El Kaide – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Thu, 16 Apr 2020 16:36:59 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Suudi Arabistan, İspanyol Dansçıları Yaralayan Bir Kişiyi Öldürdü https://meydan1.org/2020/04/16/suudi-arabistan-ispanyol-danscilari-yaralayan-bir-kisiyi-oldurdu/ https://meydan1.org/2020/04/16/suudi-arabistan-ispanyol-danscilari-yaralayan-bir-kisiyi-oldurdu/#respond Thu, 16 Apr 2020 16:35:16 +0000 https://meydan.org/?p=57253 Euronews Türkçe’nin haberine göre Suudi Arabistan’da gösteri yapan İspanyol dansçıları bıçakla yaraladığı gerekçesiyle 33 yaşındaki Yemenli Emad Abdulkavi el-Mansuri’yi, perşembe günü idam etti. Riyad’daki Özel Ceza Mahkemesi, el-Mansuri’yi “göstericileri ve bir güvenlik görevlisini bıçaklama, halkı korkutma, milli güvenliğe ve Suudi Arabistan’daki eğlence sektörüne zarar vermeye çalışma” suçlarından mahkum etmişti. Geçtiğimiz yıl kasım ayında başkent Riyad’da […]

The post Suudi Arabistan, İspanyol Dansçıları Yaralayan Bir Kişiyi Öldürdü appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Euronews Türkçe’nin haberine göre Suudi Arabistan’da gösteri yapan İspanyol dansçıları bıçakla yaraladığı gerekçesiyle 33 yaşındaki Yemenli Emad Abdulkavi el-Mansuri’yi, perşembe günü idam etti.

Riyad’daki Özel Ceza Mahkemesi, el-Mansuri’yi “göstericileri ve bir güvenlik görevlisini bıçaklama, halkı korkutma, milli güvenliğe ve Suudi Arabistan’daki eğlence sektörüne zarar vermeye çalışma” suçlarından mahkum etmişti.

Geçtiğimiz yıl kasım ayında başkent Riyad’da gösteri yapan İspanyol dansçı grubuna sahneye çıkarak bıçakla saldıran el-Mansuri, olay yerinde kolluk kuvvetlerince yakalanmıştı.

Mahkeme ayrıca, el-Mansuri’ye yardım ettiği gerekçesiyle ismi açıklanmayan bir başka kişiye de 12,5 yıl hapis cezası verdi. El-Mansuri ve arkadaşının Yemen’deki El Kaide liderinden emir aldığı iddia ediliyor.

The post Suudi Arabistan, İspanyol Dansçıları Yaralayan Bir Kişiyi Öldürdü appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/04/16/suudi-arabistan-ispanyol-danscilari-yaralayan-bir-kisiyi-oldurdu/feed/ 0
IŞİD Öldü Hayaleti Dolaşıyor- Hüseyin Civan https://meydan1.org/2017/12/24/isid-oldu-hayaleti-dolasiyor-huseyin-civan/ https://meydan1.org/2017/12/24/isid-oldu-hayaleti-dolasiyor-huseyin-civan/#respond Sun, 24 Dec 2017 11:20:04 +0000 https://test.meydan.org/2017/12/24/isid-oldu-hayaleti-dolasiyor-huseyin-civan/ “Bir zamanlar acımasız, şimdi zavallı ve amaçsız” IŞİD Karşıtı Koalisyon Güçleri’nin önemli üst düzey ABD diplomatlarından Brett McGurk’ın bu zafer nidası, Rakka’nın düşmesinden hemen sonra geldi. Haftalarca süren sokak çatışmalarının ardından Demokratik Suriye Güçleri, 20 Ekim’de Rakka’da kontrolü sağladı. IŞİD’in önemli kalelerinden biri Deyrezor da aralık başında düştü. Hemen hemen aynı tarihlerde gerçekleşen, biri Rusya […]

The post IŞİD Öldü Hayaleti Dolaşıyor- Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

“Bir zamanlar acımasız, şimdi zavallı ve amaçsız”

IŞİD Karşıtı Koalisyon Güçleri’nin önemli üst düzey ABD diplomatlarından Brett McGurk’ın bu zafer nidası, Rakka’nın düşmesinden hemen sonra geldi. Haftalarca süren sokak çatışmalarının ardından Demokratik Suriye Güçleri, 20 Ekim’de Rakka’da kontrolü sağladı. IŞİD’in önemli kalelerinden biri Deyrezor da aralık başında düştü. Hemen hemen aynı tarihlerde gerçekleşen, biri Rusya Devlet Başkanı Putin diğeri Irak Başbakanı Abadi tarafından ilan edilen iki zafer, bir yanda Suriye diğer yanda Irak’ta IŞİD’in hükmünün sonuna gelindiğinin göstergesiydi.

Ancak ABD medyası, Rakka’nın düşüşünü büyük bir zafer gibi açıklamaktan imtina etti. Brett McGurk ve diğerlerinin zafer nidaları, büyük bir şüphe ile karşılandı. Bu şüphede, daha önceki benzer zafer ilanları ve ardından yaşanılanlar, ABD dış politikasında elde edilen deneyimler yatıyor; 2002 Afganistan, 2003 Irak… Zafer deneyimlerinin hepsi, bir süre sonra ABD politikalarının başarısızlığa uğradığı yerlere dönüştü. Medyanın “zafer” şüpheciliğinin ardındaki asıl neden bu.

Tüm bu şüpheciliğe rağmen, ortada açık bir durum var. IŞİD için yenilgi süreci başladı.

8 milyon insanın yaşadığı bir coğrafyayı, bu coğrafyadaki enerji kaynaklarını ve güçlü askeri merkezleri kontrolünde bulunduran; bugüne kadarki en güçlü, en zengin ve en çok askeri ekipmana sahip cihatçı yapılanma olduğu söylenen; Asya’dan Amerika’ya yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği saldırıları gerçekleştiren; Batı Afrika’dan Doğu Asya’ya geniş bir coğrafyada ilan edilen birçok eyaleti bulunmuş olan; propagandayı, özellikle internet üzerinden propagandayı iyi kullanan bu yapılanmanın “bitişi”, bugün küresel siyasetin en çok konuşulan konularından birisi.

Peki IŞİD neden böyle bir sürecin içine girdi?

IŞİD’in başarısının altında yatan nedenlerin başında, sürekli fetih stratejisi var. Alınan zaferlerle ele geçirilen yeni yerler, IŞİD’e tanrı iradesinin bu yönde olduğu propagandasına olanak veriyordu. Bu, önemli bir dinsel motivasyondu. Sınırları genişletmek ve yayılmak demek, daha fazla silah ve savaş, satılacak arkeolojik zenginlikler, yağmalanacak yeni mallar ve kaynaklar demekti. Sürekli fetih stratejisinin sonuna gelinmesi bunların hepsinin azalmasına, bu da dinsel motivasyon da dahil olmak üzere farklı motivasyonların çökmesi anlamına geliyordu.

IŞİD, Sünni Müslüman bir coğrafyada, Sünni aşiret liderlerinin merkezi siyasi otoritelerle gerilimlerini iyi kullanabilmişti. Ancak, bu bölgelerdeki acımasız uygulamalar, katı kurallar, bölgedeki halkın desteği noktasında sıkıntılar yarattı.

Özellikle, Suriye ve Irak’ta sınırlarını genişletebileceği bir alan kalmadı. Çünkü sınır bölgeleri etrafındaki tüm güçler siyasi ve askeri açıdan güçlüydü. Yerel güçlerle hareket etmeyi başaran IŞİD karşıtı güçler, IŞİD’e ağır kayıplar verdirdi. Bu durum örgütü bitiremese de İslam Devleti projesini çökertti. Artık dağınık bir harekete dönüşmüş bir IŞİD var.

Dağınık Savaş Kimin Stratejisi?

Bu dağınık durum, IŞİD’e Suriye ve Irak’taki topraklarını kaybettirse de; IŞİD’e katılıp yaşadıkları coğrafyalara geri dönenler IŞİD tartışmalarının ana gündemini oluşturuyor. Mülteciler ve göçmenlerle kamufle olup Suriye’den Irak’tan dönenler! Bu geri dönüşler, farklı yerlerdeki gizli hücrelerle beraber değerlendirildiğinde, IŞİD’in terör yöntemlerini kullanmasında yarar sağlayabileceği sık konuşulanlar arasında. Yani IŞİD’in “dağınık savaşta” kullanacağı önemli bir koz!

Konuşulan bir başka senaryo, IŞİD’den sonra başka bir cihatçı grubun ortaya çıkıp çıkamayacağı yönünde. IŞİD’den doğan boşluğu doldurmaya çalışacak başka bir grup…

Aslında IŞİD’in içinde bulunduğu durumun böyle konuşuluyor olması, IŞİD’den doğan boşluğu doldurmakla ilintili. Küresel siyasal ve ekonomik iktidarların, IŞİD’in varlığından nasıl yararlanabildiklerini özellikle 2014’ten bu yana deneyimliyoruz.

IŞİD Canavarından IŞİD Hayaletine

“IŞİD bitse bile, arkasından daha radikalleri gelebilir” iddiası da, “mülteci ve göçmenlerin arasına kamufle olmuş IŞİD” hayaleti de bu boşluğu doldurmaya yönelik bir çaba. Bu iktidarlar IŞİD’in varlığından istediklerini alamadılarsa normal olarak bu boşluğu dolduracakları başka bir çete bulmakta çok zorlanmayacaklardır. Öte yandan IŞİD’in hayaleti bile belki yetebilir!

Korku, endişe ve sürekli bir panik hali diye tanımlamıştık terörokrasiyi gazetemizin 36. sayısında. Tüm toplumsal yaşamı yönlendirmeye başlayan bir süreç olduğundan, demokrasinin ortadan kalktığından, meşruluğunu demokrasiden alan devlet mantığının bittiğinden, yeni bir siyasal dönemin yeni bir devlet politikasını beraberinde getirdiğinden bahsetmiştik.

IŞİD’in varlığı, Batı’da yükselişte olan faşizmle ilişkili hareketleri, bu hareketlerin de devlet şiddetini beslediği bu kadar aşikarken şu tespit kaçınılmaz: Devletlerin IŞİD politikası onların lehine olacak şekilde işe yaradı.

IŞİD benzeri terörokrasi oluşumlarının doğrudan ve dolaylı olarak “başardıklarının” altını çizmekte yarar var. Yaratılan korku ve panik haliyle; devlet şiddeti meşrulaşır, halk sindirilmeye ve pasifize edilmeye zorlanır, faşist mobilizasyon beslenir. İstenilen coğrafyalarda istenilen siyasi-ekonomik amaçlar gerçekleştirilir (olmadığı takdirde büyük bir keşmekeş yaratılır). Tabi, bu keşmekeşin yaşandığı coğrafyalar dışında, toplumsal muhalefetin marjinalize edilip baskılanması bir başka dolaylı etkidir.

Devlet “terör örgütleri”nin varlığında, “kendi terörünü” gizlemeye çalışır. Aynı zamanda karşısında olan herkesi bu “terör örgütü” aynılığında eritmeye çalışan devlet; tüm muhalif kesimleri “terör örgütü” tanımının ardına iter; bu aynılıkta topyekûn bir “kendinden olmayan herkesi yok etme” politikası güder.

Temelini korku, baskı, kontrol ve tahakküm üzerine kuran devletler için, IŞİD’ler vazgeçilmezdir. Efendilerin yarattığı ve beslediği canavar ölür, korku, baskı, kontrol ve tahakkümün devam etmesi için hayaleti yaşatılır. Yetmediği koşullarda başka El-Kaide’ler, başka IŞİD’ler…

Hüseyin Civan

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 42. sayısında yayınlanmıştır.

 

The post IŞİD Öldü Hayaleti Dolaşıyor- Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/12/24/isid-oldu-hayaleti-dolasiyor-huseyin-civan/feed/ 0
Heyet Tahrir -eş Şam’dan El Kaide Tutuklamaları https://meydan1.org/2017/11/28/heyet-tahrir-es-samdan-el-kaide-tutuklamalari/ https://meydan1.org/2017/11/28/heyet-tahrir-es-samdan-el-kaide-tutuklamalari/#respond Tue, 28 Nov 2017 18:47:09 +0000 https://seninmedyan.org/?p=22142 Suriye’de İdlib’te yoğunluklu olarak varlık gösteren El Kaide kökenli cihatçı çete, “El Kaide bağlantılı” olduğu iddiasıyla 4 üst düzey ismi tutukladı. Tutuklanan kişilerin arasında, El Kaide’nin bölgedeki sorumlularından  Sami Ureydi ve Culeybib Ürdüni’nin de olduğu öğrenildi. Nusra Cephesi’nden Heyet Tahrir -eş Şam’a El Kaide’nin “dönüşüm yolculuğu” Suriye Savaşı’nda  El Kaide’nin Suriye seksiyonu olarak varlık gösteren […]

The post Heyet Tahrir -eş Şam’dan El Kaide Tutuklamaları appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Suriye’de İdlib’te yoğunluklu olarak varlık gösteren El Kaide kökenli cihatçı çete, “El Kaide bağlantılı” olduğu iddiasıyla 4 üst düzey ismi tutukladı. Tutuklanan kişilerin arasında, El Kaide’nin bölgedeki sorumlularından  Sami Ureydi ve Culeybib Ürdüni’nin de olduğu öğrenildi.

Nusra Cephesi’nden Heyet Tahrir -eş Şam’a El Kaide’nin “dönüşüm yolculuğu”

Suriye Savaşı’nda  El Kaide’nin Suriye seksiyonu olarak varlık gösteren ve Nisan 2013’te El Kaide çetesi lideri Eymen -ez Zevahiri’ye biat ettğini bildiren Nusra Cephesi, 2016 Temmuz sonunda El Kaide ile bağlarını “kopardığını” adını ise Şam’ın Fethi Cephesi olarak değiştirdiğini duyurmuştu. Bu karar, o dönem El Kaide tarafından da “anlayışla” karşılanmıştı. Nusra Cephesi’nin bu hamlesi, devletler tarafından terör örgütleri listesinde bulunan El Kaide ile var olan bağları nedeniyle İdlib başta olmak üzere olası operasyonlarda hedef olmama kaygısı şeklinde yorumlanmıştı.

El Kaide bağlantılı cihatçı terör çetesi son olarak bu yılın başlarında bir başka benzer hamlede bulunarak, ismini tekrar değiştirmişti. Heyet Tahrir -eş Şam adını alan çete, bu adla bazı cihatçı grupları bünyesine alan bir çatı örgüt kurulduğunu duyurmuştu.

The post Heyet Tahrir -eş Şam’dan El Kaide Tutuklamaları appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/28/heyet-tahrir-es-samdan-el-kaide-tutuklamalari/feed/ 0
Somali’de Yine Çifte Saldırı: En Az 25 Kişi Yaşamını Yitirdi https://meydan1.org/2017/10/29/somalide-yine-cifte-saldiri-en-az-25-kisi-yasamini-yitirdi/ https://meydan1.org/2017/10/29/somalide-yine-cifte-saldiri-en-az-25-kisi-yasamini-yitirdi/#respond Sun, 29 Oct 2017 07:31:12 +0000 https://seninmedyan.org/?p=19198 Geçtiğimiz günlerde 350’den fazla insanın yaşamını yitirdiği bombalı saldırılardan sonra Somali’nin Mogadişu kentinde yine El Kaide tarzı “çifte saldırı” gerçekleşti. Başkanlık binası ve parlamento yakınlarında meydana gelen intihar saldırılarında en az 25 kişinin yaşamını yitirdiği öğrenildi. Saldırıları cihatçı terör çetesi El Kaide bağlantılı Eş Şebab üstlendi. Çifte saldırı yöntemini El Kaide 11 Eylül 2001 ikiz […]

The post Somali’de Yine Çifte Saldırı: En Az 25 Kişi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Geçtiğimiz günlerde 350’den fazla insanın yaşamını yitirdiği bombalı saldırılardan sonra Somali’nin Mogadişu kentinde yine El Kaide tarzı “çifte saldırı” gerçekleşti. Başkanlık binası ve parlamento yakınlarında meydana gelen intihar saldırılarında en az 25 kişinin yaşamını yitirdiği öğrenildi. Saldırıları cihatçı terör çetesi El Kaide bağlantılı Eş Şebab üstlendi.

Çifte saldırı yöntemini El Kaide 11 Eylül 2001 ikiz kuleler katliamıyla belirginleştirmişti.

The post Somali’de Yine Çifte Saldırı: En Az 25 Kişi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/10/29/somalide-yine-cifte-saldiri-en-az-25-kisi-yasamini-yitirdi/feed/ 0
ABD’den TC’ye El Kaide Suçlaması https://meydan1.org/2017/07/29/abdden-tcye-el-kaide-suclamasi/ https://meydan1.org/2017/07/29/abdden-tcye-el-kaide-suclamasi/#respond Sat, 29 Jul 2017 09:30:42 +0000 https://seninmedyan.org/?p=11973 ABD’nin IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, Suriye’nin Türkiye sınırında bulunan İdlip bölgesindeki El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir -eş Şam çetesinin yarattığı tehdide dair Türkiye’yi suçlayan açıklamalar yaptı. Ortadoğu Enstitüsü’nün düzenlediği ‘Trump Yönetimi’nin Terörle Mücadele Politikasının Değerlendirmesi’ başlıklı panele konul olan McGurk, Türkiye’ye yönelik, İdlip’deki El Kaide varlığıyla ilgili şu ifadeleri kullandı: “İdlip bölgesi 11 […]

The post ABD’den TC’ye El Kaide Suçlaması appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

ABD’nin IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, Suriye’nin Türkiye sınırında bulunan İdlip bölgesindeki El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir -eş Şam çetesinin yarattığı tehdide dair Türkiye’yi suçlayan açıklamalar yaptı.

Ortadoğu Enstitüsü’nün düzenlediği ‘Trump Yönetimi’nin Terörle Mücadele Politikasının Değerlendirmesi’ başlıklı panele konul olan McGurk, Türkiye’ye yönelik, İdlip’deki El Kaide varlığıyla ilgili şu ifadeleri kullandı:

“İdlip bölgesi 11 Eylül saldırılarından bu yana El Kaide’nin en büyük barınma alanı haline geldi. Bu çok ciddi bir sorun, bir süredir devam eden bir sorun. Buradaki El Kaide varlığına çok odaklanmış durumdayız, İdlip’e giden El Kaide liderleri çoğu zaman oradan çıkamıyor. Ama şu soruyu sormamız gerekiyor? El Kaide lideri Eyman el Zevahiri’nin yardımcısı İdlip’e niçin ve nasıl gidebiliyor? Bu neden oluyor? Oraya nasıl ulaşabiliyorlar? Paraşütçü askerler değiller. Dolayısıyla, Amerika’nın bu konuyla başa çıkmak için Suriye’nin bazı bölgelerinde ne yaptığından söz etmeyeceğim, ama bazı ortaklarımızın on binlerce silah gönderme ve yabancı savaşçılar bu bölgeye girerken yüzlerini başka tarafa çevirme yaklaşımı en iyi yaklaşım olmayabilir ve El Kaide bundan çok yararlandı. Şu anda orası Türkiye sınırının yanı başında bir El Kaide barınma alanı. Dolayısıyla bu konuyu elbette Türkler’le çok yakından görüşeceğiz. Bazı IŞİD bölgelerinde sınırı nasıl kapattıysak ve kimsenin geçmemesini sağladıysak, bunu İdlip’de de yapmayı düşünebiliriz. Çünkü bu IŞİD’den farklı bir sorun ama büyük bir sorun ve terörle mücadele hedefinde çok odaklanmamız gereken bir mesele.”

McGurk, “İdlip’deki El Kaide varlığından Türkiye’yi mi suçluyorsunuz?” sorusuna ise, ABD olarak, çeşitli dönemlerde kendilerinin de aktif destek verdiği cihatçı terörizmi kast ederek; “…Bu  hepimiz için bir sorun. Bu sorunla mücadelede Türkiye’yle birlikte çok yakın çalışmalıyız” dedi.

Kaynak: Sputnik

The post ABD’den TC’ye El Kaide Suçlaması appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/07/29/abdden-tcye-el-kaide-suclamasi/feed/ 0
Eş- Şebab Mogadişu’da 18 Kişiyi Katletti https://meydan1.org/2017/06/15/es-sebab-mogadisuda-18-kisiyi-katletti/ https://meydan1.org/2017/06/15/es-sebab-mogadisuda-18-kisiyi-katletti/#respond Thu, 15 Jun 2017 10:44:08 +0000 https://seninmedyan.org/?p=9184 Cihatçı terör çetesi El- Kaide bağlantılı Eş-Şebab, Somali’nin Mogadişu kentinde iki ayrı restorana saldırdı. İlk saldırı, Somali’deki yabancıların sıklıkla gittiği Post Treats isimli restorana bomba yüklü araçla gerçekleştirildi. Daha sonra ise yakınlardaki Pizza House isimli bir başka restorana silahlı saldırı düzenlendi ve içeridekiler rehin alındı. Rehine krizi, Somali özel kuvvetlerinin gerçekleştirdiği operasyon sonrası ise katliama dönüştü […]

The post Eş- Şebab Mogadişu’da 18 Kişiyi Katletti appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Cihatçı terör çetesi El- Kaide bağlantılı Eş-Şebab, Somali’nin Mogadişu kentinde iki ayrı restorana saldırdı.

İlk saldırı, Somali’deki yabancıların sıklıkla gittiği Post Treats isimli restorana bomba yüklü araçla gerçekleştirildi.

Daha sonra ise yakınlardaki Pizza House isimli bir başka restorana silahlı saldırı düzenlendi ve içeridekiler rehin alındı. Rehine krizi, Somali özel kuvvetlerinin gerçekleştirdiği operasyon sonrası ise katliama dönüştü ve 18 kişi yaşamını yitirdi.

The post Eş- Şebab Mogadişu’da 18 Kişiyi Katletti appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/06/15/es-sebab-mogadisuda-18-kisiyi-katletti/feed/ 0
Cihatçı Terörizmin Fikir Babası Brzezinski Öldü https://meydan1.org/2017/05/28/cihatci-terorizmin-fikir-babasi-brzezinski-oldu/ https://meydan1.org/2017/05/28/cihatci-terorizmin-fikir-babasi-brzezinski-oldu/#respond Sun, 28 May 2017 09:08:24 +0000 https://seninmedyan.org/?p=7320 1980’li yıllar boyunca ve daha sonrasında uzun bir dönem ABD dış politikasının şekillenmesinde uzun yıllar önemli rol oynayan, özellikle Afganistan’da cihatçı çetelere açık ya da örtülü desteğin mimarlarından Zbigniew Brzezinski, 89 yaşında öldü. Afganistan ve çevre coğrafyaları üzerinden, “Sovyet işgaline karşı savaşan mücahitler” etiketiyle, El Kaide’nin ve Taliban’ın oluşmasında stratejik rol oynayan Brzezinski, ABD’nin o dönemdeki […]

The post Cihatçı Terörizmin Fikir Babası Brzezinski Öldü appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

1980’li yıllar boyunca ve daha sonrasında uzun bir dönem ABD dış politikasının şekillenmesinde uzun yıllar önemli rol oynayan, özellikle Afganistan’da cihatçı çetelere açık ya da örtülü desteğin mimarlarından Zbigniew Brzezinski, 89 yaşında öldü. Afganistan ve çevre coğrafyaları üzerinden, “Sovyet işgaline karşı savaşan mücahitler” etiketiyle, El Kaide’nin ve Taliban’ın oluşmasında stratejik rol oynayan Brzezinski, ABD’nin o dönemdeki başkanı Jimmy Carter’ın da ulusal güvenlik danışmanıydı.

Brzezinski, Fransız dergisi Le Nouvel Observateur’a verdiği bir röportajda, cihatçı terör çetelerinin desteklenmesi noktasında pişman olup olmadığı yönündeki bir soruya,  “Bu gizli operasyon, mükemmel bir fikirdi. Ruslar Afganistan’a sıkışıp kaldı. Bunun için pişman olmamı mı bekliyorsunuz? diye yanıt vermişti.

ABD’nin, Brzezinski’nin ideolojik hatlarını çizdiği bu strateji, ilerleyen yıllarda önce Afganistan ve Pakistan’da Taliban, Güney Asya’da Leşker-i Tayyibe, özellikle 11 Eylül saldırıları sonrası küresel anlamda El- Kaide, Irak işgali ve Suriye savaşı ile birlikte ise, IŞİD  gibi birçok cihatçı terör çetesinin doğmasını sağladı.

 

The post Cihatçı Terörizmin Fikir Babası Brzezinski Öldü appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/05/28/cihatci-terorizmin-fikir-babasi-brzezinski-oldu/feed/ 0
Suriye’de “Çatışmasızlık Bölgeleri” Yürürlüğe Girdi https://meydan1.org/2017/05/06/suriyede-catismasizlik-bolgeleri-yururluge-girdi/ https://meydan1.org/2017/05/06/suriyede-catismasizlik-bolgeleri-yururluge-girdi/#respond Sat, 06 May 2017 10:06:49 +0000 https://seninmedyan.org/?p=4600   Astana Görüşmelerini dördüncüsünde, üzerinde Rusya,İran ve Türkiye tarafından mutabakata varılan “çatışmasızlık bölgeleri” anlaşması gece yarısı itibarıyla yürürlüğe girdi.Çatışmasızlık bölgeleri, gerilimi azaltma bölgeleri, yeşil hat, güvenlik hatları gibi farklı terimlerle adlandırılan bölgeler üzerindeki mutabakatın 6 ay geçerli olacağı, garantör devletlerin (Rusya,İran ve Türkiye) gerekli görmesi halinde uzatılacağı belirtiliyor. Çatışmasızlık Bölgeleri Suriye’nin Neresinde? Çatışmasızlık bölgeleri olarak […]

The post Suriye’de “Çatışmasızlık Bölgeleri” Yürürlüğe Girdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 

Astana Görüşmelerini dördüncüsünde, üzerinde Rusya,İran ve Türkiye tarafından mutabakata varılan “çatışmasızlık bölgeleri” anlaşması gece yarısı itibarıyla yürürlüğe girdi.Çatışmasızlık bölgeleri, gerilimi azaltma bölgeleri, yeşil hat, güvenlik hatları gibi farklı terimlerle adlandırılan bölgeler üzerindeki mutabakatın 6 ay geçerli olacağı, garantör devletlerin (Rusya,İran ve Türkiye) gerekli görmesi halinde uzatılacağı belirtiliyor.

Çatışmasızlık Bölgeleri Suriye’nin Neresinde?

Çatışmasızlık bölgeleri olarak adlandırılan bölgeler Suriye’de savaşın şiddetli biçimde sürdüğü 4 farklı yerde belirlendi.Bu bölgelerin ilki, IŞİD dışındaki cihatçı çetelerin kontrolündeki İdlib. Birinci bölge Lazkiye,Halep ve Hama’nın da ikmal ve kesişim yolları üzerinde olduğu için bu kentlerin kırsal bölgelerini de kapsayabilecek.İkinci bölge daha güneyde Humus’un kuzeyi olarak belirlenirken,üçüncü bölge üzerinde, ise geçtiğimiz günlerde cihatçı çeteler arası çatışmalarla gündeme gelen Şam’ın doğusundaki Guta olarak anlaşmaya varıldı.Dördüncü çatışmasızlık bölgesinin ise ülkenin güneyinde İsrail-Ürdün sınırı kesişimindeki Dera ve Kuneytra’yı kapsaması kararlaştırıldı.Bu bölge son süreçte İsrail saldırıları tehdidi altında bulunuyordu.Yine bu bölgeyi kapsayan Ürdün sınırında ise İngiltere destekli “ılımlı” çetelerin Ürdün üzerinden Suriye’ye girme senaryoları geçtiğimiz ay içinde gündeme gelmişti.

Nasıl uygulanacak?

Uygulamanın başarılı olması halinde çoğaltılması düşünülen bu 4 bölgeyi garantör devletler koruyacak.Bu bölgeler üzerinde ABD öncülüğündeki koalisyon dahil uçuşa izin verilmeyecek.Anlaşmanın nasıl hayata geçirileceğine dair basına açıklamada bulunan Rusya Genelkurmay Başkan Yardımcısı Sergey Rudskoy, hem kontrol ve gözlem noktalarının işleyişinin hem de güvenlik alanlarının yönetiminin, garantör ülkeler Türkiye, Rusya ve İran’dan ekipler ve oluşumlarca yürütüleceğini belirtti.

“Çatışmasızlık Bölgelerine” Farklı Tepkiler

ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı uluslararası koalisyon , Suriye’de oluşturulan çatışmasızlık-gerilimi azaltma bölgeleriyle ilgili yorum yapmaktan kaçındı. Koalisyonun sözcüsü John Dorrian, “Gerilimi azaltmanın ne anlama gelebileceği ayrıntılarına girmeyeceğim” dedi. ABD’li diğer askeri yetkililer de operasyonlarının ülkenin doğu ve kuzeydoğusunda IŞİD’e karşı yoğunlaştığını belirterek “çatışmasızlık bölgeleri” uygulamasıyla Suriye Savaşı’nın ABD  ve Rusya nüfuz alanları olarak bölündüğüne fiilen onay verdi.

El Kaide türevi çeteler ve IŞİD ile diğer cihatçı gruplar arasında ayrışma yaratmayı hedefleyen “çatışmasızlık bölgeleri” anlaşmasını,Türkiye destekli Ahrar uş-Şam ve Suud destekli Ceyş ül-İslam’ın da aralarında olduğu 7 cihatçı çete ise ortak bir açıklama ile reddetti.Açıklamada garantör devletlerden İran’a yönelik sert tepki vardı.

“Çatışmasızlık bölgeleri” anlaşmasına bir tepki de PYD’den geldi.

PYD Sözcüsü İbrahim İbrahim, anlaşmayla birlikte Suriye’nin mezhepsel olarak bölünmenin planlandığını söyledi.

Çatışmasızlık bölgelerinin” Kürtlerin fiili kontrolündeki bölgeler için  tehdit oluşturduğunu söyleyen İbrahim, planı uygulayan devletlerin “haddini aştığını”  dile getirdi.

YPJ Sözcüsü Nesrin Abdullah ise,TSK  saldırılarının sürdüğü Türkiye-Suriye sınırında uçuşa yasak bölge istediklerini belirtti.

 

The post Suriye’de “Çatışmasızlık Bölgeleri” Yürürlüğe Girdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/05/06/suriyede-catismasizlik-bolgeleri-yururluge-girdi/feed/ 0
Otoriter Kapitalizm – Hüseyin Civan https://meydan1.org/2017/05/02/otoriter-kapitalizm-huseyin-civan-2/ https://meydan1.org/2017/05/02/otoriter-kapitalizm-huseyin-civan-2/#respond Tue, 02 May 2017 10:25:08 +0000 https://test.meydan.org/2017/05/02/otoriter-kapitalizm-huseyin-civan-2/ Terörokrasinin ekonomik işleyişini anlamak, kapitalizmin bugün içerisine girdiği sıkıntıyı anlamak için önemlidir. Kapitalist işleyiş, farklı dönemlerde dayanak noktalarını değiştirirken; yeni süreçte otoriter bir temelin üzerinde kendini belirginleştiriyor. Devlet Müdahalesine Karşı Kapitalizm 1929 Ekonomik Krizi nasıl ki John Maynard Keynes’i dönemin en önemli ekonomisti yaptıysa, 1970’li yıllarda başlayan ekonomik kriz de Friedrich Hayek’i ön plana çıkarttı. […]

The post Otoriter Kapitalizm – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Terörokrasinin ekonomik işleyişini anlamak, kapitalizmin bugün içerisine girdiği sıkıntıyı anlamak için önemlidir. Kapitalist işleyiş, farklı dönemlerde dayanak noktalarını değiştirirken; yeni süreçte otoriter bir temelin üzerinde kendini belirginleştiriyor.

Devlet Müdahalesine Karşı Kapitalizm

1929 Ekonomik Krizi nasıl ki John Maynard Keynes’i dönemin en önemli ekonomisti yaptıysa, 1970’li yıllarda başlayan ekonomik kriz de Friedrich Hayek’i ön plana çıkarttı. Devlet müdahalesi ve merkezi planlamanın popüler olduğu bir dönemde, bu tarz müdahalelerin ve planlamanın, piyasanın “kendiliğinden doğan düzeni”ne karşı geldiği için başarısızlığa mahkûm olacağını savundu. Hükümetlerin ekonomi planlarının dayatma ve baskı getireceğini düşünen Hayek, hükümetlerin mümkün olduğu durumlarda yalnızca piyasanın kendiliğinden olan düzenini muhafaza etmek için harekete geçmesi gerektiğinin altını çiziyordu.

1962 yılında yazdığı Özgürlüğün Anayasası adlı kitabında, özel mülkiyet ve sözleşmelerin yasal olarak dokunulmazlığına, devlet de dâhil olmak üzere tüm tarafların bağlayıcı kuralları yerine getirmesi gerektiğini vurgular. Ve devletlerin ihtiyaç dâhilinde hukukun üstünlüğünü tehlikeye sokan kolektivist güçlere karşı müdahalede bulunabileceğini söyler.

Hayek’in görüşleri, özellikle 1970’lerden sonra birçok ekonomist tarafından kullanışlı görüldü. Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle beraber, dünya çapında yaygınlık kazandı. İngiltere İşçi Partisi -ki Hayek’in Özgürlük Yolu kitabının doğrudan hedefidir- bile Hayekçi fikirlerin uygulanabilir olduğundan bahsediyordu.

2008’deki küresel finans sisteminin çöküşü ve bunu takiben batan bankaları kurtarma operasyonları “devlet müdahalesi”ni yeniden gündeme getirmişti. Hayek’in fikirleri yeniden, banka kurtarma fonlarına karşı çıkan ekonomistler tarafından dillendiriliyordu. Bunu dillendirenlerin başında Serbest Bankacılık Okulu geliyordu. Okul, temel olarak Hayek’in 1976 tarihli, Paranın Ulussuzlaştırılması adlı makalesinden yola çıkıyordu.

Devlet Müdahalesini Savunan Kapitalizm

2000’li yıllara kadar devam eden küresel ekonomik işleyiş, Hayek’in 1976’daki öngörüsünü neredeyse gerçekleştirmek üzereydi. Paranın ulussuzlaşması tabiri, her ne kadar paranın kazandığı küresel niteliği anlatır olsa da, iddia aslında özünde ulus-devlet kavramının yeni küresel kapitalist düzen içerisinde erimesi anlamına da geliyordu. Böylelikle piyasaya müdahale edebilecek -özellikle de küresel ekonomiyi dengeleyici, devletler üstü kuruluşlar varken- bir devlet mekanizması uzun bir süreçte ortadan kalkacak gibi görülüyordu.

Ancak, küresel kapitalist bakış açısının (belki klasik kapitalist düşüncenin de) göz önünde bulundurmadığı birkaç durum, kapitalizmin varoluşuyla ilgilidir.

Aslında Hayek’in “özgürlüğün anayasasını” yazdığı kitabında bahsettiği gibi, “istisnai durumlar” dâhilinde kapitalist işleyişin varlığını tehlikeye sokan güçlere karşı “devlet müdahalesi” talep eden mantık, tam da kapitalizmin özünde yatar. Kapitalist işleyişin “özgür irade”ye dayanan sözleşme mantığı (patron-işçi arasındaki sözleşme), özünde tabi ki bir dayatmadır. Ancak bu dayatma sadece ekonomik bir zorunlulukla açıklanamaz. Devlet, bu işleyişin garantörüdür. Devletin zor kullanma gücünün garantörlüğü dışında “özgür sözleşme” düşünülemez. Devletin zor kullanma gücü, sadece korkutucu ve caydırıcı özelliğiyle açıklanmaz, aynı zamanda “meşruluğuyla” açıklanır. Devlet nasıl ki tek meşru güç kullanma tekeline sahip mekanizmadır, kapitalizm de bu meşruluktan yararlanmak ister/zorundadır. Devletin bu meşruluğu, her ne kadar muğlak ve toplumsal sözleşme hikayeleriyle temellendirilmeye çalışılmasına rağmen aslında toplum üzerindeki en büyük baskı ve şiddet mekanizması olsa da; kapitalizm için bu tarz meşruluk bile işleyiş için kullanışlıdır. Ona, yeri geldiğinde devletin bu meşruluğunu sorgulama, yeri geldiğinde bu meşruluğu kullanma esnekliği verir.

Kapitalizmin varoluşuyla ilgili bir başka devlet zorunluluğu, merkeziyet meselesiyle ilgilidir. Sermaye, mantığı gereği merkezileşme eğilimindedir. Siyasi, toplumsal ya da ekonomik iktidarın merkezileştiği organizasyon olarak devletle bu merkezileşmenin çarpışması ya da kesişmesi kaçınılmazdır. Küreselleşme olgusuyla beraber, yerelleşen ve küreselleşen yani merkezileşmeden uzak sermaye hareketliliği çok dillendirilmiştir. Ancak küresel kapitalizm, sermayenin küresel çapta, ihtiyaç olan kesimlere dağıtılması değildir. Belli ekonomik işleyişlerin (üretimin ucuz hammadde ve ucuz işgücü ile gerçekleşebileceği yerler, farklı pazarlar…) dünya üzerindeki farklı alanlara yayılması, kapitalizmin merkezi varlığından bir şey kaybettirmemiş aksine merkezi varlığının hâkimiyet alanının gelişmesine olanak vermiştir.

11 Eylül’ün Bir Gün Öncesi

“Sadece bir kriz, gerçek değişim yaratır.” diyor Milton Friedman, serbest piyasaya ve hiçbir şeye karışmayan minimal devlet mekanizmasına olan inancıyla. Ancak bu tarz bir krizin de, devlet eliyle yaratılabilme potansiyelini belki gözden kaçırıyor ünlü ekonomist.

11 Eylül 2001, devletin rolünün her alanda kendini yoğun bir şekilde hissettirdiği bir dönemin başlangıcıydı. 2001’de New York’ta gerçekleşen saldırıların ilk etkisi korku, panik ve endişeydi. Ekonomik olarak önemli pozisyonda bulunan bir ticaret merkezi vurulmuştu. Siyasetin merkezi Beyaz Saray hedef alınmıştı, saldırı başarısız olmuştu. Küresel istihbaratın merkezi, Pentagon vurulmuştu.

İlk etkinin sona ermesi beraberinde senaryoları getirdi. “El-Kaide’nin ustaca planlayıp gerçekleştirdiği saldırı senaryosu” temel kabul gören senaryoydu. Bunun ışığında, ABD Afganistan-Irak-Suriye harekâtlarını başlatmış oldu. “War on Terrorism/Terörizme Karşı Savaş” hem dış hem de iç politika haline geldi.

Temel kabul gören senaryo dışında başka senaryolar da mevcuttu. ABD’nin kendi kendini vurması; bir petrol ailesinin savaş fırsatçılığını kara dönüştürmek için ABD’yi savaşa sokması gibi. Bu senaryoların ortaya çıkması şaşırtıcı değildi, çünkü ABD’de yaşayanlar Tonkin Körfezi Olayı, Vietnam Savaşı, Kore Savaşı gibi bir dizi gerçek olmayan saldırıların ardından savaşa girildiğine tanıklık etmişlerdi. Hatta bunun için bir terminoloji bile oluşmuştu; false flag operations (sahte bayrak operasyonları).

Ancak bu senaryoları, özellikle de 11 Eylül’ün sahte bir saldırı olduğunu kanıtlamak oldukça zor. Özellikle de haberleri servis eden medya şirketleri, petrol şirketleri ve finans şirketleri arasındaki ilişkiyi düşündüğümüzde.

Yine de, saldırıların gerçekleşmesinin hemen ardından konuşulan önemli bir olayı hatırlamak önemlidir. 10 Eylül 2001’de Bush hükümeti Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Pentagon’da “eve yakın düşmanlara”, Pentagon bürokrasisine savaş ilan eden konuşmasını yapmıştı. Çünkü ortada 2.3 trilyon dolarlık bir bütçe açığı vardı ve bundan Savunma Bakanlığı sorumluydu. Rumsfeld, buna benzer bir sıkıntıyla bir daha karşılaşılmayacağını, sorumlularının hesap vereceğini vurgulayan bir ajitasyon çekmişti. Aslında büyük bir skandal ortaya çıkmıştı. Belki de ilk kez bu kadar büyük meblağda bir para kaybı halka açık bir şekilde konuşulmuştu. Ertesi gün 11 Eylül!

Rumsfeld, aynı meseleden (ve ABD’nin askeri taşeronluğunu üstlenen DynCorp’un Sek Ticareti suçundan) 2005 yılında sorgulanmıştı. 2.3 trilyon dolar açığın arkasından yapılan bütçe dengesizliklerine de cevap veremiyordu. Bu durumun açığa çıkmasındaki en büyük etmenlerden biri, Pentagon’un para transferlerinin takibinin yapılamamasıydı. ABD hükümetinin 1947-49 yılları arasında imzaladığı güvenlik ve CIA anlaşmaları, istihbarat teşkilatları topluluğunun herhangi başka devlet birimine haber vermeden para çekebilmesinin önünü açıyordu. Yani Rumsfeld’in veremediği hesabın temeli birkaç on yıl önce atılmıştı.

11 Eylül Saldırıları, büyük bir skandalın açığa çıkmasını engellemişti.

Terörokrasinin Ekonomisi

Rumsfeld’in veremediği hesap, güvenlik başlığı altında devlet ve kapitalizmin bu iç içe geçmişliğiydi. 11 Eylül’de güvenlik nedeniyle artan “devlet rolü”, daha sonra 2008’de yaşanan küresel finans krizinde de batan finans şirketlerini kurtarırken kendini göstermişti. Kamu-özel iştirakları, bu tarihten sonra artmaya başladı. Ekonomik büyümenin yavaş, işsizliğin fazla olduğu bir durumda, devlet şirketlere garantör oldu. Atılan her ekonomik adım, devlet teşvikiyle gerçekleşti.

11 Eylül’ün yarattığı ortamda, kendisine fırsat gören özel ordu ve güvenlik şirketleri “içerde ve dışarıda terörizmle savaşırken” ve sermayelerini arttırırken, finans şirketleri devlet güvencesiyle büyümeye devam etti. Bütün bunlara (yani kapitalist krizden iflas eden şirketlerin vergiler dolayımıyla halktan çıkarılıyor oluşuna, bakanlık merkezli yolsuzluklara vb.) haklı olarak tepki verenler, bugün de devlet şiddetiyle bastırılmaya devam ediyor. Finans krizinden bugüne, ABD’deki toplumsal hareketlere yönelik devletin şiddet kullanma oranı her geçen gün artıyor. Ekonomik ve toplumsal baskıyı merkeze alan politikalarla şekillendirilmeye çalışan halk, savaş-terör-kapitalist kriz üçgeninde sıkıştırılmaya devam ediyor.

Anlatılanlar bize de tanıdık geliyor, değil mi? İşte kapitalizmin küresel etkisi bu olsa gerek.

Suriye Savaşı ve ardından OHAL’le beraber, otoriterleşen devlet mekanizması, içerisine girdiği ekonomik krizden çıkma yollarını, birebir aynı şekilde “teröre karşı savaş” söylemleriyle, kapitalizmin vahşi dönemindeki uygulamalara geri dönerek bulmaya çalışıyor. Sadece içerisinde bulunduğumuz coğrafyada değil, kapitalist işleyişin devam ettiği her yerde…

Bilginin ve teknolojinin yaygınlaştığı, ulus-devletlerin sınırlarının sermayenin dolaşımında eridiği, ekonomik birlikteliklerin önem kazandığı, fırsat eşitliğinin herkes için olduğu bir kapitalizm rüyası, kapitalistler için bile sona erdi. Yeni otoriter dönemde, yaratılan adaletsizliklerin yol açacağı toplumsal reaksiyonlarla, içinde bulunulan krizlerle baş etmenin kapitalistler için tek yöntemi var; terörokratik devlet.

Hüseyin Civan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 38. sayısında yayınlanmıştır.

 

The post Otoriter Kapitalizm – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/05/02/otoriter-kapitalizm-huseyin-civan-2/feed/ 0
Sınırlı Saldırı Sınırsız Savaş – Emrah Tekin https://meydan1.org/2017/04/13/sinirli-saldiri-sinirsiz-savas-emrah-tekin-2/ https://meydan1.org/2017/04/13/sinirli-saldiri-sinirsiz-savas-emrah-tekin-2/#respond Thu, 13 Apr 2017 15:30:37 +0000 https://test.meydan.org/2017/04/13/sinirli-saldiri-sinirsiz-savas-emrah-tekin-2/ Suriye’nin İdlib saldırısından görüntüler, ABD’nin “kırmızı çizgim” dediği kimyasal silah kullanımına işaretti. Can çekişen ve cansız bedenler, korunmasız kıyafetlerle yardım etmeye çalışan “yardım gönüllüleri”, saldırının dehşetinin yanında başka sorular getirdi akıllara. İdlib’deki sorular, bazı El-Kaide liderlerinin “Beyaz Mücahitler” dediği ve batılı devletlerce fonlanan Beyaz Miğferler’in görüntüleriyle bitmiyordu. Halep’in cihatçılardan alınmasıyla Hama, Humus, Şam hattında güçlenen, […]

The post Sınırlı Saldırı Sınırsız Savaş – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Suriye’nin İdlib saldırısından görüntüler, ABD’nin “kırmızı çizgim” dediği kimyasal silah kullanımına işaretti. Can çekişen ve cansız bedenler, korunmasız kıyafetlerle yardım etmeye çalışan “yardım gönüllüleri”, saldırının dehşetinin yanında başka sorular getirdi akıllara.

İdlib’deki sorular, bazı El-Kaide liderlerinin “Beyaz Mücahitler” dediği ve batılı devletlerce fonlanan Beyaz Miğferler’in görüntüleriyle bitmiyordu. Halep’in cihatçılardan alınmasıyla Hama, Humus, Şam hattında güçlenen, yönünü İdlib’e çevirmesi beklenen Rejim’in kimyasal saldırısı mantık sınırlarını zorluyor. Saldırıdan hemen önce ABD’nin, “Suriye’nin geleceğine Suriyeliler karar verir” açıklaması, İdlib sonrası Trump’ın “Görüntüleri görünce fikrimi değiştirdim” sözlerine evrildi; Rejim’in “meşruiyetini” tekrar sorgulanır hale getirdi. Astana’yla Suriye’de “barışın ve ateşkesin garantörü” izlenimi veren Rusya açısından da bu saldırının izahı zor.

Saldırısı sonrası Rejim’e yönelik itidalli söylemini bırakan ABD, “müdahale seçeneği masada” açıklamasının akabinde, Şayrat Üssü’ne saldırdı.

Savaşın dengelerini değiştirme potansiyelindeki saldırı, Trump’ın Çin Devlet Başkanı Xi’yle görüşmesine denk getirilmesinin yanında, iç politika için de mesajlar barındırıyordu. Dış politika vaatleri arasında “müdahalecilikten kaçınma” olan Trump, müdahalecilik yanlısı “kurucu düzen” unsurlarınca eleştiriliyordu. Saldırı yine seçimler öncesi dilendirilen Rusya ile iş birliği iddialarına da yanıt niteliğindeydi. Ancak bu güç gösterisi, ABD’de “Ortadoğu macerası” yerine Çin ile ticaret savaşı beklentisindeki farklı sermaye çevrelerince hoş karşılanmayacaktır.

Şayrat saldırısı, ABD’nin canlandırmaya çabaladığı Sünni İttifak üzerinden, İran’ın gücünü sınırlandırma amacı da taşıyor. 23 Mart’ta IŞİD Karşıtı Koalisyon toplantısı olarak duyurulan buluşma, İran’a karşı Sünni İttifakı toparlama hedefindeydi. Bu süreçte Suudi Arabistan’la yapılan görüşmeler sonrasında Ürdün’deki Arap Birliği toplantısında yapılan “İran’ın bölgede gelişen nüfuzuna karşı şiddetle karşı koyma” açıklamaları, bu amaç için somut adımlardı. ABD’nin, İsrail’in müttefiki olan Sünni devletlerle bölgede kurmak istediği İran karşıtı denklemi, “İsrail dengesini” gözeterek kurduğu açık.

Saldırıya ilk tepkiyi, Suudi Arabistan ve İsrail’le birlikte TC verdi. Astana’da Rusya ve İran ile birlikte Suriye’nin toprak bütünlüğüne garantör olan TC, Şayrat sonrası “fabrika ayarları”na döndü. “Esad gitmeli, saldırılar sürmeli” açıklamasıyla, İran üzerinden Trump’la yakınlaşma pahasına, Rusya ile pamuk ipliğine bağlı ilişkilerini tehlikeye attı.

İran’ı sınırlandırmaya dönük güç gösterisi olan Şayrat saldırısı, ABD’nin belirlediği sınırı aştığında, Rusya ile Kırım, Ukrayna gibi çatışma alanlarına sıçrama potansiyeli taşıyor; ancak bu ve benzeri saldırıların süreklileşmesi beklenmiyor.

Şayrat sonrası Trump, iç politikasında geçici de olsa rahatlayacaktır. Benzer durumda, İran’ın sınırlandırılmasıyla İsrail ve Sünni İttifak güçlenecektir..

Kağıt üzerinde de olsa önceliği “cihatçı terörizmle mücadele” olan devletler, benzeri saldırılarını sürdürürse, “önceliklerini” Şayrat gibi güç gösterilerine değişebilir. Bu da, devletlerin politikalarıyla varlık bulan cihatçı terörizmin, Suriye Savaşı’nda varlığını sürdürmesine sebep olur.

Emrah Tekin

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 38. sayısında yayınlanmıştır.

 

The post Sınırlı Saldırı Sınırsız Savaş – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/04/13/sinirli-saldiri-sinirsiz-savas-emrah-tekin-2/feed/ 0
“Ortadoğu’da Devletler Rant Halklar Özgürlük İstiyor” – İlyas Seyrek https://meydan1.org/2015/11/03/ortadoguda-devletler-rant-halklar-ozgurluk-istiyor-ilyas-seyrek/ https://meydan1.org/2015/11/03/ortadoguda-devletler-rant-halklar-ozgurluk-istiyor-ilyas-seyrek/#respond Tue, 03 Nov 2015 18:31:40 +0000 https://test.meydan.org/2015/11/03/ortadoguda-devletler-rant-halklar-ozgurluk-istiyor-ilyas-seyrek/ Ortadoğu, yıllardır devletlerin siyasi ve ekonomik açıdan çıkarlarını koruyup hakimiyetlerini güçlendirmek için savaştıkları bir coğrafya. Barındırdığı enerji potansiyeli ve jeopolitik konumu nedeniyle her dönem devletlerin ilgisine “mazhar olan” Ortadoğu’da sıklıkla değişen dengelerle birlikte, çok bilinmeyenli denklemler oluşabiliyor. Devletlerin enerji politikalarından askeri ve siyasi stratejik üstünlük hesaplarına, yerel güçlerin bölgede yürüttükleri politikalara kadar pek çok farklı […]

The post “Ortadoğu’da Devletler Rant Halklar Özgürlük İstiyor” – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi - Ortadoğu'da Devletler Rant  Halklar Özgürlük İstiyor - İlyas Seyrek

Ortadoğu, yıllardır devletlerin siyasi ve ekonomik açıdan çıkarlarını koruyup hakimiyetlerini güçlendirmek için savaştıkları bir coğrafya. Barındırdığı enerji potansiyeli ve jeopolitik konumu nedeniyle her dönem devletlerin ilgisine “mazhar olan” Ortadoğu’da sıklıkla değişen dengelerle birlikte, çok bilinmeyenli denklemler oluşabiliyor.

Devletlerin enerji politikalarından askeri ve siyasi stratejik üstünlük hesaplarına, yerel güçlerin bölgede yürüttükleri politikalara kadar pek çok farklı faktörün etken olduğu Ortadoğu siyaseti, yine çetin ve çetrefilli bir süreçten geçiyorsa da, bu kez var olan etkenlerin hepsi bölge üzerinde etkili olmak isteyen devletlerin hamlelerini büyük oranda değiştiriyor.

Politikalar Değişiyor

Petrol ve doğalgaz gibi enerjiler ekseninde oluşan ekonomik politikalar; Başur Kürdistan, Suriye, Irak, İran gibi yerel enerji sahiplerinin uluslararası güçlerle oluşturacağı siyasetle doğrudan ilişkili. Ayrıca Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz gibi enerjilerin paylaşımı ve ticareti için Ortadoğu coğrafyasına verilen önem artıyor.

Ekonomik üstünlüğün yanı sıra Ortadoğu siyaseti üzerinde kurulmak istenen askeri ve politik hakimiyet, küresel güçlerin birbirine üstünlük yarışında önemli bir alanı oluşturuyor.

Devletlerin bu bölgede çıkarları uğruna yarattıkları veya destekledikleri çatışma ortamı, şimdilerde aynı bölgede kendi politikalarına zarar veriyor. Bu noktada 2011’den bu yana Suriye’de başlayan savaşta muhalif gruplara destek veren başta ABD olmak üzere AB ve müttefikleri, gerek gönderdikleri silahların cihatçı örgütlerin eline geçmesi, gerekse Esad’a karşı savaşan örgütlerin başarısızlığı nedeniyle politikalarında değişikliğe gitmek zorunda kaldı.

ABD ve müttefiklerinin Esad’a karşı savaşta başarısızlığa uğraması, Batı ile girişilen siyasi ve ekonomik üstünlük mücadelesi kapsamında Rusya için büyük bir fırsat oluşturdu. Rusya da Suriye Devleti’nin “davetiyle” bir meşruluk kazandığı iddiasıyla bölgede askeri güçleri ve silahlarıyla varlık göstermeye başladı.

Tüm bu gelişmeler, IŞİD’e karşı savaş ve PYD ile zorunlu olarak yakınlaşma durumu devletlerin yeni Ortadoğu denkleminde yürüteceği politikaları ortaya koydu. Bölge üzerindeki politikalarında adeta iflas eden devletler, oluşan yeni dengelerle birlikte politikalarını değiştiriyor.

Ortadoğu’daki Aktörler ve Hamleleri

Ortadoğu’daki siyasete, coğrafi yakınlığının bulunmasının yanı sıra, tarihsel bağlama vurgu yaparak kendisini bölgenin hamisi ilan etmesiyle aktif olarak dahil olan TC, yeni süreçte politikalarını değiştirmek zorunda kalan devletlerden biri.

TC 2011’de Suriye’de başlayan savaşla birlikte bölgede giriştiği aktif role rağmen, gelişen durumlardaki öngörüsüzlüğüyle oyun dışı kaldı. 2010 Aralık ayında Tunus’ta başlayarak Libya ve Mısır’ı içine alan ve Suriye’ye dayanan bir “hilal” çizen Arap isyanlarında ise “İhvancılık” üzerinden bölgenin “büyük abisi” olmaya soyundu. Ancak 2013 Temmuzunda Mısır’da gerçekleşen darbe ile İhvancıların iktidardan düşürülmesi, dahası bu darbeyi ABD, Suudi Arabistan gibi ülkelerin desteklemesi ile bu politikanın iflas belirtileri de ortaya çıkmaya başladı. Mısır başta olmak üzere çevre ülkelerde “illegal” konuma düşen İhvancılar ise, Suriye’deki savaşa selefi örgütler saflarında cihatçı olarak katıldı. Böylece TC’nin Suriye’de İhvancılığa desteği, bölgede zamanla belirginleşen ve küresel devletlerin destek vermeye çekindiği selefi-cihatçı örgütlere desteğe dönüştü.

İç siyasette ise özellikle 7 Haziran sonrası Kürtlere yönelik başlattığı savaşı Rojava’da PYD-YPG üzerinden dış siyasette de uygulaması, kendisini büyük bir yalnızlığa itti. Ayrıca Esad’a karşı savaşan muhalif gruplara verdiği koşulsuz destek, IŞİD’le olan ilişkisi ve kuşkusuz bu nedenlerden dolayı IŞİD’e karşı politikasını isteksizce değiştirmesi, onu Ortadoğu’da istenmeyen aktör durumuna getirdi. TC Cumhurbaşkanı da şüphesiz TC’nin yaşadığı yalnızlığın farkında olacak ki, bu durumu kurtarma çabası olarak Moskova dönüşü “Esed’li geçiş gibi bir şey olabilir” cümlesini kurma zorunluluğunda kaldı.

Ortadoğu’ya yönelik politikalarıyla bölgede varlığını ağırlıklı olarak hissettiren ABD; Suriye’de desteklediği “ılımlı” muhalif grupların başarısızlığı, bu grupların cihatçı Selefi örgütlerle ilişkisi, yine Esad’a karşı TC ile birlikte oluşturulan “eğit-donat”ın başarısızlığı ile bu gruplara verilen silahların El-Kaide bağlantılı An-Nusra’nın eline geçmesi nedenleriyle bölgedeki siyasi ağırlığını korumak için politikalarını değiştirmek zorunda kaldı. Bu zorunlulukla birlikte ABD, bölgede aktif olarak IŞİD’le mücadele eden ve bu nedenle bir denge unsuru olan YPG’yi destekleme hamlesini yaptı. Bununla beraber, Rakka ve Cerablus’un IŞİD’den geri alınması için askeri ve politik adımlar atmaya başladı. Eylül ayı sonlarında çoğunluğu YPG’lilerden ve Arap aşiretlerinden oluşan, IŞİD’e karşı birlikte savaşan askeri güce silah yardımında bulundu. Yine bu askeri güçlere cephe gerisi-lojistik yardımı sağlayacak olan Başur Kürdistanı’ndaki Barzani yönetimi ise bu desteği kuşkusuz iç siyasette yaşadığı ekonomik ve siyasi krizlerin üstesinden gelebilmek için sağlıyordu.

ABD’nin bölgede başarısız olan politikalarının ardından Rusya, ekonomik ve siyasi çıkarları ve de ABD’ye üstünlük kurma amaçlarıyla bölgeye yönelik bir atağa geçti. Spesifik olarak ise Suriye’de var olan, içlerinde Çeçenlerin de bulunduğu cihatçı örgütlerden duyduğu rahatsızlık ve Suriye’deki çıkarları doğrultusunda bölgeye askeri güçlerini sevk etti, cihatçı örgütleri ve IŞİD mevzilerini bombalamaya başladı. Bu bombalamalar sırasında Rus uçaklarının TC hava sahasını ihlal etmesi; TC devletinin dönemsel ve bölgesel koşulları ve Rusya’ya olan enerji bağımlılığı düşünüldüğünde iki devlet arasında şimdilik büyük bir kriz oluşturmadı. Rusya’nın coğrafyadaki bir diğer önemli hamlesi ise, ABD’nin, İncirlik Üssü üzerinden bölgeyi kontrol etmesine karşı olarak Suriye’de Lazkiye’de bir hava üssü oluşturmasıydı. Ayrıca, ABD’nin yeni oluşan dengeler gereği YPG’yi desteklemesiyle ilgili olarak Rusya da YPG’nin bölgedeki mücadelesine destek sunacağını açıkladı.

ABD’nin bölgede varlığını sürdürmedeki en önemli nedenlerinden, Rusya’nın da önem atfettiği IŞİD’e karşı savaş ve YPG’ye bu noktada sunulan destek bu iki devletin bölgede görünürdeki varlık nedeni olarak ortaya çıkıyor. Fakat Rusya’nın bölgede ABD tarafından desteklenen “ılımlı” muhalif gruplar dahil olmak üzere Esad karşıtı bütün gruplara yaptığı hava saldırıları; “ılımlı” muhalifleri destekleyen ABD, TC ve bazı batılı devletlerce kınandı.

ABD ve Rusya gibi küresel güçlerin bölgede giriştiği çıkar savaşları kuşkusuz iki devletle sınırlı değil. Yapılan nükleer anlaşmayla Batı ile buzları eriten İran, bölgede güçlü bir statü kazanabilmek amacıyla aktif bir rol üstlenme adına IŞİD’e karşı Hizbullah’a desteğini arttırıyor. Uluslararası siyasetin yapıldığı bir alana dönüşen Ortadoğu’da aynı siyasi ve ekonomik amaçlarla Çin göndereceğini vaad ettiği savaş gemileriyle, Suudi Arabistan da cihatçı örgütlere sunduğu yardımla aktif rol oynamaya çalışıyor. Ayrıca “Arap Baharı” ve darbe sonrası iç ve dış siyasetinde tekrar tekrar değişimler yaşayan Mısır da iç siyasetinde ve bölgede iyileşme ve güçlenme arayışında. Bu nedenle Ortadoğu’da meydana gelen yeni gelişmeler ve bu gelişmeler doğrultusunda oluşturulan yeni politikalarla yakından ilişkili olarak Fransa’dan 5,2 milyar avro tutarında 24 savaş uçağı ve bir fırkateyn alımı için anlaşma yaptı. Fransa, Mısır’ın dışında Kuveyt ile 1,5 milyar avroluk, Katar’la ise 6,3 milyar avroluk silah anlaşması yapmıştı.

Gözardı Edilemez Bir Denge Unsuru Olarak YPG

Bölgeye çıkar ve hakimiyet kurma amaçlarıyla müdahil olan tüm bu devletlerin haricinde, ancak bu devletlerin göz önünde bulundurma durumunda kaldığı, en önemli dinamik ise kuşkusuz yıllardır devletsiz özgür bir yaşamı kurma amacıyla mücadele veren Kürt halkının özgürlük mücadelesidir.

YPG, IŞİD’e karşı verdiği özgürlük ve yaşam mücadelesinde kazandığı zaferlerle bölgeye gelen küresel devletlere kendisini siyasi bir özne olarak kabul ettirdi. Ayrıca bölgede IŞİD’e karşı savaşan Arap gruplarıyla oluşturulan “Demokratik Suriye Güçleri” adlı birlikle beraber IŞİD’in elinde bulunan Rakka ve Cerablus’un alınması için ortak bir harekata hazırlanılıyor. Bu nedenlerle de devletler Ortadoğu’da var olan siyasette güçlü olabilmek için YPG ile ilişkileri iyi tutmak, stratejik anlamda birbirlerine karşı önemli bir koz oluşturmak istiyor.

Devletler siyasi ve ekonomik kazanç doğrultusunda Ortadoğu’da hamleler yapıp yaşamı tehdit eden politikalar üretseler de, halklar tüm bu politikalara karşı direniyor. Bölgede ve tüm coğrafyalardaki ezilen halklar, Rojava ve Filistin’de olduğu gibi kararlılıkla, özgürlük ve yaşam için mücadele ederek direnişi sürdürecektir.

İlyas Seyrek

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 29. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Ortadoğu’da Devletler Rant Halklar Özgürlük İstiyor” – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/11/03/ortadoguda-devletler-rant-halklar-ozgurluk-istiyor-ilyas-seyrek/feed/ 0
“IŞiD’i Yok Etmek Rojava’yı Savunmakla Başlar” – İbrahim İbrahim* https://meydan1.org/2015/04/17/isidi-yok-etmek-rojavayi-savunmakla-baslar-ibrahim-ibrahim/ https://meydan1.org/2015/04/17/isidi-yok-etmek-rojavayi-savunmakla-baslar-ibrahim-ibrahim/#respond Fri, 17 Apr 2015 20:36:45 +0000 https://test.meydan.org/2015/04/17/isidi-yok-etmek-rojavayi-savunmakla-baslar-ibrahim-ibrahim/ Bu tarihi ve ahlaki gerçek birçok insan ve toplum tarafından bilinmiyor. Kürt halkı onlarca hatta yüzlerce yıldır, terörizmin her biçimine karşı ve yurtlarının değişik bölgelerini kontrol eden bütün sistemlere karşı savaşmıştır. Kürdistan’ın egemen devletlerin çıkarları arasında kalma durumu, 1514’te iki İslam İmparatorluğu olan İran ve Osmanlı’da başlar, 1917’de İngiltere ve Fransa ile devam eder. Yakın […]

The post “IŞiD’i Yok Etmek Rojava’yı Savunmakla Başlar” – İbrahim İbrahim* appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi-IŞİD'i Yok Etmek Rojava'yı Savunmaktır

Bu tarihi ve ahlaki gerçek birçok insan ve toplum tarafından bilinmiyor. Kürt halkı onlarca hatta yüzlerce yıldır, terörizmin her biçimine karşı ve yurtlarının değişik bölgelerini kontrol eden bütün sistemlere karşı savaşmıştır.

Kürdistan’ın egemen devletlerin çıkarları arasında kalma durumu, 1514’te iki İslam İmparatorluğu olan İran ve Osmanlı’da başlar, 1917’de İngiltere ve Fransa ile devam eder. Yakın dönemde ise T.C, Irak, İran ve Suriye’deki rejimler, hapisten işkenceye, katliamdan kasaba ve köy yakmalara kadar bütün terörizm biçimlerini uygulamışlardır. Bu terör 80’lerin sonunda Irak, Halepçe’de 5000, Enfal’da 180000 Kürdü katletmiş, Dersim’de 4000 köyü yok etmiş, binlerce Kürdü katletmiştir.

Kürt halkına yönelik terörizm, İran ve Türk imparatorluklarından bugüne aynı aşırı İslamcı ve ırkçı düşünceyle, Batı Kürdistan’da Rojava’da, özellikle de Kobanê ve Afrin şehirlerinde, Halepçe ve Qamişlo bölgelerinde devam etmektedir. Kürtler bu merkezlerde ve tüm Kürt coğrafyasında, IŞİD’in temsil ettiği selefi cihatçı Arap milliyetçisi terörizme karşı her gün savaşıyor ve zafer kazanıyor. El-Kaide, Kürt bölgelerini kuşattığında her fırsatta kafalarını kesiyor çünkü Kürtler bölge halkının manastırlarını ve kiliselerini koruyor ve bu teröristler çocuklara nefreti ve terörü öğretmek istiyor.

Bu terörizm rahatça Avrupa ve Amerika’ya ve dünyaya uzanıyor çünkü T.C devleti sınırlarını bu teröre açmış durumda.

Başından beri Kürt bölgelerinde IŞİD çetelerinin karşısında duran ve ellerindeki mütevazi silahlara rağmen onları yenilgiye uğratan halkın savunma birlikleri YPG ve kadın savunma birlikleri YPJ, Suriye’de bu terörle savaşabilen yegane güçlerdir. Suriye ulusal koalisyonunun Suriye’nin bu bölgesinde ne bir üssü, ne de askeri birliği kalmıştır. Suriye’deki askeri birlikler, özgürlük ve demokrasiye inanmayan, aşırı İslamcı güçler tarafından kontrol edilmekte ve Kürt güçlerinin demokratik özgürlük düşüncesine karşı oldukları için saldırmaktadırlar.

Bu demokratik kıta, eğer bu terörün demokratik kıtasına ulaşmasını istemiyorsa, Türkiye’de yaşayanlar, Kürt halkı ve onun siyasi hareketi hakkında oluşturdukları imaja inanmaktan vazgeçmeli, bütün dünya adına ve onunla ortak hareket ederek IŞİD’e karşı savaşan gençlere destek vererek birçok etnik ve dini azınlığın yaşadığı Rojava’ya insani yardım göndermelidir.

 

İbrahim İbrahim

*Avrupa’daki Demokratik Birlik Partisi (PYD) yönetim kurulu üyesi ve medya komisyonu üyesi

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.  

The post “IŞiD’i Yok Etmek Rojava’yı Savunmakla Başlar” – İbrahim İbrahim* appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/04/17/isidi-yok-etmek-rojavayi-savunmakla-baslar-ibrahim-ibrahim/feed/ 0