The post Avrupa’nın Bilinen En Eski Üç Boyutlu Haritası Ortaya Çıktı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Bilim insanları, Bronz Çağı’na ait bir taş levhanın Avrupa’nın bilinen en eski üç boyutlu haritası olduğunu keşfetti.
4 bin yıllık taş levhadaki motiflerin, Fransa’nın Bretonya bölgesindeki bir alanı tasvir ettiği düşünülüyor. 1900’de kazılarda ortaya çıkarılan panel, yüzyıldan fazla süre Fransa’da bir kalenin hendeğinde saklı kaldı. 2 metre uzunluğunda ve 1.5 metre kalınlığındaki levha, 2014’te kalenin mahzeninde bulundu.
The post Avrupa’nın Bilinen En Eski Üç Boyutlu Haritası Ortaya Çıktı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Ermenistan’da Ordudan Paşinyan’a İstifa Çağrısı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Genelkurmay Başkanı Onik Gasparyan ve çok sayıda komutanın da imzasının bulunduğu muhtırada, Paşinyan hükümetinin artık kritik ve yeterli kararlar alamayacağı belirtiliyor.
Paşinyan, ordunun “istifa çağrısını” bir “darbe girişimi” olarak değerlendirerek Gasparyan’ı görevden aldığını duyurdu ve destekçilerini sokağa çağırdı. Bununla beraber, polise bütün devlet kurumlarını abluka alma yetkisi verildiği öğrenildi.
27 Eylül-10 Kasım 2020 tarihleri arasında Ermenistan ve Azerbaycan orduları arasında gerçekleşen Dağlık Karabağ / Artsakh Savaşı’nda TC destekli Azerbaycan güçleri karşısında yaşanan toprak kayıpları sonrası Başbakan Nikol Paşinyan, özellikle milliyetçi çevreler ve ordu tarafından sert şekilde eleştirilmişti.
2012 yılında milletvekili seçilerek Toplumsal Sözleşme partisinin lideri olan Paşinyan 2018’de, dönemin başbakanı Serj Sarkisyan karşıtı sokak eylemleri sonrası, 8 Mayıs 2018’de başbakanlık görevine gelmişti.
The post Ermenistan’da Ordudan Paşinyan’a İstifa Çağrısı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Korona Krizi’nde Kira Grevi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Bugün ve Tarih Boyunca Gerçekleşen Kira Grevlerinin Taktiksel Değerlendirmesi
Tüm dünyada, Covid-19 salgınının getirdiği ekonomik zorluklara cevap olarak kira grevi çağrıları dolaşıyor. Son on yılda gayrimenkul değerleri hızla yükseldi ve soylulaştırma, sayısız topluluğu yok etti. Salgın ortaya çıkmadan çok önce de barınma maliyetleri sürdürülemezdi.
Peki kira grevine nasıl devam edebiliriz? Kira grevlerini düşündüğümüzde, genellikle belirli bir ev sahibini hedef alan ve belirli talepleri ilerleten bir model düşünürüz. Aslında, aşağıdaki metinde olduğu gibi, bu strateji daha önce çok daha geniş ve etkili bir şekilde kullanılmıştır. Bu krizde ödeme yapamayan herkesi savunabilecek ağlar gelişmektedir. Önümüzdeki aylarda, kiracıları cezalandırmaya veya tahliye etmeye çalışan her ev sahibiyle yüzleşmek için mücadelemizi geliştirmemiz gerekecek.
Kira Grevlerinin Zamanı mı?
Tuhaf zamanlardayız. Endişe verici bir hızla ilerleyen virüsün neden olduğu bir salgın ve bizi yeni bir duruma sokan devletin totaliter yönü ile karşı karşıyayız. Polis yeni güçlerinden yararlanırken, birçok insan işini kaybetti ve daha birçoğu ay sonuna kadar nasıl geçineceklerini bilmiyor. Bu bağlamda, itaatsiz sesler ortaya çıkıyor ve kira grevi fikri güç kazanıyor. Editoryal Segadores ve Collectiu Bauma olarak biz, geçmişteki bazı önemli örnekleri inceleyerek ve korona virüs döneminde bir kira grevinin nasıl olabileceğini hayal ederek bu grev türünü ele almak istedik. Bu araştırmanın stratejik düşünen ve eyleme geçmek isteyenlere yardımcı olacağını umuyoruz.
Kira Grevi Nedir ve Nasıl İşler?
Kira grevi, bir grup kiracının toplu olarak kira ödemeyi durdurmaya karar vermesidir. Aynı ev sahibine sahip olabilirler veya aynı mahallede yaşayabilirler. Bu başka bir kampanya ya da daha büyük bir mücadelenin parçası olarak ortaya çıkabilir ya da soylulaştırmaya karşı, yetersiz yaşam koşullarına karşı, genel olarak yoksulluğa karşı, kapitalizme karşı mücadelenin temel ekseni olabilir.
Başarılı olmak için kira grevi üç unsur gerektirir; giderek artan ortak memnuniyetsizlik hali, hareketin geniş kesimlerce kabul görüp toplumsallaşması ve destek (konut desteği, tahliyelere karşı fiziki destek, stratejik destek).
Tarihi Grevler ve Ortak Özellikleri
Şimdi bu üç hayati unsurun tarih boyunca büyük kira grevlerinde nasıl elde edildiğine bakacağız.
De Freyne Estate, Roscommon, Ireland, 1901
1901’de, Roscommon County, İrlanda’da zamanının en büyük mülk sahiplerinden olan Baron De Freyne’e ait çiftliklerde kira grevi başladı. Sonraki on yıllar boyunca, bölgedeki kiracılar büyük mülk sahiplerine karşı örgütlenme güçlerini pekiştirmişlerdi. Grev, Kasım 1901’de başladı. İlk olarak, De Freyne’in kiracılarının çoğu gizli ve gayri resmi olarak örgütlendi. Grev bir yıldan uzun sürede diğer mülklere de yayıldı. De Freyne’nin topraklarındaki kiracıların %90’ından fazlası katıldı. Barikatlar kurarak, polise taş atarak ve yeni konutlar inşa ederek tahliyelere direndiler.
Bütün bunlar büyük bir değişime neden oldu. 1903’te İngiliz Parlamentosu, kiracı tarım sistemine son vererek geniş tarım reformunu kabul etmek zorunda kaldı.
Manhattan Kira Grevi, New York, 1907
1905 ve 1907 yılları arasında New York’taki kiralar %33 artmıştı. Şehir durmadan büyüdü; fabrikalarda, inşaatta ve limanda çalışmaya gelen yoksul göçmenlerle doldu taştı. Anarşist hareket de yükseliyordu. Sonbaharda, ev sahipleri kiralarda bir artış daha ilan ettiler. Buna karşılık, 20 yaşındaki bir işçi, Yahudi göçmen ve devrimci Pauline Newman inisiyatif alarak 400 diğer genç kadın işçiyi kira grevi çağrısını desteklemeye ikna etti. Zaten Aralık ayı sonunda binlerce aileyi ikna etmişlerdi; yeni yılda 10.000 aile ödemeyi bıraktı ve %18-20 oranında kira indirimi talep edildi. Birkaç hafta içinde yaklaşık 2000 aile kiralarının azaldığını gördü. Bu olay birkaç yıllık mahalle mücadelesinin ve nihai olarak rant üzerindeki kontrolün başlangıcıydı.
Ekonomik Savunma Komitesi, Barcelona, 1931
1931’de Barselona diktatörlükten kurtulmuştu. İnsanlar hevesle demokrasinin getireceği gelişmeleri bekliyordu. Barselona, maaşların %30-40’ını oluşturan kira ile Avrupa’nın en pahalı şehri haline gelmişti. Koşullar berbattı. Kendileri için yer kiralayamayan pek çok kişi fabrika vardiyaları arasında dinlenebilecekleri “Casas de Dormir” odalarına gitti; çoğu zaman bu odalarda yatak bile yoktu, sadece işçilerin kollarını dinlendirebilecekleri ipler vardı.
Nisan ayında bir kira grevi patladı ve katılımcılar kirada %40 indirim talep etti. Grev Aralık ayına kadar sürdü ve şehir genelinde 45.000 ila 100.000 kişi katıldı. CNT’nin İnşaat Birliği tarafından kurulan Ekonomik Savunma Komitesi (CDE), grevin koordinasyonunda ve yayılmasında önemli bir rol oynadı.
Diğer birçok grev gibi bu da barikatlar inşa eden ve tahliyelere birlikte direnen komşular arasındaki dayanışma ile karakterize edildi. Sabahları komşularının su veya elektriğini kesen işçiler akşam açmak için geri döndüler. Tabii ki CNT’ye bağlıydılar. Bazen polislere, pencerelerden dışarı mobilya fırlatılıyordu ve polisler elleri boş dönmek zorunda kalıyorlardı. Diğer taktikler arasında bugün escrache olarak bilinen şey, yani bir ev sahibinin evinin önünde düzenlenen eylemler vardı.
Açıkçası, grev kendi kendine ortaya çıkmamıştı: Topluluk özerklik geleneklerine dayanıyordu ve mahalle, akrabalıktan büyüyen çok yönlü bir ilişkiler ve dayanışma ağına dayanıyordu. Hareket, CNT’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana geliştirdiği radikal kültürle de yakından bağlantılıydı.
“CDE’nin organizatörü Santiago Bilbao, kiracıların grevini, tasarrufunu kaybedenlerin pazarın gücüne karşı koyabileceği ve günlük yaşamlarının kontrolünü ele geçirebileceği önemli bir ekonomik karşılıklı yardım eylemi olarak gördü. CDE’nin işçilere tavsiyesi şuydu: “İyi yemek ve paranız yoksa kira ödemeyin!” CDE ayrıca işsizlerin kira ödemekten muaf tutulmasını talep etti. Bununla birlikte, grev CDE tarafından düzenlenen kitlesel toplantılara yayılmış olsa da, hareket gerçekten sokaklardan geldi, bu da her örgütten daha önemliydi. ”
-Aisa Pàmpols, Manel, (2014) “Kira grevi ve ekonomik savunma komitesi,” Barselona, Nisan-Aralık 1931. CNT İnşaat Birliği. Barselona: El Lokal.
Grev, vali Oriol Anguera de Sojo ve Ekim 1934 ayaklanmasını da bitiren Mülk Sahipleri Derneği başkanı Joan Pichi Son liderliğinde şiddetli baskı ile sona erdi. Yeni demokratik cumhuriyet eski diktatörlükten tüm cephaneliğini çıkardıktan sonra çok da farklı görünmüyordu. Baskı için sınırsız yetki sunan Cumhuriyet Savunma Kanunu uygulandı. Bazı grevciler hapsedildi ve CDE bir suç örgütü ilan edildi.
Tüm bunlara rağmen devam eden eylemler gelecekteki devrim için harlanacak közler olarak var olmayı sürdürdü.
Autoriduzione, İtalya, 1970’ler
İtalya’da 1960 ve 70’ler, emek ve konutta güvencesizliğin daha fazla arttığı zamanlardı. Aynı zamanda insanların sömürüsüz bir dünyayı hayal ettikleri ve onu takip etmeye cesaret ettikleri bir zamandı.
Güçlü özerk işçi hareketinden etkilenerek yükselen faturaları indirimli ödeme hareketi 1974 yazında önemli bir ivme kazandı. Elektrik ödemelerindeki otomatik indirimler hızlı bir şekilde yayıldı. Birkaç hafta sonra Torino ve Piedmont bölgesindeki 150.000 aile greve katıldı.
Hareket Torino’da daha güçlüydü çünkü bölgesel sendikalar, yükselen fiyatlara karşı her doğrudan eylem girişimini engelleyen Komünist Parti tarafından kontrol edilen ulusal komitelerden bağımsızdı. Böylece Torino’da işçi sendikaları güçlerini ve desteklerini kendiliğinden girişimlere ve mahalle komitelerinin desteklerine verebilirken, Milano gibi şehirlerde sendikalar bu girişimleri desteklemiyordu ya da Napoli’de olduğu gibi güçlü bir sendika daha en baştan yoktu. Palermo gibi bazı şehirlerde, öğrenciler ve gençler eylemlerle otomatik indirimleri mümkün kıldı.
Hareket, kiranın bir ailenin maaşının %10’unu aşmasını önlemek amacıyla kiradaki otomatik indirimlere kadar genişledi. Küçük grup çabalarından daha radikal sendikaların desteklediği komşuluk komitesi girişimlerine kadar çeşitli taktikler kullanıldı. 1970’lerin ilk yarısında katılımcılar 20.000 evi işgal etti. Aynı sıralarda Roma, Milano ve Torino’da da kira grevleri yaşandı.
Soweto , South Africa, 1980’ler
Soweto, Johannesburg’un yüksek nüfus yoğunluğuna sahip kentsel bir bölgesidir. 1980’lerde 2.5 milyon nüfusu vardı. Irk ayrımının son yıllarında, Soweto sakinleri aşırı yoksulluk ve sosyal dışlanma yaşadı. 1976’da Soweto Ayaklanması, bir dizi güçlü protesto, grev ve düzinelerce ölümle sonuçlanan bir polis baskısıyla sonuçlandı. Bölgenin maddi koşulları sakinlerin devam eden mücadelesi sayesinde iyileşmeye başladı.
Ancak konutların durumu korkunçtu. Evler kalitesiz, hijyenden yoksun ve düzensizdi. Kira ve hizmetler, konut sakinlerinin standart maaşının üçte birine tekabül ediyordu. 1 Haziran 1986’da kiraların yükseltileceği planının yayılmasıyla binlerce Soweto sakini Soweto Konseyi’ne kira ve hizmet ödemeyi bıraktı. Konsey, tahliyelerle grevi kırmaya çalıştı ancak komşular direndi. Ağustos ayı sonlarında polis, tahliye edilmeye direnen bir kalabalığa ateş ederek yirmiden fazla insanı katletti. Öfke yoğunlaştı ve yetkililer tahliyeleri durdurdu.
1988’in başlarında yetkililer, ülke genelinde siyah direnişinin yükselişini bastırmaya çalışmak için olağanüstü hal ilan etti. Söndürmeyi başaramadıkları tek odak noktası Soweto kira grevi idi. Yıl ortasında grevler devam etti ve yetkililer bir baskı aracı olarak neredeyse tüm alanın elektriğini kesti.
Anti-faşist hareketin faaliyetlerinin çoğunu durduran 30 aylık bir olağanüstü hal olmasına rağmen, sakinlerin büyük çoğunluğu grevi desteklemeye devam etti. Sonunda yetkililer kontrolü tamamen kaybettiklerini fark ettiler. Aralık 1989’da gecikmiş tüm kiraları iptal ettiler. (100 milyon dolardan fazla bir kayıpları vardı.) Tahliyeleri kesin olarak durdurdular, komşularla müzakere edilmeyi bekleyen tüm kiraları askıya aldılar ve en az 50.000 davada evlerin mülkiyetini doğrudan kiracılara verdiler.
Benzer şekilde Soweto kira grevi, acil koşullarına ve hayatta kalma zorunluluklarına yanıt olarak mahallenin kendisinden ortaya çıktı. Bazı resmi örgütlerin dışında tutulurken, kadınlar bu hayati mahalle ağlarının örgütlenmesinde ve sürdürülmesinde kilit bir rol oynamıştı.
Boyle Heights Mariachis, Los Angeles, 2017
Irkçı soylulaştırma girişiminde bulunan bir ev sahibi, Los Angeles’ın Boyle Heights semtindeki az sayıda dairede kira maliyetlerini %60-80 oranında artırdı. Kiracıların yarısı, kira artışından doğrudan etkilenmeyen kiracılar da dahil olmak üzere hemen bir koalisyon oluşturdu ve ev sahibiyle diyalog talep etti. Ev sahibi her biri ile ayrı ayrı ilişki kurmaya çalıştığında, koalisyon kira grevini başlattı. Daha sonra Los Angeles Kiracılar Birliği (LATU) grevi desteklemeye başladı ve yasal kaynakları harekete geçirmeye ve güvence altına almaya yardımcı oldu.
Dokuz ay sonra, sadece %14’lük bir kira zammı, üç yıllık bir sözleşme, ödeme yapılmaması durumunda oluşacak herhangi bir cezanın iptali ve bir sonraki sözleşmeyi kolektif bir şekilde müzakere etme hakkını aldılar.
Ortak Özellikler
Bu grevlerin çoğu kadınlar tarafından başlatıldı, kadınlar hepsinde önemli bir rol oynadı. Grevler her zaman birçok kiracının benzer koşullara maruz kaldığı bir bağlamda meydana gelmektedir: Maaşın büyük bir kısmını kapsayan kira; konut kaybetme tehlikesi ve çok sağlıksız koşullar veya bazılarını destekleyen ve başkalarına zarar veren haksız bir reform. Ve neredeyse her zaman bir kıvılcım vardır: en yaygın olarak, ekonomik fırsatçılık sonucu arttırılan kiralar.
Çoğu zaman grevler kendiliğinden başladı. Bu, sebepsiz ortaya çıktıkları anlamına değil bir halk meclisi ya da mahalle ağları aracılığıyla örgütlendikleri ve komşuların inisiyatifinden ortaya çıktıkları anlamına geliyor. Oradan ya kendi örgütlerini kurarlar ya da mevcut örgütlerin desteğini alırlar. Diğer durumlarda, grevin başlangıcından bu yana resmi bir örgüt vardır, ancak büyük sendika örgütlerinden veya partilerinden biri değil kiracılar tarafından oluşturulan oldukça küçük bir örgüttür. Büyük bir kuruluş tarafından kira grevi çağrısının olduğu tek vakayı 1931’de Barselona’daki grevde gördük.
Zafer ihtimali ile ilgili olarak, grevin olabildiğince geniş bir alana yayılması önemlidir ancak her zaman çoğunluk içermesine gerek yoktur. Örneğin aynı mal sahibinin kiracılarının sadece dörtte biri veya üçte birinin katılımıyla grevler kazanıldı. Bireysel çözümler aramak yerine yüksek cesaret ve dayanışmayı sürdürme kararlılığı, grevci sayısından daha önemlidir.
Belki de en önemlisi olan başka bir faktör bağlamdır. Devletin baskı uygulama kapasiteleri nelerdir? Onlar için itaatsizliği bastırmak mı yoksa çatışmayı yatıştırmak ve imajlarını düzeltmek mi daha önemlidir?
Mevcut Durum: Fazlasıyla Uygun
Gördüğümüz gibi, bir kira grevinin her tarafa yayılması için belirli koşullar gereklidir. Gittikçe daha fazla insanın konutlara erişmesini imkansız hale getiren güvencesizlik ve her şeyin çok kötü gittiğine dair ortak his bu koşullardandır. Peki bu koşullar şu anda mevcut mu?
Giderek artan bir şekilde, büyük uluslararası yatırım fonları dünya çapında mülk satın alıyor ve rekor seviyelerde kira belirliyor. Konut piyasasını yutmaya başladıkça, insanların erişim için ödemek zorunda oldukları fiyat artıyor.
Tüm turistik şehirlerde metrekare başına benzer artışlar yaşandı. 2014 ve 2019 arasında İspanya’daki ortalama kira fiyatları %50 arttı ve 2008 krizinden önceki en yüksek seviyeyi aştı.
Aynı zaman diliminde İspanya’daki ortalama maaş %3 bile artmadı. Artık konutlara erişemeyen her zamankinden daha fazla insan var. Bu durumun son beş yıldır, koronavirüsten çok önce geliştiğini gördük.
Konut erişimindeki bu eksiklik istatistiklerde de görülmektedir. 2018’de İspanya’da 59.000’den fazla tahliye yapıldı ve kiranın ödenmemesi sebebiyle tahliye oranı arttı. 2019 yılında Kentsel Kiralama Yasası ile %70’lik artışla 54.000 tahliye oldu. 2018-2019 arasındaki düşüş, büyük ölçüde her yerde ortaya çıkan tahliyelere karşı direniş ile açıklanmaktadır.
2017 ve 2019 arasında Madrid’deki evsizlerin sayısı %25 arttı, resmi olarak 2583 kişiye ulaştı ancak uzmanlar aslında yaklaşık 3000 civarında bir sayıdan bahsediyor.
Korona virüs salgını bu durumu şiddetlendirmektedir. Birçok insan işini kaybetti; hükümetin acil durum önlemlerinin polis ve savaş güçlerini arttırmak, finansal kurumları, patronları ve ipotekleri olan insanları korumakla daha fazla ilgilenmesi şaşırtıcı değildir ve bu nedenle en güvencesiz insanlar -kiracılar, kaçak göçmenler ve evsizler- korumasız bırakılmıştır. Öte yandan, devletler tarafından dayatılan kuşatma haline rağmen dayanışma girişimlerinin balkonlardaki “cacerolazos” (tencere ve tavalarla gürültü gösterileri) ve sosyal taleplerin hızlı bir şekilde genişlemesi ile hızlıca yayılmaktadır.
Kısacası, şu an sadece bir kira grevi için doğru zaman değil aynı zamanda bu tür girişimleri organize etmeye -her zamankinden daha fazla- ihtiyaç duyulan bir zamandır.
Kiracıların Endişeleri
Greve gitmeyi tercih eden kiracıların yasal açılardan ve duygusal bağlamlarda bazı şüphelerinin olması anlaşılabilir. Ancak endişelere karşı greve çıkıp çevrenizde dayanışma sağlayabilecek ağlarla iletişim kurmak da çok önemlidir. Ayrıca herkes cesaret ederse, zafer neredeyse garantilidir ve çok az risk vardır.
Cesaretlenmemiz için başka bir avantajımız daha var: Olağanüstü hal sırasında mahkemeler de felç oluyor. Bazı şehirler zaten tüm tahliyeleri erteledi ve diğer belediyeler ya bunları hiç yönetemeyecek ya da çok yavaş yönetecekler.
Kira grevine başlamak için daha iyi bir zaman olamazdı. Gerekli olan tek şey, seslerimizi yükseltmek ve hepimizin yaşadığı durumu toplumsallaştırmaktır.
Konut Mücadelesinde Uzmanlaşmış Örgütlenmeler
Toplumsal örgütlenmeler kira grevinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Güçlendirebilirler, destekleyebilirler ya da ona zarar verebilirler. Konut hareketi ve örgütler arasındaki güçlü ve etkili ilişkinin özellikleri nelerdir?
İlk olarak, konut hareketlerinin gerçekliğini tanımalıyız. Hareket, kötü barınma koşullarından muzdarip olan veya konutlara erişimini kaybetme tehlikesi olan herkesten oluşmaktadır.
Konut hareketi ve toplumsal örgütler arasındaki güçlü ve etkili bir ilişki şu ilkelere dayandırılabilir:
1. Toplumsal örgütler kiracıların ihtiyaçlarına cevap vermelidir. Stratejilerin formüle edilmesine yardımcı olabilirler, ancak kiracıların gerçeklerine ve eğilimlerine göz çevirmemelidirler.
2. Kiracıları yönlendirmek için değil, desteklemek için var olmalıdırlar. Kiracıların eylem zamanı kendi inisiyatiflerini yaratmaları da gerekecektir.
3. Örgütlerin sağlayabileceği en önemli destek psikososyal ve savunma ile ilgilidir. İlki ile ilgili olarak, örgütler, kiracıların yalnız olmadıklarını, birlikte güçlü olduklarını, kazanabileceklerini görmelerine yardımcı olmayı amaçlamalıdır. Savunma rollerine gelince, tahliyelere karşı fiziksel direnci koordine etme ve yasal süreçler için yasal kaynaklar toplama faaliyetidir. Bu faaliyet olmadan grevciler tek tek evlerini kaybedeceklerdir.
Bazı Çıkarımlar
Kapitalizm küreseldir. Devletler küresel düzeyde birbirlerine destek olurlar. Tek bir yerde bir devrim mümkün değildir, en azından uzun vadede mümkün değildir.
Özgürlük ve haysiyet için sömürüye karşı hareketler küresel olmalıdır. Şu anda küresel bir salgın yaşıyoruz. ABD’den Çin’e en güçlü devletler bu duruma hissiz, ölümcül bir yetersizlik veya totaliter gözetim ile cevap veriyorlar.
Kira grevi, çok sayıda insanın evlerini kaybetme tehlikesi altında olduğu çeşitli neoliberal ülkelerde yayılıyor. Şimdi mücadelelerimizi küreselleştiremezsek, ne zaman yapabiliriz?
Güvencesizliğe karşı haysiyet ve dayanışma için #RentStrikeNow!
İspanya’dan Editoryal Segadores ve Col.lectiu Bauma Kolektifleri
Çeviri: Burak Aktaş
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 53. sayısında yayınlanmıştır.
The post Korona Krizi’nde Kira Grevi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Korona Krizi: Dünya Genelinde İyileşen İnsanların Sayısı 1 Milyonu Geçti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Dünya genelinde tanımlanmış adı Covid-19 olan yeni nesil korona virüs nedeniyle hastalandıktan sonra sağlığına kavuşanların sayısı 1 milyonu aştı. “Worldometer” internet sitesinde yer alan bilgiye göre, dünyada virüs bulaşan 1 milyon 355 kişi hastalığı atlatmayı başardı.
En fazla hastanın iyileştiği ülkeler sıralamasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) 147 bin 411 iyileşen hasta sayısıyla başı geçiyor. ABD’yi 132 bin 929 İspanya ve 120 bin 400 iyileşen hasta sayısıyla Almanya takip ediyor. Çin’de 77 bin 610, İran’da 73 bin 791, İtalya’da 71 bin 252, Fransa’da 48 bin 228 ve Türkiye’de koronavirüsten iyileşen hasta sayısı 44 bin 22.
Dünya genelinde vaka sayısı 3 milyon 220 bin 268’e ulaşırken, virüs nedeniyle 228 bin 224 kişi hayatını kaybetti.
The post Korona Krizi: Dünya Genelinde İyileşen İnsanların Sayısı 1 Milyonu Geçti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Dünyada Koronavirüs Salgınında Son Durum appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Salgının merkezi haline gelen ABD’deki vaka sayısı ise bugün itibariyle 960 bini aştı. Yaşamını kaybedenlerin sayısı ise 54 bin 265’e yükseldi.
The post Dünyada Koronavirüs Salgınında Son Durum appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Nijerya’da Ocak Ayı İçinde 41 Kişi Lassa Ateşi Salgını Nedeniyle Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Ocak ayının başından beri 258 Lassa ateşi vakası tespit edilen Nijerya’da salgın nedeniyle acil durum ilan edildi.
Ülkenin 19 eyaletinde 258 vaka tespit edildiği ve 41 kişinin yaşamını yitirdiği kaydedildi.
Fare dışkısıyla temas sonucu bulaşan hastalık, insandan insana geçebiliyor ve ölümcül kanamalı ateşe yol açıyor.
Mali, Togo, Gana, Liberya ve Sierra Leone gibi birçok Afrika ülkesinde görülen Lassa ateşine Nijerya’da ilk olarak 1969’da ülkenin kuzeydoğusundaki Borno eyaletinde rastlanmıştı.
The post Nijerya’da Ocak Ayı İçinde 41 Kişi Lassa Ateşi Salgını Nedeniyle Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Filipinler’de Taal Yanardağı Faaliyete Geçti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Taal’den çıkan kül dumanı 100 kilometreden fazla ilerleyerek başkent Manila’ya kadar ulaştı.
Bir gölün ortasında yer alan bir adada bulunan Taal, dünyanın en küçük yanardağları arasında yer alıyor ve son 450 yıl içerisinde 34 kez patladığı biliniyor.
Yetkililer, patlama yaşanması durumunda çıkacak parçaların dalgalara yol açabileceği “volkanik tsunami” yaşanmasının da ihtimal dahilinde olduğu uyarısı yaptı.
The post Filipinler’de Taal Yanardağı Faaliyete Geçti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Van Gölü’nde Göçmenleri Taşıyan Tekne Battı, 7 Kişi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde göçmenleri taşıyan teknenin alabora olması sonucu 7 kişi yaşamını yitirirken 64 kişi kurtarıldı.
Valilikten yapılan açıklamada, sabah saat 02.30-03.00 sularında ilçenin Erikbağı ve Karşıyaka köyleri arasında kalan Van Gölü kıyısındaki bir alanda Pakistan, Bangladeş ve Afganistan uyruklu sığınmacıları taşıyan teknenin kıyıya yaklaşırken alabora olduğu belirtildi.
The post Van Gölü’nde Göçmenleri Taşıyan Tekne Battı, 7 Kişi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Temel Nesne Ve Kavramlarda Tüm İnsanlar Aynı Sesleri Kullanıyorlar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Geçtiğimiz günlerde yapılan bir araştırmaya göre dünyada insan yaşamını konu alan temel nesne ve kavramlarda genel olarak aynı sesler kullanılıyor. Cornell Üniversitesi’nden Prof. Dr. Morten Christiansen, “Bu seslerin simgesel yapıları, dünya çapında dil ailelerinden ve insanların coğrafi dağılımdan bağımsız olduğunu tekrar tekrar gösteriyor… Bu ses yapılarını yönlendiren bir insanlık haliyle ilgili bir durum gibi görünüyor. Ne olduğunu bilmesek de böyle bir şeyin olduğunu biliyoruz.” diyor.
Araştırmacılar her ne kadar neden böyle bir eğilimin olduğunu çözemeseler de Christiansen şöyle bir yorumda bulunuyor: “Bu kavramlar bütün dillerde önemli ve çocukların erken yaşta bu kelimeleri öğrenmesi muhtemel… Belki de bu sinyaller çocukları dil edinmeye itiyor. Muhtemelen bu, insanın zihniyle ya da beyniyle, etkileşim yolumuzla ilişkili. Bu ileriki araştırmalar için kilit bir soru.”
Aynı Kavramlara Aynı Sesler
Toplamda 6542 kelime üzerine yapılan araştırmada , kelimeler özellikle vücut bölümleri ile hareketleri ve doğa olayları ile nesneleri arasından seçilmiş.
Tongue (dil) kelimesinde ise “l ve u” sesleri,
Leaf (yaprak) kelimesinde “b, p, l” sesleri,
Sand (kum/kumsal) kelimesinde “s” sesi bulunuyor.
Red (kırmızı) ve round (yuvarlak) gibi kelimelerde “r” sesi bulunuyor
Örneğin: I (ben) öznesi u,p,b,t,s,r ve l seslerini genellikle içermiyor.
You (sen) öznesinde ise u,o,p,t,d,q,s,r, ve l sesleri genellikle bulunmuyor.
Öte yandan Christiansen: “Bu bütün kelimeler bu seslere sahip demek değil, ama aralarındaki ilişki tesadüf olamayacak kadar güçlü. Vücut parçalarını adlandıran kelimelerde güçlü bir ilişki var. Bu sonucu beklemiyorduk.” diyor.
Kaynak: http://arkeofili.com/tum-dillerde-yaygin-kullanilan-nesneler-ve-kavramlar-icin-ayni-sesler-kullaniliyor/
The post Temel Nesne Ve Kavramlarda Tüm İnsanlar Aynı Sesleri Kullanıyorlar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Yaşanabilir İki Gezegen Daha appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Trappist-1 yıldız sistemindeki karmaşık yapı modellendi, ısı kaynağı ve su olup olmadığına bakıldı. Modellenen 7 gezegenin 6’sında buz ya da sıvı halinde su olabileceği tespit edildi. Isı kaynağı ise sadece iki gezegende olduğu sonucuna varıldı. Bir gezegende sıcaklık ortalama 15 derece iken diğer gezegende ise Antarktika’dakine yakın olduğu saptandı. Bu yüzden bu iki gezegende yaşam olabileceği hesaplandı.
The post Yaşanabilir İki Gezegen Daha appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post ” SUBLİMİNAL ” – Büşra Cengiz appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İletişim denilen şeyin var olabilmesi için, iletişime açık en az iki canlıya ihtiyaç vardır. İletişim bu iki kişi arasındaki “etkileşim”den doğar. Sağlıklı bir iletişimin anahtarı ise az önce bahsettiğimiz “etkileşim”in ta kendisidir. Eğer bu olmazsa ya iletişim ortadan kalkacaktır ya da bu münasebetin kendisi “tek yönlü iletişim”e dönüşecektir. Biz buna “telkin” ya da komut” diyebiliriz. Tıpkı günümüzde olduğu gibi yukarıdan aşağı doğru örgütlenen toplumlarda “tek yönlü iletişim” favori iletişim biçimidir. Dünyaya sahip olduğunu düşünenler tebaalarına farklı yöntemlerle telkinlerde bulunurlar. “Çalış”, “tüket” ve “itaat et”! Kimi zaman ve kimi yerlerde bunu doğrudan yapan efendiler kimi zamanda bunu gizli kapaklı yollarla yapmaya çalışırlar. Özellikle “Kitle İletişim Araçları” bu “tek yönlü iletişim” biçimini gizli kapaklı yöntemlerle uygulamak konusunda bir hayli ustadır.
Birden fazla yolla, başka bir deyişle, tekrara düşen telkinlerle yinelenen mesajlar, subliminal mesaj olarak adlandırılıyor. Akıllı ürün yerleştirmeden, çok hızlı görüntü verme yöntemine; resminin içine gizlenmiş kelimeler veya görüntülerden, alışılagelmiş sembollere kadar bir çok yöntemi olan subliminal mesaj gönderme, 1900’lü yıllardan bugüne kullanılagelmekte!
Gözümüzün gördüğü her görüntü, kulağımızın işittiği her ses ya da soluduğumuz her kokunun ancak çok sınırlı bir kısmını algılayabiliyoruz. Ancak tüm bu veriler beynimizin bir köşesinde kaydediliyor ve depolanıyor. Mesela, merdivenleri çıkarken kaç tane olduğunu saymasak bile, bu sayılıyor ve kaydediliyor. İşte subliminal mesajların hedefi, algılayamadığımız ama depolanan verilerin bölgesine yönelik oluyor.
Sübliminal mesaj denince akla gelen en önemli deneylerden biri, reklamcı James Vicary’nin takistoskop cihazıyla yaptığı deneydir. A.W Volkman tarafından geliştirilen takistoskop, bir saniyenin 1/3000’i gibi kısa bir sürede açılıp kapanan objektif kapağı sayesinde mesajlar (görüntü ya da resim) yansıtan bir film projektörüdür. Bir sinema salonunda gerçekleştirilen bu deneyde, projektörle yollanan “cola için ve mısır yiyin” mesajı salondaki mısır satışlarını % 57.8, cola satışlarını % 18.1 arttırmıştır. Günümüzde bu yöntem, filmlere gözümüzün algılamadığı ek kareler eklenmesine dönüşmüştür. 24 kareden oluşan videoya yerleştirilen 25. kare, gözün bu kareyi görmezden gelmesi yüzünden fark edilmez, ancak subliminal mesaj olarak algılanır
Hollanda Nijmeyen Üniversitesinden Johan Karremans‟ın bir çalışmasında susuzluğu gösteren konuları göstermiş ve bunlardan önce saniyenin binde biri sürede “Lipton” diye mesaj göndermiştir. Bundan sonra, deneklere bir içecek seçmeleri söylendiğinde, %80 oranında “Lipton” markasını seçmişlerdir
Bir diğer belirgin örnek ise “Kuzuların Sessizliği” filminin afişindeki kelebekte saklıdır! Kelebeğin baş kısmında çıplak kadın bedenlerinden oluşan bir kurukafa vardır. Korku ve arzuyu aynı anda içeren bu mesaj, bizde filme dair bir merak uyandırır. Özellikle reklam filmlerinde, içecek şişelerinin, dondurma, çikolata ya da sandviçlerin fallik imgeyle tanımlanması sık kullanılan bir tekniktir.
2000 yılında ABD seçimlerinde G. Bush’un ekibi, rakibi Al Gore’u hedef alarak bir reklam filmi yapıyor. Reklam filminin bir bölümünde geçen bureaucrats kelimesinin rats (sıçanlar) kelimesi Al Gore’un yüzünün üstüne gelecek şekilde yerleştiriliyor.
Bu mesajların büyük çoğunluğu görsel yollarla verilse de kimi zaman farklı duyu organlarına yönelik mesajlarda üretilebiliyor. Yaşadığımız topraklarda dört, dünyada on beş adet şirket, sadece tüketici davranışlarını değiştirecek kokular üzerine çalışıyor. Giyim mağazaları, süpermarketler, AVM’ler bu kokularla donatılırken, kimi ürünlerde cezbedici kokularla ürünün tüketimini arttırmayı başarabiliyor. Girdiğiniz bir süpermarketin, ısısı, ışıklandırılması, çalınan müzikler ve raf dizilimi dahi sizi tüketime daha doğrusu daha çok tüketime davet ediyor.
Fakat mesele subliminal mesajlar olunca komplo teorileri ile gerçekler birbirine karışıyor. Özellikle yaşadığımız topraklarda her görüntüden bir anlam çıkarma kaygısı, “allah diyen aslan” tadında karikatürize edilerek önümüz sürülüyor. Bu “niyetli” okumalar, subliminal mesajlar gerçeğinin ciddiyetini tartışılır hale getiriyor. Çizgi filmlere yerleştirildiği söylenen “sex” kelimeleri, herhangi bir görüntüdeki herhangi bir siluetin “kahve falına” bakarcasına “çıplak kadın”lara benzetilmesi açıkçası meseleyi sulandırıyor. Hele ki bütün bunların dünyanın ahlakını bozmak için masonlar, yahudiler ya da illuminati tarafından yapıldığının iddia edilmesi ise meseleyi büsbütün inandırıcılıktan uzaklaştırılıyor.
Fakat bu iddiaları bir kenara koyacak olursak, yıllardan beri insanları daha rahat kontrol altına almak için envai çeşit yol deneyen devlet adamlarının, kapitalistlerin ve reklamcıların bu ve benzeri yöntemleri kullanmadıklarını söylemek en hafif tabirle saflık olur. Yaşamımızın göbeğine yerleşmiş tüketim malları onların üzerine sürülmüş cinsel çağrışımlar, kulağımızın ardında “tüket tüket” diye fısıldayan dış sesler, kafamızı kaldırdığımız her noktada yüzümüze çarpan reklamlar, politikacıların, patronların durmadan ürettikleri yalanlar, her gün ve her dakika bilincimize saldırmaya devam ediyor. Saldırının kendisi bilinci alt – üst ederken, bedenlerimizi ve yaşamımızı da kontrol ediyor. Gerçekler ise tüm bu makyajın ve karmaşanın ortasında bizler tarafından bulunmayı bekliyor!
Büşra Cengiz
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.
The post ” SUBLİMİNAL ” – Büşra Cengiz appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>