The post “DEMOKRATÖRLÜK” – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Her Kriz Bir Seçim, Her Seçim Bir Kriz Doğuruyor!
Popülist sağın küresel çaptaki yükselişiyle beraber, demokrasi kavramı da liberallerin elinden muhafazakarlara geçiyor. Daha dün seçimleri ve halk oylamalarını temel ilke olarak edinen liberaller, bugün ABD’de ya da yaşadığımız topraklarda olduğu gibi seçimlerin meşruluğunu sorgular hale geliyor. Liberaller ve benzerleri demokrasinin ilkelerini, demokrasinin kendisinden üstün tutarken; muhafazakarlar da seçilmiş olmanın güveniyle demokrasinin kendisine sahip çıkıyor. Son dönemlerde, birçok yerde seçimlerden zaferle çıkan popülist sağ, tıpkı yaşadığımız topraklarda olduğu gibi sıkıştığı her noktada sandığı ve demokrasiyi işaret ediyor. İçerisinde liberalinden sosyalistine ve hatta merkez sağına kadar geniş bir yelpazeyi barındıran muhalifler de, gösterilen sandığa güle oynaya gidiyor ve son zamanlarda büyük bir hüsranla geri dönüyor.
Hal böyle olunca da her seçim yeni bir krize, her kriz de yeni bir seçime kapı aralıyor. Toplumsal mücadelelerin alanları da bu tartışmaların ve birbirini izleyen seçimlerin gölgesinde gitgide daralıyor.
Bir Başkanlık Hikayesi de Gambiya’dan
Demokrasinin kendisi, bütün dünya halklarına “en doğrusu” olarak dayatıldığından bu yana, kavram, iktidara oynayan herkesin diline pelesenk oldu. Kimisi seçimlerle iktidara gelirken; kimisi de demokrasi taşıyarak iktidarını meşrulaştırdı. Bazıları da işlemeyen demokrasi anlayışını yeniden inşa etmek için ülkenin yönetimine el koydu.
Yakın zamanda da bir başka “başkanlık sevdalısı” Gambiya Devlet Başkanı Yahya Jammey, kaybettiği seçimin sonuçlarını tanımadığını belirterek, ülkede OHAL ilan etmiş, “Allah’ın izniyle” ülkeyi bir milyar yıl daha yöneteceğini söylemişti. Öyle olmadı, Jammey’in kendisi 11 milyon dolar parayı da yanına alarak özel uçağıyla Gine’ye kaçtı. Rakibi ve bir iş adamı olan Barrowa, batının ve Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu’nun desteğiyle koltuğuna kavuştu. Sözüm ona, demokrasi yine zafer kazandı.
Fakat tesadüf şuydu ki, bu başkanlık sevdalısı adam da bir demokrasi aşığıydı. 1994 yılında 29 yaşında “demokrasi aşığı” bir teğmen olarak demokrasiyi ülkesinde yeniden tahsis etmek için ülke yönetimine el koymuş ve hemen ardından yapılan seçimleri açık ara kazanarak, ta ki ülkeyi terk edene kadar, başkanlık koltuğuna sıkı sıkı yapışmıştı. Şunu da belirtmek gerekir ki, demokrasi Gambiya’ya Jammeh’ten çok çok önce İngilizler tarafından taşınmıştı.
Eğer Biri Size Demokrasi Getireceğini Söylüyorsa, Direnmeye Hazır Olun
Anlaşılacağı üzere yukarıda bahsettiğimiz demokrasi, bir işleyiş, bir katılım süreci ya da fikirlerin temsili değildir. Demokrasi iktidarlar arasında elden ele dolanan bir kıyafettir. Bunu kimi zaman muhafazakarlar, kimi zaman liberaller giyer ama mutlak bir şey vardır ki, o da, kıyafetin içinde bütün çıplaklığıyla zorbaların, iktidarların durduğu gerçeğidir.
The post “DEMOKRATÖRLÜK” – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Ukrayna’da Kim Ne İster?” – Bozkurt Toral appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Geçtiğimiz yılın son aylarında Ukrayna’da can çekişen “Turuncu Devrim” son nefesini de verdi. Ukrayna’daki 2010 yılı seçimlerindeki açık yenilgiden sonra bile Ukrayna’dan umutlarını kesmeyen Avrupa-Atlantik birlikteliğinin Doğu Ortaklığı sürecine Yanukoviç (Eski Ukrayna Devlet Başkanı) ve Azarov (Eski Ukrayna Başbakanı) 21 Kasım 2013’te beklenmeyen bir cevap verdi. Hükümetin cevabını “ülkeye ihanet” olarak değerlendiren muhalefet partileri, Batı yanlıları ve bazı Batılı temsilciler Euromaidan olarak adlandıran protesto sürecini başlattılar.
Böylece 2004 seçimiyle başlayan ve sonra “Gül Devrimi”yle bağlaştırılan Ukrayna’nın yüzünü Batı’ya dönmesi ve ülkedeki ekonomik ve siyasi Rusya baskısını dengelemesini -bununla da kalmayıp sürecin Ukrayna taraflarınca AB ve NATO’ya kabulünü de- öngören Turuncu Devrim tamamen sona ermiş oldu.
21 Kasım’dan bu yana devam eden yeni süreciyse iki boyutta çözümlemek gerekiyor; siyasi iktidarların (Ukrayna Devleti, AB-Atlantik birlikteliği, Rusya vs.) bu coğrafyadaki ayrı ayrı stratejileri ve yine bu coğrafyadaki insanların beklentileri. Burada önemli olan -dünya üzerindeki diğer birçok hareketteki gibi- bu iki boyutun aynı coğrafyada ve aynı coğrafyaya ilişkin meydana gelmesiyle çakışık bir varoluşa sahip olmasıdır.
Siyasi İktidarlar
SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsız bir siyasi yönetime dönüşen Ukrayna yönetimi bağımsızlığının ilk yıllarından itibaren günümüze kadar hiçbir zaman bölgede ayrı ayrı stratejilerini kuran diğer iki siyasal iktidardan bağımsız bir strateji kuramamıştır.
Bölge üzerinde strateji kuran önemli siyasi iktidarlardan biri Rusya’dır. Ukrayna nüfusunun beşte birinin Rus olması ve Rusya-Ukrayna ilişkisinin tarihsel arkaplanı Rusya’nın sadece ekonomik ve siyasi çıkarlarla hareket etmediğini göstermektedir. Rusya için Ukrayna’nın kendisine bağlı olması önemli bir moral değerdir ama Rusya-Ukrayna ilişkisinin bu boyutunun diğer boyutlarını maskelemek için kullanıldığı da muhakkaktır. Rusya için yurtdışındaki Rus nüfusu (özellikle Rusya’nın komşularındaki) sınırötesi siyasi, ekonomik ve özellikle de askeri yaptırımların meşruiyet kaynağı olarak görülmektedir. Rusya, Kırım’a yapılan askeri müdahalenin öncelikli nedenini Kırım’daki Rusların güvenliğini sağlamak olduğunu öne sürmüştü.
Diğer taraftan Rusya’nın o kadar da duygusal davranmadığını Ukrayna meselesinin Rusya açısından ekonomik ve güvenlikle ilgili boyutlarına bakmadan yapılacak bir yorum eksik kalacaktır. Şu anda halk oylamasıyla bağımsız cumhuriyetler haline gelen Donetsk ve Luhanks bölgelerinde Rus nüfusu ağırlığını gösterse de özellikle Donetsk bölgesinin ülkenin en zengin kesimini bulundurması ve SSCB zamanında SSCB’nin en gelişmiş sanayi bölgelerinden biri olması Donetsk ve Doğu Ukrayna’yı ülkenin geri kalanından daha önemli hala getiriyor.
Ayrıca Ukrayna, Rusya’nın güvenliği ve askeri stratejisinde oldukça önemli bir yer teşkil etmektedir. Rusya, 2010 seçimlerinden sonra Yanukoviç’in samimiyetini Kırım’daki Rus üssünün kiralama süresinin uzatılmasıyla deneyerek Ukrayna’ya verdiği askeri değeri göstermiştir. Rusya, Kırımı işgal ederek hem Ukrayna ve Batı ittifakına 21 Kasım sonrası süreç ile ilgili sert bir cevap vermiş hem de komşu ülkelerine bir gözdağı vermiştir. Olası bir Ukrayna-Kazakistan ittifakının Rusya’nın Kafkasya ile bağlantısını kesebileceği için ise Ukrayna’yı şimdilik bir bütün olarak tutmak yerine kendisi için ekonomik ve askeri stratejik öneme sahip bölgeleri Ukrayna’dan koparmayı tercih etmiştir.
Bölge üzerinde strateji kuran bir diğer siyasi iktidarsa AB ve ABD’nin oluşturduğu Batı bloğudur. Batı’nın bölgedeki hedefi, ekonomik olarak zor durumda olan Ukrayna’nın ekonomik ve siyasi reformlarla kısıtlı bir gelişimden sonra, Rusya’nın Doğu Avrupa’ya yönelik siyasi ve ekonomik politikalarının etkisini engelleyecek bir barikat haline getirmekti. Batı güdümlü yönetim iktidardayken AB ve NATO üyeliği hedefiyle propaganda yürütmüş, fakat zaten AB üyeliği hakkında herhangi bir vizyon göstermeyen Batı, siyasi ve ekonomik reformlarda da eksiklik gördüğü için Ukrayna’ya mesafeli durmayı tercih etmiştir. Yine de Doğu Ortaklığı Anlaşması’yla Rusya’nın vaaddettiğinden çok daha iyi ekonomik şartlar sunan Batı, Rus yanlısı Yanukoviç ve Azarov tarafından geri çevrilince resmi olarak “bekle-gör” politikası benimsediğini iddia etse bile Batı yanlısı muhalefeti açıktan açığa desteklemiştir.
Ukrayna’da Yaşayanlar
Yazının başında da belirtildiği gibi 21 Kasım sonrası sürecinin birbirine çakışık iki boyutta çözümlenmesi gerekiyor. Bu boyutlardan ikincisi de siyasi iktidarların mücadele alanında yaşayan insanların durumu.
Ukraynalılar, SSCB’nin son yıllarından itibaren Rusya’ya karşı mesafeli olmaya başlamışlardı ama bu durum SSCB sonrası dönemde de Ukrayna siyasetini ve ekonomisini Rusya’nın baskı altında tuttuğunu değiştirmedi. SSCB’nin dağımasından sonra Ukrayna’nın ne zaman kendi ekseninden sapmaya başladığını görse enerji meselesini ortaya çıkaran Rusya ile Ukrayna arasındaki gaz krizleri bunun bir göstergesidir. 21 Kasım’dan önceki süreçte ekseninden kayan Ukrayna için yaptırımlarla beraber yeni fırsatlar da sunan Rusya, bunu Ukraynalıların adeta gözüne girmek için yapmıştı, çünkü Batı’nın fırsatlarına eski “havuç-sopa” anlayışıyla bir alternatif getiremeyeceğini fark etmiştir.
Bu nokta da Ukraynalıların büyük bir kısmının neden Batı yanlısı olduğunu anlamak kolaylaşıyor. Rusya güdümündeki yönetimin olduğu ve bölge insanlarının ekonomik bir enkaz altında kaldığı ülkede insanlar, Batı’nın katılımcı demokrasisini, reformlarını ve sunduğu pazar imkânlarını kötünün iyisi olarak görüp çözüm olarak benimsemişlerdir.
Sonuç
Ukrayna’daki toplumsal hareketlilik başladığından bu yana, ölen insan sayısı yüzlerle ölçülmeye başlandı bile. Küresel ekonomik ve siyasi hesaplar arasında yaşamlarını sürdürmeye çalışan halk, Batı ya da Rusya güdümündeki siyasal iktidarlar tarafından katlediliyor.
Toplumsal mücadelenin, efendilerin siyasi ve ekonomik çıkarlarına hizmet etmediği bir üçüncü cephe, Ukrayna’da kendisini dayatıyor.
Bu çift cepheli savaş, bu coğrafyanın topraklarında yüzyıllardan beri devam ederken, hatırlanması gereken 20. yüzyıl başlarında, ezilenlerin bu coğrafya da yarattığı deneyimdir.
Ukrayna’daki Mahnovşçina deneyimini hatırlamaya sadece Ukrayna’da değil, efendilerin savaşlarının hüküm sürdüğü her yerde ihtiyacımız var.
The post “Ukrayna’da Kim Ne İster?” – Bozkurt Toral appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>