The post Kullan-at Kılavuz: “Hasta Tutsakların Tahliyesi” – Duygu Üyetürk appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…
Hasta tutsaklara ilişkin cezaevlerinden her gün yeni haberler gelmekte ve tutsaklar devletin adaletsizliğiyle ölüme mahkûm edilirken, bu yazımızda hasta tutsakların tahliyesine karar verilmesi için kullanılması gereken yol ve yöntemlerin biçiminden bahsedeceğiz. Özetle; hasta tutuklu cezaevi yönetimine başvurduktan sonra talebi değerlendirilir, uygun görülürse tam teşekküllü bir hastaneye sevk edilir. Ardından Adli Tıp Kurumu’na gönderilen raporlar uygun bulunursa Savcılığa bildirilir, Savcılık ise tahliye kararını verir deniliyor.
Pratikte ise, cezaevine hasta olduğunu hisseden tutsak başvuruda bulunur, başvurusu en az üç gün bekletilir, bu aşamada durumu ciddiyse anında müdahale yapılamadığından tutsak kaybedilir ya da hastalığı ağırlaşır. Ağır hastalıkta bile, tetkikler 3-4 ay sonraya gün verilerek ötelenir. Gardiyanın yatış kâğıdını unutması bile, ameliyatın haftalarca ertelenmesine sebep olurken; bazı hekimlerin etnik ve siyasi sebeplerle hastaları aşağılaması, kelepçeyle muayene, kötü ilaçların verilmesi, ameliyatların geç verilmesi gibi uygulamalar hasta tutsakları ölüme adım adım yaklaştırır. Diyelim ki, devletin hekimleri yani Adli Tıp Kurumu nadir de olsa bir olumlu rapor verdi, bu sefer Savcı inisiyatif kullanmaya çekinip, Terörle Mücadele Şube’ye yazı yazarak hasta tutsağın kamu güvenliğini bozup bozmayacağını sorar. Tabii olumlu bir yanıta bugüne dek hiç rastlanmaz.
Anayasa’nın 104. maddesine göre; Cumhurbaşkanı “sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek ve kaldırmak” yetkisine sahiptir. Yalnızca hasta tutuklular veya aileleri tarafından yapılan başvurular neticesinde Abdullah Gül bu yetkisini, 2008’den bugüne kadar sadece 26 tutsak için kullanmıştır.
Ceza İnfaz Kanunu’nun 16. maddesinde “hükümlünün hastalığının hayatı için kesin tehlike teşkil ettiğine Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan rapor gereği karar verilen” kişilerin infazlarının ertelenebileceği düzenleniyor olsa da, bu madde uygulanmamaktadır. Dahası, hasta tutuklu ve hükümlülerin Adli Tıp Kurumu’ndan onay alması ise aylar yıllar süren bir oyalama politikasından ibarettir.
Adalet Bakanlığı’nın belirlediği tam teşekküllü hastanelerden alınan raporlar Adli Tıp Kurumu’nda aylarca bekletilmekte, kimi zaman hastalar ring araçlarınla saatler boyunca süren yolculuklarla İstanbul Adli Tıp Kurumu’na çağrılmakta ve çoğu dosya ret kararı ile geri gönderilmektedir.
5 Mart 2013 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Gülay Çetin/Türkiye kararı ile ağır hastalığı olan tutsakların korunmasına yönelik mevcut düzenlemelerin yeterince açık, öngörülebilir ve etkili olmadığını hüküm altına almış; tutuklu ve hükümlülerin Adli Tıp Kurumu tarafından heyet raporlarına rağmen tekrar muayeneye çağırılması ve bu durumun gecikmeye neden olması eleştirilmiş ve Türkiye, işkence yasağını ihlal ettiği için mahkûm edilmiştir.
6411 Sayılı Kanunla hasta hükümlülerin infazının ertelenmesi açısından olumlu bir düzenleme getirilmiş gibi sunulan koşullar, hükümlünün “maruz kaldığı ağır hastalık veya sakatlık nedeniyle hayatını yalnız idame ettirememesi” ve “toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağının değerlendirilmesi” şeklindedir.
Devletin hasta tutsak politikası; sorunu çözme değil, zamana yayma politikasıdır. F tipi cezaevlerinden bu yana 2752 sağlıklı insan, cezaevleri koşullarıyla katledilmiştir. Hapishanelerde hastane ve doktor yoktur. Doktor ayda bir gelip, bir iki saat içinde herkesi muayene ettiği sanılarak gider. Tutsaklar ise suçlu ve ölmesi beklenenler olarak görülür. Çünkü devlet, muhalefet edeni bin yıllardır imha eder, yok eder ve öldürür. 1800’lerden sonra feodal ve aristokrat yöntemlerle değil ama yine burjuvazinin yöntemleriyle bu sefer halk da ikna edilerek, devlet; yok etmeye, cezaevinde ölüme terk etmeye devam etmektedir.
Duygu Üyetürk
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 19.sayısında yayımlanmıştır.
The post Kullan-at Kılavuz: “Hasta Tutsakların Tahliyesi” – Duygu Üyetürk appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Kullan-at Kılavuz: “İnfaz Erteleme” – Duygu Üyetürk appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…
Mülkiye Demir Kılınç; ikiz bebekleriyle hapse mahkum edilmiş bir anne. Bebekleriyle hapse girmeyi engellemenin yollarını arayıp duran bir anne. Şimdi Mülkiye’nin nezdinde, insanca yaşamaya ve bebeklerini yaşatmaya çalışan bir kadının sürdürdüğü mücadele üzerinden, adaletsizliğin içinde hukukun yargı yollarından, tüm tutsakların “infaz erteleme” çabalarından bahsedeceğiz.
6411 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile sözde infazla ilgili hatalı olduğunu söylediğimiz, sıkça tartışılan sorunların çözüleceği belirtildi. Bu kanunla; şüpheli veya sanığın derdini anlatacak derecede Türkçe bildiği halde, kendisini daha iyi ifade edebileceği bir başka dilde mahkemede savunma yapılabileceği belirtildi.
Kanunda, hapis cezasının infazının gebelik ve hastalık nedeniyle ertelenmesine dair süre ve şekiller düzenlenmiş, hükümlünün istemi ile infazın ertelenmesinin süre sınırı taksirle işlenen suçlar yönünden 5 yıl veya daha az süreli hapis cezasına, kesinleşen hükmün infazında 3 yıl olarak öngörülen yakalama emri, taksirle işlenen suçlar yönünden 5 yıl hapis cezasına çıkarılmaktadır.
Kanunda, kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan evli hükümlülerin 3 ayda bir kez olmak üzere, 3 saatten 24 saate kadar eşleri ile cezaevi infaz kurumu personelinin yakın nezareti olmaksızın mahrem şekilde görüşebilmesi düzenlenmiştir. Ancak bu suçluluğu kesinleşmemiş tutukluların böyle bir hakkı olmaması asıl dikkat çeken sorundur.
Kanunda, hükümlülük süresinin beşte birini iyi halle geçiren mahkumlara mazeret izni verilmesi halinde, izin süresinde gece konaklaması gerekli olduğunda iznin geçirileceği yer ve şartlarda iyileşmeye gidildiği görülmektedir. Tutuklunun bir yakınının ölümü veya ağır hastalık geçirmesi durumunda da, mazeret izni kapsamında izin süresinde gece konaklaması gerekli olduğunda iznin geçirileceği yer ve şartlarda iyileşmeye gidileceği ve böylece ev ortamında kalmasının sağlanacağı görülmektedir.
6411 sayılı Kanunun 13. maddesinde, bir buçuk yıla varan (18 aya kadar) hapis cezasına mahkum olanların cezaevlerinden erken koşullu salıverilmesinin veya cezaevine girmeden denetimli serbestlik altında hapis cezası dışarıda çektiriliyor. 31.12.2015 tarihine kadar 6 ay açık cezaevinde kalma şartı aranmaksızın, cezalarının koşullu salıverilme tarihine 1 yıl ve daha az süre kalan iyi halli hükümlülerin talepleri halinde salıverilmeleri mümkün haldedir. Çocukların ise Ceza İnfaz Kanunu’nun 105/A maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde öngörülen, çocuk eğitimevinde toplam cezanın beşte birini tamamlama şartı da 31.12.2015 tarihine kadar kaldırılarak, koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi halli hükümlülerin talebi halinde erken koşullu salıverileceği belirtilmiştir.
Kanunun görüneni bu; biz gerçeklere yüzümüzü dönelim. Soruşturmadan, kovuşturmaya yargılamanın tüm aşamalarında hukuksuzuğun tüm unsurlarını barındıran uygulamalarla, dosyayı inceletmemek, avukatla görüştürmemek, gözaltı süresinin haksız uzatılması, olmadık koşullarda gözaltılar, hukuksuz telefon dinlemeleri, savunmasını ana diliyle yapmak istediği için duruşma salonundan atılan insanlar, planlanan operasyonlarla uydurma suçlularla mahkumiyet kararları, her gün ölüme yaklaşan, hastalıkları ağırlaşan tedavisi yapılmayan hasta tutuklular, gebe, çocuklu mahkum tacizleri, çocukların uğradığı tacizler, tecavüzler, koğuş ağalarının, meydancıların baskı ve şiddeti adaletsizliğin gerçek yüzü. Mülkiye Demir Kılınç; olmayan bir suçtan, haklılığını ispatlayamadan ikiz bebekleriyle birlikte 2 yıl 1 aya mahkum edildi. Çünkü; verilen ceza 2 yılın altında olsaydı, sattığı kitapların bedeli, cezaevine mahkum edilemeyecekti. O infazın ertelenmesini istedi; mahkeme Mülkiye’den kendisi için bir Adli Tıp raporu istedi. Oysaki Mülkiye’nin rapora ihtiyacı yok; beton zeminde, mamasız, havasız, babasız bir çocuğun büyüyebileceğini düşünen zihinlerin Adli Tıp raporuna ihtiyaçları var! Kendi infazı çoktan gerçekleşmiş hukuka değil, gerçek adalete ihtiyaç var!
Duygu Üyetürk
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 18. sayısında yayımlanmıştır.
The post Kullan-at Kılavuz: “İnfaz Erteleme” – Duygu Üyetürk appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>