Jose Saramago – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sat, 13 Jun 2015 17:18:15 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Kitap : ” Görmek “ https://meydan1.org/2015/06/13/kitap-gormek/ https://meydan1.org/2015/06/13/kitap-gormek/#respond Sat, 13 Jun 2015 17:18:15 +0000 https://test.meydan.org/2015/06/13/kitap-gormek/ José Saramago’nun, anarşist bir olay olarak tanımladığı; bir başkentte yapılan seçimlere katılmayarak ya da seçimlere katılıp seçimi protesto etmek için “boş” atılan oylar üzerine kurulu olan “Görmek” kitabı, tam da genel seçimlerin arifesindeyken akıllara gelen bir eser. “Gördüğümüz” ya da “göreceğimiz” tüm seçimler düşünüldüğünde, parlamentarizmin iflas ettiği senaryoyu düşünmek açısından Görmek kitabı önem taşıyor. Bir […]

The post Kitap : ” Görmek “ appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
saramago
José Saramago’nun, anarşist bir olay olarak tanımladığı; bir başkentte yapılan seçimlere katılmayarak ya da seçimlere katılıp seçimi protesto etmek için “boş” atılan oylar üzerine kurulu olan “Görmek” kitabı, tam da genel seçimlerin arifesindeyken akıllara gelen bir eser.

“Gördüğümüz” ya da “göreceğimiz” tüm seçimler düşünüldüğünde, parlamentarizmin iflas ettiği senaryoyu düşünmek açısından Görmek kitabı önem taşıyor. Bir düşünün; insanlar oy kullanmaya gidiyor ve “geçersiz oy” kullanmak yerine üzerinde amblem olmayan beyaz bir çembere damga basarak “beyaz oy” kullanıyor.

Anarşist Beyaz Oy Örgütü

Adı belirsiz bir ülkenin başkentinde seçimlerin yapıldığı gün bardaktan boşalırcasına yağan yağmur nedeniyle seçimlere çok az insan katılır. İktidar partisi de dahil en güçlü partiler, seçimlere katılımın az olmasının “demokrasiye vurulan bir darbe” olduğunu düşünürler. Seçim tekrarlanır; bu kez yağmur yoktur, insanlar sandığa giderler. Ama seçim, kimsenin ummadığı bir şekilde sonuçlanır. Atılan oyların %83’ü, pusulanın üzerindeki amblem olmayan, beyaz çembere basılmış,  seçmenler  “beyaz oy” kullanılmıştır.

Bu sonuç, hükümet yöneticilerinin hiç de hoşuna gitmez. Hükümet yöneticileri, “Beyaz Oy Skandalı”nı yaratanları bulmaya kararlıdır. Koca şehirde kimlerin “Beyaz Oy” attığını bulamayan iktidar, ani bir karar alır. Bir gecede, başkentteki bütün devlet kurumları başka bir şehre kaçar. Artık başkent, başka bir şehirdir.

Devletsiz kalan eski başkent adına herkes endişelidir. Çünkü devletsiz bir şehirde “kaos” olması bekleniyordur. Çöpleri toplayacak bir belediye bile olmadığından, bunun büyük bir sorun yaratacağı düşünülmekte ve toplumsal bir karmaşa olması beklenmektedir.

Hâlbuki işler hiç de böyle gelişmez. Eski başkent, devletsiz bir şekilde gayet iyi işliyordur. Herkes ihtiyaçlar doğrultusunda çalışır fazlasını talep etmez. İnsanlar kendi evinin önünü temizlediğinden, sokakları temizlemesi için belediyeye ihtiyaç hissedilmez. Ortada ne suç vardır ne suçluları yakalayacak polis, ne de onları yargılayacak yargı sistemi. Toplumsal işleyiş, sorunsuz bir şekilde sürüyordur.

Devlet olmadan, toplumsal işleyişin sorunsuz bir şekilde devam ediyor olması,  iktidarların meşruluğunu yitirmesine neden olmuştur. Bu meşruluk yitimi, devlet yöneticilerini oldukça telaşlandırmıştır. Çünkü artık işlevsiz kılınmışlardır.

Yöneticiler, bu büyük tehdide karşı kesinlikle “Anarşist Beyaz Oy Örgütü”nü bulmaya çalışır. Bu örgütle ilgili araştırmalar ve soruşturmalar sürerken, 4 yıl önce bu şehirdeki herkesin “Beyaz Körlük” hastalığına yakalandığı ve bunun nedenini de bulamadıklarını hatırlayan yöneticiler, bu iki olayı birbiriyle ilişkilendirir. Kitap burada Saramago’nun ustaca yaptığı kurgusuyla “Körlük” romanına bağlanır.

“Beyaz Oy” olayından 4 sene önce herkesi kör eden “Beyaz Körlük” hastalığı, bu şehirde sadece bir kişiye bulaşmamıştır. Yöneticiler, “Anarşist Beyaz Oy Örgütü’nün” arkasında bu kadının olduğunu düşünerek, onu öldürmeye çalışır. Diğer yandan devletsiz bir şekilde işleyen şehri tekrar ele geçirmek için türlü çabaya girerler. Bunlardan en büyüğü, metroda patlatılan bombadır ve devlet, medya aracılığıyla manipülasyonunu sürdürür. Ancak bütün bu çabalar devletsiz işleyen bu düzenin bozulmasına neden olmaz. Hatta yöneticilerin bir kısmı kendi konumlarından istifa ederken, bir kısmı da birbirini ördürmeye girişir.

Non-Lucid Yöntemiyle Saramago’nun Görmek Kitabını Anlamak

Non-lucid yöntemi, felsefede kullanılan bir yöntemdir. Saramago’nun Görmek kitabını bu yöntemle anlamaya çalışmak, onun bakış açısını içinde bulunduğu siyasal kültürle beraber değerlendirebilmemizde yardımcı olacaktır.

Non-lucid yöntemi, bilinçli olarak yanlış anlamaya dayanır. Bu yanlış anlama, filozofların kendi felsefelerini oluşturmalarına yardımcı olmuştur. Felsefede yeni tarz ve anlamlı teorilerin çoğunluğu, yanlış anlamaya ya da hiç anlamamaya dayanır. Aristoteles’in, Hegel’in, Heidegger’in; Platon’u ve Kant’ı “anlamamaları” bu şekilde açıklanabilir.

Görmek romanının, belli noktalarda, “yanlış anlama yöntemiyle” değerlendirmeye ihtiyaç vardır. Bu yöntem bizim, yazarın yaşamını uzun bir süre geçirdiği İberya coğrafyasındaki siyasal kültürü algılamamıza yardımcı olabilir.

Saramago, kitapta içişleri bakanına boş oy atanlara anarşist dedirttiriyor. “Demokrasiye vurulan bir darbe” diye nitelediği “Anarşist Beyaz Oy Örgütü”nü kurdurtuyor. Aslında bakanın ağzından Saramago’nun söylettiği şey İberya’da, Kolombiya’da seçimleri protesto etmekte sık kullanılan bir yöntem. Bu coğrafyaların siyasal kültürlerinde olan bir yöntem. Özellikle İspanya Krallığı’nın kolonyal baskısında kalan coğrafyalarda, halkın mevcut işleyişi eleştirme yöntemi olarak kullandıkları “Beyaz Oy”,  Saramago’nun dünyasında anarşist bir eylem. Halkın “her şeye rağmen” Beyaz Oy kullanmaya gitmesi, devlet sisteminin işleyişinde hemfikir olunan bir durum olarak görülebilir. İşte, non-lucid yöntemine ihtiyaç olunan yer tam da burasıdır. Yani bu eylem anarşist bir eylemdir. Tabi ki bu nedenlendirmenin altı boş değildir. Saramago’nun, kendi kendisine yeterli olan devletsiz bir coğrafyanın tasvirini yapması, bu bilinçli olarak yanlış anlamayı temellendireceğimiz yerdir.

Saramago’nun hikayesini kurduğu coğrafya, kendi yaşamını da geçirdiği İberya’daki siyasal kültüre, yani doğrudan demokrasinin deneyimlendiği coğrafyaların kültürüne çok yakındır. Bu siyasal kültürün içerisinde “Beyaz Oy”lar da sayılmaktadır. Yani “Beyaz Oy”ların da temsil ettiği bir siyasal gerçeklik vardır. Saramago, devletsiz durumda yöneticilerin durumunu iyi anlatır. Mevcut siyasal kültürün içerisinde kendisine bir rol bulamayan yöneticiler korkarlar ve halka saldırırlar.

Bu iki durumun beraber değerlendirilmesi, kitabı bilinçli olarak yanlış anlama yöntemiyle ulaştığımız sonuçtur. Ya da öyle anlamak istiyoruz!

Mine Yılmazoğlu

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.

The post Kitap : ” Görmek “ appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/06/13/kitap-gormek/feed/ 0
Sinema : ” Körlük “ https://meydan1.org/2015/06/13/sinema-korluk/ https://meydan1.org/2015/06/13/sinema-korluk/#respond Sat, 13 Jun 2015 16:49:36 +0000 https://test.meydan.org/2015/06/13/sinema-korluk/ Bir bayrak olarak kullanıldığında iyi niyetin, saflığın ve temizliğin rengi olan beyaz renk, farklı kültürlerde masumiyeti temsil eder. Gözlerine aniden beyaz bir perdenin inmesiyle görme yetilerini kaybeden koca bir şehri (belki de ülkeyi) anlatan Körlük isimli kitaptan uyarlanan film, 2008 yılında Fernando Meirelles ve Don McKellar tarafından kameraya alındı. Dünyayı şekillendiren ahlak kurallarından mülkiyete, devlet […]

The post Sinema : ” Körlük “ appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
korluk01

Bir bayrak olarak kullanıldığında iyi niyetin, saflığın ve temizliğin rengi olan beyaz renk, farklı kültürlerde masumiyeti temsil eder. Gözlerine aniden beyaz bir perdenin inmesiyle görme yetilerini kaybeden koca bir şehri (belki de ülkeyi) anlatan Körlük isimli kitaptan uyarlanan film, 2008 yılında Fernando Meirelles ve Don McKellar tarafından kameraya alındı. Dünyayı şekillendiren ahlak kurallarından mülkiyete, devlet otoritesinden militarizme dek birçok meselenin dolaylı yoldan sorgulanmaya başlandığı bir gelecek tasvir ediyor Körlük. Kimsenin göremediği bir dünyada çıplaklık, ayıp olarak nitelendirilmiyor artık. Mülk sahiplerinin işçilerini sömüremediği, el koydukları zenginliği koruyamadığı bu dünyada marketlerin yağmalanışı kimsenin umurunda olmuyor. Kimsenin binmediği arabalar, yerini sağdan soldan toplananların taşındığı market arabalarına bırakıyor.

Hikayenin odak noktasını görme yetisini kaybedenlerle temasa geçmesine rağmen gözleri görmeye devam eden ve bunu refleksif bir iyi niyetle göremeyenlerin gözü olarak kullanan kadın karakter oluşturuyor. Jose Saramago’nun yazdığı kitaptaki orijinal hikayede de olduğu gibi, karakterlerin isimlerini öğrenemiyoruz. Bu ayrıntı, hikayeyi kimliksizleştirdiği gibi anlatılmak istenenin de evrenselleşmesini sağlıyor.

Görme yetisini kaybedenler eski bir sanatoryuma kapatılıyor. Felaketten önce kendine entegre edemediği davranışlara sahip insanları hasta olarak nitelendiren, onları dört duvar arasına kapatan, tecrit eden, karantina altına alan devlet bu kez aynı yeri görme yetisini kaybetmiş insanlığın zindanına çeviriyor. Devletin tavrı birbirini çağrıştıran benzer her olayda bu illüzyonun aslında ne kadar  dayanıksız, ne kadar hazırlıksız olduğunu kanıtlar bir niteliğe bürünüyor. Aynı çaresizliği yaşayan insanlar ortaklaştıkları zorluklar gibi ekmeklerini ve yaşama çabalarını da ortaklaştırıyor. Üçüncü koğuş yiyecekleri ele geçirip tabiri caizse pazarlamaya başlayana dek, herkes aynı masada, paylaşmayla yemekleri bölüşüyor, dayanışmayla işlerin üstesinden geliyor.

Bu kara ütopyada, hayal evreninde karakterler mesajın evrenselliğinin vurgulanması için özellikle farklı etnik gruplardan seçiliyor; kimisi Uzakdoğulu, kimisi siyahi… Ayrıca hem film de hem de kitapta dikkat çekici bir başka nokta ise, “Beyaz Körlük” salgını öncesinde halihazırda kör olan bir karakterin, yeni körler dünyasında bir gören olarak karşımıza çıkmasıdır. “Kör” olarak geçirdiği hayatında edindiği deneyimleri salgına maruz kalan insanlarla dayanışmak için kullanmayıp, sanatoryumdaki “üçüncü koğuşun liderleri” ile iş birliği yaparak, baştaki kadın karakterin aksine “kötülükten” yani efendilerden yana kullanıyor.

İktidar, adeta insanlık tarihinin bir panoraması gibi, şiddet yoluyla önce değişim mallarını sonra da artık işe yaramadığından cinselliğin ticaretini ortaya çıkarıyor. Üstelik en aşağılık ve en acımasız haliyle. Kadınlar, tarihin her döneminde olduğu gibi hem var olan adaletsizliklere rağmen besine ulaşılmasını sağlayarak yaşamın kaynağı olmaya devam ediyor hem de bu adaletsizliğe karşı ilk baş kaldırıyı gerçekleştiriyor.

Kim bu körlük örtüsüne tutunacak kadar ürkek olabilirdi ki? Kim içtenliğin yok olacağından korkacak kadar aptal olabilirdi?”

Tutsaklıktan kurtulan mahkumlar kapıları zorladıklarında bütün nöbetçilerin ortadan kaybolduğunu fark ediyorlar, biz ise kurtulma arzusunun olmadığı yerde kapatılmanın normalleştiğini görüyoruz. İnsanların dünyayı algılama şekilleriyle birlikte dini inançları da değişiyor. Göremeyenlerin dünyasında kiliselerdeki heykellerin gözlerine de beyaz bir bant çekiliyor.

…İçindeki o isimsiz parçayı tanıyorum, bu gerçek kimliklerimizdir öyle değil mi?”

Hikayenin asıl yaratıcısı Saramago, “beyaz körlük” salgınıyla kapitalizmin ve iktidarlı ilişkilerin makyajını adeta söküp atıyor. “Beyaz körlük” salgınını bir metafor olarak kullanan yazar – ve dolayısıyla yönetmen- özünde körlüğün salgın başlamadan önce var olduğunu vurguluyor. Kapitalizmin içinde birbirlerine karşı duyarsız kılınan insanların “körlükle” beraber dönüştükleri “şey”i görmeye başladıklarından bahsediyor!

Bütünün içinde sadece küçük bir grup insanı izlediğimiz, diğerlerine ‘kör olduğumuz’ hikayede felaket gidip, gözlerin önündeki perdeler kalktığında hayatta kalanlar bencillikten sıyrılanlar oluyor. Buldukları silahla tehditler savuranlar, eski yaşamlarından kazandıkları kabiliyetlerini diğer insanları sömürmek  için kullananlar değil; kendi bedenlerini diğerleri için siper edenler, etraflarındaki gerçekliğe dayanışmayla çözüm üretenler hayatta kalıyor.

Zeynel Çuhadar

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.

The post Sinema : ” Körlük “ appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/06/13/sinema-korluk/feed/ 0