The post Süleyman Soylu: Kadınlar 8 Mart’ta İstiklal Caddesi’nde Yürüyüş Yapamaz appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İçişleri Bakanı Soylu, CNN Türk’te Ahmet Hakan moderatörlüğündeki “Tarafsız Bölge” programında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Özlem Gürses’in “İstanbul’da 8 Mart’ta kadın yürüyüşüne katılmak, gönlümce bağırmak, şarkı söylemek, dövizler taşımak istiyorum, özgür müyüm?” sorusuna yanıt veren Soylu, “İstiklal Caddesi’nde yapamazsınız, onun dışında istediğiniz her yerde yapabilirsiniz” dedi.
“İstiklal Caddesi’nde böyle bir şey yapmıyoruz, ülkelerin buna hakları var” diyen Soylu, “Yenikapı’dan Kadıköy’e her yerde yapabilirsiniz. Bir tek İstiklal Caddesi bundan muaf tutuluyor” diye kaydetti.
Ahmet Hakan’ın “Kadınlar Günü’nde kadınlara müdahale eden polis olmasın” sözleri üzerine Soylu, “artık toplumsal olaylarda ters kelepçe takılmayacak, bu doğru değil” dedi.
The post Süleyman Soylu: Kadınlar 8 Mart’ta İstiklal Caddesi’nde Yürüyüş Yapamaz appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Taksim “Yeşil”lendiriliyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>İstanbul Büyükşehir Belediyesi inşaat çalışmasının ardından caddede ‘peyzaj düzenlemesi’ne gidileceğini açıkladı. Proje kapsamında da Beyoğlu İstiklal Caddesi ve Taksim Meydanı’na yerleştirilecek saksıların bir kısmı getirildi.
Proje kapsamında 1350 metrelik caddeye 24 saksı yerleştirilecek. İstiklal Caddesi’nin Taksim Meydanı’na bağlandığı noktaya da sekiz saksı konulacak. Taksim Meydanı, Ağa Cami önü, Galatasaray Meydanı, Odakule ve Tünel Meydanı’nı kapsayan çalışma kapsamında, 20 metre arayla saksılar yerleştirilecek.
Devlet aklı Taksim ve İstiklal Caddesi’ni yeşillendirmek için ilk olarak nostaljik tramvayın yolunu yeşil asfalt ile kaplamıştı.
The post Taksim “Yeşil”lendiriliyor appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post Nuriye ve Semih Yalnız Değilsiniz – Pelin Derici appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Ankara’da Yüksel Caddesi’nde elinde dövizi, gözlerindeki kararlılığıyla direnişe başlarken tek başınaydı Nuriye Gülmen. Coğrafyayı kana bulamış iktidarın ilan ettiği OHAL’in ardından yayınlanan KHK’lardan biri ile işine son verilmişti. Nuriye’nin kararlılığı ve hazırladığı “açığa alındım, işimi geri istiyorum” yazılı dövizi binlerce insanın dahil olacağı dayanışmayla büyüyen bir direnişin başlatıcısı oldu.
“FETÖ” iddiasıyla açılan soruşturma gerekçe gösterilerek açığa alındığı sırada Konya Selçuk Üniversitesi’nde bir akademisyendi Nuriye Gülmen; işine geri dönmek istedi ve gerçekleştireceği eylemin daha fazla ses getirmesi için Ankara’ya geldi. O andan sonra artık Yüksel Caddesi yeni adresi, çantası da -kendi deyimiyle- eviydi.
9 Kasım’da İnsan Hakları Anıtı önünde gerçekleştirdiği ilk oturma eyleminde polisler Nuriye daha açıklamasını bitirmeden gelmiş, onu gözaltına almıştı. “Ben açığa alınmış bir akademisyenim…” sözleriyle başlattığı direniş de o günden sonra büyüdü. Her gün yılmadan usanmadan, kar, soğuk, yağmur, çamur dinlemeden Yüksel Caddesi’ne gelerek gerçekleştirdiği oturma eylemlerinin ilk başlarında her gün gözaltına alınıyor, ertesi gün tekrar orada oluyordu Nuriye; kararlıydı. Gerek caddedeki esnaflar gerek caddeden geçenler onunla dayanışmaya başladı. Desteğe gelenlerin sayısı gün geçtikçe arttı. Yeni direnişçiler de eklendi Nuriye’nin başlattığı Yüksel Caddesi Direnişi’ne: Semih Özakça, Acun Karadağ, Veli Saçılık, Esra Özakça ve Mehmet Dersulu. Teker teker her birinin kararlılığı büyüttü her birinin inancını.
Dayanışmaya destekler ve direnişin kazanımına yönelik inançlar büyürken Nuriye ve Semih, Mart ayında direniş 100 günü aşmışken gerek devlet gerekse medyası tarafından görmezden gelinmelere karşı açlık eylemlerine başlayarak direnişleri için daha hareketli bir dönemin başlangıç adımını atmış oldular. Bu günden sonra görmeyeni duymayanı kalmadı direnişin. Açlık eylemleri sürdükçe dayanışmacılar arttığı gibi devletin dikkati de üzerlerine çevrildi.
Ezilenlerin dayanışmasından ve birlikteliğinden korkan devlet de Mayıs’ın son haftasında açlık eylemlerinin 75. gününde evlerine düzenlenen operasyon sonucu Nuriye ve Semih’i gözaltına aldı. Açlık grevi eylemleri sebebiyle ciddi sağlık problemleri yaşamaya başladıkları bir dönemde Nuriye ve Semih’e yapılan gözaltı ve iki gün sonra verilen tutuklama kararları devletin Nuriye ve Semih’in direnişlerini kırma amaçlarıyla gerçekleştirdiği saldırılardı.
Devlet, Yüksel Caddesi Direnişi’nin simgesi olan ve açlık grevine başlayan Nuriye ve Semih’i tutukladığı gibi caddede İnsan Hakları Anıtı önünde eylemlerine devam eden direnişçilere yönelik saldırılarını da arttırdı. Sayısız gözaltı ve şiddet uygulayan polis çareyi çaresizce anıtın etrafını kapamakta aradı.
Devletin polisi Yüksel Caddesi’nde copuyla, kalkanıyla saldırdı, gözaltına aldı. Bu saldırılara karşı da özgürlük ve adalet isteyen herkes dayanışma açıklamaları ve eylemleri gerçekleştirmeye başladı. Direniş Yüksel Caddesi’nden taşarak, İstanbul’da İstiklal Caddesi’ne ve Kadıköy’e, İzmir’de Alsancak’a ve pek çok şehirde pek çok alana yayıldı. Nuriye ve Semih’in başlattığı direniş şimdi her yerde.
Devletin direnişe, dayanışmaya karşı saldırıları kolluk kuvvetleriyle bitmedi. Devrimcilere ve kürtlere yönelik nefreti ve düşmanlığıyla bilinen içişleri bakanı Süleyman Soylu karalayıcı söylemlerle; devletin medyası ise yine karalayıcı söylem ve çirkin ithamlarla Nuriye ve Semih’e saldırdı. Bakanı, medyası, yandaşı emeği ve özgürlüğü için direnenleri teröristlikle suçlasa da asıl terörist; özgürlük mücadelesi veren halkları katledenler; daha çok güç ve daha çok kazanç için işçileri sömürenler yani Nuriye ve Semih’e terörist diyenlerin ta kendisi değil miydi?
Devlet tarafından Nuriye ve Semih’in yemek yedikleri yalanları da uyduruldu bu süreçte. Devlete göre 120 günü aşkın açlık eyleminde olan Nuriye ve Semih aç değildiler. Peki aç olan kimdi? Açıkça söylemek gerekirse asıl aç olanlar, bedenleri aç kalan Nuriye ve Semih değil; gözü aç olanlar, daha fazla güce, servete, iktidara aç olan ezenler, asıl aç olan, ezilenlerin ekmek, adalet ve özgürlük mücadelelerine karşı rahatsız olanlar, onlara saldıranlardır.
Şimdi dışarıda, gerçekten aç olanlara, teröristlere karşı Nuriye ve Semih’in mücadelesini sürdürenler olarak hep birlikte sesleniyoruz: “Nuriye ve Semih Yalnız Değilsiniz!”
The post Nuriye ve Semih Yalnız Değilsiniz – Pelin Derici appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>The post “Suriyeleşme Pakistanlaşma” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>
Mart ayının sonlarına doğru Pakistan’ın Lahor kentindeki bir lunaparka düzenlenen bombalı saldırıda, çoğunluğu çocuk ve kadın olan toplam 70 kişi yaşamını yitirdi. Saldırıyı Pakistan Talibanı’na bağlı Cemaat-ul Ahrar üstlendi. Selefi-cihatçı grupların düzenlediği bu ve buna benzer katliamların, artık Pakistan coğrafyasının rutini haline geldiği söylenebilir. Bunda da en büyük neden, Pakistan devletinin izlediği politikalar.
Çoğunluğu yoksul yaklaşık 200 milyonluk nüfusu ve elinde bulundurduğu nükleer silahlarla Pakistan devleti, bölgesel çapta bir süper güç. Pakistan, işte tam da bu “özgüvenle”, özellikle 1980’lerin başlarında, etnik ve siyasal anlamda zaten fazlasıyla karmaşık olan coğrafyasında, bir takım dengeleri değiştirmeye soyundu. Afganistan’ın SSCB tarafından işgal edilmesiyle ABD tarafından devreye sokulan ve komünizm tehdidine karşı İslami akımları desteklemek şeklinde özetlenebilecek “Yeşil Kuşak” doktrininde Pakistan kilit bir devletti. Pakistan bu süreçte Afganistan’daki SSCB karşıtı mücahitleri (yazının girişinde bahsi geçen katliamın faili Taliban başta olmak üzere) desteklerken, nihai amacı ise burada kendi himayesinde İslami bir yönetim kurmaktı. Bu anlamda Afganistan’da savaşacak selefi cihatçılar için sınırında “açık kapı politikası” uyguladı. İstihbarat servisi aracılığıyla, cihatçılara eğitim verdi. Tüm bunları yaparken en büyük destekçileri ise ABD ve Suudi Arabistan idi. Pakistan’da Lahor’daki katliam benzeri saldırıları adeta yaşamın normal seyrinde bir sıradanlığa çeviren süreç, bizzat devlet tarafından, işte böyle adım adım örüldü.
Benzer devlet politikalarıyla, coğrafyamızda Pakistanlaşma sürecini de bizler yaşıyoruz. Sultanahmet, İstiklal Caddesi bombalamaları ve sonrasında devlet yetkililerinden gelen açıklamalar, toplumu benzer saldırılara hazırlama yönünde adeta. Ancak işin trajikomik yanı ise olası saldırıların toplum olarak ön bilgisini, Alman ve ABD konsolosluklarından alıyor oluşumuz. Devlet erkanı tutturduğu “güvenlik zafiyeti yok” teranesinden milim sapmamışken; durum, burnundan kıl aldırmayan devlet kibrine takdirlik(!) bir örnek.
Oysa hayaller büyüktü TC için, özgüven de bir o kadar yüksekti. Cihatçı örgütler eliyle Suriye’de rejim değişecek, Neo-Osmanlıcı politikalar tıkır tıkır işleyecekti. Olmadı. Suriye’de rejimin -en azından kısa vadede değişmeyecek biçimde- kalıcı olduğunun anlaşılması, TC’nin elini bir kademe düşürdü. Bu kez, henüz hala “kullanışlı olan” cihatçı örgütler, Kürtler ve muhaliflerin üzerine salındı. Pirsus ve 10 Ekim Ankara katliamları ile hayata geçirilen plan buydu. Bu planın da süresi doldu, bizzat kendileri yapıyorlar şimdi daha büyüklerini. Şimdilerde de, küresel devletlere dönük değerli yalnızlık böbürlenmelerinden, “Suriye’de bizi niye yalnız bıraktınız” sızlanmalarına geçildi.
Devletin kolluk güçlerinin “eskort”luğunda sınırlardan geçirilen cihatçılar… Onlara eskortluk yapan, aynı devlet birimlerinin mühimmat geçişlerindeki rolleri… Olan bitenin adı da baştan konmuş “Şii rejimlere öfkeli gençlere” destek…
Desteğin ulaşılabileceği boyutun bir evresinde ise, devletin en tepesinden gelen, IŞİD’in bir ton açığı An-Nusra’nın neden desteklenmediği serzenişi…
Tüm bu içi boş ve bedeli bizlere katliamlarla ödetilen politikalarının somut sonuçları ise Pakistan benzeri bir bumerang etkisi. Şimdilik Pakistan coğrafyasındaki kadar sıradanlık arz etmese de Sultanahmet ve İstiklal Caddesi’nde patlayan bombalar, IŞİD başta olmak üzere cihatçı örgütlerin “kullanım süresinin” dolmaya başladığını gösteriyor. Pakistan-Afganistan-Suriye-TC hattında yaşanan bumerang etkisi ise İstiklal Caddesi patlamasıyla devlete yakın medya kalemşorlarınca “bombalara alışmalıyız” diye sıradanlaştırılmak isteniyor.
The post “Suriyeleşme Pakistanlaşma” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.
]]>