The post İBB’nin Askıda Fatura Uygulamasına Siber Saldırı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Saldırıyı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) sözcüsü Murat Ongun sosyal medya hesabından duyurdu. Ongun”askıda fatura uygulamasının ödeme sistemine yurt dışı kaynaklı bir siber saldırı gerçekleşti” diye yazdı. Ongun ayrıca, kampanyaya dair son verileri de paylaştı. Toplam tutarı 5 milyon 27 bin 92 lira olan 41 bin 883 fatura Askıda Fatura ile ödenmiş durumda.
The post İBB’nin Askıda Fatura Uygulamasına Siber Saldırı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post EPDK ve İGDAŞ Arasında Fatura Muamması: Yük Ezilenlerin Sırtında appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İstanbul’da ikamet eden doğal gaz abonelerinden yoğun şekilde gelen yüksek fatura şikayetlerini değerlendiren EPDK, ilgili dağıtım şirketi İGDAŞ’ın mevzuata aykırı sürelerde abonelerine fatura düzenlediğini iddia etti.
Doğal Gaz Piyasası Dağıtım ve Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğine göre, abonelere çıkarılacak faturaların ortalama 25 günden az, 35 günden fazla olmaması gerekirken, İGDAŞ’ın vatandaşlara 40-45 günlük fatura kestiği belirtildi.
EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, “Gelen şikayetlere baktığımızda mevzuata aykırı sürelerde fatura düzenlendiğini tespit ettik. Bu durum haliyle vatandaşlarımızın faturasını oldukça yükseltmiş. Derhal soruşturma başlattık. Gerekeni yapacağız” açıklamasında bulundu.
The post EPDK ve İGDAŞ Arasında Fatura Muamması: Yük Ezilenlerin Sırtında appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Hem Elektrikten, Hem Sudan Çarpıyorlar” – Oğul Akdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İyisi mi biz gelecek faturalara hazırlıklı olalım. Çünkü bu ay, başlangıç zamlı tarifeler devreye girdi bile.
İSKİ, konutların tükettiği su fiyatlarında indirim yaptığı haberini yayarak, su faturalarında indirim havası estirse de, alttan alta zamlı tarifeye geçti bile. İSKİ, indirim yaptık diye sunduğu haberde, suyun metreküp birim fiyatını 4,13 TL’den 3,70 TL’ye indirdiğini duyurmuştu. Masumane baktığımızda “evet, dedikleri doğru” diyebiliriz. Çünkü suyun metreküp fiyatını gerçekten de indirmişler. Ayrıntılara biraz daha dikkatli baktığımızdaysa, indirim görünümlü zamlı tarifenin nasıl insanları kandırarak sunulduğunu görebiliyoruz.
İSKİ diyor ki, İstanbul’daki 5 milyon 600 bin abonemizin %82,16’sı konut kapsamına girmektedir. Biz de konut kapsamındaki abonelerimizin kademe 1 kapsamında olanlarında ücret indirimine gittik. Fakat konut 1 kademesine giren evlerin aylık 10 metreküp’ten daha az su tüketmeleri lazım ki, suyun metreküpüne 3,70 TL ödeyebilsinler. Eğer 10-20 metreküp arası su tüketirlerse, konut 2 kademesine girerek metreküp başına 5,70 TL, 20 metreküpten daha fazla tüketirlerse konut 3 kapsamında metreküp başına 7,90 TL ödemek zorunda kalacaklar. Bir ailenin de 10 metreküp sudan daha az tüketmesi için “dişlerini fırçalarken suyu kapaması” yetmiyor. Ailedeki kişi sayısının ikiyi geçmemesi gerekiyor. Ortalamaya göre 4 kişilik bir ailenin su kullanım miktarı 14-18 metreküp arası. Yaz aylarında ise bu rakam 22-30 metreküp arasına yükseliyor. Yani İSKİ, konut 1 kapsamındaki evlerin suyunda indirim yaptı ama diğer kademelerdeki su kullanım fiyatlarını arttırdı. Bakıldığında kimse 10 metreküp altında su tüketmiyorsa; bu da indirim görünümlü zammın, çaktırmadan bizlere yansıtıldığını gösteriyor.
Halkı Elektrik Çarptı
Devletin “acele kamulaştırma” kanununu arkasına alan şirketler, seneler önce başladıkları HES’lerle vadileri katletme, köylülerin yaşam alanlarını yok etme projelerinin ikinci evresi olarak 2010 yılında başlayan elektriğin özelleşmesi ile faturalarımızın sağ üst köşelerine logolarını koyarak evlerimizin içine kadar girdiler. Logolarıyla kalmadılar, elektrik faturasındaki çoğu zaman kayarak birbirine girmiş olan rakamlarda sürekli oynamalar yaparak düşük voltajda hissedilmeyen zamlarla halkı çarpmaya başladılar.
Son olarak, geçtiğimiz Ekim ayında %9’luk zamla, halkı biraz daha yüksek voltajla çarpan şirketler; kullanılmayan elektrik ücretlerini de sayıları 38 milyona ulaşan elektrik abonesine paylaştırarak daha fazla para kazanmanın peşindeler.
Geçtiğimiz ay Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun elektrikte kayıp/kaçak bedelinin faturalarla tahsil edilmesinin hukuka aykırı olduğu kararı üzerine birçok ilde halk, elektrik dağıtım şirketlerinin binalarının önünde uzuk kuyruklar oluşturarak senelerdir faturalarına yansıtılıp kendilerinden tahsil edilen ücretleri istemişlerdi. Hatta yoğunluk sebebiyle Enerji bakanı Taner Yıldız açıklama yaparak “Vatandaşların elektrik dağıtım şirketlerine gitmelerine gerek yok, yasalara uygun bir biçimde gerekli düzenleme yapılacaktır.” açıklamasında bulunmuştu.
Adaletsizce faturalardan toplanan paralarının yasaya göre düzenlenmesi yerine, yasayı değiştiren bakanlık, aslında usulsüzlüğünü yasaya uydurdu. Bakan Taner Yıldız’ın “Elektrikte zam yok!” açıklamasını yaptığı saatlerde mecliste Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı sunuldu. Tasarıya göre, kaçak/kayıp elektrik miktarı 38 milyon aboneye bölüştürülerek faturalardan tahsil edilecek. Ayrıca elektrik kesme/bağlama, sayaç okuma bedelleri de sabitlenerek faturalara yansıtılacak.
Halkın Geri Aldığı Kayıp/Kaçak Kullanım Bedeli, Tekrar Halka Ödetilecek
Sunulan tasarı kabul edilirse, kayıp/kaçak elektrik bedelinin faturalara yansıtılması hukuksal zemine oturtulacak. Eski yasa ve yeni yasadaki boşluk ile bu bedeli 10 sene geriye dönük olarak alanlar ve alacak olanların aldıkları ücretler ve avukatlık ücretleriyle dava masrafları da, tekrar tüm abonmanların faturalarına yansıtılabilecek. Elektrik abonmanları hem zamlarla boğuşacak, hem kullanmadığı elektriği de ödemek zorunda kalacak. Üstelik buna karşı hakkını aradığında, avukatlık masrafı bile tüm abonelerin faturalarına yansıyacak.
Eee, boşuna dememişler “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.” diye…
Oğul Akdoğan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Hem Elektrikten, Hem Sudan Çarpıyorlar” – Oğul Akdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Akıllı Kimlik Kartları Geliyor İktidarın Takibi Büyüyor” – Berkay Üstün appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>2015 yılı itibariyle dağıtımı başlanacak olan akıllı kimlik kartları bu kurgunun bir ön aşaması. Ana akım medyada “vatandaşa sağlayacağı yararlarla” haber edilen yeni kimlik kartları, aslında devletin organlarıyla kapitalist firmaların tekelleşmesinin yolunu açmakta. Kapitalist üretim ve tüketim ağlarının devlet tarafından desteklenip geliştirilmesi bir yana, tek kart sisteminin bir amacı da detaylarla kaybedilen zamanın önüne geçip hayatı daha fazla hızlandırmak.
Şu ana kadar açıklanan şekliyle; yeni kimlik kartları devlet eliyle düzenlenen ehliyet, pasaport, doğum belgesi ve devlet kurumlarında yapılan bürokratik işlemlerin bilgilerini barındıracağı gibi özel kişi ve firmalarca hazırlanan maaş bordroları, GSM operatörleri, toplu taşıma araçları, banka kartlarının bilgilerini de taşıyacak. Yeni kartların duyurusu yapılırken, kapitalist devletin özel şirketlerle kuracağı bu birliktelik ve bunun sağlayacağı kolaylıklar vurgulanmakta. Yani yaptığımız bütün işlemler tek karta indirgenecek. Elinde bu kartı taşıyan birey belirtilen tüm kuruluşlardaki işlemlerini hızlıca yapabilecek. Bu kartlar hızlı yaşanan hayatlara ihtiyaç duyan sistemin ekmeğine yağ sürecek. Keza bu kartların taşınma kolaylığı sağlaması amacıyla kredi kartı boyutlarında tasarlanması da tesadüf olmasa gerek.
Kartların ilk aşamada gönüllülük esasıyla dağıtılması planlanıyor. Fakat aşikâr ki, zaman içinde TC devleti vatandaşı olan herkes için bu kartlar bir mecburiyete dönüşecek. Hayatın her alanına sızacak olan bu tek kart dönemi aynı zamanda kolayca takip edilmenin de yolunu açacak. Kartların üzerinde bulunan ve yukarıda belirtilen tüm işlemleri yapabilen çiplerin her an konum da bildirebiliyor olmaları kanıtlanmış bir iddia olmasa da, yaptığımız işlemler ve sıraları tek bir merkezde depolanabilecek. Yani hepimizin her an nerede ne yaptığımızın takip edilebilmesinin yolu açılacak. Ayrıca otoriteler, kişilerin gizli kalması gereken bilgilerine rahatlıkla erişebiliyor olacak.
Hastaneden çıkıp yola koyulduğunda bileğindeki sancıyı hissetti. Kolu daha bir ağırlaşmıştı, omuzları çökmüştü. Başı önünde yürürken kontrol edilmenin ağırlığını duydu. Başını kaldırdığında güvenlik kamerasıyla göz göze geldi. Yılgınlıkla somurttu kameraya, yerdeki taşı fırlatmak istedi, yapamadı. Keşke o taşı dedesi atmış olsaydı.
Berkay Üstün
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Akıllı Kimlik Kartları Geliyor İktidarın Takibi Büyüyor” – Berkay Üstün appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Elektrik Şirketleri Kaybı Kazanca Dönüştürüyor” – Oğul Akdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Faturalara yansıyan dolandırıcılıklar bununla bitmiyor. Bu itirazlardan biri de sayaç okuyan çoğu taşeron işçilerin maaşlarının da abonelerin faturasına yansıması. Yani işçilerin maaşı bile şirketten değil, aboneden çıkıyor. Sayaç okuma bedeli şeklinde faturada gözüken bu bedel, milyonlarca abone olduğunu düşünürsek, trilyonları buluyor, ancak bu trilyonlar işçilerden çok patronların cebine giriyor.
Ödenemeyen faturanın ise herhangi bir ibraza gerek duyulmadan en geç üç gün içerisinde çat diyerekten kesilmesi, hatta son ödeme tarihi geçmediği halde aynı gün açma -kapama işlem bedelinin faturaya yansıtılmasıyla, şirketler dolandırıcılıklarına her geçen gün bir yenisini daha ekliyorlar.
Ödenemeyen faturanın ise herhangi bir ibraza gerek duyulmadan en geç üç gün içerisinde çat diyerekten kesilmesi, hatta son ödeme tarihi geçmediği halde aynı gün açma -kapama işlem bedelinin faturaya yansıtılmasıyla, şirketler dolandırıcılıklarına her geçen gün bir yenisini daha ekliyorlar.
“Peki, elektriği kim kaybetti, kim kaçırdı?” sorusuna geri dönelim. Elektrik şehir hayatı için zorunlu bir gereksinim. Yani olmayınca olmuyor. Peki, elektriğin ne kadarını kim kullanıyor? TEDAŞ istatistiklerine göre net elektrik tüketiminin %16’sını teşkil eden ticaret sektörü diliminin ilk sıralarında AVM’ler var.
Yani şehir hayatının ışıltılı mabetleri. İstanbul’da, kurulu gücü 5MW (MegaWatt) olan bir AVM’nin 1 saatlik ortalama elektrik tüketimi 4MWh (MegaWatt saat) civarında. Basit bir karşılaştırma yapabilmek adına; 4 kişinin yaşadığı bir hanenin 1 saatlik elektrik tüketimi, 0,3kWh civarında. Yani bir AVM, 13.000’den fazla hanenin tükettiği elektrikten fazlasını tüketmekte. Bu belki makul görünebilir. Ancak, AVM’yi bir üretim santrali ile karşılaştırmak, daha ilginç bir durum açığa çıkaracak.
Örneğin Konya’da bulunan Bozkır Hidro Elektrik Santralinin(HES) 1 saatte üretebileceği maksimum elektrik kapasitesi, 0,08MWh’tir. Yani bahsi geçen AVM’nin tükettiği elektriği karşılayabilmek için en az 50 Bozkır HES daha gerekmekte.
Üretilen elektriğin %15’inin iletim hatlarının bakımsızlığı nedeniyle kaybedildiği, bir AVM’nin yemyeşil vadilerden daha kıymetli kılınarak canlı yaşamından daha çok önemsendiği koşullarda “elektrik kimin ihtiyacı?” sorusu ne kadar da can alıcı bir soru değil mi?
Elektriği kimin ne kadar tükettiği başlı başına bir konu. Ancak elektriğin, dağıtılmasında ve tüketilmesinde, vadilerin gasp edilmesinde, santrallerin inşaatlarında, devletin ve şirketlerin çok işine yaradığı kesin!
Oğul Akdoğan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 20. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Elektrik Şirketleri Kaybı Kazanca Dönüştürüyor” – Oğul Akdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Yunanistan’daki Ekonomik Kriz ve “Ödeme!” Hareketi – Molly Yarrow appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Yunanistan’da da ekonomik krizin ardından, yaklaşık iki yıldır hükümette olan liberal kapitalistler bütçe açığını kapatmak için ekstra vergiler koymaya devam ediyor. Bütün kapitalist ülkelerde olduğu gibi zenginler bu vergilerden muaf tutulurken, krizin faturası yine yoksullara kesiliyor.
Durum böyleyken Yunanistan’da örgütlenen “Ödeme!” Hareketiyle birçok insan ağır vergileri ve yüksek harçları ödemeyi reddetti. Yüksek yol paralarına karşı, otobüs biletlerine yapılan zamlara karşı, acil servisler ve kliniklerdeki muayene ücretindeki artışa karşı ve daha birçoğuna karşı… İnsanlar bu adaletsiz önlemler zemininde ya da komşuluk-yerellik ekseninde örgütlenerek, hayatları için mücadele etmeye başladılar. Bu insanların örgütlülüğüne baktığımızda, farklı siyasi partiler noktasında göze çarpan bir ayrım yok. Bu, ortak düşmana karşı verilen ortak bir mücadelenin gerekliliği ile gerçekleşiyor.
Yunanistan’da insanlar, harçları ve vergileri ödemeyi reddetmeye başlayarak eylemler düzenlediler.Bu vergileri nasıl ödemeyeceklerine ve yasal yaptırımlar noktasında neler yapılabileceğine dair tüyoların yer aldığı kılavuzlar hazırlayıp dağıttılar.
Bu örnekler arasında en önemlilerinden biri, elektrik tesisatı olan her yapıya uygulanan tüketim vergisine (“haraca”) karşı, halkın elde ettiği başarıdır. Bu haracın tahsili, “vatandaşların yasalara uyması ve vergilerini düzenli olarak ödemeleri için” elektrik faturalarına yansıtılarak yapılıyor. (Benzer kesinti Türkiye’deki elektrik dağıtım şirketlerinin faturalarında da mevcut.) Eğer kişi bu vergiyi ödemeyi reddederse elektriği kesiliyor. Uzunca bir süre televizyon kanalları, birçok hükümet yanlısı gazete insanları bu konuda korkutmaya çalıştı. Buna rağmen insanlar bu vergiyi ödemeyi reddetti ve mücadele etmeye başladı. Elektrik şirketinin şubeleri önünde, bakanlık önünde, meclis önünde eylemler gerçekleşti. Elektrikçiler örgütlendi ve vergi ödemediği için elektiriği kesilen evlerin, elektriğini yasal olmayan yollarla yeniden bağlayan ekipler oluşturdular. Birçok farklı sendika (kesilen elektriği yeniden bağlayan elektrik şirketindeki işçiler gibi) bu mücadeleyi destekledi. Sonuçta bu mücadele, hükümetin bu yasayı yeniden gözden geçirmeye ve ödeyemeyecek durumda olanları (işsizler, kalabalık aileler, düşük gelirliler, ücretli çalışanlar vs.) bu “haraç”tan muaf tutan bir düzenleme yapmaya zorladı. Örgütlenen mücadele, oldukça önemli. Yasa tamamen iptal edilmemiş olsa dahi, küçük bir başarı elde edildi ve bu mücadele sonuna dek devam edecek.
Yunanistan’da “Ödeme!” dışında başka birçok mücadele de devam etmekte. Bu örnekler dayanışma ve kolektif çaba ile birçok şeyin başarılabileceğini gösteriyor. Ve sadece bu da değil; bu mücadeleler dünyanın başka yerlerinde başka halklara da ilham veriyor: Tıpkı bugünlerde İspanya’da da ortaya çıkan benzer bir hareket “Yo no Pago” (Ödemiyorum) gibi…
Molly Yarrow
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 9. sayısında yayımlanmıştır.
The post Yunanistan’daki Ekonomik Kriz ve “Ödeme!” Hareketi – Molly Yarrow appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Çüş Oha Yuh” – Oğul Akdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Hükümet halkı nasıl soyacağının hesabını herhangi bir açık bırakmayacak şekilde her detayıyla hayata geçiriyor
Yoksulun tepesine basa basa iktidarını sürdüren AKP hükümetinin, halkın sırtına yüklediği keyfi uygulamalarından biri de ev ve iş yerlerine gelen faturalara yansımış olan kesintiler.
Hükümetin kalkınmak için yapamayacağı şey yok!
Geçenlerde televizyonda doğalgaza ve elektriğe yapılan zamlarla ilgili bir haberde vatandaşın birine soruyorlar; asgari ücret belirlendi 774 lira, ancak yapılan son zamlarla vatandaş bu parayla yine zorda kalacağa benziyor. Vatandaş soruya cevap veriyor, “Başbakan kalkınma peşinde, gelişiyoruz. Eee zam yapıyorsa, vardır bir bildiği”. Yani bizim de çorbada tuzumuz olsun der gibi konuşuyor. Yalnız çorba kaynamış, dibi tutmak üzere. Nasıl mı?
Faturalara yansıyan zamların peşi sıra yapılıyor olmasının “bilinen nedeni” kalkınma peşindeki ülkenin giderek borçlanması, borcun artması ve artan borcun envai çeşit vergi saçmalıklarıyla hissettirilmeden vatandaştan kesilmesi. Olayın özetinin özeti bu, ancak vatandaşın cebinden çıkan bu kesintilerin “asgari” yani çorba da bir miktar tuz olmadığı, neredeyse insanlardan zorla “gasp” edildiği gözden kaçmamalı. Peki bu gasp nasıl oluyor?
Bir faturaya 9 çeşit vergi ve fon
Elektrik faturası incelendiğinde, faturaya yansıyan enerji bedelinin dışında, 9 çeşit vergi ve fon olduğu görülmektedir. Bunlar Kayıp- Kaçak Bedeli, Dağıtım Bedeli, Perakende Satış Hizmet Bedeli, Sayaç Okuma Bedeli, İletim Sistemlerini Kullanma Bedeli, Enerji Fonu, TRT Payı, Elektrik Tüketim Vergisi ve KDV şeklinde sıralanır. Fatura tutarı incelendiğinde 100 liralık bir faturanın yaklaşık 50 lirası enerji bedeli ise, 50 lirası da bu 9 çeşit vergi ve fon adına kesilmektedir.
Kaçak elektrik bahane! Rant şahane!
Hükümet bu bedellere gerekçe olarak “kaçak” olarak tabir edilen elektrik kullanımına işaret etmektedir. Elektrik kaçağı bir bölgeye verilen belirli watt elektrik dışında kullanıldığı tespit edilmiş olan enerji kullanımıdır. Bu kullanımın bedeli bölgesel değişkenlik göstererek, vatandaşın elektrik faturasına yansımakta, eşit miktarda dağıtılmaktadır. Şu sıralar meclise önerge olarak sunulan, kaçak kullanım meselesi yani “Herkes ‘dürüst vatandaş’ olmalı, kimse kimsenin faturasına ortak olmamalı” sözleri gündemde. Özellikle gecekondu yerleşimlerinin bir sorunu olarak gösterilmek istenen bu durum, hükümetin insanları birbirine düşürmek amacıyla uydurduğu esas sorunu görünmez kılma çabasıdır. Zaten yıllardır her hükümet kayıp, kaçak denilen sorunu çözme yöntemini “Doğudaki kaçak kullanıyor, onların bedelini batıdaki ödüyor” propagandasıyla yapmaktaydı. Yani bu konuda iktidar da muhalefet de aynı tarafta, ama farklı çalıp oynuyorlar. Biri kaçak elektrik peşinde, diğeri enerji bahanesiyle (HES)lerle köylünün suyunu gasp etme peşinde. Zaten hükümetin asıl istediği enerji ve ekonomi konusunda kalkınma değil, kalkınma adıyla insanları kandırma politikasıdır.
Peki bu “kaçak” olarak tabir edilen bedel neye göre belirleniyor?
Kaçağın nasıl belirlendiğine ilişkin, Enerji Piyasası Denetleme Kurumu’dan bir yetkilinin basına yansıyan bir konuşması oldukça düşündürücüydü. Yetkili, “Mevcut teknoloji eski olduğu için kayıp ve kaçağı tam olarak ölçmek mümkün olmuyor. O nedenle genel bir oran alıp bunu ülke çapında uyguluyoruz” demişti. Bu itiraf bile “kaçak tutar” diye vatandaşın faturalarına yansıyan bedelin tümüyle keyfi bir uygulama olduğunu ortaya koymaktadır.
Hem zamlar hem de faturalara yansıyan bu keyfi kesintilerle yine olan yoksullara oluyor. Ancak hükümetin elini cebimize sokarak gasp etiği bu keyfi uygulamalara karşı, bizlerin de yapabileceği şeyler var. Faturalara yansıyan bu kesintilere itiraz etmeli, bu konularla ilgili mecra olan Hakem Heyetleri’ne keyfi olarak alınan pay için müracaat ederek kısaca bizden alınanı geri alabiliriz. Hakem Heyetleri’nde alacağımız sonuç olumsuz olsa bile, davayı Tüketici Mahkemesi’ne taşıyarak hukuki bir mücadele başlatabiliriz. Benzer bir hukuki kazanım yakın bir tarihte yaşandı. Emekli öğretmen olan İhsan Çolak, lehine sonuçlanan karar sonrasında, elektrik faturasına yansıyan 25 aylık kesintilerin toplamını icra yoluyla geri aldı. Emekli öğretmen İhsan Çolak, “Kayıp kaçak bedeli”, “Perakende satış hizmet bedeli”, “Sayaç okuma bedeli”’, “İletim bedeli” adı altında kesinti yapılmasını haksızlık olarak nitelemiş, faturaya yansıtılan toplam bedel üzerinden, harcanan elektrik, KDV ve kesintilerin ay ay dökümünü yaptı. 25 ayda 2 bin 788 liralık fatura ödeyerek kendisinden fazla tahsil edildiğini öne sürdüğü 707 lirayı AKEDAŞ’tan geri aldı. Ancak bu bir örnek kazanım olsa da herkes için bu şekilde sonuçlanmayabilir. Devletin adaletinin zenginin, şirketin, patronun ve kendi tarafında olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, yoksulun bu işten pek çıkarı olmasa da, yine de bu gaspın peşine düşmeliyiz. Böylelikle asıl hırsızın kaçak elektrik kullanmaya mecbur bırakılmış yoksul değil, elini zorla cebimize atan hükümet olduğunu deşifre etmeliyiz.
Kontörlü sayaç soygunu
Hükümet artık kontörlü sayaç uygulamasını zaten hayata geçirmiş durumda. Yani paran varsa suyun, elektriğin ve ısınmak için gazın var. Paran yoksa hiçbirini kullanmaya da hakkın yok. Kontörlü sayaç ile ilk olarak halk, hizmet garantisi almaksızın belediyeye ve belediyelerin anlaşmalı olduğu şirketlere ödeme garantisi vermiş oluyor. Son zamanlarda Tayyip’in “tasarruflu olalım” sözlerinin ardında bu uygulamanın büyük payı var. Önce sayaç montajları, sonra kontör dolumu yapmak için ödenen nakit para yani sıcak para. Belediyeler ve anlaşmalı şirketler için hepsi kazanç, hepsi birer rant kapısı. Vatandaş, eline tutuşturulan bu kartlı sistemle yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak için daha da borçlanacak ve bir sömürünün daha pençesine düşecek.
Bir de bu sayaçların kontrolünü yapacak, dijital faturalarını yazacak ve denetleyecek olan görevliler var. Özelleştirmelerle birlikte taşeron şirketlere çalışan ve çoğu geçici olan bu görevliler söktükleri sayaç, tespit ettikleri kaçak kullanım üzerinden de prim kazanacaklar. Böylece sökülen her sayaç, kesilen her kullanım ihtiyacı, her ihbar bu görevli için ekmek parasına; soğukta, karanlıkta ve susuz kalacak olan için de eziyete dönüşecektir.
Sosyal adaletsizlik, sosyal patlama
Hükümet halkı nasıl soyacağının hesabını herhangi bir açık bırakmayacak şekilde her detayıyla hayata geçiriyor. Ancak bu gaspın getirisi şimdilik pek hissettirmese de ilerleyen zamanlarda büyük bir sosyal adaletsizliğin sonucu olarak karşımıza çıkacaktır. Ve burada karşı karşıya gelen yine yoksullar ve işsizler olacaktır. Umalım ki böyle olmasın, bu adaletsizlikler yerini hükümete, belediyelere, şirketlere ve patronlara karşı oluşacak olan toplumsal bir adalet mücadelesine bıraksın.
Oğul Akdoğan
[email protected]
The post “Çüş Oha Yuh” – Oğul Akdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>