The post Göçmen Kadınlara Geçiş Yasak, Tecavüz Taciz Şiddet Serbest – Sinem Uludağ appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Anadolu, bulunduğu konum gereği tarihi boyunca yoğun olarak göç hareketlerinin geçiş noktası olmuş ve bunlara ev sahipliği yapmış bir coğrafyadır. Suriye Savaşı’nın başlamasının ardından göçmen sorunu, Türkiye ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, tüm dünyanın temel gündemlerinden biri haline gelmiştir. Yaşananlar, göç olgusunda kadınların karşı karşıya kaldıkları sorunların özel olarak üzerinde durulması gerektiğini göstermektedir. Patriarkal sistemin kendisi göçlerin nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Gerek ekonomik nedenlerle; gerek savaş sebebiyle; gerekse de yaşadığı coğrafyada din, sosyal konum, siyasal düşünce ya da etnisite yüzünden ayrımcılığa uğrama, hayati tehlikeye sahip olma gibi siyasal nedenlerle yaşanan göçlerde kadınlar, daha ağır mağduriyetler yaşamaktadır. Örneğin; savaş bölgelerinde tecavüz vakaları daha fazla yaşanmakta, bir kısmı reşit bile olmayan kadınlar, köle pazarlarında erkeklere satılmaktadır. Diğer yandan kadın göçmenlerin yaşadıkları sorunlar, göç yolunda ve geldikleri coğrafyalarda da devam edebilmektedir.
Türkiye’de de göçmen kadınlar, birçok güçlük yaşamakta ama bu sorunlar göz ardı edilmektedir. Tüm mülteci ve göçmen kadınlar yönünden aile içi şiddet, kamusal hizmetlerden yararlanamama ve ayrımcılık olağanlaşmış, yaygındır. Özellikle ekonomik nedenlerle yaşadıkları coğrafyalardan kaçan ve Türkiye’ye gelen kadınlar, yasal statü elde edememeleri ve dolayısıyla çalışma izni alamamaları nedeniyle kaçak olarak, ucuz işlerde çalıştırılmakta ya da seks işçiliği yapmak zorunda bırakılmaktadırlar. Yasal statüye sahip olmamaları nedeniyle, Türkiye’de darp, alıkoyma, zorla çalıştırılma, taciz, tecavüz ile karşı karşıya kaldıklarında şikayetçi olmaya korkmaktadırlar. Şikayet edenler de kaçak oldukları için sınır dışı edilebilmektedirler. Bu nedenle, Türkiye’de, göçmen kadınlar bu tür mağduriyetlere daha açık hale gelmektedirler.
2011’den bu yana, Suriye’de yaşanan savaş nedeniyle, 2,5 milyondan fazla mülteci Türkiye’ye gelmiştir. Sorunun büyüklüğü ile paralel olarak, Suriyeli kadınların durumu, pek çok açıdan daha ağırdır. Kamplarda kalan kadınların cinsel istismara uğradıkları, çocuk yaştaki kadınların yaşlı erkeklere pazarlandıkları ifade edilmektedir. Türkiye üzerinden Avrupa’ya gitmeye çalışan kadınların sorunları yolculukları süresince de devam etmektedir. Uluslararası Af Örgütü tarafından yapılan bir araştırmaya göre, kadın mülteciler tüm yolculukları boyunca, Avrupa toprakları da dahil olmak üzere şiddet, saldırı, istismar ve cinsel tacizle karşılaşmaktadırlar. Söz konusu raporda hükümetlerin ve yardım kuruluşlarının, Suriye ve Irak’tan gelen mülteci kadınlara temel korumayı sağlamakta dahi yetersiz kaldıkları ifade edilmektedir.
Bu yazıda sadece bir kısmını ifade edebildiğimiz ve giderek derinleşen kadın mülteci ve göçmenlerin yaşadıkları sorunlar, patriarkal sistemin her soruna etki eden temel bir egemenlik biçimi olduğunu göstermektedir. Göçmen kadınların karşı karşıya kaldıkları sorunların, her gün kadın olarak kendi yaşamlarımızda karşılaştığımız sorunlardan bağımsız olmadığını, birbirinden farklı koşullarda olsalar da dünyanın her yerindeki kadınların sorununun bu yönüyle ortak olduğunu hatırlayarak bu konuya ilişkin politikalar geliştirmek zorundayız. Buna karşı mücadele de ancak kadınların birlikte örgütlenmesiyle mümkündür.
Av. Sinem Uludağ
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 32. sayısında yayımlanmıştır.
The post Göçmen Kadınlara Geçiş Yasak, Tecavüz Taciz Şiddet Serbest – Sinem Uludağ appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Kaçabilmiyorum” – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>“ne kaçabiliyorum, ne de kaçmayı biliyorum…”
Yoksulluk ve yoksunlukla başa çıkmanın yolu olarak göçüyorlar. Kimisi çoluk çocuk, kimisi bir başına. Sandığımızdan daha yakınımızdalar. “Şanslı” olanları evinizi temizliyor, hastanıza bakıyor. “Şanssız” olanları fuhuş ticaretine sürükleniyor.
Yaşadığımız ülkede, yılda ortalama 700 bin ile iki milyon kişi fuhuş mağduru. Uluslararası Göç Örgütü’ne göre 175 milyon kişi ise, doğduğu ülke dışında yaşıyor ve bunun yarısı kadın. İnsanları “düzensiz göç”, “güvenlik tehdidi” tanımlarına sıkıştırarak zorda bırakan devlet politikalarıysa zaten ortada. Sadece bu değil; ataerkil sistem, kadının mağduriyetini daha da perçinliyor.
Kadınlar, göç eden erkeği memlekette bekleyen konumunda değillerse şayet; erkeğin “eş”i, çocukların annesi olarak geliyor, ev içi bakıma dair her türlü emeği üstlenir konumda yer alıyorlar. Artık günümüz sistemi de büyük oranda kadın emeği üzerinden yükseldiğinden, kadınlar ev içinde ve dışında, her yerde, türlü işlerde çalışır hale geldiler. Bu yüzden, sadece göç eden erkeğe eşlik eden değil; kendi kurgularıyla göç eden de oldular.
Gelişlerin özellikle eski Sovyet ülkelerinden olması, soğuk savaşın bitişi ve Türkiye’nin 80 sonrası küreselleşmeye bodoslama eklemlenmesiyle doğrudan ilişkili; ki çoğu Moldova, Rusya, Ukrayna, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Gürcistan ve Azerbaycan’dan. Sayıları ise her geçen gün artıyor, çünkü ülkelerinde ciddi boyutta bir işsizlik ve geçim sıkıntısı var. Tek çareyi göç etmekte bulsalar da, onları bekleyen başka başka sıkıntılarla her an yüzleşmeleri kaçınılmaz. Bunlardan biri de fuhuş ticareti.
Fuhuş ticareti yapanlar; pasaportlarına el konularak, hüviyetleri alınarak ya da borçlandırılarak tehdit ediliyor ve fuhuşa zorlanıyorlar. İş bulamayınca borç bitmek bilmiyor ve yine karşılığında fuhuş dayatılıyor. Bu işi bırakmak istediklerindeyse; önce baskı, sonra kaba dayak, ardından psikolojik yıpratma… Zorla fuhuş, kadınların değer yargılarını da alt üst ediyor. Hele ki memleketlerinde bu işi yaptıklarının duyulması, zaten ölüm demek. Bu korkuyla girdiği bataktan çıkmayı göze alamayanlarsa oldukça fazla.
Memleketlerindeki geçim sıkıntısı, daha iyi bir yaşam tahayyülü, biraz para kazanma umudu kadınları çaresizlikte bırakıyor. Yabancı olmaya dair zorluklar, bu çaresizliğin sadece bir parçası. Örneğin, yasal çalışma ve ikamet izni almanın zorluğu, yabancı kadınların hareket alanını oldukça daraltıyor. Çünkü “kaçak” oldukları anlaşıldığında sınır dışı edilmekten korkuyorlar. Henüz türkçe öğrenmemişse, adresleri, yönleri bilmiyorsa; zaten eli, kolu bağlı.
Geçtiğimiz günlerde göçmen kadınların yaşadıkları tacize karşı kadın örgütlerince yapılan bir eylemdeydim. Ancak önyargılarla bezeli ve son derece ataerkil bir toplumuz, hele ki konu kadın ve cinsellik olunca.
Beyazıt’ta başlayan buluşma, Yenikapı’nın ara sokaklarına dek sürmüştü. Sokak aralarında yürürken “Göçmen kadınlara yönelik tacize hayır” sloganlarını duyup kulak tıkayan bakışlar, fuhuş batağına sürüklenen göçmen kadınlar için, ya “Erkeklerimizi elimizden alan Nataşalar” ya da “Bebeklerimize biz yokken iyi bakamayan, canı isteyince de kaçan yabancı bakıcılar” şeklinde konuşmalar duydum, işittim. Daha da kötüsü, onların yaşamlarının arka planından hiç haberimiz yok, yoktu!
Oysa bir gün dayanışmaya hepimizin ihtiyacı olacaktır. Kadın olmanın zorluğuna bir de göçmen olmak eklendiğinde, bu dayanışmaya çok daha fazla ihtiyaç duyulması kaçınılmaz. Kadınların öfkesinin sınır tanımadığı bu düzenin yıkılacağı günün ve sınırsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyanın özlemiyle…
Nergis Şen
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 20. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Kaçabilmiyorum” – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>