The post Edirne’de İnşaat İşçisi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Edirne’de inşaat işçiliği yapan Davut Yıldırım 2’nci katından düştü ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
Yıldırım’ın düştüğünü görenler, sağlık ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri, Yıldırım’ı ilk müdahalesinin ardından Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırdı. Davut Yıldırım, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
The post Edirne’de İnşaat İşçisi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Antalya’da iş cinayeti: Otel Tadilatında Çalışan İşçi Yüksekten Düşerek Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Ilıca Mahallesi Kumköy mevkisindeki beş yıldızlı bir otelin tadilatında çalışan işçilerden Ali Yalçınkaya (25), çatı kısmında beton delme işlemi yaptığı sırada çatıdan düştü. Ağır yaralanan işçi kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.
The post Antalya’da iş cinayeti: Otel Tadilatında Çalışan İşçi Yüksekten Düşerek Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Maaşlarını Alamayan İşçiler Vince Çıktı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Halkapınar’da bir şantiyede çalışan 8 inşaat işçisi, 5 aydır maaşlarını alamadıkları için çalıştıkları şantiyede 2 ayrı vincin üzerine çıkarak vinçleri işgal ettiler.
5 aydır maaşlarını alamayan 8 inşaat işçisi, bugün saat 09.00 sıralarında mesai başlamadan önce ustabaşının yanına gidip durumu konuştu. Maaşlarının ödenip ödenmeyeceğine dair bilgi alamayan işçiler, bunun üzerine biri yaklaşık 30 metre yüksekliğe sahip, 2 ayrı vinci işgal ettiler.
The post Maaşlarını Alamayan İşçiler Vince Çıktı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Önce Üniversiteden Şimdi de İnşaattaki İşinden Atıldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>‘Bu Suça Ortak Olmayacağız’ başlıklı bildiriye imza vermesinin ardından Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Abant İzzet Baysal Üniversitesi’ndeki görevinden ihraç edilen Orhan Kaya, inşaatta çalışmaya başladığı süreçte işgüvenliği açısından eksiklikler artınca duruma itiraz ettiğini belirtti. Kaya, “Ayrıca ben de sigortasız çalışıyordum. ‘Böylesi bir ortamda seni sigortalı çalıştıramayız, ayrıca diğer işçilere de kötü örnek oluyorsun’ denip işime son verildi. Tabii ki şaşırmadım çünkü Türkiye’de yaşıyorum. Bu ülkenin bütün mekanizmalarında çeşitli haksızlık ve adaletsizliklerin mevcut olduğunu düşündüğüm için bu durumun inşaat ortamına kadar yansıması beni şaşırtmadı” diye konuştu.
İhraç edildiği dönemde de kendisine yönelik baskı ve yıldırma politikasının uygulandığını belirten Kaya, “İhraç edildiğim dönemde üniversitedeki odamın kapısı kırılmıştı. Üniversite yönetimi sorumluları bulup kendi güvenlik politikasını sorgulayacağına, benim kendi odamın kapısını kırmış olabileceğimi düşünerek bu süreci aydınlatmak için bana soruşturma açmıştı. Benimle vedalaşmaya gelen arkadaşlarım ise protestocu olarak tanımlanmış. Bu akıl tutulmasına karşın, direnen, itiraz eden, boyun eğmeyen, dayanışan ve ayakta kalmayı başarabilen bir kesim var. Bu kesimin içinde olmanın tarihsel gururunu ve onurunu yaşıyorum.” dedi
The post Önce Üniversiteden Şimdi de İnşaattaki İşinden Atıldı appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post İnşaat İşçisi Yoksulluktan Meclis Önünde Kendini Yaktı: Bu Ateş Sizi De Yakar! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Ankara’daki Meclis Hastanesi önüne dün elindeki benzin bidonuyla gelen 39 yaşındaki Sıtkı Aydoğmuş maddi sıkıntılar nedeniyle geçinemediğini ve kendini ateşe vereceğini söyledi. İnşaat işçisi Sıtkı Aydoğmuş benzini başından aşağı döktükten sonra çakmağı ateşledi.
Sıtkı Aydoğmuş’un alev alan kıyafetleri meclis polisleri tarafından söndürdü. Vücudunda ve kafasında bazı yanıklar oluşan işçi, olay yerine gelen sağlık ekipleriyle hastaneye götürüldü. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan işçi tedavi altına alındı.
The post İnşaat İşçisi Yoksulluktan Meclis Önünde Kendini Yaktı: Bu Ateş Sizi De Yakar! appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post İzmir’de İnşaat İşçisi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İzmir Seferihisar’da çalıştığı inşaatın 4. katında sıva yaparken dengesini kaybederek aşağı düşen sıva ustası Tuncay Kaya (37), kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.
The post İzmir’de İnşaat İşçisi Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post ” Devletin Bombaları Değişmez Bahaneleri Değişir ” – Rıfat Güven appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Büyük bir kalabalık görünüyor uzaklardan.En önde bir resim,sağ yumruğu yukarıda işçilere ajitasyon atan bir adamın resmi.Resmin ardından on binlerce insan yürüyor. Bıkmadan usanmadan yürüyorlar, yüzleri öfkeli ve kararlı, kulakları sağır edercesine yükselen sloganlarla inletiyorlar yürüdükleri yolları, sokakları. Bir işçinin, bir inşaat işçisinin arkasından yürüyorlar. Yaşamını inşaat işçilerinin, ezilenlerin örgütlü mücadelesine adamış birini uğurluyorlar. Çok büyük bir kalabalık iniyor yoksulların mahallesinden zenginlerin meydanlarına. Onlara korkmadıklarını sinmediklerini, yılmadıklarını göstermek için. Ankara’da patlayan bombanın sesinin sadece Ankara’da yankılanmadığını göstermek için.
Devlet, 10 Ekim günü, takviminde kansız geçmeyen günlerden birine bir yenisini daha ekledi. Resmi takvimi kanla yazılı devlet, yüzün üzerinde insanı öldürdü o gün.Bir kısım insanın da koltuklarında kamu spotlarını izlediği tam o sıralarda öldürdü. Televizyonlarda, gazetelerde kendisinin ve iktidarının meşruiyetinin propagandasını yapan devlet, sokaklardaki zoraki meşruluğunun sınırlarını gösterdi tekrar. Devletin savaşından bıkanlar yine onun barışında öldü. Saniyeler içinde katledildiler. Tekin Abi de onlardan biriydi. Devletin kan gölüne çevirdiği bu topraklarda ölümlere, katliamlara dur demek için gittiği barış mitinginde öldürüldü altı yoldaşıyla birlikte.
Ezilenlerin yan yana gelmesinden, örgütlenmesinden çok korkan devletin geçmişi, patlattığı patlattırdığı bombalarla doludur. Devletler ve iktidarlar için tarihin hanesindeki rakamlar değişir, gerekçeler değişir ama ezilenlerin bedenlerinde patlayan bombalar değişmez. Belki de zamanla değişen tek şey sadece bombaların tahrip gücüdür. Oysa devletin şiddeti bakidir. Zira devletin kendisi şiddettir. Kürtlerin, kadınların, işçilerin, ezilenlerin ölü bedenleri üzerinde yükselen şiddet.
Tekin Abi uğurlanıyor, on binlerin kalabalığında, ezilenlerin ellerinde yükseliyor bedeni. Kendisi gibi yıllarca şantiyelerde, tersanelerde, fabrikalarda, marketlerde, inşaatlarda köleleştirilerek yavaş yavaş ya da bir iş cinayetinde aniden öldürülen sınıf yoldaşlarının ellerinde yükseliyor bedeni. Çok büyük bir kalabalık iniyor yoksulların mahallesinden ,zenginlerin meydanlarına. Göstermek için, korkmadıklarını, sinmediklerini, yılmadıklarını. Yükseltmek için ezilenlerin sesini.
Bir inşaat işçisiydi o, yıllarını “kendi inşa ettikleri binaların altında kalmak istemeyenleri” örgütlemeye adamış bir devrimciydi. Bir yoksul, bir öteki, bir ezilendi. Kavgası sınırsız, sınıfsız, barış içinde yaşanan bir dünya içindi. O, 10 Ekim’de Ankara’da bir meydanda katledildi, diğer yüzlerce insan gibi. O meydandan yaklaşık 500 km uzaklıkta, bir diğer meydanda yoldaşları, işçiler, ezilenler and içiyordu. Hesap sormak için. Tek bir ses yankılanıyordu etrafta ;
Katil Devlet Hesap Verecek !
The post ” Devletin Bombaları Değişmez Bahaneleri Değişir ” – Rıfat Güven appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Kaza Değil Cinayet Katil Devlet appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>Niğde Endüstri Meslek Lisesi Bilgisayar Bölümü 3’üncü sınıf öğrencisi Uğur Çolakoğlu, 19 Mayıs tatilinde okul harçlığını çıkarabilmek için inşaata çalışmaya gitti. Çalıştığı inşaatta elektrik akımına kapılıp inşaatın 9. katından düşerek hayatını kaybeden Uğur, kapitalizmin yaşamlarını çaldığı birçok işçi gibi yaşamını kazanmak için çalışmak zorundaydı. Geçtiğimiz sene yine aynı yaşlarda, çalıştığı iş yerinde yaşamını yitiren Erdoğan Polat “kaza” denilerek unutturulmaya çalışıldığı gibi devlet, Uğur’un ardından da müteahhiti tutuklayıp, “kaza” diyerek gerçeği unutturmaya çalıştı.
Bu haber Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.
The post Kaza Değil Cinayet Katil Devlet appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Sömürücü Başı Eczacıbaşı” – Rıfat Güven appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Özenle taranıp hafif sola yatmış saçları, son derece düzgün ve titizlikle ütületilmiş takım elbisesiyle, son derece lüks yani son derece sömürü üzerine kurulu bir mekanda röportaj veriyor büyük kapitalist, karizmatik patron Bülent Eczacıbaşı. Tam o anda elini makineye kaptırıyor bir demir doğramacı, tam o anda direksiyonu şarampole yuvarlıyor bir taksi şoförü saatlerce direksiyon sallamaktan yorgun, tam o anda kalbe giden damarlarından biri tıkanıp yere kapaklanıyor bir plasiyer bedeninin 3-4 katı palet dolusu mal taşımaktan, tam o anda fazla mesaiye kalmadığı için atılıyor işten bir market çalışanı, tam o anda iskeleden düşüyor bir inşaat işçisi. Tokat yiyor tam o an da suratına bir kadın garson, patronundan müşteriyi daha fazla memnun etmediği için, tam o anda hastanede gözlerini yumuyor bir kot taşlama işçisi; fazladan zehirli toz yuttuğu için, tam o anda kalıyor altında lüks bir Jeep’in pisliklerini temizlerken bir temizlik işçisi. Bütün bunlar tam o anda oluyor, tam o konuşurken, tam o pervasızca yanıtlarken bu soruları, halktan kopuk kapitalizmin anlaşılmaz ,anlaşılmamak üzerine oluşturulmuş dilini kullanırken. Fakat aslında gayet anlaşılır bir şey de söylüyor, bu içindeki dona kadar işçilerin ezilenlerin terlerini emen emeğini sömüren kapitalist vampir, belki de ilk defa bu kadar dürüst oluyor.
Söylediklerinin özeti şu ; Sermaye güvende olsun da rejimin adı önemli değil diyor Eczacıbaşı. En yalın ifadesiyle ’mala geleceğine cana gelsin ’diyen bu takım elbiseli büyük burjuvaya eşlik eden ve aynı zamanlara denk düşen bir açıklama geliyor, kendi sınıfından, bir diğer egemenden. Son yaşanan büyük elektrik kesintisinin oluşturduğu kaybı, işçilerin bir cumartesi günü ücretsiz çalışmasıyla kapatılması gerektiğini söylerken İTO (İzmir Ticaret Odası) Başkanı aynı algıyla, aynı pervasızlıkla çıkıyor karşımıza tekrar tekrar.
Görüyoruz ki ezilenlerden biri rejimin sistemin değişmesi gereğinden söz ettiğinde, kendini direk cezaevinde yada toprağın altında bulurken, ezenlerden biri işçilerin ezilenlerin yaşamı pahasına sermayeyi önceliğe alıp rejimi önemsememesi, egemen basın ve devlet tarafından bırakın eleştirilmeyi, ödüllendiriliyor. Elbette ki biz geçmişten ve şu andan biliyoruz ki kapitalizm ve devletler kardeştir, kan kardeşidir, ezilenlerin kanıyla. Dolayısıyla kapitalistlerin sermayenin güvenini önceliğe alıp, Eczacıbaşı konuşurken tüm o olanları hiçe saymaları, devletle ve iktidarlarla olan derin bağlarından geliyor. Evet kapitalizm ve devletler kardeştir, kan kardeşidir, ezilenlerin kanıyla bağlıdırlar. Biz ezilenler işçiler onları doyurmaya, giydirmeye, taşımaya, yaşatmaya devam ettikçe onlar bizi öldürüyor, katlediyor, yok sayıyorlar ve tüm bunları hayasızca dillendiriyorlar.
Biz emeği, bedeni sömürülenler öfkemizi bilemedikçe örgütlenmedikçe, başkaldırmadıkça, kapitalizmle kavgaya girmedikçe, onlar konuştuğu sıralarda, tam o anlarda ölmeye, sermayeden sonra gelmeye devam edeceğiz.
Rıfat Güven
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.
The post “Sömürücü Başı Eczacıbaşı” – Rıfat Güven appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Katliamın Sorumlusu Torunlar GYO ORTAKLARI -Fırat Binici appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>TC’nin en büyük yerli sermayesi haline gelmiş Torunlar GYO’nun da tıpkı Sabancı, Koç gibi, özendirmelerle dolu, kapitalist piramidin en altından başlayan bir hikâyesi var. 1955 yılında İstanbul’da Osman Torun’un açtığı bir çay ocağı ile başlar hikâye. Büyük oğlu Aziz Torun ise 8 yaşında hem okul okumaya hem de babasına yardım etmeye İstanbul’a gelir. Birkaç yıl sonra ortak bir bakkal dükkânı açıp ardından “nasıl olmuşsa” dükkânın tek sahibi olmuş olan Torun ailesi, seksenli yıllarda gıda toptancılığı işine girmişler. Nasıl olduğu tam olarak bilinmese de, bu yıllarda bir de inşaat deneyimi elde eden aile 1986 yılında Torunlar Gıda A.Ş’yi kurarak büyük sermaye olma yolunda ilk adımı atmış olur.
1996 yılına kadar orta düzeyde bir şirket gibi hareket eden Torunlar, aynı yıl Toray İnşaat adlı bir şirket daha kurarak tabiri caizse çağ atlar. Aynı yıllar, 28 Şubat sonrası karşımıza tekrar çıkan “yeşil sermaye” olarak bilinen yeni büyük patronların da çağ atlama yıllarıdır. Çağ atlama yılları Torunlar için patlama yılları da olmuştur; Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyük toptancısı olan Ankara’daki Ankamall ve Crowne Plaza Oteli’nin de sahibi GİMAT’a ortak olarak gıda sektöründe devleşme, beraberinde 1999 yılında Bursa’da Zafer Plaza adıyla ilk AVM, yine aynı yıl Ankara’nın en büyük AVM’si olan Ankamall, Torun ailesi için bu çağ atlama ve patlama yıllarının meyveleridir. Torun ailesinin işçi kanı emerek kurduğu ve ortaklarından olduğu bu AVM’ler o yıllarda sadece başlangıç seviyesinde. İşte günümüze gelene kadar kurulan, ortak olunan AVM’ler:
2004 yılında Antalya Deepo Outlet Center,
2007 yılında Bursa’da Korupark AVM,
2010 yılında İstanbul Esenyurt’ta Torium İstanbul,
2013 yılında İstanbul’da Mall of İstanbul.
Daha onlarca AVM, rezidans, plaza diken Torun ailesi aynı zamanda Marmaris’teki Netsel Marina’nın 2005 yılından beri %44,6 hissedarı; geçtiğimiz yıldan beri Başkent Doğalgaz’ın, 2012’den beri de Paşabahçe Tekel Fabrikası’nın arazisinin sahibi. Erzincanlı ailenin küçük oğlu Mehmet Torun geçtiğimiz yıl Forbes Dergisi’nde en zengin Türkler listesinde 580 milyon dolarlık servetiyle 78. sırada yer aldı.
Bütün bu mal varlığı elbette tek başına Torun ailesinin “örnek” hikâyesindeki “yatırımlar” ile sınırlı değil. Bu sermaye devinin çok sayıda ortaklıklar ve pazarlıklar sonucu bugünlere geldiği çok açıktır. Örneğin Aziz Torun’un yeşil sermaye ile ilişkisi İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde okuduğu yıllardan Tayyip Erdoğan ile kurduğu arkadaşlık ilişkisinin gelişmesiyle oldukça yakından ilgilidir. Bu arkadaşlığın kurulduğu yılları unutamayan Aziz Torun, aynı zamanda, imam hatip lisesinde okuyanlara burs veren Ensar Vakfı’nın da kurucularındandır. Aziz Torun ile beraber eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da kurucuları arasında olduğu Ensar Vakfı, şimdilerde ise, burs vermenin dışında, farklı alanlara da el atmış durumda. Mesela son zamanlarda Kürdistan coğrafyasında adını katliamlarla duyurmuş IŞİD çetesine doğrudan lojistik destek sağlıyor. Öte yandan iki dönem boyunca Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yapmış olan Ali Coşkun’un Torunlar İnşaat’ta bir dönem Yönetim Kurulu Başkanvekilliği yapmış olması ve Aziz Yeniay gibi yıllarca belediye başkanlığı yapmış birinin şu an şirketin yönetim kurulunda olması, Torunlar GYO’nun devlet ile kurduğu ilişkinin bir başka örneğini yansıtıyor.
Son olarak Mecidiyeköy’deki Ali Sami Yen Stadı’nın yıkılıp, yerine rezidans yapılması ihalesini TOKİ onayı ile alarak tüm güvenlik tedbirlerinden muaf olan Torunlar GYO, buradaki rezidans inşaatında taşeron inşaat işçileri Tahir Kara, Ferdi Kara, Murat Usta, Menderes Meşe, Vahdet Biçer, Cengiz Bilgi, Hıdır Genç, İsmail Sarıtaş, Cengiz Tatoğlu ve Bilal Bal’ı kar hırsı uğruna iş cinayeti ile katletti. Katliamın olduğu 6 Eylül gününden bu yana katliamın sorumlusu olarak şirketin yönetim kurulundan insanlar da gözaltına alınmış, sonrasında bırakılmış olsa da çok açık ve nettir ki bu katliamın sorumlusu Torunlar İnşaat patronları ile beraber ortaklıklar kurduğu devletin kendisidir.
Fırat Binici
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 21. sayısında yayımlanmıştır.
The post Katliamın Sorumlusu Torunlar GYO ORTAKLARI -Fırat Binici appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>