The post Kadınlar Mücadeleye Çağırıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Dünyanın bir ucundan bir ucuna ezilen kadın, dünyanın bir ucundan bir ucuna direnen kadın, dünyanın bir ucundan bir ucuna dayanışmayı yükseltecek olan kadın. Meydan Gazetesi olarak, dünyadaki ve coğrafyamızdaki anarşist örgütlerden kadınların, kadın mücadelesi ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü üzerine yazdıkları ve bizlerle paylaştıkları dayanışma mesajlarını, biz de sizlerle paylaşıyoruz.
Kadın Mücadelesine Her Zamankinden Fazla İhtiyacımız Var – Black Rose Anarşist Federasyon – ABD
Ataerki kadınları (ve erkekleri) yiyen bir canavardır. Ataerkinin çirkin yüzü, Özgecan Aslan’ın vahşice katledilmesiyle ortaya çıktı. Canavarın yüzüne attığı çizikler, ona karşı savaşının vasiyetiydi. Bu canavarı başka yerlerde de bulabiliriz: “Çok şişman” olduğu söylenerek aşağılanan genç kızın yüzünde ya da işinden eve dönüş yolunda bir trans kız kardeşe çalınan ıslıklar. Bugün kadınların mücadelesine her zamankinden fazla ihtiyacımız var çünkü hayatta kalmak için tek seçeneğimiz bu. New York Black Rose’da, toplumumuzda ve günlük hayatımızda ataerkiyi yok etmeye odaklanan, MUJERES adıyla bir anarşist kadınlar kolektifi örgütlüyoruz. Yakında bedenlerimizi ve sokaklardaki güvenliğimizi güçlendirecek birçok kampanya başlatacağız. İstanbul’daki “Anarşist Kadınlar” bize derinden ilham verdi.
New York, ABD’den dayanışmayla….
Özgecan Aslan, Yaşıyor!
Bizleri tahakkümü altına alarak yok etmek isteyen iktidarın tüm biçimlerini reddediyoruz – MAKİ’li Kadınlar – Antalya
Sadece kadın olarak doğduğumuz için çalınıyor yaşamlarımız.
Evde baba, abi baskısı; okulda taciz kaygısı; sokakta tecavüz ve katledilme korkusuyla gasp edilmek isteniyor bedenimiz, kimliğimiz. Yalnız başına otobüse bindiği için katledilen Özgecan; sevgilisinin arabasına binmeyi reddettiği için saçlarından sürüklenen ve katledilen Hüsne; kocası tarafından doğranıp çöp kutusuna atılan Kübra; sevgilisinin evine gittiği için “ölmeyi hak ettiği” iddia edilen Münevver ve katledilen nice kadın isyanımızdır.
Bizler, MAKİ’li Kadınlar olarak, kadını bir meta haline getirerek tüketen kapitalizmi; kadını katleden erkeği koruyan, kadın katliamını aklayan devleti; yaşamın her alanında bizleri tahakkümü altına alarak yok etmek isteyen iktidarın tüm biçimlerini reddediyoruz.
Zapatistaların özgür komünlerinden, Brezilya’nın topraksız kadınlarından, Kobane’nin itaatsiz kadınlarından ve direnen nice kadından alıyoruz yeni bir yaşama olan inancımızı. Bizleri görünmez kılarak toplumsal yaşamdan silmek isteyen, katlederek yok etmek isteyen tüm iktidarlara karşı kolektif paylaşımlarımızı büyütüyor ve inancımızı örüyoruz.
Hayatlarımız çalınmadan hayallerimizi buluşturuyor, dayanışmayla isyanımızı büyütüyor ve özgürleşiyoruz.
Kadınların Mücadelesi, Devleti Son Zerresine Kadar Yok Etmektir – İşçi Dayanışma Hareketi’nden (WSM) Kadınlar – İrlanda
Anarşist hareket, iktidarın yıkılması ve herkesin tamamen özgürleşmesi için çabalar; bu da ancak kadınların mücadelesiyle gerçekleşebilir.
Toplumdaki tüm kadınlar bir grup muktedirin bir başkasıyla değişmesini istemeyecek kadar uzun süredir baskı altındadırlar. Erkek egemen sistem, erkeklerin kadınlar üstünde biyolojik üstünlüğünü iddia ederek ve bu iddia aracılığıyla toplumdaki elit kesimin diğerleri üzerindeki üstünlüğünü haklı göstererek toplumdaki hiyerarşiyi desteklemektedir.
Kadınların mücadelesi sistemden tamamen silkelenip kurtulmak, erkek egemenliğini, iktidarı ve böylece devletin kendisini son zerresine kadar yok etmektir. Toplumda bütünsel ve radikal bir değişime ihtiyacımız var; bu sadece kesişen pratiklerle olabilir, bu pratiklerin örgütlenme ve direniş biçimleri hepimizin sömürü ve baskıya farklı şekillerde maruz kaldığımızı ancak hepimizin ortak amacının eşit bir toplum yaratmak olduğunu gösterecektir.
Tüm İktidarları, Baskı Unsurlarını Ezip Geçene Kadar Birinin Mücadelesi Hepimizin Mücadelesidir – FAQ Kolektifi – Kıbrıs
Kıbrıs’taki FAQ Kolektifi (feminist, anarşist, kuir) olarak farklı etnik kökenden, milletlerden, renklerden, sınıflardan, cinsel eğilimlerden ve farklı kültürel arka planlardan gelen kadınların; birçok farklı şekilde tahakküm altına alındığını biliyoruz. Bu bakış açısıyla biz pek çok gerçekliğin, ezilme katmanlarının ve içinde yaşadığımız ataerkil toplum içinde verilen kadın mücadelesinin içine derinlemesine girebiliyoruz.
Biz, cinsiyetçiliğe dayalı şiddete bağlı olan cinsel kimliklerin yükselişine cevap vermek adına, kadın mücadelesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Ataerki, kapitalizm ve devlet gibi sosyal, ekonomik ve politik kurumların insanları nasıl ezdiğini; ırkçılığı, sınıfçılığı, cinsiyetçiliği ve kadın düşmanlığını tekrar ürettiğini biliyoruz. Buna karşı, kolektif yaşam, öz yönetim ve dayanışma gibi ilkelerle, anarşist ilişki biçimlerini bugünden deneyimliyoruz.
Bizler, farklı coğrafyalarda, farklı biçimlerde yaşanan baskının, şiddetin ve kadın cinayetlerinin, aynı toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklandığının farkındayız. Bu yüzden de tüm iktidarları baskı unsurlarını ezip geçene kadar, her bir mücadeleyi kendi mücadelemiz biliyoruz.
Özgürlük, Kadının Özgürleşmesinden Bağımsız Gerçekleşemez – TAÇANKA’lı Kadınlar – Ankara
Kadın mücadelesine ihtiyacımız var çünkü;
– Bizler, ezilenlerle mücadele diye haykırırken biliyoruz ki ezilenin ezileni olan KADIN. Mesela patronun altında ezilen işçi, işçinin altında ezilen KADIN.
– Devrimci mücadelede yıllarca arka plana itilen KADIN.
– Ev içi emeği göz ardı edilen KADIN.
– Tek görevi “karılık” yapmak, ev temizlemek, çocuk bakmak olarak görülen yine KADIN.
– Üstüne başına, hareketlerine, bakışına dikkat etmesi gerektiği düşünülen KADIN.
– Dikkat etmediğinde tacizi, tecavüzü hak ettiği iddia edilen KADIN.
– Erkek devletin, patriyarkal kapitalizmin, dinin tahakkümüne, baskısına, otoritesine en çok maruz kalan KADIN.
KADIN! KADIN! KADIN! KADIN!
Bu yüzden özgürlük, kadının özgürleşmesinden bağımsız gerçekleşemez.
Kadın mücadelesinin asıl öznesi olarak biz kadınlar iddia ediyoruz ki,
“ÖZGÜRLÜK SAVAŞAN KADINLARLA GELECEK!”
Kadın hareketi yeniden güçleniyor – La Alzada – Şili
Kadınların ataerkiye karşı mücadelesi, sadece başımıza bela olan ahlaki muhafazakarlıkla yüzleşmek için değil; iktidar ilişkilerini ve iktidar sistemlerini anlayıp aşmak açısından da yaşamsaldır. Kadın hareketi yeniden güçleniyor, diktatörler ve neoliberal hükümetlerin dayattığı korku ve ataleti atarak sokaklara çıkmaya başlıyor. Bu yüzden, özgürlükçü bir örgüt olarak La Alzada, sendikal mücadele ve gençlik mücadelesinde, kadın mücadelesinin ve kadın örgütlerinin güçlenmesi için, öncelikle kadınların ayaklanmasının gerektiğini savunuyoruz.
*Gazetemizin 22. sayısında “Dünya Anarşistlerinden Kobanê Dayanışması” başlıklı yazıya bir illüstrasyon çizen Molly Crabapple, bu sayımızda da “Katledilen Kadınlar İsyanımızdır” başlıklı bir illüstrasyon çizerek gazetemizle dayanışma gösterdi. Crabapple’ın çizdiği illüstrasyonu farklı anarşist kadın örgütlenmelerinin dayanışma mesajını yayınladığımız bu yazıda paylaşıyoruz.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 25. sayısında yayımlanmıştır.
The post Kadınlar Mücadeleye Çağırıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Bilinçli-Bilinçsiz Anarşizm Çarpıtmaları appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Orwel’ın 1984 romanındaki, bilgiyi denetleyen, gerektiğinde yok eden “Doğruluk Bakanlığı” örneği, aslında hangi devlete yönelik bir eleştiri olduğu 1940’ların sonunda tüm dünyada büyük bir tartışmaya dönüşmüştür. Oysa gerçek şudur, dolaşıma girecek bilgiyi kontrol etmek, gerçek olmayan bilgiyi kendi aygıtlarını kullanarak dolaşıma sokmak, gerçek olan bilgiyi yok etmek gibi yöntemler en eski devletlerden bu yana, tarih yazımı adı altında uygulanan yöntemlerdi.
Bilgi çarpıtmanın modern yöntemleri Dünya Savaşları dönemlerinde yoğun bir şekilde uygulanmış sonra da bir kenara koyulmamıştır tabi ki. Devletler farklı coğrafyalarda bu bilgi çarpıtmalarını kullanmışlar, bu yöntem aracılığıyla kendilerini meşrulaştırmaya çalışmışlardır. Şüphesiz, dünya savaşlarıyla modern anlamını kazanan bu manipülasyon araçlarından sadece iktidarın siyasi yüzü yararlanmamıştır. Kapitalizmin işleyişi esnasında daha da geliştirilen ve görünmez kılınan bu yöntemler, ekonomik iktidarı elinde tutanların sık başvurdukları yöntemlerdendir.
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin giderek önem kazanması, iktidara bilgiyi kontrol etmenin gerekliliğini gösterirken, gelişen şey sadece bilgiye ulaşım hızı olmamıştır. Bilgi ve iletişim teknolojileriyle beraber gelişen, aynı zamanda bu manipülasyon araçları da olmuştur.
Bilinçli ya da bilinçsiz bilgi çarpıtmanın bu evriminden nasibini elbette, iktidar yapılarıyla sorunu olan anarşizm de almıştır, almaktadır.
Anarşizm Terörizm değildir.
Anarşizm sıklıkla terörizm/terör anlamında kullanılmıştır. Belirli siyasal, dinsel veya ekonomik hedeflerle halka, siyasi kurumlara, kurumların başındakilere baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren eylemler için kullanılan terörizm kavramı yerine bilinçli bir şekilde anarşizm kullanılmıştır. Bu bilinçli olumsuz anlamlandırma, anarşizmin toplumsallaşmasını algısal ve somut anlamda engellemek için başvurulan bir uygulamadır. Tabi ki bu bilinçli olumsuz anlamlandırmayı yapanlar, anarşizmin karşısında mücadele ettiği tüm iktidar yapıları ve bunlarla ilgili değerlerdir.
Anarşizmin, insanların birbirini boğazladığı, şiddetin her türlüsünün yaşandığı bir toplumun savunusu olduğu, bu “terörizm çarpıtması”nın açıklamasıdır.
Bilinçli bir şekilde yanlış bilgilendirmenin rasyonalizasyon, damgalama, kasıtlı muğlaklık gibi yöntemleri görsel ve işitsel yayın araçlarında kullanılarak, toplumun zihninde farklı bir anarşizm oluşturulmaya çalışılır. Tekrarlayalım; burada hedeflenen, anarşizmin karşısında mücadele ettiği iktidar yapılarının kendilerini algısal ve somut olarak koruma çabasıdır. Bunu da anarşizmi terörizmle ilişkilendirerek, toplum içinde böyle bir algı yaratarak yapmaya çalışırlar.
1800’lerin sonunda, sadece çalışma koşullarına, çalışma saatlerine ve ücretlere değil, aynı zamanda kapitalizmin kölelik sistemini yaratanlara ve bunu muhafaza etmeye çalışan devletin kolluklu güçlerine karşı toplumsal bir mücadeleyi örgütleyen anarşist işçilere de yönelmişti bu bilinçli çarpıtma. Devletin terörist diye damgaladığı Haymarketli anarşistler, 1 Mayısları yaratanlardı.
Sadece Haymarket’te katledilen anarşist işçiler değil, devletin ve kapitalistlerin kendisine tehdit olarak algıladığı, anarşist tarihin ön plana çıkan kişileri, benzer damgalamaya maruz kalmışlardır. İki kundura işçisi, Sacco ve Vanzetti’yi gaspla, hırsızlıkla suçlayanlar ve bu yüzden onları katledenler, işçilerin ve kadınların özgürleşmesi için mücadele yürüten Emma Goldman’ı teröristlikle damgalayıp sınırdışı etmişlerdi. Ezilenleri devletin ve patronların zulmüne karşı örgütleyen Durruti ve Malatesta gibi işçiler, sömürüye karşı direnişi örgütlediklerinden dolayı teröristlikle suçlanmışlardı. Bakunin’i iktidarların gözünde en büyük terörist yapan da buydu; patronlara ve devlete karşı hissettiği öfke ve ezilenlerin bu öfkesini gittiği her yerde örgütlü bir direniş haline getirmesiydi.
Bu bilinçli yanlış bilgilendirmenin farklı zamanlarda, farklı yerlerde ortaya çıkması, anarşizmin o coğrafyadaki etkisini kırmaya yönelik bir hamle olmasının yanı sıra; toplumsal sorunların kaynağına yönelik çabanın da başka tarafa çekilmesidir.
1970’lerden sonra, üzerinde yaşadığımız coğrafyadaki anarşizm çarpıtmalarının kaynağında, işte bu hedef şaşırtma yatmaktadır. Küresel iktidarların, medya araçlarına pelesenk olmuş anarşizm anlamlandırmaları benzer şekilde bu coğrafyada da yapılır. Bilgi dolaşımının araçlarını ellerinde bulunduranlar, devletin baskıcı kurumlarının, patronların sömürü düzeninin, faşizmin eli kanlı çetelerinin karşısındaki her eylemi olumsuz bir çağırışım uyandıracak şekilde anarşist diye damgalamışlardır. Doğrudur, anarşizm, halka yönelik girişilmiş tüm eylemlerin ve organizasyonların karşısındadır; asıl terörizm halka karşı girişilmiş bu çabalar değil midir?
Anarşizm Örgütsüz değildir
Bu bilinçli çarpıtmalar, bazen toplumsal muhalefetin parçası olanlar tarafından da yapılır. Devlet iktidarına karşı halkın öz-örgütlülüğünü savunan anarşizm, devlet iktidarına kaygısızca sarılan kimi sosyalist partilerin de hedefi haline gelmiştir. Bu partilerin otoriter iktidarlarını, devlet mekanizmalarıyla pekiştirdikleri her coğrafyada, şaşırtıcı(!) bir şekilde terörizmle yaftalanır anarşizm.
Devlet iktidarına, kapitalist sömürüye ve iktidarın farklı tüm biçimlerine sadece bir karşı çıkış olmayan, yaşamın yeniden yapılandırma faaliyeti olarak anarşizmin, aynı muhalif yapılanmaların bir başka çarpıtmaya maruz kaldığı mesele örgütlenmedir.
Kapitalizmin ideolojisi olan çıkarcı bireysel değerlere yaslanan, toplum karşıtı, “kaos”un hakim olduğu bir yapılan(ma)ma, anarşizmin savunduğu bir idealmiş yanılsamasıyla anarşizmin, örgütsüzlüğü savunduğu iddiasında bulunulur.
Aksine, toplumsal hareketlerin modern anlamıyla örgütlenmesinde hep anarşistler ön ayak olmuşlardır. Marksizmin, Kıta Avrupası’na takılı kaldığı bir zamanda, dünyanın farklı coğrafyalarında anarşistler, toplumsal örgütlenmeler oluşturmuşlar, örgütlü deneyimler üretmişlerdir. Sendikalar, federasyonlar, platformlar, uluslararası ve yerel işçi birlikleri, köy komünleri bu örgütlü çabanın araçları olmuşlardır.
Anarşistlerin, devlet mekanizması karşısında geliştirdiği tavır ve örgütlü hareket, özellikle devlet iktidarıyla sorunu olmayan sosyalistlerce “örgütsüzlük” çarpıtmasıyla nitelendirilmiş, kimi zaman kitap benzeri yayınlarla, bu gerçekdışı durum teorize edilmeye çalışılmıştır.
Anarşist birey kapitalistlerin savunduğu çıkarcı birey değildir.
Kimi zaman bu çevrelerce yapılan eleştiri, sadece daha fazla insanı savunulan ideolojiye dahil etme kaygısıyla değil, aynı zamanda “kapitalizmin karşısındaki tek ideoloji” olma kaygısıyla; anarşizmin bireyi önemseyen bir düşünce ve hareket olması üzerinden, anarşizmi liberalizmle aynı anlamda kullanmaya kadar itmiştir bu çevreleri. Oysa açıktır ki, kapitalizmin bencil bireyini, anarşizmin düşüncelerini özgürce gerçekleştirme imkanı arayan birey ve bu bireylerin uyumundan oluşan toplum savunusuyla denklemek, aynı bilinçli çarpıtmanın bir başka biçimidir.
Anarşizmin, farklı coğrafyalarda alt-kültürlerle kurduğu ilişki yüzünden, bu alt-kültürlerin özelliklerini anarşizmle ilişkilendirmek, son dönemde sık rastlanan anlamlandırmalardandır. Anarşizmin ne olduğunu bilmeyen birey ve çevrelerin, uyuşturucu, alkol, “normal” olmayan kılık-kıyafet ve davranış biçimlerini anarşizme mal etmesi bilinçsiz bir çarpıtma olsa da, devletin ve benzer iktidar mekanizmaları savunucularının bu anlamlandırmaları benimsiyor oluşu, toplumda anarşizmin bu şekilde anlaşılması için sergilenen politik bir tutumdur.
Anarşizmi bilinçli-bilinçsiz tüm çarpıtmalara karşı savunmak…
Tüm bilinçli-bilinçsiz çarpıtmalar, yaşadığımız coğrafyada somut deneyimlerini geç yaşamaya başlayan hareketin önemsemesi gereken sorunlardır. Bu çarpıtmalara mahal vermeyecek bir anarşizm savunusu ve hareketi oluşturmak, bu çarpıtmaları sorun olarak gören anarşistler için yapılması gerekenler arasındadır.
Yaşadığımız coğrafyada geçen bunca zamana rağmen, anarşizmin ısrarlı bir şekilde bu çarpıtılmış anlamlandırmaya hala daha maruz kalıyor oluşunu (ve bunu kendini muhalif diye adlandıranların da yapıyor oluşu), bugün anarşist hareketin sadece dünyanın geri kalanında değil, yaşadığımız coğrafyada da toplumsallaşıyor oluşuyla açıklamak gerek. Bu toplumsallaşma, bu örgütlenme, yaşamı devletsiz ve kapitalizmsiz var etmeye devam ettiği sürece, bu çarpıtmalara ve hatta yok saymalara, anarşizm, maruz kalacaktır.
Anarşizmin, ekonomik sömürünün yarattığı iktidar biçimlerine, devletin merkezi ve hiyerarşik yapısının yarattığı iktidar biçimlerine, erkek-egemen iktidarın farklı türlerine, insan merkeziyetçiliğin yarattığı uyumsuzluklara karşı; bireylerin öz-örgütlülüğüne dayalı, toplumu ve yaşamı yeniden yapılandırmaya yönelik, sadece bir düşünce değil, bir hareket de olduğunun; ve yine başka bir çarpıtmada olduğu gibi ütopik olmadığı, tarihinin gerçek deneyimlerine dayandığının tekrar tekrar anlatılması, bize düşendir.
Hüseyin Civan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 14. sayısında yayımlanmıştır.
The post Bilinçli-Bilinçsiz Anarşizm Çarpıtmaları appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>