fırsatçılık – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sat, 25 Jan 2020 16:40:57 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Deprem Fırsatçılığı ve Yaşam Savunusu – İlyas Seyrek https://meydan1.org/2020/01/25/deprem-firsatciligi-ve-yasam-savunusu-ilyas-seyrek/ https://meydan1.org/2020/01/25/deprem-firsatciligi-ve-yasam-savunusu-ilyas-seyrek/#respond Sat, 25 Jan 2020 16:40:54 +0000 https://meydan.org/?p=53748 Öncelikle belirtmek gerekir ki, dün akşam saatlerinde Elazığ’da 6.7 büyüklüğünde meydana gelen depremde maddi ve manevi zarar gören herkesin acısını paylaşıyorum. Acınız acımızdır. İşte böylesi bir günde dayanışma en büyük gücümüzdür. Üzgün olduğumuz kadar öfkeliyiz de ve pek tabi dünkü depremi konuşurken söyleyeceklerim bunlarla sınırlı kalmayacak. Çünkü daha önce de yaşadığımız gibi böylesi felaketlerde maske […]

The post Deprem Fırsatçılığı ve Yaşam Savunusu – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Öncelikle belirtmek gerekir ki, dün akşam saatlerinde Elazığ’da 6.7 büyüklüğünde meydana gelen depremde maddi ve manevi zarar gören herkesin acısını paylaşıyorum. Acınız acımızdır. İşte böylesi bir günde dayanışma en büyük gücümüzdür.

Üzgün olduğumuz kadar öfkeliyiz de ve pek tabi dünkü depremi konuşurken söyleyeceklerim bunlarla sınırlı kalmayacak. Çünkü daha önce de yaşadığımız gibi böylesi felaketlerde maske düşer, devletin yetersizliği, beceriksizliği ve art niyeti ortaya çıkar. Dün tanık olduklarımız da tam olarak bu türden.

Devletin bakanından, kızılay başkanına deprem öncesi ve sonrası için sözde hazır olması gereken kişi ve kurumlar tartışma yaratan ve öfkelendiren söylemlerde bulundular.

Kendi yüksek maaşları için; sınır içinde ve sınır dışında gerçekleştirilen operasyonlar için ve hiç ihtiyaç yokken, çıkar ve rant uğruna ortaya atılan büyük projeler için toplumdan çalınan paralarla, toplumun gerçek ve acil ihtiyaçlarının giderilmesinin önüne geçen bu kişi ve kurumlar şimdi de kalkmış depremle ilgili olarak devleti eleştirenleri -başka işleri yokmuşçasına- takibe almışlar, haklarında soruşturma başlatılıyormuş.

Neymiş, deprem fırsatçılığı yapılıyormuş.

Şimdi sormak gerekiyor. Fırsatçılık nedir, nasıl yapılır?

Daha önce Elazığ ve köylerinin depreme hazırlıklı olması gerektiği uyarısını yapan, bu konuda projeler hazırladıklarını ancak TÜBİTAK ve Devlet Planlama Teşkilatı’nın reddettiğini dile getiren bilim insanlarını duydukça sormak gerekmiyor mu, “neden dinlemediniz?” diye.

Devletin bir kuruluşu, yıllarca “özel iletişim vergisi” adı altına aldığı -toplam en az 65 milyar lira- “deprem vergisi” kaynağı yokmuşçasına bölgeye destek götürmekle uğraşmak yerine en az 10’ar liralık bağış toplamaya kalkarsa sormak gerekmiyor mu “zorla aldığınız deprem vergisi nerede?” diye.

Yakınlarını kaybetmiş, evi yıkılmış ve soğukta dışarda kalmak zorunda olan insanların “burada devlet yok” diye yakınması ve bir bakanın gece boyunca yaşanan eksiklikleri kendisine hatırlatanlara “her şeyi de devletten beklemeyin” demesi üzerine  “sizin varlığınız zarar” demek gerekmiyor mu?

Çürük binaların içinde yaşamak zorunda olanlar ve görmezden gelindiğimiz için bu binaların altında kalanlar/kalacak olanlar olarak gayet de en doğal ve en yaşamsal soruları neden soramayalım?

Şimdi tüm bunlar olurken, depremin öldürmediğini, öldürenin rant ve çıkarları uğruna kaçak katları ve kesilen kolonları görmezden gelen ve ruhsat verilmeyecek alanlara ruhsat veren kişi ve kurumlar olduğunu; devletin ve kapitalizmin kendisinin öldürdüğünü ısrarlıca niye savunmayalım ki.

Ve asıl fırsatçılığın, “Kentsel yenileme yasası” ile kentsel dönüşüme niyetlenip ceplerini düşünenler tarafından yapıldığını niye anlatmayalım. Devletin “siyasete ale etmeyin” tehditi ile depremin “milli birlik” ruhu için fırsata çevirilmeye çalışıldığını niye söylemeyelim.

Açıkça söylemek, sormak ve anlatmak gerek. Makamlarını ve sermayelerini düşünen yetkililerden böylesi sözleri daha sık sık duymak zorunda kalacağımızı düşünürsek, depremin politik olduğunu yinelemeye devam etmek gerek. Depremin öncesinde ve sonrasında yaşanacak olanlara hazırlıklı olmak için örgütlenmek, parayı değil yaşamı savunmaya devam etmek…

The post Deprem Fırsatçılığı ve Yaşam Savunusu – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/01/25/deprem-firsatciligi-ve-yasam-savunusu-ilyas-seyrek/feed/ 0
DÜNYA DÜZDÜR: Bilimin Fırsatçısı Galileo Galilei İddialarını Nasıl İspatladı? https://meydan1.org/2013/05/05/dunya-duzdur-bilimin-firsatcisi-galileo-galilei-iddialarini-nasil-ispatladi/ https://meydan1.org/2013/05/05/dunya-duzdur-bilimin-firsatcisi-galileo-galilei-iddialarini-nasil-ispatladi/#respond Sun, 05 May 2013 20:55:03 +0000 https://test.meydan.org/2013/05/05/dunya-duzdur-bilimin-firsatcisi-galileo-galilei-iddialarini-nasil-ispatladi/ Karl Popper bilimin yanlışlanabilirlik üzerinden ilerlediğini söylediğinde, bilimsel yöntem tartışmalarına yeni bir soluk katmıştı. Bilimin yanlışlanabilirlik üzerinden ilerlediği tezi şuna dayanıyordu: Herhangi bir sav, bilimsel deney ve gözlem sonucu doğrulanabilir ve bilimsel bir gerçeklik olduğu kabul edilebilirdi. Ancak bahsi geçen bilimsel deney ve gözlem, eldeki mevcut teknoloji, araç ve gereçler, dönemsel önyargılarla yapıldığından dolayı bunlarla […]

The post DÜNYA DÜZDÜR: Bilimin Fırsatçısı Galileo Galilei İddialarını Nasıl İspatladı? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Karl Popper bilimin yanlışlanabilirlik üzerinden ilerlediğini söylediğinde, bilimsel yöntem tartışmalarına yeni bir soluk katmıştı. Bilimin yanlışlanabilirlik üzerinden ilerlediği tezi şuna dayanıyordu: Herhangi bir sav, bilimsel deney ve gözlem sonucu doğrulanabilir ve bilimsel bir gerçeklik olduğu kabul edilebilirdi. Ancak bahsi geçen bilimsel deney ve gözlem, eldeki mevcut teknoloji, araç ve gereçler, dönemsel önyargılarla yapıldığından dolayı bunlarla elde edilecek herhangi sonuç, o deney ve gözlemin yapıldığı zaman dilimi için geçerli olabilir. Hatta bu geçerlilik, bu zamanı çok daha aşabilir. Buna rağmen yeni teknoloji, araç ve gereçler, yeni dönemin bilimsel önyargıları bu geçerliliği, dolayısıyla bilimsel gerçekliği yanlışlayabilir. Gün geçtikçe ilerleyip daha kesin sonuçlara ulaştığı söylenen bilimin belki de tek değişmez niteliğini, Popper tutturmuştur. Örneğin döneminde, sadece bilim dünyasını değil birçok farklı alanı etkileyen Newton dinamiği güncel bilimsel veri olma özelliğini yitirmiştir. Newton’un yerçekimine ilişkin görüşlerinin bilimsel anlamda çürümüş olması, onun fizik bilimine etkisini kaybetmesine yol açmaz. Hatta Newton yerçekimiyle ilgili görüşleriyle, kendi tezini çürütenlerin öncülü olmuştur. Bu tarz yeni bir bilim anlayışı, özellikle bilgi felsefesiyle uğraşanlar için büyük bir tartışma konusu olmuş, farklı okulların oluşmasına yol açmıştır.

Poppper’ın öğrencilerinden Paul K. Feyarabend çoğulcu bilgi kuramıyla bu okullardan birinin önemli temsilcilerindendir. Metodolojisi bilim ve evrensel bilgi üretimine yoğunlaşır. Bilimin insanın geliştirdiği düşünce biçimlerinden yalnızca biri olduğunu savunur. Bilimin din, ideoloji, astroloji gibi uygulamalardan üstün olduğu savını, akılcı ve deneysel olma iddiasıyla açıklamasını sorgular. Bilimin üstünlüğü inancı, dünyada tahakküm edici, insanları köleleştiren bir niteliktedir Feyarabend’e göre. Başka düşünüş biçimlerini ortadan kaldırarak, kendi tekçi yapısını baskıcı siyasi, ekonomik ve toplumsal iktidarların konumlarını meşrulaştırmaya hizmet ettiğini söyler. Bu yüzden Feyarabend’in modern bilim paradigmasına karşı duruşu bilime ve bilim savunucularına kapsamlı bir eleştiri içerir.

Russel’e göre bilim; gözlem yoluyla, gözleme dayanan düşünce yoluyla evrendeki olguları birbirine bağlayan yasaları bulmaya, böylece gelecekteki olayların önceden bilinmelerini sağlamaya çalışmaktadır. Bu gibi bilim üzerine yapılmış tanımlara bakıldığında neden-sonuç ilişkisi doğrultusunda dünyaya ilişkin olguları birbirine bağlayan genel-geçer yasaları bulma çabası olarak, yani pozitivist bir kuram olarak karşımıza çıkar. Feyarabend’e göre bilim yegane bir bilgi aracı değildir, bilgiyi tekleştiren bir bilim anlayışı Feyarabend tarafından tamamen reddedilir. Bilimin akılcı ve deneysel olma gerekçesiyle yürüttüğü üstünlük durumu yersizdir. Feyarabend’e göre bilim de tüm diğer arayışlar gibi üstünkörü ve temelde irrasyoneldir. Feyarabend Yönteme Hayır’da “Bilim insanlarının bilimi bir zamanlar Roma kilisesinin Hristiyanlığı savunduğu tarzda savunduğunu” söyler. Modern bilimin gelişmesinde katkısı olan iki bilim insanı Galileo Galilei ve Nicolaus Kopernik’in yöntemlerini tartışır. Tartışmanı verimliliği şurada yatar; Galileo ve Kopernik savlarının doğruluğunu dönemin bilimsel gerçekliklerine dayandırmamakla kalmamış, bilinci yanıltmaya gitmişlerdir. Savlarını ispatlamak yerine laf cambazlığı ve doğru önermelerle süslü anlam bulanıklığıyla kendi haklılıklarını göstermeye çalışmışlardır. Dönemin biliminde kendi statülerini bu tarz bir yanıltmacaya borçludurlar. Modern bilimin sırrı da burada yatar zaten.

Yönteme Hayır’dan
…Teleskopla yapılan ilk gökyüzü gözlemleri bulanık, belirsiz, çelişkili, herkesin çıplak gözle gördüğüyle çatışan özellikler taşır. Böylece teleskopum yol açtığı yanılsamalarla gerçekten görünenleri ayırmaya yardımcı olabilecek tek kuram, basit sınamalarla çürütülür.

…Bütün Avrupa’da yankı uyandıran diğer bir toplantı, durumu daha açık kılar. Hemen hemen bir yıl önce, 24-25 Nisan 1610’a Galileo, karşıtı Nagi’nin Bologna’daki evine, bütün fakültelerden gelen yirmi dört profesöre teleskobunu göstermek üzere gider. Harky, Kepler’in aşırı heyecanlı öğrencisi bu durumu şöyle anlatır: “24 ya da 25 Nisan’da gece gündüz hiç uyumadım. Galileo’nun aygıtını bin yolla denedim, aşağıdaki ve yukarıdaki şeyleri gözledim. Yerde harika çalışıyor, gökte aldatıyor insanı, örneğin bazı sabit yıldızlar (örneğin, Spica Virginis yan yüzündeki bir alevden söz ediliyor) çift görünüyor. Üstün insanlardan ve asil doktorlardan tanıklarım var… Tümü de aygıtın yanıldığını söylüyor… Bu Galileo’yu susturdu, 26 sabahı erkenden üzüntülü bir biçimde çıktı gitti… Nagini’ye verdiği harika yemek için teşekkür bile etmeden.” Nagini Kepler’e 26 Mayıs’ta yazıyor: “Hiçbir şey başaramadı, yirmiden fazla okumuş insan vardı, hiçbiri gezegeneri seçik olarak göremedi. Galileo onları saptamakta zorluk çekecek.” Birkaç ay sonra Ruffini’nin imzaladığı mektupta aynı şeyleri yineler, “Ancak keskin görüşlüler bir ölçüde inandılar”. Bunlardan sonra, dört bir yandan Kepler’e olumsuz mektuplar yağmaya başladı; bunun üzerine, Kepler, Galileo’dan tanıklar bulmasını istedi. “Sizden saklamak istemiyorum, birçok İtalyan Prag’a mektup yazarak sizin teleskobunuzla bu yıldızları (Jüpiter’in uyduları) göremediklerini söylediler. Nasıl oluyor da teleskobu kullananlar da dahil o denli çok az kişi olayı yadsıyor, bunu kendi kendime soruyorum. Zaman zaman düşünüyorum da yüzlerce kişinin göremediğini tek bir kişinin görebilmesi bana olanaksız geliyor. Başkalarınızın savınızı doğrulaması çok zaman alacak. Bu sebeple size yalvarıyorum Galileo, bana en kısa zamanda tanıklar bul… Galileo’nun bulduğu tanıklar, Jüpiter’i ya da Mars’ı ya da Ay’ı bile seçmekte güçlük çektiler.

… O çağ teleskobunun birçok yetersizliğine bir de psikolojik zorlukları katarsak, doyurucu raporların kıtlığını iyice anlarız, yeni olayların gerçekliğinin kabulleniş hızına ve her zamanki gibi kamuoyunca onaylanmasına da şaşar kalırız. En iyi gözlemci raporlarının bile y o zamanki koşullar altında gösterilebilecek ölçüde yanlış ya da çelişkili olduğunu düşündüğümüzde gelişme daha şaşırtıcı oluyor…

… Teleskobun başlangıç tarihinin en tuhaf özelliği, Galileo’nun ay resimlerine daha yakın baktığımızda ortaya çıkıyor. Galileo’nun çizimleriyle ayrı evrelerin fotoğraflarına şöyle bir göz atış bile, çizilen özelliklerden hiçbirinin ayın bilinen görüntüsüyle uyuşmadığı konusunda okuru inandırmaya yeter. Buradan kalkarak kolayca “Galileo, büyük bir astronomi gözlemcisi değildi; yoksa kendi çağında gerçekleştirdiği birçok astronomi keşfinin heyecanını ya da eleştiri duygusunu bulandırırdı” denebilir.

…Anlatım biçimi, kurnazca ikna etme tekniği sayesinde, Latince değil de İtalyanca yazdığı, yapıca eski düşüncelere ve onunla ilgili olarak eski öğrenme ölçütlerine karşı olan kişilere seslendiği için Galileo etkinlik kazanır.

…Yeni doğal yorumlar, yeni ve oldukça soyut gözlem dili oluşturur. Ortaya atılıp hemen saklanır, böylelikle kimsenin farkına varmaması sağlanmış olur (Unutturma Yöntemi).

…Değişikliğin yol açtığı zorluklar, zaman zaman olumlu işlevi olan ad hoc hipotezlerle örtbas edilir. Bu hipotezler, kuramlara soluk aldırıcı alanlar açarlar, gelecekteki araştırmaların yönünü belirlerler.

Galileo, modern bilimin “bilimsellik” fırsatçılığından yararlananlardan yalnızca birisidir. Modern bilimse, bu fırsatçıların ellerinde şekillenirken, tek ve evrensel bilgi üreticisi iddiasında siyasi ve ekonomik iktidarların toplumu belirlemesine zemin hazırlar.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 9. sayısında yayımlanmıştır.

The post DÜNYA DÜZDÜR: Bilimin Fırsatçısı Galileo Galilei İddialarını Nasıl İspatladı? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/05/05/dunya-duzdur-bilimin-firsatcisi-galileo-galilei-iddialarini-nasil-ispatladi/feed/ 0