durruti – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Wed, 25 Dec 2019 13:58:59 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 19 Temmuz 1936| İberya Devrimi 82 Yaşında https://meydan1.org/2018/07/19/19-temmuz-1936-iberya-devrimi-82-yasinda/ https://meydan1.org/2018/07/19/19-temmuz-1936-iberya-devrimi-82-yasinda/#respond Thu, 19 Jul 2018 11:46:22 +0000 https://seninmedyan.org/?p=40781 İberya, 1868’den 1936’ya kadar taş üstüne taş konarak hazırlanan bir devrim süreci yaşadı. İberya’daki anarşistler şöyle diyordu, “Devrim yoktan var olmayacak,devrim güçlü ve sağlam bir zemine ihtiyaç duyar, bunu yaratmanız gerekir.” İberya’nın anarşizmle tanıştığı yıllardan itibaren, anarşistler ilmek ilmek bir geleneği ördüler. Eşek üzerinde köy köy gezen anarşistler, gittikleri her yerde baskıya karşı halkın örgütlülüğünün kazanacağını […]

The post 19 Temmuz 1936| İberya Devrimi 82 Yaşında appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
İberya, 1868’den 1936’ya kadar taş üstüne taş konarak hazırlanan bir devrim süreci yaşadı. İberya’daki anarşistler şöyle diyordu, “Devrim yoktan var olmayacak,devrim güçlü ve sağlam bir zemine ihtiyaç duyar, bunu yaratmanız gerekir.” İberya’nın anarşizmle tanıştığı yıllardan itibaren, anarşistler ilmek ilmek bir geleneği ördüler. Eşek üzerinde köy köy gezen anarşistler, gittikleri her yerde baskıya karşı halkın örgütlülüğünün kazanacağını anlattılar.

Toplumsal devrim sürecine giden 70 yıllık süreçte İberya’daki anarşistler kolektivizm ve komünizm eğilimlerini başarılı bir şekilde birleştirerek anarko-sendikalizmi yükseltmiş, toplumsal devrimci anarşizm adına tarihsel bir iş başarmışlardı. Bununla birlikte toplumsal dönüşüm iddiasını hem endüstriyel ve kırsal alanlardaki işçiler arasında da yaymışlardı. 1936 Temmuz’una gelindiğinde CNT’nin üye sayısı 1 milyonu aşmıştı ve hemen hemen tüm sektörlerde CNT’li işçilerin etkilerinden bahsedebilirdi. Bununla birlikte anarşistler, anarşizmin toplumsallaşması için sadece işçi mücadelesinin yeterli olmadığını biliyorlar ve her alanda toplumun tüm kesimlerine yönelik çalışmalar yürütüyorlardı. Bu çalışmalar, anarşist hareketin tarımdan sanayiye bütün sektörlerde çalışan işçiler, işsizler ve hatta çocuklara kadar birçok kesim tarafından anlaşılmasına ve sahiplenilmesine fırsat verdi. Bir yandan Franco’nun ordularıyla savaşırken diğer yandan yaşamı yeniden inşa ettiler. Ve onlar, anarşizmin örgütlü geleneğinde önemli bir deneyim yarattılar.

Bu gelenek, coğrafyaları ve sınırları aşarak, toplumsal devrimci anarşizm mücadelesi olarak, devletlerin ve kapitalizmin tüm saldırılarına karşı varlığını güçlenerek korumaya devam ediyor. 1936’nın İberya’sından yankılanıyor şimdi, şu anda aynı slogan: “Faşizme Geçit Yok!” Ve yaşam buluyor anarşizm inançla çarpan yüreklerimizde!

“Faşist iktidarlar bizim bulunduğumuz yerden asla geçemeyeceklerdir. Bu, ezilenlerin parolasıdır. Biz onlara şöyle sesleniyoruz: “Geçemeyeceksiniz!”. Yıkıntılardan hiç mi hiç korkmuyoruz. Dünya bizlere kalacak; bundan şüphemiz yok. Burjuvazi tarihten silinmeden önce mülkiyetindeki dünyasını yıkabilir. Biz ezilenler yeni bir dünyayı yine inşa edebiliriz ve daha güzellerini. Yüreğimizde bir dünya taşıyoruz, şimdi şu anda bu dünya büyümekte.”

The post 19 Temmuz 1936| İberya Devrimi 82 Yaşında appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/07/19/19-temmuz-1936-iberya-devrimi-82-yasinda/feed/ 0
Küba’da Anarşizm https://meydan1.org/2017/09/28/kubada-anarsizm/ https://meydan1.org/2017/09/28/kubada-anarsizm/#respond Thu, 28 Sep 2017 12:16:14 +0000 https://seninmedyan.org/?p=14714 İspanyol Kolonisinden, ABD Arka Bahçesine 1899’da ABD müdahalesi sırasında anarşist gazete !Tierra! çevresinde örgütlenen İnşaat İşçileri Birliği, grev hazırlığındaydı. ABD saldırısı sonrasında grev sert bir biçimde bastırıldı. Küba, Canovas canisinden ve İspanya’dan kurtulmuştu ama bu sefer ABD gibi büyük bir bela bu adaya göz dikmişti. Küba’daki şeker kamışı üretiminin büyük bir bölümünün ABD ve İspanya şirketlerinin elinde […]

The post Küba’da Anarşizm appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

İspanyol Kolonisinden, ABD Arka Bahçesine

1899’da ABD müdahalesi sırasında anarşist gazete !Tierra! çevresinde örgütlenen İnşaat İşçileri Birliği, grev hazırlığındaydı. ABD saldırısı sonrasında grev sert bir biçimde bastırıldı. Küba, Canovas canisinden ve İspanya’dan kurtulmuştu ama bu sefer ABD gibi büyük bir bela bu adaya göz dikmişti.

Küba’daki şeker kamışı üretiminin büyük bir bölümünün ABD ve İspanya şirketlerinin elinde olmasına karşı, anarşistler şeker üreticileri arasında bir dizi grev başlattılar. Grevler Havana’da Başkan Garcia Menocal hükümeti tarafından sertçe bastırılmaya çalışıldı. Bu dönemde anarşist hareket oldukça güçlendi. Birçok yayın çıkarıldı. Yayınların bazıları Malatesta ve Pietro Gori, bazıları Kropotkin ve Reclus, bazılarıysa Bakunin’in fikirlerini temsil etmekteydiler. Ama tüm anarşistler İspanya’da yeni filizlenen CNT’nin anarşist-sendikalizmini örnek alıyordu.

1922 yılında anarşist-sendikalist Alfredo Lopez, sendikaların ve işçi örgütlerinin bir araya gelmesiyle Havana İşçi Federasyonu’nun (Federacion Obrera de La Habana – FOH) kurulmasına ön ayak oldu. Alfredo Lopez, uzun soluklu bir toplumsal dönüşümün ilk adımlarını attı; emek birliklerinin, özgürlükçü okulların, işçi merkezlerinin, doğa derneklerinin ve José Martí Halk Üniversitesi’nin (Universidad Popular José Martí) kurulmasını organize etti. Bu sıkıntılı ve fırtınalı yıllarda anarşistler, ekonomik kaynaklardan ve herhangi bir destekten yoksun bir halde olmalarına rağmen, kırsalda ve kentlerde ülkedeki işçilerin büyük çoğunluğunu bir araya getirdiler ve örgütlediler.

1925 yılında CNT örnek alınarak Küba Ulusal İşçi Konfederasyonu (Confederacion Nacional Obrera de Cuba – CNOC) kuruldu. İlk başta 128 kolektif ve işçi örgütüyle, toplamda 200.000’den fazla işçi üyesiyle açılan konfederasyonun ana ilkeleri, seçimlere katılmamak, bürokratik olmamak, 8 saatlik iş günü ve grev hakkının mücadelesinin verilmesiydi; bu işçilerin ortak kararıydı.

Durruti ve Ascaso Küba’da

İspanyol anarşistler Ascaso ve Durruti İspanya’dan sürüldükleri dönemde Arjantin’e gitmek için Güney Amerika’ya gelmişlerdi. İlk olarak Küba’ya ayak basıp burada diktatör Gerardo Machado’nun halkı nasıl yoksullaştırdığını ve kendisinin nasıl zenginlik içerisinde yaşadığını görünce, burada bir süre kalıp işçileri örgütlemeye çalışmışlardı. Başta liman işçileri arasında çalışıp burada polis tarafından aranınca, Kübalı anarşistlerin desteğiyle Santa Clara’da bir köyde şeker çiftliklerinin birinde işe başlamışlardı. Burada patronun grev yaptıkları için 3 Kübalıya işkence edişini görmüşlerdi. Ascaso ve Durruti, patronu öldürme kararı alıp harekete geçti. Artlarında bıraktıkları notta “Gezginlerin Adaleti” yazmışlardı. Bu eylem, Küba’nın birçok bölgesinde büyük yankı oluşturmuştu. Herkes isimleri bilinmeyen gezginlerden bahsediyordu. Kübalı anarşistler, Durruti ve Ascaso’yu “Sabırsız Eylemciler” olarak görseler de, yaptıklarının Küba anarşizmi için önemli olduğunu düşünüyorlardı. Daha sonraları, Durruti ve Ascaso Arjantin’e vardıklarında, bir gazetede “Gezginler” adında bir grubun hala patronları öldürerek eylem yaptıklarını okuyunca yüzlerinde ufak bir tebessüm belirecekti.

Küba’nın yeni devlet başkanı Gerardo Machado, işçilerin politik tavırlarını “vatansever” bulmamıştı. Bu yüzden Küba Ulusal İşçi Konfederasyonu üyelerine yönelik bir tutuklama dalgası başlattı. Demiryolu işçilerini örgütleyen Enrique Verona’nın, Fabrika İşçileri Sendikası’nın sekreteri Margarito Iglesias’ın ve İşçi Konfederasonu genel sekreteri Alfredo Lopez’in katledilmeleri emirini verdi. Anarşist-sendikalistleri tutukladı ya da sınır dışı etti. Anarşistlere yönelik başlatılan bu devlet terörü, yaklaşık 8 sene sürdü. Bu süreçte Komünist Parti, Konfederasyon bileşenlerini kendi yelpazesi altına almaya çalıştı. İlerleyen süreçte Machado iktidarı ile masaya oturarak anlaşma bile yaptılar.

Machado iktidarının anarşistlere yönelik saldırıları anarşist hareketi güçsüzleştirse de, 1924’de Küba Anarşist Grupları Federasyonu (Federacion de Grupos Anarquistas de Cuba -FGAC) adında yeni bir örgütlenme oluşturuldu. FGAC Küba’nın bağımsızlık kazanmasından sonraki en kanlı dönemde mücadele etmeye çalışmıştı. Otomobil ve Nakliye sektöründeki genel grevler ve halkın sokakları çıkmasıyla 12 Ağustos 1933’te Machado iktidari devrildi. Ardından Komünist Parti’nin de desteklediği Batista Rejimi iktidarı ele geçirdi. Bu süreçte güç kaybeden anarşistler, Batista Rejimi’ne karşı kurulan devrimci muhalefet içerisinde hareket etmeye başladılar.

1936’da İberya Devrimi patlak verdiğinde, Kübalı anarşistler Havana’da Enternasyonal Anti-Faşist Dayanışma adında bir topluluk oluşturarak İspanya’daki yoldaşlara silah ve sağlık malzemesi göndermeyi organize ettiler. Gönüllü olan Kübalı anarşistler İspanya’ya giderek CNT-FAİ cephesinde faşistlerle savaştı. Bu süreçte birçok Kübalı, İberya topraklarında ölümsüzleşmişti. Sağ kalanlar ise yanlarında İspanyol yoldaşlarıyla birlikte Küba’ya geri döndüler.

1939’da Moskova’nın direktiflerini uygulayan Küba Komünist Partisi, artık General olan fakat ardındaki halk desteğini tümüyle yitiren Batista ile bir anlaşma yaptı. Bunun karşılığında Batista, yeni kurulan ve ülkedeki tüm toplumsal grupları kapsayan Küba İşçileri Konfederasyonu’nun (Confederacion de Trabajadores de Cuba – CTC) yönetimini Komünist Parti’ye verdi. Bu yıllarda Küba işçi hareketi Batista’nın talimatlarıyla legalleşti ve komünistlerin kontrolüne girdi. Anarşistler ise bu dönemde 30’lardan arda kalan anarşistlerin ve anarşist-sendikalistlerin bir araya gelebilmeleri için Küba Özgürlükçü Birliği’ni (Associacion Libertaria de Cuba – ALC) kurdular.

İspanya Devrimi’nden gelen anarşistlerle birlikte İspanya’da kurulan gençlik örgütü Özgürlükçü Gençlik (Juventudes Libertarias) aynı isimle Küba’da da kuruldu.

Darbe ile rejimi ele geçiren Batista, seçimlere girip “demokratik” başkan olarak seçilmişti. Seçimlerde Komünist Parti Batista’yı desteklemişti. Anarşistler ise hem CTC’de işçiler içerisinde örgütlenirken hem de yoksul, topraksız, parasız köylülerin katıldığı köylü birlikleri oluşturmaktaydı. Anarşistlerin eski kalesi olan kuzeydeki Camaguey civarında ve güneyde anarşistlerin yıllarca özgür tarım kolektiflerini kurduğu Oriente’deki kahve üretim bölgelerinde birçok köylü birliği tekrardan oluşturulmuştu.

Kara’dan Kızıl’a Geçiş

Batista, 1940–1944 yıllarındaki Küba başkanlığının ardından 1952 yılının mart ayında Carlos Prío iktidarına darbe yaparak yönetimi tekrar ele geçirmişti. Buna karşı Fidel Castro, bir grup genç devrimciyle birlikte Santiago de Cuba’daki Moncada kışlasına saldırdı. Castro’nun yanında bulunan az sayıdaki arkadaşının çoğu ölü olarak ele geçirildi. Sağ kalanlar hapsedildiler ve birkaç ay sonra affedilerek Meksika’ya gönderildiler. Anarşistler Küba Özgürlükçü Birliği ile bu süreçte şehirlerde Batista rejimine karşı eylemler örgütledi. 1956’da Castro, Oriente’ye geldi ve dağlarda gerilla hareketi başlattı. Daha önce Batista rejimini destekleyen anarşistlerin sendikalarına el koyan Komünist Parti, Castro ekibini siyasi olarak destekleme kararı aldı. 1958 Ağustosu’nda Castro ile bir anlaşma yaptılar. 31 Aralık 1958’de Batista Küba’yı terk etti ve Küba halkı için yeni bir tarihsel dönem başladı.

Castro iktidarı ele geçirdiğinde, Kübalı anarşistler 1917’de Sovyetlerin Mahnovistlere yaptıklarını biliyorlardı. Bu yüzden Castro’ya başından beri hiç güvenmediler. Castro da hızlıca rengini belli etti. Tüm işçi sendikaları devlete bağlandı. Anarşistler de sendikalardan çekilerek illegal konuma geçtiler. Sendikal Eylem Hareketi (Movimiento de Accion Sindical, MAS) adında gizli bir işçi örgütü kurup Nuestra Palabra Semanal adlı haftalık bröşürü çıkartarak Küba halkını Castro rejimine karşı örgütlemeye çalıştılar. Halk komünist değildi, bir günde iktidarı ele geçiren rejimin dediklerini yapmak istemiyordu. Bu yüzden anarşistlerin hareketleri halkta geniş yer bulmuştu.

Castro ise daha fazla güçlenmek için Sovyetler’e yanaşmıştı, Küba’yı Rusya’nın şeker kolonisi haline getirmiş, bu da işçi ve köylüler için günde 14-15 saati bulan çalışma saatleri demek olmuştu. Castro’nun saldırıları, Batista rejimindekinden çok daha ağırdı. Anarşistler infaz ediliyor ya da hapishanelere kapatılıp sürgüne gönderiliyorlardı.

Anarşist hareket yenilmişti. Küba’da hiç olmadığı kadar güçsüz duruma düşmüştü. Fakat kazandıklarını zanneden komünistler, seneler sonra kapitalizme kapılarını savaşmadan açacaklardı. Kübalı anarşistler için savaşıp yenilmek, teslim olarak kaybetmekten çok daha iyiydi.

Furkan Çelik

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 40. sayısında yayınlanmıştır. 

The post Küba’da Anarşizm appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/09/28/kubada-anarsizm/feed/ 0
Küba’da Anarşizm (2) – Furkan Çelik https://meydan1.org/2017/09/26/kubada-anarsizm-2-furkan-celik/ https://meydan1.org/2017/09/26/kubada-anarsizm-2-furkan-celik/#respond Tue, 26 Sep 2017 10:23:03 +0000 https://test.meydan.org/2017/09/26/kubada-anarsizm-2-furkan-celik/ İspanyol Kolonisinden, ABD Arka Bahçesine 1899’da ABD müdahalesi sırasında anarşist gazete !Tierra! çevresinde örgütlenen İnşaat İşçileri Birliği, grev hazırlığındaydı. ABD saldırısı sonrasında grev sert bir biçimde bastırıldı. Küba, Canovas canisinden ve İspanya’dan kurtulmuştu ama bu sefer ABD gibi büyük bir bela bu adaya göz dikmişti. Küba’daki şeker kamışı üretiminin büyük bir bölümünün ABD ve İspanya şirketlerinin elinde […]

The post Küba’da Anarşizm (2) – Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

İspanyol Kolonisinden, ABD Arka Bahçesine

1899’da ABD müdahalesi sırasında anarşist gazete !Tierra! çevresinde örgütlenen İnşaat İşçileri Birliği, grev hazırlığındaydı. ABD saldırısı sonrasında grev sert bir biçimde bastırıldı. Küba, Canovas canisinden ve İspanya’dan kurtulmuştu ama bu sefer ABD gibi büyük bir bela bu adaya göz dikmişti.

Küba’daki şeker kamışı üretiminin büyük bir bölümünün ABD ve İspanya şirketlerinin elinde olmasına karşı, anarşistler şeker üreticileri arasında bir dizi grev başlattılar. Grevler Havana’da Başkan Garcia Menocal hükümeti tarafından sertçe bastırılmaya çalışıldı. Bu dönemde anarşist hareket oldukça güçlendi. Birçok yayın çıkarıldı. Yayınların bazıları Malatesta ve Pietro Gori, bazıları Kropotkin ve Reclus, bazılarıysa Bakunin’in fikirlerini temsil etmekteydiler. Ama tüm anarşistler İspanya’da yeni filizlenen CNT’nin anarşist-sendikalizmini örnek alıyordu.

1922 yılında anarşist-sendikalist Alfredo Lopez, sendikaların ve işçi örgütlerinin bir araya gelmesiyle Havana İşçi Federasyonu’nun (Federacion Obrera de La Habana – FOH) kurulmasına ön ayak oldu. Alfredo Lopez, uzun soluklu bir toplumsal dönüşümün ilk adımlarını attı; emek birliklerinin, özgürlükçü okulların, işçi merkezlerinin, doğa derneklerinin ve José Martí Halk Üniversitesi’nin (Universidad Popular José Martí) kurulmasını organize etti. Bu sıkıntılı ve fırtınalı yıllarda anarşistler, ekonomik kaynaklardan ve herhangi bir destekten yoksun bir halde olmalarına rağmen, kırsalda ve kentlerde ülkedeki işçilerin büyük çoğunluğunu bir araya getirdiler ve örgütlediler.

1925 yılında CNT örnek alınarak Küba Ulusal İşçi Konfederasyonu (Confederacion Nacional Obrera de Cuba – CNOC) kuruldu. İlk başta 128 kolektif ve işçi örgütüyle, toplamda 200.000’den fazla işçi üyesiyle açılan konfederasyonun ana ilkeleri, seçimlere katılmamak, bürokratik olmamak, 8 saatlik iş günü ve grev hakkının mücadelesinin verilmesiydi; bu işçilerin ortak kararıydı.

Durruti ve Ascaso Küba’da

İspanyol anarşistler Ascaso ve Durruti İspanya’dan sürüldükleri dönemde Arjantin’e gitmek için Güney Amerika’ya gelmişlerdi. İlk olarak Küba’ya ayak basıp burada diktatör Gerardo Machado’nun halkı nasıl yoksullaştırdığını ve kendisinin nasıl zenginlik içerisinde yaşadığını görünce, burada bir süre kalıp işçileri örgütlemeye çalışmışlardı. Başta liman işçileri arasında çalışıp burada polis tarafından aranınca, Kübalı anarşistlerin desteğiyle Santa Clara’da bir köyde şeker çiftliklerinin birinde işe başlamışlardı. Burada patronun grev yaptıkları için 3 Kübalıya işkence edişini görmüşlerdi. Ascaso ve Durruti, patronu öldürme kararı alıp harekete geçti. Artlarında bıraktıkları notta “Gezginlerin Adaleti” yazmışlardı. Bu eylem, Küba’nın birçok bölgesinde büyük yankı oluşturmuştu. Herkes isimleri bilinmeyen gezginlerden bahsediyordu. Kübalı anarşistler, Durruti ve Ascaso’yu “Sabırsız Eylemciler” olarak görseler de, yaptıklarının Küba anarşizmi için önemli olduğunu düşünüyorlardı. Daha sonraları, Durruti ve Ascaso Arjantin’e vardıklarında, bir gazetede “Gezginler” adında bir grubun hala patronları öldürerek eylem yaptıklarını okuyunca yüzlerinde ufak bir tebessüm belirecekti.

Küba’nın yeni devlet başkanı Gerardo Machado, işçilerin politik tavırlarını “vatansever” bulmamıştı. Bu yüzden Küba Ulusal İşçi Konfederasyonu üyelerine yönelik bir tutuklama dalgası başlattı. Demiryolu işçilerini örgütleyen Enrique Verona’nın, Fabrika İşçileri Sendikası’nın sekreteri Margarito Iglesias’ın ve İşçi Konfederasonu genel sekreteri Alfredo Lopez’in katledilmeleri emirini verdi. Anarşist-sendikalistleri tutukladı ya da sınır dışı etti. Anarşistlere yönelik başlatılan bu devlet terörü, yaklaşık 8 sene sürdü. Bu süreçte Komünist Parti, Konfederasyon bileşenlerini kendi yelpazesi altına almaya çalıştı. İlerleyen süreçte Machado iktidarı ile masaya oturarak anlaşma bile yaptılar.

Machado iktidarının anarşistlere yönelik saldırıları anarşist hareketi güçsüzleştirse de, 1924’de Küba Anarşist Grupları Federasyonu (Federacion de Grupos Anarquistas de Cuba -FGAC) adında yeni bir örgütlenme oluşturuldu. FGAC Küba’nın bağımsızlık kazanmasından sonraki en kanlı dönemde mücadele etmeye çalışmıştı. Otomobil ve Nakliye sektöründeki genel grevler ve halkın sokakları çıkmasıyla 12 Ağustos 1933’te Machado iktidari devrildi. Ardından Komünist Parti’nin de desteklediği Batista Rejimi iktidarı ele geçirdi. Bu süreçte güç kaybeden anarşistler, Batista Rejimi’ne karşı kurulan devrimci muhalefet içerisinde hareket etmeye başladılar.

1936’da İberya Devrimi patlak verdiğinde, Kübalı anarşistler Havana’da Enternasyonal Anti-Faşist Dayanışma adında bir topluluk oluşturarak İspanya’daki yoldaşlara silah ve sağlık malzemesi göndermeyi organize ettiler. Gönüllü olan Kübalı anarşistler İspanya’ya giderek CNT-FAİ cephesinde faşistlerle savaştı. Bu süreçte birçok Kübalı, İberya topraklarında ölümsüzleşmişti. Sağ kalanlar ise yanlarında İspanyol yoldaşlarıyla birlikte Küba’ya geri döndüler.

1939’da Moskova’nın direktiflerini uygulayan Küba Komünist Partisi, artık General olan fakat ardındaki halk desteğini tümüyle yitiren Batista ile bir anlaşma yaptı. Bunun karşılığında Batista, yeni kurulan ve ülkedeki tüm toplumsal grupları kapsayan Küba İşçileri Konfederasyonu’nun (Confederacion de Trabajadores de Cuba – CTC) yönetimini Komünist Parti’ye verdi. Bu yıllarda Küba işçi hareketi Batista’nın talimatlarıyla legalleşti ve komünistlerin kontrolüne girdi. Anarşistler ise bu dönemde 30’lardan arda kalan anarşistlerin ve anarşist-sendikalistlerin bir araya gelebilmeleri için Küba Özgürlükçü Birliği’ni (Associacion Libertaria de Cuba – ALC) kurdular.

İspanya Devrimi’nden gelen anarşistlerle birlikte İspanya’da kurulan gençlik örgütü Özgürlükçü Gençlik (Juventudes Libertarias) aynı isimle Küba’da da kuruldu.

Darbe ile rejimi ele geçiren Batista, seçimlere girip “demokratik” başkan olarak seçilmişti. Seçimlerde Komünist Parti Batista’yı desteklemişti. Anarşistler ise hem CTC’de işçiler içerisinde örgütlenirken hem de yoksul, topraksız, parasız köylülerin katıldığı köylü birlikleri oluşturmaktaydı. Anarşistlerin eski kalesi olan kuzeydeki Camaguey civarında ve güneyde anarşistlerin yıllarca özgür tarım kolektiflerini kurduğu Oriente’deki kahve üretim bölgelerinde birçok köylü birliği tekrardan oluşturulmuştu.

Kara’dan Kızıl’a Geçiş

Batista, 1940–1944 yıllarındaki Küba başkanlığının ardından 1952 yılının mart ayında Carlos Prío iktidarına darbe yaparak yönetimi tekrar ele geçirmişti. Buna karşı Fidel Castro, bir grup genç devrimciyle birlikte Santiago de Cuba’daki Moncada kışlasına saldırdı. Castro’nun yanında bulunan az sayıdaki arkadaşının çoğu ölü olarak ele geçirildi. Sağ kalanlar hapsedildiler ve birkaç ay sonra affedilerek Meksika’ya gönderildiler. Anarşistler Küba Özgürlükçü Birliği ile bu süreçte şehirlerde Batista rejimine karşı eylemler örgütledi. 1956’da Castro, Oriente’ye geldi ve dağlarda gerilla hareketi başlattı. Daha önce Batista rejimini destekleyen anarşistlerin sendikalarına el koyan Komünist Parti, Castro ekibini siyasi olarak destekleme kararı aldı. 1958 Ağustosu’nda Castro ile bir anlaşma yaptılar. 31 Aralık 1958’de Batista Küba’yı terk etti ve Küba halkı için yeni bir tarihsel dönem başladı.

Castro iktidarı ele geçirdiğinde, Kübalı anarşistler 1917’de Sovyetlerin Mahnovistlere yaptıklarını biliyorlardı. Bu yüzden Castro’ya başından beri hiç güvenmediler. Castro da hızlıca rengini belli etti. Tüm işçi sendikaları devlete bağlandı. Anarşistler de sendikalardan çekilerek illegal konuma geçtiler. Sendikal Eylem Hareketi (Movimiento de Accion Sindical, MAS) adında gizli bir işçi örgütü kurup Nuestra Palabra Semanal adlı haftalık bröşürü çıkartarak Küba halkını Castro rejimine karşı örgütlemeye çalıştılar. Halk komünist değildi, bir günde iktidarı ele geçiren rejimin dediklerini yapmak istemiyordu. Bu yüzden anarşistlerin hareketleri halkta geniş yer bulmuştu.

Castro ise daha fazla güçlenmek için Sovyetler’e yanaşmıştı, Küba’yı Rusya’nın şeker kolonisi haline getirmiş, bu da işçi ve köylüler için günde 14-15 saati bulan çalışma saatleri demek olmuştu. Castro’nun saldırıları, Batista rejimindekinden çok daha ağırdı. Anarşistler infaz ediliyor ya da hapishanelere kapatılıp sürgüne gönderiliyorlardı.

Anarşist hareket yenilmişti. Küba’da hiç olmadığı kadar güçsüz duruma düşmüştü. Fakat kazandıklarını zanneden komünistler, seneler sonra kapitalizme kapılarını savaşmadan açacaklardı. Kübalı anarşistler için savaşıp yenilmek, teslim olarak kaybetmekten çok daha iyiydi.

Furkan Çelik

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 40. sayısında yayınlanmıştır.

The post Küba’da Anarşizm (2) – Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/09/26/kubada-anarsizm-2-furkan-celik/feed/ 0
İberyalı Devrimci Anarşist Buenaventura Durruti 121 Yaşında https://meydan1.org/2017/07/14/iberyali-devrimci-anarsist-buenaventura-durruti-121-yasinda/ https://meydan1.org/2017/07/14/iberyali-devrimci-anarsist-buenaventura-durruti-121-yasinda/#respond Fri, 14 Jul 2017 13:22:22 +0000 https://seninmedyan.org/?p=11126 14 Temmuz 1896’da İberya Leon’da bir işçi çocuğu olarak dünyaya gelen Buenaventura Durruti, ilerleyen yıllarda sayısız işçi grevinin örgütleyicileri arasında yer aldı. 1922’de yoldaşları Juan Garcia Oliver ve Francisco Ascaso ile beraber “Los Solidarios”  adlı örgütü kurdu. Los Solidarios ile birlikte, özelikle Aragon bölgesinde, grevci işçilere saldıran “pistoleros blancos” çetesine ve onları finanse eden patronlara karşı mücadele […]

The post İberyalı Devrimci Anarşist Buenaventura Durruti 121 Yaşında appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

14 Temmuz 1896’da İberya Leon’da bir işçi çocuğu olarak dünyaya gelen Buenaventura Durruti, ilerleyen yıllarda sayısız işçi grevinin örgütleyicileri arasında yer aldı. 1922’de yoldaşları Juan Garcia Oliver ve Francisco Ascaso ile beraber “Los Solidarios”  adlı örgütü kurdu. Los Solidarios ile birlikte, özelikle Aragon bölgesinde, grevci işçilere saldıran “pistoleros blancos” çetesine ve onları finanse eden patronlara karşı mücadele etti. Durruti, daha sonra yoldaşları ile birlikte Arjantin ve Şili’ye giderek, İberya’da tutsak olan devrimcilerin özgürleştirilmesi için gerekli koşulların sağlanmasına çalıştı.

1931’de tekrar İberya’ya döndüğünde CNT-FAİ saflarında örgütlü bir devrimci anarşistti. Bu süreçten itibaren İberya Anarşist Devrimi için mücadele etti. Yaşamını yitrdiği 20 Kasım 1936’ya dek mücadelesiyle, bir taraftan Franco faşizmine karşı koyarken, diğer taraftan da İberya’da özgür komünlerin yaratılması sürecinin bizzat içinde yer aldı.

“…Faşist iktidarlar bizim bulunduğumuz yerden asla geçemeyeceklerdir. Bu, ezilenlerin parolasıdır. Biz onlara şöyle sesleniyoruz: “Geçemeyeceksiniz!”. Yıkıntılardan hiç mi hiç korkmuyoruz. Dünya bizlere kalacak; bundan şüphemiz yok. Burjuvazi tarihten silinmeden önce mülkiyetindeki dünyasını yıkabilir. Biz ezilenler yeni bir dünyayı yine inşa edebiliriz ve daha güzellerini. Yüreğimizde bir dünya taşıyoruz, bu dünya şimdi şu anda büyümekte.”

*Durruti’nin 5 Kasım 1936’da Solidaridad Obrera’da yaptığı konuşmadan bir bölüm

The post İberyalı Devrimci Anarşist Buenaventura Durruti 121 Yaşında appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/07/14/iberyali-devrimci-anarsist-buenaventura-durruti-121-yasinda/feed/ 0
“Yaşamın Yeniden Yapılandırılması Kobanê’nin İnşası” – Merve Demir https://meydan1.org/2015/03/12/yasamin-yeniden-yapilandirilmasi-kobanenin-insasi-merve-demir-2/ https://meydan1.org/2015/03/12/yasamin-yeniden-yapilandirilmasi-kobanenin-insasi-merve-demir-2/#respond Thu, 12 Mar 2015 17:07:09 +0000 https://test.meydan.org/2015/03/12/yasamin-yeniden-yapilandirilmasi-kobanenin-insasi-merve-demir-2/ “Her şeyin, özgür komünlerde örgütlenmiş köylüler ve işçiler arasında paylaşılması, yeni bir yaşamın yaratılması hem de bu yaratımın savunulması noktasında belirleyicidir.” Nestor Makhno Suriye Savaşı’nda, devlet otoritesinin ortadan kalkmasıyla 2012 yılı ortalarında Rojava bölgesinde başlayan öz örgütlenme süreci sonucunda üç kentte oluşan kantonlar, 2014 yılı başlarında özerkliğini ilan etti. Aslında bu, savaşın ortasında sessiz sedasız […]

The post “Yaşamın Yeniden Yapılandırılması Kobanê’nin İnşası” – Merve Demir appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- Yaşamın Yeninden Yapılandırılması Kobanê İnşaası 2011 Mezopotamya Sosyal Forumu/Amed – Yıktıkça Devleti Yaratacağız Anarşizmi

“Her şeyin, özgür komünlerde örgütlenmiş köylüler ve işçiler arasında paylaşılması, yeni bir yaşamın yaratılması hem de bu yaratımın savunulması noktasında belirleyicidir.”

Nestor Makhno

Suriye Savaşı’nda, devlet otoritesinin ortadan kalkmasıyla 2012 yılı ortalarında Rojava bölgesinde başlayan öz örgütlenme süreci sonucunda üç kentte oluşan kantonlar, 2014 yılı başlarında özerkliğini ilan etti. Aslında bu, savaşın ortasında sessiz sedasız yeşeren bir devrimin, yaşamın yeniden yapılandırılmasının ilanıydı. İlan edilen şey, kapitalizmden bağımsız üretim-paylaşım ilişkilerinin ve devletsi olmayan özyönetim mekanizmalarının halk tarafından oluşturulduğu; her türlü tahakküm ilişkisinin sorgulandığı ve ortadan kaldırılması için mücadelenin devam ettiği devrim süreciydi. Bu devrime yönelik Şam yönetimi ve Türkiye dâhil bölge devletlerinin itirazları ve tehditleri devam ederken; bu kez 2014 yılı Eylül ayının ortalarında, IŞİD çetesi Rojava Devrimi’ne saldırı başlattı.

Erdoğan -Ankara’dan bir akbaba sesi de denilebilir- 7 Ekim 2014 tarihinde, savaştan kaçıp Antep’e sığınmış insanlara yaptığı konuşmada, “Kobanê düştü düşüyor” diyordu. Ancak halkın özsavunma güçlerinin dört aya yakın süren direnişi ve devrimci dayanışma sonucunda, çete yenilgiye uğrayarak Kobanê’den çekilmeye başlamış; takvimler Ocak’ın 26’sını gösterdiğinde ise zafer halayları, Kobanê’nin özgürleşen topraklarından coğrafyanın dört bir yanına yayılmıştı.

Bölgedeki hesapları tutmayan akbaba, bu kez 29 Ocak’ta B planını açıkladı. Zafer halaylarına yönelik tahammülsüzlüğünü ortaya koyduktan sonra, TOKİ’ye ve müteahhitlerine göz kırparak devam etti: “Şimdi bu DEAŞ terör örgütü tamam oradan çekildi. Ama bakın o kadar insan ne olacak?  Orayı kim inşa edecek?” Sonra da gönlünden geçen sömürgeci planlarını açıklamaya başladı: “’TOKİ gitsin orayı inşa etsin’ diyorlar. Bu kadar sahipleniyorsunuz, hadi gidin inşa edin. Tamamen orayı inşa etmek gibi bir çalışmanın içine giremeyiz.”

İktidar, “Düştü düşecek” dediği Kobanê düşmeyince, hiç olmazsa yıkılan binaları inşa ederek oradan rant elde etmeyi geçiriyordu gönlünden. Kimsenin ne TOKİ’den, ne de her savaşta olduğu gibi akbaba misali bekleyen müteahhit ve şirketlerden beklentisi yoktu ya; şecaat arz ederken sirkatin söylüyordu sadece.

Hemen ertesi gün Diyojen’in sözüyle cevap geldi: “Gölge etme başka ihsan istemez. Dost halkların seferber olacağı bir inşa süreci olacaktır. Dayanışmaya giden halkları engellemeyin, biz orayı inşa ederiz.” şeklinde konuşan YPJ’li Beritan Kobanê, erkek iktidara cevabını şöyle verdi: “Kobanê kadının eliyle, kadının rengiyle inşa edilecek.”

Aslında Kobanê derken duvarlardan ve damlardan; yani kentin inşasından söz ediliyorsa, 1936’dan beri yankılanan Durruti’nin sözleri bu soruyu fazlasıyla cevaplıyordu: “Biz hep varoşlarda ve izbe duvarların içinde yaşadık. Bir süre için nasıl barınacağımızı bileceğiz. Şunu aklınızdan çıkarmayın, biz aynı zamanda inşa da edebiliriz. İspanya’da, Amerika’da, her yerde, sarayları ve şehirleri kuran biz işçileriz. Biz işçiler, onların yerini alacak başkalarını da yapabiliriz. Ve hatta daha iyilerini! Yıkıntılardan hiç korkmuyoruz. Biz dünyayı miras alacağız, bu konuda hiçbir şüphemiz yok. Yüreğimizde yeni bir dünya taşıyoruz, şimdi şu anda bu dünya büyümekte…”

Kentin yeniden inşası da elbette yaşamın yeniden yaratılmasının bir parçasıdır. Bu anlamda kentin inşası süreci, yaşamın yeniden yaratılması sürecinden bağımsız olarak ele alınamaz. Nasıl ki Rojava Devrimi halkın örgütlülüğüyle yaratıldı ve dayanışmayla savunuldu ise; Kobanê kenti de özörgütlü bir şekilde ve dayanışmayla inşa edilecektir.

Ancak herkes biliyor ki, Rojava’da yıllardan beri binalardan çok daha önemli bir şey inşa ediliyor; devlet, kapitalizm, ataerki ve benzeri her türlü tahakküm ilişkisinden arındırılmış özgür yaşam. Şimdi koca bir yıkıntı olan bu binaların arasında yıllardan beri inşa edilen bu yaşam, tam da saldırının ortadan kaldırmaya çalıştığı şeydi. Kobanê’de yıkılmak istenen de binalar değil, halkın inşa etmeye çalıştığı bu özgür yaşamdı.

Özgür yaşam mücadelesi, saldırı sonrasında cephelerdeki direnişte, sınırdaki dayanışmada devam etti. Sonunda sadece binalar yıkıldı, ancak Kobanê hala dimdik ayakta. Çünkü bizler çok iyi biliyoruz; “Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez.” Ve yaşamı inşa eden bir halk için, binalar inşa etmenin lafı bile olmaz. “Bir sabah güneş doğar; sevgiden tuğlalarla yeniden kurarız bu kenti…”

Merve Demir

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 25. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Yaşamın Yeniden Yapılandırılması Kobanê’nin İnşası” – Merve Demir appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/03/12/yasamin-yeniden-yapilandirilmasi-kobanenin-insasi-merve-demir-2/feed/ 0
Faşizme Geçit Yok https://meydan1.org/2015/02/04/fasizme-gecit-yok-2/ https://meydan1.org/2015/02/04/fasizme-gecit-yok-2/#respond Wed, 04 Feb 2015 19:33:17 +0000 https://test.meydan.org/2015/02/04/fasizme-gecit-yok-2/ 5 Kasım 1936, Solidaridad Obrera’daki Durruti Konuşmasından bir bölüm 4 Kasım 1936’da, faşistler Madrid girişinde bulunan Leganes, Alcorcon ve Getafe’yi almışlardı. Buraya kadar antifaşist milisler geri çekilmişti. Almanya ve İtalya destekli Franco’nun faşist orduları, ilerleyebildiklerini görünce Madrid’i kolayca alabileceklerini düşünmüşlerdi. Faşistler Madrid’i ele geçirmeden, kimleri kurşuna dizeceklerinin listesini bile çıkarmışlardı. Madrid’e kadar çekilen antifaşist milisler durdu. […]

The post Faşizme Geçit Yok appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
5 Kasım 1936, Solidaridad Obrera’daki Durruti Konuşmasından bir bölüm

Kasım 1936’da, faşistler Madrid girişinde bulunan Leganes, Alcorcon ve Getafe’yi almışlardı. Buraya kadar antifaşist milisler geri çekilmişti. Almanya ve İtalya destekli Franco’nun faşist orduları, ilerleyebildiklerini görünce Madrid’i kolayca alabileceklerini düşünmüşlerdi. Faşistler Madrid’i ele geçirmeden, kimleri kurşuna dizeceklerinin listesini bile çıkarmışlardı. Madrid’e kadar çekilen antifaşist milisler durdu. Madrid’de çocuk yaşlı demeden herkes, faşistlerin ilerlemesini durdurmak, Madrid’i savunmak için barikatlar kurmaya başlamışlardı. Direnmek, tek çözüm buydu.

Madrid hükümeti’nin başındaki Caballero, Valencia’ya çekilmeyi tavsiye ettiğinde, CNT’liler yanıt verdi; herkes Madrid’de kalmalı, barikatlarda savaşmalıdır. Hükümet üyelerinin bir kısmı Valencia’ya “özel görev” nedeniyle kaçıyorlardı. Ortada görev falan yoktu aslında.

Her geçen gün baskısını arttıran faşistler, 7’si gecesinde Madrid halkının görkemli direnişiyle karşılaştı. Hoparlörlerden CNT’nin sesi yankılanıyordu; Madrid faşizme mezar olacak. Madrid, korkak bakanlardan ve hükümet yetkilerinden temizlenmiştir. Madrid’i halk savunacaktır. Madrid faşizme mezar olacak. Yaşasın hükümetsiz Madrid, yaşasın toplumsal devrim!

Halk, Madrid’i savunuyordu. Gittikçe yoğunlaşan bombardımana ve silahların sınırlılığna rağmen… Sınırsız olan halkın cesaretiydi. Faşistler şehri yoketmek için uğraşıyordu. Antifaşist milislerin yoğunluktan bitap düştüğü 14 Kasım’da, Vallecas’ta bulunan ilk barikattan bir haber geldi, Durruti Birliği Madrid’deydi. İberya’daki devrim sürecinin bu efsane ismi, cesarete cesaret, güce güç katıyordu. 19 Kasım’da faşistler tarafından katledilene kadar, Madrid’de direnenlerle beraber, Madrid Direnişi’ni faşistlerin aklına mıh gibi kazıdı.

İktidarların kendisini güçlü ve daimi bir şekilde beslediği faşizm, hüküm sürdüğü tüm topraklarda ölümün, katliamın, soykırımın ve tüm bunların karşısında öfkenin adı oldu yıllar boyu. Var olduğu her coğrafyada, milliyetçilikten, etnik-dini-kültürel birlikten yararlanan iktidarların, kendinden olmayan her şeyi-herkesi ötelediği, yok saydığı, kimi zaman katlettiği bir düzenin adı oldu. İnandığından vazgeçmeyen, kimliğini savunup var olma mücadelesi veren, iktidarların karşısında pes etmeyip, söylediğinden vazgeçmeyen herkese bir tehdit oldu faşizm yıllar boyu. Tehdide boyun eğmeyenlerinse dillerindeki tek slogan: “Faşizme geçit yok!”

Henüz 12’sinde bir polisin mermisiyle, 16’sında askerin namlusunun ucunda katledilmek oldu faşizm. Sokakta, “nereden geldiği tespit edilemeyen bir merminin” kafatasına saplanması oldu, gizlenen otopsi raporları, aklanan katiller oldu dikildi karşımıza faşizm. 14 yaşındayken Kürdistan’da sokak ortasında, 8 yaşındayken Qamişlo sınırında savaştan kaçarken dikildi faşizm karşımıza, ölüm oldu.

Patronun daha fazla kar hırsı uğruna ölüme sürüklediği her bir işçi için, ölümün adı oldu faşizm. Yerin metrelerce üstünde bir gökdelenin çatısında, yerin metrelerce altında bir madenin karanlığında, bir filikanın ağırlığında, bir atölyede, fabrikada, bitmek bilmeyen bir sömürü oldu. Güvencesizlik, taşeron, “kaza” adı altında işlenen her bir cinayet giderek normalleştirilirken; faşizm, bu “normalleşme”nin kendisi oldu.

Yalnızca ten rengi farklı olduğu için, bir polis tarafından, sokak ortasında kimi zaman kurşunlanarak, kimi zaman boğazı sıkılarak katledilmek oldu faşizm. Yıllar boyu köleleştirilmenin, işkence görmenin, katledilmenin sesi bugünlere taşındı; faşizm 19. yüzyıldan bugüne soykırımın kendisi oldu. Daha iyi bir yaşam hayaliyle terk edilen topraklardan göç edilen her yeni coğrafyada kölelik, sömürü, zulüm oldu. “Avrupalılaşmaya” çalışan her bir göçmen için, inkar, tehdit, sınır dışı edilmek oldu.

Devletlerin yağdırdığı her bir bombayla, IŞİD gibi her bir çete ile gerçekleştirdiği katliamlarının adı oldu. Ortadoğu coğrafyasında yıllardır bitmeyen zulmün sürdürücüsü özgürlükleri için direnenlere durmaksızın saldırsa da, “faşizme geçit yok” diyenlerin çığlıkları bertaraf etti her bir saldırıyı, soykırımı, katliamı. Bu kez yeni bir yaşam dirildi faşizmin karşısında, umut oldu coğrafyanın dört bir yanına.

Erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü her coğrafyada, kadın için ölümün adı oldu faşizm. Kimi zaman maruz kaldığı tacizin, yalnızca kadın olduğu için karşı karşıya bırakıldığı yok sayılmanın, kimliksizleştirmenin, kişiliksizleştirmenin adı oldu. “Erk”eğin iktidarına karşı pes etmeyen her bir kadına yönelik bir tehditte; baskıyla, şiddetle, işkenceyle çıktı kadının karşısına. “Ahlak” tanımına uymayanı, hissettiği gibi var olan herkesi yok saydı, “hasta/çürük” ilan etti. Yaşam alanlarını gasp ettiği her bir eşcinsel için, trans için, “intihar” denilen toplumsal soykırımların, nefret cinayetlerinin, ölümlerin adı oldu. Ezilenin ezilene iktidarı oldu çıktı karşımıza faşizm; şehir ortasında taşlanan-avlanan domuzun “kader”i oldu.

Faşizm, saldırsa da yaşamın dirildiği her yerde, 1936’dan bu yana durmuyor “Geçit Yok” diyenler. Sokaklara çıkıp hesap sorarak, “buradayız” diyerek, direnmeye devam ediyorlar faşizmin karşısında. Yasaklanan her greve inat patronlardan hesap sormayı sürdürüyor, katledilen her bir kardeşinin hesabını sordukça özgürleşiyor…

1936’nın İberyası’dan (İspanya-Portekiz-Fransa’nın güneyi) Kobane’nin özgürleşen topraklarına, İstanbul’un meydanlarına yankılanıyor bugün aynı slogan: “Faşizme Geçit Yok!” Yaşamları çalanlara, bizleri köleleştirenlere, yok sayanlara, katledenlere karşı öfkemiz büyüyor ve yaşam buluyor anarşizme olan inançla çarpan yüreklerimizde.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.

The post Faşizme Geçit Yok appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/02/04/fasizme-gecit-yok-2/feed/ 0