu faşist saldırılar, bize göre aynı sürecin devamcısı niteliğindedir. Katliamların ardından faşizme karşı mücadeleyi büyüten bütün toplumsal muhalefetin gösterdiği devrimci dayanışma, iktidar sahiplerinin daha da korkmasına sebep oldu. Dolayısıyla sene başından beri polis şiddetiyle yıldırılamayan devrimciler, şimdi de devlet destekli faşist saldırılarla yıldırılmak isteniyor. Polis ve ÖGB iş birliğiyle okula giren IŞİD’çi çeteler, devrimcilere topyekün saldırıyor. Biz, bugüne kadar devletin baskı ve işkence politikalarına nasıl cevap verdiysek, aynı kararlılık ve inançla faşist çetelerin saldırılarına karşı da yaşam alanlarımızı topyekün savunmaya devam edeceğiz.

Bundan sonraki süreçte neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Ece: Devlet, şiddetinin ve baskısının dozunu ne kadar arttırırsa artırsın, faşist çeteler bize ne şekilde saldırırsa saldırsın sinmeyecek; bulunduğumuz her alanda işkenceye, şiddete, tacize, faşizmin yasaklarına, baskılarına, tutuklamalarına karşı direnişimizi büyüteceğiz. Biz Anarşist Gençlik olarak mücadele ettiğimiz her an, her yerde özgürlük için örgütlenmeye devam edeceğiz.

Mücadelenizde başarılar dileriz arkadaşlar…

NOT: Röportajın gerçekleştiği günün ertesinde, İstanbul Üniversitesi’nde gerçekleşen faşist saldırının ardından polis 32 devrimci öğrenciyi gözaltına aldı.

Burada sözlerine yer verdiğimiz Emircan Kunuk’un aralarında bulunduğu devrimci öğrenciler, götürüldükleri Vatan Emniyet’te iki gece gözaltında tutulduktan sonra savcılıktan serbest bırakıldılar.

Bu söyleşi Meydan Gazetesi’nin 30. sayısında yayımlanmıştır.

The post Üniversitelerde İşkence Var! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/12/15/universitelerde-iskence-var/feed/ 0
“Yalova’da Belediye Değişiyor Ağaç Katliamı Sürüyor” – Metehan Yanık https://meydan1.org/2014/12/17/yalovada-belediye-degisiyor-agac-katliami-suruyor-metehan-yanik/ https://meydan1.org/2014/12/17/yalovada-belediye-degisiyor-agac-katliami-suruyor-metehan-yanik/#respond Wed, 17 Dec 2014 16:12:20 +0000 https://test.meydan.org/2014/12/17/yalovada-belediye-degisiyor-agac-katliami-suruyor-metehan-yanik/ 27 Kasım Perşembe sabahı, saat beş sularında Yalova Belediyesi’ne bağlı ekipler çevik kuvvet eşliğinde Tonami meydanına gelerek 158 ağacı, köprülü kavşak projesini gerekçe göstererek kestiler. Peki, neydi kavşak projesi? Kim başlatmış kim devam ettirmişti? Biri iktidar diğeri iktidar olma hırsı ile yanıp tutuşan iki siyasi partiyi nasıl da ortaklaştırıvermişti yaşama saldırmak konusunda? Aslında proje AKP […]

The post “Yalova’da Belediye Değişiyor Ağaç Katliamı Sürüyor” – Metehan Yanık appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
27 Kasım Perşembe sabahı, saat beş sularında Yalova Belediyesi’ne bağlı ekipler çevik kuvvet eşliğinde Tonami meydanına gelerek 158 ağacı, köprülü kavşak projesini gerekçe göstererek kestiler. Peki, neydi kavşak projesi? Kim başlatmış kim devam ettirmişti? Biri iktidar diğeri iktidar olma hırsı ile yanıp tutuşan iki siyasi partiyi nasıl da ortaklaştırıvermişti yaşama saldırmak konusunda?

Aslında proje AKP döneminde başlıyor. Sonra belediyeyi alan CHP hız kesmeden devam ediyor. Her şey kılıfına uydurulup çalışmalara başlanıyor. Yeni belediyenin yaptığı bu hareket tepki çekiyor. Tanıdık bir iktidar refleksiyle karşılıyorlar tepkileri: “Yerine yenileri dikilecek…”

Yaşam savunucuları belediye meclisi toplantısını basıyor. Fiziki ve gazlı saldırı gerçekleşiyor, yaşanan saldırının ardından görüşmeler iptal ediliyor. Bunun ardından gelen sorulara verilen cevaplar da tanıdık: “Bu şekilde olmasını istemezdik, gazı sıkan zabıta gerekli cezayı alacaktır.”

Yalova’da AKP döneminde yapılan talanlara her fırsatta karşı durduğunu beyan eden CHP’nin, önceki iktidar tarafından planlanmış katliama aynı kaygılarla devam ettiği aşikâr. Burada özellikle dikkat edilmesi gereken tutarsızlık, bu talan meselesinin nasıl oy savaşına dönüştüğüdür. AKP katliamı başlatıyor, CHP’yi katliam yapmakla suçlayıp, yeni oylar peşinde koşuyor, ama oyları aldıktan sonra aynı katliamı devam ettiriyor.

İster AKP ister CHP, ister başka biri olsun. Mesele rant olunca, mesele yaşama düşman olmak olunca, projeyi AKP yapar, taşeronluğunu CHP, asfaltı da MHP atar. Üstüne üstlük bütün bunları yaparken birbirlerine “ağaç düşmanı” diyerek ahkâm kesmekten de geri durmazlar. Belediyeler, devletler ve efendiler değişir: değişmeyen şey efendilerin ağaç, insan ya da hayvan demeden devam eden katliam geleneğidir!

Bütün bu kavgaları bir kenara koyarsak daha doğrusu bu kavgaların arasında kaybolmadan bunlara karşı “kendi kavgamızı” örersek, işte o zaman kazanırız. İşte o zaman, biz Yalovalılar yeni talan projelerini karşılayabilir; güçlü bir direniş hattı oluşturabiliriz. Yani, bugün Yalova’yı bekleyen talan projeleri – Gökçedere Barajı’na alternatif yeni baraj projesi, Taşköprü tarım arazileri ve derelerin içine yapılacak olan Organize Sanayi Bölgesi, Güneyköy’de bulunan taş ocaklarının kapasite artırımı, Yeni Adliye Binası için Araştırma arazisinde kesilecek ağaçlar, yarın biz Yalovalıların ve yaşam savunucularının zaferleri olarak anılabilir.

 

Metehan Yanık

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Yalova’da Belediye Değişiyor Ağaç Katliamı Sürüyor” – Metehan Yanık appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/12/17/yalovada-belediye-degisiyor-agac-katliami-suruyor-metehan-yanik/feed/ 0
Ethem’in Faili Polis https://meydan1.org/2014/03/02/ethemin-faili-polis/ https://meydan1.org/2014/03/02/ethemin-faili-polis/#respond Sun, 02 Mar 2014 14:14:00 +0000 https://test.meydan.org/2014/03/02/ethemin-faili-polis/ Ethem Sarısülük’ün davası, “devletin adaleti”nin adaletsizlik olduğunu hepimize bir kez daha gösterdi. Dava süreçleri boyunca katil saklandı, hakim ve savcı uyudu, devletin polisi duruşmaya katılıp katilden hesap sormak isteyenlere saldırdı. Yakın zamanda ise yaşanan son gelişmeyle, “yargılamadan çekinme” kararı kabul edilmeyen 6. Ağır Ceza Mahkemesi duruşmanın gelecek celsesinin 7 Nisan’da görüleceğini açıkladı. Bu açıklamadan hemen […]

The post Ethem’in Faili Polis appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Ethem Sarısülük’ün davası, “devletin adaleti”nin adaletsizlik olduğunu hepimize bir kez daha gösterdi. Dava süreçleri boyunca katil saklandı, hakim ve savcı uyudu, devletin polisi duruşmaya katılıp katilden hesap sormak isteyenlere saldırdı.

Yakın zamanda ise yaşanan son gelişmeyle, “yargılamadan çekinme” kararı kabul edilmeyen 6. Ağır Ceza Mahkemesi duruşmanın gelecek celsesinin 7 Nisan’da görüleceğini açıkladı. Bu açıklamadan hemen önce, yargılama sürecine ve yaşadıkları adaletsizlere dikkat çekmek için Sarısülük Ailesi’nin yazdığı metni özetleyerek sizlerle paylaşıyoruz.

23 Eylül 2013 Birinci Duruşma:

Sabah saat 08.30’da “adliye sarayı” polis ablukasına alınmış hatta o kadar abartmışlar ki tüm koridorlar polisler tarafından tutulmuş. 6. ACM duruşma salonu içinde 100-150 sivil giyimli çevik kuvvet salonu işgal ederek aileyi, avukatları ve mahkemeye destek veren birçok insanı tahrik etmek ve olay çıkarmak amaçlı salonda yerlerini almışlardı. Ahmet Şahbaz sanık sandalyesine korumalar eşliğinde getirilmiş ve mahkeme heyetinin karşısına peruk, takma kaş, takma bıyık ve gözlükle oturtulmuştu. Yani sanık olarak geldiği salonda kimliğini gizleyen bir sanık vardı. Ve artık yeni bir kavram girmişti hukuk literatürüne “Gizli sanık”. Nitekim mahkeme salonunda çıkan arbedede Şahbaz’ın foyası ortaya çıkmış, takke düşüp kel görünmüştü. Mahkeme başkanı Afak İlleez çıkan arbededen sonra duruşmanın kapalı yapılmasına karar vermiş ve mahkemenin can güvenliğinin olmadığı gerekçesiyle 1 ay sonraya ertelemişti. Bir sonraki duruşmaya adliye iç güvenliğini askerin sağlayacağına hükmedip Türkiye tarihinde ilklerin arasında yerini almayı başarmıştı.

Özetle: Polis+Savcı+Hakim işbirliği= Dava görül(e)medi.

28 Ekim 2013 İkinci Duruşma:

Duruşma öncesi bomba ihbarı gerekçe gösterilerek salona köpek robokop-asker sokularak arama yapıldı. Arama sırasında katil polis Ahmet Şahbaz’ın avukatları içeri alınırken, Sarısülük ailesi ve avukatları bekletildi. EGM tarafından görevden alınmanın aksine ödüllendirilerek Urfa’ya tayin edilen Ahmet Şahbaz duruşmaya getirilmedi. Mahkeme heyeti sanığın yakalanması talebini savcıya yöneltince uyuklayan savcı(bu mahkemede de savcı kendinden geçmiş, hayallere dalmıştı) yerinden doğruldu ve “İddianame mi okunacak” diye sordu. Salonda gülüşmeler olurken, “Günaydın” sesleri de geldi. Mahkeme başkanı Şahbaz’ın avukatlarının isteğini kabul ederek Şahbaz’ın ifadesinin Urfa’dan telekonferans yöntemiyle alınmasına karar verdi ve duruşma ertelendi. Tam da burada karar verilirken dışarıda bekleyen kitleye polis hiçbir yasal dayanağı olamayacak şekilde, kadın-erkek-çocuk-yaşlı-engelli tanımayarak azgınca saldırmış ve onlarca insan yaralanmış bir o kadar da gözaltı olmuştur.

Özetle: Polis vurdu, savcı serbest bıraktı, heyet katili korudu.

2 Aralık 2013 Üçüncü Duruşma:

Sarısülük ailesi, avukatlar ve çeşitli demokratik kitle örgütleri 2 Aralık’ta mahkeme salonunda yerimizi aldık. Bir eksik vardı tabi. Ethem’i öldüren Ahmet Şahbaz. Sanığın oturması gereken yere bizler oturduk, ne yaman çelişki değil mi? Şahbaz duruşmaya Şanlıurfa 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nden sesli ve görüntülü konferans yöntemiyle bağlanarak katıldı. Şahbaz’ın bir önceki duruşmada olduğu gibi duruşmaya peruk, takma bıyık ve o muhteşem karizmatik gözlükleriyle katıldı.

Şahbaz savunmasında, “Maktulün ölümüne sebep verenler havaya ateş ederken bana taş atanlar ve saldıranlardır” diyerek gözümüzde daha da bir canileşti adeta.

Şahbaz, “Sabıkam yok” deyince salonda pek çok kişi “Var” “Katilsin” “Ethem’i öldürdün” diye haykırdı. Şahbaz, kimlik kontrolü sırasında ev adresinin sorulması üzerine “Yok” yanıtı verdi. “Nasıl yok” seslerinin yükselmesi üzerine de “Urfa İl Emniyet Müdürlüğü” yanıtını verdi.

Mahkemenin adil davranacağı konusunda tereddütleri olduğunu ifade eden Sarısülük ailesinin avukatları, böylesi bir yargılamanın polisleri daha çok kişiyi öldürmeye teşvik edeceğinin altını çizdi. Avukatlar, “Biz sadece Sarısülük ailesi için değil; aynı zamanda Ali İsmail, Abdullah, Mehmet, Medeni, Hasan Ferit, Ahmet, Berkin Elvan ve gözünü kaybeden, yaralanan herkes için savunma yapıyoruz” dediler ve salonda avukatlara alkışlar yağdı. Duruşma boyunca mahkemenin tarafsızlığına yönelik çok sayıda eleştiri olduğunu söyleyen mahkeme heyeti, davadan çekildiğini ve dosyanın 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından inceleneceğini açıkladı. Kararın ardından duruşma sona erdi. Zira bu kararla tarafsız olmadıklarını ispat etmiş oldular.

Savcının duruşma sırasında uyuyakalması davayı takip edenlerin tepkisini çekti.

Özetle: Polis vurdu. Heyet uyudu. Heyet uyanınca davadan “çekindi”.

Bizim açımızdan belirsiz bir şey yok. FAİLİMİZ MEŞHUR.

Heyet çekildi, bir üst mahkeme çekilme kararını yerinde bulmadı ve “kesin hükümle” 6. ACM’ye iade etti. 17 Aralık yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlık operasyonunda jet hızıyla Adalet Bakanlığı’na giden dosyalara yine jet hızıyla bakılıyor ama Ethem Sarısülük dosyasına bir türlü sıra gelmiyor! Gezi isyanını, bu görkemli direnişi ve bu isyan ve direnişte katlettikleri canlarımızı, tüm yaralanan, sakat kalan, tutuklanan ve babasının deyimiyle “üç mevsimdir uyuyan” Berkin’imizi unutturmaya çalışıyorlar. Katledilen diğer tüm çocuklarımızın davalarının bir an önce açılmasını istiyoruz. Kimseden ricacı değiliz. Kimseye minnet etmiyoruz. Biz biliyoruz ki dava dosyası önlerinde duruyor.

Sarısülük Ailesi

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 16. sayısında yayımlanmıştır.

The post Ethem’in Faili Polis appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/03/02/ethemin-faili-polis/feed/ 0