davos zirvesi – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Thu, 25 Jan 2018 11:43:52 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 ABD İç Güvenlik Danışmanına Göre Efrin Saldırısını Bitirme Vakti Geldi https://meydan1.org/2018/01/25/abd-ic-guvenlik-danismanina-gore-efrin-saldirisini-bitirme-vakti-geldi/ https://meydan1.org/2018/01/25/abd-ic-guvenlik-danismanina-gore-efrin-saldirisini-bitirme-vakti-geldi/#respond Thu, 25 Jan 2018 11:43:52 +0000 https://seninmedyan.org/?p=27209 Beyaz Saray İç Güvenlik Danışmanı Thomas Bossert, Türkiye’nin Efrin saldırısına ilişkin açıklamalarda bulundu. İsviçre’nin Davos kentinde yapılan 48. Dünya Ekonomik Forumu’nda konuşan Bossert,  ABD’nin TSK-ÖSO ittifakı ile SDG arasında yükselecek tansiyondan endişeli olduğunu belirtti. Bossert ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyonun Suriye’nin yeniden inşası ve istikrarı sözüne “bağlılığını” koruduğunu da sözlerine ekledi.

The post ABD İç Güvenlik Danışmanına Göre Efrin Saldırısını Bitirme Vakti Geldi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Beyaz Saray İç Güvenlik Danışmanı Thomas Bossert, Türkiye’nin Efrin saldırısına ilişkin açıklamalarda bulundu. İsviçre’nin Davos kentinde yapılan 48. Dünya Ekonomik Forumu’nda konuşan Bossert,  ABD’nin TSK-ÖSO ittifakı ile SDG arasında yükselecek tansiyondan endişeli olduğunu belirtti. Bossert ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyonun Suriye’nin yeniden inşası ve istikrarı sözüne “bağlılığını” koruduğunu da sözlerine ekledi.

The post ABD İç Güvenlik Danışmanına Göre Efrin Saldırısını Bitirme Vakti Geldi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/01/25/abd-ic-guvenlik-danismanina-gore-efrin-saldirisini-bitirme-vakti-geldi/feed/ 0
Savaşın Patronları TAARRUZDA – Emine Sakin https://meydan1.org/2017/03/03/savasin-patronlari-taarruzda-emine-sakin/ https://meydan1.org/2017/03/03/savasin-patronlari-taarruzda-emine-sakin/#respond Thu, 02 Mar 2017 21:00:56 +0000 https://test.meydan.org/2017/03/03/savasin-patronlari-taarruzda-emine-sakin/ Devletlerin şiddet ve terörizm politikaları dünyada ve coğrafyamızda savaşları yükseltirken, bu savaşların ekonomik ve askeri planlayıcıları, sponsorları birer ay arayla ikinci kez toplandılar. Bu yıl 47.si düzenlenen, kapitalizmin devletlerden ve patronlardan yana nasıl daha “sağlıklı” işletilebileceğinin tartışıldığı Davos Zirvesi’nin ardından, geçtiğimiz günlerde Münih Güvenlik Konferansı toplandı. 1963 Yılından bu yana düzenlenen konferansta, devletler o yıl […]

The post Savaşın Patronları TAARRUZDA – Emine Sakin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Devletlerin şiddet ve terörizm politikaları dünyada ve coğrafyamızda savaşları yükseltirken, bu savaşların ekonomik ve askeri planlayıcıları, sponsorları birer ay arayla ikinci kez toplandılar. Bu yıl 47.si düzenlenen, kapitalizmin devletlerden ve patronlardan yana nasıl daha “sağlıklı” işletilebileceğinin tartışıldığı Davos Zirvesi’nin ardından, geçtiğimiz günlerde Münih Güvenlik Konferansı toplandı. 1963 Yılından bu yana düzenlenen konferansta, devletler o yıl için izleyecekleri savaş stratejileriyle, yükseltecekleri terörizm politikalarını deklare ederken, silah şirketleri ise devletlerin bu strateji ve politikaları doğrultusunda “ürünlerine” pazar arıyor. Konferansın 1963 yılındaki ilk toplantısının çağrıcılarından Edward Teller’ın hidrojen bombasının mucitlerinden olması, bu “ürünlerin” içeriği ve alıcılarının niyeti arasındaki bağı açıklıyor.

Konferansa bu yıl 500’ün üzerinde bürokrat, think-tank temsilcisi, güvenlik uzmanı, devlet başkanı, başbakan ve bakanlarla, NATO temsilcileri katıldı. Bill Gates ile rock şarkıcısı Bono da konferansa “renkli simalar” kontenjanından davet edilerek, devletlerin ve şirketlerin yıl boyunca dünyayı nasıl bir savaş coğrafyasına çevirmeyi tasarladıkları görünmez kılınmak isteniyordu.

Üç gün süren ve Münih’in en lüks oteli Bayerischer Hof’ta gerçekleştirilen konferansta, Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi, İngiltere’nin AB’den ayrılması, NATO ittifakı içindeki anlaşmazlıklar, göçmen sorunu, Suriye’deki savaş, Avrupa ve dünyada yükselişe geçen milliyetçi akımlar tartışıldı. Sayılan tüm bu sorunların kaynağı bizzat kendileri değilmiş gibi, büyük bir soğukkanlılıkla aradan sıyrılıveren devletlerin ve şirketlerin, bu meseleleri “çözmek” için topladığı konferans bu yanıyla da acı bir ironi barındırıyordu.

Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Wolfgang Ischinger konferans öncesi ve sırasında yaptığı açıklamalarda, söz konusu bu ironiye devletler ve şirketlerin savaş ve sömürü içeren “hislerine” adeta tercüman oldu. Konferansa bu yıl rekor sayıda katılıma atfen “Sadece Kuzey Kore’den kimseyi davet etmedik. Doğrusu bu kadar cesur olamadık.” sözü ince bir espriden öte, baskıcı yönetimi zaten herkesin malumu bu devleti günah keçisi yaparak diğer devletleri temize çıkarma niyeti taşıyordu.

En bilinen silah üretimi Leopard tankları olan, zırhlı araç ve top da imal eden Krauss Maffei Wegmann, dünya genelinde füze üretimi tekelini elinde bulunduran Raytheon, bir başka tekele, uçak ve helikopter üretimiyle havacılık alanında sahip olan Lockheed Martin, konferansın silah üretici şirketleri alanındaki sponsorları ve katılımcılarıydı. Bunların yanı sıra devletlerin, şirketlerle ortak kurduğu, enerji, siber güvenlik gibi alanlarda faaliyet gösteren think-tankler katılımcılar arasındaydı.

Münih Güvenlik Konferansı’nda tartışılan gündemlerden biri de Türkiye oldu. Geçen yılki konferansta da devletin baskı politikalarından dolayı gündemleşen Türkiye, bu yıl da OHAL uygulamaları ve referandumla, dünya güvenliğine tehdit oluşturacak 10 madde arasında yer aldı. TC devletinin, 2015 yazında Kürdistan coğrafyasında başlattığı savaş politikalarıyla, 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL ile arttırdığı baskı ortamının, Avrupa için de tehdit olabileceği konferansın sonuç raporuna yansıdı.

Münih Güvenlik Konferansı’nın bitiminden hemen sonra açıklanan Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) raporu, güvenlik konferansının gerçek özeti gibiydi. Rapor, Soğuk Savaş’tan bu yana en yüksek silah satışı rakamlarına ulaşıldığını bildiriyordu. Bu “resmi” rakamların yanında, el altından piyasaya sürülen silahların kimler tarafından üretilip dağıtıldığını anlamak için konferans katılımcılarına bakmak yeterli olacaktır.

Yayınlanan silah alım raporları, devletler tarafından yükseltilen savaşlar ve terörizm konusunda, bu malumun ilanı anlamına gelirken, Davos’ta, Münih’te olduğu gibi toplanan konferanslar da ekonomik, siyasi ve askeri anlamda, yine devletlerce oluşturulan bu şiddet ortamını organize etmeyi amaçlıyor. Dünyadaki savaşlar ve terörizmin sorumluları kah Davos’taki kar manzarasında, kah Münih’in, lüks otellerinde bu ortamın finansman ve organizasyonunu gerçekleştirirken, savaşların sonucu olarak dünya coğrafyası, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük göçmen hareketliliğini yaşıyor. Devletler ve şirketler bu sayfiye mekanlarında, kendi dünya tahayyüllerini hayata geçirme planları yaparken, bu kirli tahayyülün muhataplarına hayatta kalma savaşı düşüyor.

Emine Sakin

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 37. sayısında yayınlanmıştır.

The post Savaşın Patronları TAARRUZDA – Emine Sakin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/03/03/savasin-patronlari-taarruzda-emine-sakin/feed/ 0
“DİKKAT! Tohum Şirketleri Çalışıyor” – Vahap Güler https://meydan1.org/2017/02/22/dikkat-tohum-sirketleri-calisiyor-vahap-guler/ https://meydan1.org/2017/02/22/dikkat-tohum-sirketleri-calisiyor-vahap-guler/#respond Wed, 22 Feb 2017 11:30:58 +0000 https://test.meydan.org/2017/02/22/dikkat-tohum-sirketleri-calisiyor-vahap-guler/ Dünya, Ortadoğu’daki savaşları, patlayan bombaları, “otoriter liderler”i, Davos Zirvesi’ni ve 4. Sanayi Dönemi’nin ilanını konuşurken; Dünya Bankası -belki beklenmedik bir şekilde değil ama- kaşla göz arasında “Tarım Sektörünün Etkinleştirilmesi” başlıklı bir rapor yayınladı. Rapor her ne kadar, “Tarım İçin İyi Uygulamalar” başlığında toplansa da, geçmiş deneyimlerimize dayanarak, Dünya Bankası’nın raporla birlikte dünyamız hakkında “pek de […]

The post “DİKKAT! Tohum Şirketleri Çalışıyor” – Vahap Güler appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Dünya, Ortadoğu’daki savaşları, patlayan bombaları, “otoriter liderler”i, Davos Zirvesi’ni ve 4. Sanayi Dönemi’nin ilanını konuşurken; Dünya Bankası -belki beklenmedik bir şekilde değil ama- kaşla göz arasında “Tarım Sektörünün Etkinleştirilmesi” başlıklı bir rapor yayınladı. Rapor her ne kadar, “Tarım İçin İyi Uygulamalar” başlığında toplansa da, geçmiş deneyimlerimize dayanarak, Dünya Bankası’nın raporla birlikte dünyamız hakkında “pek de iyi” önerilerde bulunmadığını tahmin edebiliriz.

Öncelikle raporun piyangodan çıkmadığını, G8 Zirvesi’nde ele alınan “Yeni Gıda Güvenliği ve Beslenme İttifakı” başlığı doğrultusunda hazırlandığını belirtmek gerekiyor. Özetlemek gerekirse rapor tohum yönetiminin neredeyse tamamını çiftçilerden alıp, zaten bu alanda tekel olan altı tohum firmasına devredilmesini öneriyor; hatta önermekle kalmıyor tüm çiftçilere bunu dayatıyor.

Literatürde, “Büyük Altılı” olarak geçen şirketler hayli tanıdık. BASF, Bayer, Dupont, Dow Chemical, Monsanto ve Syngenta’nın oluşturduğu bu kartel, 2013 verilerine göre, dünyada tarım kimyasallarının %75’ine, tohum piyasasının %63’üne, tohum ve pestisit konusunda özel sektörde yapılan araştırmaların %75’ine sahip. Şirketler ayrıca tohum ve biyo-teknolojiden toplamda 65 milyar Dolar gelir ediyorlar.

Söz konusu şirketlerin kendi aralarındaki pazar payları şöyle: Tohum piyasasının, %29’u Monsanto/Bayer’e aitken; ChemChina/Syngenta %9, DowDuPont Agri %21, endüstrinin geri kalanı %41 ile bu piyasayı paylaşıyorlar. Tarım ilaçlarındaysa pazarın paylaşımı şöyle: ChemChina/Syngenta %23, Bayer/Monsanto, %24, DowDuPont Agri %16, diğerleri %11,37.

Bu projeye kaynak ayıran ve sponsor olan beş adet vakıf ve kurum bulunuyor. Bu sponsorların arasında elbette “bu işte kesin bir bit yeniği” var dedirtecek bir isim de var: Bill Gates ve ona bağlı Bill Melinda Gates Vakfı. (21. yy’da Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri : KAPİTALİSTLERİN HAYIRSEVERLİK KUMPASI – Meydan Gazetesi, Sayı: 4)

Durum böyleyken, Dünya Bankası ne demeye böyle bir rapor yayınlıyor demeyin. Çünkü, “gelişmekte olan ülkelerdeki” tohum tedarikinin yüzde 80 ila 90’ı hala çiftçiler arası tohum alışverişi yoluyla sağlanıyor. İşte bu rapor da, özellikle bu bölgelerdeki çiftçilerin üzerinde baskı kurmak ve onların tohum üzerindeki söz hakkının büyük altılıya devredilmesini sağlamak için çalışıyor. Çünkü bu şirketler için daha fazla pazar genişlemesi, çiftçi tarafından yönetilen tohum sistemlerinin küçülmesine bağlı.

Dünya Bankası’nın 2016 EBA raporunun hemen ardından bir araya gelen 157 kurum “Dünya Bankası Ortaklıkların Tohumu Ele Geçirmesine İzin Veriyor” başlıklı bir karşı rapor yayınlayarak EBA’nın içeriğine dair endişelerini dile getirdiler. Karşı raporda şunlara dikkat çekiliyor:

“… Söz konusu raporda, büyük altılıyı “düzenleyici yüklerin” engellediğini belirlemek için dünyanın en büyük zirai ilaç şirketlerinin (Bayer, Monsanto, Syngenta, Pioneer, Yara başta olmak üzere küresel şirketlerin) uzmanlığına başvurmuştur…”

“… En iyi puanı, özel şirketlerin -ancak çiftçilerin değil- kamusal gen bankalarına erişimi kolaylaştıran ülkeler için veriyor.”

“… Projenin belirtilen hedefi politika yapıcıları ‘akıllı ve dengeli politikalar’ uygulamaya yönlendirmek olsa da EBA, gelişmekte olan ülkelerde çiftçilerin tohum tedarikinin %80 ila %90’ını sağlayan ve tarımsal biyolojik çeşitliliğin korunması için anahtar olan çiftçi tarafından yönetilen tohum sistemlerini yok sayıyor …”

Aslında, bütün bu yorumların ve tespitlerin sonu aynı yere çıkıyor; büyük altılı kurduğu kartelle arkasına hatırı sayılır devletleri, vakıfları şirketleri de alarak dünyadaki açlık sorununu çözüyor; “tarımı daha verimli hale getiriyoruz” sloganlarıyla, doğada “canlılık” ile ilgili ne varsa onu patentleyip, mülküne geçirmeye çalışıyor.

Bildiğimiz gibi, yaşadığımız topraklarda da söz konusu uygulamalar özellikle 12 Eylül ve sonrasında hayata geçirilmeye çalışılmış ve son yıllarda harfiyen uygulanmaya başlamıştı. Bugün coğrafyamızda köylü “ticari” amaçlarla kendi tohumunu kullanamazken, katır tohum dediğimiz patentli tohum kullanmak zorunda kalıyor. Patentli tohumlar ise, yalnızca bir sene kullanılabiliyor. Bu yüzden çiftçi her sene adını andığımız şirketlerden birinin kapısını çalmak zorunda kalıyor. Sonuç olarak, köylüler köylerini ve topraklarını terk etmek zorunda kalırken; onların boşalttığı alanlarda endüstriyel tarımcılar yer alıyor.

Halihazırda durum böyleyken, kapitalistler şimdi “son darbeyi” vurmaya hazırlanıyor. Bu son darbeyi karşılamak da başta biz yaşam savunucularına ve çiftçilere düşerken; aslında bütün bir yaşam için tüm insanlığa düşüyor.

Vahap Güler

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 36. sayısında yayınlanmıştır.

The post “DİKKAT! Tohum Şirketleri Çalışıyor” – Vahap Güler appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/02/22/dikkat-tohum-sirketleri-calisiyor-vahap-guler/feed/ 0