The post Röportaj: PALYAÇO FANZİN appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Meydan: Palyaço Fanzin’in ismi nereden geliyor?
Şarlo bir palyaçoydu. John Wayne Gacy bir palyaçoydu. Joker bir palyaçoydu.
Edebiyata da bir palyaço gerektiğini düşündüm. Şaka bir yana ismin gerçek bir hikayesi yok ama zaman içinde kendi ismini kazandı diyebilirim.
Meydan: Ne kadar süredir çıkarıyorsunuz?
Yeterince uzun. Kesin olmamakla birlikte 2000’lerin ortalarından beri çıkıyor. Son zamanlar yılda iki sayı gibi inanılmaz bir hızla, yoğun bir tempoyla ilerliyor.
Meydan: “Kutu” adlı bir hikaye var. Hikayede sistemin bizlere dayattığı bir yaşamdan ve o yaşamla uzlaşmayan birinden bahsediliyor. Hikayeden ve sıkışılan “kutu”lardan bahsedebilir misiniz?
Adam, kendi küçük kutusunda mutlu. İyilerin bir şey yapmamasından sıkılmış biri sadece. Pasif direnişlerle dünyayı yok etmeye çalışıyor.
İnsanın ilerleyişi öyle büyük bir yok edişe dönüşmüş ki; adam, çözümü onların yok olması gerektiğinde görmüş. Bunu kendi başına yapmak istiyor. Onları etiketliyor. Böyle bir insan toplumun nezdinde normal değildir.
Evi bir kutu evet. Bu beton kutu onu doğadan ve kafasındaki insan’ın olması gerektiği şeyden ayırdığını düşünüyor. Otobüs bir kutu. Bir konserve kutusuna sıkışmış balıklardan farksız hissediyor. Sorun büyüdükçe kutu genişliyor. Şehir bir kutu; tüketime dayalı bir yaşamın dayatıldığı ve eğer bunu para için yapmıyorsa, üretenin aç kalmakla tehdit edildiği ve sair kötülükle dolu. Dünya bir kutu; ki hali ortada. Kötü adam durmazken iyi adam ölüyor. Ardındaki sebebe bakıyorsun zenginlik. Salakça.
Sonunda kendi kafasının içindeki bir kutuya kapatılıyor. Kutunun içindeki adam gireceği son kutuya sadece etini sığdırabileceğini bilmelidir.
Popüler olanın hızla tüketildiği bir zamanda yaşıyoruz. Fanzinlerde bu konuda hem içerik olarak hem teknik olarak biraz değişti. Bu değişiklik nasıl oldu ve fanzinler bu süreçten nasıl etkilendi?
Hızlı ve acısız oldu. Ben bu değişiklik sürecini bir sorun olarak görmüyorum. Önemli olan fanzinin üretilmeye devam edilmesi. Ve insanlar reklamlara bakmaktansa, okumaya başlamalılar. Çabuk sıkılan malum kalabalık başka yöne baktığında ise geride bir çöp yığını bırakacaklar. Ama ne kadar karıştırırsak o kadar iyi şeyler çıkacaktır. Ya da kirlenmeden kalmayı başaranlar olacaktır.
Burada fanzini ortaya çıkaran ruh devreye giriyor. Sürecin hangi kısmında olursa olsun ya da neye dönüşürse dönüşsün içinde barındırdığı ruh onu var etmeye devam edecektir.
Meydan: Kent Sürüngeni adında tek sayılık bir fanzin daha çıkarmışsınız. O fanzinden de bahsedebilir misiniz?
Kent sürüngeni özgür bir öykü. İzmir’de bu hareketi ateşleyen arkadaşların tabiriyle bir fankit. Fanzin/Kitap. Yayınevlerinin edebiyat üzerindeki hakimiyeti, baskı sıkıntısı, satılma sıkıntısı olmadan kendi işini kendin gör tarzı bir yayıncılık yaklaşımı. Bir arkadaşım kapağını tasarladı. Ben de onu öylece basmaya karar verdim.
Sürüngen, geçmişte Beyoğlu sokaklarında alkol dozunu fazla kaçırmış insanları tanımladığımız bir tabirdi. Öykü ise; bir sürüngen ve bir balığın bütün gece nasıl evlerine ulaşamadığının hikayesi. Mekanlar, karakterler ve kurgunun büyük bir kısmı gerçek. En önemlisi ana karakter olan balık gerçek bir balıktı.
Son olarak Palyaço Fanzin ile iletişme geçmek ve edinmek isteyenler nereden ulaşabilir?
Sosyal medya üzerinden Palyaço’yu bulmak çok kolay. Online okunabileceği bir siteye yükledim. Baskıya hazır PDF halleri bir çok yerde var. Sosyal medyada paylaşıyorum, cebimdeki paraya göre ucuz fotokopicilerde çoğaltıp dağıtıyorum. En sevdiğim yöntem dosyanın mümkünse çalıştığınız şirketin yazıcısından kaçak çıktı alınması. Ayrıca yazılarımı depoladığım bir de web sitem var.
[email protected] adresinden bize ulaşabilirsiniz ve Kadıköy ve Taksim 26A, Bayrampaşa Cafe Time, Arjin Kafe, Kadıköy 6:45, Zebercet Sahaf gibi mekanlardan Palyaço Fanzin’i edinebilirsiniz.
Röportaj için teşekkür ederiz.
Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 36. sayısında yayınlanmıştır.
The post Röportaj: PALYAÇO FANZİN appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Kopya Fanzin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Meydan: Kopya Fanzin’in ismi nereden geliyor?
Aslında çok rahat tahmin edilenecek bir isim fanzin okurları veya fanzinciler tarafından. Herkesin ürettikleri, okudukları bir yığını oluşturur. Bizim ürettiklerimizde bu yığının içinde. Bu yığın, ne kadar büyür, devam eder bilinmez. Zaten bizde bir belirsizlikle çıktık yola. Aynılaşmaya verdiğimiz tepki de diyebiliriz kısaca Kopya için. İlk sayfayı çevirdiğinizde görürsünüz sorularımızı, Frankfurt Okulu’nda olduğu gibi bu aynılaşmanın karşısında yeni bir şey üretebilmek için, etrafımıza sora sora yürümeyi tercih ediyoruz, aynılaşmadan, kopyalanmadan.
Meydan: Kopya Fanzin’in ekibi nasıl oluştu?
2013 sonbaharıydı, bir edebiyat kulübünde tanıştık birbirimizle. Daha sonraki bir senelik süreçte hepimiz kendi yolumuza devam ettik. Grubun bir kısmı başka bir fanzin çalışmasında bir araya gelmişti zaten. Diğer arkadaşlarımızın da geçmişte yaptığı fanzin çalışmaları vardı. Hızlıca bir araya gelip kopya için konuşmaya başladık bile. Hem maddi hem manevi, fikirlerle, pratiklerle beraber bir uyum yarattık.Hiç sorun yaşamadık. Yazı istemek üzerinden başlayan ilişki, kolektif bir ilişki biçimine dönüştü, “patron”un olmadığı bir ekiptik biz ve 6 kişinin kurduğu bu ilişki, fanzin için hepimizi çok heyecanlandırdı.
Meydan: Sizce “fanzin dediğin” nasıl olmalıdır,kopya nasıl bir fanzin?
Ekonomik kaygılar gütmeyen, endüstriyel basıma karşı; içinde öne çıkan ya da çıkmaya çalışan birinin olmadığı bir ekip diyebiliriz kendimize. Öyle ki herkes aynı anda hem editör, hem yazı işleri müdürü, hem tasarımcı hem de çaycı olabiliyor.
Meydan: Koridor adında bir yazı çarpıyor gözümüze.Babaların her gün biraz daha otoriterleştiği ailelerdeki, bir çocuğun gözünden yazılmış bir yazı Koridor. Kopya Fanzin bu yazıya neden yer verdi?
Evet, fanzinlerde gözümüzün alıştığı yazıların dışında ama yaşamın çok içinde bir yazı. İlerleyen sayfalarda “Camerata Serisi” adlı yazıda, hikayenin bir nevi devamıyla karşılaşıyoruz. Yazıyı yazdık, yazıyı koyduk çünkü hikaye çok tanıdık, bizim hikayemiz. Belki okuyucularda bu ortaklığı kurar, “bizim hikayemiz” der, diye yer aldı bu yazı Kopya Fanzin’de.
Meydan: Kopya Fanzin neler okur?
Sırayla söyleyecek olursak; Çehov – Köpeğiyle Dolaşan Kadın, İtalo Calvino – Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, Meral Özbek – Popüler Kültür ve Orhan Gencebay Arabeski, Stendhal – Kırmızı ve Siyah, İlhan Berk – Kanatlı At, Edward Said – Paralellikler ve Paradokslar, Kötülüğün Şeffaflığı – Jean Baudrillard
Meydan: Son olarak Kopya fanzin’e yazmak veya edinmek isteyenler nereden ulaşabilirler?
Sosyal Sahaf, Yolda Sahaf, Kadıköy 26A, Mary Jane, Siyah Kafe, İkinci Yeni. İzmir’de Yakın Kitabevi, Ankara’da Dost Kitabevi, Eskişehir’de Aşiyan Sahaf ve başka bir çok yerden ulaşabilirler. Yazı ve yorum paylaşımı için, biz buradayız: [email protected]
Gizem Şahin
[email protected]
Bu söyleşi Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.
The post Kopya Fanzin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Kadıköy 26A’da Fanzin Sergisi Sürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Bu haber Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.
The post Kadıköy 26A’da Fanzin Sergisi Sürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Otonom Kültür Sosyal Merkez AKSC appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Şirketlerin kar hırsından uzak, otorite ve hiyerarşinin olmadığı bir toplumun temellerini atabilmek adına mütevazi bir çaba AKSC. Üsküp’te karşılıklı yardımlaşmayı ilke edinip, kapitalist sistemin değerlerine karşı paylaşma ve dayanışma gibi değerleri toplumsallaştırmaya çalışan kolektif bir çaba. Otonom Kültür ve Sosyal Merkez-AKSC, 2013’ten bu yana öz örgütlülüğe dayalı yöntemiyle Makedonya’daki toplumsal muhalefetin de mekanı…
Meydan: İçinde yaşadığımız sistem sadece ekonomik ve siyasi yaşama değil, aynı zamanda kültürel ve sosyal yaşama da saldırıyor. AKSC varlığını tam da bu saldırıya karşı konumlandırıyor. AKSC ne kadar süredir devam ediyor ve neyi amaçlıyor?
AKSC: Aslında Makedonya’daki siyasi durum Türkiye’dekine benzer. Sanırım şunu söylemek yanlış olmaz; burada da devletin başındakiler Yeni Başlayanlar İçin Neo-Liberalizm dersi alıyorlar. Sağ kanat partiler yıllardan beri siyasi iktidarı elinde tutuyor. Sert neo-liberal politikalarla, toplumsal kesimlerin tümünde, kontrol yavaş ancak sağlam bir şekilde kazanılmaya çalışılıyor. Hal böyle olunca insanlar bir şeylerin değişebileceğini düşünmüyor, giderek umutlarını kaybediyor. Son on yılda nüfusun %10’u başka coğrafyalara göç etti.
AKSC, otonom, kültürel ve sosyal merkez kelimelerinin kısaltması. Burada mütevazi bir şekilde yapmaya çalıştığımız, bu değişim umudunu yeşertebilmek. AKSC, bir grup aktivist tarafından kolektif bir şekilde işletiliyor. Bu kolektif için insanlar bir araya geliyor ve farklı alanlarda ne yapılacaksa bunlar organize ediliyor. Bu planlama aşamasında birçok inisiyatif beliriyor.
Basitçe ifade etmek gerekirse, burada yapmaya çalıştığımız mevcut sisteme muhtaç olmadığımızı hissettirebilecek bir işleyiş ve sistemin değerlerinin yerine kendi değerlerimizi oluşturabilmek. Eleştirel düşünce, tartışma ve eylem… AKSC’nin felsefesinin özünde yatan kavramlar bunlar. Bu mekanda eşitlik, doğrudan demokrasi, dayanışma ve karşılıklı yardımlaşma gibi kavramlar etrafında bir işleyiş oturtmaya ve bunu yaymaya çalışıyoruz.
Mekanın ekonomik yeterliliğini kendimiz sağlamaya çalışıyoruz. Yani bizim etkinliklerimize katılanların dayanışmaları sayesinde işlerliğini devam ettiriyoruz.
AKSC’nin etkinliklerinden ve işleyişinden biraz bahseder misiniz?
AKSC, herkese açık bir mekan. Herhangi biri bize bir etkinlik yapma isteğiyle başvurabilir. Bu noktada neye izin vereceğimizde hemfikir olmasak da, neye izin vermeyeceğimiz de hem fikiriz: parti, dinsel ya da milliyetçi propagandanın yapılacağı etkinlikler. Bunun dışında neyi nasıl yapacağımızı belirlediğimiz haftalık karar alma süreçleri işletiyoruz. Karar alma süreçlerinde dikkat ettiğimiz ilke konsensüs.
Haftalık programımızda, tartışmalar, paneller, söyleşiler, film gösterimleri, şiir dinletileri, atölyeler, sergiler, kitap tanıtımları, ücretsiz dil atölyeleri gibi farklı etkinlikler var. AKSC, Makedonya’daki ilk üretim-tüketim kooperatifine ev sahipliği yapıyor. Bu projemiz daha başlangıç aşamasında olsa da, bu meseleye oldukça heyecanla yaklaşan insanlarla kooperatif projemizi büyütmeyi hedefliyoruz.
Aylık çıkardığımız fanzinle ay içerisinde yaptıklarımızdan ve sonraki aylarda yapmayı planladıklarımızdan bahsediyoruz. Fanzini de kolektif bir şekilde AKSC inisiyatifi olarak çıkartıyoruz.
Bir de ekoloji alanında yapmaya çalıştıklarımız var. Vodno Ormanını Koruma İnisiyatifi olarak ekolojik alanda da faaliyet gösteriyoruz. Sadece toplumsal bir duyarlılık yaratmayı istemiyoruz. Bu alanda ciddi olarak bir hareketlenme yaratmayı düşünüyoruz.
Peki ya inisiyatifler? AKSC’de kaç gönüllü bütün bu işler için koşuşturuyor?
2013 Kasım’ında açıldığı ilk günden bu yana, AKSC farklı inisiyatiflerin ana merkezi konumunda. Makedonya’daki toplumsal eylemlerin büyük bir çoğunluğu burada organize edildi. Kolektifin kendisi, burayı sürekli kullanan 15 gönüllüden oluşuyor. Ancak burayı kullanan ve burada inisiyatif alan diğer insanlarla beraber düşündüğümüzde ortalama 100 kişiden bahsedebiliriz.
Bu tarz kolektif alanlarda dayanışma ilişkisinin önemli olduğunu biliyoruz. AKSC’nin dayanışma içerisinde bulunduğu buna benzer mekanlar var mı? Bu dayanışma ilişkisini siz nasıl anlamlandırıyorsunuz?
Yakın coğrafyalarla güçlü bir dayanışma bağımız var. Örneğin, Sofya’daki Adelante sosyal merkezinden yoldaşlar, Selanik’teki Yfanet kolektifi ve Belgrad’daki Inex Film merkezinden arkadaşlarla güçlü bir dayanışma ilişkisi geliştirdik. Bunun yanında, geçtiğimiz sene, Avrupa’nın dört bir yanından yoldaşlar ziyarette bulundular. Bu bizi daha fazla dayanışma ilişkisi kurma noktasında cesaretlendirdi. Mücadele küreselleşiyor, dolayısıyla biz de küresel bir mücadeleyi yükseltmeliyiz. Mücadelelerimizin birleşmesi bu açıdan önemli.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Geçtiğimiz günlerde, aramızdan birkaçımız geçen aylarda işgal edilen üniversitelerden birinde otonom alanda öğrencilerin düzenlediği derslerden birine katıldık. Miligram’ın itaat üzerine deneyi ile ilgili şu bilgi dikkatimizi çekti. Kendi yorumumla aktaracak olursam, İnsanların %65’i başka bir insanın canını acıtmak için otoriteye boyun eğer. %35’de olmaktan mutluyuz. Güçlü kalın ve direnişi yaşatın. İletişime geçmek isteyenler Facebook/AKSC2’dan bize ulaşabilir.
Meydan Gazetesi gönüllülerine de bu röportaj ve dayanışma için teşekkür ederiz.
Bu söyleşi Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.
The post Otonom Kültür Sosyal Merkez AKSC appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Kaburga Fanzin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Kaburga: Kaburga ismi, yazdığım bir şiirin başlığı. Grafiker arkadaşımız Erman, “Yazdığın şiirlerden birinin başlığı olabilir” dedi ve gözümüze Kaburga çarptı. Fanzin için iyi bir isim olduğunu düşündük ve öyle karar verdik. Kaburga’nın çevresinde oluşan insanlar bizim yazar-çizer insanlar. Hepsi, sanatın belli bölümüyle ilgileniyorlar. Zaten kaburga sadece şiir ya da edebiyat fanzini değil. İçinde olan resimlere, sanat akımlarına yaptığı göndermelerle kendi çevresini oluşturdu. Hem içeriği oluşturanlar hem de okuyanlarla belli bir birliktelik meydana getirdi.
Kadıköy’den çıkmış olan Kaburga, Kadıköy’e nereden bakıyor?
Kaburga Kadıköy’den çıktı, evet. Bakış ekseni de elbette Kadıköy’dür. İlham kaynağı burasıdır, burada yaşıyoruz, fakat kaburga zamanla birçok yere ulaştı. Fanzinin ulaştığı her yer bizden, Kadıköy’den bir iz taşıyor, ancak hiç bir bakış açısı Kadıköy ile sınırlı değil.
Fanzin bir altkültürdür. Günümüzde modalaşmış bir altkültürle karşı karşıyayız. Kaburga, bu modanın içinde mi karşısında mı?
Tabi ki karşısında. Bunu, mecmuanın sayfalarını karıştırdığınızda zaten görürsünüz. Popüler olan hiçbir şeyle ilgilenmiyoruz. Bizi bir araya getiren şey samimiyettir. Altkültür son zamanlarda çok moda. Underground diye tabir edilen irili ufaklı yayın politikasına baktığınız zaman altkültürle alakası olmayan, aksine bunu modalaştırmaya çalışan insanlarla dolu olduğunu görürsünüz. Buna örnek olarak bir sürü şey söyleyebilirim. Ancak biz bu işi ticari bir kaygıyla yapmıyoruz, zaten bu işi ticari kaygı güderek yapan birçok dergi, yayınevi var. Buna rağmen biz alt kültürün ya da yeraltı edebiyatı zırvalıklarının temsilcisi değiliz.
Kaburga neler okur?
Kalabalık bir kadromuz var. Herkes, her şeyi okur. Ama genel olarak Cenk Taner okuruz diyebilirim. Fanzini hazırlarken ya da sohbet ederken ise, en çok birbirimizi okuyoruz.
Kaburga, fanzine göre daha fazla konu, içerik ve bütünlüğe sahip bir dergi formatındaki “zine” çizgisine mi yakın yoksa “fanzin” çizgisine mi?
Fanzinlerin geldiği noktada çok fazla içeriğe sahip olmadığını ve kısıtlı konulardan bahsedebildiğini göz önünde bulundurursak, zaten isminden de anlaşıldığı gibi tercihimiz “zine”den yanadır. İçeriği de “zine”e daha uygundur.
Kaburga’nın kapağında yer alan bazı mottolar var. “Devlet öldürür, şiir süründürür”, “Biber gazı oley”, “Kalede yalnızız” gibi… Fanzinin kapağında niçin bu tarz mottolar kullanmayı tercih ettiniz?
Bu üst mottolar aslında alıntıdır. İlk sayıda “Zubizarreta Kalede Yalnız” şiirinden alıntıydı. İlk sayıda kaburga logosunun üzerine “kalede yalnız” yazısını koyduk, kapağa çok yakıştı. İlk sayıdan sonra diğer sayılarda da gelenek oldu. İkinci sayıda ise Gezi olayları sırasında Çarşı grubunun attığı “Biber Gazı Oley” slogandan etkilendik ve bu olaylara bir gönderme yapmak istedik. Diğer sayıda da “devlet öldürür, şiir süründürür” dedik.
Kaburga’ya yazmak ya da fanzini okumak isteyenler nereden ulaşabilir?
Kaburga’yı Kadıköy 26A’ya bıraktık. Ayrıca Taksim Mephisto, Kadıköy Masal Evi Cafe-Bar gibi yerlerden fanzine ulaşılabilir. İletişim için ise [email protected] adresinden bize ulaşabilirsiniz.
Röportaj için teşekkür ederiz. Dayanışmayla…
Bu söyleşi Meydan Gazetesi’nin 16. sayısında yayımlanmıştır.
The post Kaburga Fanzin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Fanzin Sergisi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Meydan Gazetesi’nin her sayısında tanıttığımız fanzinler, bu defa bir sergide bir araya geldiler. 26A Kolektifi’nin Taksim’deki, Kadıköy’deki ve Kartal’daki mekanlarında gerçekleştirilen sergi, 26 Ağustos tarihine kadar sürecek.
Biraz düşünce ve yaratıcılıkla, -imla hatası olsa da olur- daktilo, klavye ya da el yazısıyla, kes-yapıştır için makas-yapışkan ya da Ctrl X-Ctrl V ile; herkesin, her yerde, her an, yazamayacağı yazılarla, yapamayacağı grafiklerle dolu, ama her an, her yerde, herkesin okuyabileceği boyutlardadır fanzin. Bütünün gölgesinde kalmış parçayı önemser. Çoğunluğun hışmına uğramış azınlığı, cafcaflı bir caddedense köhne bir ara sokağı. 120 dakikalık vizyon filmini değil, çok şey anlatan 15 dakikalık kısa filmi. Modayı değil, demodeyi; popülerin altın yıldızını değil, paslanmış tenekeyi. Tüketimin hızını değil, yaratmanın ahesteliğini. Nobel Edebiyat Ödülü’nü değil, sahaf sahaf aranmayı önemser ve ne varsa bu yaşanmaz dünyaya uymayan, hepsini kapsar fanzin.
İşte böyle bir karşı koyuştur fanzin.
Karakteri karaktersizliği, geleneği geleneksizliğidir fanzinin. Periyodik çıkmaz. Yavaş yavaş sancılarla doğarken bir sayısında, tabakhaneye bok yetiştirir gibi çıkar bir diğer sayısı. Bazen on altı sayfa olur, bazen akıl almaz ama on yedi. Yaşama, kuşlar gibi gökyüzünden, bir karınca gibi topraktan, bazen bir böcek gibi çatlakların arasından bakar. Kimsenin inmeye cesaret edemediği derin lağımlara iner, aşağıya bakmaya korktuğu yüksek çatılara çıkar. İşte bu yüzden kimse bakamaz fanzin gibi dünyaya, o her yerden bakar bu dünyaya.
İktidarlar korkar, otoriteler sarsılır karşısında. Akıl yetmez, mantık işlemez sayfalarına. Bir fotokopi makinesinde yaşam buldukça sürecektir bu karşı koyuş sayfalarda.
Fanzin böyle bir şeydir. Ne çok anlamlı, ne çok anlamsız…
Şimdi 26A duvarlarını ayırdı fanzinlere, astı duvarlarına ipler ve mandallarla yüzlercesini. Üç yüz atmış beş gün raflarında tuttuğu fanzinleri, yirmi günlük seyre davet etti herkesi.
06-26 Agustos FANZİN SERGİSİ’ne gelip bakınmanın yanı sıra, kendinizle birlikte fanzinlerinizi de getirebilirsiniz.
26A Taksim : İstikal C / Tel S /26A / Katip Mustafa Çelebi M / Beyoğlu – İST
26A Kadıköy : Sakız S / No: 3-1 / Caferağa M / Kadıköy / İST
26A Kartal : Kordonboyu C/ 56B / Hürriyet M / Kartal / İST
The post Fanzin Sergisi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Hafızalara taze deltalara su: Cin Ayşe appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Cin Ayşe’nin belirgin amaçları var. Bunlardan ilki, kadınların yazdıklarına sansürsüz, genel ahlâkı dışarıda bırakarak görünürlük kazandırmak; kadının tarihin dışına bırakılmışlığına, itilmişliğine sekte vurmak. Amaçlardan bir diğeri de, kaz(ı)ma işlemi yapmak. Bu kazı çalışmasının en temel amacı kadının, eril anlayışla kurulu sanat tarihindeki yerini yeniden teslim etmek. Tarihin içinde bir kazıma işlemi gerçekleştirmek için belirli dosyalar hazırladı Cin Ayşe: “Kadınların Dada’sı”, “Beat kuşağı kadınları”, “Kadınların Sürrealizm’i” ve “Art Brüt Kadınları”. Ayrıca,”Beden” ve “Yas” gibi tematik sayıları da var.
Cin Ayşe, fanzin ruhunda, dergi oylumundadır. Var olan ve var olagelmiş sanat ortamlarında ve kültürün köşesinde bucağında kalmış, unutulmuş üretim alanlarında kadın yaratıcının durumuna yeniden ışık tutmayı amaçlar.
Cin Ayşe’nin 8 Mart’ta hazırlanan 9. sayısı çok sevgili Pınar Selek’e adandı ve bu sayının dosya konusu “Kadınların Fluxus’u”.
Yazışma adresi: [email protected]
Blog adresi: http://cinayse.blogspot.com/
The post Hafızalara taze deltalara su: Cin Ayşe appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Teferruat Fanzin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Sarıyer Behçet Kemal Çağlar Lisesi öğrencilerinin çıkarmış olduğu edebiyat ve felsefe üzerine dikkat çekici bir fanzin.
“Tek düze ilerleyen hayatlarımız var. Herkesin değer verdiği, önemsediği şeylerin artık sabit olduğu bir toplum haline geliyoruz. Düşünmek, tartışmak, sorgulamak toplumun çoğunluğunun unuttuğu ve ayrıntı olarak gördüğü bir mesele.” diyor Teferruat Fanzin’i yayınlayan liseliler. İşte bu yüzden “hepimiz teferruatız” diyerek, toplumda teferruat olarak görülen düşünmeyi, sorgulamayı ve tartışmayı yükseltiyorlar.
Fanzinin genel inisiyatifini, Behçet Kemal Çağlar Lisesi öğrencileri oluşturuyor. Fanzinde yazılanlar ise hem kendi okullarında hem de başka birçok lisede gündem oluyor, tartışılıyor. Teferruat Fanzin aperiyodik olarak çıkartılsa da 15-20 günde bir yeni sayılarla karşımıza çıkıyor.
Farklı liselerden birçok liselinin gönüllü bir şekilde fanzine yazı yazarak dayanışma göstermesi, Teferruat Fanzin inisiyatifinin sinerjisini oluşturmakta büyük öneme sahip.
Fanzinin 1. sayısında William Blake’in Ancient of Days resminin kapak olması, içeriğini merak uyandırıcı kılıyor. Fanzin, “Aristoteles’in Erk Felsefesi”, “İdealar Dünyasında Uyanan Fani”, “Devletçi Platon mu? Anarşist Zenon mu?” yazıları ile felsefeyi farklı bir perspektiften ele alarak, liselerde tartışma kültürünü var edebilmeyi amaçlıyor. İlk sayıda ayrıca Küçük Prens kitabı ve American History X film tanıtımını da yapılıyor.
2. sayıda ise The Wall filminden bir görüntüyü kapağına taşıyarak, politik ve eleştirel yönünü açığa çıkartıyor Teferruat Fanzin. “Kinizm”, “İlk Çağ Maddecileri” gibi yazıların olduğu sayıda ayrıca Descart’ın “Cogito ergo sum” sözünden yola çıkarak yazılmış “Düşünemiyorum Öyleyse?” başlıklı bir yazı bulunuyor. Tezer Özlü’den bir alıntının da olduğu sayıda George Orwell’in Hayvan Çiftliği romanının, Agora filminin ve Rolling Stones grubunun tanıtımı da yapılıyor.
Teferruat Fanzin’in son olarak çıkarılan 3. sayısında ise Beat kuşağı ele alınıyor. Fanzin “İnsanlık Yürüyüşü” başlıklı bir şiirsel deneme, “Çoluk Çocuk” kitabının tanıtımı ve Noviembre filminin tanıtımıyla akılda kalan bir sayı oluyor.
Liseliler tarafından hazırlanan ve yer verdiği yazılarla, insanı düşünmeye-sorgulamaya-tartışmaya çağıran Teferruat Fanzin’i Taksim 26A Kafe’den, Kadıköy 26A Sahaf’tan ve Beşiktaş Kupa Kızı Kafe’den temin edebilirsiniz. Ayrca [email protected] mail adresinden de Teferruat Fanzin ile ilgili görüşlerinizi iletebilir ve fanzin inisiyatifi ile görüşebilirsiniz.
The post Teferruat Fanzin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Propaganda Fanzin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Özellikle ilginç kapağı ve görsel tasarımıyla dikkatimizi çeken fanzin aynı zamanda içeriğinde değinmiş olduğu ilginç yazılarıyla da dikkat çekici. Fanzini elimize aldığımızda ve sayfaları çevirmeye başladığımızda yazı başlıklarıda hemen gözümüze takılıveriyor. Kapitalizmin protez evreleri; ütopyalar ve distopyalar yazısı bunlardan bir tanesi.
“Yaratılan evrenler olarak ütopyalar ve distopyalar, var olan gerçekliğin dışında yaşamlar sunmaktadır. Ütopyalar, sistem içerisinde yaşayan insanlara daha güzel, daha mutlu olunabilecek yaşam hayalleri sunar. Ütopik hayaller kuranlar ise, bu mutluluğu yalnızca ‘hayal etmenin özgürlüğü’ ile yaşayabilmektedir.
Kapitalizmin belirlediği sınırlar içerisinde insan yalnızca hayal edebilmenin özgürlüğüne sahiptir.” Sayfaları çevirmeye devam ediyoruz ve bir başka dikkat çekici yazıyla karşılaşıyoruz; “darlanıyorum” yazının başlığı, kulağada hiç yabancı gelmeyen yaz günlerinde sokaklarda bangır bangır çalınan popüler bir şarkının ismi aynı zamanda. Şarkıyı icra eden ise şarkının klibi, kılığı kıyafeti ve ilginç dansıyla Petek Dinçöz.
“Çıkar at acıları
giy hadi cicileri
herşeyi unutturur
İstanbul geceleri”
Yazıda, şarkının sözleriyle anlatılmak istenen yaşamın ve eğlence kültürünün bir yansıması olarak orataya çıkan tüketim anlayışına dem vuruluyor. Sayfaları çevirdikçe “para yaşamı satın alabilir mi?”, “Protez”, “Kapitalizm Entegrasyondur”, başlıklı yazılar dikkatimizi çekmeye devam ediyor.
Propaganda Fanzin’in isiminin neden propaganda olduğunu sorduğumuz da ise; yazılan her yazının ana fikrinin yazının bitiminde tek paragraflık bir propagandaya dönüştürülerek okuyucuya aktarıldığını belirtiyorlar. Propaganda Fanzin özellikle içerdiği yazılarla pek de fanzin formatında gözükmeyen, daha çok bir dergi çalışması gibi. Fanzini çıkaran yedi kişi farklı yaşta ve işlerle meşgul. Onları bir araya getiren şey ise; anti otoriter ve anti kapitalist olmaları. Fanzin’in çıkan ilk sayısıyla beraber tüm yazıların içerisinde yer alan bir blog site açmışlar. İlk sayıları olmakla birlikte belirli bir rutinde çıkmayan Propaganda Fanzin’i Beyoğlu Mephisto, Kadıköy Khalkedon Kitabevleri ve Kadıköy 26A Sahaf’tan edinebilirsiniz. İlginç ve enteresan diyemeden edemeyeceğimiz bu fanzini okumanızı ısrarla tavsiye ederiz.
The post Propaganda Fanzin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>