ermenek – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Wed, 25 Nov 2020 14:40:19 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Ermenekli Madencilere Jandarma Saldırdı 30 Gözaltı https://meydan1.org/2020/11/25/ermenekli-madencilere-jandarma-saldirdi-30-gozalti/ https://meydan1.org/2020/11/25/ermenekli-madencilere-jandarma-saldirdi-30-gozalti/#respond Wed, 25 Nov 2020 14:29:05 +0000 https://meydan.org/?p=66991 Ermenekli maden işçileri, kıdem tazminatları ve ödenmeyen maaşları için kendilerine verilen sözlerin tutulmaması üzerine direnişlerinin 87. gününde yeniden Ankara’ya yürüme kararı alan madencileri gözaltına alındı. 30 madencinin gözaltına alındığı bildirilirken gözaltına alma sırasında işçilere plastik mermi ve biber gazıyla müdahale edildi.

The post Ermenekli Madencilere Jandarma Saldırdı 30 Gözaltı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Ermenekli maden işçileri, kıdem tazminatları ve ödenmeyen maaşları için kendilerine verilen sözlerin tutulmaması üzerine direnişlerinin 87. gününde yeniden Ankara’ya yürüme kararı alan madencileri gözaltına alındı.

30 madencinin gözaltına alındığı bildirilirken gözaltına alma sırasında işçilere plastik mermi ve biber gazıyla müdahale edildi.

The post Ermenekli Madencilere Jandarma Saldırdı 30 Gözaltı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/11/25/ermenekli-madencilere-jandarma-saldirdi-30-gozalti/feed/ 0
Ankara’ya Yürüyen Ermenek İşçilerine Jandarma Engeli: #ErmenekliMadenciyeYoluAç https://meydan1.org/2020/11/25/ankaraya-yuruyen-ermenek-iscilerine-jandarma-engeli-ermeneklimadenciyeyoluac/ https://meydan1.org/2020/11/25/ankaraya-yuruyen-ermenek-iscilerine-jandarma-engeli-ermeneklimadenciyeyoluac/#respond Wed, 25 Nov 2020 12:02:00 +0000 https://meydan.org/?p=66980 Direnişlerinin 87. gününde Ankara’ya yürüyüşe geçen Bağımsız Maden İş üyesi Ermenekli maden işçileri jandarma tarafından engellendi. Ermenekli maden işçileri, kıdem tazminatları ve ödenmeyen maaşları için kendilerine verilen sözlerin tutulmaması üzerine direnişlerinin 87. gününde yeniden Ankara’ya yürüme kararı aldı. Karaman Ermenek’e bağlı Güneyyurt beldesi meydanında bir araya gelen ve saat 13.00’da yürüyüşe geçen maden işçileri ve […]

The post Ankara’ya Yürüyen Ermenek İşçilerine Jandarma Engeli: #ErmenekliMadenciyeYoluAç appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Direnişlerinin 87. gününde Ankara’ya yürüyüşe geçen Bağımsız Maden İş üyesi Ermenekli maden işçileri jandarma tarafından engellendi.

Ermenekli maden işçileri, kıdem tazminatları ve ödenmeyen maaşları için kendilerine verilen sözlerin tutulmaması üzerine direnişlerinin 87. gününde yeniden Ankara’ya yürüme kararı aldı.

Karaman Ermenek’e bağlı Güneyyurt beldesi meydanında bir araya gelen ve saat 13.00’da yürüyüşe geçen maden işçileri ve aileleri, kısa süre sonra jandarma engeliyle karşılaştı.

“Aç yolu jandarma, geliyoruz Ankara”, “Vur vur inlesin, Özbey dinlesin” sloganları atan işçilerin jandarma barikatı önündeki bekleyişi sürüyor.

Bağımsız Maden İş Sendikası Başkanı Tahir Çetin’in Ankara yürüyüşü sırasında barikatın önünde fenalaştığı ve Ermenek Devlet Hastanesi’ne götürüldüğü bildirildi.

Sendika, Çetin’e hastanede serum takıldığını ve durumunun iyi olduğunu belirterek “Bir saat içinde barikat başında olacak ve Ankara Yürüyüşümüz başlayacak!” dedi.

Kaynak: Sendika.Org

The post Ankara’ya Yürüyen Ermenek İşçilerine Jandarma Engeli: #ErmenekliMadenciyeYoluAç appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/11/25/ankaraya-yuruyen-ermenek-iscilerine-jandarma-engeli-ermeneklimadenciyeyoluac/feed/ 0
Madenciler Tekrar Yürüyüşe Geçti https://meydan1.org/2020/10/26/madenciler-tekrar-yuruyuse-gecti/ https://meydan1.org/2020/10/26/madenciler-tekrar-yuruyuse-gecti/#respond Mon, 26 Oct 2020 14:45:25 +0000 https://meydan.org/?p=65770 Geçtiğimiz hafta AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin ile yapılan görüşme sonucunda, 5 gün içerisinde taleplerin görüşülüp karar verileceği sözünü alan madenciler herhangi bir dönüş yapılmaması üzerine tekrar yürüyüşe geçti. Ermenekli madenciler Güneyyurt Meydanı’ndan Ankara’ya yürüyor. Çevre köylerden gelen birçok kişi ile birlikte Güneyyurt Meydanı’nda toplanan madencilerin jandarma tarafından önü kesildi. “Verilen sözler tutulmadı. Ermenek Güneyyurt […]

The post Madenciler Tekrar Yürüyüşe Geçti appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Geçtiğimiz hafta AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin ile yapılan görüşme sonucunda, 5 gün içerisinde taleplerin görüşülüp karar verileceği sözünü alan madenciler herhangi bir dönüş yapılmaması üzerine tekrar yürüyüşe geçti.

Ermenekli madenciler Güneyyurt Meydanı’ndan Ankara’ya yürüyor. Çevre köylerden gelen birçok kişi ile birlikte Güneyyurt Meydanı’nda toplanan madencilerin jandarma tarafından önü kesildi.

“Verilen sözler tutulmadı. Ermenek Güneyyurt Meydanı’ndayız. Ya verilen sözleri tutun ya da yolumuzdan çekilin.” diyen madenciler “Yolu Aç Jandarma, Geliyoruz Ankara” “Madenci burada Hırsız Özbey Nerede” sloganlarıyla direnişe devam ediyorlar.

The post Madenciler Tekrar Yürüyüşe Geçti appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/10/26/madenciler-tekrar-yuruyuse-gecti/feed/ 0
” Devletin Afeti HESseli ” – Furkan Çelik https://meydan1.org/2015/09/07/devletin-afeti-hesseli-furkan-celik/ https://meydan1.org/2015/09/07/devletin-afeti-hesseli-furkan-celik/#respond Mon, 07 Sep 2015 11:50:58 +0000 https://test.meydan.org/2015/09/07/devletin-afeti-hesseli-furkan-celik/ Felaket ve doğal afet gibi vakalarla katliam arasında ince bir çizgi vardır. Bir vakanın, çizginin hangi yanında olduğunu belirleyen şey ise çoğu zaman, vakada bir “niyet” olup olmadığı ya da yaşanan vakanın “bir el” tarafından hazırlanıp hazırlanmadığıdır. Fakat adı katliam ile neredeyse özdeşleşmiş olan devlet, yaptığı katliamları felaket, doğal afet ya da fıtrat olarak göstermek […]

The post ” Devletin Afeti HESseli ” – Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- Devletin Afeti HESSeli- Furkan Çelik

Felaket ve doğal afet gibi vakalarla katliam arasında ince bir çizgi vardır. Bir vakanın, çizginin hangi yanında olduğunu belirleyen şey ise çoğu zaman, vakada bir “niyet” olup olmadığı ya da yaşanan vakanın “bir el” tarafından hazırlanıp hazırlanmadığıdır. Fakat adı katliam ile neredeyse özdeşleşmiş olan devlet, yaptığı katliamları felaket, doğal afet ya da fıtrat olarak göstermek hususunda oldukça yüzsüzdür. Devlet, altına imzasını attığı tüm katliamlarda, tıpkı Soma’da, Ermenek’te ve 17 Ağustos depreminde olduğu gibi, “niyeti”ni ve katliamı yapan “bir el”ini doğa gibi görünmeyen güçlerin arkasına saklar.

Soma’da 301 kişi yaşamını yitirirken, 17 Ağustos depreminde ölenlerin sayısı muammadır, binlerle ifade edilir. Bugün Artvin’de 8 kişi yaşamını yitirmiş, 3 kişi kaybolmuştur ve 17 kişi yaralıdır. Devlet erkanına ve medyaya göre, bu katliamlar “Soma’da Felaket”tir, “17 Ağustos Doğal Afet”idir ve “Artvin’de Sel baskını” vardır.

Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu “Suyu kontrol etmek lazım. Doğu Karadeniz’de ve Orta Karadeniz’deki yağışlarda yıllık yüzde 20 artış bekleniyor. Artış bir yana, 3-4 ay 48 saat durmadan yağacak yağmurlar söz konusudur. Bu da sel felaketi demektir. Biz HES’leri suyun enerjisini kırmak, taşkınları önlemek için yapıyoruz.” diyerek kendince HES’lerin önemini vurgulamıştır. Fakat HES projelerinin zorunlu bir parçası olan “dere ıslah çalışmaları”, yaşanan katliamın başlıca sorumlusudur. Çünkü bir derenin ıslahı demek, derenin yatağının değiştirilip daha da daraltılması demektir. Bu da yoğun yağışların olduğu dönemlerde artık yapılaşmaya açılmış eski dere yatağının sel suları altında kalması demektir! Görüldüğü gibi, Artvin’de bulunan 4 tane HES, selin önüne geçememiştir ve yine aynı bölgede yapımına başlanan ve yapımı planlanan 100 tane HES projesi de önüne geçemeyecektir! Kaldı ki, neredeyse Karadeniz’deki tüm derelerde HES’ler mevcut iken “suyu dizginlemek” gibi bir durum söz konusu değildir. Ayrıca, HES’lerden kurtulan sular Karadeniz Sahil Yolunu aşıp denize ulaşamadığından pek çok sel, taşkın ve heyelan yaşanıyor. HES’lerin küçük barajlar olduğunu unutmamak gerek. Bu kadar çok yağış alan bölgede, su kanallarının dolup da barajların taşmasında şaşılacak bir şey yoktur!

Üstelik tüm bunlara rağmen devlet, halkı “izinsiz yapılaşma” ile suçlamaktadır. Fakat bugün ıslah edilen dere yataklarının yapılaşmasını bizzat kendisi üstlenmiştir. Bugün Rize’de ıslah edilen dere yataklarında, birçok HES, Sanayi sitesi, okul ve hastane bulunmaktadır. Bu son yağışlarda da söz konusu yapıların selden etkilendiği görülmüştür.

Karadeniz tarih boyunca, hep çok yağış alan bir coğrafya olarak anılagelmiştir. Fakat her nedense böylesine büyük çaplı “doğal afet”ler, burada yaşama geçirilmeye başlanan talan projelerinden sonra belirginleşmiştir. Karadeniz’in en büyük talan projelerinden biri de 2009’da başlanan ve halen devam eden, Sinop’tan Sarp’a uzanan Karadeniz Sahil Yolu Projesidir. Yetkililerin söylediği gibi adeta herkese huzur getirmiştir(!) Bu öyle bir huzurdur ki, 2009’da Giresun’daki yoğun yağış sele sebep olmuş, bu yağışta biriken sel sularının tahliye olmasına ise sahil yolu engel olmuştur. 2010 Ağustos‘ta ise Rize Gündoğdu’daki yoğun sağanak yağış nedeniyle biriken yağmur suları Karadeniz Sahil Yolunu aşamamış, heyelana neden olmuş ve 12 kişi yaşamını yitirmiştir. Daha da eskiye gidecek olursak, Trabzon Sürmene’deki sel ve heyelanda 50, 2001’de Rize’de 10, 2002’de Rize Taşlıdere’de 34 kişi benzer nedenlerle yaşamını yitirmiştir.

Son zamanlarda HES’lere ve Karadeniz Sahil Yolu’na, madenler, taş ocakları ve Yeşil Yol Projesi de eklenmektedir. Fakat şu bilinmelidir ki, bahsi geçen tüm talan projeleri bize “katliam” olarak geri dönecektir. Rahat koltuklarında oturanlar, plazaların tepelerinden yaşam alanlarımızın talan edilme emrini verenler, yaşadığımız topraklardaki doğal varlıkları sömürerek zenginleşirken; onların neden olduğu tahribatlar yüzünden sel sularında boğulanlar, göçük altında kalanlar yine bizler oluyoruz. Onlar yaşamı son kırıntısına kadar tüketirken, biz de tükeniyoruz.

Bu tükeniş böyle devam ederken, insanlar katlediliyorken, dereler hapsedilmeye, topraklar susuz bırakılırken, biz yaşam savunucularına düşen şey ise, yerellere birlikte bu projelerin önüne geçmek, en açık tabirle, bize bu katliamları yaşatanların “felaket”i olmaktır.

Furkan Çelik

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” Devletin Afeti HESseli ” – Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/09/07/devletin-afeti-hesseli-furkan-celik/feed/ 0
” Küstah Devlet ” – Emrah Tekin https://meydan1.org/2015/06/02/kustah-devlet-emrah-tekin/ https://meydan1.org/2015/06/02/kustah-devlet-emrah-tekin/#respond Tue, 02 Jun 2015 16:33:53 +0000 https://test.meydan.org/2015/06/02/kustah-devlet-emrah-tekin/   Bir yerde çalışıyorsunuz, size bu imkan tanınmış, oralarda çalışıyorsunuz nankörlük yapmayın. Recep Tayyip Erdoğan Taşeron şirkette çalışan ve kadroya geçmek isteyen petrol işçilerine yönelik azar tonunda söylenmiş bu cümleyi, TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mayıs ayı başında Batman’da katıldığı toplu açılış töreninden alıntıladık. Erdoğan’ın söylediği gibi “imkan tanınarak” bir anlamda bahşedilen işlerde çalışan ve önemli bir […]

The post ” Küstah Devlet ” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

 Meydan Gazetesi- KüstahDevlet Emrah Tekin

Bir yerde çalışıyorsunuz, size bu imkan tanınmış, oralarda çalışıyorsunuz nankörlük yapmayın.
Recep Tayyip Erdoğan

Taşeron şirkette çalışan ve kadroya geçmek isteyen petrol işçilerine yönelik azar tonunda söylenmiş bu cümleyi, TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mayıs ayı başında Batman’da katıldığı toplu açılış töreninden alıntıladık. Erdoğan’ın söylediği gibi “imkan tanınarak” bir anlamda bahşedilen işlerde çalışan ve önemli bir kısmı taşeron şirketlerin çalışanı olan “resmi rakamlara göre” 1886 işçi, iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirdi 2014 yılı itibarıyla. Devlet ve patronlar nezdinde varlıkları ve yoklukları sadece rakamsal bir teferruat olan işçiler, gerektiğinde ölebilirler ancak haklarını ararlarsa “nankörlük yapmış olurlar” devletin bu kibirli anlayışına göre.

Erdoğan, sıkça kullandığı benzer ifadeleri Mart 2013 yılında da Silopi’de tekrarlamıştı. Biten ilk ünitesinin açılışının yapıldığı Silopi Termik Santrali’ndeki törende, santralin zehir saçtığını ifade eden bir kişiye Erdoğan, “Nankörlük yapma, sus nankörlük yapma. Ekmek bulamazsınız yemeye, ekmek gelince de tepersiniz. 800 milyon dolarlık yatırım geliyor. Teşekkür edeceğinize başka şeyler konuşuyorsunuz” diye konuşmuştu. İnsan ve canlı yaşamını, ekolojik uyumu ciddi anlamda tehdit eden, ayrıca yapımını üstlenen şirketler için önemli bir rant alanı olan termik santral karşısında yaşamlarını savunanlar için devlet küstahlığının gösterdiği tavır yine aynıydı: “Teşekkür edeceğinize nankörlük yapıyorsunuz.”

Devletin her zaman “bahşeden”, toplumun ise bu “lütuflar” karşısında yine her zaman kanaatkar, itaatkar ve şükreden pozisyonda olmasını isteyen devlet aklı ve söylemi en tepedekine mahsus değil. Beklediği itaati göremediği zamanlarda, diğer devlet erkanı da Erdoğan’ın sıklıkla başvurduğu bu kibirli ve küstahça söyleme başvurmaktan çekinmiyor.

Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ, 2011 yılında sorunlarını kendisine anlatmak ve çalışma koşullarının düzeltilmesini isteyen görme engelli geçici işçi Nurullah Mehmetoğlu’na “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım? Taşeron şirketlerin yanında çalışmaya devam edeceksin” diye “çıkışmıştı”. Eski bakanın yerine bakanlık görevine gelen Mehmet Müezzinoğlu da Akdağ’ı ve benzeri iktidar sahiplerini aratmayacak bir kibir “performansını da” geçtiğimiz günlerde göstermişti. Müezzinoğlu, ”Emeklilere hiç bakmıyorsunuz, hep kendinizi düşünüyorsunuz ,emekliler aç” diye tepki gösteren bir emekliye, “Gene bize dua edin siz” diyerek, devlet ve iktidar sahiplerinin toplumdan bekledikleri “devletin varlığına duacı” tavrını büyük bir kibir ve küstahlıkla yinelemişti.

Bir devlet alışkanlığı olan kibir ve küstahlığı her kademede görebiliyoruz. En küçük memurundan, valisine; bakanından, cumhurbaşkanına elinde en ufak devlet yetkisi bulunan herkes, bir geleneği yaşatmakta. En sıradan, gündelik bir olayda, bir devlet dairesinde rastlaşabiliyoruz o Kaf Dağı’nı aşan kibirle. Hele de makamları büyüdükçe tüm ihtişamıyla karşımıza çıkıyor, bahşedici kudretleri.

Ellerinde milyonlarca işçinin kanı olan devletler, her gün fabrikalarda, madenlerde, şantiyelerde ve tarlalarda çalışan milyonlarca işçiye yarı aç yarı tok bir şekilde de olsa çalışabiliyor olmayla yetinilmesi gerektiğini anlatıyor. Devlet, işçileri öldürdüğü yetmezmiş gibi, yarı aç çalışmaya zorlamıyorlarmış gibi, işçilerin en ufak itirazlarında, eylem ve gösterilerinde, kimi zaman yok sayma, kimi zaman aşağılama, kimi zaman da şiddet kullanma küstahlığını gösterirken, dahası bunu “bunca hizmeti” karşısında “müteşekkir” olmadığı gibi itiraz eden “nankörler” için meşru bir hak olarak görüyor.

Devlet, yaşattığı tüm bu olaylarla, bahşedip iş verdiğini akıllarımıza kazımaya çalışıyor ve bununla yetinilmesini istiyorken; işçinin çalışma koşullarını umursamadığının da adeta üstünü çiziyor. Taşeron işçiler başta olmak üzere işçilerin iş güvenliğinin olmaması, geçen yıl Soma’da, Ermenek’te, Torunlar’da gerçekleşen toplu işçi katliamları ve her gün yaşanan iş cinayetleri bu umursamazlığın birer sonucunu oluşturuyor.

Tüm umursamazlığı, kibir ve küstahlığı ile devlet, ezilenlerin adaletsizlikler karşısında “nankörlük” yapıp haklarını aramalarındansa, 2010 yılında Zonguldak’ta 30 madencinin yaşamını yitirdiği işçi katliamı sonrası dönemin çalışma bakanı Ömer Dinçer’in söylediği gibi “güzel” ölümler yaşamalarını yeğliyor.

Emrah Tekin

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” Küstah Devlet ” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/06/02/kustah-devlet-emrah-tekin/feed/ 0
Anarşist Gazete Meydan Okuyoruz! https://meydan1.org/2015/04/17/anarsist-gazete-meydan-okuyoruz/ https://meydan1.org/2015/04/17/anarsist-gazete-meydan-okuyoruz/#respond Fri, 17 Apr 2015 11:51:20 +0000 https://test.meydan.org/2015/04/17/anarsist-gazete-meydan-okuyoruz/ 2012 yılının Mayıs ayında çıkan ilk sayısından itibaren, aylık olarak yayınlanan Meydan Gazetesi’nin 26. sayısını elinizde tutuyorsunuz şu anda. Gündelik işleyişe ve var olan gündeme dair anarşist bir perspektifle değerlendirmeler yapan ve bu değerlendirmeleri okuyucularıyla buluşturan anarşist gazete Meydan, yayınlandığı ilk günden bu yana, kolektif bir çabanın ürünü olarak hazırlanıyor ve ulaştırılıyor coğrafyanın dört bir […]

The post Anarşist Gazete Meydan Okuyoruz! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- Anarşist Gazete Meydan Okuyoruz!

2012 yılının Mayıs ayında çıkan ilk sayısından itibaren, aylık olarak yayınlanan Meydan Gazetesi’nin 26. sayısını elinizde tutuyorsunuz şu anda. Gündelik işleyişe ve var olan gündeme dair anarşist bir perspektifle değerlendirmeler yapan ve bu değerlendirmeleri okuyucularıyla buluşturan anarşist gazete Meydan, yayınlandığı ilk günden bu yana, kolektif bir çabanın ürünü olarak hazırlanıyor ve ulaştırılıyor coğrafyanın dört bir yanına.

Şüphesiz ki yalnızca yazınsal bir faaliyetten ibaret olmayan Meydan, ezilenlerin isyanının ve mücadelesinin var olduğu her alandan besleniyor ve bu mücadeleyi büyütmenin bir aracı olarak, okuyucularıyla direniş meydanlarında buluşuyor. Meydan, tüm ezilenlerle birlikte, her türlü tahakküm biçimine meydan okuyor.

Kışın yağmur yazın güneş demeden, sabahın erken saatinde işine gidenin, okuluna yürüyenin yoluna çıkar “patrona, ustabaşına, öğretmene, idarecilere” karşı direnenlerin gazetesi Meydan. Metrobüs durağından geçerken, otobüse binerken, üniversite koridorlarında yürürken, fabrikanın önünde patrona karşı direnirken yankılanır sesi: “Meydan direnenlerin gazetesi”. İktidarların dağıtımına bile tahammül edemediği ve her fırsatta saldırdığı Meydan, Taksim’den Kadıköy’e, Yalova’dan Amed’e, Antalya’dan Suruç’a kadar dört bir yanda dillendiriyor direnişin sesini.

Erkek olmayan toplumsal yaşamın kıyısına itilir; erkeklerin sevgisi her gün en az üç kadını katleder, LGBTİ bireyler ataerkinin dişlileri arasında öğütülürken Meydan, heteroseksizme ve cinsiyetçiliğe karşı direnenlerin meydanı oluyor. Kadınlar, “Katledilen Kadınlar İsyanımızdır” diye haykırırken; Meydan her Mart ayında sayfalarını bedenleri, kimlikleri, varoluşları yok sayılan kadınlara bırakıyor ve coğrafyanın dört bir yanında ataerkiye karşı Meydan okuyan kadınların sesi oluyor.

HES, RES, GES denilerek, ekolojik yıkımlar yaşam alanlarımızı talan ederken Meydan, Loç Vadisi’nde HES’lere, Bergama’da siyanüre, Gerze’de termiğe ve Akkuyu’da nükleere karşı yaşamı savunanların Meydan’ı oluyor, katil şirketlerin karşısına dikiliyor.

Çocukların eline verilen oyuncak silahlarla başlayan; milli marşlarla, nizami sıralarla, üniformalarla ve okullarla normalleştirilen; zorunlu askerlik hizmetiyle kendisini dayatan; kaza, şakalaşma, cinayet adı altında yaşanan “şüpheli ölümler”le yaşamlarımızı çalan militarizme inat Meydan, ölmeyi, öldürmeyi, kardeş kanı dökmeyi ve savaşmayı reddedenlerin meydanı oluyor.

Zengini daha zengin ederken, bizleri daha da hiçleştiren emek sömürüsüne; patronların kar hırsı uğruna fabrikalarda, atölyelerde, inşaatlarda her gün yeni bir işçinin daha katledilmesine; Soma’da, Ermenek’te, Torunlar’da yüzlerce işçinin yaşamını yitirmesine karşı isyan edenler yaşamları için direnirken; Meydan da işte bu direniş meydanlarında, 1 Mayıs’larda yazılıyor, okunuyor.

Yeni bir dünya yaratmak için mücadele edenler zindanlara kapatılır, F tipleri, tecritler ve yasaklarla tutsakların benlikleri yok edilmek istenirken Meydan, “yalınayak” direnen özgür tutsakların kalemi, Metris’in, Kandıra’nın, Kırıklar’ın meydanı oluyor.

Halkın isyanı seçimlere kanalize edilip, öfkesi oy sandıklarına hapsedilmeye çalışılırken Meydan “Koltuk Sizin, Özgürlük Bizimdir” diye haykırıyor sokaklarda. Her yeni seçim döneminde parlamentarizme sıkıştırılan özgürlüğü, doğrudan demokrasi mücadelesinde, fabrika işgallerinde, özyönetim deneyimlerinde ve direniş çadırlarında yazıyor.

Bizleri çizdikleri sınırlara hapsedip birbirimize düşman eyleyenler dilimizi, kimliğimizi varoluşumuzu yasaklayıp, bizleri yok etmeye çalışsalar da Meydan, yerinden yurdundan ötelenenlerin, sürgün edilenlerin meydanı oluyor ve milliyetçiliğe karşı halkların kardeşliğini haykırıyor. Sokaklarda taş atan çocuklar, Kobane’de direnen halklar kazanırken Meydan, direniş halaylarında yazılıyor, Newroz meydanlarında okunuyor.

Devletin bakanı polisini korur, cumhurbaşkanı “vur emri”ni verir, sokaklar TOMA’lar, akrepler, gözaltı otobüsleriyle işgal edilirken, devlet terörüne karşı direnenler yine meydanlarda buluşuyor. Meydan, polisin copuna, silahına, mermisine, “iç güvenlik” adı altında sürdürülmek istenen faşizme geçit vermeyenlerin; ekmek, adalet ve özgürlük için sokaklara çıkanların meydanı, Taksim Meydanı, Kızılay Meydanı, Şişli Meydanı oluyor.

Şimdilerde, iktidar hırsıyla yanıp kavrulanlar “Meydan” adında yeni bir gazete çıkartıp, meydanlara çıkmaya niyetlenseler de, bilsinler ki bizim “Meydan”larımızda ne patronlara, ne hırsızlara, ne katillere ne de iktidarlara yer var. Bugüne dek nasıl ki isyanımızı sokaklara taşıdık, üzüntümüzü öfke eyleyip, yeni bir yaşam umuduyla doldurduysak sokakları, yine aynı şekilde dolduracağız “Meydan”ları. Bizi yok sayanlara, katledenlere, kaybedenlere inat özgürlük olacağız Taksim’de, Beyazıt’ta, Kızılay’da, Gündoğdu’da ve her Meydan’da, yayılacağız dalga dalga.

The post Anarşist Gazete Meydan Okuyoruz! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/04/17/anarsist-gazete-meydan-okuyoruz/feed/ 0
“Şirketlerin Yoluna Taş Koyuyoruz” – Büşra Cengiz https://meydan1.org/2015/03/07/sirketlerin-yoluna-tas-koyuyoruz-busra-cengiz/ https://meydan1.org/2015/03/07/sirketlerin-yoluna-tas-koyuyoruz-busra-cengiz/#respond Sat, 07 Mar 2015 19:08:54 +0000 https://test.meydan.org/2015/03/07/sirketlerin-yoluna-tas-koyuyoruz-busra-cengiz/ Kapitalizm şehirlerdeki yaşamın zenginler için elverişli olmasını sağlarken, bunun dışında kalan kırsalları da kendi hizmetine sunuyor. Gelişme, kalkınma, ilerleme derken yüzlerce proje üretenler, yüzlerini nükleer santrallere, HESlere, GESlere, RESlere ve termik santrallere dönüyor. Bunun temelini şehirlerdeki AVM’lere, şirketlere, fabrikalara enerji sağlamak ile kurarken, yine kendi cebini dolduruyor. Durmadan büyüyen endüstri, enerji ihtiyacını “daha ucuza gelen” […]

The post “Şirketlerin Yoluna Taş Koyuyoruz” – Büşra Cengiz appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi- Şirketlerin Yoluna Taş Koyuyoruz Büşra Cengiz

Kapitalizm şehirlerdeki yaşamın zenginler için elverişli olmasını sağlarken, bunun dışında kalan kırsalları da kendi hizmetine sunuyor. Gelişme, kalkınma, ilerleme derken yüzlerce proje üretenler, yüzlerini nükleer santrallere, HESlere, GESlere, RESlere ve termik santrallere dönüyor. Bunun temelini şehirlerdeki AVM’lere, şirketlere, fabrikalara enerji sağlamak ile kurarken, yine kendi cebini dolduruyor. Durmadan büyüyen endüstri, enerji ihtiyacını “daha ucuza gelen” kömürden sağlıyor ve çarkın dönebilmesi için her gün bir maden daha kazılıyor.

Kazılan her bir maden onlarca yaşama son veriyor. Bu madenler için yüzlerce işçi göz göre göre ölüme yollanıyor. Kozlu’da, Soma’da, Ermenek’teki gibi yaşamlar yok ediliyor. Ancak devlet ve şirketler durmuyor, her yere yol açıyor; duble yolları, köprülü kavşaklar takip ediyor. Adım başı karşımıza bir inşaat çıkıyor. Bu inşaatların hammaddesi kırlardan, dağlardan, ormanlardan, köylerden sağlanıyor. Devlet ve şirketler bu topraklarda, “kamu yararı”na yaşamı katlediyor. “Kamu” ise bu yarardan payını, bahçesindeki ağacın kesilmesiyle, biraz uzağındaki ormanın yakılmasıyla, çocukluğunda yüzdüğü derenin kurumasıyla alıyor.

Taş ocakları da “kamu yararı”na yapılanların önemli bir parçası. Taş ocakları, geri dönüşü olmayan etkileriyle yaşamın her alanında tehlike yaratıyor. Taş ocaklarında yapılan her patlama, yüzlerce yılda oluşan yer altı su yollarının çökmesine sebep oluyor. Bu yeraltı suyuna sızan suyun da açığa çıkmasına, akış yönünün değişmesine, buharlaşmasına ve kaybına sebep oluyor. Bütün bunların sonucunda, bölgeyi büyük bir kuraklık bekliyor.

Taş ocaklarında yapılacak her bir patlatma işlemi, küçük çaplı bir deprem etkisinde. Bursa ve Trabzon’daki patlatmaların şiddeti rasathaneler tarafından 2,6 olarak ölçülüyor. Bununla birlikte patlatmalarla oluşan enerji birikimi, doğal depremleri tetikliyor. Ortalama bir ocakta ise haftada en az üç patlatma yapıldığını düşünürsek, bölgedeki yaşam alanlarını ne ölçüde etkileyeceği açık.

Taş ocaklarından çıkan kil ve toz, eğimli arazi üzerinden çevredeki su varlıklarına buluşarak, balıkların solungaçlarını tıkıyor ve toplu balık ölümlerinin sebebi oluyor. Bunun yanı sıra, patlatmalar esnasında oluşan kil ve toz bulutları yerleşim yerlerinin ve tarım arazilerinin üstüne çökerek ciddi akciğer rahatsızlıklarına neden oluyor, bitkilerin yapraklarını kaplayarak fotosentezi engelliyor. Böylece meyve oluşumu zayıflıyor.

Taş ocakları arkalarında devasa büyüklükte çukurlar bırakıyor, bu çukurlarda çöp ve atık maddelerin biriktiği, lağım sularının boşaltıldığı bir alana dönüşüyor. Bu atıklar da yine yer altı sularına sızarak, var olan suyu zehirliyor.

Şu sıralar talan projelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor, taş ocakları. 2004 yılında ÇED raporundan muaf tutulmasıyla birlikte, 85.000’i aşkın taş ocağına ruhsat verildiği biliniyor. Bu topraklarda azımsanmayacak kadar çok olan taş ocakları, Antalya ve Muğla’da da oldukça fazla. Kayıt dışı olanlar bir kenara Antalya’da 1059, Muğla’da 450 tane ocak bulunuyor. Kentsel dönüşüm yalanlarıyla talana devam eden şirketler, Düzce’den Bolu’ya, İzmir’den Ordu’ya kadar taş ocağı planlarını sürdürüyor.

Var olan taş ocaklarının genişletilmesi şimdi de Yalova ‘da karşımıza çıkıyor. Güneyköy başta olmak üzere, Orhangazi’yi, Fındıklı’yı, Kurtköy’ü, Soğucak’ı, Hamzalı’yı, Sugören’i, Cihanköy’ü ve Paşakent Mahallesi’ni etkileyecek olan taş ocakları halkın ve yaşam savunucularının tepkisini çekiyor. Yalova’da yapılan taş ocaklarında üç isim öne çıkıyor; Bahadır Madencilik, Gürer Madencilik ve Karayolları. Öncelikle bunlardan ilki olan Bahadır Madencilik’in var olan kapasitesini 8 kat büyütmek için yaptığı çalışmalar dikkat çekici. 

Normal şartlarda, yıllık 260.000 ton olan kapasite yıllık 2.000.000 tona çıkarılmak isteniyor. Bunun beraberinde 95 hektarlık orman arazisinin 78 hektarlık kısmı yok edilecek, 192.444 ağaç yok edilecek. Haftada 3 patlatma yapılacak ve toplam 1694 kilo patlayıcı kullanılacak; nakliye için günde yaklaşık 220 kamyon, köy yollarını kullanarak taş taşıyacak. Günde 54 ton su, köylerin şebekelerinden çekilerek taş ocağı için kullanılacak. Üstelik tüm bu veriler sadece bir şirketin yaratacağı tahribatı anlatıyor. Orada bulunan, üç büyük taş ocağı göz önüne alınırsa rakamlar daha da vahim hale geliyor. Çoğunluğu orman arazisinde ve tarım arazilerinin yakınında bulunan taş ocaklarının 550.000 m2 olan işletme izni 1.085.000 m2’ye çıkartılacak. Yıllık toplam kapasite 889.000 tondan 2.143.000 tona çıkarılacak. Her ay 30 patlatma yapılacak. Her seferinde 2686 kg patlayıcı kullanılacak. Köy ve mahalle yollarını kullanan kamyon sayısı 98’den 238’e çıkacak. Yaz boyunca ana haber bültenlerine konu olan ve kaygıyla suyu bitti bitecek denilen Yalova gibi bir yerde, bu taş ocakları için günde 117 ton su şehir ve köy şebekelerinden çekilecek.

Yaşamlarımızdan her geçen dakika bir parça daha götürülürken, talanın adı ve yeri değişiyor fakat failleri değişmiyor. Havamızı suyumuzu ve toprağımızı çalanların adı dün Loç Vadisi’nde HES olarak karşımıza çıktığı gibi, Bugün Yalova’da, İzmir’de taş ocağı oluyor, tıpkı yarın Mersin’de nükleer olacağı gibi…

Gelişme, kalkınma, ilerleme diyerek talan projelerine tumturaklı isimler verenlerin, aklımızı bulandırmaya çalışanların yalanlarına inanmıyoruz. Hava, su, toprak ve yeryüzündeki tüm canlılar için yaşam mücadelemize devam ediyoruz.

Büşra Cengiz

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 25. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Şirketlerin Yoluna Taş Koyuyoruz” – Büşra Cengiz appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/03/07/sirketlerin-yoluna-tas-koyuyoruz-busra-cengiz/feed/ 0
Ermenek’te Toprağın Altında Kalan Ne? – Fırat Binici https://meydan1.org/2014/12/15/ermenekte-topragin-altinda-kalan-ne-firat-binici/ https://meydan1.org/2014/12/15/ermenekte-topragin-altinda-kalan-ne-firat-binici/#respond Mon, 15 Dec 2014 19:30:14 +0000 https://test.meydan.org/2014/12/15/ermenekte-topragin-altinda-kalan-ne-firat-binici/ 28 Ekim Salı: Karaman Ermenek’te bulunan bir kömür madenini su bastı. Terk edilmiş ocakta biriken suyun bastığı madende, 18 işçi mahsur kaldı. Soma, Torunlar, Ermenek… Yaşadığımız topraklar gitgide daha da genişleyen bir işçi mezarlığına dönüşüyor. Devlet ve kapitalizm ele ele vermiş; bitmek tükenmek bilmeyen enerji isteğiyle, kentsel dönüşüm projeleriyle, işçi düşmanı politikalarıyla hepimizi öldürmeye çalışıyor. […]

The post Ermenek’te Toprağın Altında Kalan Ne? – Fırat Binici appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
28 Ekim Salı: Karaman Ermenek’te bulunan bir kömür madenini su bastı. Terk edilmiş ocakta biriken suyun bastığı madende, 18 işçi mahsur kaldı.

Soma, Torunlar, Ermenek… Yaşadığımız topraklar gitgide daha da genişleyen bir işçi mezarlığına dönüşüyor. Devlet ve kapitalizm ele ele vermiş; bitmek tükenmek bilmeyen enerji isteğiyle, kentsel dönüşüm projeleriyle, işçi düşmanı politikalarıyla hepimizi öldürmeye çalışıyor. Kimimizi yerin dibine gönderiyor, kimimizi bir rezidansın en tepesine çıkartıyor. Bizlerse, toprağın bağrına vurduğumuz her kazmada, bir AVM inşaatında çıktığımız her katta biraz daha ölüyoruz. Deyim yerindeyse, patronlar cebini doldururken, biz kendi tabutumuzu çatıyoruz.

30 Ekim Perşembe: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan: “Bunun sorumlusu hazımsız işveren. Hesabı sorulmalı.”

İşçi ölümleri peş peşe devam ederken, devlet erkanı ve kapitalistler hızlı bir şekilde yaşananların üzerini örtmeye, sorumluluğu birbirlerine atarak zihinleri bulandırmaya çalışıyorlar. Katliamların gerçekleştiği tarihlerde, patronları tehdit edip, sorumluların cezalandıracağını söyleyenler, olayları soğutup, öfkesi kursağında kalan halkın “gazı”nı aldıktan sonra, takipsizlik kararı vermekte, birkaç mühendis ve ustabaşıyı içeri atıp tekrar madenleri açmakta, hatta katliamdan kurtulan işçileri işten atmakta ya da buna olanak sağlayan yasaları çıkarmakta hiçbir sakınca görmüyorlar. Madenlerde, inşaatlarda, fabrikalarda katliam yapanlar, ikinci katliamlarını zihinlerimizde yapıyorlar: Her şeyi unutturmaya çalışıyorlar!

7 Kasım Cuma: Ermenek’ten acı haber: 2 işçinin cesedi çıkarıldı.

Soma’dan sonra sokağa dökülen binlerce insan, ertesi gün ortadan kayboluyor. Ya insanlar her şeyi unutup hayatlarına devam ediyor ya da maruz bırakıldıkları bilgi bombardımanı içerisinde ne yapacaklarını, nasıl yapmaları gerektiğini şaşırıyorlar. Bugün, insanlar televizyonun ya da internetin başında saat başı düşen ölüm haberlerini takip ederken, aylık işçi ölümleri istatistiklerine gömülüp kalmışken; dün bir işçi daha inşaattan düşmüş oluyor ve bütün bu aldatmacalar yarın yaşanacak başka Soma’lara, Ermenek’lere zemin hazırlıyor!

18 Kasım Salı: Karaman’ın Ermenek ilçesinde su baskını sonucu 18 işçinin mahsur kaldığı maden faciasında sabaha karşı 6 işçiye ulaşıldı. Madenden öğle saatlerinde de 2 işçi çıkarılmıştı. Böylece bir günde 8 işçinin daha cansız bedenine ulaşıldı. 6 Kasım’da da iki işçi çıkarılmıştı. Halen 8 işçi madende…

Aynı kelimeyi defalarca tekrar ederseniz, o kelimeye yabancılaşırsınız. Çocukluğumuzda çok oynadığımız bu oyun, şimdi devletin ve medyanın elinde bize doğrultulmuş bir silah gibi. Tetik her çekildiğinde biraz daha unutur, belleğimize tutunmak için çırpınan gerçeklerden birini daha kaybederiz. “Ermenek’te 2 işçinin daha cesedine ulaşıldı… Orhangazi’de elektrik akımına kapılan işçi öldü… İzmir’de vinçten düşen işçi öldü…” gibi haberler televizyondaki spikerin sinir bozucu durağan sesiyle tekrarlanıp dururken artık uğultuya dönüşürler. Art arda kulaklarımızın dibinde, gözlerimizin önünde patlayan haberler artık normaldir; yaşamın gerçekleridirler. Nasıl bulutlar birbirine değdiğinde şimşek çakmak zorundaysa, işçiler de patronların ve devletin refahı, kapitalizmin sürdürülebilmesi için ölmelidirler! Sözün kısası, işçi olmanın fıtratında ölüm vardır!

19 Kasım Çarşamba: 8 işçinin cenazelerinin Türk bayrağına sarılı tabutları, Ermenek Devlet Hastanesi Morgu’ndan alınıp, cenaze aracıyla törenin düzenleneceği Keleşoğlu Camii önüne getirilip, yan yana kondu. Yakınları gözyaşlarına hakim olamayıp ağıtlar yaktı. Cami önündeki kalabalıktan bazıları ise, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganı attı.

Kendi refahı için tebaasını savaşlarda ölüme gönderen devletler, katledilen gençlerin yakınlarını teselli etmek ve kendini aklamak için onlara şehit nişanı verip şaşalı cenaze törenleri düzenler. Ama muhtemelen hiçbir iktidarın aklına, kapitalizmin doymaz enerji ihtiyacı için termik santrallere yatırım yapıp, o santraller içinde gereken kömürü en ucuza çıkarmak için uyguladığı sömürü düzeninden dolayı katlettiği işçileri şehit saymak gelmemiştir. Soma’da Zonguldak’ta ve Ermenek’te T.C bayraklarına sarılıp, “milli kahraman” ilan edilenler, tıpkı devletlerin savaşlarında ölenler gibi kahraman değildirler. Onlar, kapitalizmin insana soluk aldırmayan maddi evreninde biraz soluk alabilmek, kısmen de olsa ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ama en çok efendilerin refahını sağlayabilmek için yerin yüzlerce metre altına gönderilen işçilerdir. Onlar üzerinden devletin ve kapitalizmin devamlılığını amaçlayanların başvurduğu “şehitlik” payesi ise alçaklıktır.

26 Kasım Çarşamba: AFAD : Bugüne kadar yapılan çalışmalarda 10 işçinin cansız bedenleri çıkartıldı. Geriye kalan 8 işçi için 603 kişilik ekiple ocağın desandre bölümünde arama çalışmaları sürüyor. AFAD, son 24 saat içinde 4 metre ilerleme kaydedildiğini belirtti. 1’inci Başaşağı bölümünün yakınındaki son günlerde çalışmaların yoğunlaştırıldığı 64 metrelik ana arterde bugüne kadar 25 metrelik bir alanın tarandığı belirtildi. 1939 metre olan ocağın ise yüzde 87’sinin tarandığı ve geriye 241 metrelik yüzde 13’lük bölümün kaldığı bildirildi.

Bir canlının ölümü asla “1 kişinin ölümü” değildir. O ölümün arkasında nasıl, neden ve kim tarafından soruları yatar. Acısıyla, tatlısıyla bir ömür yatar. Hele bu bir işçinin ölümüyse yüzyıllardan beri devam eden ezen ezilen ilişkisi yatar; zengin ile yoksul, patron ile işçi, zalim ile mazlumun savaşı yatar. Eğer siz onu sayılara, istatistiklere indirgerseniz; onu hiçleştirir, gerçek anlamından koparırsınız. Bu yüzdendir ki, Soma’da katledilen işçilerin sıfatına dönüşen “301” sayısı, bir siteye verilerek anlamsızlaştırılabiliyor.

28 Kasım Cuma: Ermenek’te işçiler 15 saat kurtarılmayı bekledi, sudan değil gazdan öldü.

Üstüne basa basa tekrar söylüyorum; Tezcan Gökçe, “Ermenek maden kazasında, göçük altında kalıp, sonradan cenazesine ulaşılan 8. işçi” değildi; Ömer Cansu, bir eşi, çocukları ve arkadaşları olan “kanlı canlı” bir insandı. Kamil Yaman, devletin ve açgözlü patronların kar hırsı yüzünden, o madene inmek zorunda bırakılarak katledildi; Hasan Tuncer’i ve iş cinayetlerinde katledilen tüm işçileri öldüren devlet ve kapitalizmin ne istatistiklere indirgeyerek hiçleştirme çabaları, ne devletin olayın üstünü örtüp soğutma çabaları bu gerçekliği değiştiremez. Bu gerçekten doğan acımızı ve öfkemizi dindiremez.

4 Aralık Perşembe: AFAD: “Bugün itibarıyla 463 arama kurtarma personeli ve toplam 602 kişilik ekiple devam eden çalışmalar, madende mahsur kalan son 5 kişinin bulunması ile sonuçlanmıştır.”

Ermenek’te toprağın altında, bildiğimiz kadarıyla hiç işçi kalmadı. “Maden Şehitleri”nin yakınları bin bir türlü zırvayla avutulmaya çalışıldı. Ayakkabıları parçalanmış madenci babasına yeni kara lastikler alındı, oğlum yüzme bilmezdi diyen anneye ama oğlun “milli kahraman”dı denildi, acısı kursağına itildi. Ailelere bir maaş bağlayan devlet, kan kokan dudaklarının üzerine işaret parmağını koyarak bütün bu kandırmacaları başarı gibi göstererek “susun” dedi. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine yenilerini ekleyerek, bilgi dağarcığımızı genişletti. Televizyondan ve internetten akmakta olan iş cinayeti haberleri hiç hız kesmedi.

Evet, Ermenek’te toprağın altında tek bir işçi kalmadı. Ama çöken madenden etrafa dağılan toz bulutları arasından, devletin işçi düşmanı politikaları, yalanları, patronların kâr hırsı, zalimliği ve alçaklığı çıktı!

Fırat Binici
[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.

The post Ermenek’te Toprağın Altında Kalan Ne? – Fırat Binici appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/12/15/ermenekte-topragin-altinda-kalan-ne-firat-binici/feed/ 0