The post Namme’den Mektup Var – Kadınlar Dayanışmaya! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>2 yıldan uzun bir süredir Namme Öztürk, kendisini savunarak erkek cinayetine kurban gitmediği için tutuklu yargılanıyor. Birkaç ay öncesinde boşandığı erkekten buna rağmen kurtulamayan Namme Öztürk, duruşmalara tutuklu bulunduğu Bakırköy Kadın Hapishanesi’nden getilerek katılıyor. Uzun süredir tutukluluk durumu değişmese de dava süreci takip edildiğinde son süreçte olumlu gelişmelerin yaşandığı söylenebilir. Boşandığı erkeğin tecavüzüne maruz kalmaya devam ettiği adli tıp raporuyla kanıtlanan Namme Öztürk’ün tutukluluk halini iki hakim devam ettirirken son iki duruşmadır kalan diğer üye, Namme’nin serbest bırakılması gerektiğini belirterek karara şerh koyuyor. Dikkat çekici olan husus, son iki duruşmada üç hakimden ikisinin erkek, birinin kadın olması ve sadece kadın hakimin Namme’nin serbest kalması gerektiğini belirtmesi… Son duruşmada ise savcı mütalaasını verdi ve adli tıp raporuna özellikle vurgu yapıp Namme Öztürk’ün meşru müdafaada bulunduğunu belirterek insan öldürme suçundan Namme’nin beraatini istedi. Ancak olay günü Namme, eve girmeye çalışan abisini olayın şokuyla tanımayıp yanlışlıkla elini yaraladığı için de suçlanıyordu, o suçtan cezalandırılması istendi. Sonuç olarak davada karar aşamasına gelinmiş olup 12 Ekim’deki duruşmada mahkeme heyeti herhangi bir aksiliğin olmadığı durumda Namme Öztürk hakkındaki kararını açıklayacak.
“Tek suçlu ben miyim?” diyor Namme Öztürk, 8 celsedir “sanık” olarak yargılandığı davanın son duruşmasında. “Boşanmak bizde yok” diyen ailemin; defalarca şiddet görerek gittiğim karakoldan “Olur böyle şeyler” diyerek beni kovan polislerin hiç suçu yok mu?” diye soruyor. Yıllarca evli olduğu erkeğin tacizine, tecavüzüne, şiddetine uğrarken bunu görüp de görmemeye; duyup da duymamaya çalışan bütün insanlara soruyor. Namme, yıllardır kendisine sistematik işkence uygulayan ve son olarak da öldürme teşebbüsünde bulunan eski eşi Kazım Aydemir’i öldürdüğü için tutuklu ve hapishanede şimdi. “Öldürmeseydim o beni öldürecekti” diyor. Ve tüm kadınları 12 Ekim tarihinde İstanbul Kartal Adliyesi’nde görülecek davaya çağırıyor. Hep beraber görelim ve duyalım bu çığlığı. Kadın dayanışmasının yaşattığı bir güzel örnek daha Namme ve çocukları olsun. Namme’nin Meydan Gazetesi’ne yazmış olduğu umut dolu mektubunu sizlerle paylaşıyoruz.
Umutsuzluğumun tüm hayatımı ele aldığı, soluduğum nefesin yaşamama yetmediği, kendimi ifade edememenin, anlaşılmamanın ağırlığında ezilirken bu zorlu süreçte rehberim olan güzel insanlara; önyargısız, empati duygularıyla yaklaşan tüm dostlara kucak dolusu sevgi ve saygılarla MERHABA.
Hayatımın neresinden başlayıp anlatmak gerekir bilemiyorum. Hiç yaşamamış olmayı çok istedim. Ama hayat her zaman istediğimiz gibi ilerlemediği gibi hayat tecrübelerimizi acı anılarımızla ediniyoruz maalesef. Evliliğimin ilk yıllarından itibaren fiziksel, cinsel, psikolojik şiddetle karşılaştım. Ve bana bu zulmü hak gören severek evlendiğim, aşık olduğum adam. Hamileliğimin ilk aylarından doğum anına kadar şiddetin her türlüsünü gördüm. Bu sebepten her annenin çocuğu bir mucizedir ama benim mucizem çok daha büyük. O kadar dayağa rağmen inatla dünyaya gelmek istedi bebeğim.
Öğretilmişti, alıştırılmıştı “erkek aldatır”. Maalesef bunu kabullenmiştim de. Fakat kaç aldatan erkek eve gelip çocuğunun annesinin gözünün içine baka baka başka kadınlarla yaşadığı fantaziyi, aldığı zevki anlatacak kadar acımasız olur. Geceden başlayıp sabahlara kadar biz de uyuyamadık demelerine utancımdan vereceğim cevabım olmuyordu. Nasıl diyebilirdim “evde temizlik yaparken plastik kadın cinsel organı buldum ve çöpe attım” Onun olduğunu, onun satın aldığını, kredi kartı slibinin kutuda olmasına rağmen sorma cesareti bulamadığımı, sonucunda onu çöpe attığımı öğrendiğini ve “Ben ona bir sürü para verdim, daha hiç kullanmadım” deyip beni dövdüğünü.
Hiçbir şekilde iftira atmadım, yalan söylemedim. Mahkemede en ince ayrıntısına kadar araştırılsın istedim. İkinci bir erkekten asla bahsetmiyorum ama bana whatsapp’tan kadın fotoğrafları atıp “Üçümüz farklı bir şeyler deneyelim mi?” dediğinde “verdiğim tepki sonucunda dayağı yedim” diyemiyordum.
Tüm tutsak arkadaşlarımın cezaevindeki en kötü günleri bayram sabahları. Ben onlar kadar kötü hissetmiyorum kendimi, çok daha zor, kötü bayram sabahları yaşadım. Bayramların hayatımdaki önemini yitireli çok yıllar oldu. 2 çocuk annesi için kapıları çarpıp gitmek, başka şehirde yeni hayat kurmak hiç kolay olmuyor. “Gideceğim yerde hemen iş bulabilecek miyim, alacağım maaş yeterli olacak mı, çocuklarımın okula kayıtlarını halledebilecek miyim hemen, ya bizi orda da bulursa, çok kızmış olup bizi öldürür mü?” sorularına cevap bulamayınca çözümsüzlüğe kapılıyor insan.
Dünyalar tatlısı iki yavrum var benim. Her şeyin en güzelini hak eden iki güzel kuzum. Onlar için dayanmak zor gelmiyordu. Onların tercihi değildi böyle bir aileye sahip olmak onların tercihi değildi böyle bir hayatın parçası olmak. Tıpkı bana sahip çıkmayan “BİZDE BOŞANMA OLMAZ” diyen tabularını yıkamayan ailemi tercih etmediğim gibi.
Hamileliğimin son dönemlerine yakın bir günde inanılmaz şiddet gördüm. Dayanamadım, 155’i arayıp yardım istedim. Devriye ekibi geldi. Bir polis beni görünce “hamilesin sen” dedi. Ben de daha duyarlı olacağını sandım. Ağzım burnum kanlar içerisinde, cümlesinin devamını getirdi: “Hamilesin sen bu dönemde eşinin isteklerine cevap vermiyorsundur. Bu süreçlerde aile içi şiddete çok rastlıyoruz. Sonrasında geçer, sorunu çözersiniz.” dedi. Öylece kalakaldım. O anki çaresizliğimin tarifi yoktu ve orda bitmedi. Polisten yardım istediğim için çok daha fazla dayak yedim. Sonrasında 5 yıl kadar polisi arayamadım, yardım isteyemedim. Polisi arayarak yardım istemek gibi bir hatayı ikinci kez 2012 yılında yaptım. Sonuç aynı. Bir daha hiç aramadım. Aile içi şiddete karışmayan polisler, aile içi cinayete çok çabuk müdahale edip tanıklık bile yapabiliyorlar, ne yazık.
Artık kara günlerim bitsin istiyorum. İki yavrumu ben büyütmek istiyorum. Onlar anneleri ile yaşamayı hak ediyorlar. Bizim umutlarımız bir, hayallerimiz bir, yarınlarımız bir. Ancak biz birbirimizin yaralarını kapatabiliriz.
Ben bu dünyada en çok anneliği sevdim, en çok annelik yakıştı bana. Ben bu dünyada en çok iki güzel yavrumu sevdim.
Bu zorlu süreçte yanımda olan tüm dostlardan en büyük ricam iki yavruma destek olmanız. Onları yalnız bırakmamanız. Özellikle psikolog ve sosyolog desteği almalarını çok arzu ediyorum. Unutulmamalıdır ki, Ayetullah ve Miraç sadece benim evladım değil. Duyarlı, hassas, empati duyguları gelişmiş “İNSAN” olan herkesin evladı.
Her birinize ayrı ayrı teşekkür ederim. HOŞÇA, DOSTÇA KALIN. Özgür yarınlarda buluşmak dileğiyle…
Namme Öztürk /Bakırköy K. K. C. İ. K. / C-14 Koğuş
Bakırköy/İstanbul
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 46. sayısında yayınlanmıştır.
The post Namme’den Mektup Var – Kadınlar Dayanışmaya! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Erkekler, Kadınlara Özel Otobüs için Kampanya Başlattı! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Maraş, Bursa ve Malatya’da hayata geçirilen, erkek tacizlerini normalleştiren cinsiyetçi uygulama “kadınlara özel otobüslerin” için bir “kampanya da” Van’da başlatıldı. Kampanya dahilinde, Van Sivil Dayanışma İnisiyatifi adlı “sivil oluşum” tarafından kadınlara özel ’pembe otobüs’ isteği ile kentin 7 ayrı noktasında imza stantları kuruldu. Ancak söz konusu stantlarda imza toplayanların da imza atanların da, erkek olması dikkat çekti.
The post Erkekler, Kadınlara Özel Otobüs için Kampanya Başlattı! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Hikayelerle Değil Dayanışmayla Direnmek Gerek”- Pelin Derici appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Ana akım medya yaşananları, “Türk vatandaşı” Tuğçe’nin, “Alman genç kız”ları kurtarırken, “Sırp bir grup” tarafından öldürülmesi şeklinde yansıtırken, katledilenin “yalnızca bir kadın olduğu” gerçeği milliyetçi propagandaların ardında gizlenmeye çalışıldı. Ne erkeği “tacizci ve katil” eden onun “milleti”ydi, ne de Tuğçe’nin ölüme sebep olan onun “Türklüğü”ydü. Tuğçe’yi katledilmesinin sebebi, bir kadın olarak erkek şiddetinin karşısında “artık yeter” diyerek direnmesiydi.
Katledilişinin ardından Tuğçe’nin adına ödüller verildi, kampanyalar düzenlendi, yapılan her anmada Tuğçe “kahraman” ilan edildi. Tanık olduğu şiddete sessiz kalmayıp direnen Tuğçe’nin yaptıkları, her defasında onun “ilahlaştırılmasına” sebep olurken, Tuğçe “kadın dayanışması”nın ne olduğunu yeniden düşünmemizi sağlayarak ayrıldı aramızdan.
O, Ayşe gibi, Ceylan gibi, Özge gibi, Esra gibi, Güldünya gibi katledilen nicelerimizden biri oldu şimdi. Tacize susmadığı, erkek şiddetine direndiği, öfkesini isyan eyleyip dayanışmasını büyüttüğü için katledildi.
Şimdi Tuğçe’nin ardından “kahramanlık hikâyeleri” anlatılmaya başlanmışken, onun yaşamı gazetelerde yayınlanan yazı dizileri haline gelmişken unutmamak gerek Tuğçe’nin öfkesini, dayanışmaya olan inancını. Yanı başımızdaki evde, arka sokağımızda, tanıdık bir şehirde ve bilmediğimiz birçok yerde kadınlar tacize-tecavüze uğrarken; babaları, abileri, sevgilileri veya hiç tanımadıkları erkekler tarafından katledilirken Tuğçe’nin öfkesine bürünüp, dayanışmaya olan inancımızı büyütmek gerek. Tuğçe’yi “kahramanlaştırarak” onu anmak değil, Tuğçe olmak gerek!
Pelin Derici
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 23.sayısında yayımlanmıştır.
The post “Hikayelerle Değil Dayanışmayla Direnmek Gerek”- Pelin Derici appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>