The post Korkun Patronlar Genç İşçiler Örgütleniyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Hizmet Sektörü Nedir?
Işıl ışıl aydınlatması, ihtişamlı görüntüsü ve yüksek tavanlarıyla müşterisini kendine çeken AVM’ler. Onların içerisinde farklı tasarımlarda, farklı müşteri potansiyeline uygun kafeler, restoranlar, mağazalar… Sadece AVM’lerde değil; bazen büyük bir cadde üstünde, bazense tenha bir sokaktadır alışveriş yapılacak, oturup sohbet edilecek dükkanlar. Dükkanların içerisinde de oradan oraya koşturan işçiler.
Fabrikada, atölyede, toprakta çalışan üretim sektörü işçisine karşılık; hizmet sektöründe elle tutulur bir üretim yapmaksızın, başka bir bireye hizmet verilir. Bu hizmeti veren işçinin pozisyonu; servis elemanı, kurye, tezgahtar, temizlikçi hatta anketör olarak değişse bile, aslında hepsi hizmet sektörü işçileridir.
Hizmet Sektöründe Kimler Çalışıyor?
“Genç, dinamik, prezantable ekip arkadaşları arıyoruz.” Bu cümleyi duymayanımız ya da çeşitli eleman sayfalarındaki “vasıfsız eleman” köşelerinde görmeyenimiz yoktur. Çünkü genç, dinamik ve prezantable olmak için tahsil görmüş ve bir işte uzmanlaşmış olmaya gerek yoktur. Müşteriye daha iyi hizmet verebilmek için tercih edilen genç işçiler ise en kolay girebilecekleri sektör olduğundan, hizmet sektöründe çalışırlar.
Çoğunluğu genç olduğundan, işçi sirkülasyonu oldukça fazladır. Bunun nedeni, hizmet sektörü işçisi gençlerin, genellikle yaz tatillerini değerlendirmek ya da okul ile birlikte yarı zamanlı çalışıp harçlıklarını çıkartmak için çalışmasıdır. Böylelikle çalışmakta olan genç işçi -sınav döneminin yaklaşması gibi- kendisiyle ilgili bir durumda ya da işyerinde yaşadığı herhangi bir sıkıntı karşısında kolayca işten çıkabilir ve kısa süre sonra başka bir işe girebilir. Bu durum da hizmet sektörünü “geçici” bir sektör olarak tanımlar.
Sömürü Düzeni
Geçici olarak görülen bir sektör, yani işçilerinin sürekli değiştiği bir sektör de tabi ki patron tarafından olumsuz olarak görülmüyor. İşçilerin sürekli değişmesi demek; kıdemsizlik demek, sendikasızlık demek, hatta işçi tarafından işyerindeki sorunların önemsenmemesi demektir.
Sektör geçici olsa da, sömürü kalıcı olmaya devam etmektedir. AVM’ler gibi sömürünün kalıcı olarak var olduğu alanlar ise dışardan bakıldığında “kusursuz” düzenlenmiştir. Her şey rahatça alışveriş yapabilmek için tasarlanmıştır; bu tasarım, hızlı ve sorunsuz bir şekilde işlemektedir. Oysa ışıltılı bir AVM, orada çalışan bir hizmet sektörü işçisi için bir çirkinlik abidesidir, çünkü o ihtişamlı görüntü bir AVM’nin bacasız bir fabrika olduğu gerçeğini asla örtemez. Bir fabrika işçisi kadar sömürülen hizmet sektörü işçileri, esnek çalışma saatleri ile yoğun bir tempoda çalıştırılır. Ekipler halinde çalışılan bu sektörde, taciz ve mobbing kimi zaman hat safhaya ulaşır ve işçilerin çalışma şartları zorlaşır. Maaşların geç ödenmesi, mesai ücretlerinin yatırılmaması gibi problemler olağanlaşmış, sektörün olmazsa olmaz sıkıntısı haline gelmiştir.
GİDER’de Örgütlen!
Biz genç işçiler, her gün bu sıkıntılara maruz kalıyoruz ve bu sıkıntıları kendi aramızda kulaktan kulağa konuşarak sineye çekiyoruz. Artık vakit, yaşadığımız bu adaletsizlikleri kulaktan kulağa değil; öfkeyle haykırmanın vaktidir. Tıpkı bundan birkaç yıl önce Kafe Kafka İşçileri’nin esnek çalışma saatlerine ve kötü çalıştırılma koşullarına karşı verdiği mücadelede olduğu gibi. O gün, Kafe Kafka işçilerinin, genç işçiler olarak verdiği örgütlü mücadele nasıl ki patronlara geri adım attırdıysa, bugün de her genç işçi örgütlenerek duracak adaletsizliklerin karşısında. Patronlar, müdürler, şefler ya da bir statü üstte olan herkes korksun artık genç işçilerden. Çünkü artık genç işçiler tek başlarına değiller. Genç İşçiler Derneklerini Kuruyor, Genç İşçi Derneği (GİDER) Örgütlenmeye Çağırıyor!
– Genç İşçi Derneği –
Bu yaz Meydan Gazetesi’nin 34. sayısında yayımlanmıştır.
The post Korkun Patronlar Genç İşçiler Örgütleniyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Korkun Patronlar Genç İşçiler Örgütleniyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Hizmet Sektörü Nedir?
Işıl ışıl aydınlatması, ihtişamlı görüntüsü ve yüksek tavanlarıyla müşterisini kendine çeken AVM’ler. Onların içerisinde farklı tasarımlarda, farklı müşteri potansiyeline uygun kafeler, restoranlar, mağazalar… Sadece AVM’lerde değil; bazen büyük bir cadde üstünde, bazense tenha bir sokaktadır alışveriş yapılacak, oturup sohbet edilecek dükkanlar. Dükkanların içerisinde de oradan oraya koşturan işçiler.
Fabrikada, atölyede, toprakta çalışan üretim sektörü işçisine karşılık; hizmet sektöründe elle tutulur bir üretim yapmaksızın, başka bir bireye hizmet verilir. Bu hizmeti veren işçinin pozisyonu; servis elemanı, kurye, tezgahtar, temizlikçi hatta anketör olarak değişse bile, aslında hepsi hizmet sektörü işçileridir.
Hizmet Sektöründe Kimler Çalışıyor?
“Genç, dinamik, prezantable ekip arkadaşları arıyoruz.” Bu cümleyi duymayanımız ya da çeşitli eleman sayfalarındaki “vasıfsız eleman” köşelerinde görmeyenimiz yoktur. Çünkü genç, dinamik ve prezantable olmak için tahsil görmüş ve bir işte uzmanlaşmış olmaya gerek yoktur. Müşteriye daha iyi hizmet verebilmek için tercih edilen genç işçiler ise en kolay girebilecekleri sektör olduğundan, hizmet sektöründe çalışırlar.
Çoğunluğu genç olduğundan, işçi sirkülasyonu oldukça fazladır. Bunun nedeni, hizmet sektörü işçisi gençlerin, genellikle yaz tatillerini değerlendirmek ya da okul ile birlikte yarı zamanlı çalışıp harçlıklarını çıkartmak için çalışmasıdır. Böylelikle çalışmakta olan genç işçi -sınav döneminin yaklaşması gibi- kendisiyle ilgili bir durumda ya da işyerinde yaşadığı herhangi bir sıkıntı karşısında kolayca işten çıkabilir ve kısa süre sonra başka bir işe girebilir. Bu durum da hizmet sektörünü “geçici” bir sektör olarak tanımlar.
Sömürü Düzeni
Geçici olarak görülen bir sektör, yani işçilerinin sürekli değiştiği bir sektör de tabi ki patron tarafından olumsuz olarak görülmüyor. İşçilerin sürekli değişmesi demek; kıdemsizlik demek, sendikasızlık demek, hatta işçi tarafından işyerindeki sorunların önemsenmemesi demektir.
Sektör geçici olsa da, sömürü kalıcı olmaya devam etmektedir. AVM’ler gibi sömürünün kalıcı olarak var olduğu alanlar ise dışardan bakıldığında “kusursuz” düzenlenmiştir. Her şey rahatça alışveriş yapabilmek için tasarlanmıştır; bu tasarım, hızlı ve sorunsuz bir şekilde işlemektedir. Oysa ışıltılı bir AVM, orada çalışan bir hizmet sektörü işçisi için bir çirkinlik abidesidir, çünkü o ihtişamlı görüntü bir AVM’nin bacasız bir fabrika olduğu gerçeğini asla örtemez. Bir fabrika işçisi kadar sömürülen hizmet sektörü işçileri, esnek çalışma saatleri ile yoğun bir tempoda çalıştırılır. Ekipler halinde çalışılan bu sektörde, taciz ve mobbing kimi zaman hat safhaya ulaşır ve işçilerin çalışma şartları zorlaşır. Maaşların geç ödenmesi, mesai ücretlerinin yatırılmaması gibi problemler olağanlaşmış, sektörün olmazsa olmaz sıkıntısı haline gelmiştir.
GİDER’de Örgütlen!
Biz genç işçiler, her gün bu sıkıntılara maruz kalıyoruz ve bu sıkıntıları kendi aramızda kulaktan kulağa konuşarak sineye çekiyoruz. Artık vakit, yaşadığımız bu adaletsizlikleri kulaktan kulağa değil; öfkeyle haykırmanın vaktidir. Tıpkı bundan birkaç yıl önce Kafe Kafka İşçileri’nin esnek çalışma saatlerine ve kötü çalıştırılma koşullarına karşı verdiği mücadelede olduğu gibi. O gün, Kafe Kafka işçilerinin, genç işçiler olarak verdiği örgütlü mücadele nasıl ki patronlara geri adım attırdıysa, bugün de her genç işçi örgütlenerek duracak adaletsizliklerin karşısında. Patronlar, müdürler, şefler ya da bir statü üstte olan herkes korksun artık genç işçilerden. Çünkü artık genç işçiler tek başlarına değiller. Genç İşçiler Derneklerini Kuruyor, Genç İşçi Derneği (GİDER) Örgütlenmeye Çağırıyor!
– Genç İşçi Derneği –
Bu yaz Meydan Gazetesi’nin 34. sayısında yayımlanmıştır.
The post Korkun Patronlar Genç İşçiler Örgütleniyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Hizmet Sektörü İşçileri Sorunlarını Tartıştı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
“Turizm İşçileri Sorunlarını ve Çözümleri Tartışıyor” forumu gerçekleştirildi. Tüm Emek Sen, Dev Turizm İş, İstanbul Yeditepe Garsonlar ve Aşçılar Derneği ve Dora Otel İşçileriyle Dayanışma Platformu bileşenlerinin örgütlediği ve Dora Otel direnişçi işçileri, Nefes Bar işçileri, Kafe Kafka işçileri, Mağaza Çalışanları Platformu’nun da katıldığı forum; TMMOB İstanbul şubesinde yapıldı. Hizmet sektöründe çalışan işçilerin yaşadıkları sorunların ve direniş gerçekleştiren işçilerin deneyimlerinin konuşulduğu forum, işçilerin dayanışma çağrılarıyla sona erdi.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 25. sayısında yayımlanmıştır.
The post Hizmet Sektörü İşçileri Sorunlarını Tartıştı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Hizmet Sektörü Örgütleniyor Dora Otel İşçileri Direniyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Recep: Ben otelin mutfak bölümünde çalışıyordum. Mesai bitiminde bana sorgusuz sualsiz hiçbir neden söylenmeden “Bugün işten kovuldun, yarın buraya gelme” dendi. Sendikadan arkadaşlar gelene kadar da hiçbir açıklama yapılmadı. Otele tekrar geri döndüğümde personel müdürü polisle birlikte karşıladı beni ve ofisten dosya çaldığım yalanını söyleyerek üzerimde baskı kurmaya çalıştı. Ama ertesi akşam tekrar arayıp “Sen orada beni sinirlendirdiğin için ben öyle söyledim” dedi. Bu konuyla alakalı dava açacağım. Daha sonra asıl gerekçe olarak “telefonla çok oynadığım” şeklinde sudan bir bahane söyledi ama bunun işle alakalı hiçbir gerçekliği yok.
Salih: Ben otelde 15:00-23:00 arası çalışıyorum. Mesai bitiminde gece müdürü beni çağırıyor ve işime son verildiğini söylüyor. Gerekçesini sorduğumda bana bir işten çıkarma tebligatı verildi. Tebligatta “24 Eylül günü iş yavaşlatma eylemine katılıp basına haber verdiğimiz ve böylece otelin prestijini sarstığımız” yazıyordu. Ayrıca amirlerimize haber vermeden görev yerlerimizi terk ettiğimiz söylendi, ama aslında beni zaten departman amirim dışarı çıkartmıştı ve olaya tanık çalışanlar da var.
Turizm sektöründeki işçilerin sorunları ve çalışma koşulları; taşeronlaşma sektörde ne kadar kendini hissettiriyor?
Muhammed: Ben meslek hayatım boyunca taşeron firma çalıştırmayan herhangi bir otel görmedim. Küçük işletmelerde sigortasız ve uzun saatler çalıştırmak çok yaygındır. Büyük işletmelerde ise taşeron firmalar otellerin her çalışma alanında yüksek oranda vardır. Servisinden mutfağına, kat görevlilerinden güvenliğine, teknik servis vs. hep taşeron firmadır. Taşeron firma içerisinde çalışan insan şunu çok iyi biliyor: “Ben buraya gelip işimi yapıyorum ama yarın emeğimin karşılığını alıp alamayacağım ya da kapının önüne konup konmayacağım belli değil.”
Dora Otel’de direnişin şu anda geldiği nokta nedir? Sürecin geleceği için nasıl bir öngörüde bulunuyorsunuz? Bundan sonraki sürece dair neler düşünüyorsunuz?
Zafer: Şu ana dek 11’i sendikalı olmak üzere, toplam 13 arkadaşımız işten atıldı. Benim de bu süreçle alakalı şöyle özel bir durumum var: İşveren beni işten çıkarmadı ama mevcut direnişe destek vermemem ve içeriden bilgi sızdırmamam için beni rızam olmadan izne çıkardılar. Ama öncesinde, Muhammed’in ilk iş yavaşlatma eylemi başlattığı gün, genel müdür yardımcısı tek tek isim vererek hangi bölümden kaç kişinin “kafasının kopacağını” söyledi. Genelde işten çıkarılma gerekçeleri iş disiplinine uymamak ve bir kişi için de “tacizde bulunmak” olarak belirtildi. Ama ne ilginçtir ki bu arkadaşımız hakkındaki “taciz” iddiası ispatlanamadığı gibi, işverenin bu iddiasını çürütecek şekilde kendisine işten çıkarılırken tazminatı verildi! İşten çıkarılanlar hakkında böyle sudan bahanelerle gerekçeler üretilirken, benim hakkımda da genel müdür, genel müdür yardımcısına müşterilere kaba davrandığım şeklinde bir gerekçe üretilmesi telkininde bulunmuş. Bu telkin karşısında ise bizi işverene muhbirleyen genel müdür yardımcısı ise “o kadar uzun boylu değil!” diyerek böyle bir gerekçe üretemeyeceğini söylemiş.
Aslında işin özü, işveren kendisini her ne kadar Aydınlık okuru bir muhalif(!) olarak tanımlayıp sendikalaşmanın işçiler için bir hak olduğunu söylese de, onun asıl sıkıntısının işçilerin sendika üzerinden örgütlenmesi olduğunu çok iyi biliyoruz. Keza eylemin yapıldığı 6 Ekim sabahı çevik kuvvet amirlerine kahvaltı verirken o sırada orada bulunan bir işçi arkadaşımız, Gezi Parkı direnişi sürecinde “Buraya polisleri almayın diyen siz değil miydiniz” diyerek kendisinin nasıl bir muhalif olduğunu ortaya koymuştur.
Uzun zaman sonra turizm sektöründe yaşanan ilk örgütlü direniş olan Dora Otel sürecine Tüm Emek Sen nasıl dâhil oldu?
İbrahim Akseloğlu (Tüm Emek Sen Genel Sekreteri): Sendikamız Dora Otel’de yaklaşık 1 yıldır sendikal örgütlenme faaliyeti yürütmekteydi. Yaklaşık 54 kişinin çalıştığı ve 13 kişinin işten atılarak bir işçi kıyımının yaşandığı bu işyerinde halen üyelerimiz var. Bu anlamda sendikamızın işyerindeki örgütlülüğü olarak var olan direnişi sürdürme ve hatta ileriye taşıma potansiyeline sahibiz. Ayrıca biz sendika olarak sürecin hukuksal takibini sürdürmekteyiz.
Dora Otel’de 25 Eylül’de başlayan iş durdurma eylemiyle, otelin sektörde çok önem verilen prestijini de sarsma potansiyeli taşıdığımızı gördük. Şimdi bundan sonraki süreçte içerideki örgütlülüğümüzle bunu daha ileriye taşıyabileceğimizi biliyoruz. Çok küçük bir örnek; resepsiyonist bir arkadaşımız müşterilere otelde aksayan hizmetlerin işverenin mevcut işten çıkarma, mobbing vb. uygulamalarından kaynaklandığını söyleyerek ilgili internet sitelerine otel aleyhine bu yönde yorumlar yapmalarını istiyor. Bu da işverenin sektörde çok önem verdiği prestijini önemli ölçüde etkiliyor.
Dora Otel direnişinde bundan sonraki süreçte de daha önce de olduğu gibi gerek halen işyerinde çalışan ve faaliyet yürüten arkadaşlarımızla, gerekse de işten atılan arkadaşlarımızla öz örgütlülük ilkeleri dâhilinde ortak karar mekanizması işleteceğiz. Biz sendika olarak işçi arkadaşlarımıza “öncü sendikacılık” değil, dayanışma ve deneyim aktarımında bulunuyoruz.
Uzun yıllar sonra turizm sektöründe yaşanan bu direniş, işçilerin öz örgütlülüğüyle daha önce neredeyse bir direniş yaşanmamış bir alanda süreç başlatılabileceğini ve bu sürecin kazanıma doğru evriltilebileceğini gösterdi. Ayrıca sendika olarak kurduğumuz iletişim sonucunda Dünya Sendikalar Birliği (DSF-WFTU) işten atılan Dora Otel işçilerine destek ve dayanışma mesajı yolladı.
Tüm Emek Sen nedir, nasıl ortaya çıktı, hangi ihtiyaçtan doğdu?
İbrahim: Sermaye sınıfının yaşadığı dönemsel krize çare bulmak amacıyla hayata geçirilen 24 Ocak 1980 Kararları sonrası turizm sektörü sermayedarlar için yatırım yapılacak oldukça kârlı bir alan olarak ortaya çıktı. Sermaye sahipleri bu muazzam kârın kesintiye uğramaması doğrultusunda yılladır bu alanda her türlü örgütlenme çabasını engellemek istiyor. Bu sektörde uzun yıllardır on binlerce işçi güvencesiz, sigortasız, sendikasız olarak zor şartlarda çalıştırılıyor. Mesai saatleri oldukça belirsiz, örneğin mesaisi biten bir arkadaşa emrivaki olarak fazla mesaiye bırakılabiliyor ve bu sektörde oldukça yaygın. İki ya da üç kişinin yapabileceği işler bir kişinin üzerine yıkılıyor ve herhangi bir ücret farklılığı ödenmiyor. Turizm sektörüne baktığımızda, diğer sektörlere nazaran iş yoğunluğunun oldukça yüksek olduğunu görüyoruz.
2009 yılı sonunda spor sektöründe örgütlenmek amacıyla Spor Emekçileri Sendikası (Spor Sen) adıyla ilk kuruluş başvurumuzu gerçekleştirdik. Kuruluşumuzun başından beri savunduğumuz, barajsız, işkolları sınırlaması olmadan her işçi-emekçinin istediği sendikaya üye olabileceği “Özgür Sendikacılık” ile İş Yasası, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası, İş Kolları Yönetmeliği gibi sermaye yanlısı yasalara karşı adım atılmasının daha bugünden koşullarını yaratmak için şimdilik ve zorunlu olarak işkolu alanında bulunan tüm sektörleri kapsayan bir örgütlenme içerisine girdik.
2013 yazında aldığımız karar sonrası aynı yılın Ekim ayında sendikal örgütlenme faaliyetimize Turizm Otel Spor Emekçileri Sendikası (Tüm Emek Sen) olarak devam kararı aldık. Tüm Emek Sen olarak hizmet sektörünün bütün alanlarında örgütlenme hedefimiz var. Sendika olarak İstanbul dışında somut çalışma anlamında Ankara ve İzmir’de örgütleniyoruz. Bu iller dışında, Antalya’da da ilişkilerimiz bulunmaktadır. Dora Otel direnişiyle birlikte sendika olarak hizmet sektöründe çok fazla olumlu geri dönüşler aldık ve almaya devam ediyoruz.
Sendikanın örgütlenme tarzı ve işleyişi nasıldır?
İbrahim: Bizim sendika olarak bu sektöre dair iki tip örgütlenme anlayışımız var. Birincisi yatay örgütlenme diye tabir ettiğimiz “alan örgütlenmesi”. Bu örgütlenme tarzına göre genellikle oteller, eğlence yerleri vb. işyerleri şehirlerin belli yerlerinde toplandığı için bu bölgelerde yatay alan örgütlenmesini baz alıyoruz. Bar, lokanta vb. işyerlerinde çok yüksek miktarda işçi çalışmadığı için, bu işyerlerinin bulunduğu (örneğin bir caddedeki kafe, bar, lokantalar) alanları örgütleyerek oranın sermayedarlarına karşı daha güçlü bir duruş sergilemek mümkün oluyor. İkinci tip örgütlenme modeline gelirsek, buna da işyeri örgütlenmesini örnek verebiliriz. Kafe, bar vb. işyerlerine nazaran tatil yörelerinde (Akdeniz, Ege gibi bölgeler) bulunan otellerde çalışan işçi sayısı çok daha fazla. Doğal olarak bu bölgelerde bulunan işyerlerinde işyeri örgütlenmesi modeli oldukça etkili oluyor.
Meydan Gazetesi olarak Dora işçilerinin direnişini dayanışma ile selamlıyor, Tüm Emek Sen’e de sınıf mücadelesindeki sendikal örgütlenme faaliyetinde başarılar diliyoruz.
Dora Otel İşçileri ve Tüm Emek Sen: Biz de Meydan Gazetesi’ne göstermiş olduğu ilgiden ve dayanışmadan ötürü teşekkür ederiz.
Röportaj: Serhat Yaşar
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 22. sayısında yayımlanmıştır.
The post Hizmet Sektörü Örgütleniyor Dora Otel İşçileri Direniyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Köleliğin Şekil Değiştirmiş Hali HİZMET SEKTÖRÜ – Serhat Yaşar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Günde 8 ila 14 saat arasında değişen bir iş yaşamında garson, komi, tezgahtar, aşçı, bulaşıkçı, çırak ve benzeri sıfatlar ile çalıştırılan hizmet sektörü işçilerinin büyük bir çoğunluğunu genç nüfus oluşturuyor. Bu genç nüfus çalıştığı süre içerisinde şef, sorumlu, patron baskısının ötesinde performans, müşteri memnuniyeti gibi sektörel sorunlar ile de karşı karşıya kalıyor. Öte yandan, günün çok büyük bir kısmını geçirdiği iş yerinde bir fabrikadan, bir atölyeden farklı olarak, gözle görülür herhangi bir üretim de gerçekleştirmiyor. Tam da bu sebepten dolayı, hizmet sektörü işçilerinin sömürülen emeği başlarda yok sayılmış; ardından görünmeyen emek olarak nitelenmeye başlanmıştır. Ancak bu, hizmet sektöründe çalışan işçilerin sömürüldüğü gerçeğini değiştirmemiştir.
Görünmez emek ve somut bir üretimin olmaması, elbette hizmet sektörü patronlarının yararınadır. Çünkü ne kadar çalışılırsa çalışılsın patronları memnun etmek imkansızdır. En azami miktarda (8 saat) çalışılan iş yerlerinde dahi “daha ne yaptın ki?”, “ hadi hadi” gibi zorlamalarla işçinin daha hızlı çalışması istenmektedir. Mesela bir restoranda en iyi garson en hızlı garsondur. Böylesi bir hızlandırma ile beraber 8 saatlik çalışma süresinde yapılan iş ise neredeyse iki katı zamanda yapılacak iş miktarındadır. Yani işçiden 4 saatte yapılacak işin en az 1 veya 2 saat içerisinden yapılması istenmektedir. Böylece 8 saatlik çalışma süresince işçi, nerdeyse 15-16 saatlik bir çalışma performansı sergilemek zorunda ve daha kötüsü neredeyse tüm hizmet sektöründe işçilerin bu denli hızlı çalışması ve böylesi bir iş yoğunluğunun olması normalleşmiş durumdadır.
Sektör içerisinde hangi alandan çalışılırsa çalışılsın bu normalleşme ile karşılaşmamak mümkün değildir; tıpkı yüzyıllar öncesinde tüm yaşamlarının sömürülmesi normalleşmiş olan, alınıp satılması dışında bir değeri olmayan köleler gibi.
Serhat Yaşar
[email protected]
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 22. sayısında yayımlanmıştır.
The post Köleliğin Şekil Değiştirmiş Hali HİZMET SEKTÖRÜ – Serhat Yaşar appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Geçici İşçilikten Sürekli Sömürüye” – Halil Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Mevsimlik Tarım İşçileri
Tarımda hasat zamanının başlamasıyla beraber, coğrafyanın neredeyse tamamında, milyonlarca insan için farklı bir iş imkanı, farklı bir çalışma alanı, ancak çok da farklı olmayan bir yaşam söz konusudur; mevsimlik tarım işçiliği. Çocuk işçiler, kötü barınma koşulları, ağır şartlarda çalışan kadınlar, göç eden aileler, etnik baskı ve daha fazlasının aynı anda var olduğu bir yaşamdır mevsimlik tarım işçilerinin yaşamı. Yaklaşık olarak Mart-Nisan aylarında başlayan ve Kasım ayına kadar süren mevsimlik tarım işçiliği; günümüz geçici işçilik, taşeronlaşma gibi çalışma ilişkileri düşünüldüğünde, üzerinde durulması gereken elzem bir konudur.
Mevsimsel Yaşamın Diğer Adı: Ücretli Tarım İşçiliği
Tarlada, bahçede, serada ya da hayvan yetiştirme birimlerinde üretim yapan insanlardan oluşan tarım işçileri, çalıştıkları zaman veya aldıkları ücrete göre; sürekli tarım işçileri, mevsimlik/günlük tarım işçileri, geçici tarım işçileri, göçmen tarım işçileri, parça başı ücretle çalışan işçiler, ayni ücret (para değil de üretilen ürün) karşılığında çalışan işçiler olarak sınıflandırılırlar. Her ne kadar böylesi bir sınıflandırma yapılmış olsa da, bir tarım işçisi için çalışılacak zaman ve emeğin karşılığı, ihtiyaçları gereği farklılaşır. Yılın belli zamanlarında farklı bölgelere göç edilen yaşamda, en genel anlamıyla, çalışılan zaman hasat zamanıdır; emeğin satılmasının karşılığı ise ücretli tarım işçiliğidir.
Pamuk, fındık, çay, üzüm, kayısı tarla ve bahçelerinde süregelen işçiliğin tarihi ise, coğrafyamızda oldukça eskidir. 1830’larda Kavalalı İbrahim Paşa tarafından Sudan’dan getirilerek Çukurova bölgesinde çalıştırılan işçiler, coğrafyamızdaki ilk mevsimlik tarım işçileri olarak bilinirler. Ardından tarımda kapitalist üretimin başladığı 1890’larda ise, çevre şehirlerden Adana’ya gelen mevsimlik tarım işçileri, pamuk ve hububat üretmişlerdir. 1930 ve 1940’lara gelindiğinde ise tarımda ücretli olarak çalışanların, genellikle çiftçiler olduğu görülmektedir. Çiftçiler, hasat zamanı öncesinde yoğun iş imkanları sebebiyle başka yerlere göç ederek; ırgat, amele, gündelikçi isimleriyle çalışmışlardır. Tarımda kapitalist üretimin bu coğrafyada hakimiyetini ilan ettiği 1950’lerde ise, mevsimlik tarım işçiliği her bölge için farklı bir piyasaya dönüşmeye başlamıştır. Bugün Diyarbakır, Urfa, Hakkari, Van, Şırnak, Adana, Hatay başta olmak üzere neredeyse tüm şehirlerden ailelerin, farklı yaş gruplarının oluşturduğu mevsimlik tarım işçilerinin yaşamlarının temelleri böyle atılmıştır.
Mevsimlik Tarım İşçilerinin Zorunlu Göçebe Yaşamı
Bugüne gelindiğinde, köylerden şehirlere göç, Kürdistan’daki savaş ve farklı bir çok etmen sonucu mevsimlik işçi olarak çalışanlar; hem yakın şehirlere, hem de farklı bölgelerdeki şehirlere hasat zamanları giderek burada bir yaşam sürmeye başlarlar. Evlerin kapısına kilit vurularak kamyon kasalarında, tren vagonlarında başlayan yolculuk; derme çatma barakalara, çadırlara uzanır. Banyosuz, tuvaletsiz, mutfaksız bir yaşam başlar. Neredeyse tüm zamanın açık havada geçtiği bu yaşamda, suya erişim de oldukça kısıtlıdır. Söz konusu şartlar, kalınan ortamı her türlü hastalığa açık bir yer haline de getirmektedir. Bu yaşam koşulları, aynı zamanda, çalıştığı bölgede mevsimlik tarım işçisinin dışlanmasında da etkilidir. Yerli halk tarafından çadırların veya barakaların bulunduğu bölge, uzak durulması, hatta mümkünse ortadan kaldırılması gereken yerler olarak görülebilmektedir. Öte yandan, coğrafyamızda devletin açtığı savaşın koşullarının yarattığı “kürt düşmanlığı” sebebiyle etnik çatışmalar da yaşanmaktadır. Yoksulluğun ve yoksunluğun derinden hissedildiği bu yaşam, ırgatlık yaşamı olarak da bilinir. Irgatlık yaşamının ekonomik anlamda ilk ve belki de tek muhatabı, aracılardır. Genellikle “dayı başı” olarak bilinen aracılar, patronun tüm sorumluluklardan kurtulmasını sağlarken; işçi ile kurdukları ilişki “tüccar-köle” ilişkisinden farksızdır.
Amele başı, elçi başı, dayı başı gibi farklı isimlere bürünebilen aracıların da olduğu bu sömürü biçiminde, hasat zamanının sona ermesiyle beraber işçi; inşaat, hizmet sektörü gibi mevsimlik başka alanlara da yönelebilmektedir. Yani hasat zamanlarında tarımda çalışan bir işçi, kış aylarında inşaat sektöründe veya hizmet sektöründe çalışabilmektedir. Çok sık karşılaşılan bu durum, mevsimlik tarım işçilerinin tüm yaşamlarını mevsimlik işçi olarak sürdürmesi demektir. Mevsimlik işçiler, bu özellikleriyle taşeron sistemi ve özel istihdam bürolarının güvencesiz ve esnek çalışma anlayışından bağımsız düşünülemeyeceği gibi; taşerona karşı verilen mücadelede de bu işçilerin alacakları rol görmezden gelinemez.
The post “Geçici İşçilikten Sürekli Sömürüye” – Halil Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>