G20 – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sat, 04 Jan 2020 12:31:58 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 G20 Eylemcilerine Polis Baskını https://meydan1.org/2017/12/06/g20-eylemcilerine-polis-baskini/ https://meydan1.org/2017/12/06/g20-eylemcilerine-polis-baskini/#respond Wed, 06 Dec 2017 07:04:33 +0000 https://seninmedyan.org/?p=22775 Geçtiğimiz Temmuz ayında Hamburg’da gerçekleşen G20 toplantılarına yönelik gerçekleşen eylemleri bahane eden Alman polisi, dün sabah sekiz eyalette çoğunlukla  işgal evlerini hedef alan baskınlar gerçekleştirdi. Yapılan baskınlarda bir çok konutta arama yapılırken, sayısız eşya da inceleme altına alındı. G20 toplantıları sırasında özellikle Hamburg’un bir sanayi bölgesi olan Rodenbarg’da gerçekleşmiş olan yürüyüş ve çatışmalar baskınların altyapısını oluşturuyordu. […]

The post G20 Eylemcilerine Polis Baskını appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Geçtiğimiz Temmuz ayında Hamburg’da gerçekleşen G20 toplantılarına yönelik gerçekleşen eylemleri bahane eden Alman polisi, dün sabah sekiz eyalette çoğunlukla  işgal evlerini hedef alan baskınlar gerçekleştirdi. Yapılan baskınlarda bir çok konutta arama yapılırken, sayısız eşya da inceleme altına alındı.

G20 toplantıları sırasında özellikle Hamburg’un bir sanayi bölgesi olan Rodenbarg’da gerçekleşmiş olan yürüyüş ve çatışmalar baskınların altyapısını oluşturuyordu. 7 Temmuz sabahı gerçekleşen yürüyüşte polis halka saldırmış, 14’ü ağır yaralı olmak üzere sayısız eylemcinin yaralanmasına  neden olmuştu. Gerçekleşen polis terörü videolarla belgelenmiş ve çok tepki çekmişti.

Baskınların ardından gerçekleşen Insurrection News’ta yer alan açıklamada G20 baskılarına karşı polis devletini ifşa edeceklerini ve devlete karşı mücadeleye devam edeceklerini belirten örgütler, devletin bu saldırılarını kendisini savunma biçimi olduğunu vurguladı.

Yapılan açıklamada G20 zirvesi’nin hali hazırda var olan ve kurulmakta olan uluslararası dayanışma ve mücadele ağlarını ortadan kaldırmak ve baskıları arttırmak için efendilerin işini kolaylaştırdığına yer verildi.

The post G20 Eylemcilerine Polis Baskını appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/12/06/g20-eylemcilerine-polis-baskini/feed/ 0
G20’de Hamburg OHAL’i https://meydan1.org/2017/07/15/g20de-hamburg-ohali/ https://meydan1.org/2017/07/15/g20de-hamburg-ohali/#respond Sat, 15 Jul 2017 09:49:38 +0000 https://test.meydan.org/2017/07/15/g20de-hamburg-ohali/       Dünya ekonomisini şekillendiren 19 ülke ve Avrupa Birliği Komisyonu’nu tarif etmek için kullanılan Group of 20 (20 grubu)’nun kısaltması olan G20 zirvelerinin bu yıl 12. toplantısı Almanya’nın Hamburg kentinde düzenleniyor. Bu yıl yapılan buluşmada uluslararası ticaret, ekonomik büyüme, terörizm ve Paris İklim Değişikliği Anlaşması başlıklarını konuşmak için bir araya gelen devletler, toplantının […]

The post G20’de Hamburg OHAL’i appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

 

 

 

Dünya ekonomisini şekillendiren 19 ülke ve Avrupa Birliği Komisyonu’nu tarif etmek için kullanılan Group of 20 (20 grubu)’nun kısaltması olan G20 zirvelerinin bu yıl 12. toplantısı Almanya’nın Hamburg kentinde düzenleniyor. Bu yıl yapılan buluşmada uluslararası ticaret, ekonomik büyüme, terörizm ve Paris İklim Değişikliği Anlaşması başlıklarını konuşmak için bir araya gelen devletler, toplantının ardından bir sonuç bildirgesi yayınladı.

Küresel kapitalist şirket ve devlet yöneticilerini bir araya
getiren G20 zirveleri, ilk kez düzenlenmeye başlandığı yıldan beri kapitalizme ve devletlere karşı mücadele eden örgütlenmeler tarafından geniş katılımlı eylemliliklerle protesto ediliyor.

Hamburg’da düzenlenen toplantılara karşı eylemler 4 Temmuz gecesinde başladı. “G-20’ye Karşı Sınırsız Dayanışma” sloganıyla örülen kampanya sonucunda binlerce insan St.Pauli Meydanı’nda toplandı, pek çok park işgal edildi. Yapılan konuşmaların ardından eylemciler polisle çatıştı. Polis saldırısına karşı St. Pauli Futbol Kulübü, stadyumunu eylemcilere açtı. Akşam saatlerinde Schanzenviertel bölgesinde çatışmalar devam etti. İkinci gün katılımcı ülke temsilcilerinin kaldığı otellerin önüne gelen eylemciler burada uzun bir süre kalarak görüşmelerin planlanan saatinde yapılmasını engelledi. Holstenstrasse bölgesinde çatışmalar gece boyunca devam etti.  Pek çok yaratıcı gösteri de eylemler sırasında sokaklarda sergilendi. 6 Temmuz günü, 1000 GESTALTEN Kolektifi “Zombi İstilası” temalı bir gösteri sergiledi. Eylemler sonucunda iki yüzden fazla eylemci gözaltına alındı.

The post G20’de Hamburg OHAL’i appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/07/15/g20de-hamburg-ohali/feed/ 0
Hamburg’da G20 Eylemleri (Galeri) https://meydan1.org/2017/07/08/hamburgda-g20-eylemleri-galeri/ https://meydan1.org/2017/07/08/hamburgda-g20-eylemleri-galeri/#respond Sat, 08 Jul 2017 10:10:17 +0000 https://seninmedyan.org/?p=10836 Bu yıl 12’ncisi düzenlenen G-20 zirvesi Hamburg’da gerçekleşiyor. Anarşist Kara Blok’un örgütlediği G-20 karşıtı eylemlerden görüntüler.

The post Hamburg’da G20 Eylemleri (Galeri) appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Bu yıl 12’ncisi düzenlenen G-20 zirvesi Hamburg’da gerçekleşiyor. Anarşist Kara Blok’un örgütlediği G-20 karşıtı eylemlerden görüntüler.

The post Hamburg’da G20 Eylemleri (Galeri) appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/07/08/hamburgda-g20-eylemleri-galeri/feed/ 0
“Kapitalistlerin Samimiyeti Sömürünün Hiç Bitmeyişi” – Rıfat Güven https://meydan1.org/2015/12/19/kapitalistlerin-samimiyeti-somurunun-hic-bitmeyisi-rifat-guven/ https://meydan1.org/2015/12/19/kapitalistlerin-samimiyeti-somurunun-hic-bitmeyisi-rifat-guven/#respond Sat, 19 Dec 2015 00:01:25 +0000 https://test.meydan.org/2015/12/19/kapitalistlerin-samimiyeti-somurunun-hic-bitmeyisi-rifat-guven/ Bill Gates, Ali Koç, Bülent Eczacıbaşı, George Soros, Zeynep Bodur… Şöhretli, havalı ve bir yerlerden tanıdık gelen isimler değil mi? Hele ilk ikisi…Yan yanalar, bir akşam yemeğinde buluşmak için değil ama, onları bir araya getiren farklı bir payda var. Evet tıka basa tok ve karun kadar zenginler bunlar. Çok zenginler. Fakat sayılan bu isimlerin, birer […]

The post “Kapitalistlerin Samimiyeti Sömürünün Hiç Bitmeyişi” – Rıfat Güven appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

mEYDAN gAZETESİ - köşe yazıarı

Bill Gates, Ali Koç, Bülent Eczacıbaşı, George Soros, Zeynep Bodur…

Şöhretli, havalı ve bir yerlerden tanıdık gelen isimler değil mi? Hele ilk ikisi…Yan yanalar, bir akşam yemeğinde buluşmak için değil ama, onları bir araya getiren farklı bir payda var. Evet tıka basa tok ve karun kadar zenginler bunlar. Çok zenginler.

Fakat sayılan bu isimlerin, birer insan ve burjuva olmaları dışında, bir ortak yönleri daha var: Kapitalizmi eleştiriyorlar. Birbiri ardına yapılan ve son zamanlarda daha da gündem haline gelen eleştirilerden, açıklamalardan kuşkusuz en çok konuşulanı, Gezi’nin “muhalif” patronu Ali Koç’unkiydi. Antalya’da G20 öncesinde düzenlenen B20’de, yani tuzu kuru zenginler zirvesinde, Koç “Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir. Ben en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçek sorun kapitalizmdir” diyordu. Ne kadar da etkileyici, değil mi?

Şimdi size kapitalizmden bu kadar veryansın eden, “toplumsal eşitlik ve adalet” arayışındaki bu “vicdanlı” antikapitalist patronun, TC’deki toplam sermayenin yüzde onuna sahip olduğunu hatırlatarak, son bir yıl içinde sahip olduğu şirketlerde, çalışanları için eşitsizliği nasıl “samimi” bir şekilde minimum seviyeye getirdiğini göstereyim bir haber dizisinde.

Haberler…

Sendika değiştirerek Gıda-İş’e geçen 53 Divan Otel işçisi, tazminatları dahi verilmeden işten çıkarıldı.

Türk Metal Sendikası’na karşı, ülkedeki Ford fabrikalarında genel bir direnişe girişen Ford işçileri, maaşlarında artış istediklerini söyledikleri için işten çıkarıldı.

Koç Holding’e bağlı Türk Traktör fabrikasının kalite kontrol bölümünde çalışan 17 işçi, tazminatsız bir şekilde işten çıkarıldı.

Arçelik LG fabrikasında da 173 işçi, daha insani koşullarda yaşayabilecekleri bir ücret almak istedikleri ve sendika değiştirmek istedikleri için işten çıkarıldı.

Daha iyi bir ücretle çalışmak isteyen ve sendika değiştirmek isteyen toplam 1500 Otosan işçisi, işten çıkarıldı.

Hepimizi “derinden duygulandıran” ve burjuvazinin en tepesinde duranlardan olan, son 9 ayda 51,3 milyar lira ciroya ulaşan bu sözde “antikapitalist” için, sahip olduğu KOÇ Holdinge bağlı Beylikdüzü’ndeki Arçelik işçileri bakın ne diyor; “Arçelik fabrikalarında çalışan 16 bin işçiyi düşündüğünde, eşitsizliğin en katmerlisini kendisi yapıyor. Geçtiğimiz iki ayda 300’e yakın işçisini, eşitsizliğin düzeltilmesi için mücadele eden işçileri çıkardı. Tüm fabrikalarında sözleşmeli işçiler çalışıyor, asgari ücret civarında alıyorlar. Eşitsizliği ortadan kaldırmak istiyorsa işçilerine iyi bir yaşam koşulları sağlayabilir. Kendisi, kapitalizm dediği sistemin, Türkiye’deki baş temsilcisidir. O yüzden eleştirisini samimi bulmuyoruz.”

“En çok para kazanan antikapitalistler” listesinde ilk sıralarda yer alan Koç Ali ve diğerlerinin samimiyetini gösterebilecek tek şeyin sınıf intiharı olması gerekirken; bu burjuvaların neden son zamanlarda kendi ekmek teknelerine, yani kapitalizme eleştiri getirdikleri konusunda verilebilecek cevaplar çok. Bunlara burada değinmeyeceğim ama şu kesin ve net: Beş milyonun üzerinde insanın, adına asgari ücret denen, fakat aslında insanları bir nevi ölüm orucunda yaşatan bu ücretli kölelik sisteminde, onların ne dediği çok da önemli değil. Önemli olan bizim ne dediğimiz, bu zengin, elit, “vicdanlı” antikapitalistlere karşı, ezilenlerin sınıfında açlıktan ağzı kokanlar olarak ne yapacağımızdır. Onlar trilyonluk ofislerinde gecekondularda yaşayanlar için nutuk atarken, kapitalizmi eleştirdikleri için mikrofon tutulan onlar; silah tutulan biziz.

Rıfat Güven

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 30. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Kapitalistlerin Samimiyeti Sömürünün Hiç Bitmeyişi” – Rıfat Güven appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/12/19/kapitalistlerin-samimiyeti-somurunun-hic-bitmeyisi-rifat-guven/feed/ 0
Devleti Gözetlemek ve Utku Kalı https://meydan1.org/2013/11/10/devleti-gozetlemek-ve-utku-kali/ https://meydan1.org/2013/11/10/devleti-gozetlemek-ve-utku-kali/#respond Sun, 10 Nov 2013 18:42:11 +0000 https://test.meydan.org/2013/11/10/devleti-gozetlemek-ve-utku-kali/ Sızdırdı sızdırmadı, yaptı yapmadı, kanıt yok belge var vesaire, ne fark eder ki? Utku Kalı, tüm ulusal/uluslararası hukuk hiçe sayılarak yargılanıyor. Jeremy Bentham gözetim kavramını, Fransız Devrimci Millet Meclisi (1791) tarafından basılan Panoptikon adlı kitabında şöyle tanımlıyor; “bugüne kadar örneği görülmeyen, insan zihni üzerinde zihinsel iktidar elde eden yeni bir yöntem”. Gözetleme ve güvenlik kavramları bizleri tek bir […]

The post Devleti Gözetlemek ve Utku Kalı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Sızdırdı sızdırmadı, yaptı yapmadı, kanıt yok belge var vesaire, ne fark eder ki? Utku Kalı, tüm ulusal/uluslararası hukuk hiçe sayılarak yargılanıyor.

Jeremy Bentham gözetim kavramını, Fransız Devrimci Millet Meclisi (1791) tarafından basılan Panoptikon adlı kitabında şöyle tanımlıyor; “bugüne kadar örneği görülmeyen, insan zihni üzerinde zihinsel iktidar elde eden yeni bir yöntem”. Gözetleme ve güvenlik kavramları bizleri tek bir toplum yapısına doğru götürürken, özellikle 9/11‘den sonra çıkarılan yasalarla ve kolluk birimlerine tanınan sonsuz haklarla birlikte, Foucault‘nun tasvir ettiği toplumun içinde, iletişimin öznesi değil bilginin nesnesi olarak var oluyoruz ya da olamıyoruz. İşkence, soruşturma, fişlenme, yargısız infaz, hukuksuzluk vb. gibi kavramların içinde var olmaya, yaşamaya çalışıyoruz. Sakin miyiz, pek değil. Üstelik direniş üstadı Stéphane Hessel “Yetti artık! Olup bitenlere duyarsız kalmayın, liberal masallara kanmayın! Sizlere empoze edilen bir dünya bakışından tiksindiğinizi, kızdığınızı gösterecek, insana has en basit tepkileri verin! ÖFKELENİN!” derken biz nasıl sakin kalabiliriz ki?

İnternet ve isyan ağlarının toplumsal yapıya olan etkileri, günümüzde toplumların isteklerini karşılamayan klasik anlamdaki iktidar ilişkilerini de değiştiriyor, değişmeye zorluyor. İlişki dediysek, internet gibi karşılıklı, etkileşimli, gayri-merkezi bir ilişki/iletişim değil bu; sermaye ve rant üzerine kurulu bir yasak ilişki. Vatandaşlar mahremiyetlerini gittikçe yitirirken ve yine tüm hayatlarımız çevrimiçi vaziyette devletler, şirketler ve kurumlar tarafından rahatça izlenirken, yöneten iradeler gittikçe daha merkezi ve totaliter bir hale bürünüyor. Griye muhtaç devlet yurttaşlarıyla arasına ördüğü duvarları daha da kalınlaştırırken, bu duvarlardan sızıntılar da akmaya devam ediyor. Hiçbir zaman bilgi akışı üzerinde tam denetim sağlayamayan ama hep bunu arzulayan devlet-i aliyye daha ne bekliyor ve istiyor ki? İnsanlar gittikçe şeffaflaşıp en önemli sırlarını bile sosyal ağlar aracılığıyla ortaya dökerken, karşılığında da bir şey bekliyor; devletten şeffaflık. Karşılığında bunu göremeyince de, devletin aslında gerçek olan gizli bilgilerini/belgelerini ya da devletin o hiç de masum olmayan sırlarını ortaya döküyor!

Wikileaks, Manning, Snowden, Aaron Swartz, Vanunu… Bunlar son yıllarda olanlar, ki “sızıntı” tarihi daha öncelere dayanıyor. Sızıntı ve ihbar kavramları –hatta köstebek vs.- günlük hayatta sıklıkla kullandığımız kelimelerdi fakat günümüz sızıntılarının eskilerinden biraz farkı var. İnternet ağları sayesinde bu belgeler/bilgiler kamuya açılıyor, insanların paylaşımına sunuluyor. “We Open Governments” iddiası ile yola çıkan Wikileaks bu iddiasını yüzbinlerce belgeyi açıklayarak gerçekleştirdi. G8, G20 gibi zirvelerde gülmekten bir hal olan, verdikleri samimi pozlarla aralarına su sızmadığını düşündüğümüz bu takım elbiseliler takımı, meğer birbirlerinin kuyusunu kazıyormuş! Sonrasını biliyorsunuz; Wikileaks ve Jullian Assange’a saldırılar, itibarsızlaştırmalar. Edward Snowden’ın durumu Bradley Manning’in durumundan biraz daha farklı. Daha önceki tecrübelerden biliyor, yakalanmaması gerek, hala birtakım belgeler elinde ve bunları paylaşmaya devam ediyor. ABD Milli Güvenlik Ajansı (NSA) sadece vatandaşları değil, herkesi dinlemiş, devlet başkanlarının kişisel e-postalarına kadar girip, o kadar derine ve özele inmiş. Bu dikizleme/izleme kültürü, aslında web 2.0’ın ana karakterini oluşturan, kurumların ve siyasi veri tabanlarının yürütücüsü bir karaktere sahiptir. Aaron Swartz ‘ı intihara sürükleyen sürece baktığımızda, Türkiye’de yaşanan olayla ilgili benzerlikler kurmak mümkündür Sızıntı konusunda Türkiye’de, tam anlamıyla az önce bahsettiğimiz örneklere benzer bir olay yok. Fakat bir olay var ki, tam anlamıyla içler acısı, yaralayıcı, yargısız, hukuksuz ve haksız infaz!

Sızdırdı sızdırmadı, yaptı yapmadı, kanıt yok belge var vesaire, ne fark eder ki? Utku Kalı, tüm ulusal/uluslararası hukuk hiçe sayılarak yargılanıyor. Bildiğimiz üzere, daha yargılama süreci başlamadan önce bizi öfkelendiren bir sürü şey okuduk, gördük ve duyduk.(Tekrara girmeye gerek yok, ablası ve avukatı Ceren Kalı’yı dinlemek, internette ufak bir araştırma yapmak, vahim durumları karşınıza çıkaracaktır.) Reyhanlı olayından sonra konan basın sansürü, şimdi de davada karşımıza çıkıyor; dava artık gizli, dosyalar çok gizli. Neden gizli? Neden bilgi almamız bir kez daha devlet erkanı ve mülkün temelinin temsilcileri tarafından engelleniyor? İktidarın sevdiği(!) davalarda, “yargıya söyledik” konseptiyle oluşturulan operasyonlarda bazı gazetecilere pazarlanması için belgeler giderken ve bu belgeler/bilgiler belli başlı yayın organlarına gönderilirken bu neyin gizliliği şimdi? Reyhanlı patlamasının sorumluları bulunup yargılanmazken neden Utku yargılanıyor? Patlamaların sebebi o mu? Yoksa sizin “savaş” planlarınız mı bozuldu? Muammer Güler belgenin “gizli” olmadığını sadece “bilgi notu” olduğunu söylemişti zamanında. 21 Ekim’deki davaya polislerin yerleştirilmesinden önce de bir sürü dolaplar çevrildi, oyunlar oynandı. Utku olayı dahil Türkiye’deki hukuksuzlukların, adil yargılanma hakkının yok sayılmasının, çifte standartlı adaletsiz davaların ve verilen cezalardaki uyumsuzluğun sebepleri nelerdir? Bunda, merkezi devlet yapısının giderek dağılması, yönetenlerin yurttaşların gözünde giderek “küçülmesi”, insanların bilinçlenmesi/haber alabilmesi ve katkı sunabilmesi, özyönetim haklarının önemi, dünyadaki isyan ağları vb. gibi unsurların da etkisi yok mu?

Hukukçu Günther Jakobs 1985 yılında “Düşman Ceza Hukuku” üzerine çalışırken, acaba gelecekte bunların olabileceğini öngörüyor muydu? Yönetenlerin onun tezlerinden yola çıkarak düşüncelerini daha da somutlaştırıp uygulayacağını? Devletin tüm vatandaşları “düşman/terörist“ olarak sınıflandırabileceğini ya da hukukta var olan “kişilik” haklarının “düşman unsurlar” dahilinde eritilebileceğini? Onun düşüncesine göre, düşmanın iç dünyası da tehlikelidir ve düşmanın iç dünyası bir suç unsuru olarak değerlendirilip, bunun cezai karşılıkları vardır. Şimdi bu cümledeki düşman kelimesi yerine vatandaş kelimesini koyun ve son zamanlarda çokça tartışılan “polis yetkilerini” düşünün. Peki Utku’yu neyle suçluyorlar? Utku bir düşman mı? Daha önce “klavyeli terör örgütü” olarak adlandırılan Redhack mi düşman yoksa kahraman? Yazının başında “9/11’den sonra çıkan yasalar”dan bahsetmiştik ve bu yasaların bizi nereye götürdüğünden. İşte sosyolog Jean-Claude Paye Hukuk Devletinin Sonu adlı çalışmasında 11 Eylül’den 45 gün sonra ABD’de imzalanan “Patriot Act” yasasına vurgu yaparken, insan hakları ihlalleri ve özel hayatın dokunulmazlığı gibi konularda yaşananlara dikkat çekmişti. Bu yasa “düşman ve teröristleri yakalama” kılıfı altında insanları, yönetime karşı girişilen her türlü gösteriyi, grevi, yürüyüşü,barışçıl eylemi terör suçları ile ilişkilendirilebilir kılıyordu. Bu yasanın getirdiği bir başka unsur da, “internet ya da farklı türden bir ağ üzerinden” makul şüphe olmadan devletin tüm iletişim yollarını izleyebilmesi, özel e-postaları bile takip edebilmesi ve gözetimi tüm yaşam/iletişim alanlarına yayabilmesidir. Şimdi lütfen bunları birleştirelim ve Utku Kalı’yı tekrar düşünelim.

Bu belgeyi kimin gönderdiği/sızdırdığı önemli değil, önemli olan, “bilginin özgürlüğü” meselesidir. Bilginin özgürlüğünün savunulması meselesidir. Devletin zaaflarını/suçlarını masum insanların üzerine yüklemesi meselesidir. Utku’nun davasına sahip çıkmak, sonuna kadar davanın takipçisi olmak, gözetim devletlerini gözetlemek, iletişim ve bilgi alma hakkımızı sonuna kadar savunmak dışında ne yapmalıyız? Mücadeleye devam etmeliyiz ama hangi yollarla? Sızıntıları daha güvenli hale getirerek mesela, “sızıntı gazeteciliği” için çabalayarak ve hem devletin hukuk dışı müdahalelerinden korunarak hem de internette kendimizi güvenli bir hale getirerek, şifrelemeyi önemseyerek… İhbar ya da belge sızdıracak kişileri anonimleştiren, güvenli iletişimi ve transferi sağlayan, standart mail sistemleri dışında başka türlü güvenli alanlar üretilerek ve gelen bilgileri/belgeleri editoryal süreçlerden geçirerek… Utku’nun ertelenen davası 11 Kasım’da, unutmayalım! Tüm bunları düşünerek, sorgulayarak ve iletişim halinde olarak izleyelim.

Şevket Uyanık

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 14. sayısında yayımlanmıştır.

The post Devleti Gözetlemek ve Utku Kalı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/11/10/devleti-gozetlemek-ve-utku-kali/feed/ 0