The post Hollanda’da Anarşist Örgüt Polis İstasyonuna Bombalı Eylem Gerçekleştirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>2 Haziran günü “Devrimci Direniş” isimli anarşist örgüt Hollanda’nın Amsterdam kentinde yabancı-göçmen polislerinin park alanında küçük çaplı bir bomba patlattı. Park alanı aynı zamanda çevik kuvvet polisleri tarafından da kullanılıyordu.
Örgütün eylemle ilgili yayınladığı bildiride: “Devrimci Direniş örgütü olarak 3’üncü eylemimizi polis karakolunun park alanında gerçekleştirdik. Bu karakol, devletin göçmenlere baskı uygulamak ve onları sınır dışı etmek için kullandığı bir yerdir. Devletin şiddetine karşılık vermek için dayanışma çağrısında bulunuyoruz. Bu eylemi, devletin Covid-19 sürecinde işçilere uyguladığı polis şiddetine karşı gerçekleştirdik. Bunu geçen yıl polis tarafından katledilen Sammy Bakers için yaptık. Geçtiğimiz hafta neredeyse her hafta silahsız insanlar vuruluyordu. Bu yanlarına kalmamalı. Bu bizim öz savunmamızın bir parçasıdır. Politik duruşumuzu eylemlerimizle göstereceğiz.” ifadeleri geçti.
The post Hollanda’da Anarşist Örgüt Polis İstasyonuna Bombalı Eylem Gerçekleştirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Hollanda Devleti Devrimci Anarşist Göçmen Abtin Parsa’yı Göçmenleri Örgütlediği İçin Kriminalize Etmeye Çalışıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>24 Nisan’da EZC Echt kampında gerçekleşen eylemden sonra gözaltına alınan Parsa, Hoogeveen şehrinde bulunan yüksek güvenlikli ve bir hapishane gibi işlev gören HTL Hoogeveen kampına götürüldü. Kampta kalan göçmenler 24 saat boyunca gözetleniyor ve ziyaretçi hakları ellerinden alınıyor. Ayrıca , günde 2 saatten fazla temiz hava almalarına ve özel izin almadan kamptan ayrılmalarına izin verilmiyor.
Parsa, devletin bu tutumuna karşı açlık eylemi gerçekleştirdi. Dünya çapından anarşistlerin ve örgütlerin de dayanışmasıyla serbest bırakıldı.
Parsa’nın davası, serbest bırakılmış olsa dahi sürüyor. 5 yıla kadar hapis cezası ile yargılanan Parsa, kaldığı kötü koşullara karşı tepki gösterdiği için sınır dışı edilmek isteniyor.
The post Hollanda Devleti Devrimci Anarşist Göçmen Abtin Parsa’yı Göçmenleri Örgütlediği İçin Kriminalize Etmeye Çalışıyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Hollanda’da Sokağa Çıkma Yasağı Eylemlerinde En Az 500 Kişi Gözaltına Alındı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Binlerce kişinin sokaklara çıktığı eylemlerde polis biber gazı ve tazyikli suyla halka saldırdı ve pek çok noktada çatışma çıktı.
Saldırılarda en az 500 kişi gözaltına alındı.
The post Hollanda’da Sokağa Çıkma Yasağı Eylemlerinde En Az 500 Kişi Gözaltına Alındı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Hollanda’da Kadın Cinayeti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Hengelo kent merkezi yakınlarında bulunan Hampshire semtinde meydana gelen olay, Noel arifesi sebebiyle kalabalık olan bir caddenin ara sokağında gerçekleşti.
Olay yaşandığı sırada bağırış sesleri duyan bir kişinin aktardıklarına göre bir erkek “Asla mutlu olamayacaksın. Bu sözlerin seni kurtaramayacak” diye bağırdıktan sonra bir kadının çığlık sesi duyulmuş. Kısa süre sonra olay yerine giden çevredeki insanlar, kadının cansız bedeniyle karşılaşmış.
Olayla ilgili 27 yaşındaki bir erkek gözaltına alındı.
The post Hollanda’da Kadın Cinayeti appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “İntihar Makinesi” Ölümü Tattıracak appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Makineye “Sarco” adı verildi, şezlonga benzeyen bir sandalyenin üzerinde sıvı nitrojen ile çalışan hava geçirmez bir kapsül bulunuyor. Makinenin içine girip gaz salımını sağlaman için düğmeye basman gerekiyor, ardından salınan gaz kişiyi birkaç dakikalığına uyutuyor. Sanal gerçeklik gözlükleriyle yaşamı sonlandırmanın evreleri gösterilecek. Makinenin içine giren kişi programı başlatmadan önce yani ölmeden önce en son görmek istediği manzarayı seçebiliyor.
The post “İntihar Makinesi” Ölümü Tattıracak appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Erdoğan’a Hakaret Ha! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Yasa parlementoda gündem edilerek oy çokluğu ile kaldırıldı. Hakaret davası Jan Böhmermann’ın şiiriyle gündem olmuştu.
The post Erdoğan’a Hakaret Ha! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Bir Yiğit Bulut Klasiği: “Çekya-Çekyoş, Hollanda/Alçak Ülke” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, net sayısı bilinmeyen başdanışmanlarından Yiğit Bulut, Salih Müslim’in serbest bırakılması üzerinden Çekya’ya, parlamentosunda Ermeni Soykırımını tanıması nedeniyle de Hollanda’ya yönelik saldırgan ve cinsiyetçi ifadeler kullandı. Bulut, Müslim’in serbest bırakılmasını TRT Haber’deki “Derin Analiz” şeklinde iddialı bir isme sahip olan programında değerlendirdi. Yiğit Bulut, programda Çekya’nın, Çekoslovakya dağıldıktan sonra geçirdiği isim değişikliklerine atıfta bulunarak, “Avrupa Birliği (AB) içerisinde Çekya mı ‘çekyat’ mı, ‘çekyoş’ muydu, onun bir sürü farklı adı vardı. Bu ülkenin kendi kararını alması mümkün değil. Bunun sahibi Almanya. Uzatmaya gerek yok.” dedi. Çekoslovakya’nın, o zamanki adıyla Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak dağılmasının, gerilimden uzak, anlaşmalı bir şekilde gerçekleştiğini “unutan” Yiğit Bulut, iki devlet arasında şu cinsiyetçi sözlerle, kendince bir gerilim yaratmaya çalıştı:
“…Orada (Çekya) bir adam gibi adamlar vardır, onlar Slovaklardır. Onlar da Slovakya oldu. Bratislava çok güzeldir… Bir de adam olmayan yerler var, onlar da Çekya oldu.”
Yiğit Bulut’un saldırgan üslubunun bir diğer hedefi ise, Hollanda’ydı. Devletin propaganda-dezenformasyon bültenlerinden Star’daki köşe yazısında Yiğit Bulut, ülkenin Fransızca’daki adının anlamı ve “Fransızca bilgisi” üzerinden Hollanda toplumuna yüklenmeye çalıştı. Coğrafi olarak düz, yükseltisi olmayan bir toprak parçası üzerinde yer alan Hollanda, Fransızca’da “Pays-Bas”, yani -yükseltisi olmayan anlamında- alçak ülke olarak teleffuz ediliyor. Yiğit Bulut ise “alçak” kelimesinin Fransızca kullanımını “yerli ve millileştirdi.” Bulut, alçağın anlamını “kötü kişilik özelliklerine” indirgeyerek, yazısında şu ifadeleri kullandı:
“…Sevgili dostlar, uzun zaman düşünmüştüm ne anlama geldiğini… Sonunda uzun yıllar Fransızca okuyarak bulamadığımı, yaşayarak keşfettim… Şu Fransızca gerçekten zengin ve ifade imkanı yüksek bir dil… Şaka değil; “Le Pays-Bas”… Fransızca “haut” yüksek, “bas” alçak demek… Tam tercümesi; ALÇAK ÜLKE… Güzel oturtmuşlar Fransızlar kavramı! GERÇEKTAN BAYAN BAKANIMIZA VE SON ADIM İLE YAPILANLAR ANCAK “le pays bas” yani “alçak bir ülkede” olur.”
Yiğit bulut aynı yazıda Hollanda’da yaşayan insanların “teröre destek verdiğini” iddia ederek şu saldırgan sözleri sarf etti.
“Alçak ülkenin insanları istediğinizi istediğiniz kadar oylayın, pişirin, geçirin, bir gerçeği asla gizleyemeyeceksiniz.”
https://meydan1.org/gundem/2013/07/dil-insani-vezir-de-yapar-rezil-de-yigit-bulutun-dili-mercan-dogan/
The post Bir Yiğit Bulut Klasiği: “Çekya-Çekyoş, Hollanda/Alçak Ülke” appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Hollanda’da Kalabalığa Ateş Açıldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Hollanda’nın Amsterdam kentinde gerçekleştirilen silahlı saldırıda, alınan ilk bilgilere göre, en az bir kişi yaşamını yitirirken 2 kişi de yaralandı. Yaralıların hastanelere sevk edildiği, saldırının terör bağlantısı olup olmadığının henüz bilinmediği belirtiliyor.
The post Hollanda’da Kalabalığa Ateş Açıldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Hollanda’dan İthal Edilen Laleler “Devlet Sırrı” Oldu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>TC devleti, son 2.5 yılda Hollanda’dan 38 milyon 195 bin 130 kilo çiçek ithal etti. Karşılığında da 86 milyon dolar ödendi. 2017 yılının ilk 5 ayında 9.1 milyon kilo çiçeğe, 16.7 milyon dolar ödeme yapıldı. Bu astronomik rakamlar karşısında, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Çiçekleri hangi belediyeler ithal etti?’ sorusuna, “Gümrük yönetmeliği uyarınca bu bilgiler gizli ve sır niteliğindedir” yanıtını verdi.
Geçtiğimiz Mart ayı başlarında, 16 Nisan Referandumu öncesi TC devleti bakanlarının, Hollanda’da konuşma yapmalarına izin verilmemesi üzerine iki devlet arasında diplomatik kriz yaşanmıştı. TC devleti yetkililerinin de krizi provoke etmesi sonucu, faşist güruhlar mobilize edilmiş, İstanbul’da bulunan Hollanda Başkonsolosluğu’ndaki bayrak indirilerek, yerine TC bayrağı asılmıştı. 16 Nisan Referandumu sonrası ise bu krizin TC nezdinde “milliyetçi oylara” yönelik bir “referandum çalışması” olduğu ortaya çıkmıştı.
The post Hollanda’dan İthal Edilen Laleler “Devlet Sırrı” Oldu appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Anti-Anti-Demokratik – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Bugün Avrupa diye kullandığımız sözcük, her ne kadar yoğunluklu olarak coğrafik bir alanı karşılayacak gibi kullanılsa da, aslında kavramın içeriği bundan ötesidir. Kıta olarak tanımlanan coğrafyaların özellikleri göz önünde bulundurulduğunda, Avrupa’nın coğrafik olarak nerede başlayıp nerede bittiğini tanımlamak çok mümkün değildir.
Bu muğlaklığın sebebi, Avrupa sözcüğünün anlamının coğrafya disiplini içerisinde bulunmamasıyla doğrudan ilgilidir. Avrupa fikri, coğrafyadan çok kültürden doğmuştur. M.Ö. 7. yüzyılda, Yunanlı yazarlar tarafından, Akdeniz’in kendi taraflarında kalan kısmını Asya’dan ayırmak için kullanılmıştır. Avrupa (Europa) ile ilgili mitolojik söylenceler bile bu “ayrışma” üzerine kurulmuştur. Zeus’un ya da Girit krallarının kaçırdığı Fenike kralının kızı Europa, “ait olduğu topraklardan” Girit’e götürülmüştür.
Avrupa fikrinin temelinde, bu ayrışma süreci önemli bir rol oynar. Kelimenin ilk olarak Yunanlılar tarafından, kendilerinin Akdeniz’in veya Ege Denizi’nin öbür tarafında yaşayan insanlardan daha farklı olduklarını göstermek amacıyla kullandığı söylenir. Avrupa, “biz” ve “onlar” arasına bir sınır çekmek için bilinçli olarak kullanılan bir kavramdır.
Oryantalizm Tartışması
Avrupa’nın “biz” ve “onlar” arasındaki ayrımını bu denli anlayabilmemize olanak veren en verimli tartışmalardan birisi kuşkusuz oryantalizm tartışmasıdır. Edward Said’in 1978 yılında yazdığı Oryantalizm kitabı, dünya üzerindeki uygarlıkların, Batı-Doğu gibi ayrımların ortaya çıkma nedenlerini anlama çabasıydı. Said’in iddiası, Avrupa’nın kendisinin dünyanın merkezi olduğu inanışıyla ilişkiliydi. Said’e göre “Batı”, bilgi-iktidar ilişkisinden hareketle, kendini tanımlamak, sömürgeci niyetlerini haklı göstermek ve bu amacını gerçekleştirmek adına hayali bir doğu üretmişti.
Yani Avrupa, kendini Avrupalı olmayan üzerinden tanımlamış ve ondan farklılaştırmış; aklı ve rasyonel düşünme yeteneği sayesinde, insanlığın en ileri aşamasını temsil ettiğini savunmuştur. Buna karşı, Avrupalı olmayansa bu aşamanın dışında tutulmuştur. Avrupalı’nın tanımlandığı “Avrupalı olmayanı öteki olarak görme” aşaması; “ötekini hegemonya altına alma” aşamasına evrilmiştir.
Oryantalizm tartışmalarında Avrupa’ya ilişkin olanı daha iyi anlamamıza olanak veren en kullanışlı kavramlardan birisi; Doğu’nun, Batı’nın kimliğinin kurucu-ötekisi olmasıdır. Yani Avrupa, Avrupalı olmayana ontolojik olarak bağlıdır.
Oksidentalizm
Ian Buruma ve AvishaiMargalit, 2004 yılında Oksidentalizm: Düşmanlarının Gözünden Batı isimli kitaplarını yayınladıklarında, oryantalizm tartışmalarına yeni bir boyut getirdi. Oksidentalizm, oryantalizmin tersine çevrilmiş halidir. Kavram, Doğu’nun Batı ile ilişkili klişe görüşlerini ifade ederken; Avrupalı olmayanların “Avrupa’ya ilişkin olanı” tanımlamasında kullanılır.
Bunun açığa çıkmasında, özellikle 18. ve 19. yüzyıllardaki kolonyalist hareketler etkili olmuştur. Doğu’da yaratılan olumsuz Avrupa imajında, sömürgeleştirilen coğrafyaların ekonomik, toplumsal ve siyasi zararları etkilidir. Bu deneyimler, Avrupa’yla ilgili olanın kötüye kodlanmasına; Avrupa’nın sadece olumsuzla ilintilenmesine yol açmaktadır.
Oryantalizm de oksidentalizm de dünyayı algılama, anlama, açıklama ve tanımlamada iki farklı bakış açısıdır. Avrupa’nın Avrupa olmayan algısı da Avrupa olmayanın Avrupa algısı da sadece birer düşünceden ibaret değildir. Aynı zamanda eylemdir. Her iki tarafta da var olan, diğerini ötekileştirme olgusu ve ötekileştirme sürecinde ortaya çıkan biri gerçek biri kurgu iki farklı Avrupa ve Avrupa olmayanın ortaya çıkmasıdır.
Türkiye-Hollanda ve Almanya Gerilimini Anlamak
Mart ayı içerisinde, Tayyip Erdoğan ve AKP’li bakanların, referandum süreciyle ilgili miting yapmak için Hollanda’ya ve Almanya’ya gitmek istemesi ve iki devletin hükümetinin de talebe olumsuz geri dönüşü üzerine başlayarak devletler arası siyasi gerilime dönen süreci, yukarıda bahsettiğimiz arka plan üzerinden anlamaya çalışmak önemli.
Demokrasi ve faşizm üzerinden karşılıklı ithamlara (hatta tehditlere) ve protesto gösterilerine neden olan gerilim süreci, evet/hayır referandum günlerinde yaşanmakta olduğu gibi, birbirinden beslenen bir zıtlığın içerisine sıkıştırıldı. TC, maruz kaldığı uygulamaların “anti-demokratik”liğini anlatmaya; Hollanda ve Almanya, rahatsız oldukları “anti-demokratik” OHAL sürecinin Erdoğan ve hükümete verdiği “sınırsız olanaklar”ın yalnızca TC ile sınırlı olduğunu göstermeye çalıştı. Erdoğan ve hükümet karşıtı Merkel ve Rutte (ve Avrupa’daki sağ popülist partilerin neredeyse hepsi) de Avrupalı olmayanlara yönelik söylemlerini yükselteceği yeni zeminler bulmuş oldu.
Peki, bu “anti-demokratik” başlıklı gerilimden kim kazançlı çıktı dersiniz? Erdoğan ve hükümet iç-dış siyasetin gündemini değiştirebildi, referandum çalışmasını da bu gündem üzerinden gerçekleştirdi. Rutte, her ne kadar “popülist dalganın sonu” diye seçim zaferini ilan etse de, onun seçim galibiyetinin ardında yatan temel mesele de bu gerilimdi. Almanya, özellikle Türkiye’den göç etmiş vatandaşlarına yönelik (çifte vatandaşlıkların kaldırılması da dahil olmak üzere) bir dizi yeni uygulamayı gündemine aldı, bu değişikliği meşrulaştıracak zemini buldu.
Bizlerse, bu gerilim sürecinde, oryantalizm/oksidentalizm tartışmalarında değindiğimiz iki farklı ötekileştirme biçimiyle karşı karşıya kaldık. Tıpkı başka meselelerde de olduğu gibi…
İki seçeneğin de yanlış olduğunu bildiğiniz bir durumda, daha az yanlış olanı desteklememiz gerekmez. Devletli siyasetin bireyi zorunda bıraktığı şey tam da budur. Avrupa da Erdoğan ve hükümet de içinde bulunduğumuz yeni siyasal konjonktürde kendi “biz”lerini yapılandırıyorlar. Ama emin olun, o “biz”in içinde “biz ötekilerden” kimse yok!
The post Anti-Anti-Demokratik – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “İşte Özgür Dünya” – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
2007 yapımı bir Ken Loach filmi… Film, Doğu Avrupa’dan İngiltere’ye giden göçmenlerin yaşadıklarını, tam da ters köşe bir perspektiften, göçmenleri kaçak olarak çalıştıran istihdam bürolarından birinden yola çıkarak anlatır. Göçmenleri kaçak bir şekilde çalıştırtan ajans sahibi Angie, göçmenleri merdiven altı işlerde çalıştıran patronlarla yaptığı anlaşmalarda “Mesaiye kalırlar, vardiyada çalışırlar, her saat çalışırlar, parayı sorun etmezler…” vurgusu yaparak işyeri sahiplerinin kendi istihdam bürosu ile anlaşmasını sağlamak ister. Film Angie’nin yaşadıklarına yoğunlaşır gibi görünse de arka plandaki işleyiş, sert bir kapitalizm gerçeği olarak gözler önüne serilir.
Mart ayında Brüksel’de gerçekleşen TC-AB görüşmeleri sonrası kabul edilen bire bir değişim formülü ya da namı diğer Samsom Planı, ilk uygulamasını geçtiğimiz günlerde, Midilli’den Dikili’ye oradan da Kırklareli’ndeki geri gönderme merkezine gönderilen ilk göçmen kafileleri aracılığıyla fiiliyata kondu.
Masrafların AB tarafından karşılanması, AB’den plan karşılığında alınacak bilmem kaç milyar Euro olması ya da Avrupa’ya girişin artık vizesiz olması ihtimali, tabi ki savaştan bir oraya bir buraya kaçmak zorunda bırakılanlar için bir anlam ifade etmiyor.
Samsom Planı
Aslında planın devreye geçirilmesi “son derece insani bir kaygı” ile yapılıyor gibi gösterildi: Ege’de yaşanan ölümleri durdurmak. Plan, Hollanda’daki iktidarın koalisyon ortağı PvdA partisinin (İşçi Partisi) lideri Diederik Samsom tarafından hazırlandı. Partisinin “çevre meseleleri” sorumlusu olan Samsom, 2012’den bu yana partisinin başkanlığını yapıyor. Parti’nin “çevre meseleleri”ni emanet ettiği Samsom, Hollanda Greenpeace’indeki önemli statüsünden Echte Energy şirketine CEO olarak transferiyle vazgeçer. Sorun çözümüne sorun üretenlerden biriyle çözüm bulmak… Dahiyane bir fikir…
Bu “insani” sorumlulukla işlerliğe geçirilen plan, bunu birkaç ayakta gerçekleştirecek. Mesela plan aracılığıyla, iade edileceğini bilen göçmen, artık insan kaçakçılarına para vermeyecek! Tabi zaten gümrük noktalarında devlet yetkilileriyle anlaşmalı olarak gerçekleşen bu organizasyonun bu devletli kısmı şimdilik es geçilmiş görülüyor. Çünkü aynı geniş organizasyon, kimlerin iade edilip edilmeyeceği noktasında belirleyici olabilir. Yani kaçakçılar için değişen bir durum yok.
Proje ilk önerildiğinden bu yana, göçmen nakillerinin nasıl gerçekleştirileceği bilinmiyordu. Eğer göçmenlere iltica başvurusu hakkı tanımadan kitlesel bir sınır dışı etme eylemi gerçekleşirse, bu durum AB yasalarına aykırı olur. Bu nakillere aracılık eden özel sınır güvenlik firması Frontex yetkilileri, her seferinde iltica başvurusu olmadığına ilişkin yaptıkları açıklamalarla hepimizin yüreğine su serpiyor! Herhangi bir iltica başvurusunun olmaması en büyük yasal dayanak. Sınırın iki yakasında da yeteri kadar tercüman olmadığı için, öte yandan mevcut prosedüre ilişkin göçmenlere herhangi bir bilgilendirme yapılmadığı için iltica başvurusunun yapılmaması bir yana göçmenlerin önemli bir kısmının kimliği dahi tespit edilemiyor.
Göçmen İstihdam Büroları
Türkiye’deki Suriyeli göçmen sayısının 3 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Bire bir değişim planı ile bu sayının artacağı aşikar. Ana akım medyanın Suriyelilerin ne kadar güzel istihdam ettirildiğinin haberlerini yaptığı son aylarda, Türkiye’de bulunan Suriyelilerin sadece 7 binine çalışma izni verildiği, geri kalanlarının ise kayıt dışı olarak çalıştırıldığı istatistikleri ayan beyan ortada duruyor.
Sendikalar ve emek örgütlerinin son aylarda tartıştığı özel istihdam büroları aslında bir alt başlığı daha taşıyor. Taşeron sistemden daha kötü bir sisteme; kiralık işçi sistemine olanak verecek özel istihdam büroları, özellikle göçmenler için kurulmuş olan çalışma ajansları adı altında halihazırda yürürlükteydi. Ocak ayında, Bakanlar Kurulu’ndan “Suriyelilerin iş gücü piyasasına dahil olması” için çıkan bir dizi karar, bu ajansların işleyişini değiştirmeye şimdiden başladı.
Yaşadığımız coğrafyada göçmenlerin büyük bir çoğunluğu kayıt dışı bir şekilde istihdam ediliyor. Ucuz iş gücü olarak görülen göçmenler, asgari ücretinin yarısına bile çalıştırılmıyor. Kolaylıkla uzun saatler, izin olmadan, tüm haklardan mahrum bir şekilde, yani kısacası köle gibi çalıştırılan göçmenlerin her geçen gün artan sayısı, Göçmen İstihdam Büroları için büyük bir vurgun kapısı…
Hem de bu vurgun yakın bir zamanda devlet güvencesiyle işleyecek. Tabi ki bu güvence, kayıt dışı istihdamı bitirmeyecek, aksine 3 milyonu aşacak Suriyeli göçmenlerin daha ucuza, daha uzun saatler, daha kötü koşullarda çalışmasına neden olacak.
Farklı işletmeler, bu istihdam büroları aracılığı ile göçmen işçileri çalıştırmaya şimdiden başladı. Tabi Göçmen İstihdam Büroları da reklamlarına…
Patronlarla yapılacak yeni göçmen işçi pazarlıkları, göçmen amele pazarları, güvencesiz işler, esnek çalışma, yerli işçilerle yaşanacak sorunlar… Yakın zamanda hepimizi bekleyen yeni bir dünya; Ken Loach’un kapitalizmin kapitalistlere sunduğu dünyadan esinlenerek filmine koyduğu o ironik isim gibi, İşte Özgür Dünya…
Hüseyin Civan
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 33. sayısında yayımlanmıştır.
The post “İşte Özgür Dünya” – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>