The post “Krizin Sorumlusu Devlettir”: Göstermelik Destek Paketine Karşı Eylem Gerçekleştirildi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>ESP, Partizan, SMF, Mücadele Birliği, Alınteri ve Devrimci Parti’nin gerçekleştirdiği eylemde, 1000 liralık göstermelik “destek” paketinin değil esnafın vergi ve kira borçlarının silinmesi talep edildi.
The post “Krizin Sorumlusu Devlettir”: Göstermelik Destek Paketine Karşı Eylem Gerçekleştirildi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post SMA Hastası Çocukları İçin Eylem Yapan Ailelere Polis Demagoji Yapmayın Dedi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Spinal Muskuler Atrofi (SMA) hastalarının yakınları Sağlık Bakanlığı önünde bir araya gelerek eylem yaptı.
Farklı şehirlerden gelen yaklaşık 50 aile, tedavi için gerekli ilaçları bulamadıklarını söyledi. Ayrıca Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, ‘SMA hastalığının tedavisi olmadığı, 2 yaşına kadar gen tedavisi almazsa öleceği hakkındaki iddiaların asılsız olduğu’ açıklamasına ve valiliklerden bağış izinlerine getirilen yasaklara tepki gösteren aileler ilaçların Türkiye’ye getirilmesini istedi
Karton tabut taşıyan aileler arasından bir anne, “Biz Türkiye’de ilaçların gelmesini bekliyoruz paramızı topluyoruz ama ilaç yok, yanlış algı oluşmasın. Yardım toplama için de izin verilmiyor. Bakanın kendisi asılsız açıklama yaptı. Ben de tabutunu hazırladım oğlumun burada bekliyorum” dedi.
Polisin, Bakanlık önünde toplanan ailelerin açıklama yaptıktan sonra ayrılmasını istemesi üzerine aileler, “Biz nerede sesimiz duyuralım” diyerek tepki gösterdi. Polisin “Oturma eylemi yapacağız deniyor olmaz” demesi üzerine anne, “Burada bütün aileler acılı, çocuğunu kaybeden insanlar var. Bu üslup hoş değil. Burada çocuğum için otururum da yatarım da” dedi.
Tartışma sürerken polisin “Burada oturunca her şey çözülecek mi, demagoji yapmayın” demesi üzerine bir baba, “Benim çocuğum ölüyor ölüyor ne demagojisi. Sıra hangi çocukta” dedi.
The post SMA Hastası Çocukları İçin Eylem Yapan Ailelere Polis Demagoji Yapmayın Dedi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Brezilyada Carrefour Güvenliklerinin Bir Siyahiyi Döverek Öldürmesi Sonucu Eylemler Başladı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]> Brezilya’nın Porto Alegre şehrinde Joao Alberto Silveira Freitas isimli siyahinin Carrefour mağazası güvenlik görevlileri tarafından dövülerek öldürülmesi sonrası eylemler patlak verdi. Olaya ilişkin görüntülerde iki güvenlik görevlisninin Silveira’yı vahşice dövdüğü görülüyor.
“Siyah Farkındalık Günü” öncesinde gerçekleşen olayın ardından Brezilya’nın bir çok yerinde eylemler başladı. Carefour mağazalarının hedef alındığı eylemlerde bir çok noktada polis ve eylemciler arasında çatışmalar yaşandı.
The post Brezilyada Carrefour Güvenliklerinin Bir Siyahiyi Döverek Öldürmesi Sonucu Eylemler Başladı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Yunanistan’da Acheloos Nehri İçin Eylem Düzenlendi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Yunanistan’ın Trikala bölgesindeki Acheloos nehrinin yönünün değiştirilmesine ve Mesochora köyünde bu nehir üzerine hidroelektrik santral yapılmasına karşı geçtiğimiz günlerde bir eylem gerçekleştirildi. Anarşist Politik Örgüt’ün de bileşeni olduğu yerel mücadele platformunun eyleminde, devlete ve kapitalizme karşı Acheloos nehrinin ve yaşamın savunulacağı vurgulandı.
Yunanistan’da bir önceki dönemin iktidar partisi olan sosyalist SYRIZA, seçimleri kazanana dek hidroelektrik santraller gibi ekolojik yıkım projelerine karşı mücadele sözleri vermişti. Ancak seçimlerin ardından bu politikasını bir kenara bırakarak projelerin sürmesini sağlamış, bu projelere karşı yükselen direnişleri -bir iktidar klasiği olan- polis şiddetiyle bastırmaya çalışmıştı. Acheloos nehrinin talana açılmasına yeşil ışığı yakan da SYRIZA hükümetiydi.
2019 Genel Seçimi’nin kazananı olan Yeni Demokrasi (Néa Dimokratía), SYRIZA’nın aksine bir merkez sağ partisi olsa da iki partinin de doğaya ve yaşama bakışları benzer; suyun ticarileştirilmesinin yanı sıra doğanın bütününün talan edilmesi politikası sürdürülüyor.
The post Yunanistan’da Acheloos Nehri İçin Eylem Düzenlendi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Genç İşçi Derneği, Virüs Saçan Vestel’e Karşı Eylemde appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Manisa’da bulunan Vestel fabrikasında Covid-19’a bağlı olarak 17 işçi yaşamını yitirmişti. Fabrikada işçilerin korunması ve güvenliği için yeterli tedbir alınmadığından işçi ölümleri giderek artarken test olmaksızın işçiler bir arada çalıştırılıyor ve işçiler “dışarı” bilgi vermemek üzere tehdit ediliyor.
Aralarında Genç İşçi Derneği’nin de (GİDER) bulunduğu işçi örgütleri yarın saat 16:00 ‘da Zorlu Holding önünde virüs saçmaya ve işçilerin yaşamlarını tehlikeye atmaya devam eden Vestel’e karşı eylemde olacak.
The post Genç İşçi Derneği, Virüs Saçan Vestel’e Karşı Eylemde appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Cumartesi Anneleri 25 Yıldır Galatasaray’da Kayıplarını Aramaktan Vazgeçmedi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Eylemlerinin 700. haftasından itibaren Galatasaray Meydanı kendilerine yasaklanan Cumartesi Anneleri, 27 Mayıs 1995 günü başlattıkları oturma eylemlerinin 25. yılı nedeniyle dün bir araya geldi. Elerindeki karanfilleri polisin çevrelediği alana bırakan kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları “Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz”, “Kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz” sloganları attı.
Kardeşi Hasan Ocak’ın 21 Mart 1995 günü gözaltına alındıktan sonra kendisine ulaşılamaması ve daha sonra işkence edilerek öldürülmüş bedeninin 55 gün sonra Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunmasının ardından başlatılan oturma eylemini aralıksız sürdüren Maside Ocak dün Galatasaray Meydanı’nda “Annelerimizi kaybettik bu meydanda, kardeşlerimizi kaybettik. Kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
1994 yılında gözaltına alındıktan sonra kaybedilen ve cenazesi kimsesizler mezarlığına defnedilen Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç da dün Galatasaray Meydanı’na karanfil bıraktı. Karakoç “İnsanlar kaybedilmesin diye geliyoruz bu meydana. Çeyrek asırdır buradayız. Bin yılda geçse vazgeçmeyeceğiz.” diyerek düşüncelerini belirtti.
1980 faşist askeri darbe döneminde kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren öfkesini şu sözlerle dile getirdi: “Annelerimiz burada evlatlarını aradı. Evlatlarının cesetlerini aradı. Annem devletten alacaklı gitti. Annelerimizin buradan alacağı var. Gözaltında kaybetmek insanlık suçudur. Bu suçu işleyenlerden mutlaka hesabı soracağız. Bizler sizden hesap soruyoruz. Failler ortaya çıkana kadar sizden hesap isteyeceğiz.”
Kayıp yakınları ve insan hakkı savunucularının ilk olarak 27 Mayıs 1995 Cumartesi günü saat 12.00’de Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirdikleri oturma eyleminin üzerinden 25 yıl geçti. Sonradan Plaza Del Mayo annelerinden esinlenilerek Cumartesi Anneleri olarak adlandırılan kayıp yakınları ilk günden itibaren “Gözaltındaki kayıplar son bulsun, kayıpların akıbeti açıklansın, sorumlular bulunsun ve yargılansın” talebini dillendirdi.
1995 yılında başlayan oturma eylemi aralıksız olarak 1999 yılına kadar sürdü.
8 Haziran 1996’da İstanbul’da gerçekleşen Habitat II İnsan Yerleşimleri Zirvesi sırasında polis Cumartesi Anneleri’ne saldırdı. O gün bir başka eylem de olduğundan saldırının boyutları genişledi ve 500’den fazla insan gözaltına alındı. Sonraki 6 hafta boyunca gözaltılar ve engellemeler sürdü. Sezen Aksu’nun da bir şarkı yaparak destek verdiği Cumartesi Anneleri polise geri adım attırdı ve Galatasaray Meydanı’na yeniden dönüldü.
Ama elbette devlet o dönem Cumartesi Anneleri’ne oluşan desteğin zamanla sönümlenmesiyle beraber yeni saldırı planlarını devreye koymakta gecikmedi. 15 Ağustos 1998 günü Cumartesi Anneleri’ne polisinin annelere coplu-gazlı saldırıları ve gözaltılar başladı. Anneler alanı bırakmamakta kararlıydı ama bundan sonraki 31 hafta boyunca polisin saldırıları ve gözaltıları devam etti. İlk saldırının başlamasından 7 ay sonra Cumartesi Anneleri eylemlerine ara verdiklerini duyurdu.
Neredeyse 10 yıl sonra, 31 Ocak 2009 günü Cumartesi Anneleri Galatasaray Meydanı’na geri döndüler ve kayıplarının bulunması talebiyle oturma eylemini 201. haftasından itibaren sürdürmeye başladılar. 700. haftadan itibaren Galatasaray Meydanı’nda eylem yapmaları İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun genelgesiyle engellenen Cumartesi Anneleri, o günden bu yana eylemlerini İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi önünde gerçekleştiriyor.
Ama bu 25 yılda, 1980 darbesinin generali Kenan Evren ve geçtiğimiz günerde ölen Genelkurmay eski Başkanı İsmail Hakkı Karadayı da dahil olmak üzere tek bir sorumlu adalet önüne çıkarılmadı.
The post Cumartesi Anneleri 25 Yıldır Galatasaray’da Kayıplarını Aramaktan Vazgeçmedi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Yunanistan’da Polis Şiddetine ve Devlet Baskısına Karşı Eylem appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Yunanistan’da Polis Şiddetine ve Devlet Baskısına Karşı Eylem appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Kanalı Değil Yaşamı Savun”: Kanal İstanbul’a Karşı Kadıköy’de İnsan Zinciri appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Rant ve talan projesi olan, büyük ekolojik yıkımlara neden olacak Kanal İstanbul Projesi’ne karşı Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu’nun çağrısıyla Kadıköy Süreyya Operası önünde meşaleli insan zinciri eylemi gerçekleştirildi.
Polisin, oluşturulmak istenen insan zincirini “trafiği kapatıyor” bahanesiyle engellemeye çalışmasına rağmen eylemciler kararlı duruşuyla eylemi gerçekleştirdi. Polisin engelleme çabalamalarına rağmen Bahariye Caddesi üzerine kurulan insan zinciriyle halk, Kanal İstanbul’u yaptırmayacağını bu kez Kadıköy’de dile getirmiş oldu.
İnsan zincirinin ardından eylem, okunan basın açıklaması ve “Kanalı Değil, Yaşamı Savun”, “Kanala Değil Depreme Bütçe”, “Ormanlar Nehirler Sermaye Değiller”, “Bu Daha Başlangıç Mücadeleye Devam” sloganlarıyla sona erdi.
Okunan basın açıklaması:
The post “Kanalı Değil Yaşamı Savun”: Kanal İstanbul’a Karşı Kadıköy’de İnsan Zinciri appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post İstanbul Üniversitesi Sibel Ünli İçin Eylemde appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İstanbul Üniversitesi öğrencileri, geçtiğimiz günlerde içinden geçtiği ekonomik sorunlar ve işsizlik nedeniyle “gidecek bir yerim yaşamaya değecek bir hayatım yok” mesajını bırakarak yaşamını sonlandıran Sibel Ünli için Beyazıt Anakapı önünde eylem gerçekleştirdi. “Sibel’i Unutmayacağız” pankartı ile eylem yapan arkadaşları onu intihara sürükleyen sistemle de mücadele edeceklerini açıkladı.
The post İstanbul Üniversitesi Sibel Ünli İçin Eylemde appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Beyrut’ta Gece Eylemleri’nde 2.Gün appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta dün gece, polis ve hükümet karşıtı eylemciler polisle çatıştı onlarca kişi yaralandı. Polisin saldırılarına şişe ve havai fişeklerle karşılık veren eylemciler, bir önceki gece polislerin yaraladığı insanlar için sokaktaydı.
Ülkedeki ekonomik duruma ve yönetime karşı eylemler, Ekim ayında başlamıştı. Eylemler nedeniyle, Başbakan Saad el Hariri istifa etmişti.
The post Beyrut’ta Gece Eylemleri’nde 2.Gün appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Şili’de Eylemciler Sesleniyor: “Örgütlü Bir Halkı Hiçbir Kuvvet Yenemez” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Şili’de toplu taşımaya yapılan zam sonrası öğrenciler tarafından başlatılan ve kısa sürede tüm halka yayılan eylemler büyüyünce başkent Santiago’nun da bulunduğu Santiago ve Chacabuco eyaletleri ile Puente Alto ve San Bernardo bölgelerinde OHAL ilan edildi. Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera, başkentte orduya güvenliği sağlama görevi verdi. Askerler tanklarla sokaklarda eylemcilere saldırdı. Eylemlerde 18 kişi katledilirken, 150’den fazla kişi yaralandı.
Askerlerin saldırısına karşı eylemciler direnmeye devam ediyor.
Şili'de Eylemciler Sesleniyor: "Örgütlü Bir Halkı Hiçbir Kuvvet Yenemez"https://t.co/m8eYW8s0XQ pic.twitter.com/SKas0CN7h9
— Meydan Gazetesi (@meydanorg) 25 Ekim 2019
The post Şili’de Eylemciler Sesleniyor: “Örgütlü Bir Halkı Hiçbir Kuvvet Yenemez” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Tarihten Günümüze 1 Mayıs’lar – Zeynel Çuhadar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>“Bir işçi günde sekiz saat ya da on saat çalışsa dahi yine de köledir.”
Samuel Fielden
1800’lü yıllarda “Günde 8 saat” mücadelesiyle örgütlenen eylemler ve grevlerle dünyanın dört bir yanında patronları korkutan bir gün haline gelen 1 Mayıs, bütün devrimcilerin kapitalizme karşı direnişi büyütmesi, işçilerin iş yerlerinden çıkıp sokakları doldurmasıyla adaletsizliklere karşı isyanın günü olarak tarihe geçmiştir. Sürecin yükselen sloganı olan sekiz saatlik iş günü meselesi, uzaktan bakınca bir talep siyaseti gibi görünse de işçilerin özörgütlenmesi, fabrikaların patronlardan ve kapitalizmden özgürleşmesi yani anarşizm için örgütlenen işçilerin bir stratejisi olarak önem taşıyordu. Keza Haymarket grevinden bir yıl önce, Samuel Fielden’in The Alarm sayfalarından yazdığı gibi 8 ya da 10 saatlik iş günü hakkının kazanılması, mücadelenin bittiği anlamına gelmiyordu.
Bugün toplumsal muhalefet içerisinde mücadele eden bir çoğumuzun bildiği gibi 3 Mayıs 1886’da Chicago’nun Haymarket Meydanı’nda sendikalı işçileri işten atan, yetmezmiş gibi Pinkerton adı verilen işçi katili güvenlik şirketine daha önce greve giden işçileri öldürten McCormick Harvester Şirketi’nin fabrikasının yanında bir miting örgütlendi. 8 saatlik iş günü mücadelesinin etkisi patronların tahmin ettiğinden daha büyük olmuştu. Sadece Chicago’da 40.000 işçi grevdeydi. Yerel bir gazete şöyle yazıyordu: “fabrika ve imalathanelerin uzun bacalarından hiçbir duman yükselmiyordu ve her şey Sebt günü (Musevilerin çalışmadıkları Cumartesi günü) benzeri bir görünümdeydi”.
Mitingde polise yönelen bir bomba, uzun yıllar anarşistlere karşı sürdürülecek operasyonların ve katliamların bahanesi sayıldı. O gün mitingdeki bombadan, eylemi örgütleyen Arbeiter-Zeitung gazetesi yazarı anarşistler sorumlu tutuldu. Albert R. Parsons, August Spies, Samuel J. Fielden, Michael Schwab, Adolph Fischer, George Engel ve Louis Lingg suç işledikleri kanıtlanmadan idam cezasına çarptırıldı. Oscar Neebe ise 15 yıl tutsaklığa mahkum edildi.
Dünyanın farklı yerlerinden işçi örgütleri, idam cezasına karşı mücadele eden devrimciler uluslararası kamuoyunda idamlara karşı mücadele yürüttü. Samuel J. Fielden ve Michael Schwab’ın ölüm cezası bu eylemlerin etkisiyle ömür boyu hapis cezasına çevrildi. Ancak devlet, Haymarket’in intikamını almakta kararlıydı. Katliam gerçekleştirilmeden önce Louis Lingg tutsak edildiği hücrede kendi yaşamına kendisi son verdi, yoldaşları ise bütün tepkilere rağmen idam edildi.
1 Mayıs’ın Antik Kökenleri
1 Mayıs, 8 saatlik iş günü mücadelesiyle sembolleşmeden önce de özellikle Avrupa kültüründe topraktaki işlere ara verilen, çalışmanın durduğu şenliklerle kutlanan bir gün olarak tarihe geçmişti. Bahar aylarının ilk günü olarak, toprağa ekilen ilk mahsulün kutlandığı Pagan kültürünün bir parçasıydı. Eski Keltler ve Saksonlar “ateş günü” anlamına gelen “Beltane” olarak geçiriyorlardı 1 Mayıs’ları. Ellerinde meşaleleriyle köylüler patika yolları, tepeleri, dağların eteklerini tepesine kadar sarıyor ve daha sonra aşağıdaki tarlalara doğru kaydıracakları ahşap tekerlekleri ateşe veriyordu. Köylülerin ellerindeki meşaleler zaman içerisinde işçilerin ve köylülerin taşıdıkları bayraklara, pankartlara dönüştü.
Bugün 1 Mayıs’ların devlet tarafından yasaklandığı gibi o günlerde de dini otorite, 1 Mayıs yasaklarıyla halkı baskı altında tutmaya çalışıyordu. Katolik Kilisesi tarafından yasaklanan Beltane’ler ya da Baharı karşılayan günler, 1700’lerin sonlarına kadar hala köylüler tarafından özgürce organize edilmeye devam ediyordu. Halk, papalık otoritesinden korunmak için hayvan maskeleri ve çeşitli kostümler giymek gibi yöntemler geliştirmişti. Walpurgisnacht veya cadılar gecesi olarak bilinen bu günün ortaya çıkışında da yasaklanan 1 Mayıs kutlamaları bulunuyordu.
1886’da Mayıs kutlamaları, Beltane’ler ve May Fayre’ler yerini 1 Mayıs etkinliklerine bıraktı.
İşçi Patron Kavgasında 1 Mayıs’lar; Katliamlar, Direnişler, Eylemler
1 Mayıs, tarih boyunca ne yalnızca Haymarket Mitingi’yle başlayan ve sonra olaylarla devam eden tarihsel sürecin bir parçası ne de gelenekselleşmiş bir günden ibaretti. 1 Mayıs tarih boyunca işçilerin mücadelesini sokaklara fabrikalara, atölyelere, meydanlara taşıdığı bir kavga günüydü. Gün geldi bir grevin başladığı gün olarak seçildi, gün geldi bu grevde katledilen işçilere karşı öfkenin sokağa döküldüğü gün. Bazen yasaklanan meydanlar için bir direniş günüydü 1 Mayıs, bazen de işçilerin iş bıraktığı ve meydanları doldurduğu bir miting günü. Ama nasıl örgütlenirse örgütlensin her zaman kavganın, mücadelenin sloganlarının kara bayraklarla sokaklara taştığı bir gün oldu 1 Mayıs.
Haymarket’ten Sonra İlk 1 Mayıs: Mücadele Günü Mü Bayram Mı?
Haymarket’te katledilen anarşistler bütün dünyada işçi mücadelesi veren sendikalar ve farklı eğilimlerden devrimciler arasında büyük bir yankı uyandırmıştı. Farklı tutsak örgütleri tarafından ABD hukuk tarihinin en kanlı cinayetlerinden biri olarak görülen idamlara karşı tepkiler özellikle anarşistler arasında hızla büyüyordu.
Haymarket’ten sonraki ilk 1 Mayıs eylemi, 1890 yılında Arjantin’de örgütlendi. Çeşitli anarşist ve sosyalist örgütlerle sendikaların çağrısıyla Buenos Aires’te bir araya gelen işçiler, sonrasında bu günün emek günü olarak kabul edilmesi noktasındaki ilk somut adımı atmış olacaklardı.
Arjantin’de gerçekleştirilen eylemler bir tartışmayı da beraberinde getiriyordu. 1 Mayıs’lar, Haymarket’te ve dünyanın farklı yerlerinde 8 saatlik iş günü mücadelesini yükselten ve bu yüzden devletin şiddetiyle karşılaşan devrimcilerin anısını yaşatma ve onların kavgasını sürdürme günü mü olacaktı yoksa işçi bayramı mı?
İkinci Enternasyonal’le birlikte mücadeleci özünden uzaklaştırılmaya çalışılan ve devletin ilan ettiği bir bayram haline gelen 1 Mayıs eylemlerinin ideolojik hattıyla ilgili tartışmalar bugün de işçi mücadelesinde tazeliğini koruyor. Öyle ki 1918’de Rusya’da Bolşevikler iktidarı ele geçirdikten sonraki ilk 1 Mayıs, bu tartışmaların bir yansıması olarak anarşistler, menşevikler ve sol sosyalist devrimciler tarafından boykot ediliyor.
1 Mayıs 1891 Emma Goldman’ın Sosyalistlere Karşı Kavgası
Haymarket idamlarından 3 yıl sonra Paris’te toplanan Uluslararası Sosyalist Kongre, 1 Mayıs tarihinin bütün dünyada emek günü olarak kabul edilmesi çağrısını yaptı. Başta anarşistler olmak üzere işçi mücadelesi içerisindeki bütün devrimciler arasında yankısını bulan bu çağrı, zaman içerisinde 1 Mayıs’ların devletlerin resmi tatil günleri arasına dahi girmesine zemin hazırlayan mücadelenin ilk adımıydı.
1891 yılı ise bu kararın hakkaniyetli olarak ilk kez örgütleneceği tarihi işaret ediyordu. Emma Goldman bu günü “Emekçiler işlerini bırakacak, makinelerini durduracak, fabrikaları ve maden ocaklarını terk edecekti. Devrimci marşlar ve şarkılar eşliğinde bayraklarıyla yürüyecek, gösteriler örgütleyeceklerdi. Her yerde toplantılar yapılacak, emekçilerin talepleri dillendirilecekti.” şeklinde anlatıyor.
Özellikle Akdeniz ülkelerindeki etkinlikler anarşistler tarafından örgütleniyordu. Anarşist yayınlar, bu günün örgütlenmesine dair bildirileri ve bilgilendirici metinleri okuyucularıyla paylaşıyordu. Amerika’da da bir araya gelen çeşitli örgütlenmelerden devrimciler, 1 Mayıs’ı kendi topraklarında görkemli bir şekilde gerçekleştirme kararı aldılar. Emma Goldman, sendikaların katılımını örgütlüyordu. Devletin “radikal unsurların temizlenmesi gerektiği” uyarısı, pek çok ana akım sendikanın süreçten çekilmesine yol açacaktı. Ancak Alman, Yahudi ve Rus işçilerin örgütlediği devrimci sendikalar, 1 Mayıs’a katılmakta kararlıydı. New York’taki Union Square’da toplanan eylemin örgütlenmesini sosyalistler gerçekleştiriyordu. Anarşistlerin kendi konuşmalarını yapmaları için bir kürsü verilecekti ancak 1 Mayıs gelip çattığında sosyalistler sözlerini tutmadı.
Bunun üzerine 1 Mayıs’ta katledilen yoldaşlarının mücadelesini anlatmakta kararlı olan yoldaşlar, sosyalistlerin alana getirdiği kürsüyü işgal etti. Bir arabanın tepesine kurulan kürsüye çıkan Emma Goldman burada konuşmasını yapmaya başladı. Arabayı hareket ettiren sosyalistler Goldman’ın konuşmasını engelleyemediler. Arabanın tepesinde konuşmasını yapan Emma’yla beraber işçiler de kürsüye doğru ilerleyerek konuşmayı dinliyorlardı.
Ertesi gün sosyalistlerin bu işgüzarlığı gazetelerde kapitalistlerin kara propagandasına dönüştü. Mitingi küçük göstermeye çalışan kapitalistlere göre “konuşma yapan kadının tiz sesi yüzünden” arabayı çeken atlar ürkmüş ve hareket etmeye başlamıştı…
1894 Bituminous Taşkömürü Madencileri Grevi
Günde 8 saatlik iş günü mücadelesinin taşıyıcıları, 1894’te maden işçileri olmuştu. 1893-97 yılları arasında ABD’nin içine girdiği ekonomik kriz, en çok maden işçilerini vuruyordu. Açlığa, yoksulluğa ve kötü koşullara karşı ayaklanan işçiler Haymarket ruhuyla madenleri işgal etti. Nisan 1894’te başlayan grevler süreci, kısa sürede Colorado, Illinois, Ohio, Pennsylvania ve Batı Virginia’yı sardı. 180.000 işçi grevdeydi. Yalnızca Illinois’te 25.200 grevci vardı.
Fiziksel kavgalar ve sabotaj eylemleriyle büyüyen eylemlilikler, birçok ilham verici olaya da sahne oldu. Illinois, Duqoin’de 700 madenci bir yük trenini yakaladı ve grevde oldukları madene doğru gitmesini sağladı. Tren içindeki değerli malzemelere el kondu; devlet, kolluk kuvvetleri aracılığıyla işçilere saldırmaya başladı. Madene gelen polis, 88 kişiyi gözaltına aldı.
Takip eden süreçte farklı farklı trenler benzer yöntemlerle durduruldu ve işçiler tarafından sabote edildi. Maden işçilerinin bu eylemleri sadece 8 saat talebindeki ısrar için önemli değildi. Ayrıca bu eylemler grevi bastırmak için bir nevi grev kırıcılığı amacıyla kullanılan diğer madenlerden çıkan fazla kömürün, istenilen yerlere ulaşımının kesilmesi amacıyla yapıldığından dolayı önemliydi.
Coğrafyamızda İlk 1 Mayıs’lar
1909 yılı, Osmanlı Devleti yönetimi altında yaşayan coğrafyadaki işçiler için bir ilki simgeliyordu. Eylem için Üsküp’ü seçen işçiler, Yunan, Yahudi, Türk, Bulgar, Makedon ve pek çok Balkan ülkesinden anarşist ve sosyalistler 1 Mayıs’ı örgütlemek için toplanıyordu. Halkın özgürlük mücadelesinin, özgür federasyonlar aracılığıyla örgütlenmesi için verilen mücadelenin yükselen sloganları arasında tüm dünyada olduğu gibi 8 saatlik iş gününün kabulüne dair de talepler yer alıyordu.
Bu ilk 1 Mayıs’tan sonra gittikçe güç kazanan işçi hareketleri çok zaman geçmeden devlet şiddetiyle karşılaştı. 1909 yılındaki eylemleri, 1910’da Selanik, Veles ve farklı Rumeli şehirlerindeki 1 Mayıs’lar, 1911’de Üsküp, Selanik, İstanbul, Kumanova, Veles, Edirne’deki 1 Mayıs’lar, 1912’de Selanik ve İstanbul’daki 1 Mayıs eylemleri izleyecekti.
Özellikle 1911 yılında 12.000 işçiyi etkisine alan grev dalgası, Osmanlı’da da iktidarın dikkatini ayıramayacağı bir gerçeklik haline gelmişti. Eylemlerden sonra gerçekleştirilen operasyonla sendikacılar gözaltına alınıyor, Sultan’ın hayatının tehlikede olduğu gerekçe gösterilerek devrimci yayınlar kapatılıyordu.
25 Mart 1911 Triangle Shirwaist Katliamı
ABD’deki 8 saatlik iş günü mücadelesi Haymarket’ten sonra da işçilerin gündemini meşgul eden bir konu olarak konuşulmaya devam ediyordu. Devletin yoğunlaşmış baskı ve şiddetinden güç alan patronlar, kar hırsıyla işçilerin yaşamlarını tehlikeye atmakta çekince yaşamıyordu.
New York’taki Triangle Shirtwaist şirketinde çalışan 146 işçi, işyerlerinde çıkan yangında yanarak yaşamını yitirdi. Çoğunluğu iyi İngilizce konuşamayan göçmen genç kadın işçilerden oluşan işçilerin kurtarılması için devlet güçleri bir çaba sarf etmemiş, yasanın yaptırım gücü ise her zamanki gibi patrona karşı işe yaramamıştı.
Ancak Triangle Shirtwaist Şirketi’nin yöneticileri Max Blanck ve Isaac Harris’in fabrikası, daha önce de bu tip “kazalarla” dolu kirli bir tarihe sahipti. İkilinin daha önce yangın sigortası yaptırılması için patronları teşvik etmek amacıyla bilinçli bir şekilde ateşe verdikleri fabrikaları olmuştu.
1902 yılında The Triangle fabrikası iki kez yanmış, Diamond Waist fabrikası da biri 1907’de bir diğeri ise 1910’da olmak üzere iki kere yakılmıştı. 25 Mart 1911 yangını bu istekle çıkarılmamış gibi lanse edilse de barındırdığı tehlikeler ve yarattığı sonuç göz önünde bulundurulduğunda işçilerin vahşice katledildiği bir katliama sahne olmuştu.
25 Mart günü, bir cumartesi öğleden sonrası, sekizinci kattaki çöp kutusu yanmaya başladığında fabrikada 600 işçi vardı. Yangının üzerine yangın hortumu çevrildi, ancak hortum çürümüştü ve valfi de paslanmıştı. Asansör yalnızca dört seferden sonra yıkıldı ve kadın işçiler canlarını kurtarmak için pencerelerden atlamaya başladı. Yanlış merdivenlerden kaçanlar içeride kaldılar ve diri diri yandılar. Sekizinci katta sıkışıp kalmış diğer işçiler bulundukları yerde mahsur kalmıştı. Ayrıca, itfaiyecilerin merdivenleri yalnızca yedinci kata kadar yükseliyordu ve güvenlik ağları bir kerede üçer kişi atlayan işçileri tutmak için yeterince güçlü değildi.
Blanck ve Harris, yangın çıktığında bazı imtiyazlı işçilerle birlikte binanın en üst katındaydı. Çatıya tırmanıp bitişikteki binaya atlayarak kaçmayı başardılar. Katliam büyük bir öfkeyle karşılandı. Bölgede mücadele eden yoldaşlar kayıplarının ardından onbinlerle sokaklara çıktı. Triangle Shirtwaist kavgası, 1 Mayıs’ta 80.000 işçiyi sokaklara dökmüştü.
1977 Taksim Kanlı 1 Mayıs
1976 yılında 50 yıllık yasakların ardından ilk kez toplumsal bir şekilde örgütlenen 1 Mayıs, patronları tedirgin etmeye yetmişti. O yıl Saraçhane, Beşiktaş, Kabataş ve Şişli’de bir araya gelen işçiler Taksim Meydanı’nda toplandı. Yaklaşık 400.000 işçinin 1 Mayıs etkinliklerine katıldığı söyleniyordu.
Takip eden yıl da örgütlenen ve gücünü artıran işçi örgütlenmeleri, 500.000 kişiyle 1 Mayıs alanındaydı. Yüzbinlerce işçinin doldurduğu alanda konuşmalar devam ederken kalabalığın üzerine faşist çeteler tarafından rastgele ateş açıldı. Tam o sırada polisin panzerler ve ses bombalarıyla başlayan saldırısı sonucu 36 kişi vurularak, sıkıştırmayla ezilerek ya da panzerin altında kalarak yaşamını yitirdi.
Devletin yükselen işçi hareketini bastırmak için kullandığı şiddetin öfkesiyle ilerleyen yıllarda işçiler sokakları 1977 1 Mayısı’nın hesabını sormak için doldurdu. Devletin adaletsizliğinin yıllar içerisinde faillerini bir türlü “bulamadığı” katliamı kimlerin gerçekleştirdiği hala bilinmemektedir.
1998 Londra Eylemciler Sokakları Geri Alıyor
1998’de çoğu anarşist Class War Federation (Sınıf Savaşı Federasyonu) ve örgütlenmenin yayınladığı gazeteden devrimciler uzun yıllardır yasaklı olan 1 Mayıs’larda sokakları geri almak için örgütlendi. Farklı örgütlerin bir araya gelmesini sağlayan ve bu amaçla bir toplantı örgütleyen Class War Federation’dan anarşistler, eylem alanı olarak Bradford’u seçmişti.
Burada temeli atılan platform, sonrasında farklı eylem süreçlerini örgütlemek amacıyla bir araya gelişin de ilk adımıydı. Bradford’daki 1 Mayıs, basında “kara bayraklardan oluşan bir deniz” olarak yer aldı. Gerçekleştirilen yürüyüşün ardından konuşmalar ve Haymarket’te katledilen anarşistlerin anısını yaşatan müziklerin çalındığı bir konser gerçekleştirildi.
Yasaklara karşı gerçekleşen 1 Mayıs eylemleri devletin tehdidiyle karşı karşıya kalsa da pek çok anarşist örgütlenme ve sendikanın ısrarcı çabası sonucu 1998’den beri 1 Mayıs eylemleri İngiltere genelinde örgütlenmeye devam ediyor.
Tarihten Günümüze 1 Mayıs’ta İşçilerin Özgürlüğü İçin Mücadeleye!
Bir asırdan fazla bir süredir mücadeleyle kazandığımız kavganın günü olan 1 Mayıs yaklaşırken ezilenler, alanlarda bir araya gelmeye, birleşmeye hazırlanıyorlar. Patronların sömürüsüne karşı öfkenin sembolü haline gelmiş olan 1 Mayıs gününde, dünyanın her yerinde yürüyüşler ve mitingler hazırlanıyor. “Günde 8 Saat” için meydanları dolduranların mücadelesi, 2019’da da tüm hızıyla her yerde devam ediyor.
Her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs’ta sokaklara, meydanlara!
Zeynel Çuhadar
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 49. sayısında yayınlanmıştır.
The post Tarihten Günümüze 1 Mayıs’lar – Zeynel Çuhadar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>