firar – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Wed, 06 May 2020 17:47:44 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Savaşa Karşı Asker İsyanları Vietnam – İlyas Seyrek https://meydan1.org/2016/02/10/savasa-karsi-asker-isyanlari-vietnam-ilyas-seyrek/ https://meydan1.org/2016/02/10/savasa-karsi-asker-isyanlari-vietnam-ilyas-seyrek/#respond Wed, 10 Feb 2016 07:43:41 +0000 https://test.meydan.org/2016/02/10/savasa-karsi-asker-isyanlari-vietnam-ilyas-seyrek/ Vietnam Savaşı’na karşı Amerika’da ağırlıklı olarak askerlerin örgütlediği kitlesel bir eylem /New York Vietnam Savaşı, Amerika topraklarında yaşayan halkların sahiplendiği bir savaş olmadı. Savaş süresince binlerce isyan yaşandı. Savaş karşıtı toplantılar yapan askerler, savaşmayı topluca reddedenler, savaş karşıtı imza toplayanlar, yürüyüşler, hatta komutanları bombalayanlar… Bu olaylardan pek azı medyaya sızabildi ama 1960’ların sonuna gelindiğinde, ordu […]

The post Savaşa Karşı Asker İsyanları Vietnam – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
108p cs VVAW at Times Square ani-war march - New York City, c1972 George Weber/Vietnam Veterans Against the War

Vietnam Savaşı’na karşı Amerika’da ağırlıklı olarak askerlerin örgütlediği kitlesel bir eylem /New York

Vietnam Savaşı, Amerika topraklarında yaşayan halkların sahiplendiği bir savaş olmadı. Savaş süresince binlerce isyan yaşandı. Savaş karşıtı toplantılar yapan askerler, savaşmayı topluca reddedenler, savaş karşıtı imza toplayanlar, yürüyüşler, hatta komutanları bombalayanlar… Bu olaylardan pek azı medyaya sızabildi ama 1960’ların sonuna gelindiğinde, ordu içi çalkantılar gazete ve televizyonlarda yer bulmaya, Vietnam gazileri savaş karşıtı gösterilerde konuşmaya başladı.

Vietnam Savaşı başladığında halk, devletin yürüttüğü vatanseverlik propagandasından etkileniyordu. Yoksulluktan kurtulma ümidiyle orduya yazılanlar da, celp piyangosu çıkanlar da, ordunun demokrasi adına orada bulunduğunu düşünüyordu çoğunlukla. Ta ki Vietnam’dan dönen askerler, orada işlerin anlatıldığı gibi olmadığını söyleyene ve bir avuç araştırmacı gazeteci devlet sansürünü delene kadar.

Savaş Muhabiri Richard Boyle’un, dinlediği ve gördüğü bir çok asker isyanını içeren “Ejder Çiçeği – Vietnam’da ABD Ordusunun Çöküşü” isimli kitabı(1972) dönemin önemli tanıklıklarındandır. İlk başlarda çoğu bireysel olan isyanlar, savaş ilerledikçe Vietnam’da neden bulunduklarını sorgulamaya başlayan askerlerin örgütlü direnişine dönüştü. Siyah ve diğer azınlık arasında öfke çok daha fazlaydı çünkü celp piyangosu, onlara nüfustaki oranlarından çok daha fazla isabet etmişti ve sürekli ırkçı tacize maruz kalıyorlardı.

Vietnam’a giden askerler, yardım ettiklerini düşündükleri Güney Vietnam’da birçok işçinin ve köylünün gerillayı desteklediğini gördüklerinde ikileme düşüyorlardı. Bazı askerler de sivilleri düşman olarak görüyor, Napalm bombasının kullanıldığı My Lai katliamları yaşanıyordu.

Richard Boyle, 1971’de Kamboçya sınırına 2 km uzaklıkta bulunan Pace topçu birliğine muhabir olarak gittiğinde, bir isyana şahit olur. O dönemde ABD başkanı, savaştaki saldırı rolünü terk ettiklerini açıklamış olmasına rağmen, bu saldırı birliği geri çekilmemiş ve üstelik her geçen gün kayıp vermektedir. Ordu politik nedenlerle buraya takviye yapmazken; bu yüzden bataryanın orada kalabilmesi için sınır ötesinde tehlikeli bir operasyon yapması gerekmişti. Askerler her şeyin farkında ve muvazzaflarla ilişkileri gergindi.

Yüzbaşı Robert Cronin bu görevi 15 kişilik bir takıma verir. Bataryada herkes bu görevin intihar demek olduğunu bilir. Asker Chris, yaşananlara öfkelenerek “gitmiyorum” der ve diğerleri de ona katılır. Bu haber geldiğinde, Richard’ın konuştuğu askerler yumruk selamı yapıp çoşkuyla bağırır. Ancak Chris ve diğerlerinin, askeri mahkemeye verileceğini biliyorlardır. Onları yalnız bırakmak istemezler ve imza toplamaya başlarlar. İmzadan bir şekilde haber alan çavuş, askerlerin yanlarına gelir ve Richard’ın oradan çıkmasını ister. Bir er, çavuşa bunun bir isyan olduğunu hissettirecek şekilde, M-16’sının sürgüsünü gürültüyle çeker ve “istemiyorsan gitmek zorunda değilsin Richard” der. Daha sonra, gelen yüzbaşı “Hepinizin tıraş olup temizlenmesini istiyorum” der ama onu dinleyen olmaz. Yüzbaşı orada yokmuş gibi davranırlar. Eskiden olsa “frag” yerdi derler “ama buna değmez!”. (Frag, Vietnam Savaşı’nda ortaya çıkan ve komutan bombalamak anlamına gelen bir terim.)

Sanki olaydan haberdarmış gibi, Vietnamlılar o gün hiç ateş etmezler. Bunun üzerine karşıdan ateş edilmedikçe ateş etmeme kararı alınır ve komşu bataryalara haber verilir. (Üç bataryadaki erlerin kararıyla yapılan ateşkes, 1100 saat sürer.) Erlerden gelen bir öneri üzerine, Richard onlarla röportaj yaparak kasete kaydeder. Oradan kaçar ve kaseti, toplanan imzalarla birlikte, Avrupa’da, sansür ihtimali zayıf olan haber ajanslarından biri olan AFP’ye gönderir. Haber batıda patlama etkisi yaratır ve ordu geri adım atarak, bu bölüğü geri çeker. Bölüktekiler mahkemeye verilmez.

Ancak Richard olayın peşini bırakmak istemez ve erlerin ısrarla istedikleri gibi senatör Teddy Kennedy’e gider. Fakat Senatör basın açıklaması yapmaktan çekinir.

1969’ta ABD’nin Hindiçin’de bulunan kara birlikleri içinde bir yanda irili ufaklı isyanlar yaşanırken, diğer yanda moral ve disiplin o kadar çökmüştü ki birlikler artık güvenilir bir savaş gücü olarak kabul edilmiyorlardı. Bu gerçek, ABD ordusunun geri çekilmesindeki en önemli nedenlerden biridir. Nixon, Vietnam anlaşmasına “onurlu barış” dese de, tek alternatifi ordusuz bir savaştı.

Vietnam Savaşı’nda devletin sadece Vietnam’daki halka değil aynı zamanda Amerika topraklarındaki tüm halklara yönelik düşmanlığı iyice belgelenmiştir. Hangi coğrafyada olursa olsun, devletlerin savaşları aslında iki tarafa da savaştır, çünkü devlet boyunduruğu altında tuttuğu topluma da düşmandır.

İlyas Seyrek

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 31. sayısında yayımlanmıştır.

The post Savaşa Karşı Asker İsyanları Vietnam – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/02/10/savasa-karsi-asker-isyanlari-vietnam-ilyas-seyrek/feed/ 0
Militarizmi Ters Tepenler – Merve Arkun https://meydan1.org/2016/02/10/militarizmi-ters-tepenler-merve-arkun/ https://meydan1.org/2016/02/10/militarizmi-ters-tepenler-merve-arkun/#respond Wed, 10 Feb 2016 07:38:45 +0000 https://test.meydan.org/2016/02/10/militarizmi-ters-tepenler-merve-arkun/ Yakın zamanda, dünya tarihinin en eski savaşına dair kalıntıların bulunduğu yer etti basında. Kenya’daki Turkuana Gölü yakınında bulunan 27 ceset, savaşların tarihini bugünden tam 10 bin yıl öncesine kadar çekti. Sayısız savaşta, sayısız insan yaşamını yitirdi bugüne kadar. Savaşlarda katledilenlerin her birinin acısı, tarihe karıştı; o acılara yenileri eklendi; savaşlar, acıların tarihi üzerinde yükseldi. Bu […]

The post Militarizmi Ters Tepenler – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
militarizmi ters tepenler

Yakın zamanda, dünya tarihinin en eski savaşına dair kalıntıların bulunduğu yer etti basında. Kenya’daki Turkuana Gölü yakınında bulunan 27 ceset, savaşların tarihini bugünden tam 10 bin yıl öncesine kadar çekti.

Sayısız savaşta, sayısız insan yaşamını yitirdi bugüne kadar. Savaşlarda katledilenlerin her birinin acısı, tarihe karıştı; o acılara yenileri eklendi; savaşlar, acıların tarihi üzerinde yükseldi.

Bu savaşların bir parçası olmak istemeyenler de hep oldu. Milattan sonra 295’te Roma ordusunda savaşmayı reddeden Maximillianla başlayan ve bugün hala devam eden şekilde, nicesi, savaşın ortağı olmayı ya da savaşları yaratan ordularda yer almayı reddetti. Bir şekilde parçası olduğu ölüm mekanizması ordulardan ayrılan, savaştan kaçan, askerden “firar” edenler de oldu elbette…

1. Dünya Savaşı sırasında, İngiltere’de savaşa katılmayı reddeden üç bin asker; Nazi ordusunda savaşmayı reddeden askerler; 1936’da İspanya’da faşist Franco’nun ordusunda yer almayarak askerliği reddeden askerler; tarihteki en yıkıcı savaşlardan biri olan Vietnam’da “Bu, bizim savaşımız değil” diyerek ordudan ayrılan yüz binlerce asker; Filistin işgalinin parçası olmayı reddederek ordudan ayrılan İsrailli askerler; Irak İşgali’nin bir parçası olmak istemeyen Amerikan askerleri, Irak veteranları…

Kimi zaman kendilerine dayatılan toplumsal normlarla, kimi zaman “zorunlu hizmet”lerle orduların bir parçası olmaya mecbur edilen sayısız asker, bugüne kadar iktidarların çıkarları uğruna başlattıkları savaşları reddettikleri için bağlı bulundukları birlikleri terk etti, “firar” etti. Görevli bulundukları ordunun artık bir parçası olmak istemeyenler tam bu yüzden yargılandı, tutuklandı, işkenceden geçti, çoğu zaman vatan haini ilan edildi.

Tıpkı yaşadığımız topraklarda olduğu gibi.

2002 yılında askerliğini yaparken, çıktığı çarşı izninde vicdani reddini açıklayan Mehmet Bal; askerliğinin dördüncü ayında vicdani reddini açıklayan İsmail Gökhan Güneş; kışlada subayların işkencesine maruz kalmasının ardından birliğini terk eden Umut Gökçe; beş aylık asker iken “firar” eden ve bir daha orduya geri dönmeyen Muhammed Serdar Delice; defalarca firar eden ve her seferinde zorla birliğine götürülen, 2009 yılında ise vicdani reddini açıklayan İnan Suver; “Kürt halkına karşı savaşta taraf değilim” diyerek vicdani reddini açıklayan Onur Erden…

Yukarıda sayılan isimlerin her biri, inanmadıkları bir savaşta ölmeyi; başkalarının çıkarları uğruna öldürmeyi; parçası olmak zorunda bırakıldıkları savaşı reddetti.

İçinden geçtiğimiz günlerde, Kürdistan’da savaş, devlet tarafından sistematik bir şekilde tırmandırılırken; Mehmet, Onur, Umut, İnan gibi birçok vicdan daha artık yeter diyor. İktidar, kendi çıkarları uğruna başlattığı savaşın vahşetini giderek arttırırken; aynı iktidarın savaş mekanizması olan ordudan ayrılanların sayısı da artıyor.

Mecbur bırakıldıkları operasyonlara çıkmayı reddeden askerler “emre itaatsizlikle” yaftalanır ve cezalandırılmak istenirken, Kürdistan’daki savaşa karşı askerler, ordunun bir parçası olmayı reddediyor. Operasyonlara çıkmayı reddettikleri için 23 uzman çavuş ordudan istifa ederken; her birisine yönelik linç kampanyaları ise bizatihi iktidar yanlısı medya tarafından örgütleniyor.

Devlet kendi çıkarı, iktidarı ve varoluşu için yeni yıkımlar, kıyımlar, katliamlar peşindeyken; bitmeyen savaş propagandasına, inşa edilmek istenen düşmanlık kültürüne, ordunun kutsiyetine olan inançsa azalıyor.

“Savaşlar, ölüler toprağa gömülüp unutulduktan sonra kazanılır” demiş ya yazar; işte artık kimse gömülmesin ve savaşlar asla kazanılmasın diyedir bu çaba. Düşmanlığı örgütleyip, iktidarını pekiştirenlere karşı; yaşamın sesidir ordudan ayrılan her bir vicdanın kendisi.

Merve Arkun
[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 31. sayısında yayımlanmıştır.

The post Militarizmi Ters Tepenler – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/02/10/militarizmi-ters-tepenler-merve-arkun/feed/ 0
VİCDANİ RET DERNEĞİ : ” HİÇ KİMSE ZORLA ASKER YAPILAMAZ “ https://meydan1.org/2013/11/17/vicdani-ret-dernegi-hic-kimse-zorla-asker-yapilamaz/ https://meydan1.org/2013/11/17/vicdani-ret-dernegi-hic-kimse-zorla-asker-yapilamaz/#respond Sun, 17 Nov 2013 13:34:55 +0000 https://test.meydan.org/2013/11/17/vicdani-ret-dernegi-hic-kimse-zorla-asker-yapilamaz/ Zorunlu askerlik hizmetine gitmeyen 600 binden fazla kişinin bundan böyle Genel Bilgi Tarama (GBT) sistemine dahil edilerek zorla askere alınmak istenmesine yönelik uygulamalar üzerine Vicdani Ret Derneği yaptığı basın toplantısıyla bütün asker kaçaklarını vicdani retlerini açıklamaya çağırdı: “Hiç kimse zorla asker yapılamaz.” Basın toplantısına Vicdani Ret Derneği Eş Başkanları Merve Arkun ve Oğuz Sönmez katıldı. […]

The post VİCDANİ RET DERNEĞİ : ” HİÇ KİMSE ZORLA ASKER YAPILAMAZ “ appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Zorunlu askerlik hizmetine gitmeyen 600 binden fazla kişinin bundan böyle Genel Bilgi Tarama (GBT) sistemine dahil edilerek zorla askere alınmak istenmesine yönelik uygulamalar üzerine Vicdani Ret Derneği yaptığı basın toplantısıyla bütün asker kaçaklarını vicdani retlerini açıklamaya çağırdı: “Hiç kimse zorla asker yapılamaz.”

Basın toplantısına Vicdani Ret Derneği Eş Başkanları Merve Arkun ve Oğuz Sönmez katıldı. Merve Arkun okuduğu basın açıklamasında, “dernek olarak zorunlu askerlik sistemine derhal son verilmesi gerektiğini, hiç kimsenin zorla asker yapılamayacağnı, böyle bir uygulamaya geçilmesi halinde ‘asker kaçakları’nın yanında olacaklarını ve her türlü desteği vereceklerini” belirtti ve tüm “asker kaçakları”nı, vicdani retlerini açıklamaya çağırdı.

Açıklamada ayrıca “Zorunlu askerlik sistemi hemen her gün duymakta olduğumuz “şüpheli asker ölümleri” ile de “kanayan bir yara”dır. “İntihar”, “kaza” ya da “eğitim zayiatı” adı altında her yıl yüzlerce asker ölürken ve birçoğu da bedensel ya da zihinsel engelli olarak hayata tutunmaya çalışırken, ne yazık ki bir kısmı da tutunamamaktadır. Askerlerin maruz kaldığı baskı ve işkenceler ise ya dillendirilmemekte ya da “askeri mahkemeler”de hiç edilmektedir. Askeri cezaevleri her türlü denetimden uzak adeta “toplama kampları” gibidir. Er Uğur Kantar’ın işkence ile ölümü sonrası ortaya çıkan tepkiler sonucu “disko” adı verilen disiplin koğuşları kaldırılmak zorunda kalınmıştır.” denildi.

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde yapılan basın toplantısında Vicdani Ret Derneği’nin avukatı Davut Erkan tarafından hazırlanan ve zorunlu askerlikteki hukuksal süreci inceleyen “Hak mı, Angarya mı” başlıklı bir metin de basınla paylaşıldı.

Metinde, anayasada hak olarak geçerken kanunda zorunlu tutuluyor olmasının bir çelişki olduğu, AİHM kararlarından birinde bu “hizmetin” bir yük olarak değerlendirildiği,  dini, ahlaki, politik vb gerekçelerle zorunlu askerlik hizmetini reddeden vicdani retçilerin de uluslararası sözleşmelerde din ve vicdan özgürlüğü kapsamında sayılmalarına rağmen yoklama kaçağı/bakaya/itaatsiz asker/firari vs şeklindeki sınıflandırmalara tabi tutulduğu, bu son uygulamada yapılmak istenen zorla birliğe götürmenin de aslında “kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” olduğu vurgulanıyor.

Alpaslan Kaya Vicdani Reddini Açıkladı

Basın toplantısında ayrıca Alpaslan Kaya da “Vatan borcu safsatasını duymaktan bıktım artık. Kimseye bir borcum yok. Kuralları bana uymayan bir oyunu oynamayı reddetmek hakkımdır. Askerlik oyunu bana göre değil ve oynamak istemiyorum. Üniformanızı giymeyeceğim. Hizaya gelmeyeceğim” diyerek vicdani reddini açıkladı.

“Okul üniforması giymedim. Kravat takmadım. Üniforma giymeyi gerektiren işlerde bile çalışmadım. Üniformanın her türlüsüne karşıyım. Bütün bunları yapamamış birine askeri üniforma giydirmeye kalkmanın adına söylenecek çok şey var.” şeklinde konuşan Kaya, “Üniformanızı giymeyeceğim! Hizaya gelmeyeceğim! Emirlerinize uymayacağım!” diyerek zorunlu askerlik hizmetini reddettiğini belirtti.

Vicdani Ret Derneği’nin basın açıklamasıdır.

Geçtiğimiz günlerde zorunlu askerlik süresinin 15 aydan 12 aya indirilmesi gündeminin hemen ardından sayılarının 600 bin ila 750 bin arasında olduğu zikredilen asker kaçaklarının, artık GBT sistemine işleneceği, yakalandıklarında askerlik şubesine teslim edilecekleri, bu konuda Savunma Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında bir protokol imzalandığı zikredildi.

Recep Tayyip Erdoğan ise çürük raporu alan oğlu Burak ile parayı bastırıp askerlikten yırtan oğlu Bilal’i görmezden gelerek “Bakaya kalmış 600 bin civarında,  o ifadeyi kullanmak istemiyorum ama uygulamaları kaçak durumunda olanlardır. Burada da bakanlıklarımızın çalışma yaparak bu kaçak durumda olanları yakalayıp hemen askerliğe teslim etmek lazım” dedi.

Yoklama kaçağı ve bakaya durumunda olanlar hakkında yurtdışına çıkış yasağı, banka hesabı açtırmaktan yasaklanma gibi yaptırımların uygulanacağı yönünde demeçler verildi ve haberler yayınlandı. Bu şekilde bir korku iklimi yaratılmaya çalışıldı. Son olaraksa Milli Savunma Bakanı, kanunu okumak aklına gelmiş olacak ki, bu kişiler hakkında idari para cezası uygulanacağını açıkladı. Oysa daha önce suç olarak düzenlen yoklama kaçaklığı ve bakaya, 22.05.2012 tarihli 6138 sayılı kanunla ilk kez işlendiğinde kabahat olarak kabul edildi ve idari para cezası verileceği düzenlendi. İkici kez aynı fiil işlendiğinde ise bu kez suç olarak kabul edildi ve kişi hakkında ceza soruşturması açılacağı Askeri Ceza Kanununda düzenlendi. Ancak bu sanki yeni bir şeymiş gibi anlatılıyor ve bu şekilde bir korku iklimi yaratılmaya çalışılıyor.

Zorunlu askerlik sistemi her yönüyle “kanayan bir yara”dır. Tamamen kaldırılması yönünde köklü bir değişim yapılmadıkça atılan her adım yarayı kaşımaktan ve kanatmaktan başka bir şeye yaramayacaktır.

Yaklaşık olarak, yüzyılın başından beri gelişen, zorunlu askerlik sistemine yönelik toplumsal tepkiyi bir nebze de olsa azaltmak amacıyla “alternatif sivil hizmet” ya da bilinen adıyla vicdani ret yasası önce tek tek ülkerler, sonrasında da Birleşmiş Milletler, ve Avrupa Birliği gibi uluslar arası örgütler tarafından yasalaştırılmıştır. 2011 yılı Temmuz ayında AİHM’in aldığı bir kararla da Avrupa Konseyi ülkeleri için artık zorunlu kılınmıştır. 47 üyeli Avrupa Konseyi içinde anayasasında vicdani ret hakkının tanınmadığı tek ülke olan Türkiye, hala bu yasal değişikliği yapmamaktadır. Elbette bu tavrıyla, TC Anayasası’nın 90. maddesini de çiğnemektedir.

Zorunlu askerlik sistemi hemen her gün duymakta olduğumuz “şüpheli asker ölümleri” ile de “kanayan bir yara”dır. “İntihar”, “kaza” ya da “eğitim zayiatı” adı altında her yıl yüzlerce asker ölürken ve birçoğu da bedensel ya da zihinsel engelli olarak hayata tutunmaya çalışırken, ne yazık ki bir kısmı da tutunamamaktadır. Askerlerin maruz kaldığı baskı ve işkenceler ise ya dillendirilmemekte ya da “askeri mahkemeler”de hiç edilmektedir. Askeri cezaevleri her türlü denetimden uzak adeta “toplama kampları” gibidir. Er Uğur Kantar’ın işkence ile ölümü sonrası ortaya çıkan tepkiler sonucu “disko” adı verilen disiplin koğuşları kaldırılmak zorunda kalınmıştır.

Zorunlu askerlik sistemi, özellikle de Kürdistan’da yürütülen savaşta iflas etmiştir. Zorla askere alınıp, hiç bilmedikleri bir savaşa sürüklenen gencecik insanların ölüm haberleri özellikle de asker ailelerinin tepkisine neden olmuştur. Ölen gençlerin hemen hepsinin yoksul ailelerin çocukları olması ise konunun aslında “sosyal bir yara” olduğunu da göstermiştir. Tepkiler karşısında profesyonel orduya geçiş için “sözleşmeli askerlik” adıyla atılan adımlar ise beklenen neticeyi vermemiştir. Adalet Bakanı da vicdani reddin yasalaşması için profesyonelleşmeye işaret etmektedir. Bu da bir kez daha göstermektedir ki vicdani reddin yasalaşmasının önündeki gerçek neden yaşanan savaştır.

Askerliği kısaltırken, yüzbinlerce “asker kaçağı”nı korkutarak  zorla askere almaya çalışmak, zenginleri “bedelli” adı altında parayla askerlikten muaf tutarken, “sözleşmeli askerlik” adıyla yoksul gençleri ölüme yollamak kanayan yarayı kaşımaktan başka nedir?

Vicdani Ret Derneği olarak; zorunlu askerlik sistemine derhal son verilmesini, vicdani reddin yasal bir hak olarak tanınmasını, hiç kimsenin zorla asker yapılamayacağını, böylesi bir uygulamaya geçilmesi halinde “asker kaçakları”nın yanında olacağımızı ve her türlü desteği vereceğimizi belirtiyor, bu durumu protesto için tüm “asker kaçakları”nı vicdani retlerini açıklamaya çağırıyoruz.

VİCDANİ RET DERNEĞİ

The post VİCDANİ RET DERNEĞİ : ” HİÇ KİMSE ZORLA ASKER YAPILAMAZ “ appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/11/17/vicdani-ret-dernegi-hic-kimse-zorla-asker-yapilamaz/feed/ 0