kadın dayanışması – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Wed, 20 May 2020 11:36:18 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Ankara Kadın Platformu Çocuğa Yönelik Cinsel Şiddetin Affına Karşı Eylemdeydi https://meydan1.org/2020/05/20/ankara-kadin-platformu-cocuga-yonelik-cinsel-siddetin-affina-karsi-eylemdeydi/ https://meydan1.org/2020/05/20/ankara-kadin-platformu-cocuga-yonelik-cinsel-siddetin-affina-karsi-eylemdeydi/#respond Wed, 20 May 2020 11:37:00 +0000 https://meydan.org/?p=58734 Ankara Kadın Platfotormu’nun çağrısıyla Çankaya Belediyesi önünde toplanan kadınlar “korona bahanesiyle” meclis gündemine gelmesi beklenen “çocuklara yönelik cinsel şiddet faillerinin affı”na karşı eylem gerçekleştirdi. Mor kurdelelerle fiziksel mesafesini koruyarak basın açıklaması gerçekleştiren kadınlar “İstismarı Aklama Suçluları Yargıla”, “Yaşasın Kadın Dayanışması” sloganlarıyla meclise seslenerek “Affı aklınızdan bile geçirmeyin” dedi

The post Ankara Kadın Platformu Çocuğa Yönelik Cinsel Şiddetin Affına Karşı Eylemdeydi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Ankara Kadın Platfotormu’nun çağrısıyla Çankaya Belediyesi önünde toplanan kadınlar “korona bahanesiyle” meclis gündemine gelmesi beklenen “çocuklara yönelik cinsel şiddet faillerinin affı”na karşı eylem gerçekleştirdi.

Mor kurdelelerle fiziksel mesafesini koruyarak basın açıklaması gerçekleştiren kadınlar “İstismarı Aklama Suçluları Yargıla”, “Yaşasın Kadın Dayanışması” sloganlarıyla meclise seslenerek “Affı aklınızdan bile geçirmeyin” dedi

The post Ankara Kadın Platformu Çocuğa Yönelik Cinsel Şiddetin Affına Karşı Eylemdeydi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/05/20/ankara-kadin-platformu-cocuga-yonelik-cinsel-siddetin-affina-karsi-eylemdeydi/feed/ 0
Kadınlar, Yılın Son Gününde de Tacize Karşı Mücadelede https://meydan1.org/2019/12/31/kadinlar-yilin-son-gununde-de-tacize-karsi-mucadelede/ https://meydan1.org/2019/12/31/kadinlar-yilin-son-gununde-de-tacize-karsi-mucadelede/#respond Tue, 31 Dec 2019 17:36:31 +0000 https://meydan.org/?p=52808 Geçtiğimiz yıl boyunca kadına yönelik şiddetin ve şiddeti aklayan erkek adaletin karşısına kadınlar birçok alanda dayanışma gösterdi. Kadınlar, 2019’un son gününde Küçükçekmece Adliyesi’nde tacize karşı bir araya geldi. Metrobüste Neşe Can’ı taciz eden Fatih Özdemir’in Küçükçekmece 20. Asliye Ceza Mahkemesi yargılandığı davanın bugün görülen duruşmasında kadınlar “Biz Susmayacağız, Siz Utanacaksınız!” diyerek bir araya geldi. Duruşmada […]

The post Kadınlar, Yılın Son Gününde de Tacize Karşı Mücadelede appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Geçtiğimiz yıl boyunca kadına yönelik şiddetin ve şiddeti aklayan erkek adaletin karşısına kadınlar birçok alanda dayanışma gösterdi. Kadınlar, 2019’un son gününde Küçükçekmece Adliyesi’nde tacize karşı bir araya geldi.

Metrobüste Neşe Can’ı taciz eden Fatih Özdemir’in Küçükçekmece 20. Asliye Ceza Mahkemesi yargılandığı davanın bugün görülen duruşmasında kadınlar “Biz Susmayacağız, Siz Utanacaksınız!” diyerek bir araya geldi.

Duruşmada tacizci erkek, metrobüste cinsel saldırıda bulunduğu günden beri olduğu gibi yine erkek adalet tarafından kollandı. Neşe Can’ın avukatlarının gerçekleştirdiği tutuklama talebi, Fatih Özdemir’in kıyafelerinden çıkan sperm bulgularına rağmen reddedildi. Ayrıca mahkeme, tanık olarak dinlenilmesine karar verilen metrobüs şoförünün zorla getirilmesine karar verdi. Adli tıptan beklenen rapor gelmediği için davanın duruşması 7 Mayıs 2020’ye bırakıldı.

Duruşma sonrasında kadınlar Küçükçekmece Adliyesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

#MetrobüsteTacizVar

Bugün, Nisan ayında metrobüste arkadaşımızı taciz eden Fatih Özdemir'in yargılandığı duruşma için Küçükçekmece Adliyesi'ndeydik. Duruşma salonunda yargılanmaya çalışılan yine tacizci erkek yerine kadın arkadaşımızdı. Erkek devletin erkek yargısı elbette yine erkeği kolladı. Bir sonraki duruşma 7 Mayıs 2020 tarihinde saat 10.30'da Küçükçekmece Adliyesi'nde görülecek. Bütün kadınları dayanışmaya çağırıyoruz. Çünkü adalet; erkek devletin "adalet saraylarından" gelmeyecek, adaleti biz kadınlar, kendi ellerimizle, mücadelemizle yaratacağız.Yaşasın Kadın Dayanışması!

Gepostet von Anarşist Kadınlar am Dienstag, 31. Dezember 2019


The post Kadınlar, Yılın Son Gününde de Tacize Karşı Mücadelede appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/12/31/kadinlar-yilin-son-gununde-de-tacize-karsi-mucadelede/feed/ 0
Fatma Şengül İçin Adalet: Bugünkü Duruşma Öncesi Açıklama Gerçekleştirildi https://meydan1.org/2019/10/28/fatma-sengul-icin-adalet-bugunku-durusma-oncesi-aciklama-gerceklestirildi/ https://meydan1.org/2019/10/28/fatma-sengul-icin-adalet-bugunku-durusma-oncesi-aciklama-gerceklestirildi/#respond Mon, 28 Oct 2019 06:57:20 +0000 https://test.meydan.org/2019/10/28/fatma-sengul-icin-adalet-bugunku-durusma-oncesi-aciklama-gerceklestirildi/ “Fatma Şengül İçin Adalet” diyen kadınlar Kartal’da bulunan İstanbul Anadolu Adliyesi önünde saat 10:00’da başlayacak duruşma öncesi basın açıklaması gerçekleştirdi. İstanbul’un Maltepe semti Gülensu Mahallesi’nde 30 Mart sabahı aynı iş yerinde çalıştığı erkek Zeynel Akbaş tarafından işe gitmek için çıktığı evinin önünde katledilen Fatma Şengül’ün davası bugün İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlıyor. Sanık erkek […]

The post Fatma Şengül İçin Adalet: Bugünkü Duruşma Öncesi Açıklama Gerçekleştirildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

“Fatma Şengül İçin Adalet” diyen kadınlar Kartal’da bulunan İstanbul Anadolu Adliyesi önünde saat 10:00’da başlayacak duruşma öncesi basın açıklaması gerçekleştirdi.

İstanbul’un Maltepe semti Gülensu Mahallesi’nde 30 Mart sabahı aynı iş yerinde çalıştığı erkek Zeynel Akbaş tarafından işe gitmek için çıktığı evinin önünde katledilen Fatma Şengül’ün davası bugün İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlıyor. Sanık erkek Zeynek Akbaş’ın, düzenlenen iddianamede tasarlayarak insan öldürme ve ruhsatsız silah taşıma suçları nedeniyle cezalandırılması isteniyor.

10:00’daki duruşma öncesi saat 09:00’da toplanan kadınlar bir açıklama gerçekleştirdi. Basın açıklamasında konuşan Fatma Şengül’ün kızı Açelya Şengül “Yaşadığım acı çok büyük ama çok büyük bir kadın dayanışma içerisinde bu yolu yürüyorum. Bu kadar güçlü durduysam eğer kadın dayanışmasının sayesindedir.” dedi

Kaynak: Anarşist Kadınlar

The post Fatma Şengül İçin Adalet: Bugünkü Duruşma Öncesi Açıklama Gerçekleştirildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/10/28/fatma-sengul-icin-adalet-bugunku-durusma-oncesi-aciklama-gerceklestirildi/feed/ 0
Jane’i Arayın- Merve Arkun https://meydan1.org/2019/03/04/janei-arayin-merve-arkun/ https://meydan1.org/2019/03/04/janei-arayin-merve-arkun/#respond Mon, 04 Mar 2019 10:24:13 +0000 https://test.meydan.org/2019/03/04/janei-arayin-merve-arkun/ Kürtaj Yasağına Karşı Dayanışmayı Büyüten Kadınlar: Jane Kolektifi Kürtajın suç sayılarak yasaklandığı bir coğrafyada istemediğiniz bir hamilelik yaşarken bilboardlarda, gazetelerde, dergilerde bir ilan gördüğünüzü düşünün; “Hamile misiniz? Dayanışmaya mı ihtiyacınız var? Jane’i arayın!” 1960’lı yılların sonunda Chicago’da, yani Amerika Birleşik Devletleri’nde kürtajın yasak olduğu dönemlerde kurulan gizli bir kürtaj servisi Jane Kolektifi. Çeşitli yerlere verdiği […]

The post Jane’i Arayın- Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Kürtaj Yasağına Karşı Dayanışmayı Büyüten Kadınlar: Jane Kolektifi

Kürtajın suç sayılarak yasaklandığı bir coğrafyada istemediğiniz bir hamilelik yaşarken bilboardlarda, gazetelerde, dergilerde bir ilan gördüğünüzü düşünün; “Hamile misiniz? Dayanışmaya mı ihtiyacınız var? Jane’i arayın!”

1960’lı yılların sonunda Chicago’da, yani Amerika Birleşik Devletleri’nde kürtajın yasak olduğu dönemlerde kurulan gizli bir kürtaj servisi Jane Kolektifi. Çeşitli yerlere verdiği ilan ve reklamlarla kürtaj olmak isteyen kadınlara çağrı yapıyor.

Kod adları “Jane” olan kadınlar tarafından kurulan bu kolektifin ilanlarında görülen numarayı aradığınızda bir telesekreter tarafından karşılanıyorsunuz. Telesekretere isminizi, telefon numaranızı ve hamileliğiniz kaçıncı haftasında olduğunuzun bilgisini verdikten kısa bir süre sonra, bir Jane size geri dönüyor ve kürtaj konusunda sizinle dayanışma göstereceklerini belirtiyor. Bir Jane sizi kürtaj olacağınız gizli evlerden birine ulaştırıyor; başka bir Jane size kürtaj yapıyor; bir diğer Jane kürtaj sonrasında tedavinizi düzenliyor… Jane Kolektifi’nin ördüğü bu dayanışma ile kürtajın yasak olduğu bir coğrafyada, 4 yıl boyunca toplamda 11.000’den fazla kadına gizlice kürtaj yapılıyor.

Kolektif üyesi Jane’ler, devlet tarafından “suç” denilerek yasaklanan kürtajın bilgisini birbirleriyle paylaşarak kürtaj olanağını daha fazla kadına ulaştırmayı amaçlıyor. Kürtaj yaptıkları süre zarfında durdurmakta zorlandıkları bazı kanamaları deneyimleseler de, Jane Kolektifi üyesi kadınlar, kürtaj yaptıkları hiçbir kadının yaşamını yitirmesine izin vermiyorlar; dayanışmayla yaşatıyorlar.

Kolektifin gizli evlerinden bir tanesi 1972 yılında ifşa edilince polis tarafından basılıyor. Evi basan polisler kürtajı yapanın erkek bir doktor olduğunu düşünerek evi didik didik ediyor. Kürtajı yapanın da kolektifin sürüdürülebilirliğini sağlayıp sayısız kadına kürtaj olanağı sağlayanın da kolektifin isimsiz “Janeleri” olduklarını öğrenince, evde bulunan 7 Jane’i tutukluyor. Polis tarafından tutuklanan Jane’ler ise bindirildikleri polis aracında, kürtaj isteyen kadınların isimlerinin yazılı olduğu kağıtları yutarak kürtaj olmayı bekleyen kadınlarla dayanışmalarını sürdürüyor.

Kolektif üyelerinin tutuklanmasından kısa bir süre sonra mahkemenin verdiği karar ile Amerika Birleşik Devletleri’nde kürtaj bir suç olmaktan çıkarılıp yasalaşıyor. Jane Kolektifi’nin ördüğü dayanışma ile onbinlerce kadın kürtaj olma imkanını bulmuşken kolektif, verdiği mücadele ile kazanıyor.

Kanunen “Yasal”, Fiilen Yasak

Türkiye’de isteğe bağlı kürtaj 1983 yılında yasalaştığında; hamilelikler kanunen 10. haftanın sonuna kadar, kadının “mağdur” olması durumunda ise 20. haftanın sonuna kadar sonlandırılabiliyordu. Ancak yine de herkesin bu “hak”ka kolayca ulaşabilmesi söz konusu değildi. Yeterli donanıma sahip personelin yokluğu ve hastanelerin bu duruma adaptasyon problemi, kürtajın fiilen uygulanmasının önünde büyük bir engeldi.

Bugün Sağlık Bakanlığı, gebeliğin 10. haftası dolana dek annenin sağlığı açısından tıbbi bir sakınca olmadığı takdirde istek üzerine kürtaj yapılabildiğini belirtse de pratik uygulamalar bunun yalnızca bir iddia olduğunu kanıtlıyor.

İsteğe bağlı kürtajın yapıldığı iddia edilen devlet hastanelerinde, pratik olarak kürtajın yapılmadığı ve hatta engellendiği ortada. Devlet hastanelerinde isteğe bağlı kürtaj, doktor performans sistemi kapsamında puan sağlasa da hastaneye bir getiri sağlamaması sebebiyle fiiliyatta uygulanmıyor.

2016 yılında yayınlanan “Devlet Hastanelerinde Kürtaj Hizmetleri” başlıklı rapora göre, 81 ilin 53’ünde isteğe bağlı kürtaj hizmeti yok; Batı Marmara ve Doğu Karadeniz bölgelerinde bulunan devlet hastanelerinin hiçbirinde ise isteğe bağlı kürtaj yapılmıyor. İstatistiklere göre bugün coğrafya genelindeki 431 devlet hastanesinin yalnızca %7.8’inde isteğe bağlı kürtaj yapılırken %11.8’inde de hiçbir koşul altında kürtaj yapılmıyor. İsteğe bağlı kürtaj oranının bu kadar düşük olması, kürtaj olmak isteyen kadınları “özel kliniklere” ve “özel hastanelere” mecbur bırakırken; ekonomik imkansızlıklar sebebiyle kürtaj yaptırma imkanı bulamayan kadınlar için bu durum doğurmayı zorunlu hale getiriyor…

Bir Nüfus Politikası Olarak Teşvikler, Kısıtlamalar, Yasaklar

Devlet bir yandan kürtajı ve doğum kontrol mekanizmalarını giderek kısıtlarken, bir yandan da nüfus politikalarının bir parçası olarak tüp bebek tedavisini de teşvike devam ediyor. Her evlilikte üç denemeyi de karşılayan SGK, daha önceki evlilikten çocuk olsa ve ayrıca evlat edinilmiş olsa dahi, söz konusu tüp bebek teşvikine bir engel görmüyor. Doğum kontrol mekanizmaları ve aile planlanması devlet eliyle yasaklanır ya da kısıtlanırken “bir nüfus politikası” olarak üremeye teşvik giderek artırılıyor…

Kürtaj tartışmalarının dışında, devletin üreme sağlığına yönelik uygulamaları da aslında resmin bütününü bir nüfus politikası olarak görmemize olanak veriyor. 9 yıl öncesine kadar sağlık ocaklarında ücretsiz verilen ve SGK reçeteleriyle ücretsiz alınabilen doğum kontrol hapları, 2012 yılında SGK sisteminde yapılan bir değişiklik ile “pasif ilaç” kategorisine alınmıştı. Söz konusu tarihten itibaren ise doğum kontrol haplarının satışı ücretli yapılmaya başlandı. Doğum kontrol haplarının sadece tedavi amaçlı değil, hamilelik önleme amaçlı kullanıldığı da göz önünde bulundurulduğunda; bu değişimin üreme sağlığı hakkına yönelik bir yaptırımı da beraberinde getirdiği açıktır. 2017 yılında Sağlık Bakanlığı’nın Aile Hekimliği uygulamasında yaptığı bir başka değişiklik ile birlikte ise doğum kontrolü için rahim içi araç (spiral) uygulamasına da son verildi.

Aslında bu ve benzer uygulamalar ile doğum kontrol mekanizmalarının giderek kısıtlandığı açıkça görülüyor. Söz konusu kısıtlamalar istenmeyen hamileliklerin sayısında bir artışı beraberinde getirirken; kürtaja yönelik yasaklar ve kısıtlamalar ise kürtajı fiilen yasak, doğurmayı da zorunlu hale getiriyor.

Karar da Yaşam da Bizimdir!

Erdoğan 2008 yılında “en az üç çocuk” söylemi ile üreme ve aile planlaması tartışmalarının hararetlenmesine sebep olmuş; 2012 yılında ise “Her kürtaj bir Uludere’dir” diyerek Roboski Katliamı’nı gizlemek ve aklamak için kadın bedenine saldırmıştı. Ayrıca AKP, 2014-2018 yıllarını kapsayan Onuncu Kalkınma Planı’nda ise “toplam doğurganlık hızının tecriden yükseltilmesi”ni hedeflediğini açıkça ifade etmişti.

Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde; doğum kontrolüne ya da kürtaja yönelik getirilen kısıtlamaların aslında bir nüfus politikasının parçaları olduğunu görmek mümkün.

Kadının kimliğini de bedenini de bir politika aracı olarak kurgulayan ve kullanan erkek iktidarlar bizlere böyle saldırırken belki de çözüm sırtımızı birbirimize yaslamakta, birbirimizin elinden tutup birbirimizden güç almakta. 2012 yılındaki büyük kürtaj eylemlerinde hep bir ağızdan haykırdığımız gibi “Karar da yaşam da bizimdir!” diyerek getirilen kısıtlamalara, artırılan yasaklara karşı yeni Jane’lere dönüşerek birbirimizin çaresi olmakta, dayanışmayla yaşamakta…

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 48. Sayısında yayınlanmıştır.

The post Jane’i Arayın- Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/03/04/janei-arayin-merve-arkun/feed/ 0
Travma Sonrası Büyüme: Acının Dönüştürücü Gücü-Esra Çelik https://meydan1.org/2019/03/04/travma-sonrasi-buyume-acinin-donusturucu-gucu-esra-celik/ https://meydan1.org/2019/03/04/travma-sonrasi-buyume-acinin-donusturucu-gucu-esra-celik/#respond Mon, 04 Mar 2019 08:58:14 +0000 https://test.meydan.org/2019/03/04/travma-sonrasi-buyume-acinin-donusturucu-gucu-esra-celik/   Kökleri evrensel ataerkil kültüre dayanan, kadın ve erkek arası eşit olmayan hiyerarşik ilişkilerin bir yansıması olan kadına yönelik şiddet, medeni olduğu iddia edilen toplumların bile ortaklaştığı tarihsel öğelerden biridir (Ertürk, 2007). Şiddet hangi formda gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin erkekler tarafından kadına yönelik korkutma, sindirme, kontrol etme yoluyla yaptırım aracı olarak kullanılmaktadır. (Yllö, 2005). Birleşmiş Milletler’in 2015 […]

The post Travma Sonrası Büyüme: Acının Dönüştürücü Gücü-Esra Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 

Mother and daughter holding hands in cafe

Kökleri evrensel ataerkil kültüre dayanan, kadın ve erkek arası eşit olmayan hiyerarşik ilişkilerin bir yansıması olan kadına yönelik şiddet, medeni olduğu iddia edilen toplumların bile ortaklaştığı tarihsel öğelerden biridir (Ertürk, 2007). Şiddet hangi formda gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin erkekler tarafından kadına yönelik korkutma, sindirme, kontrol etme yoluyla yaptırım aracı olarak kullanılmaktadır. (Yllö, 2005). Birleşmiş Milletler’in 2015 yılı raporlarına göre yaşam boyu en az bir kez partnerleri tarafından fiziksel ve cinsel şiddete maruz bırakılan kadınlar Türkiye’de kadın nüfusun %38’ini oluşturmaktadır.

Şiddet örseleyici bir yaşam olayıdır ve bu duruma maruz bırakılan kadınlarda pek çok psikolojik belirti görülebilmektedir. Golding (1999) tarafından yapılan bir çalışmada şiddete maruz bırakılan kadınların %64’ünde travma sonrası stres bozukluğu, %48’inde depresyon belirtileri görülmüştür. Alkol ve madde kullanımı, intihar eğilimi, migren atakları, fobiler, kaygı bozukluğu da partner şiddetinin diğer psikolojik sonuçları olarak gösterilmektedir (Mechanic, Weaver ve Resick, 2008). Ana akım psikolojide, psikolojik bozuklukları odak alan yaklaşımların çokluğuna rağmen, bazı araştırmacılar travmatik yaşam olaylarının ardından tanısal olarak travma sonrası stres belirtilerinin yanı sıra, bazı olumlu gelişmelerin de ortaya çıkabileceğini vurgulamışlardır.

Tedeschi ve Calhoun (1995), travmatik olaylardan sonra, travmanın neden olduğu acıyla başa çıkma girişimlerinden kaynaklanan bilişsel ve davranışsal olumlu değişimleri travma sonrası büyüme terimi ile ifade etmişlerdir. Bu değişim travmatik yaşantının doğal bir sonucu olarak değil, kişinin olay sonrası bu stresle baş etme sürecinde, stresle eş zamanlı olarak ortaya çıkmaktadır. Büyümenin derecesi kişiden kişiye değişmektedir. Travma sonrası büyüme, travmatik olay öncesi iyi oluş haline dönüşü değil, psikolojik işlevselliğin, hayata dair farkındalığın gelişimini ifade eder. Young (2007) tarafından şiddete maruz bırakılan kadınlarla yürütülen bir çalışmada, kendilerini daha güçlü hisseden ve kişiler arası ilişkilerinde düzelme belirten kadınların oranı %71.6 olarak bulunmuştur.

Bu süreçte stresli yaşam olaylarına maruz kalan kişilerin psikolojik sağlıkları açısından sosyal desteğe dair algıları ve başa çıkma tarzları da önemli faktörlerdir. Sosyal destek, kişilerin travmatik olay sonrası kendilerini açmalarına yardım ederek travmatik olayı anlamlandırmaya yardımcı olabilir. Partner şiddetine maruz bırakılan kadınlarla yürütülen araştırmalar sonucunda, çevrelerinden sosyal destek algılayan ve başa çıkma çabaları da çevreleri tarafından destek gören kadınların daha az psikolojik belirti gösterdikleri bulunmuştur (Prati ve 19 Pietrantoni, 2010; Beeble, Bybee, Sullivan ve Adams, 2009; Meadows, Kaslow ve Thompson, 2005). Kujipers, Knaap ve Lodewijks’in (2011) yaptığı bir çalışmada, algılanan sosyal desteğin “tekrar mağdur olma” (revictimization) durumuna karşı koruyucu bir faktör olarak işlev gördüğü de ortaya çıkarılmıştır.

Tedeschi ve Calhoun’un modeline göre kişiler travmatik yaşantılarının ardından üç boyutta gelişim gösterebilirler. Bu alanlar, “kendilik algısında yaşanan değişim”, “kişilerarası ilişkilerde yaşanan değişim” ve “yaşam felsefesinde yaşanan değişim” olarak ifade edilir.

Travma Sonrası Büyümenin Boyutları

Travma sonrası büyüme boyutlarının her biri; acının dönüştürücü gücüne işaret eder. Kişi bu üç alandan birinde büyüme ifade ederken, diğer alanlarda bu büyüme gerçekleşmeyebilir.

Kendilik algısında yaşanan değişim; şiddete maruz bırakılan kişinin kendini mağdur ve çaresiz olarak değil zor olaylarla baş edebilen, mücadeleci, her şeye rağmen hayatta kalan (survivor) olarak nitelemesi kendilik algısında yaşanan değişim için bir adım olmaktadır. Bu mücadelenin içinde hayatta kalan kadınlarda “Bu durumdan kurtulduysam hayattaki her türlü zorlukla baş edebilirim” düşüncesi oluşmaktadır. Kendisini, yaşadığı olayların mağduru ve çaresiz olarak değil, karşılaştığı zorluklarla başa çıkabilen, ayakları üzerinde durabilen güçlü biri olarak görmektedir. Bu eksende kişinin kendine güveninin artması ve güçlü kendilik algısı oluşması, sosyal destek kaynağı edinmek için de girişimde bulunmasını kolaylaştırmaktadır (Calhoun ve Tedeschi, 1999).

Kişilerarası ilişkilerde yaşanan değişim; travma sonrası büyüme üzerine yapılan araştırmalar stresli durumlarla başa çıkabilen kişilerin, diğerleriyle daha sağlam ve anlamlı ilişkiler geliştirdiklerini ortaya koymuşlardır. Benzer zorlu deneyimleri yaşayan insanların bir araya gelerek duygularını paylaşmaları; şefkat, merhamet duygularını güçlendirmekte ve empatik yaklaşımı ortaya çıkarmayı kolaylaştırmaktadır.

Yaşam felsefesinde değişim; yaşanan travmatik olaylar, varoluşsal deneyimin derinleşmesini de sağlayabilir. Şiddet gibi büyük bir tehditle karşılaşan kişiler hayattaki önceliklerini belirleyebilir, gerçekçi bir bakış açısı geliştirerek; ulaşılabilir amaçlar ile ulaşılamayan amaçlar arasında ayrım yapabilir, hayatta anlam bulabilirler.

Yaşanan travmatik olayın ardından, içinde bulunduğu olumsuz durumla başa çıkmaya çalışan kişi bu durumu olumluya çevirmek için kendine dair düşüncelerinde, insan ilişkilerinde ve hayata bakış açısında bir dönüşüm yaşar. Bu dönüşüm bu alanlardan birinde olabileceği gibi bir domino taşı etkisi de yaratabilir.

Peki bu büyümeyi etkileyen değişkenler nedir? Travma sonrası büyümeyi etkileyen eğitim düzeyi, başa çıkma stratejileri, yaş gibi değişkenler arasında en anlamlı ilişkinin gözlendiği alanlardan biri sosyal destek olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna göre travma yaşayan kişi sosyal izolasyona maruz bırakıldığı ölçüde daha az; sosyal destek aldığı, yalnız olmadığını ve kendisine destek olan arkadaşlarının varlığını hissettiği sürece, travma sonrası büyüme yaşamaya daha fazla eğilim gösterir. Kadına yönelik şiddete karşı mücadele içerisinde her zaman vurgu yaptığımız kadın dayanışması, yaşadığımız travmaları aşabilme noktasında da pratik ve hayati bir ihtiyaç olarak karşımızda durmaktadır.

 

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 48. Sayısında yayınlanmıştır.

The post Travma Sonrası Büyüme: Acının Dönüştürücü Gücü-Esra Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/03/04/travma-sonrasi-buyume-acinin-donusturucu-gucu-esra-celik/feed/ 0
Meydan Kadınların https://meydan1.org/2019/03/03/meydan-kadinlarin/ https://meydan1.org/2019/03/03/meydan-kadinlarin/#respond Sun, 03 Mar 2019 09:28:44 +0000 https://test.meydan.org/2019/03/03/meydan-kadinlarin/ Meydan Gazetesi’nin 48. sayısı, diğer martlarda olduğu gibi yine kadınlar tarafından hazırlandı. Yazımından tasarımına, taşınmasından dağıtımına kadar kadınların rengi, eli, emeği var bu 48 sayfada. Devletin kadın mücadelesine yönelik saldırısının, erkek şiddetinin, kadın katliamlarının daha fazla yükseldiği bu zor dönemde kadın dayanışmasıyla çıktı Meydan’ın yeni sayısı. Patronların sömürüsüne, iş yerindeki adaletsizliklere karşı koyan, sendikalı oldukları […]

The post Meydan Kadınların appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi’nin 48. sayısı, diğer martlarda olduğu gibi yine kadınlar tarafından hazırlandı. Yazımından tasarımına, taşınmasından dağıtımına kadar kadınların rengi, eli, emeği var bu 48 sayfada.

Devletin kadın mücadelesine yönelik saldırısının, erkek şiddetinin, kadın katliamlarının daha fazla yükseldiği bu zor dönemde kadın dayanışmasıyla çıktı Meydan’ın yeni sayısı.

Patronların sömürüsüne, iş yerindeki adaletsizliklere karşı koyan, sendikalı oldukları için işten çıkarılan ve 283 gündür fabrika önünde direnişi sürdüren Flormar işçisi kadınlar var bu sayıda.

Ekonomi giderek kötü bir hal alırken devletin, ezilenleri içine sürüklediği krize karşı mücadele eden genç işçiler var.

Yerel seçimler yaklaşırken siyasi partilerin oy toplamak için hizmette sınır tanımadığı, seçime girecek adayların reklamını yapmaya başladığı dönemdeyiz. Bugüne kadar kadınların özgürlüğü adına tek bir cümle söylememiş üstüne bir de kadınlara sözleriyle, politikalarıyla saldıran siyasi partilerin bu seçimde planladıkları kadın aday stratejileri var bu sayıda.

İzmir’i Şirin’e, uyuyan güzele benzeten erkek politikaciların dilindeki ataerkiden kente yükledikleri anlama; tarihteki ilk örneklerinden bugüne ataerkiyle yükselen kentlere kadar kent ve kadının ilişkisi var.

İspanya’dan Fransa’ya, Yunanistan’dan İtalya’ya dünyanın dört bir yanında ataerkiye, erkek egemenliğine, iktidara karşı mücadele eden anarşist kadınların 8 Mart dayanışma mesajları, bizlere bıraktıkları anarşizm geleneğiyle ilham kaynağımız olan anarşist kadınların hikayeleri var.

Anarşist Kadınlar olarak her 8 Mart’ta olduğu gibi bütün kadınları sokaklara, meydanlara çağırıyoruz. Kadınların sesini Meydan’dan duyuruyoruz.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 48. sayısında yayınlanmıştır.

The post Meydan Kadınların appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/03/03/meydan-kadinlarin/feed/ 0
Kadın Katillerini Serbest Bırakan Devlet, Namme’ye 12 Yıl Hapis Verdi https://meydan1.org/2018/10/12/kadin-katillerini-serbest-birakan-devlet-nammeye-12-yil-hapis-verdi/ https://meydan1.org/2018/10/12/kadin-katillerini-serbest-birakan-devlet-nammeye-12-yil-hapis-verdi/#respond Fri, 12 Oct 2018 11:06:04 +0000 https://seninmedyan.org/?p=44198 Evliliği boyunca kendisine fiziksel ve cinsel işkence uygulayan eski eşi Kazım Aydemir’i, kendisini savunurken öldüren  Namme Öztürk’e, devlet tarafından 12 yıl hapis cezası verildi. Eylül ayında görülen duruşmada savcının meşru müdafaa diyerek tahliyesini talep ettiği Namme’nin karar duruşması bugün Kartal Anadolu Adliyesi’nde görüldü. Kadınların da dayanışma için adliye önüne geldiği duruşmada, savcı beraat istedi ve […]

The post Kadın Katillerini Serbest Bırakan Devlet, Namme’ye 12 Yıl Hapis Verdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Evliliği boyunca kendisine fiziksel ve cinsel işkence uygulayan eski eşi Kazım Aydemir’i, kendisini savunurken öldüren  Namme Öztürk’e, devlet tarafından 12 yıl hapis cezası verildi.

Eylül ayında görülen duruşmada savcının meşru müdafaa diyerek tahliyesini talep ettiği Namme’nin karar duruşması bugün Kartal Anadolu Adliyesi’nde görüldü.

Kadınların da dayanışma için adliye önüne geldiği duruşmada, savcı beraat istedi ve Namme son savunmasını yaptı.

Ben çok uzatmayacağım. Kayınbabamın kocamı öldürdükten sonra fotoğrafını çektiğim iddiası doğru değil. Bu canımı yaktı ben yıllarca onlar için sustum. Olay sonrası kayinpederimi aradım.
Benin telefonum zaten emniyette. Konuştuklarımın hiçbirinin eksik kalmasını istemedim. Her şey delilli olsun istedim. Ev 3+1 seklindedir .

Olay dış kapıda oldu. Beni zorla götürmek istiyordu. Ben tasarlasam internet var, gazete var. En kısa ve etkili şekilde öldürme yoluna bakardım. O gün silah ateş alsaydı yaralanacaktım. O gün evde katliam olsaydı kadın neyse de çocuklara yazık oldu diyeceklerdi. Ben olaydan önce ben onun ailesine samsun a geleyim çocukları alayım dedim. Ama kabul etmediler. Ben onun ailesi incinmesin diye bazı şeyleri söylemedim avukatlarımdan rica ettim.

Verilen aranın ardından, tacizci erkekleri ilk duruşmada tahliye eden mahkeme, şiddete karşı kendisini savunan Namme’ye önce müebbet hapis cezası verdi. Daha sonra da haksız tahrik hükmünü uygulamakla yetinerek cezayı 15 yıla indirdi ve cezada indirime giderek 12 yıl 6 ay hapis cezası verdi.

Davanın ardından açıklama yapan kadınlar, devletin bütün baskılarına rağmen Namme’nin yanında olacaklarını ve şiddete karşı öz savuada ısrarcı olacaklarını söylediler.

Sistematik şiddete uğrayan ve kocasını öldürdüğü için 27 aydır tutuklu Namme Öztürk'e tahliye çıkmadı. Avukatları kararı değerlendiriyor

Gepostet von SENDİKA – www.sendika.org am Freitag, 12. Oktober 2018

The post Kadın Katillerini Serbest Bırakan Devlet, Namme’ye 12 Yıl Hapis Verdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/10/12/kadin-katillerini-serbest-birakan-devlet-nammeye-12-yil-hapis-verdi/feed/ 0
Namme’den Mektup Var – Kadınlar Dayanışmaya! https://meydan1.org/2018/10/04/nammeden-mektup-var-kadinlar-dayanismaya/ https://meydan1.org/2018/10/04/nammeden-mektup-var-kadinlar-dayanismaya/#respond Thu, 04 Oct 2018 11:48:48 +0000 https://test.meydan.org/2018/10/04/nammeden-mektup-var-kadinlar-dayanismaya/ Umutsuzluğumun tüm hayatımı ele aldığı, soluduğum nefesin yaşamama yetmediği, kendimi ifade edememenin, anlaşılmamanın ağırlığında ezilirken bu zorlu süreçte rehberim olan güzel insanlara; önyargısız, empati duygularıyla yaklaşan tüm dostlara kucak dolusu sevgi ve saygılarla MERHABA. Hayatımın neresinden başlayıp anlatmak gerekir bilemiyorum. Hiç yaşamamış olmayı çok istedim. Ama hayat her zaman istediğimiz gibi ilerlemediği gibi hayat tecrübelerimizi […]

The post Namme’den Mektup Var – Kadınlar Dayanışmaya! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

 

2 yıldan uzun bir süredir Namme Öztürk, kendisini savunarak erkek cinayetine kurban gitmediği için tutuklu yargılanıyor. Birkaç ay öncesinde boşandığı erkekten buna rağmen kurtulamayan Namme Öztürk, duruşmalara tutuklu bulunduğu Bakırköy Kadın Hapishanesi’nden getilerek katılıyor. Uzun süredir tutukluluk durumu değişmese de dava süreci takip edildiğinde son süreçte olumlu gelişmelerin yaşandığı söylenebilir. Boşandığı erkeğin tecavüzüne maruz kalmaya devam ettiği adli tıp raporuyla kanıtlanan Namme Öztürk’ün tutukluluk halini iki hakim devam ettirirken son iki duruşmadır kalan diğer üye, Namme’nin serbest bırakılması gerektiğini belirterek karara şerh koyuyor. Dikkat çekici olan husus, son iki duruşmada üç hakimden ikisinin erkek, birinin kadın olması ve sadece kadın hakimin Namme’nin serbest kalması gerektiğini belirtmesi…

Son duruşmada ise savcı mütalaasını verdi ve adli tıp raporuna özellikle vurgu yapıp Namme Öztürk’ün meşru müdafaada bulunduğunu belirterek insan öldürme suçundan Namme’nin beraatini istedi. Ancak olay günü Namme, eve girmeye çalışan abisini olayın şokuyla tanımayıp yanlışlıkla elini yaraladığı için de suçlanıyordu, o suçtan cezalandırılması istendi.

Sonuç olarak davada karar aşamasına gelinmiş olup 12 Ekim’deki duruşmada mahkeme heyeti herhangi bir aksiliğin olmadığı durumda Namme Öztürk hakkındaki kararını açıklayacak.

 

“Tek suçlu ben miyim?” diyor Namme Öztürk, 8 celsedir “sanık” olarak yargılandığı davanın son duruşmasında. “Boşanmak bizde yok” diyen ailemin; defalarca şiddet görerek gittiğim karakoldan “Olur böyle şeyler” diyerek beni kovan polislerin hiç suçu yok mu?” diye soruyor. Yıllarca evli olduğu erkeğin tacizine, tecavüzüne, şiddetine uğrarken bunu görüp de görmemeye; duyup da duymamaya çalışan bütün insanlara soruyor.

Namme, yıllardır kendisine sistematik işkence uygulayan ve son olarak da öldürme teşebbüsünde bulunan eski eşi Kazım Aydemir’i öldürdüğü için tutuklu ve hapishanede şimdi. “Öldürmeseydim o beni öldürecekti” diyor. Ve tüm kadınları 12 Ekim tarihinde İstanbul Kartal Adliyesi’nde görülecek davaya çağırıyor.

Hep beraber görelim ve duyalım bu çığlığı. Kadın dayanışmasının yaşattığı bir güzel örnek daha Namme ve çocukları olsun. Namme’nin Meydan Gazetesi’ne yazmış olduğu umut dolu mektubunu sizlerle paylaşıyoruz.

Umutsuzluğumun tüm hayatımı ele aldığı, soluduğum nefesin yaşamama yetmediği, kendimi ifade edememenin, anlaşılmamanın ağırlığında ezilirken bu zorlu süreçte rehberim olan güzel insanlara; önyargısız, empati duygularıyla yaklaşan tüm dostlara kucak dolusu sevgi ve saygılarla MERHABA.

Hayatımın neresinden başlayıp anlatmak gerekir bilemiyorum. Hiç yaşamamış olmayı çok istedim. Ama hayat her zaman istediğimiz gibi ilerlemediği gibi hayat tecrübelerimizi acı anılarımızla ediniyoruz maalesef. Evliliğimin ilk yıllarından itibaren fiziksel, cinsel, psikolojik şiddetle karşılaştım. Ve bana bu zulmü hak gören severek evlendiğim, aşık olduğum adam. Hamileliğimin ilk aylarından doğum anına kadar şiddetin her türlüsünü gördüm. Bu sebepten her annenin çocuğu bir mucizedir ama benim mucizem çok daha büyük. O kadar dayağa rağmen inatla dünyaya gelmek istedi bebeğim.

Öğretilmişti, alıştırılmıştı “erkek aldatır”. Maalesef bunu kabullenmiştim de. Fakat kaç aldatan erkek eve gelip çocuğunun annesinin gözünün içine baka baka başka kadınlarla yaşadığı fantaziyi, aldığı zevki anlatacak kadar acımasız olur. Geceden başlayıp sabahlara kadar biz de uyuyamadık demelerine utancımdan vereceğim cevabım olmuyordu. Nasıl diyebilirdim “evde temizlik yaparken plastik kadın cinsel organı buldum ve çöpe attım” Onun olduğunu, onun satın aldığını, kredi kartı slibinin kutuda olmasına rağmen sorma cesareti bulamadığımı, sonucunda onu çöpe attığımı öğrendiğini ve “Ben ona bir sürü para verdim, daha hiç kullanmadım” deyip beni dövdüğünü.

Hiçbir şekilde iftira atmadım, yalan söylemedim. Mahkemede en ince ayrıntısına kadar araştırılsın istedim. İkinci bir erkekten asla bahsetmiyorum ama bana whatsapp’tan kadın fotoğrafları atıp “Üçümüz farklı bir şeyler deneyelim mi?” dediğinde “verdiğim tepki sonucunda dayağı yedim” diyemiyordum.

Tüm tutsak arkadaşlarımın cezaevindeki en kötü günleri bayram sabahları. Ben onlar kadar kötü hissetmiyorum kendimi, çok daha zor, kötü bayram sabahları yaşadım. Bayramların hayatımdaki önemini yitireli çok yıllar oldu. 2 çocuk annesi için kapıları çarpıp gitmek, başka şehirde yeni hayat kurmak hiç kolay olmuyor. “Gideceğim yerde hemen iş bulabilecek miyim, alacağım maaş yeterli olacak mı, çocuklarımın okula kayıtlarını halledebilecek miyim hemen, ya bizi orda da bulursa, çok kızmış olup bizi öldürür mü?” sorularına cevap bulamayınca çözümsüzlüğe kapılıyor insan.

Dünyalar tatlısı iki yavrum var benim. Her şeyin en güzelini hak eden iki güzel kuzum. Onlar için dayanmak zor gelmiyordu. Onların tercihi değildi böyle bir aileye sahip olmak onların tercihi değildi böyle bir hayatın parçası olmak. Tıpkı bana sahip çıkmayan “BİZDE BOŞANMA OLMAZ” diyen tabularını yıkamayan ailemi tercih etmediğim gibi.

Hamileliğimin son dönemlerine yakın bir günde inanılmaz şiddet gördüm. Dayanamadım, 155’i arayıp yardım istedim. Devriye ekibi geldi. Bir polis beni görünce “hamilesin sen” dedi. Ben de daha duyarlı olacağını sandım. Ağzım burnum kanlar içerisinde, cümlesinin devamını getirdi: “Hamilesin sen bu dönemde eşinin isteklerine cevap vermiyorsundur. Bu süreçlerde aile içi şiddete çok rastlıyoruz. Sonrasında geçer, sorunu çözersiniz.” dedi. Öylece kalakaldım. O anki çaresizliğimin tarifi yoktu ve orda bitmedi. Polisten yardım istediğim için çok daha fazla dayak yedim. Sonrasında 5 yıl kadar polisi arayamadım, yardım isteyemedim. Polisi arayarak yardım istemek gibi bir hatayı ikinci kez 2012 yılında yaptım. Sonuç aynı. Bir daha hiç aramadım. Aile içi şiddete karışmayan polisler, aile içi cinayete çok çabuk müdahale edip tanıklık bile yapabiliyorlar, ne yazık.

Artık kara günlerim bitsin istiyorum. İki yavrumu ben büyütmek istiyorum. Onlar anneleri ile yaşamayı hak ediyorlar. Bizim umutlarımız bir, hayallerimiz bir, yarınlarımız bir. Ancak biz birbirimizin yaralarını kapatabiliriz.

Ben bu dünyada en çok anneliği sevdim, en çok annelik yakıştı bana. Ben bu dünyada en çok iki güzel yavrumu sevdim.

Bu zorlu süreçte yanımda olan tüm dostlardan en büyük ricam iki yavruma destek olmanız. Onları yalnız bırakmamanız. Özellikle psikolog ve sosyolog desteği almalarını çok arzu ediyorum. Unutulmamalıdır ki, Ayetullah ve Miraç sadece benim evladım değil. Duyarlı, hassas, empati duyguları gelişmiş “İNSAN” olan herkesin evladı.

Her birinize ayrı ayrı teşekkür ederim. HOŞÇA, DOSTÇA KALIN. Özgür yarınlarda buluşmak dileğiyle…

Namme Öztürk /Bakırköy K. K. C. İ. K. / C-14 Koğuş

Bakırköy/İstanbul

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 46. sayısında yayınlanmıştır.

 

 

The post Namme’den Mektup Var – Kadınlar Dayanışmaya! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/10/04/nammeden-mektup-var-kadinlar-dayanismaya/feed/ 0
Polonya’da Kürtajın Kısıtlanmasına Karşı Kadınlar Sokakta https://meydan1.org/2018/03/23/polonyada-kurtajin-kisitlanmasina-karsi-kadinlar-sokakta/ https://meydan1.org/2018/03/23/polonyada-kurtajin-kisitlanmasina-karsi-kadinlar-sokakta/#respond Fri, 23 Mar 2018 19:36:29 +0000 https://seninmedyan.org/?p=33254 (Varşova) Polonya’da başkent Varşova başta olmak üzere birçok kentte sokağa çıkan binlerce kadın, devletin kürtaja kısıtlama getirme çabalarına karşı “Özgür seçim”, “Kadın insandır” ve “Ölü bir bebeği doğurmayacağım” yazılı pankartlarıyla eylemler gerçekleştirdi. Avrupa’nın en katı kürtaj yasalarına sahip devletlerinden biri olan Polonya’da kürtaja yalnızca fetüsün yaşamı risk altında olduğunda, kadının sağlığına tehdit olduğu durumda veya […]

The post Polonya’da Kürtajın Kısıtlanmasına Karşı Kadınlar Sokakta appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

(Varşova)

Polonya’da başkent Varşova başta olmak üzere birçok kentte sokağa çıkan binlerce kadın, devletin kürtaja kısıtlama getirme çabalarına karşı “Özgür seçim”, “Kadın insandır” ve “Ölü bir bebeği doğurmayacağım” yazılı pankartlarıyla eylemler gerçekleştirdi.

Avrupa’nın en katı kürtaj yasalarına sahip devletlerinden biri olan Polonya’da kürtaja yalnızca fetüsün yaşamı risk altında olduğunda, kadının sağlığına tehdit olduğu durumda veya hamileliğin tecavüz veya ensest sebebiyle olduğu zaman izin veriliyor.

(2016 yılında kürtajı tamamen yasaklama girişimlerinin ardından siyah giyinen kadınlar tarafından yine birçok ilde eylemler düzenlenmiş, devlet bu girişimini sonlandırma kararı almak zorunda kalmıştı.) Son önerilen yasa tasarısı ise kadının sağlığına tehdit oluşturması veya hamileliğin cinsel saldırı sonucu olması durumunda kürtaja izin veriyor, ancak doğuştan gelen hastalığa sahip ya da başka sebeplerle aldırılmak istenen fetüse kürtajı yasaklıyor. Bu duruma karşı birçok merkezde Polonyalı kadınlarla dayanışma eylemleri sürüyor.

(Brüksel)

(Londra)

The post Polonya’da Kürtajın Kısıtlanmasına Karşı Kadınlar Sokakta appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/03/23/polonyada-kurtajin-kisitlanmasina-karsi-kadinlar-sokakta/feed/ 0
Erkeklik Öldürür Kadın Yaşatır! https://meydan1.org/2018/03/01/erkeklik-oldurur-kadin-yasatir/ https://meydan1.org/2018/03/01/erkeklik-oldurur-kadin-yasatir/#respond Thu, 01 Mar 2018 11:23:47 +0000 https://test.meydan.org/2018/03/01/erkeklik-oldurur-kadin-yasatir/ Kadın olmak kolay olmadı hiçbir zaman. Nerede olursak olalım… Köylü, şehirli, doğulu, batılı, hayatlarımız hep zordu… Genç olalım, yaşlı olalım; sorumluluklar çoğu kez zorunluluk oldu bize… Evli olalım bekar olalım, dul olalım; yaşadıklarımız hep benzedi birbirine… Biz, ne kadar farklı olsak da, farklı dilleri konuşsak da, birbirimize hiç benzemesek bile, hiç birimizde farklılaşmayan bir parçamız […]

The post Erkeklik Öldürür Kadın Yaşatır! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Kadın olmak kolay olmadı hiçbir zaman. Nerede olursak olalım… Köylü, şehirli, doğulu, batılı, hayatlarımız hep zordu… Genç olalım, yaşlı olalım; sorumluluklar çoğu kez zorunluluk oldu bize… Evli olalım bekar olalım, dul olalım; yaşadıklarımız hep benzedi birbirine… Biz, ne kadar farklı olsak da, farklı dilleri konuşsak da, birbirimize hiç benzemesek bile, hiç birimizde farklılaşmayan bir parçamız vardı.

Hep aynı şeylerdi bize öğretilen. Narin, kırılgan olduğumuz söylendi bize. Ağaca çıkmak öğretilmedi örneğin, düşeriz diye. Yüzmek öğretilmedi, ayıp diye… Beceriksiz olduğumuz, akılsız olduğumuz öğretildi… Dizimizi kırıp evimizde oturmamız, çocuklarımıza annelik, kocalarımıza karılık yapmamız, elimizin hamuruyla başka işlere karışmamamız…

“Hayır” demek öğretilmedi örneğin. Söz dinlemek öğretildi; uslu kız olmamız, babamız, kocamız, abilerimiz ne derse onu yapmamız… Kavga etmek öğretilmedi; kafa tutmak, diretmek öğretilmedi. Töre ne derse boyun eğmemiz, birilerinin namusu olmamız, kaderimiz neyse razı gelmemiz, başa geleni çekmemiz…

Onların öğrettiği gibi davranmadığımızda şeytan olduğumuzu, fettan olduğumuzu, cadı olduğumuzu söylediler. Kafamıza kaktıkları ahlak öğretilerine uymadığımızda oynak, kaltak, sürtük olduğumuzu söylediler.

“Kadın”lığımızın ayıp, utanılacak bir şey olduğunu öğrettiler, bayan dediler bize. “Karı gibi” iş yaptığımızda aşağıladılar, “erkek gibi kadın” olduğumuzda takdir ettiler. Bizi erkekleştirmeye çalıştılar…

“Dişileştirmeye” çalıştıklarında ise bize bedenlerimizle ne yapacağımızı, nasıl en güzel görüneceğimizi, kaç beden olacağımızı, saçımızı yüzümüzü ne şekle sokacağımızı, kendimizi nasıl pazarlayacağımızı söylediler.

Erkekliğin öğretileri birbiri ardına sıralanırken hayatlarımız gittikçe zorlaşıyordu.

Annelerimiz, kardeşlerimiz, komşularımız, arkadaşlarımız, çocuklarımız vardı. Hepsi bize, hepsi birbirine benzeyen.

Her biri her gün aşağılanan, sıkıştırılan, kapatılan, korkutulan, sindirilen, itilip kakılan, pazarlanan, satılan, ezilen, tartaklanan, dayak yiyen, taciz edilen, tecavüze uğrayan, katledilen, bedeni parça parça edilen… Sonra yine aşağılanan, “hak etti” denilen, neden kısa etek giydiği, neden o saatte sokakta olduğu sorgulanan… Yaşadıklarında “rızası”nın olmadığını ispatlamak zorunda bırakılan… Niye o yemeği tuzsuz yaptığının, niye o adama “öyle” baktığının hesabı sorulan…

***

Biz onları çok iyi tanıyorduk, onlar bizdik. Her gün aynaya baktığımızda gördüğümüz bakıştan tanıyorduk onları, kafamızın içinde duyduğumuz seslerden tanıyorduk, boğazımızda düğümlenen yumrudan tanıyorduk.

Ve her geçen gün kendimize benzeyen başka kadınlar tanıdık. Tanıdıkça birbirimizi, birbirimizden öğrendik vazgeçmemeyi, yılmadan yeniden yeniden denemeyi.

Her attığımız adımda daha da dik durarak, başımızı öne eğmemeyi öğrendik. “Kirpiğiniz yere düşmesin” diyen kadınlar tanıdık. Kaderimize razı gelmemeyi, kafa tutmayı öğrendik.

“Hayır” demeyi öğrendik birbirimizden, “yetti be” deyip elimizi belimize koymayı öğrendik.

Kavga etmeyi öğrendik, sineye çekmemeyi… Bize öğretilenlerle kavgaya tutuştuk önce; bize yakıştırılan, üstümüze yapıştırılan ne varsa. Ve bize bunu dayatan erkeklikle, bize bunun başka türlü olamayacağına inandırmaya çalışanlarla; kendimiz için, kardeşlerimiz için tutuştuk kavgaya.

Birbirimizi tanıyorduk biz. Her birimizin yaşadıkları, herhangi birimizin yaşadıklarıydı aslında. Bu yüzden aynı dili konuşmasak da dinledik birbirimizi ve anladık. “Erkeklikten” kaçmak zorunda kaldığımızda, birimiz bir diğerine “sığınak” olduk.

Hikayelerimiz unutulsun istediler, ama biz unutmadık, dilden dile çoğalttık, hiç birimizin hikayesi yarım kalmasın diye tamamladık birbirimizle…

Birbirimize göz, kulak olmayı, birbirimizin sessizliğine ses olmayı öğrendik.

Birimiz diğerinin gözündeki bakışı gördü, birimiz diğerimizin bağırışını duydu, birimiz diğerimizin atamadığı çığlığı oldu.

Empatiyi öğrendik. Karşılık beklemeksizin birbirimizin sıkıntısına çözüm bulmak refleksimiz oldu. Kendini kurtarmanın ancak yanımızdakilerin elini tutarak mümkün olduğunu öğrendik. Birimizin hepimiz, hepimizin birimiz için olduğunu. Benlerden biz olmayı, bizi özgürleştirenin “biz olmak” olduğunu…

Biz birbirimizden, kadın olmanın ne demek olduğunu -ne daha eksik ne de daha fazla- sadece “kadın” olduğumuzu öğrendik. Kadın olmanın bizi biz yaptığını öğrendik. Biz kadındık, biz birbirimize yaşamdık.

Her gün yeniden yeniden üretilen “erkeklik”, bir başka kardeşimizi katlederken kadın anlar kadını, kadın bulur kadının derdinin çaresini, kadın kadına empati yaşatır kadını!

Erkeklik Öldürür Kadın Yaşatır!

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 44. sayısında yayınlanmıştır.

The post Erkeklik Öldürür Kadın Yaşatır! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/03/01/erkeklik-oldurur-kadin-yasatir/feed/ 0
ODTÜ’de Tacize Karşı Kadın Dayanışması https://meydan1.org/2016/05/08/odtude-tacize-karsi-kadin-dayanismasi/ https://meydan1.org/2016/05/08/odtude-tacize-karsi-kadin-dayanismasi/#respond Sun, 08 May 2016 16:01:50 +0000 https://test.meydan.org/2016/05/08/odtude-tacize-karsi-kadin-dayanismasi/ ODTÜ Kadın Dayanışması 15 Nisan günü, üniversitede artan tacizlere karşı eylem gerçekleştirdi. Üniversiteli kadınlar tarafından gerçekleştirilen basın açıklamasında; tacizcilere değil, tacizcileri teşhir eden kadınlara rektörlük tarafından soruşturma açıldığını vurgulanırken; kadınların üniversite içerisinde örgütlenmesine ve tacizi teşhir etmelerine soruşturmalarla engel olunmak istendiği belirtildi. Okulda bir taciz birimi kuruluncaya dek oturma eylemine devam edeceklerini söyleyen ODTÜ’lü kadınlar, […]

The post ODTÜ’de Tacize Karşı Kadın Dayanışması appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- ODTÜ'de Tacize Karşı Kadın Dayanışması

ODTÜ Kadın Dayanışması 15 Nisan günü, üniversitede artan tacizlere karşı eylem gerçekleştirdi. Üniversiteli kadınlar tarafından gerçekleştirilen basın açıklamasında; tacizcilere değil, tacizcileri teşhir eden kadınlara rektörlük tarafından soruşturma açıldığını vurgulanırken; kadınların üniversite içerisinde örgütlenmesine ve tacizi teşhir etmelerine soruşturmalarla engel olunmak istendiği belirtildi.

Okulda bir taciz birimi kuruluncaya dek oturma eylemine devam edeceklerini söyleyen ODTÜ’lü kadınlar, rektörlüğe ve okul içerisindeki tacizlere karşı mücadeleyi sürdürüyor.

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 33. sayısında yayımlanmıştır.

The post ODTÜ’de Tacize Karşı Kadın Dayanışması appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/05/08/odtude-tacize-karsi-kadin-dayanismasi/feed/ 0
Tacize Karşı Kadın Dayanışması https://meydan1.org/2016/03/04/tacize-karsi-kadin-dayanismasi/ https://meydan1.org/2016/03/04/tacize-karsi-kadin-dayanismasi/#respond Fri, 04 Mar 2016 19:42:04 +0000 https://test.meydan.org/2016/03/04/tacize-karsi-kadin-dayanismasi/ Geçtiğimiz aylarda birçoğumuzun tebessümle izlediği TV dizisi “Cosby Show”da “iyi baba” imajıyla tanıdığımız ABD’li oyuncu Bill Cosby’nin taciz ettiği 35 kadın New York Magazine’in kapağında bir araya geldi. Cosby tarafından tacize uğrayan 35 kadınla röportaj yapan derginin kapağında 35 kadın sandalyelerinde otururken 36. sandalye ise yeni bir taciz kurbanı için boş bırakılmıştı. Geçtiğimiz Aralık ayında […]

The post Tacize Karşı Kadın Dayanışması appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
tkk rop_fmt

Geçtiğimiz aylarda birçoğumuzun tebessümle izlediği TV dizisi “Cosby Show”da “iyi baba” imajıyla tanıdığımız ABD’li oyuncu Bill Cosby’nin taciz ettiği 35 kadın New York Magazine’in kapağında bir araya geldi. Cosby tarafından tacize uğrayan 35 kadınla röportaj yapan derginin kapağında 35 kadın sandalyelerinde otururken 36. sandalye ise yeni bir taciz kurbanı için boş bırakılmıştı. Geçtiğimiz Aralık ayında yine bir tecavüz olayı nedeniyle hakim karşısına çıkan Cosby, 1 milyon dolar kefaletle serbest kaldı. Anlaşılan şu ki Cosby’i ne ABD’nin yasaları ne de kariyeri caydırabildi. Tacizlerini ısrarla gerçekleştirmeyi sürdürdü.

Unutmayalım Cosby’ler çok uzağımızda değil yakınımızda. Birçoğu “iyi baba”, “iyi sevgili”, “iyi arkadaş”… Bazen tanımadıklarımız ama hepsi birer erkek.

Meydan Gazetesini hazırlayan kadınlar olarak; bir süredir hemen her yerde alışveriş merkezlerinde, market raflarındaki ürünlerde, otobüs duraklarındaki tabelalarda, turnikelerin üzerinde, sokaklarda duvarlara yapıştırılmış “Erkek Var Taciz Var” yazılı ilanlar görüyorduk. “Tacize Karşı Kadınlar” imzasını taşıyan bu küçük ilanları hazırlayan kadınları aradık bulduk, seslerine ses olmak, güçlerine güç katmak için konuştuk onlarla ve en çok da tacize karşı dayanışmayı büyütmek için.

Tacize karşı kadınlar kimlerdir, neler yapıyorsunuz?

Hemen her gün onlarca kadın ve çocuk cinsel tacize uğruyor. Cinsel tacizi; genel olarak, ister görsel, ister sözel ya da bedensel olsun cinsel nitelik taşıyan, rızaya dayalı olmayan rahatsızlık verici davranış biçimleri olarak tanımlayabiliriz. Cinsel taciz, doğrudan olabileceği gibi örtülü biçimde de görülebiliyor ve maruz kalan kişide çoğu zaman kafa karışıklığı, şok, anlamlandıramama gibi tepkilere yol açabiliyor. Unutmayalım ki tacizi belirleyen unsur niyet değil, kişinin üstünde bıraktığı etkidir. Biz kadınlar daha küçücükken “Dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek köpek peşinden gitmez” nasihatleriyle büyütüldük. Büyüdük ancak geçmişten günümüze değişen bir şey olmadı. Biz kadınlar halen toplumda dekolte giyinen kadının tecavüzü hak ettiğini söyleyen erkek egemen zihniyetin dayatmaları altında yaşamaya çalışıyoruz.

Tacizin hiçbir koşulda haklılığı olamaz, bunu asla unutmayalım. Yani “Dekoltemden ötürü beni taciz ettiler” diyerek tacizi ve taciz eden kişiyi aklamaktan vazgeçip “Bu beden benim, sebebi ne olursa olsun bedenime benim rızam olmadan kimse sözlü ya da fiziki olarak dokunamaz” dememiz lazım. Kampanyamız öncelikli her kadında bu farkındalığı yaratma derdinde. Sonrası iplik söküğü… Direniş ve mücadele.

Biz kimiz sorusunun cevabını ise şöyle yanıtlayalım; tacize uğrayan bir kadın ya da henüz uğramamış olan, ama uğradığında hesap soracak olan.

“Erkek Var Taciz Var” söylemi tacize karşı yerinde bir kampanya oldu. Kadınlardan nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Kadınlardan oldukça olumlu tepkiler aldık. Çünkü hepimizin ortak sancısı. Hepimiz çekiyoruz bu sancıyı. Sokaklara binlerce ilan yapıştırdık önce “Tacize uğruyorsan bize ulaş” yazıyordu üzerinde. Hemen ardından internet sayfamıza mailler düşmeye başladı. Ben de, ben de, ben de… Yaşıyorum diye. Farklı birçok şehirden kadın yazdı, maruz kaldığı tacizi anlattı. Sadece anlattılar. Bu çok önemli, yani anlatabilmek. Çünkü gizliyoruz çoğu zaman, başkalarından saklıyoruz, korkuyoruz, utanıyoruz veya daha sayamadığımız birçok nedene sığınarak erteliyoruz yaşadıklarımızı. Kampanyamız bu açıdan bakarsak kimilerimizi cesaretlendirmiş olmalı. Ayrıca yine mail yoluyla bize ulaşarak dayanışma göstermek, yaşadığı şehirde bu kampanyanın bir parçası olmak isteyenler oldu. “Ben ne yapabilirim” diye soranlar. Yani genelde olumlu tepkiler aldık, almaya devam ediyoruz.

Peki, erkeklerden olumsuz tepkiler aldığınız oldu mu?

Aslında hayır olmadı, belki de ilgilenmediler. Bazıları hiç üzerine alınmamıştır, bazıları korkmuştur belki. Somut olarak birkaç tepki yaşadık diyebiliriz. Geçtiğimiz günlerde iki kadın arkadaşımız işe giderken hazırladığımız el ilanlarını metro içerisindeki tabelalara yapıştırıyorlarmış. Bu esnada metronun erkek güvenlik görevlileri tarafından önce sözlü olarak taciz edilmişler. Güvenlik görevlileri arkadaşlarımıza “İşiniz yok mu sizin”, “Gidin evinizde oturun, kocanız size sahip çıkmıyor galiba” gibi sözler sarf etmişler. Herhangi bir tepki alamayınca bu kez bakışlarını dikerek arkadaşlarımızı inecekleri durağa kadar gözle taciz etmeyi sürdürmüşler. Durağa varıldığında bu kez içlerinden ikisi metrodan inerek arkadaşlarımızın peşine takılmış. Kısa süreli bir takip yaşanmış. Ardından arkadaşımızın kolunu tutarak “Yapıştırdığınız şeyler nedir, polis gelecek şimdi bakalım o zaman ne yapacaksınız” diyerek tehditler savurmuşlar. Bir yandan da alaycı bir gülümseme takınarak “Ya polis gelir ya da siz gelin aşağıda güvenlik odasında sizinle konuşacağız” diyerek tacizlerini sürdürmüşler. Ta ki arkadaşlarımız seslerini yükseltip “tacizciler” diye bağırıp onları teşhir edene kadar. Etrafta bulunan diğer kadınlar da bağrışmaları duyarak gelmiş ve onlar da apar topar uzaklaşmışlar.

Erkek egemen bir zihniyetin kadına yakıştırdığı, yakıştırmadığı şeyler var. Örneğin bir kadının gece geç bir saatte dışarıda olması yakışık almaz. Kadına evinde oturması yakışır. Böyle düşünen zihniyet kadını gece geç saatte sırf sokakta olduğu için taciz eden, tecavüz eden, bunları başaramayınca da katleden zihniyetin kendisidir. Kendisinden ve kendi gibilerinden korktuğu için kadını eve kapatan zihniyet de aynı zihniyettir. Dolayısıyla erkeklerin bu konuda biz kadınları anlaması oldukça zor. Belki “erkeklik” algısı üzerine gerçekten düşünmeleri gerek.

Tacize uğrayan kadınlar için nasıl bir dayanışma örgütlüyorsunuz?

Tacize farklı şekillerde ama her yerde uğruyoruz. Bir örnek üzerinden anlatmaya çalışacağım. Bir kadın arkadaşımız yakın zamanda işyerinde patronu tarafından mobbinge maruz kalıyordu. Yani psikolojik olarak taciz ediliyordu. Taciz uzunca bir süre sözlü olarak sürdü. Son olarak işten atmaya varan tehditlerle devam etti. Hatta patron, arkadaşımıza yönelik tacizini, onu konusunda yetkin olmadığı başka bir bölüme alarak işinde verimsizleştirmeye ve itibarsızlaştırmaya değin vardırdı. Bu süreçte arkadaşımız zor günler geçirdi ve dayanamayarak işinden ayrıldı. Yaşadıklarını bizlerle paylaştığında ona davacı olabileceğini, hukuki destek sağlayabileceğimizi böylece yaşadığı haksız itibarsızlaşmayı hak edene yani patrona yaşatabileceğini anlattık. Kabul etti ve mücadele başladı. Kampanyamızın gönüllü avukatları ile birlikte bizlerde duruşmalara katılım gösterdik, kamuoyu oluşturduk, tacizciyi teşhir ettik. Tüm bu süreçlerin sonucunda kazandık. Kazandığımız sadece bir dava değildi; arkadaşımız kendi gibi başka kadınların olduğunu anlayınca kampanyamızda yer almaya karar verdi.

Her kazanım biz kadınları mücadeleye daha fazla teşvik ediyor. Yani birlikte bir şeyler yapabilmenin gücü bizi daha güçlü kılıyor. Tacize karşı tek mücadele hattı mahkeme salonları değil tabi ki. Sokağa çıkıp eylem yapmak, yeri geldiğinde erkeğe sözle ya da bedensel olarakta haddini bildirmek gerekir.

Taciz konusunda kampanyanız dışında yaptığınız ya da yapmayı düşündükleriniz nelerdir?

Tacize Karşı Kadınlar olarak; kadın cinayetleri, tecavüz, taciz, çocuklara yönelik cinsel şiddet yani şiddetin her türlüsüne karşı mücadele ediyoruz. Bir tek kadınlar tacize uğramıyor tabiki. Erkek egemen toplumda cinsiyetinden ve türünden ötürü istismar edilen bütün canlılar için mücadele ediyoruz.

Kampanyanıza katılmak isteyen kadınlara ne söylemek istersiniz? Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Biz kadınlar her yerde tacize maruz kalıyoruz. Evde, işte, sokakta, okulda, sosyal medyada… Her yerde. Bazen sözle, bazen bedensel olarak yaşıyoruz tacizi. Bazımız bağırıyor, bazımız sessizleşiyor tacize. Ancak kimden olursa, nasıl olursa olsun taciz kabullenilebilir, unutulabilir bir şey değil kadın için. Kadın için hal böyleyken, erkek için durum farklı.

Kadına yönelik taciz; kadının davranış ve ifade biçimlerine, kılık kıyafetine, toplumsal pozisyonuna indirgenen bir sonuç olarak görülerek topluma kabul ettirilmeye çalışılıyor. Yaşanan tacizin kendisi değil de tacize neden olan sebepler konuşulup, tartışılıyor. Tüm bu süreçlerde tacizin uygulayıcısı erkek ise, toplumun erkek egemen zihniyetine sığınarak aklanıyor, tacize uğrayan kadınsa bu sebep sonuç ilişkisinde tek suçlu ilan edilerek yargılanıyor. Suçlu ortada, fakat ortadan kaldırılacak bir suç yok. Böylece erkek tacizini sürdürmeye, kadın tacize uğramaya devam ediyor.

Biz kadınlar tek suçlu olarak görülüp, yargılandığımız bu sürecin mağdurları olarak tek bir söylemi esas almalıyız; “kadının beyanı”. Çünkü hiçbir kadın için taciz “olağan” değildir. Bir kadın tacizi yaşadığını söylüyorsa bu beyana bir tek kadınların değil toplumun geri kalanının da güvenmesi gerekir. Çünkü herkes için taciz tiksindirici, aşağılayıcı, yıpratıcı ve asla kabul edilebilir değildir.

Kampanyamızın bir Facebook sayfası var. Tacize karşı kadınlar olarak bu sayfadan iletişim sağlıyoruz. Kampanyamıza katılmak isteyen kadınlar, bizimle buradan iletişime geçebilirler. Bütün kadınları tacize karşı sesimize ses katmaya çağırıyoruz.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 32. sayısında yayımlanmıştır.

The post Tacize Karşı Kadın Dayanışması appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/03/04/tacize-karsi-kadin-dayanismasi/feed/ 0